Çok eski değil, 1997’de kurulmuş Sheriff...
Topu topu 12 yıllık bir takım olduğundan, haliyle kayda değer bir başarı geçmişine ve kariyere sahip değil...
Aynen sahibinin yaşam biçimi gibi Sheriff de gayet disiplinli ve genç bir takım.
Toplasan bir Güiza etmiyor maliyeti... Ama Dahi Daum maçtan önce “çok iyi bir takımla zorlu bir maça çıkacağız” diyerek işini sağlama aldı her zaman ki gibi. Yani Daum kaybederse söylediği gibi iyi bir takıma kaybetmiş olacaktı, yenerse de çok iyi bir takımı yenmiş olacaktı. Eeee... Boşuna “Dahi” demiyorlar...
Nitekim Daum zorlandı... 52 dakika başa baş mücadele eden Sheriff takımını açamadı... Allah’tan Semih-Alex ikilisinin bireysel katkıları golü getirdi de Daum da biz de rahat bir nefes aldık.
Sözün özü, sizin anlayacağınız, sahada pek etkili olamadan 3 puana devam.
Maçın en kötü üç adamını yazsam inanın benim için çok daha kolay olacak. Ancak ne yazık ki, bu köşemde kötünün iyisi futbolcuları seçip koymak zorunda kalıyorum... Sanırım benim bu konuda zorlanıyor olmam, dün akşamki mücadelenin kısa bir özeti niteliğinde olmuştur...
İzlediniz işte...
Fenerbahçe yine kazandı...
Üstelik 1964 yılından beri kırılamayan 7’de 7 rekorunu egale etti...
Peki nasıl mı oynadı?...
Bildiğiniz gibi, dahi Daum futbolu!...
Fazla söze ne hacet...
GÜİZA...
Ancak geçen yıllarda alıştığımız Daum geri geliyor (!) diyenlerdenseniz konuşacak çok şey var...
Geçen hafta Trabzonspor’un evinde altı gol attığı bir takımı, Kadıköy’de zar zor yeniyorsan eğer, insanın aklına ister istemez mazi geliverir... Adrenalinden kansere bağladığımız günler akla gelir... Benim de aklıma geldi... Daum Fenerbahçe’ye ilk transfer olduğunda yazdığım yazıları okudum... Tanıdım (!)... Ey büyük Fenerbahçe’nin büyük taraftarı... Mutlaka tedavi olun, daha doğrusu yeni bir kanser rüzgârına hazırlıklı olun...
Elbette altı maçta 6 puan müthiş bir çıkış... Kazanılan puanların yerini hiç bir şey tutamaz. Ama görünüyor işte... Sancılı bir dönem olacak hazır olun...
Avrupa’da takım elbise, Türkiye’de eşofman
Dün akşam yine Daum’u gözledim... Heyecanlıydı, sürekli yardımcısına notlar aldırıyordu, ama daha önemlisi eşofmanlıydı... Düşünebiliyor musunuz, üç gün önceki görüntüsünden dolayı methiyeler düzmeye hazırlandığım Daum, dün akşam eşofmanlaydı... Avrupa’daki maçlarda “Avrupa (!)” diye janti olup, Süper Lig’de “Anadolu” diye mi eşofmanlı ve rahat... Ya da, orası ciddi, burası daha mı rahat... Yoksa piyasa meselesi mi?... Bilmiyorum ama ben eşofmanla sahaya bakan Daum yerine, takım daha karizmatik ve janti, elbiseyle sahaya bakan Daum’u tercih ederdim...
Bir iki cılız atak dışında, Fenerbahçe de ilk devrenin tamamına yakın bir sürede rakibinin futbol anlayışına teslim oldu... Dün gece ambians çok güzeldi ama heyecansız ve zevksiz bir ilk yarı hepimizi bir hayli endişelendirdi doğrusu.
Sonrası malum... Mehmet Topuz’un güzel frikik golü ve şok etkisi yaratan arka arkaya yediğimiz iki talihsiz gol... Attığımız golden sonra ne oldu bilmiyorum ama tabir yerindeyse bizim takıma ‘kal geldi.’ Sanki biri Fenerbahçe’yi hipnotize etti... Bir ruhsuzluk, bir mutsuzluk hakimdi dün gece... Yazık oldu ve biraz da ayıp oldu...
SEMİH’LİK MAÇLAR
GÜİZA dün gece Fenerbahçe formasıyla bir başka kötü günündeydi. Yine çok etkisiz ve alınmasın ama, beceriksizdi. Daum’un tersine, bu tip maçlarda Semih’in daha etkili ve ateşleyici olduğunu düşünüyorum. Tam Semih’lik maçlar olması bir yana, Güiza’ya ve yanında Kazım’a dün akşam neden bu kadar tahammül edildiğini de anlayamadım. Daum ancak iki golü yedikten sonra Semih’i oyuna aldı ama iş işten geçmişti.
NEDEN OLMASIN...
DÜN akşam Şükrü Saracoğlu Stadı’na gitmeden önce G.Saray’ın maçını izledim. G.Saray çok iyi oynadı. Defansındaki bazı aksaklıklar dışında G.Saray çok iyi bir takım. Dün, “her iki takımımız da Avrupa Ligi’nde iyi bir başlangıç yaptı” diyerek bir yazı yazmak isterdim ama olmadı... F.Bahçe işi bozdu. Fakat ümidimizi yitirmeyelim. Keşke her iki takımımız da gruplarından çıksa. Çeyrek finali, yarı finali kayıpsız geçse. Ve finalin adı Fenerbahçe&Galatasaray olsa. Neden olmasın...
TANIŞTIRAYIM!
AVRUPA Ligi’nde denenmeye başlanan
Doğru da söylemişti. Real Madrid, Chelsea gibi kulüplerin zamanında yaptıkları gibi bu işin sadece yıldız transfer etmekle olamayacağına şahit olmuştuk.
Ancak dün akşam Bursa’da ne takım oyunu vardı ne de bir yıldızın ışıltısı... Fenerbahçe bir türlü oyunun temposunu arttıramadı. Hazırlık maçlarında gördüğümüz o atak futboldan eser yoktu dün... Üstelik Güiza’nın çıkmasıyla maçın büyük bir bölümünde Fenerbahçe santrforsuz oynadı. Kanatlarda Kazım her zamanki gibi laubali, Vederson da etkisizdi. Güiza da çok kötü bir gününde (!) olunca yerini Deivid’e bıraktı. Her zamanki gibi Gökhan Gönül istekli ve mücadeleci, Alex ise tek kelimeyle bitiriciydi. Defans dün akşam diğer karşılaşmalara göre daha bir oturmuştu... Gol yollarındaki sıkıntı ise devam etti... Tek santrforlu sistemle oynayan Daum’un dün akşam tek santrfor Güiza’yı çıkarması ise oldukça enteresandı. Hani yerine Semih girse tamam da diğer türlü biraz garip oldu doğrusu...
Kısacası dün güzel bir futbol akşamında güzel bir futbol yoktu sahada. Sıkıcı futbolun arasında bir tek Alex’in golü vardı 3 puanı getiren...
BU MUYDU?
ALEX’in yokluğunda Emre bu boşluğu dolduruyordu da, Emre’nin yokluğunda bu boşluğun dolmadığı dün çok açıktı... Büyük transfer Mehmet Topuz hala uyum (!) sorunu mu yaşıyor bilmiyorum, ama geride oyun kurma ve atak kesme adına kendisini pek gösteremedi. Daha doğrusu aylarca gündemden düşmeyen ve bu yıl en büyük transfer olayı olduğunu düşünürsek, “Bu muydu bu kadar para verip, operasyon düzenleyip transfer edilen Mehmet Topuz?” diye sorası geliyor insanın...
BU NE ÖFKE
BU ne sinir, bu ne öfke anlaşılır gibi değil... Fenerbahçe’li futbolcular bu şekilde hakemle didişmeye devam ederlerse ligin sonunu da zor getirirler. Daha 5 hafta geride kaldı ancak gerilim en üst seviyede... Dün Deniz Çoban’ın oldukça hataları da vardı, otorite boşluğu da. Ancak ne olursa olsun, Alex’in hakeme omuz atması, Gökhan’ın isyan bayrağı açması, Kazım’ın ve Lugano’nun hem sert hem de sürekli itiraz ediyor olması, Daum’un dikkatle incelemesi ve önlem alması gereken konudur. Aksi takdirde yedek kulübesi zayıf olan Fenerbahçe’nin bu nedenle bazı oyuncularından yeterince faydalanamaması kaçınılmaz olacaktır...
MAÇIN ÜÇ ADAMI
Tur organizatörleri Güney Afrika seferlerini düzenlemeye başlamışlardı bile... Olmadı... Yazık oldu... Zaten sel felaketi, terör saldırıları ve şehitlerimiz, açılım falan derken gerilmiştik hepimiz... Bu yüzden çok ihtiyacımız vardı hak ettiğimizi almamıza... Gerçekten hak etmedik mi yoksa şanssız mıydık bilmiyorum ama yazık oldu işte... Elveda Afrika hayalleri...
Ezilmedik Ama Yenilmedik
MAÇA çok iyi başlayıp, golü de bulup fakat hiçbir kalecinin kurtaramayacağı bir frikik golü yiyince donduk kaldık... Sanki anlık bir rüzgâr, millilerin bütün ateşini söndürdü. Bosna yüklendikçe, bizim savunma “buyur etti” diyebileceğimiz hatalar yaptı. Özellikle ilk yarıda ve ikinci yarının büyük bir bölümünde çok şeyler beklediğimiz Arda, Hamit, Tuncay ve Semih etkisiz kalınca bir türlü organize olamadık, pozisyon üretemedik...
Pozisyon üretememekle kalmadık bir de defanstaki bireysel hatalarla, Bosna’ya inanılmaz pozisyonlar ikram ettik... Allah’tan ki Volkan günündeydi ve inanılmaz kurtarışlar yaparak bizi başka bir şoktan kurtardı... Yan yana koyduğumuzda bizim oyuncularımızın kalitesi kat be kat yüksekken millilerimizin bu şekilde oynaması her birimizi gerçekten çok şaşırttı ve üzdü... Ne diyelim, ezilmedik ama yenilmedik...
Terim Hayranları!
ŞİMDİ bazıları Fatih Terim’in hakemle tartışması ve sonrasında tribüne yollanmasıyla ilgili yorumlar yapacaklardır. “İmam gaz çıkarırsa yaparsa cemaat mıçar” falan diyeceklerdir... Bu ülkede fazlaca Fatih Terim hayranı (!) yorumcu olduğunu düşünürsek, sanırım bu kaçınılmaz olacaktır... Ancak ben böyle düşünmüyorum... Fatih Terim’in haksız bir cezaya çarptırıldığını ve böyle bir karar karşısında da koyun gibi kafasını öne eğerek tribüne gitmek yerine, buna bütün karizmasıyla ve samimi kızgınlığıyla karşı çıkmasının doğru olduğunu düşünüyorum... En azından dün gece ki o hakem’e karşı...
MAÇIN ÜÇ ADAMI
Volkan – Servet - Emre
Protokol tribününde de problem yok...
Taraftar hep destek tam destek...
Alex de sahada...
Hakem Özkalfa da sahada!..
Lugano tekrar Kadıköy’de...
Mehmet Topuz da iyileşmiş...
Dakika 70, altın yedek Semih de oyunda...
Fenerbahçe artık Sion gibi rakiplerle değil çok daha üst düzey takımlarla oynayacak. Sion maçları eğer bir kriterse, Fenerbahçe’nin gruplarda işi bir hayli zor olur.
Oyunu organize etmekte zorlanan bir kadro vardı dün gece sahada. Alex yok, Emre de maçın büyük bölümünde 2-0’lık avantaj nedeniyle dinlendirildi. Ama görünen o ki, Sion gibi rakip karşısında bile 1-0 öne gemcesine rağmen oyunu organize edemeyen Fenerbahçe, özellikle ilk yarıda tam anlamıyla çuvalladı. Aslında o çuvallama bugüne dek dirençsiz rakiplerle oynayan Fenerbahçe’nin tüm eksikliklerini gözler önüne serdi. Dünkü Fenerbahçe’nin ne yedek kulübesi ne de oyun anlayışı Avrupa Ligi’ni de, Türkiye Ligi’ni de kaldıracak gibi gözükmüyor. En az 8 oyuncunun rekabet etmeden ilk 11’de oynaması kesin iken, bu takımın uzun maratonlarda ayakta kalabilmesi o kadar kolay değil.
Yani anlayacağınız, bundan sonra böyle rakipler yok. Tam tersi, çok daha mücadeleci ve güçlü takımlar var. Ve transfer dönemi 1 Eylül’de bitiyor.
Tribünler neden boş?
Fakat bir de gerçek var ki, Fenerbahçe Avrupa Ligi ön eleme karşılaşması oynamasına rağmen tribünlerde yer yer büyük boşluklar vardı.
Peki neden?
a-) Turun garanti olduğu düşünüldüğünden fazla rağbet olmadı (Bu şık kabul edilirse, Fenerbahçe seyircisi, garantisi olmayan zorlu karşılaşmaları tercih ediyor demektir).