Erdal Sağlam

Bütçedeki bozulma arttı zam ihtiyacı büyüyor

18 Eylül 2012
GEÇEN yıl 2.1 milyar TL fazla veren, Ocak–Ağustos dönemine ilişkin 8 aylık bütçe, bu yıl 8.5 milyar TL açık verdi.

Dün açıklanan Temmuz-Ağustos ayı bütçe verileri, bu yıl başlarında kendini göstermeye başlayan bütçedeki bozulma eğiliminin giderek büyüdüğünü ortaya koydu. Bozulmanın oranı yüzde 500...

Bütçe açığındaki bozulmanın ana sebebi; gelirlerdeki düşük oranlı artışlara karşılık harcamaların misliyle artmış olması...

Bu olumsuz gelişmede geçen yılki gibi özelleştirme geliri ya da vergi affı gibi tek defalık gelirlerin bu yıl elde edilmemiş olmasının etkisi fazla. Ancak iç talebin gerilemeye başlaması, bunun yarattığı büyüme oranlarındaki düşüşün vergi gelirlerinde yarattığı erozyonun etkisi büyüktü. Ocak-Ağustos dönemindeki vergi geliri artışı, geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında sadece yüzde 7.5 oranında gerçekleşti. Aynı dönemde tüketici fiyat artışının yüzde 8.9 olduğunu hatırlatan Maliye’nin bütçe değerlendirmesinde, “vergi gelirlerindeki artışın enflasyonun bile gerisinde kaldığı” özel olarak vurgulandı.

Toplam vergi gelirlerine baktığımızda ise aynı dönem itibariyle sadece yüzde 10.8 oranında gerçekleşti ve 220.5 milyar TL’ye ulaştı.

Yazının Devamını Oku

TÜSİAD istikrar için düşük büyümeye razı

17 Eylül 2012
Bir süredir iş aleminin büyüme oranlarındaki düşüşe karşı sesini çıkarmaya başladığını izliyorduk. Yeni bir seçim süreci yaklaşırken daha da yükselmesi beklenen “daha hızlı büyüyelim” baskısının, hükümeti de etkisine alması her zaman kaçınılmaz oldu. Bu nedenle birkaç aydır hükümetin popülist harcamaları artırıp, zaten bozulmakta olan bütçe dengelerini, mali disiplini bozmasından duyduğum kaygıyı sizlere de iletmeye çalışıyorum.

Özellikle iç talebin daraltılmasına bağlı olarak, içeriye iş yapan küçük ve orta ölçekli işletmelerin sıkıntıya düşme ihtimali yükseliyor. Son günlerde konuştuğum, özellikle de bankaların kredilerine bakan orta düzeydeki yöneticilerden, KOBİ’lerde geri dönüş sıkıntısının başladığını, bu arada konut ve tüketici kredilerinde beklemedikleri kadar ciddi sıkıntı çıkmaya başladığını duyuyorum. Önümüzdeki süreç belli ki dikkatli olunması gereken bir süreç olacak.

Buna karşılık geçen hafta TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in yaptığı konuşmada yer alan ekonomik istikrar ve büyümeye ilişkin temkinli sözler, iş aleminden bu süreçte gelen en sağduyulu sözlerdi. Belli ki büyük sermaye, olaya çok daha makro bazda yaklaşıyor, bu açıdan baktığında da büyümede yaşanan düşüşün, mevcut küresel ortamda istikrarın korunması açısından katlanılabilir olduğunu düşünüyor.

Dünya ekonomisindeki durgunluk işaretlerinin gün geçtikçe arttığını, gelişmiş ülkelerdeki sorunların zaten, dünya ticaretini ve küresel piyasaları olumsuz etkilediğini kaydeden Boyner, artık bu durumun kriz sonrası dönemde, dünya ekonomisinin büyümesini sağlayan gelişmekte olan ekonomileri de hızla yavaşlama eğilimine sürüklediğini hatırlattı. Gıda fiyatlarındaki artışa, Euro’daki belirsizliğe, ABD’deki umut vaat etmeyen duruma, Çin ekonomisini zor günlerin beklediğine de değinen Ümit Boyner, Türkiye’nin de bu gelişmelerden etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizdi. Son gelen büyüme rakamlarını hatırlatan Boyner, “Elbette, bu gözle görülür bir yavaşlama. Ancak, Çin başta olmak üzere, tüm gelişmekte olan ekonomiler, duraklama hatta küçülme süreci yaşayan gelişmiş ekonomilerin sorunlarından etkileniyor. Böyle bir küresel çerçevede, potansiyele yakın büyüme oranlarını bile olumlu değerlendirmek gerekir” dedi.

Cari açığı sınırlamak için başvurulan politika yaklaşımının mevcut koşullarda elimizdeki sınırlı seçeneklerden biri olduğunun altını çizen TÜSİAD Başkanı Boyner, “Son iki yıldır devam eden talebi dengeleme yönündeki çabalar, büyümenin, potansiyelin altında kalmasına yol açmakla beraber, ekonomide hızlı ve tehlikeli bir genişleme-çöküş süreci oluşmadan talebin kontrol edilmesini sağlıyor. Yani makro istikrar anlamında büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

KUTUPLAŞMANIN ETKİLEDİĞİ EKONOMİ

Yazının Devamını Oku

Memur sayısında artış ve yeni zamlar

13 Eylül 2012
MEMUR sayısında hızlı artış bütçe dengelerini tehdit eden boyutlara ulaşmaya başladı. Bu artışın yıllık bütçeleri bozmasının yanında, önümüzdeki dönem sosyal güvenlik sistemine ilişkin açıkları artırması da kaçınılmaz olacak.

Bir süredir, bütçedeki bozulma nedeniyle açığı azaltmak için ek zamların gündeme geleceğini yazıyoruz. Dün bazı gazetelerde tedbir arayışlarının hazırlandığını ve gelecek zamların bir hayli yüksek olacağı yazıyordu.

Demek istiyorum ki; büyüme oranlarının düştüğü yani pastanın büyümediği bu ortamda, tüm halkın sırtına binecek olan zamların en önemli nedenlerinden biri, Hükümetin hesapsız memur alımı olacak...
Antalya Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çetin Budak’ın kamuoyunun çok gündeminde olmayan ama makro ekonomi ve işalemini ilgilendiren konularla ilgilendiğine, sık sık şahit oluyorum. Geçen gün sohbet ederken de memur sayısındaki artışın kamuoyunda yeterince tartışılmadığından yakındı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından geçen hafta açıklanan konuyla ilgili raporun, sadece bir gün haber olduğunu sonra üzerinde hiç durulmadığını hatırlattı.

Oda olarak birkaç ay önce bu konuda bir çalışma yapıp, dikkat çekmeye çalıştıklarını ama yine gündeme gelemediğini kaydeden Budak, memur sayısındaki yüksek oranlı artışın işsizlik oranlarının azalmasına katkı yaptığını ama bir çok sorunu da beraberinde getirdiğini söylüyor.

Yazının Devamını Oku

Ya harcama musluğu açılır ya da iniş sürer

11 Eylül 2012
Özel sektörün bir yakınmaya başladığı düşük büyüme tescillendi. Dün açıklanan 2. çeyreğe ilişkin büyüme rakamları, 3.2’lik beklentilerin altında, yüzde 2.9 gerçekleşti. Önümüzdeki dönem için “Hükümet bu kadar düşük büyümeye izin verecek mi, harcamaları artıracak mı” soruları önemli hale geldi.

DÜN açıklanan 2. çeyreğe ilişkin büyüme rakamları, beklentilerin epey altında, yüzde 2.9 oranında gerçekleşti. Mevsim ve takvim etkisinden arındırıldığında ise bir önceki çeyreğe kıyasla büyüme rakamı, daha da düşük, yüzde 1.8’e düşüyor.

Dün açıklanan büyüme rakamlarının ortaya çıkardığı gelişmeler içinde en önemlisi; iç talebin büyümeye katkısının negatife dönmesi. Yani iç talepteki daralma büyümeye eksi yönde katkı yaptı. Eğer dış talebe bağlı büyüme rakamı yüzde 5.9 oranında artışa çıkmasaydı, genel büyüme rakamı daha da düşük çıkacaktı.
İkinci çeyrekte özel sektör tüketim harcamalarında yıllık yüzde 0.5 oranında düşüş gerçekleşirken, özel sektörün yatırım harcamaları ise yüzde 7.9 oranında gerileme ile en fazla azalan harcama kalemi oldu. Özel yatırım harcamalarının büyümeye katkısı eksi 1.93 olurken, makine yatırımlarında yüzde 11.6 düşüş görüldü, buna karşılık inşaat harcamaları yüzde 1.9 oranına inse de artmaya devam etti.

Büyümeye sektör bazında bakıldığında en önemli katkının yüzde 1.02 puanla sanayiden geldiği görülürken, ulaştırma-haberleşme’nin katkısı yüzde 0.59, mali aracı kurumların katkısı yüzde 0.39 oldu. Ticari faaliyetlerdeki büyümenin milli gelire katkısı ise harcamalardaki yavaşlamaya bağlı olarak  0.22 puanda kaldı.

AŞIRI YAVAŞLAMA MI?

İkinci çeyrek büyüme rakamlarının karakteristik özelliği ne derseniz; “iç talepteki gerilemeye bağlı olarak ekonomik faaliyetlerin beklenenden daha fazla yavaşlaması” denebilir. Bu da özel sektörden gelen “aşırı yavaşlama” şikayetlerini haklı kılan bir gelişme oldu.

Peki, ikinci çeyrekten sonra büyüme hızlanabilir mi, yıl sonu rakamı kaç olur?

Dün açıklanan sanayi üretimi rakamları ikinci çeyrek büyümesinin biraz üstünde çıktı ama 3. çeyrekteki büyümeye ilişkin fazla umutlu konuşulamıyor. Hatta Merkez Bankası son açıkladığı Enflasyon Raporu’nda,

Yazının Devamını Oku

Kontrollü parasal genişlemenin bize etkisi

10 Eylül 2012
PİYASALARIN uzun zamandır beklediği parasal genişleme kararları gelmeye başladı.

Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası (ECB) 26 Temmuz’dan bu yana beklenen tahvil alım programını açıkladı. ECB, ikinci el piyasadan 1-3 yıl vadeli sınırsız tahvil alımı yapacak ancak alımlarını enflasyon korkusu nedeniyle sterilize edecek. Bir başka deyişle kapsamlı bir parasal genişleme yerine daha sınırlı bir parasal genişlemeye gidilmiş oldu. Yine de piyasalar memnun kaldı.

Şimdi gözler bu karar hakkında tek olumlu oy kullanmayan ülke olan Almanya’nın Anayasa Mahkemesi’nden, 12 Eylül’de çıkacak karara çevrildi. Mahkeme kurulacak yardım fonlarına katılmaya onay verirse sorun olmayacak.

Bu arada 12-13 Eylül’de yapılacak ABD Merkez Bankası FED’in toplantısı sonrasında da yine parasal genişleme kararı çıkacağı yönündeki beklenti devam ediyor. Geçen hafta açıklanan tarım dışı istihdam verisini herkes kendine göre yorumladı ama genel olarak parasal genişleme bekleyenlerin umutlarının devam ettiğini söyleyebiliriz.

FED’den parasal genişleme kararı gelirse, bunun da yine sınırlı bir parasal genişleme olacağı tahmin ediliyor. Yani küresel likiditeyi belirleyen ABD ve Avrupa ekonomilerinde, 2008 yılından bu yana, bazen gecikmeli olarak da olsa süren, parasal genişleme hareketinin yine devam edeceği artık anlaşıldı.

Yazının Devamını Oku

Irak’taki petrol kavgası Türkiye’ye uzanıyor

6 Eylül 2012
IRAK’ta merkezi yönetim ile k. Irak Kürt yönetimi arasındaki petrol kavgası giderek kızışıyor.

Son olarak merkezi yönetim, Kürt yönetimine, bir hafta içinde uzlaşmadıkları takdirde kendilerinin hak kazandığı 3 milyar dolarlık petrolün parasını ödememe tehditinde bulundu. Bu tehdit uluslar arası petrol yetkililerince, “kavganın yeni bir adımı” olarak nitelendiriliyor.

Irak’taki bu kavganın siyasi ve ekonomik bir çok boyutu bulunuyor. Suriye’de yaşananlar ise bu kavgaya büyük bir ivme kazandırdı ve Suriye’nin en büyük müttefiki olan İran’ın, Irak’taki bu kavgada da çok etkili olduğu görülüyor. Uluslararası uzmanlar Suriye meselesi netlik kazanmadan Irak’taki petrol kavgasının da kolay kolay bitmeyeceğini, dolayısıyla bu son adımı başka adımların da izlemesinin kaçınılmaz olduğunu tahmin ediyorlar.

ABD’nin bu kavgada arabuluculuk yapmaya çalıştığını ama somut, kesin bir tavır ortaya koymadığı için, sadece uzlaşma yönünde telkinde bulunduğunu kaydeden uzmanlar, ABD’nin tavrının Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinden sonra Suriye ile birlikte belki daha netlik kazanabileceğini söylüyorlar. ABD kesin tavır koymadığı için de yakın zamanda kesin bir çözüm beklenmiyor. Buna karşılık Irak merkezi yönetiminin bir yandan “3 milyar dolarını ödemem” diye tehditte bulunurken, öte yandan ABD’nin etkisiyle K. Irak’a ödemeleri başlatabileceği de söylenenler arasında.

ABD’nin enerjiyle ilgili Dışışleri Bakan Yardımcısı Carlos Pascual’ın sorunun çözümü için Erbil ile Bağdat arasında mekik diplomasisi uyguladığı, Pascual’ın bugün de Türkiye’ye gelerek aynı konuyla ilgili görüşmeler yapacağını öğrendik. Pascual’ın eski ABD Meksika Büyükelçisi olduğu, sektörün iyi tanıdığı bir isim olduğunu hatırlatan uzmanlar, yakın zamanda ABD’den daha üst düzey bir Heyetin Erbil ile Bağdat arasındaki temaslara başlamasını, aynı heyetin daha sonra Türkiye’ye de gelip görüşmeler yapmasını bekliyorlar.

Yazının Devamını Oku

Bütçe tedirginliği büyüyor

4 Eylül 2012
MALİYE Bakanı Mehmet Şimşek’in bu yılki bütçe için yaptığı açıklamalar, piyasaları da tedirgin etti.

Bu açıklamanın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bu yıl yüzde 4’lük büyüme hedefine ulaşılamayacağı yönündeki demeci ve beklentilerin üzerinde çıkan Ağustos ayı enflasyonu, önümüzdeki döneme ilişkin soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Buna rağmen piyasaların iyiyi satın alma, kötü haberi görmeme eğilimi devam ediyor. Eylül sonu bilançosu nedeniyle, bu eğilim devam edecektir ama yılın son çeyreğinde kötü haberler devam ederse, işte o zaman piyasaların kötü haberleri satın alması kaçınılmaz olabilir.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 yılı bütçe hedeflerinin tutmayacağını, memur maaş zammı, metro yatırımları ve ucuz doğalgazın, bütçedeki sapmanın başlıca nedenleri olduğunu söyledi. Maliye Bakanı Şimşek, bazı bakanların kendilerine sormadan, ödenek artıracak taahhütlerde bulunmasından da yakındı.

Bakan Şimşek, bakanların harcamacı tavırlarından şikayetçi ama bütçenin bozulmasında asıl etkenin Başbakanın kararları olduğu açık. Tabi ki doğrudan Başbakanın kendisini eleştiremediği için bakanlardan yakınıyor...

Yazının Devamını Oku

Sektör derneklerinde bakan baskısı

3 Eylül 2012
Politikacılar, çağdaş ekonomik sistemin gereği oluşturulan bağımsız denetim kuruluşları ve sektör derneklerini oldum olası içlerine sindiremediler.

Aslında bu durum, demokrasi ve piyasa kültürünün eksikliğinden kaynaklanıyor. Güçler ayrılığını, sivil toplumun etkinliğini benimsemeyen, piyasa ekonomisinde uzlaşma yerine “dediğim dedik” yöntemlerle iş yapılacağını sanan politikacılar, bağımsız denetim kurumlarını kendilerine bağlı kurumlar haline getirirken, ilgili sektör derneklerinin ve sivil toplum kuruluşlarının da istedikleri gibi hareket etmesini istiyorlar. Böyle olunca da darbe yapıp yönetimi ele geçiren, dolayısıyla emir-komuta zinciri mantığı içinde çalışmaya devam eden askerlerden bir farkları kalmıyor...

Bizim politikacılarımız, çağdaş ekonomik sistemin artık “olmazsa olmazı” haline gelen bağımız kurumları ve sivil toplum kuruluşları, sektör dernekleri hep kendilerine bağlı çalışsınlar istediler. Ancak hiçbir dönem yaşadığımız dönem olduğu kadar, aleni bir biçimde, çekinmeden, sanki bu haklarıymış gibi tavır göstermemişlerdi. Son dönemde bu eğilimin iyice arttığını, bakanların kendi alanlarıyla ilgili sektör dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarından işlerine gelmeyen açıklamalar geldiğinde fırça attıkları yetmiyormuş gibi, yönetimlerini de belirlemeye çalıştıklarını görüyoruz. Yani Başbakan gibi davranmak istiyorlar...

“Sermaye ürkektir” derler, doğrudur... Hele bizim gibi hala kurumsallaşmamış bir ekonomi içinde, Başbakanın iki dudağı arasında tüm işleri etkilenecek bir iklimde sermayenin ürkek olması daha da doğaldır. Ancak sermayeyi sadece tahakküm altında uzun süreli yönetmeniz, yani ekonomiyi sağlıklı götürmeniz de mümkün değildir. Sonunda mızrak çuvala sığmaz olur.

Sektör dernekleri ve ekonomideki sivil toplum kuruluşlarına yapacağınız baskı da aynı biçimde uzun vadede büyük sorun yaratır. Sektör dernekleri serbestçe araştırmalar yapamıyor, sektörün sorunlarını, oluşan riskleri politikacılardan korktukları için dile getiremiyorlarsa bu risk olmadığını göstermez. Olsa olsa sorunlar, riskler halının altına süpürülmüş olur, ama sonunda fazlasıyla birikip su yüzüne çıkar. Bir başka deyişle; gazını almazsanız, patlar...

Geçmişte de gördük; bu aşamaya gelince de artık hiç bir şey yapılamaz hale gelir, sorunlar tüm sektörü hatta tüm ekonomiyi kaplar, çözümsüz hale gelir.
Örneğin; şu anda inşaatta, tarımda, sağlıkta, enerjide hatta bankacılıkta sektör dernekleri, STK’lar seslerini çıkarmıyor diye sorun yok mu sanıyorsunuz?
Diyelim ki; gelecek yıl inşaat firmalarında sıkıntılar patladı, ne yapacağız?

MÜTEAHHİTLERDEN SONRA SIRA SETBİR’DE…

Yazının Devamını Oku