Erdal Sağlam

Sakin ama kırılgan

5 Ekim 2012
SURİYE krizi piyasaları beklenenden, daha doğrusu korkulandan daha az etkiledi.

 Piyasadaki fiyat gelişmelerinde gözlenen küçük bozulmalar doğal karşılanırken, eskisine kıyasla bankacıların tedirginliğinin arttığını ise söylemek gerekiyor.  Hükümetin Suriye’den gelen ve can kaybına yol açan top mermilerine anında karşılık vermesi üzerine önceki gece bozulmaya başlayan piyasalar, dün tezkerenin TBMM’den geçmesine rağmen daha fazla bozulmadı, aksine geceye kıyasla gün içinde giderek sakinleşti. Bunun en önemli nedeninin Hükümetin verdiği “tezkere geçti ama savaşa girmiyoruz” mesajı olduğu anlaşılıyor.
Piyasalar sakin karşıladı
Özetle; piyasalar Türkiye’nin Suriye ile savaşa girmeyeceğini düşünüyor. Ancak bundan sonra, daha önce yaşanıp dikkate alınmayan küçük saldırı haberlerinin bile, eskisine kıyasla çok daha abartılı algılanacağı kesin. Piyasalar son olayları sakin karşıladı ama iki gün önceye kıyasla şimdi çok daha kırılgan halde. Saldırının olduğu gece bankalararası piyasada 1.8040’lara kadar çıkan dolar kuru dün sabah biraz beklemede açıldı ama daha sonra düşmeye başladı. Dolar kurunun 1.80’e kadar yeniden gerilediği gözlendi. Asıl etkinin dün sabah saatlerinde Borsa’da görülmesine rağmen daha sonra gün içinde hisse senetleri de toparlandı. Aynı şekilde faizlerde de önemli bir bozulma görülmedi, 7.50 ile 7.70 arasında gezindi.
Faiz indirimini etkilemez
Piyasadaki gelişmeleri değerlendiren bankacılar, piyasaların ciddi bir savaş riski algılamadığını söyledi. Ancak daha önceki küçük bombalama olaylarında tepki göstermeyen piyasaların, tezkerenin de çıkması nedeniyle, şimdi daha kırılgan hale geldiğini kabul ediyorlar. İki gün öncesinde sadece ekonomik göstergelere bakıldığını, politik risk algılanmadığını hatırlatan bankacılar, bundan sonra politik riskin de ister istemez gündemlerine girdiğini kaydettiler. Mevcut koşullarda hükümetin tavrının “sağduyulu” görüldüğünü dolayısıyla ciddi bir savaş riski algılanmadığını kaydeden aynı bankacılar, “Ancak tezkere ile imkan da kazanıldığı için, bundan sonra benzer olaylar  tekrarlandığı takdirde, piyasalar daha fazla savaş ihtimalini göz önünde tutacaklardır” dedi. Bir başka deyişle bundan sonra benzer olaylar gerçekleşirse, piyasaların bozulma ihtimali eskisine kıyasla artık daha fazla.
Petrol fiyatları artarsa
Bu olayların içerideki ekonomik kararları etkileyip etkilemeyeceğini, örnek olarak Merkez Bankası’nın bu ay beklenen faiz indirimini etkileyip etkilemeyeceğini sorduğumuz bankacılar, mevcut koşullarda kararlarda bir değişiklik beklemediklerini söyledi.18 Ekim’de Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının yapılacağını, 24 Ekim’de Enflasyon Raporu’nun yayımlanacağını hatırlatan bankacılar, PPK toplantısına kadar kurlarda ciddi bir artış olmadığı sürece faiz koridorunun üst bantının biraz daha indirilmesini beklediklerini kaydettiler. Önceki gün yaşanan olayın, PPK tarihine kadar tekrarlanması ve daha sert bir yanıt ya da sıcak çatışma halinde ise özellikle kurlarda artış olabileceği, ancak bu takdirde Merkez Bankası’nın faiz indiriminden vazgeçmesi bekleniyor. Sıcak çatışma halinde, aslında artacak petrol fiyatlarından büyümeye, cari açıktan  içeride düşük kalan faizlere kadar çok daha makro bazda olumsuz etkiler bekleniyor. Ancak piyasaların şimdiden bu makro etkileri konuşmak bile istemedikleri gözleniyor.

Yazının Devamını Oku

Enflasyon ekimde düşecek ama...

4 Ekim 2012
EYLÜL ayı tüketici fiyat artışı yüzde 1.03 oranında gerçekleşirken, yıllık enflasyon yüzde 8.9’dan 9.2’ye yükseldi.

Geçen yılın Ekim ayındaki yüzde 3’ün üzerinde çıkan enflasyon nedeniyle, bu yıl Ekim ayı sonunda yıllık enflasyon rakamının düşmesi bekleniyor. Ancak ne kadar düşerse düşsün, hem yıllık enflasyon hedefinin, hem de daha 2 ay önce yenilenen enflasyon tahmininin çok üzerinde bir rakam çıkacak. Piyasa analistleri geçen ayın sonunda yapılan vergi zamlarının bir bölümünün Eylül ayı enflasyon rakamlarına yansıdığını ancak bir bölümünün ise Ekim ayına kaldığını hatırlatıyorlar. Bunun yanında yılbaşında yürürlüğe giren yüzde 10’luk doğalgaz ve elektrik zamlarının tümü Ekim ayı enflasyonuna yansıyacak. Bu arada otomobildeki vergi artışlarının, şirketlerin kampanyaları nedeniyle fiyatlara henüz yansımadığı, bu artışın daha sonra fiyatlara yansıdığında tüketici fiyat artışına etki edeceğinin altını çiziyorlar. Çekirdek enflasyonun yıllık seyrinde düşüş korunsa da, üretici fiyatlarında beklenenin üzerinde artış olduğu, bunun önümüzdeki dönem tüketiciye yansıyacağı da gözüküyor.
Ekim ayı enflasyonu konusunda analistlerin tahminleri değişik. Mevcut haliyle, şimdiden Ekim ayı tüketici fiyat artışlarında yüzde 0.7 civarında bir yük geldiğini hesaplıyorlar. Bunların son zamların birincil etkileri olduğu, ay içinde ikincil etkilerin kaçınılmaz olarak görüleceği, hatta bir bölüm ikincil etkilerin Kasım’a kalacağı açık. Piyasalar ikincil etkilerin ne kadar yansıtıldığını yakından takip edecekler. Bu arada ekmek, süt gibi temel ürünlere beklenen zamların ne kadar gerçekleşeceği de Ekim ayı enflasyonunda belirleyici olacak.
Bu nedenle Ekim ayına ilişkin enflasyon tahini yapmak zor olsa da, tahminler yüzde 1.5’un altına düşmüyor. Ekim ayı enflasyon beklentisi yüzde 2 civarında seyrederken, şimdiden yüzde 2,5 hatta yüzde 2.8 oranında artış tahmini yapan analistler olduğunu da görüyoruz.
Ne olursa olsun, Ekim ayı sonunda, yıllık enflasyon bazında bir düşüş bekleniyor ama ne kadar düşeceği konusundaki tahminler değişiyor. Geçen yıl Ekim ayında TÜFE artışının yüzde 3.3 olduğunu hatırlarsak, bu yıl Ekim ayı sonunda yıllık rakamın yüzde 8.5 civarında oluşacağı tahmin ediliyor. Geçen yıl Kasım ayı da yüksek olduğu için, yıl sonunda TÜFE fiyat artışının ise yüzde 7,5-8 civarında kesinleşeceği tahmin ediliyor.
Yüzde 7.5 gerçekleşse bile, 2012 yılı enflasyon hedefinin yüzde 5, 2 ay önce Merkez Bankası’nın değiştirdiği tahminin yüzde 6.2 oranında olduğunu hatırlarsak, oran olarak enflasyonda çok büyük bir sapma yaşayacağımız kesin.

SİGARA ZAMMI YAPILAMADI AMA 2013’DE GELECEK

Ekonomi yönetimi geçen yıl sigara zammıyla beceriksizlik yapmış, bu nedenle hem Ekim, hem Kasım ayı enflasyonları yüksek çıkmıştı. Bu yıl bir bakıma geçen yılki beceriksizliğin getirdiği yük, TÜFE rakamlarından çıkmış olacak.

Yazının Devamını Oku

Netice talimatla değil doğru politikayla alınır

2 Ekim 2012
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, dün TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada ekonomiye de büyük yer verdi ve ekonomik istikrar ile mali disiplin konularında ciddi uyarılarda bulundu.

Cumhurbaşkanı’nın güncel tartışma konusu haline gelen “büyüme-cari açık ikilemi”ne konuşmasında bu sözlerle yer ayırıp, bu tartışmada Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın savunduğu görüşlere yakın görüşleri savunduğuna ve hükümeti uyardığına şahit olduk.

TALİMATLA NETİCE ALINMAZ

Türkiye ekonomisinin yakın tarihinin krizlerle dolu olduğunu hatırlatan Gül, “Bu sıkıntılı dönemlerin gösterdiği gerçek; ekonomimizin her zaman krizlere maruz kalabilecek kırılganlıklar ve zayıflıklarla malul bulunmasıydı” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, 2001 krizinden sonra alınan tedbirlerle, bir-iki yıl hariç, ekonominin istikrarlı bir büyüme yaşadığını hatırlattı. Günümüz dünyasında ekonomi alanında başarılı olmanın, sürdürülebilir bir büyüme trendinin ve istikrarlı bir ekonomik ortamın sağlanması anlamına geldiğini kaydeden Gül, “Ayrıca şu gerçeği de unutmamalıyız: arzu ettiğimiz neticeler, talimatla değil, doğru politikalar izlemekle elde edilebilir” uyarısında bulundu.
Sürdürülebilirlik ile istikrarın birbirine yakından bağlı ve birbirini ekileyen olgular olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı, “Vurgulamak istediğim husus, cari politikaların geçici başarılarıyla yetinmeden, ekonominin yapısal olarak daha güçlü temeller üzerine kurulmasını sağlayacak, orta ve uzun vadeli yapısal reformları hayata geçirecek stratejik vizyonun kaybedilmemesidir. Çünkü geçmişte bu tuzaklara düşülmüştür ve neticeleri hepimizce malumdur” dedi.

EKONOMİK GERÇEKLER

Geçtiğimiz dönemde ciddi kronik sorunların çözümü için gerekli adımların atılıp başarılı olunduğu hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, enflasyonun düşürülmesine bağlı nominal ve reel faizlerde çok ciddi inişler yaşandığını, böylece milli bütçenin faiz yükünden kurtarılıp büyüme ve kalkınma için kaynak yaratıldığını vurguladı. Gül bu sözleriyle, bence; aynı zamanda Başbakan Erdoğan’ın ‘faizler enflasyonu belirler’ söylemine, ekonomik literatüre uygun bir yanıt vermiş oldu. Bence bu sözler son dönemde yoğunlaşan ‘faizler düşmeli’ yönünde, talimat sayılacak söylemlere karşılık, ekonomik gerçekleri hatırlatan bir içerik de taşıyordu.

CARİ AÇIKSIZ YÜKSEK BÜYÜME

Aynı başarıyı büyüme–cari açık kısır döngüsünü kırmakta da göstermek gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Gül, “Hedefimiz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı tehlikeye atmadan, cari açıksız yüksek büyüme olmalıdır” şeklinde konuştu. Gelişmiş ekonomilerle aramızdaki gelir düzeyi farkını kapatmak ve orta gelirli bir ülke konumunda kalmamak için yüksek oranlı büyümeye ihtiyaç olduğunu, mevcut ekonomik iklimin, onları yakalama konusunda tarihi fırsat sunduğunu kaydeden Gül, bu yönde bazı orta ve uzun vadeli politikalar oluşturulmasının memnuniyet verici olduğunu söyledi. 

Yazının Devamını Oku

Başbakandan faiz ve büyüme sinyalleri

1 Ekim 2012
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın dünkü parti kongresinde yapacağı konuşma için büyük bir beklenti yaratıldı ama konuşma beklentileri karşılamadı.

“Manifesto açıklanacak”, “Yeni Balkon Konuşması olacak” denildi ama olmadı... Konuşmanın özellikle ekonomiyle ilgili bölümlerini dikkatle izledim ama çok önemli bir mesaja rastlamadım. Kürt meselesi, idari sistem değişikliği gibi daha fazla beklenen konulara bile girmekten kaçındığını göz önüne tutarsak, Başbakanın konuşmasını bilerek düşük dozda tuttuğunu söylemek mümkün.

YAVAŞLAMA TEDİRGİN EDİYOR

İşte bu nedenle ekonomiyle ilgili Başbakanın yeni dönem için mesajlarını, dünkü konuşmadan da yola çıkarak, ancak daha çok son haftada TV’lerde yaptığı konuşmaları da dikkate alarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce Başbakanı, son dönemde belirginleşen ekonomideki yavaşlamanın tedirgin ettiğini görüyoruz. Bu nedenle büyümenin artırılacağı, aynı kapsamda faiz oranlarının düşürülmesi gerektiği mesajlarını son günlerde sıkça tekrarlıyor. Babacan’ın inatla aşırı büyümeye karşı çıkıp, istikrardan söz etmesine rağmen, Başbakan büyümenin artırılacağını söylemeye devam ediyor.

HEDEFİ YAKALAYACAĞIZ

Başbakan dünkü konuşmasında, ekonomiyle ilgili belki de en önemli mesajını  “inşallah 4’üncü çeyrekten itibaren yeniden büyümeyi artıracağız ve yıl sonunda hedefi yakalayacağız” şeklinde verdi. Yine aynı kapsamda geçmişteki “faiz zulmü”nden söz etti ama artık bu zulmün yaşanmadığını söyledi. Buradan yola çıkarak kendi iktidarı döneminde yıllık ortalama büyüme hızının ortalama yüzde 5.3’e çıktığını belirterek, gelecek yıl da yüzde 5 büyümenin yeniden yakalanacağını söyledi.

HELALLİK İSTEDİ

Bunun dışında otomobil satışlarındaki artışı, buzdolabı ve ultrason cihazı sayısındaki artışı sıralayarak ülkede satın alma gücünün arttırıldığını vurgularken, her zamanki gibi, yine kişi başına milli gelirdeki artışları sıraladı. Bu konuşmayı bence yakında başlayacak, yaklaşık 2 yıl sürecek, 3 seçimin içinde yer alacağı uzun bir süreçle birlikte düşünmek gerekiyor. Zaten konuşma da daha çok Cumhurbaşkanlığı (ya da Başkanlık) öncesi Başbakan olarak yaptığı son konuşma, dolayısıyla vatandaşlardan ve partililerden “helallik” istediği bir konuşma olarak yorumlandı. Dolayısıyla bundan sonraki hedefleri de göz önüne alındığında, Başbakanın büyümenin önde olacağı ekonomi politikalarına önem vermesi de kaçınılmaz olacaktır diye düşünüyorum.

Başbakan ve yeni dönem kararları

Yazının Devamını Oku

IMF yeni para politikasını hala anlamış değil

27 Eylül 2012
IMF Heyeti, yaklaşık 10 gündür sessiz sedasız Türkiye’deki temaslarını sürdürüyor.

İstanbul’da özel sektör temsilcileri ve akademisyenlerle görüşmeler yapan Heyet, Ankara’da bir yandan ekonomi yöneticileri ile yaptığı değerlendirmeleri ve makro gelişmeleri irdelemeyi sürdürürken, öte yandan Hazine’nin çizdiği plan çerçevesinde, akademik çevrelerle ve gerek gördüğü uzmanlarla özel görüşmelerini de sürdürüyor.

IMF Heyetinin bu temasları 4. madde kapsamında yıllık inceleme özelliği taşıyor. IMF Türkiye Masası Şefi Ernesto Ramirez Rigo Başkanlığındaki Heyetin özel görüşmelerinde daha çok soru sorup dinlemeyi tercih ettiğini, fazla görüş belirtmemeye özel önem verdiği görülüyor. Yetkililer bir süredir IMF’in “renk vermeyen” bir tavır içinde olduğunu, bu tavrın sürdüğünü söylüyorlar.

Heyetin yaptığı temaslardan edindiğim izlenimlerden biri, içeride “Nobel ödülü” kazanmaya hak edip etmediği tartışılan Merkez Bankası’nın 2010 yılından bu yana uyguladığı yeni para politikasının IMF tarafından hala anlaşılamamış olması... Heyette yer alan uzmanların  özel sohbetlerinde, “faiz koridoru yaratılması ve faizden çok karşılık uygulamasının öne çıktığı para politikası” olarak özetlenecek yeni uygulamaları bir türlü anlamadıklarını itiraf ettiklerini öğrendik. Bütün düzenlemelerde olduğu gibi para politikası için de önemli bir değerlendirme yapmaktan kaçınan IMF uzmanlarının, para politikasını,özellikle belirsizlik yönünü öne çıkararak yapılan değerlendirmeler karşısında, “Sadece bizim anlamadığımızı düşünüyorduk ama belli ki Türkiye içinde de yeni politika pek anlaşılamamış” diyerek, dolaylı görüş belirttikleri söyleniyor.

IMF Heyetinin üzerinde önemle durduğu konulardan birini da cari açık oluşturuyor. Konuştukları çoğu kişiye, “Cari açıkta makul oran nedir?”, “Ekonomi milli gelirin kaçına kadar bir cari açığı tolere edebilir” gibi sorular yönelttiklerini öğrendim.

Yazının Devamını Oku

Uzun seçim sürecinde harcamalar düşmez

25 Eylül 2012
Zamlardan sonra 2012 yılı bütçe açığının kapanıp kapanmayacağını, kapanırsa ne kadar kapanacağını tartışmaya başladık.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan yaklaşık iki hafta önce, bu yıl bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 1.5 olarak hedeflenmesine karşılık, yüzde 2.5’i bulacağını söylemişti.

Buradan yola çıkarak, Hükümetin zaten açıkta bu kadar artışa karar verdiğini, dolayısıyla yapılan son zamların açığın daha fazla artmaması için yapıldığını söylemek mümkün. Bu ihtimal daha gerçekçi geliyor çünkü henüz bütçe açığı içine girmeyen, Maliye’nin ödemesi gereken epeyce yüklü birikmiş ödemeler olduğunu biliyoruz. Yani görünen bütçe açığı aslında gerçek açık değil. Özellikle duble yollar gibi harcamaları yapılmış, hak edişleri bile tamamlanmış ama para olmadığı için ödenmeyen yüklü harcamalar bulunuyor.

Bunların ötesinde geleneksel olarak bu dönemler gelirlerin az, harcamaların zaten daha fazla olduğu dönemler ve yılsonuna kadar böyle gider. Artı olarak ilk yarıda bu yıl, Merkez Bankası karı başta olmak üzere Hazine’ye yüklü miktarda kuruluş geliri gelmiş, vergi gelirlerindeki düşüşü bir miktar absorbe etmişti, artık böyle bir durum sözkonusu olmayacak.

Bence, her şeyden önemlisi yaklaşık 2.5 yıl devam edecek, uzun seçim sürecine şimdiden girdiğimizi düşünüyorum. Yani bundan sonra harcamaların düşürülmesi, kısılması, politik ortam nedeniyle artık pek mümkün olamayacak. Buna karşılık gelir düşüklüğü devam edecek.

Yazının Devamını Oku

Enflasyon beklentisi de zamlandı

24 Eylül 2012
BALYOZ gibi inen vergi zamlarının ardından piyasalar hemen aylık ve yılsonu enflasyon tahminlerini yükseltmeye başladılar. Merkez Bankası’nın 6.2’ye indirdiği enflasyon tahmininde artık yüzde 7’ler konuşulurken, yapılan ve ardı gelecek zamların ardından piyasa analiz raporlarındaki yıl sonu tahminlerinin yüzde 7.5-8’e çıkması bekleniyor.

AKARYAKIT ve alkollü içkiye yapılan vergi zamlarının ardından, piyasalar hemen aylık ve yılsonu enflasyon tahminlerini yükseltmeye başladılar. Merkez Bankası’nın daha iki ay önce yüzde 6.5’den 6.2’ye indirdiği enflasyon tahmininin gerçekleşme imkanı ise artık hiç kalmadı. Piyasa raporlarında eylül ayına ilişkin enflasyon tahminlerinin 0.6-0.8 arasında artırıldığını görüyoruz. Bir başka deyişle eylül ayı enflasyonu için yapılan 0.7-0.9 arasındaki tahminlerin yüzde 1.5 civarına yükseltildiğine şahit olduk.

Zamlar eylüle yansıyacak

Yapılan son zamların, ayda iki kez alınan fiyatlar nedeniyle,  yarısının eylül ayına yansıyacağını biliyoruz. Başka bir zam olmasa bile, geçen hafta sonunda yapılan zamlar ekim ayı enflasyonunda da 0,6-0.7’lik artışlar yaratacak.  Tabi ki bu durum yeni zamlar gelmemesi halinde ya da yapılan bu zamların ikincil etkilerinin gelmemesi halinde geçerli. Özellikle akaryakıt fiyatlarındaki artışın ulaştırma başta olmak üzere ikincil etkilerinin fazla olduğunu, alkollü içeceklere yapılan vergi zamlarının eğlence ve lokanta ücretlerini artırdığını da biliyoruz. O nedenle son zamların ikincil etkileriyle birlikte toplam ne kadarlık bir enflasyon etkisi olacağını görmek için bir-iki ay beklemek gerekecek. Piyasa analizlerinde yıl sonu enflasyonu için, artık yüzde 7 ve üzeri tahminler yapılıyor. Yapılan ve ardı gelecek zamların ardından piyasa analiz raporlarındaki yılsonu tahminlerinin yüzde 7.5-8’e çıkması bekleniyor.

Doğalgazda ince çalışma

Ekim ayında beklenen zamların başında doğalgaz ve buna bağlı olarak elektrik fiyatlarına yapılacak zamlar geliyor. Doğalgazdaki dünya fiyatları artışının iç fiyatlara yansıtılmadığını, dolayısıyla gerekli zam oranının biriktiğini, mutlaka yüzde 10’un üzerinde fiyat artışı gerektiğini biliyoruz. Ancak özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın baskısıyla, dünya fiyatlarındaki ve kurlardaki artış doğalgaz fiyatlarına yansıtılmıyor. Geçen dönem yani 3 ay önce de Enerji Bakanlığı’nın doğalgaza zam istediğini ama Başbakanın bu zammı engellediğini biliyoruz. Enerji Bakanlığı yetkilileri yine zam oranı üzerinde çalışıyorlar. Ancak yine “ne kadar az zam yaparız” hesabının yapıldığı, Başbakanı ikna edecek zam oranının belirlenmesine çalışıldığını öğrendik.

Yine Botaş kullanılacak

Botaş’ın borcunu ödememesi nedeniyle vergi gelirlerinde kayıp yaşandığı, Maliye Bakanı bundan yakındığı halde, yine vergi ödemeyip, gerekli zammın düşük tutulması için Botaş’ın kullanılmasının konuşulduğu söyleniyor.Yani ekim başında mutlaka doğalgaza zam  gerekiyor ama bu oran başka bedelleri olmasına rağmen düşük tutulmaya çalışılacak. Bunun yanında artan maliyetler nedeniyle elektrik fiyatlarına da zam gelmesi gerekiyor ama bu oranın ne olacağı doğalgaz fiyatlarına bağlı olacak.

Gerekçe sadece güvenlik değil tüm harcamalar arttı

Yazının Devamını Oku

Büyüme faiz düşürmekle sağlanamıyor ama...

20 Eylül 2012
MERKEZ Bankası’nın önceki gün Para Politikası Kurulu’nda (PPK) aldığı, faiz bantının üst sınırını 1.5 puan düşürme kararının piyasadaki genel etkisinin fazla olmadığını söyleyebiliriz.

Zaten bir süredir fiili olarak 6.2’ye inen Merkez Bankası faizinin ekonomik aktiviteye yaptığı etkinin ortada olduğu, bantın üst sınırını indirmekle faiz oranlarında ciddi bir indirim olmayacağı söyleniyor.

Bu indirimin kredi faiz oranlarında indirime yol açıp açmayacağını değerlendiren bankacılar, ciddi bir düşüş olmayacağını ama oranlarda bir miktar indirimin gelebileceğini söylediler.

Bu arada Merkez Bankası’nın aldığı bu kararla enflasyon-büyüme ikileminde büyüme yönünde tercihte bulunduğunu söylüyoruz ama pratikte faiz oranları indiriminin büyümeye fazla katkı yaptığını da görmüyoruz. Bankacılar, yaklaşık 2.5 aydır Merkez Bnkası faizlerinin indiğini ve uzun süredir 6.2 oranında uygulandığını hatırlatarak, son dönemdeki büyüme oranlarının ise ortada olduğunu söylediler.

Bu arada bazı bankacılar ise faiz oranları indiriminin ancak 3-4 ay sonra üretime katkı yapmaya başladığının altını çizerek, bu yolla yapılacak faiz indirimlerinin etkisinin doğal olarak gelecek yılın büyümesine katkı yapacağını hatırlatıyorlar.

Yazının Devamını Oku