Kendimi işgal altındaki bir bir ülkenin çersiz bir evladı gibi hissediyorum. Yazmadım, bekledim...Ama artık dayanamadım.
Daha önce şike yapmak serbestmiydi ?
50 yıllık TFF’nin disiplin hükümlerinde bu konuyla ilgili açık ve net bir madde yok mu ? Da... şimdi herkes hukukçu kesildi ve “yeni yasaya göre” diyerek ahkam kesiyorlar...!
“Astığım astık, dediğim dedik” olmayan, gücü(!) simgelemeyen Kulüp başkanının, taraftarlar tarafından başkan olarak kabul edilmediği bir ülkede, sorgulanacak onca şey varken Fenerbahçe üzerinden ibret-i alem meselesi haline getirilen bu çamurlu havayı solumayacağım ! nefesimi tuttum bekliyorum, bekleyeceğim...
Bir Kısım Medya
Fenerbahçe futbolu kirletiyormuş öyle mi !? Sözüm ona bütün medya Fenerbahçeliydi ya... işte o bütün medya yargılıyor (!) şimdi... Bakın yazıyor demiyorum, yargılıyor... Bazı kalemler infaz ediyor, bazıları da bekliyor !
Fenerbahçe arması şereflidir, temizdir, saftır ve de kutsaldır beyler! Eğer bazı kişiler hatalıysa, cezasını da onlar çekerler elbet. Fenerbahçe arması değil. Fakaaaaaatttt... Bu iş Vatan Gazetesinin söylediği gibi “bugünü milat kabul edip önümüze bakalım” diyerek olmaz. Yasa çıkana kadar varsa suç işleyenler yırttı yani.. Eeee sen de yasa çıkmadan halletseydin işini. Öyle mi ?
Milliyet gazetesinin önceki gün manşetini görünce gözüme inanamadım; “Şike parası Federasyondan!” Yahu böyle bir şey olabilir mi ? Milliyet bu bilgiyi emniyetten mi aldı bilmiyorum ancak bu manşete göre en büyük suçlu Digitürk olur o zaman... Çünkü kulüplere en büyük paraları bu kurum ödüyor !
Belki bir iki nokta atışı daha olabilir. G.Saray da enkazdan bir kadro kurmaya çalışırken trafiği şaşırıp 1 aydır frene basınca... Spor medyasının gündemine federasyon seçimleri oturdu. Kaç zamandır kulislerde yaşananları okuyorum, bazı şeylerin niye büyütüldüğünü anlamıyorum. Futbol seyircisinin pek önemsemediği ve önemsemeyeceği idari konular, sıkıcı olmasına rağmen ciddi ciddi masaya yatırılıyor. Son günlerin kritik sorusu şu: Federasyon seçimlerinde kim kaybetti, kim kazandı?
F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın kaybettiğine inanan isimlerin sayısı az değil... Ancak ben onlara hiç ama hiç katılmıyorum. Aziz Yıldırım’ın başkan yapmak istediği söylenen Göksel Gümüşdağ birinci başkan vekili, Mart 2012'deki F.Bahçe seçimlerinde başkan adaylığı kesin olan Mehmet Ali Aydınlar başkan, F.Bahçeli Yargıtay eski başkanı Hasan Gerçeker Tahkim Kurulu Başkanı oldu. E daha ne olsun! Aziz Başkan, hem Fenerbahçe kongresinde olası başkan adayı rakibinden kurtuldu, hem de federasyonun çatısı Aziz Yıldırım’ın hiçbir müdahalesi olmadığı halde, kendiliğinden F.Bahçeli oldu.
Ama bir gerçeği daha kabul etmemiz gerekiyor: Bugüne kadarki bütün seçimlerde hep kaybeden tarafta yer alan Yıldırım Demirören, ilk defa Aziz Yıldırım'la rekabet edecek gerçek bir başrol oyuncusu olarak öne çıktı. Mehmet Ali Aydınlar'a kendi evinde başkanlık teklifini o yaptı, yönetime Hüsnü Güreli ve Erhan Kamışlı gibi iki ağır topunu soktu, MHK Başkanı Beşiktaş eski belediye başkanı Yusuf Namoğlu seçildi. Tarihten beri oyunu masada kaybettiğini düşünen, "şerefli ikinciliklerin" takımı haline gelmiş Beşiktaş ilk defa masada da güçlü. Demirören'deki bu pozitif değişimi hayranlıkla izliyorum.
Bu tabloya bakınca yeni sezonda G.Saray, Trabzon ve Bursa'nın bir adım geride kalması, esas rekabetin her alanda F.Bahçe ile Beşiktaş arasında geçmesi beni şaşırtmayacak doğrusu...
Aysal'a uyarı: Panik yapmayın
G.Saray'ın başkanı Ünal Aysal'ı çok sempatik buluyorum. "Taraftar çıldırdı, Drogba'yı istiyor" tezahüratına Turgut Özal'ı andıran bir vücut hareketiyle, iki elini kafasının üzerinde kavuşturarak karşılık vermesi ve yüzünde beliren tebessüm eminim her sporsevere sempatik geliyordur. Adnan Polat'ın aksine Ünal Aysal; güçlü, zengin ve konuşmaktan çok icraat yapmayı seven bir başkan aslında... Ancak Fatih Hoca'nın imzasının düne kalması, Elmander'in transfer edilmesi ve Baros'un kadroda durmasına rağmen 3. golcü için "Drogba mı? Forlan mı? Fabiano mu?" şeklinde papatya falı açılması, kaleci sorununun 1.5 aydır çözülmemesi, hele hele Bülent Tulun krizi 6 haftalık yönetimdeki kafa karışıklığını gösteriyor. Oysa bu kadar kasmaları akıl karı değil. Elinde Fatih Terim var, iyi bir kadro var, Selçuk İnan var, Arda var, paniğe gerek yok. Bunu ne kadar çabuk anlarlarsa o kadar çabuk zirvenin üçüncü ortağı olurlar.
Göksel Gümüşdağ. Birinin bıraktığı koltuğa diğeri talip oluyor. Gümüşdağ, M.Ali Aydınlar’ın adaylığından sonra, rakibinin lehine feragat ederek çekildiğini açıklayarak olası büyük bir krizi önlüyor. Gümüşdağ, bana göre bu hamlesiyle gelecekteki TFF başkanlığının doğal adayı olmuştur.
F.Bahçeliliğine, vizyonuna, kararlılığına, başarısına ve soğukkanlılığına şapka çıkardığım M.Ali Aydınlar da Özgener’in bayrağını devralmak istiyor. Türk futbolundaki çıtanın ne kadar yukarı çıktığını gösteren bir casting bu...
“Fenerasyon” yok oldu
Ama şurada canım sıkılmaya başlıyor. Federasyon seçimlerinin arkasında Aziz Yıldırım ve AK Parti’nin olduğu yakıştırmaları yapılıyor. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konulara girmeye tevessül etmeyeceğini yakinen bilen biri olarak ben “AK Parti’siz, CHP’siz, F.Bahçe’siz, Beşiktaş’sız, G.Saray’sız, Trabzon’suz” bir seçim dönemi istiyorum.
Kimse kimsenin adını kullanmasın. İsimler yarışsın ve delegeler de Eurovision jürisi gibi olmasın!
Yıldırım büyük başkan... F.Bahçe tarihine adını altın harflerle kazımış bir kavga adamı... İstikrar ve güç abidesi...
Göksel Gümüşdağ’ın adaylıktan çekilmesi ve M.Ali Aydınlar’ın listesinde yer alması en çok onu rahatlatmış olmalı. Çünkü birilerinin iddia ettiği “Fenerasyon” kendiliğinden yok oldu. Ve diğer kulüplerin birleştiği isim M.Ali Aydınlar büyük bir sürpriz olmazsa yeni TFF Başkanımız olacak.
Fenerbahçe için iyi bir fırsat
Ben söylesem hadi neyse ama bir Trabzonlu’nun söyledikleri gerçekten ilgi çekiciydi; “.........Fakat şunu artık hepimiz kabul edelim: Türkiye’nin en büyük takımı değil‚ Türkiye’nin “kendisidir” Fenerbahçe... Bizim kendimize benzer F.Bahçe... Bizim sinirlenmemize‚ bağırmamıza‚ aramızdaki dalaşmaya‚ birbirimizi suçlama şeklimize... Yani bizim ruh hâlimiz ne ise‚ Türkiye’nin ruh hâli‚ her şeyi Fenerbahçe’dedir. O yüzden Fenerbahçe “aşılamaz bir takımdır.” Yani Biz Fenerbahçe ile maç yapan takımlarız.. Bu gerçeği buraya koyalım.. Çünkü 100 yıl geçti‚ hâlâ Fenerbahçe’yi yenmek bayram‚ neşe. Herkes toplanıp Fener’i yenmek için bir araya geliyor... “Türkiye ligi her ne kadar 34 haftadan oluşuyorsa da‚ aslında bir sezon boyunca her takımın iki kere Fenerbahçe ile karşılaştığı bir süreçtir.”
Guus Hiddink gider...
Bu saatten sonra “bağlasan durmaz” derler ya, işte aynen öyle... Hiddink, Chelsea fırsatını kaçırmaz. Evet sözleşme var ama sözleşmedeki cezai şarta da katlanır Hiddink... Tek bir şekilde kalma ihtimali var hocanın; Mahmut Özgener’in TFF başkanlığına devam etmesi... Fakat dünkü Vatan gazetesinde İbrahim Seten’in yaptığı analiz doğru çıkarsa, Mahmut Özgener devri ne yazık ki bitmiş görünüyor...
Milli motivasyon (!)
EMRE Belözoğlu... Uzaydan mı geldi? Yemez, içmez, tuvalete gitmez, üzülmez, sevinmez, ağlamaz mı? Duygusuz, öfkesiz, sevgisiz, kimsesiz mi? Onun da anası babası, ailesi, akrabaları, arkadaşları, sevenleri yok mu? Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna, çok traji komik bir şekilde kendilerince gölge düşürdüğünü sananlar nasıl da rahatca herşeyi söyleyip yazabiliyorlar. Henüz ne işe yaradığını göremediğimiz sporda şiddet yasasını ağızlarına sakız yapıp, aslında o yasayı nasıl da ihlal ediyorlar. Kendi başarısızlıklarını örtmek için, bir futbolcuyu, bir camiayı nasıl da kolayca karalamaya teşebbüs edebiliyorlar.
Üstelik hayati önem taşıyan bir milli maçtan önce. Emre’nin ve takım arkadaşlarının önemli bir maça hazırlandıklarını düşünmeden. Kamptaki psikolojilerini nasıl bozduklarını bilmeden... Yahu biz ne zaman bu kadar hayasız, fütursuz olduk..? Yoksa hep böyle miydik..?
Ne zamandan beri atılan bir iftirayı, yapılan saçma sapan bir dedikoduyu, savcılığa götürecek kadar gözümüzü kararttık? Şimdiye kadar Trabzonumuz için ne yaptığı medyada yer almayan(!) bir milletvekili, kulaktan dolma bir bilgiyle televizyonlarda suçlamalarda bulununca bir anda parlak bir medya figürü olabiliyor. Bu dönem milletvekili adayı yapılmayan eski mebusumuz, meclisteyken Trabzon ve Trabzonspor için ne yapmıştı bilmek isterdim doğrusu...
Uzaydan mı geldi ? Yemez, içmez, tuvalete gitmez, üzülmez, sevinmez, ağlamaz mı ? duygusuz, öfkesiz, sevgisiz, kimsesiz mi ? Onun da anası babası, ailesi, akrabaları, arkadaşları, sevenleri yok mu ? Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna, çok trajı komik bir şekilde kendilerince gölge düşürdüğünü sananlar nasıl da rahatca herşeyi söyleyip yazabiliyorlar. Henüz ne işe yaradığını göremediğimiz sporda şiddet yasasını ağızlarına sakız yapıp, aslında o yasayı nasıl da ihlal ediyorlar. Kendi başarısızlıkları örtmek için, bir futbolcuyu, bir camiayı nasıl da kolayca karalamaya teşebbüs edebiliyorlar.
Üstelik...
Üstelik hayati önem taşıyan bir milli maçtan önce. Emre’nin ve takım arkadaşlarının önemli bir maça hazırlandıklarını düşünmeden. Kamptaki psikolojilerini nasıl bozduklarını bilmeden...Yahu biz ne zaman bu kadar hayasız, fütursuz olduk ...? Yoksa hep böyle miydik ...? Ne zamandan beri atılan bir iftirayı, yapılan saçma sapan bir dedikoduyu, savcılığa götürecek kadar gözümüzü kararttık ? Şimdiye kadar Trabzon’umuz için ne yaptığı medyada yer almayan(!) bir milletvekili, kulaktan dolma bir bilgiyle televizyonlarda suçlamalarda bulununca bir anda parlak bir medya figürü olabiliyor. Bu dönem Milletvekili adayı yapılmayan eski mebusumuz, meclisdeyken Trabzon ve Trabzonspor için ne yapmıştı bilmek isterdim doğrusu...
NİHAT GENÇ
Geçenlerde yazar Nihat Genç, inanılmaz bir analiz yaptı. Üstelik bir Trabzonlu ve bildiğim kadarıyla Trabzonsporlu olarak herkesin pek kolay söyleyemeyeceği şeyler söyledi. Ben söylesem hadi neyse ama bir Trabzonlunun söyledikleri gerçekten ilgi çekiciydi;
“ .........Fakat şunu artık hepimiz kabul edelim: Türkiyenin en büyük takımı değil‚ Türkiyenin "kendisidir" Fenerbahçe.. Bizim kendimize benzer Fenerbahçe.. Bizim sinirlenmemize‚ bağırmamıza‚ aramızdaki dalaşmaya‚ birbirimizi suçlama şeklimize.. Yani bizim ruh hâlimiz ne ise‚ Türkiyenin ruh hâli‚ her şeyi Fenerbahçededir. O yüzden Fenerbahçe "aşılamaz bir takımdır." Yani Biz Fenerbahçe ile maç yapan takımlarız.. Bu gerçeği buraya koyalım.. Çünkü 100 Yıl geçti‚ hâlâ Fenerbahçeyi yenmek bayram‚ neşe. Herkes toplanıp Feneri yenmek için bir araya geliyor... ? "Türkiye ligi her ne kadar 34 haftadan oluşuyorsa da‚ aslında bir sezon boyunca her takımın iki kere Fenerbahçe ile karşılaştığı bir süreçtir."
Hiddink Gider...
Bu saatten sonra “bağlasan durmaz” derler ya, işte aynen öyle.... Hiddink, Chelsea fırsatını kaçırmaz. Evet sözleşme var ama, sözleşmede ki ceza i şarta da katlanır Hiddink... Tek bir şekilde kalma ihtimali var hocanın; Mahmut Özgener’in TFF başkanlığına devam etmesi... Fakat dünkü Vatan gazetesinde İbrahim Seten’in yaptığı analiz doğru çıkarsa, Mahmut Özgener devri ne yazık ki bitmiş görünüyor...
1 dakika sonra: yok yok gidelim bu maç kaçmaz...
Maçtan 2,5 saat önce: Evde mi seyretsek uğur yapsak... Hem Trabzonspor'un maçına da göz atarız...
1 dakika sonra: Kaçmaz bu maç gidiyoruuummm...
Gelen bir telefon: Ercan Ankaragücü taraftarına ayrılan yer ilk defa tıklım tıklım dolu...!
-Allah Allah Ankaragücü taraftarı bu maçı çok önemsiyor (!) demek ki...
Maçtan 30 dakika önce: Yanımdaki kişi; Ercan şampiyonluğu ilan eder miyiz bugün ?
-O nasıl soru yaa... ben haftalar önce ilan etmiştim zaten :) Bayan Voleybol takımı geçiyor alkışla !
Maçtan 5 dakika önce: Gelen bir telefon; Ercan abi bilet bulabilir miyiz ? - Git işine yahu şaka mı yapıyorsun !!!
Hele inandığım ve savunduğum bir adamın, geçen yılın kaybedenler kulübünü sabırla getirdiği durumu gördüğümde. Mahalle korosunun bu hocadan da bu takımdan da bir şey olmaz dedikleri günlerde, onlara güvendiğim için... Fakat bu kadar büyük önemi olan bir maçta, Semih’in neden ilk 11 de sahaya çıkmadığını, son haftaların kazanan kadrosunun ve düzeninin neden değiştiğini de sormak isterim(!). Karabüksporun puan almak için gösterdiği mücadele ve isteğin, şampiyonluk mücadelesini bıçak sırtında sürdüren Fenerbahçe’de olmaması akıl alır gibi değildi.Fenerbahçe o kadar vurdum duymaz oynuyordu ki, geçtiğimiz yıllardaki meşhur Denizli ve Trabzon maçları korku filmi gibi gözümün önünden geçti bir anda... Ama Santraforun olmadığı yerde bir stoper (!) yetişti imdada.
Lugano olmasa, o gol atılmasa...
Fenerbahçe’yi Allah Korudu.
ASLOLAN FENERBAHÇE İSE EĞER...
Değerli Fenerbahçe Kongre üyesi; Seversin sevmezsin, beğenirsin beğenmezsin, başarılı bulursun ya da bulmazsın, eleştirecek çok şey bulursun ve sorgulamak istersin… Hatta “bu kulüp kimsenin babasının malı değil” deyip hesap sorarsın… İyi güzel de şimdi mi…? Futbolda ve basketbolda şampiyonluğa yürüyen bir takımın iklimini bozarsan, bu kime yarar getirecek...? Futbolda son yıllarda yaşanan travmalar bu kez senin yüzünden olursa hiç mi üzülmeyeceksin, hiç mi vicdan azabı çekmeyeceksin? Elbette eleştir, hesap sor ve muhalefet yap, ama sakın unutma; Aslolan Fenerbahçe’dir.
İYİ: Lugano,
KÖTÜ: Niang,
ÇİRKİN: Muhammet’in Lugano ve Emre’ye yaptığı davranış.