9 Temmuz 2009
F.BAHÇE Spor Kulübü’nde Mehmet Sümer’in yerine yeni iletişim müdürü Orkun Yazgan oldu. Orkun Yazgan, çok donanımlı, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce bilen ama daha da önemlisi Galatasaray Lisesi mezunu ve profesyonel olarak müzikle uğraşan bir iletişimci.
Galatasaray taraftarı olan Orkun Yazgan, 2000 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Yorgunum Anla” adlı parçayla Türkiye’yi temsil etmişti.
Şimdi bazılarınız “ne var bunda?” diyor, bazılarınız da “Fenerbahçe’nin iletişim müdürü Galatasaraylı olur mu hiç?” diyorsunuzdur?
Ben ne düşünüyorum biliyor musunuz?
“Gayet iyi olur” diye düşünüyorum.
Fenerbahçe Spor Kulübü ve Fenerium çalışanlarının tümünün Fenerbahçe taraftarı olduğunu mu sanıyorsunuz? Emin olun öyle değil.
O halde profesyonel olarak çalışacak bu arkadaşımızın hangi takımın taraftarı olduğu değil, yaptığı iş daha önemlidir bence. Üstelik bir de müzisyen.
Daha ne olsun?
Yazının Devamını Oku 
6 Temmuz 2009
BİLDİĞİNİZ gibi Fenerbahçe Kulübü’nün son yapılan kongresinde yönetim kuruluna bazı yeni isimler katılmıştı.
Bunlardan birisi de iyi bir Fenerbahçeli olan sevgili Cihan Kamer. Kamer’in sosyal ilişkilerdeki ve iş hayatındaki başarıları, tanıdığı tüm kişilere yapmış olduğu tatlı iltifatları ile mevcut yönetime bir renk ve ağırlık getireceğinden hiç şüphe duymadığımı en baştan belirteyim.
Fenerbahçe Dergisi’nin son sayısında yapmış olduğu açıklamalar da son derece dikkat çekiciydi. Tüm Fenerbahçeliler gibi ben de Cihan Kamer’in açıklamalarını son derece keyifle okudum.
Fakat okuduktan sonra biraz kafam karıştı doğrusu...
Bunun için önce yeni yönetim kurulu üyesi, Cihan Kamer neler demiş, kısaca hatırlayalım;
“Başkanım ve yönetim kurulumuz futboldan son derece iyi anlar. İsteseydik takımın başında şu an Rijkaard olurdu. Ama biz Türkiye’yi tanıdığı için Daum’u getirdik. Geçen yılki başarısızlığın sebebi Aragones’in ülkemizi tanımamasıydı. Takımın başında geçen yıl da Daum olsaydı hem ligi hem kupayı alırdık ve UEFA’da da iddialı olurduk.” (Bu arada hem lig, hem kupa alınsa F.Bahçe, UEFA’da değil Şampiyonlar Ligi’nde olurdu...)
Tüm söylediklerinin doğru olduğunu varsayalım, çünkü geçen yılı tekrar oynatma şansımız yok.
Fakat benim anlayamadığım, Cihan Kamer çiçeği burnunda bir yönetici, fakat başkan ve yönetim kurulu uzun süredir görevde...
Daum’
Yazının Devamını Oku 
2 Temmuz 2009
2009’un ilk üç ayına ait büyüme rakamları açıklandı. Maalesef birçok konuda olduğu gibi yine olumsuz olarak dünya birincisi olduk.
Yaklaşık %14 küçülme. Dolar bazında %30’a varan milli gelir kaybı. Hem de neye rağmen?..
2001 krizinin etkisiyle ciddi tedbirler alınan mali piyasaların sağlamlığı ve bu dönemde bile büyümesine rağmen.
Kısacası mevcut işsizler ordusuna yeni milyonlar katarak devam eden global bir krizi yaşıyor ve alışmaya çalışıyoruz. Merak etmeyin, alışırız da.
Durun durun... Hiç kimse panik olmasın!
Spor sayfalarında bu ekonomik verilerin ne işi var, zaten yeterince gündelik hayatımızda bunları yaşıyoruz, bunları unutmaya çalıştığımız nadir yerlerden olan spor sayfalarında bunları niye görüyoruz demeyin.
Açıklayayım efendim;
Biliyorsunuz uzun süredir futbol dünyasında afilli bir tanım var; “Futbol bir oyun olduğu kadar endüstriyel bir üründür.” Ben de bugün modaya uyayım ve futbol endüstrisi açısından bakayım istedim.
Bakalım futbolumuz bu ekonomik verilere göre mi hareket ediyor yoksa tersine mi?
Yazının Devamını Oku 
28 Haziran 2009
FENERBAHÇE Ülker ile Efes Pilsen arasında oynanan final maçındaki olaylar, çok önemli bir detayı es geçmemize neden oldu.
Çok enteresan bir rekabeti (!) atlamışız meğer...
Efes Pilsen’in o gün sahadaki rakibi Fenerbahçe’ydi. Peki sektördeki en önemli rakiplerinden biri kim?
Tuborg...
Peki final maçıyla bu sektörel rekabetin alakası mı var?
Çok alakası var;
Tuborg, maçtan önce Fenerbahçe taraftarlarına Tuborg tişörtleri ve şapkaları dağıtmış...
Rekabetin vardığı boyutlar hayli ilginç değil mi?
Yazının Devamını Oku 
24 Haziran 2009
Aziz Yıldırım ’üç yıl üst üste şampiyonluk’ sözünü yerine getirmek; Adnan Polat kongreye başarılı bir takımın başkanı olarak girmek; Yıldırım Demirören de çifte kupa zaferini Avrupa başarılarıyla taçlandırmak zorunda. Mahmut Özgener ise bu dev maçın hakemi olarak, federasyon başkanlığındaki ilk büyük sınavını verecek. SON günlerde ekonomik krizin terminolojimize soktuğu "ayakta kalmaya çalışıyorum" sözü önümüzdeki sezon büyük kulüplerimizin başkanlarını bekleyen büyük mücadelenin(!) başlığı olacak. Şimdi gelin başkanların gelecek sezonunu değerlendirelim.
ADNAN POLAT (GALATASARAY)
Başarı gelmezse koltuk gider
GEÇEN sezon yaşanan başarısızlıklardan sonra yeni sezonda taraftarına şampiyonluklar yaşatmak zorunda olan Adnan Polat ve yönetimini de zor günler bekliyor. Üstelik sadece sportif alanda değil, Adnan Polat stat ve diğer yapılaşma problemlerinin çözümü ve maddi kaynakların artırılması gibi konularda başarılı olmak mecburiyetinde. Ezeli rakiplerden Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım’ın "üç yıl üst üste şampiyonluk" gibi gayet iddialı bir sözü ortaya atması, Polat ve arkadaşlarının en az o kadar iddialı olması gibi bir süreci de başlatmış oldu.
Sportif başarı ve kongre
Adnan Polat ve yönetiminin geçmek zorunda olduğu çok önemli bir sınav daha var; Galatasaray Olağan Genel Kurulu. Başka adaylar çıkacak mı bilinmez, ama bildiğimiz şu ki; adaylar son bir aya kadar ortaya çıkmazlar ve Galatasaray’ın olası kötü gidişini koz olarak kullanırlar. Bu da demektir ki, Adnan Başkan kongreye girdiğinde, Galatasaray’ın hem taraftarının hem de kongre üyelerinin nezdinde başarılı bir pozisyonda olması şart. İşte bu şartlar silsilesi tüm başkanların olduğu gibi Adnan Polat’ın da işini hayli zorlaştırıyor.
Camia ve taraftar
Bir gerçek var ki, Adnan Polat muhalifleri kulislerde bu yönetimden kesinlikle mutlu olmadıklarını ve bu ekibin Galatasaray’ı istenen düzeye getiremeyeceğini açıkça dile getiriyorlar. Yani, olası bir başarısız gidiş olağanüstü genel kurulla da sonuçlanabilir. Eğer böyle bir süreç yaşanırsa, Galatasaray taraftarının desteği çok önemlidir. Zira uzun zamandır Avrupa’da başarısız sonuçlar alınması ve Türkiye’de lig ve kupada bir üstünlük yaratılamaması bu sezon taraftarın sabrını taşırma noktasına getirebilir.
Federasyon ve Galatasaray
Geçen yıl Futbol Federasyonu ile yaşanan gerginlik ve problemler önümüzdeki sezon daha başka bir boyut kazanabilir. Rakiplerin küçük bir hakem hatasıyla maç kazanması ya da Galatasaray’ın hakem hatasıyla puan kaybetmesi, başarısızlığın federasyon üzerinden mazeretlendirilmesini getirir, ki bu gelenek(!) ve kaos diğer kulüpleri de tetikler.
AZİZ YILDIRIM (FENERBAHÇE)
Büyük sözlerin faturası da büyük olur
KONGREDEN önceki söylemleri ve telaşı, Aziz Yıldırım’ın önümüzdeki sezonlar için büyük konuşmasına ve iddialı demeçler vermesine neden oldu. Bunların en akılda kalıcısı ve belki de hiç unutulmayacak olanı "üç yıl üst üste şampiyonluk" sözü. Fakat böylesine iddialı bir vaatte bulunan Yıldırım’ın, teknik direktör olarak Christoph Daum’u seçmesi gerçekten çok ilginç ve çelişkili bir durum. Fenerbahçe’den başarısız ve hedeflere uygun yeterlilikte olmadığı gerekçesiyle gönderilen Daum’un, aradan sadece 2 yıl geçtikten sonra bu kez "kurtarıcı" olarak takımın başına getirilmesi elbette birçok soru işaretine yol açtı.
Verilen o sözü, Aziz Yıldırım muhaliflerinin büyük bir koz olarak saklayacağı ve "sözün tutulmadığı anı bekleyeceği" unutulmamalıdır. Sadece muhalefet mi?
Fenerbahçe başarısız olursa...
Elbette hayır... Diğer büyük kulüplerin başkanlarının da böylesine iddialı bir sözün altını, Fenerbahçe’nin yaşayacağı olası bir şampiyonlukta didik didik edeceği, başarısız olmaları halinde bu sözün altındaki farklı manaları ortaya çıkarmak için seferber olacağını unutmamak gerekir.
Bir başka unutulmaması gereken konu şudur; futbol takımı ile ilgili verilen bu söz, Fenerbahçe’nin idari anlamda yeniden yapılanma, tesisleşme ve amatör spor branşlarındaki olası başarılarını da yok saydıracak kadar büyük bir sözdür.
Futbol Federasyonu ve başkanının üzerine gidilmesi, hakemlerin yanlış kararlarının bu sonucu doğurduğunun konuşulması, kaçınılmaz olacaktır.
Camia ve taraftar
F.Bahçe’nin gerçek sahipleri, bu büyük camianın en önemli "olmazsa olmaz"ı taraftarlarıdır elbette. Peki bu cefakar ve fedakar taraftar, Aziz Yıldırım’ın, verdiği sözleri yerine getirememesi durumunda nasıl bir tepki verecek? İşte Aziz Yıldırım ve yönetimini bekleyen en büyük tehlike budur. Olası bir başarısızlık, taraftarın gönlünde taht kurmuş bir başkanı ve yönetimini çok büyük bir girdaba sokacaktır. Geçtiğimiz yıllarda tribünlerde başlayan bölünmelerin böyle bir durumda hız kazanması kaçınılmaz olacaktır.
Spor basını ve medya
Aziz Yıldırım’ın tüm medya kuruluşlarına eşit durmadığı, sadece sevdiği kişilere ve hakkında olumlu görüş bildiren basın kuruluşlarına yakın durduğuna çok şahit olduk. Asbaşkan Ali Koç son zamanlarda her ne kadar bu iletişimin sağlıklı olması konusunda çaba sarfetse de, Aziz Yıldırım ve medya arasındaki köprünün bir saç teli inceliğinde olduğu yadsınamaz. Durum böyle olunca da taraflı tarafsız tüm köşe yazarları ve spor basınının, olası bir başarısızlıkta Aziz Yıldırım ve yönetiminin başarısızlıklarını sayfalarına taşırken hassasiyet göstermeyecekleri de başka bir gerçektir.
YILDIRIM DEMİRÖREN (BEŞİKTAŞ)
Kaderini Avrupa çizecek
HER ne kadar geçen sezon çifte şampiyonluk başarısı yaşanmış olsa da, Yıldırım Demirören ve yönetiminin Mehmet Topuz transferiyle gündemden düşürülen bu başarısı camiada sorun yaratabilir. Diğer rakiplerine göre daha az muhalifleri olan Yıldırım Demirören’in bu sezon Avrupa’da ve Türkiye’de vereceği sınav muhaliflerin sessizliğini bozmasına neden olabilir. Ama yine de Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarına göre Yıldırım Demirören’in önümüzdeki sezon her anlamda daha şanslı olduğu bir gerçek.
Denizli avantajı
Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimlerine göre daha ılımlı bir sezon geçirmesi beklenen Beşiktaş’ın, Mustafa Denizli gibi iddialı bir teknik direktöre sahip olması en büyük avantajı. Bunun yanı sıra, diğer iki büyüğün yeni hocalarının takım kurgularını değiştirecek olması, bu süreci atlatmış olan Beşiktaş’ın bir başka artısı.
Camia ve taraftar
Bu avantajlara rağmen Beşiktaş ligde kötü bir yerde olursa ve Avrupa’dan da eli boş dönerse, camia ve taraftar desteğini çekip sessizliğini bozabilir mi? Evet, geçmişte de sıkça yaşandığı gibi bir kulüp başarılı bir sezonun ardından hayal kırıklığı yaratınca geçmişteki başarılar bir çırpıda unutulur. Böyle bir durumda Yıldırım Demirören ve arkadaşları bu krizi aşabilirler mi, bilmiyoruz. Ancak böyle bir şey yaşanırsa kulübün mali durumu ve Beşiktaş’ın hem Yıldırım Demirören’e hem de dışarıya olan borçları, gündeme gelecek ilk muhalefet düşüncesi olacaktır kuşkusuz.
GERÇEK sınav bundan sonra
GEÇEN sezon, Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve MHK konusunda yaşadığı küçük krizler dışında bu işi yapabileceğini gösterdi. Ancak önümüzdeki sezon büyük kulüplerin birbirleriyle girdiği yarış ve taraftarlarının beklentileri, Mahmut Özgener Federasyonu’nun işinin bir hayli zor olacağı gerçeğini destekliyor. Sportif başarısızlığın, federasyonla ve MHK ile girilen polemiklerle unutturulmaya çalışıldığı bir ortamda, tabiri caizse Mahmut Özgener ve yönetimi bu sezon gerçek sınavını verecekler. Böyle düşünmemize yol açan mevcut sebepleri şöyle sıralamak mümkün:
1-) Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’yi üç yıl üst üste şampiyon yapmak zorunda oluşu;
2-) Adnan Polat’ın kongreye başarılı bir takımın başkanı olarak girmek mecburiyetinde olması;
3-) Yıldırım Demirören’in çifte şampiyonluğunun Mehmet Topuz transferi nedeniyle gündemden erken düşmesi ve seriyi devam ettirmek iddiasında oluşu;
4-) Sadri Şener’in, tahammülü kalmamış bir şehre şampiyonluk yaşatmak istemesi;
5-) Diğer Anadolu kulüplerinin de artık hatalara ve adaletsiz paylaşımlara tahammülünün olmayışı.
Temel olarak işte bu 5 madde Mahmut Özgener Federasyonu’nun işinin ne kadar zor olacağı konusunu açıkça ortaya koyuyor.
Kıyasıya ve sert geçen yarışların, geçmişte federasyonları götürdüğüne şahit olmuştuk. Bakalım Özgener ve yönetimi çıkması muhtemel krizleri nasıl yönetecek?
Yazının Devamını Oku 
19 Haziran 2009
EFES Pilsen, Fenerbahçe Ülker’i üst üste dört kez yenerek şampiyon oldu. Peki sonra?
Tam anlamıyla rezalet yaşandı...
Basketbolun kırmızı halılı, kırmızı sandalyeli ’şeref tribünü’nde sandalyeler havalarda uçuştu. Efesli basketbolcular dayak yedi. Şampiyon olmuş takım cümbür cemaat içeri kaçtı!
Yetti mi? Hayır!
Soyunma odaları basıldı, küfürler, yumruklar havalarda uçuştu!
Niye? Efes Pilsen şampiyon oldu diye! Yani anlayacağınız Beko Basketbol Ligi’nde şampiyon olmak pek iyi bir şey değil... Dayağı, küfürü, eziyeti göze alıyorsan şampiyon ol!
Şampiyonluk kupasını da Federasyon Başkanı’nın elinden almayı unut!
Peki, bu rezaletin tek sorumlusu Fenerbahçe mi? Elbette hayır. Hiç kimse Baş Provokatör Ergin Ataman’ı görmediğimizi ya da pas geçeceğimizi zannetmesin. Ataman belli ki bugünlerde ’amaç için her yolu mübah gören’ Machiavelli’yi çok fazla okumuş. Sen hakemlerin Efes Pilsen aleyhindeki en ufak bir yanlışından sonra, "Bunlar şartlanmış, korkuyorlar" diye ortalığı birbirine kat; ondan sonra hakem hataları tersine işlemeye başlayınca da, "Ben pozisyonu görmedim. Hakemler çok tecrübeli hakemlerimiz. Çaldılarsa bir bildikleri vardır" diyerek kenara çekil. Yok ya...
Futbolda da aynı şey olursa...
EFES Pilsen maçlarında Fenerbahçe seyircisi anlaşılmaz biçimde gergin ve patlamaya hazır bomba gibiydi. İlk iki maçtan sonra şampiyonluk garanti gibi gözükünce rahatladılar ama Efes kazanmaya başladıkça içlerindeki ötekiler cüretkar bir şekilde rezaletin daniskasını çıkarmaya başladı.
Tanjevic, A Milli Takımımız’da olduğu gibi Fenerbahçe’de de başarılı olamadı. Özellikle önceki günkü maçta Fenerbahçe’ye oynattığı savunma şekli, eldeki maçın gitmesine neden oldu ki sonrası da ortada...
Peki futbolda da bu başarısızlık yaşanırsa?
Bir sürü şaibe ve başarısızlıktan sonra kovulan ve şimdi Aziz Yıldırım’ın verdiği "üç yıl üst üste şampiyonluk" sözünden sonra kurtarıcı olarak geri alınan Dahi(!) Daum da başarısız olursa ne olacak?
Basketbol sahalarındaki bu tahammülsüzlük futbol sahalarına da inerse, "Söz verdiniz ama yine tutmadınız" diyenler kümelenirse, Dahi Daum tekrar mı kovularak ortalık yatıştırılacak? Buna benzer çözümler artık ahaliyi teselli etmeye yetecek mi?
Efes Pilsen maçından sonraki olayları görünce, taraftarı ’üç yıl üst üste şampiyonluk’ sözüyle şartlanmış bir camianın, verilen o gereksiz(!) sözle büyük bir risk aldığına inanıyorum. Unutmayın, futbolda da Ergin Ataman’lar var. Hem de yığınla...
DİZİ...
BİR sezon zor tahammül ettiğimiz Güiza duruyor. Eğer sevgilisiyle bir problem yaşamazsa bu yıl bir dizi patlama yapması bekleniyor.
Semih Şentürk ’Kulübedeki Adam’ dizisine bu sezon da devam edecek gibi görünüyor.
Bursasporlu Sercan dün İstanbul’daydı. O da bu dizide rol alabilir.
Yeni transferlerden Özer Hurmacı açıkladı:
"Fenerbahçe’de Aykut Kocaman gibi efsane bir golcü olmak istiyorum..." Bu dizinin en enteresan karakterlerinden biri olacak gibi görünüyor.
İlhan Parlak, kulübenin en parlaklarındandı bir zamanlar... Bakalım onu parlatabilecek bir dizi operasyon yapılabilecek mi?
Bir de Eto’o, Luca Toni gibi magazin transferlerinden biri gerçekleşirse işte o zaman tadından yenmez bu dizi. Kaçmaz...
Yazının Devamını Oku 
16 Haziran 2009
MEHMET Topuz transferiyle yaşanan olaylar elbette ilk değil. Adil Demirçubuk, 7 Haziran tarihli gazetemizde yayımlanan "Kantarın Topuz’u kaçtı" başlıklı haberinde çok önemli bir ayrıntıyı ortaya çıkarmış... Geçmişten bugüne Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş arasında yaşanan transfer çekişmelerinin tamamını Fenerbahçe kazanmış (örnek; kendi dönemlerinde en az Mehmet Topuz olayı kadar yankı yaratan Cemil Turan, İsa Ertürk, Rıdvan Dilmen, Tarık Daşgün transferleri).
Transfer gücü bir kulübün gücünü de yansıtır, ancak transferlerde kazanılan zaferler, şampiyonluk yarışlarında yaşanan zaferlerin yerini hiçbir zaman tutmamıştır. Tarih, birçok flaş transfer yaptığı halde başarılı olamamış, hayal kırıklığı ve fiyaskoya uğramış kulüpleri de yazmış. Bizden söylemesi...
Basketbol hakemleri de başladı
SON yılların en çekişmeli play-off finaline şahit oluyoruz belki de. Efes Pilsen ile Fenerbahçe Ülker arasındaki maçlar, NBA finallerini aratmıyor. Benim hoşuma giden bir konu da basketbol seyircisinin artmış olması; her maçın dolu tribünlere oynanması. Bunun yanında bu maçların gazetelerde ve televizyonlarda yeterince ilgi görmemesi son derece üzücü bir durum (Maçları yayınlayan Spor Max kanalını, yaptığı güzel ve HD yayın nedeniyle bunun dışında tutuyorum).
Pazar akşamı oynanan ve Efes Pilsen’in durumu 3-2’ye getirdiği maç bize gösterdi ki, basketbol hakemleri de futbol hakemleri kadar ’kör gözün parmağı’ misali hatalar yapıyorlar. Saha hakemleri, masa hakemleri ve gözlemciden oluşan bu topluluk futbol sahasının çeyreği kadar bir alanda oynanan bu oyunda nasıl oluyor da hata yapabiliyorlar, anlamış değilim. Ömer Onan’ın son saniyelerde yaptığı hareketi sportmenlik dışı faul olarak değerlendiren hakemler, maçın da canına okumuş oldular. Hakemler böyle yaparak, Fenerbahçe’nin mücadelesine değil, asıl Efes Pilsen’in galibiyetine leke sürdü.
Şeref Tribünü!
HİÇBİR NBA maçında göremeyeceğimiz bir başka görüntü de basketbol sahalarındaki Şeref Tribünü (!) Hadi futbolu anladık ve alıştık... Basketbola şeref tribünü hiç yakışıyor mu? Masa hakemlerinin hemen arkasına konulan kırmızı sandalyeler, takım elbiseli adamlar falan... Bu sporun ruhuna hiç yakışmıyor.
Kaş çatma bile olmadı
ÖNCEKİ gün yayımlanan "15 dakikada bitirdi" başlıklı haberimizle ilgili İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Yüksel Kaleci aradı. Mehmet Topuz transferiyle ilgili olarak Kayseri’ye giden kişinin kendisi olduğunu ve yanında iki arkadaşı olduğunu belirterek, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’ün kesinlikle konuyla ilgisinin olmadığını ve Kayseri’de de bulunmadığını söyledi. Ayrıca, kendisinin de Ülkü Ocakları Başkanı sıfatıyla değil, Beşiktaş Kongre Üyesi sıfatıyla Mehmet Topuz’la görüşmek için Kayseri’ye gittiğini, gayet medeni biçimde sohbet ettiklerini, aralarında bir kaş çatma bile yaşanmadığını, basında çıkan haberlerin birçoğunun gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Bu arada, Ülkü Ocakları Başkanı Harun Öztürk de bir açıklama göndererek, "Mehmet Topuz transferiyle ilgili hiçbir girişimim veya müdahalem olmamıştır" dedi.
Yazının Devamını Oku 
14 Haziran 2009
Fenerbahçe Başkanı, özel uçağıyla gittiği Kayseri’de, Vali Bilici ve Emniyet Müdürü Özdemir ile buluşup Kayserispor Tesisleri’ne geçti. Bu sırada Ülkü Ocakları Genel Başkanı Öztürk ve bazı Beşiktaşlılar ile birlikte bir bağ evinde tutulan Topuz, eniştesi ve menajerini de yanına alarak Yıldırım’ın yanına gitti. Etrafındakilerden izin isteyerek Topuz’la 15 dakika baş başa görüşen Yıldırım, "İş tamamdır" dedi.
BİR haftadır Türkiye’nin en çok konuşulan olayı olan Mehmet Topuz transferi Kayserispor ve Fenerbahçe’nin istediği şekilde sonuçlandı. Milli futbolcu, önceki gece Kayseri’de, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile yaptığı görüşmenin ardından, kendisini sarı lacivertli kulübe bağlayan sözleşmeyi imzaladı.
Mehmet Topuz’un 4 Haziran Perşembe gecesi televizyonda canlı yayına çıkıp, "Ben Beşiktaş’la anlaştım ve Beşiktaş forması giymek istiyorum" diye açıklama yapmasıyla gündeme bomba gibi düşen ve bir gerilim filmi tadında devam eden olayın finali de son derece heyecanlı oldu. Mehmet Topuz’un resmen Fenerbahçeli olduğu 12 Haziran Cuma günü yaşananların ayrıntıları şöyle:
Siyasetçiler de bağ evinde
Bir süredir ailesiyle birlikte Antalya’da tatil yapan Mehmet Topuz, transferini sonuçlandırmak için önceki gün Kayseri’ye gitti. Kayseri’de Ülkü Ocakları’nın üyeleri tarafından karşılanan Topuz, buradan doğruca Kayserispor’un eski başkanı Mete Eke’nin Talas’taki bağ evine götürüldü. Topuz’un amacı Kayserispor Başkanı Recep Mamur ile görüşmekti. Nitekim görüştü de... Fakat olayın esas ilginç olan yönü bağ evinde yaklaşık 60 kişinin bulunmasıydı! Bağ evinde, MHP’li bir milletvekili ile Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk, Üsküdar Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Cengiz Zülfikaroğlu, Kayserispor’un eski ve yöneticileri ile Ülkü Ocakları’na mensup onlarca kişi vardı. Saatler 19.00’ı gösterirken bir araya gelen Mamur ile Topuz arasında şöyle bir diyalog yaşandı:
Mamur: Mehmet doğruyu söyle, Fenerbahçe’de mi oynamak istiyorsun, Beşiktaş’ta mı?
Topuz: Beşiktaş’ta oynamak istiyorum başkanım.
Mamur: Onu anladık. Peki, bunu Aziz Yıldırım’ın yüzüne de söyleyebilir misin?
Topuz: Söyleyemem. Mümkün değil.
Mamur: Ben artık bıktım bu işten. Bir taraftan annen-baban, "Şu işi çözün artık" diye beni sıkıştırıyor, diğer yandan Beşiktaşlılar, Ülkü Ocakları Başkanı’nı devreye sokuyor. Aziz Bey birazdan Kayseri’ye gelecek. Onunla da oturup konuşacağız ve bu işi çözeceğiz.
Vali ve Emniyet Müdürü Yıldırım’ın yanındaydı
Saat 22.00 sularında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, danışmanı Bülent İşçen, Cemil Turan ve birkaç hatırlı dostuyla birlikte özel uçağına binip Kayseri’ye uçtu. Erkilet Havalimanı’na indikten sonra Kayseri Valisi Mevlüt Bilici ve Emniyet Müdürü Orhan Özdemir ile buluşan Yıldırım, buradan Vali ve Emniyet Müdürü ile birlikte Kayserispor Tesisleri’ne geçti. Diğer taraftan da Kayserispor Başkanı Recep Mamur; Mehmet Topuz, futbolcunun menajerlerinden Hakan Şirin ve Topuz’un eniştesini de yanına alarak, Yıldırım’la görüşmek üzere Kayserispor Tesisleri’ne hareket etti. Gece yarısına çok kısa bir zaman kala Mehmet Topuz, sarı lacivertlilerle bir araya geldi. Aziz Yıldırım, kısa bir hal hatır sorma faslının ardından hemen konuya girdi ve etrafındakilere, "Ben Mehmet’le baş başa görüşmek istiyorum. Mümkünse bizi yalnız bırakmanızı rica ediyorum" dedi. Ardından da futbolcuyla birlikte bir odaya çekilip baş başa konuştu. Yıldırım ve Topuz yaklaşık 15 dakika sonra odadan çıktı. İkisinin de yüzünde tebessüm vardı. İçeride ne konuşulduğunu bilmeyen diğerlerinin merakını Aziz Yıldırım giderdi:
"Tamamdır, biz Mehmet’le anlaştık. Hiçbir sorun kalmadı. Mehmet artık F.Bahçe’nin futbolcusudur. Hayırlı olsun."
Topuz: Taraftardan tepki görür müyüm?
Kayserispor Tesisleri’nde bayram havası estiren bu sözlerin ardından, Mehmet Topuz saat 00.30’da kendisini Fenerbahçeli yapan sözleşmeyi imzaladı. Aziz Yıldırım bununla da yetinmedi; futbolcuyu yanına alıp saat 01.30’da özel uçağıyla İstanbul’a havalandı. Yolculuğun ilk dakikalarında Mehmet Topuz tedirgindi. Bunun nedenini sarı lacivertlilere şöyle ifade etti:
"Fenerbahçe taraftarının beni nasıl karşılayacağı konusunda endişelerim var. Tepki görmekten çekiniyorum."
Ancak, Bülent İşçen ve Cemil Turan, kendisiyle konuşup endişesinin yersiz olduğunu anlatınca Topuz da rahatladı ve yolculuğun geri kalan bölümü son derece neşeli bir ortamda geçti. Uçak saat 02.20’de Sabiha Gökçen Havalimanı’na inerken, başkan Yıldırım, Topuz’u bizzat kendi kullandığı jipiyle Fenerbahçe Burnu’ndaki Fenerbahçe Konukevi’ne götürdü...
Not: İki gün önce Hürriyet’te yayımlanan yazımda, "Mehmet Topuz’un Fenerbahçe’ye imza attığını hep beraber göreceğiz" demiştim. Bunu hem Aziz Yıldırım’ı iyi tanıdığım için hem de Mehmet Topuz’un tam olarak ne yaptığını bilmediğini düşündüğüm için iddia etmiştim. Ve nitekim söylediğim gibi oldu. Ancak, esas sorun "Ben Beşiktaş’tan başka bir kulüpte oynamam" diyen Mehmet Topuz ile Fenerbahçe taraftarı arasındaki iletişimdir. Bunu da önümüzdeki günlerde daha net olarak göreceğimize inanıyorum.
Yazının Devamını Oku 