Aykut Hoca’nın, Bursaspor duvarını bir türlü aşamayan takımında 70. dakikada yaptığı kritik oyuncu ve sistem değişikliğine de şapka çıkartmak lazım. Ama olmayınca olmuyor işte. Bursaspor’un gol yememe sistemi (!), Fenerbahçe’ye seyircisinin karşısında puan kaybettirdi dün gece. Ama daha önce de yazmıştım; Bu Fenerbahçe’nin 6 puan kaybetme kredisi var; kalan 7 hafta daha çok şeyler değişecektir. Bunun bilincindeki Fenerbahçe taraftarı da puan kaybedilmesine rağmen takımlarını bağırlarına bastılar dün gece...
AYKUT KOCAMAN’DAN SONRA;
- Bu sezon kendi evinde hiç yenilmedi.
- Üst üste 10 maç kazanarak tarihe geçti.
- Futbolcular arasındaki gruplaşmalar sona erdi.
- Bazı laubali futbolcular işlerini ciddiye almaya başladı.
- Basın mensupları, politik konuşmayan bir hoca gördüler.
Yine Müftüoğlu yine ‘minicik’ hatalar
Bu direnişe karşı, Fenerbahçe’nin istekliliğini ve mücadelesini de alkışlamak lazım. Aykut hocanın, Bursaspor duvarını bir türlü aşamayan takımında 70. Dakikada yaptığı kritik oyuncu ve sistem değişikliğine de şapka çıkartmak lazım… Ama Olmayınca olmuyor işte… Bursaspor’un gol yememe sistemi (!), Fenerbahçe’ye seyircisinin karşısında puan kaybettirdi dün gece… Ama Daha önce de yazmıştım; Bu Fenerbahçe'nin Altı puan kaybetme kredisi var, kalan 7 hafta daha çok şeyler değişecektir. Bunun bilincindeki Fenerbahçe taraftarı da puan kaybedilmesine rağmen takımlarını bağırlarına bastılar dün gece...
YİNE MÜFTÜOĞLU YİNE “MİNİCİK” HATALAR
Neymiş, Fenerbahçe özellikle Müftüoğlu’nu istiyormuş… İddia edenler ellerini vicdanlarına koysunlar ve iyi okusunlar; Bir metre önündeki penaltıyı algılamıyor. Aynı pozisyonun devamında kale içindeki geri pası, “pas” geçiyor. Sarı kartlı olan Bursasporlu oyuncuya, düdükten sonra şut çekmesine rağmen kart göstermiyor. Yardımcısı burnunun dibindeki taçı görmüyor, kendisi gözünün önündeki korneri görmüyor. Fenerbahçe pozisyon yaratacakken eften püften düdüklerle oyunu durduruyor. Bir golü vermemek, bir penaltıyı çalmamak değildir sadece, hakem hatası. Böyle minicik hatalarla da çileden çıkarabilirler insanı…
AYKUT KOCAMAN’DAN SONRA;
*Bu sezon kendi evinde hiç yenilmedi.
*Üst üste 11 maç kazanarak tarihe geçti.
*Futbolcular arasındaki guruplaşmalar sona erdi.
*Bazı laubali futbolcular işlerini ciddiye almaya başladılar.
Dün akşam maça giderken Oğuz Hocanın güven veren, kendinden emin ses tonu, maçı biraz daha rahat seyretmemi sağladı doğrusu. Aslına bakarsanız maç, oynanmadan önce medyada fazla köpürtülmedi. Ama yenilseydik inanın köpük banyosu olurdu... Maçı Fenerbahçe Yönetim tribününden, yaklaşık 12 kulüp başkanı, 1 Federasyon başkanı, 20 yönetici, 1 eski Genel Kurmay başkanı, bir eski genel yayın yönetmeni, bir belediye başkanı ve iki teknik direktörle ve diğer misafirlerle birlikte izledim. Maçın medyada köpürtülmemesine rağmen stadın ve çevresinin inanılmaz bir taraftar topluluğuyla dolu görmek sevinç vericiydi...
ZEVKSİZ AMA ZEVKLİ
Maça gelince... Genelinde temponun ve heyecanın düşük olduğu bir maçtı... Ama böyle maçlarda temkinli oyun öne çıkınca, seyir zevki de yok oluyor. Buna rağmen, Millilerimizi beğendim. Belçika yaralısı Avusturya’yı yenmek çok önemliydi ve ve bunu başaran genç bir takım vardı sahada. Burak çok istekli ve Avusturyalılar için çok rahatsız ediciydi ama Semih’in girmesiyle de oyuna başka bir renk geldi... Özellikle Volkan’ın penaltı kurtarması belkide maçın dönüm noktasıydı. Galatasaray’da vasat denen Arda’ın hırsı ve güzel golü bir başka düşülmesi gereken nottu...
TOP 51- Penaltıyı kurtaran, Volkan Demirel’in büyük kaleciliği ve soğuk kanlılığı.
2- Arda Turan’ın taraftara güven veren varlığı ve güzel golü
3- Gökhan Gönül’ün, Semih Şentürk’ten aldığı şahane pası, yine şahane bir vuruşla gol yapması.
4- Fenerbahçe stadını tıklım tıklım dolduran ve Millileri coşturan taraftar.
Hele birkaç maç kötü gidince seslerini daha da yükseltenler hep bizim “FUTBOL AİLESİ”NİN içinde. Sabırsızız, bir günde dünya şampiyonu olmayı isteyebilecek kadar da pervasızız. Şimdi, Hiddink’le ilgili atıp tutarak dikkat çekmeye çalışanlar, Türkiye gruptan çıkınca başka şarkılar söylemeye başlayacaklar. Zaten gruptan çıkamazsak bilindik klasik eserler tekrar icra edilmeye başlanır. Bu durum bana Aykut Kocaman’la ilgili sezon başında söylenenleri hatırlattı. Aykut Hoca’yla ilgili atıp tutanlar, onun üzerinden Fenerbahçe’yi yaralayanlar, şimdilerde yazdıklarını söylediklerini unutmuş gözüküyorlar. Aslında unutmadılar, sadece tökezlemesini bekliyorlar. Ama tökezlemezse de en kocaman Aykutçu onlar olacaklar. İnancım odur ki A Millilerimiz gruptan çıkacaktır.
Sonrasını duyar gibiyim: Hiddink’e ne kadar ücret verilse hakkıdır, Aman elimizden kaçırmayalım, ömrünün sonuna kadar Onursal Teknik Direktör yapalım. Falan, filan...
Bravo Demirören
YILDIRIM Demirören’e tek kelimeyle bravo... Neden mi? Jorge Mendes’in (Mourinho, Almeida gibi birçok ünlünün menajeri) davetlisi olarak gittiği Real Madrid-Lyon maçından sonra Jose Mourinho ile kurduğu arkadaşlık ve dostluk çok önemli bir olay. Ama Demirören, birçoğunun yaptığı gibi bunu reklam konusu yapmadı. Mourinho ile iki hafta önce çekildiği fotoğrafları basına servis etmedi. Bırakın servisi, iki hafta boyunca bu dostluğun varlığından hiçbirimiz haberdar bile olamadık. Demek ki bu arkadaşlık sıradan ve formaliteden bir tanışıklığın çok daha ötesinde. Bu vesileyle Beşiktaş bundan sonraki yapılanmasını Real Madrid modeli gibi kurgulayacaksa, boşa transfer yapmayacak ve daha da önemlisi Avrupa’da adından söz ettirmenin en doğru yolunu bulacaktır.
Bazı spor kanallarında sansür mü var?
BAZI spor kanallarında gazetelerin spor sayfaları ve yorumcuların yazıları okunuyor. Ve üzerine konuşmalar yapılıyor. Ben de denk geldiğimde izliyorum. Geçenlerde bir arkadaşım “Senin hiçbir yazın ya da haberin falanca kanallarda dile getirilmiyor” deyince daha bir dikkat kesildim. Evet, arkadaşım haklıydı. “Sanırım bir çeşit sansür uyguluyorlar” dedim kendi kendime. Ya da birileri talimat vermiştir diye düşündüm; şunların adı sanı geçmeyecek diye... Ve izledikçe birkaç kişiyle ilgili bazı spor kanallarının çaktırmadan yasak koyduğuna şahit oldum. Aslına bakarsanız bu durum benim açımdan gayet güzel. Beni okumak ya da duymak isteyenler, nerede okuyup nerede duyacaklarını biliyorlar.
Birinci soru: Bazı spor kanallarında bazı spor yazarlarına sansür uygulanıyor olabilir mi?
Ardından da tarihe geçecek bu maçı kazanan Fenerbahçeli futbolcuları ve Aykut KOCAMAN’I tebrik ederim. Galatasaraylı taraftarlar her şeye rağmen çok iyi bir organizasyon yapmışlar. Bu destekle maça iyi başlayan da Galatasaray oldu doğrusu. Ancak Fenerbahçe ikinci yarı hatırlayınca kim olduğunu kulağını tıkadı ve sesleri polikarbon cam duvarlara takılan bir avuç taraftarının desteğiyle yapması gerekeni yaptı ve kazandı. Maç Fenerbahçe için kötü bitseydi, en çok eleştirilen isim Aykut hoca olurdu şüphesiz… Antrenmanları izlemeyenler ezbere sallayacaklardı; Dia neden oynamadı, Stoch neden yoktu diye… Ama Allahtan Aykut hocanın taktiği tuttu… Alex’in asisti Semihin muhteşem golcülüğü, ….. ortası Alex’in müthiş kafa golü…Fenerbahçe ve Aykut Kocaman, bundan üç ay önce aleyhinde atıp tutanlara da tarihi bir ders vermeye devam ediyor. Kapak olacak manşetler yakındır, meraklılarına!
SES DUVARINI AŞMAK …?
Ses, kaynağından halka şeklinde dalgalar halinde yayılır.
Aslında ses, titreşimlerin madde üzerinde ilerlemesinden ibarettir ki biz bu titreşimleri kulağımızla algılayıp frekansına (saniyede oluşan dalga sayısı) göre yorumlarız. O yüzden ses dalgaları boşlukta yayılamaz. Her bir dalganın hızı hava ortamında 340m/s yani 1225 km/saatcivarındadır ve bu da 1 mach diye adlandırılır. (sesin hızı yayıldığı ortama göre değişir, ortamın yoğunluğu arttıkça hız artar).
Bu hatırlatmadan sonra Galatasaray Yönetiminin dahiyane (!) buluşuna gelelim… sadece 2000 civarındaki Fenerbahçe taraftar topluluğu için polikarbondan üretilen (gazetelerden okudum) ve sesin yayılmasını da engelleyen bir önlem almışlar… Bu önlemin alınması, oradaki çok az Fenerbahçe taraftarı ve bütün Fenerbahçeliler için bir gurur kaynağı olmalıdır…! Ne o cam paneller ne de o atmosfer, yetmedi Fenerbahçe’yi yenmeye…
TOP 5
1- ALEX DE SOUZA’NIN ORTASI, SEMİH’İN KAFASI.
2- GÖKHAN’IN ORTASI ALEX’İN KAFASI.
İKİ Emre’nin önde yaptığı presle adeta bütün Türkiye’ye “Orta sahanın horozu benim” demesine.
ÜÇ Her seferinde topu kaleciye nişanlamayı başarmasına rağmen Stoch’un çok pozisyona girmesine.
DÖRT Alex’in yıllık izinde gibi gözükmesine karşın ayağına her top gelişinde sergilediği kaliteye.
BEŞ Seyircinin 2. yarıda statta yankılanan “Fener gol gol gol, şampiyonluk geliyor” tezahüratına.
Geçmiş olsun Emre
ÖZVERİYSE özveri, hırssa hırs, mücadeleyse mücadele. Hepsi ve daha fazlasıydı Emre dün. Sakat sakat oynadı ve talihsizce sakatlandı. Yüzündeki ifade sevenlerini çok üzmüştür, bizi üzdüğü gibi. Gözyaşlarıyla sahayı terk eden Emre’ye acil şifalar dilerim.
TOP 5
Fenerbahçe taraftarının muhteşem desteği ve ahengi.