Riskleri iyi yönetemezsek...

Bayram tatili sonrası, daha doğrusu eylül ayından itibaren her alanda işlerin kızıştığı bir döneme giriyoruz.

Haberin Devamı

Aslında bu dönemin ayak seslerini Ekim-Kasım aylarında duymaya başlayacağız ve bence 2013 yılı boyunca bu ayak seslerini etkisi ve dozu daha da artmış biçimde hissedeceğiz. Bu sürecin 2014 yılına sarkması kesin ama tümünü kapsar mı bilinmez.

Hem siyasette hem ekonomide yaşanacak, hem iç siyasette hem dış ilişkilerimizde etkileneceğimiz çalkantılı bir süreçten söz ediyorum.  Hükümetin yerel seçimleri 2013 yılı sonbaharına çekme kararı, zaten uzaktan sesini duymaya başladığımız bu adımları kesinleştirdi sayılabilir. Rutin takviminde 2014 ve 2015’de yaşanacak bu süreç öne alınmasa da iç ve dış konjonktür artık sıkışmaya başlamıştı ama bu karar seçim atmosferini öne çekip, en az 2.5 yıl yaşanmasını beraberinde getirecek.

Kabaca özetlersek; Suriye’de yaşananların, önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinden sonra, İran ve Irak’ı da içine alacak biçimde genişlemesi, sıcak çatışmaya gidecek kadar sertleşmesi bekleniyor. Bununla birlikte, ABD ekonomisi toparlanamıyor, Avrupa ekonomisini önümüzdeki dönem çok daha ağır bir sürecin beklediği konusunda herkes hemfikir. Bu daralmanın bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkeleri içine alması, ancak hemen ardından da bizim gibi sıcak paraya bağımlı ülkelere kaynak girişinin durduracak, büyük ülkelerde canlanması kaçınılmaz enflasyon sürecine bağlı olarak faiz oranlarının yükseleceği bir döneme gireceğiz. Bu dönemin 2014 yılında belirginleşmesi bekleniyor.

Haberin Devamı

İşte böylesine bir süreçte Türkiye’nin seçimlerini öne çekmiş olması, hem siyasetteki gerginlik hem de ekonomik dengeleri tehdit edecek ciddi riskleri beraberinde getirecek. Bu riskler özellikle bütçe üzerinde, yani küresel daralmadan az etkilenmemizin başlıca dayanağı olan mali disiplin üzerinde, zaten kendini göstermeye başladı. İşte yılın son çeyreğinde bütçede yaşanacak gelişmelerle, bu riskleri daha somut hissetmeye başlayabiliriz.

Geçen gün bir gazetede söyleşisi yayımlanan, ünlü iktisatçı Daron Acemoğlu, Türkiye’nin büyümesinin önündeki en büyük engeli, “Büyümenin sonunda çok büyük bir kriz gelmesi ve bu krizlerin büyük bölümünün nedeninin siyasi mantıkla yapılan uygulamaların problem yaratması” olarak özetlemişi. Siyasi istikrarsızlığın yatırımcıyı korkutmasının yabancı işadamlarını Türkiye’ye gelmekten caydırdığını, Türkiye’deki yargı sisteminden emin olmadıklarını belirtmişti.
İşte siyasi ve ekonomik risklerin arttığı, çok iyi ve rasyonel bir yönetimin şart olduğu bir döneme giriyoruz. Siyasi mantıkla, yani oy kaygısıyla alınacak siyasi ve ekonomik kararların yoğun yaşanacağı sürece girilmesi, zaten biriken risklerin tehlikesini daha da artırıyor.

Haberin Devamı

BARIŞ OLMADAN EKONOMİ İYİ GİTMEZ

Bayram günleri yaşanırken siyasilerin yaptıkları açıklamaları izliyorsanız; çekişmenin ne kadar arttığını, söylemlerin nasıl keskinleştiğini, geleneksel olarak daha ılımlı geçen bu günlerde, artık siyasi havanın bile yumuşayamadığını görüyorsunuzdur...

Yıllardır biriken sorunlar artık halının altına süpürülemez hale geldi. Ekonomide şişen balonlar sonunda nasıl sönmek zorunda kalıyorsa, siyasi konularda biriken şişkinlikler de artık somut ve radikal kararlar alınmadan çözülemeyecek boyutlara ulaştı.

Hükümetin oy kaygısı ve Başbakanın “başkanlık” hevesi nedeniyle bir süredir değişen siyasi tutumlar, ayrılık noktalarının uzlaştırılması yerine aksine üzerine gidilip sertleştirilmesi, toplumsal huzursuzluğu artıran bir ortamı beraberinde getirdi. Dış politikada öne çıkan hırslı emperyal hevesler nedeniyle çatışmaların bizzat içinde yer almamızın, bundan  zarar gören komşu ülkeleri de yeniden harekete geçirip içerideki çatışma havasını körüklediğini Hükümet de görüyor. Ekonomide ve siyasette riskler büyüyor ve risklerin iyi yönetilemediği açık.

Haberin Devamı

İç ve dış barış olmadan bir ülke ekonomisinin sağlıklı olamayacağı da ortada.

Hepinize barış içinde, sağlıklı ve huzurlu bir bayram dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları