Erdal Sağlam

Parasal genişleme olsa da dert, olmasa da

30 Ağustos 2012
KÜRESEL piyasalarda olduğu gibi bizde de, yeni beklentinin adı “Jackson Hole toplantıları” oldu.

Bu aslında dünya merkez bankası başkanlarının rutin olarak yaptıkları, bilimsel yönü ağırlıklı olan bir toplantı. Toplantıda bir konuşma yapacak olan ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke’nin söyleyecekleri, bu yılki toplantının önemini iyice artırdı.

Özetle; küresel piyasalar ABD ve Avrupa’da yeni parasal genişleme kararları çıkmasını bekliyorlar. Aslında “umuyorlar” demek daha doğru olacak. Küresel krizin başladığından beri adını değiştirip, aynı umuda oynamaya devam ediyorlar.

Geçen haftaya kadar Bernanke’nin 3. Parasal genişleme kararını açıklayabileceği konusunda daha büyük umut vardı. Toplantı yaklaştıkça bu umudun yavaş yavaş azaldığını görüyoruz. Avrupa Merkez Bankası ECB’nin Başkanı Draghi’nin bu toplantıya katılmayacağını açıklamasının, son günlerde yitirilen umutlarda önemli bir rol oynadığı görülüyor.

Dün itibariyle piyasalardaki beklenti daha çok, “Cuma günü Bernanke yapacağı konuşmada geçen hafta açıklanan FED tutanakları doğrultusunda konuşur; yani ne parasal genişleme kapısını kapatır ne de somut bir genişleme kararı acıklar” halini almıştı,

Yazının Devamını Oku

Bankaların faiz indirmesi zor

28 Ağustos 2012
MERKEZ Bankası Başkanı Erdem Başçı, faiz bantının daraltılacağını, daha çok da üst bantın “kademeli” olarak aşağı çekileceğini söylemiş. Bununla birlikte kredi faiz oranlarının da aşağı gelmesini beklediklerini kaydetmiş.

Dün bu köşede Merkez Bankası’nın girdiği bu yeni yolun, 2010’a geri dönüş anlamına geldiğini, aşamalı biçimde eski sisteme dönülmesinin planlandığını tahmin ettiğimi söylemiştim. Bu arada üst bantın aşağı çekilmesiyle birlikte, Merkez Bankası’nın bu kararın dövize talep yaratmasını engellemek için zorunlu karşılık oranlarını artıracağı beklentimi da aktarmıştım.

Merkez Bankası zorunlu karşılık artırımı üzerinde, bence bilerek, durmuyor ama dövize talep yaratmasını başka türlü engellemesi de pek mümkün görünmüyor.

İşte faizde üst bantı indirmekle amaçlanan bankaların kredi faiz oranlarını aşağı çekilmesinin önünde zorunlu karşılık artırımı ciddi bir engel oluşturuyor.

TL mevduatın karşılığı olarak TL de tutsalar, döviz veya altın da tutsalar fazla değişmiyor; zorunlu karşılıklara faiz yürütülmediği için, bankalar için ciddi ek maliyet oluşturuyor.

Yazının Devamını Oku

Faizde düşüş, munzam karşılıkta yeniden artış

27 Ağustos 2012
Piyasalarda yanıtı en çok merak edilen soru; eylül ayındaki toplantısında Merkez Bankası’nın ne yapacağı, hangi kararları alacağı…

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, hafta sonunda yaptığı basın toplantısında, kendi adımlarını atmak için, kamuoyunda sıkça dile getirildiği gibi, ABD Merkez Bankası FED’in ya da Avrupa’nın alacağı kararları beklemediklerini, kendi yollarında devam edeceklerini söylemiş. Bu bana pek inandırıcı gelmedi; çünkü 20 Eylül’deki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından önce 12-13 Eylül’de FED’in alacağı kararlar önemli.

Peki Merkez Bankası önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyecek?

Piyasalarda bu konuda çeşitli tahminler dolaşıyor ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın söyledikleri bu açıdan dikkatle izleniyor. Başçı’nın hafta sonunda yaptığı açıklamaların da piyasalarda farklı yorumlandığını gördük, daha doğrusu herkes kendi tahminini doğrulayacak biçimde okumayı tercih etti. Piyasadaki kafa karışıklığının sürmesi nedeniyle, Başçı’nın önümüzdeki günlerde, bahaneler yaratıp, piyasalara daha net mesajlar verecek platformları oluşturması da bekleniyor.

En yaygın tahminlerden biri; Merkez Bankası’nın 20 Eylül’de yapacağı PPK toplantısında faizde yaratılan bantın üst sınırını aşağı çekmesi. Bu aşağı çekişin ciddi oranlara ulaşmasını yani 11.5’dan 7.5-8’lere kadar inmesini bekleyenler de var.

Yazının Devamını Oku

Piyasaların satın aldıkları ve almadıkları

23 Ağustos 2012
Küresel piyasalar, artık eskisi kadar emin olmasalar da, yeniden bir parasal genişleme döneminin başlamasını bekliyor. Yakında böylesine bir döneme girilirse, bu kez Eylül sonu bilançoları yani 3. çeyrek bilançoları kurtarılmış olacak. O nedenle de piyasalar yine iyiyi satın alma eğilimindeler...

Avrupa’da liderlerin gerekli radikal kararlar alamaması nedeniyle, piyasalar defalarca hayal kırıklığına uğradılar. Ancak son günlerde yeniden, “işler düzelecek hayali” kurmaktan da geri durmuyorlar. Şimdi yeniden liderlerin bir araya gelip, İtalya, İspanya gibi zor durumdaki ülkelere yardım yapılacağı beklentisi doğdu. Yunanistan henüz toparlanamamışken, daha önce bu yardımlar yapılmasına rağmen bir türlü işlerin düzelmediğini görmezden geliyorlar. Yani piyasalar daha radikal kararlar alınmadan çözüm olmayacağını görüyorlar ama hala, “yeni bir parasal genişleme olursa işler düzelebilir” diye hayal kurmaktan da geri durmuyorlar.
ABD’de ise Merkez Bankası FED’in yeniden bir parasal genişleme kararı vermesi bekleniyor. Son veriler enflasyonun artmaya başladığını gösteriyor, bu gelişme FED’in yeni parasal genişleme kararını zora sokuyor ama yine de piyasalar bu yönde bir karar alınmasını beklemeye devam ediyorlar.
Piyasaların parasal genişleme beklentilerinin netlik kazanmaya başlayacağı  ay ise Eylül ayı olacak. Avrupa liderlerinin Eylül başı gibi yeni bir karar almaları beklenirken, FED’in yeni bir parasal genişleme yapıp yapmayacağına karar vereceği toplantı 12-13 Eylül’de yapılacak. Ancak bundan önce, bu ayın sonunda FED Başkanı Bernanke’den sinyal beklenecek.
Küresel piyasalar daha önce iyileşmeyi çeşitli defalar satın aldılar ve vazgeçtiler. Şu anda piyasaların yeni bir parasal genişlemeyi bir ölçüde satın aldıkları görülüyor. Yani parasal genişleme kararı verilirse piyasalardaki iyileşme çok büyük olmaz. Ancak hem ABD hem de Avrupa’dan, piyasanın beklediği, iyi haberler gelmezse, piyasaların kötüleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Belki Eylül sonu bilançosunu düzgün bağlamak  için yine de bir süre tutunacakları iyi haberleri arayacaklardır ama bilanço dönemi bitince hayal kırıklığı yaşanması kaçınılmaz.
Küresel piyasalar açısından geçerli olan bu iklim aynen iç piyasalar için de geçerli. Piyasaların şu anda sadece ABD ve Avrupa’yı izleyip buna göre yönlendiği gözüküyor. Bununla birlikte, 20 Eylül Merkez Bankası’nın, FED’in alacağı kararı da bekleyerek, faiz indirim kararı vermesinin beklendiğini söylemek lazım. Yani iç piyasalar hem küresel parasal genişleme, hem de buna bağlı olarak Merkez Bankası’nın faiz indirimini bir ölçüde fiyatlamış gözüküyorlar. Olmazsa ne olur derseniz, bizdeki geriye gidiş katmerli olur...

SİYASİ GELİŞMELER VE TERÖR

Özet olarak hem küresel piyasaların hem de iç piyasaların ileriye dönük iyimserliklerini koruduklarını, iyiyi satın alma eğilimine devam ettikleri gözleniyor. İçeride faiz indirimi olmazsa hayal kırıklığı yaşanır. Bunun yanında önümüzdeki ay Temmuz- Ağustos dönemi bütçesindeki gelişmelere ilişkin çıkacak veriler de bence gidişatta önemli olabilir.

Yazının Devamını Oku

Riskleri iyi yönetemezsek...

20 Ağustos 2012
Bayram tatili sonrası, daha doğrusu eylül ayından itibaren her alanda işlerin kızıştığı bir döneme giriyoruz.

Aslında bu dönemin ayak seslerini Ekim-Kasım aylarında duymaya başlayacağız ve bence 2013 yılı boyunca bu ayak seslerini etkisi ve dozu daha da artmış biçimde hissedeceğiz. Bu sürecin 2014 yılına sarkması kesin ama tümünü kapsar mı bilinmez.

Hem siyasette hem ekonomide yaşanacak, hem iç siyasette hem dış ilişkilerimizde etkileneceğimiz çalkantılı bir süreçten söz ediyorum.  Hükümetin yerel seçimleri 2013 yılı sonbaharına çekme kararı, zaten uzaktan sesini duymaya başladığımız bu adımları kesinleştirdi sayılabilir. Rutin takviminde 2014 ve 2015’de yaşanacak bu süreç öne alınmasa da iç ve dış konjonktür artık sıkışmaya başlamıştı ama bu karar seçim atmosferini öne çekip, en az 2.5 yıl yaşanmasını beraberinde getirecek.

Kabaca özetlersek; Suriye’de yaşananların, önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinden sonra, İran ve Irak’ı da içine alacak biçimde genişlemesi, sıcak çatışmaya gidecek kadar sertleşmesi bekleniyor. Bununla birlikte, ABD ekonomisi toparlanamıyor, Avrupa ekonomisini önümüzdeki dönem çok daha ağır bir sürecin beklediği konusunda herkes hemfikir. Bu daralmanın bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkeleri içine alması, ancak hemen ardından da bizim gibi sıcak paraya bağımlı ülkelere kaynak girişinin durduracak, büyük ülkelerde canlanması kaçınılmaz enflasyon sürecine bağlı olarak faiz oranlarının yükseleceği bir döneme gireceğiz. Bu dönemin 2014 yılında belirginleşmesi bekleniyor.

İşte böylesine bir süreçte Türkiye’nin seçimlerini öne çekmiş olması, hem siyasetteki gerginlik hem de ekonomik dengeleri tehdit edecek ciddi riskleri beraberinde getirecek. Bu riskler özellikle bütçe üzerinde, yani küresel daralmadan az etkilenmemizin başlıca dayanağı olan mali disiplin üzerinde, zaten kendini göstermeye başladı. İşte yılın son çeyreğinde bütçede yaşanacak gelişmelerle, bu riskleri daha somut hissetmeye başlayabiliriz.

Geçen gün bir gazetede söyleşisi yayımlanan, ünlü iktisatçı Daron Acemoğlu, Türkiye’nin büyümesinin önündeki en büyük engeli, “Büyümenin sonunda çok büyük bir kriz gelmesi ve bu krizlerin büyük bölümünün nedeninin siyasi mantıkla yapılan uygulamaların problem yaratması” olarak özetlemişi. Siyasi istikrarsızlığın yatırımcıyı korkutmasının yabancı işadamlarını Türkiye’ye gelmekten caydırdığını, Türkiye’deki yargı sisteminden emin olmadıklarını belirtmişti.
İşte siyasi ve ekonomik risklerin arttığı, çok iyi ve rasyonel bir yönetimin şart olduğu bir döneme giriyoruz. Siyasi mantıkla, yani oy kaygısıyla alınacak siyasi ve ekonomik kararların yoğun yaşanacağı sürece girilmesi, zaten biriken risklerin tehlikesini daha da artırıyor.

BARIŞ OLMADAN EKONOMİ İYİ GİTMEZ

Bayram günleri yaşanırken siyasilerin yaptıkları açıklamaları izliyorsanız; çekişmenin ne kadar arttığını, söylemlerin nasıl keskinleştiğini, geleneksel olarak daha ılımlı geçen bu günlerde, artık siyasi havanın bile yumuşayamadığını görüyorsunuzdur...

Yazının Devamını Oku

Yeni parasal genişleme umudu sönerse

16 Ağustos 2012
BİR süredir Avrupa’da ve ABD’de yeni parasal genişleme beklentisi içinde bulunan piyasaların bu yöndeki umutları azalmaya başladı.

İngiltere başta olmak üzere Avrupa’dan gelen son verilerin ekonomideki canlanmanın beklentilerin üzerinde çıktığını göstermesinin yanında ABD’den de benzer veriler gelmeye başladı. Tek başına bu canlanma belirtileri elbette moral veriyor ama bununla birlikte enflasyon verilerinin de beklentilerin üzerinde çıkması hesapları bozuyor.

Özellikle enflasyon verilerindeki artış, hem Avrupa’da hem de ABD’de yeni parasal genişleme kararının alınmasının önünde çok önemli engel oluşturuyor.

Özellikle, Kasım’daki seçimlerin de etkisiyle, ABD’den gelecek yeni parasal genişleme kararı beklentisinin bir bölümü zaten fiyatların içine girmiş yani önceden satın alınmıştı. Şimdi bu piyasalar açısından umutlu görünen beklentinin tersine dönmesinin, piyasaları olumsuz etkilemesi bekleniyor.

Fransa’da 2. çeyrek büyümesi eksi beklenirken 0 olarak gerçekleşti, Almanya’da da yüzde 0.2’lik beklentinin üzerinde 0.3 rakamı geldi. Toplam Avrupa 2. çeyrek büyümesi ise 0.4’lük daralma beklentisine rağmen 0.2 daralma olarak gerçekleşti. İngiltere’de ise Temmuz ayı enflasyonu yüzde 2.3’lük beklentilerin epey üzerinde yüzde 2.6 olarak gerçekleşti.

Yazının Devamını Oku

Cari açıktaki düzelme ve enerji fiyatları

14 Ağustos 2012
CARİ açıkta bu yıl görülen düzelme, Haziran ayı rakamlarıyla birlikte iyice belirginleşti.

Gerçi Haziran ayı cari açık rakamı piyasa beklentilerinin biraz üzerinde çıktı ama yine de düzelmenin belirginleştiğini gösterir nitelikte idi. ‘Haziran ayında cari açığın 4.1 milyar dolar olması beklenirken 4.2 milyar dolar çıktı’ ama bu rakam geçen yıla kıyasla yüzde 45 azalma anlamına geliyordu.

Haziran ayı rakamıyla birlikte son 12 aylık cari açık rakamı ise 63.5 milyar dolara geriledi. Geçen yıl Ekim ayı sonunda yıllık cari açık 78.6 milyar dolar ile en yüksek seviyesine çıkmıştı. Bu tarihten sonra başlayan gerileme Haziran sonunda iyice belirginleşmiş oldu.

Bu düzelmede en önemli faktör dış ticaret dengesindeki iyileşme oldu. Yılın ilk yarısında ihracat yüzde 8 artarken, ithalat ise yüzde 11 oranında azaldı. Böylece dış ticaret açığındaki düzelme oranı geçen yıla kıyasla yüzde 38.5’e ulaştı. Bu iyileşmenin en önemli nedenlerinden birinin iç talepteki daralma olduğu, TL’nin değer kaybına ve ihracatta ülke çeşitlendirmesine bağlı olarak bu iyileşmenin sağlandığı açık.

Piyasalar, her ne kadar beklentilerinin üzerinde gelse de, bu rakamı olumlu karşıladılar. Daha doğrusu olumlu yaklaştılar ama ileriye dönük ihtiyatlılar demek daha doğru olacak. Çünkü yılın ikinci yarısında bu iyileşmenin yavaşlayacağını, yıl sonu için yıllık cari açık rakamının ancak 62 milyar dolara inmiş olacağını tahmin ediyorlar.

Yazının Devamını Oku

İş aleminin büyüme baskısı artıyor

13 Ağustos 2012
Haziran ayı sanayi üretim verilerinin açıklanmasının ardından, büyümede ılımlı seyrin devam ettiği artık kesinleşti.

Bir süredir işlerindeki hareketsizlik nedeniyle yakındıklarını gözlediğimiz ama “nasıl olsa açılır” diye düşündükleri için sesini çıkarmayan işalemi ise bu verilerden sonra işin ciddiyetini iyice kavramış oldu. İşte bunun üzerine işaleminden “büyümeyi artırmamız lazım” yönündeki şikayetlerin artmaya başladığını izler olduk.
Hiç kuşkunuz olmasın; mevcut ekonomik seyir böyle gittiği müddetçe, işaleminden gelen büyüme baskıları hızla artmaya devam edecektir. 10 Eylül’de yılın ikinci çeyreğine ilişkin büyüme rakamları ortaya çıkacak. Bu rakamların da büyük ihtimalle yüzde 3-4 arasında çıkması bekleniyor. İşte bu rakamlar açıklandıktan sonra, yani ılımlı büyüme iyice tescil olununca, işaleminden gelen bu yöndeki baskıların had safhaya çıkması beklenebilir.

Geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın büyüme konusunda yaptığı açıklamalar, işalemine “Bu kez herhalde cidden işi sıkı tutacaklar, gerçekten düşük oranlı büyümeye razı olunacak” dedirtti.

Babacan, yüzde 4’lük büyüme tahmininin ulaşılabilir bir rakam olduğunu belirtirken, “Dışarıda olup bitenler son derece kaygı verici. Yüzde 4’ün üzeri zor” dedi. Büyümede dış talebin daha etkin olduğunu belirten Babacan, cari açığın düştüğünü ancak bunun yanında bütçe üzerinde yan etkisi bulunduğunu kaydetti. Bütçe gelirlerinin öngörülerin bir miktar altında gerçekleşeceğini, yıl sonunda gerçekleşmenin hedeflenen bütçe açığının üzerinde olacağını kaydeden Bakan Babacan, bütçedeki olası sapmaların maliye politikalarını etkileyecek olmasını ise beklemediğini söyledi.

Daha önce de yazmıştım; 2012 yılı bütçesi hazırlanırken, geçtiğimiz yılın sonlarında, maliye bürokratları “2012 yılı için yüzde 4 büyüme hedefledik ama yüzde 3 civarında büyüsek iyidir. Zaten dengeler de yüzde 3’e göre daha rahat korunacak biçimde hazırlandı” demişlerdi. Yani makro dengeler zaten, Başbakan Erdoğan’a kabul ettirmek için, bir miktar zorlama ile yüzde 4 olarak hazırlanmıştı. O nedenle Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Yüzde 4’ün altına büyüme olur” sözlerinin ciddi bir mantığı var ve bu durum önceden de belliydi.

BASKILARA KARŞI BAŞBAKANIN TAVRI

Bakan Babacan’ın bu sözleri, biraz işalemini, biraz da Baş.akan Tayyip Erdoğan’ı şimdiden hazırlamak için söylediğini düşünüyorum. Gerçekten de yüzde 4’ün üzerine çıkacak bir büyüme rakamı, böylesine belirsiz bir küresel ortamda makro dengeleri zorlayacak, ileriye dönük riskleri ciddi biçimde büyütecek bir rakam olacaktır.

Buna rağmen, biraz da işin doğası gereği, işaleminden gelecek “

Yazının Devamını Oku