BUGÜNLERDE gazetelerde Amerika’daki finans piyasaları hakkında olumsuz çok şey yazılıyor. Gelişmelerden Türkiye o denli etkilenmiyor. Ama, Amerika’da olan bitenler bir aşamada tüm dünyayı yakından ilgilendirecek gibi görünüyor.
Konut kredileri toptancısı devlet destekli iki kuruluşun teknik olarak batmış olması herkesi korkutuyor. Devletin bu konuda nasıl bir tavır alacağının henüz netleşmemiş olması piyasaları panikletiyor.
Amerika’da konut kredileri krizi çıktığından bu yana toptancı iki kuruluş’un (
Fannie ve Freddie F&F) hisse senetlerinin değeri yüzde 80 düştü. Yani,
iki yıl evvel bir dolar eden hisseler şimdi 20 cente geldi. Batıkları diz boyu.
Amerikan İdaresi bu kuruluşları açıkça devletleştirmekten şimdilik kaçınıyor. Ek sermaye koymanın soruna çözüm olamayacağını düşünüyor.
Geçenlerde Amerikan Hazinesi Bakanı F&F’i kurtarmak ve piyasalara güven verebilmek için Senato’ya bir plan sundu. Planın kısa vadeli en önemli parçası,
sahip olunmayan F&F hisselerinin satışının (kısa satış short selling)
kısıtlanması ve Hazine Bakanı’na önümüzdeki on sekiz ay içinde
sınırsız miktarda F&F hisselerini alma yetkisi verilmesiydi.
Plan F&F hisse değerlerinin daha da düşmesini önlemeye yönelik. Hazine Bakanı’nın amacı piyasalara güven vermek, devletin bu şirketlerin arkasında olduğunu göstermek, İdare’nin bu kurumları devletleştirmek istemediğini anlatmak, ama gerekirse bu kurumları devletleştirebileceği mesajı vermekti. Kendi açısından haklı. Ama, plan
şimdilik ne piyasaları tatmin etti ne de çoğu Senato üyelerini.
Siyasi otoritenin de elbette kaygıları var. F&F’in batması siyasi açıdan bir intihar olabilir. Bu kurumların kendilerinden beklenen işlevi göremeyecek hale gelmesi konut piyasasını daha da karıştırıp ekonomiyi alt-üst edebilir.
Amerikan Hazinesi’nin garantisi ile borçlandıkları halde bu kurumların kredi değerliliği düşebilir. O takdirde dünyada bir ödemeler krizi patlayabilir. Dolayısıyla,
bu kurumların bir şekilde, devletle ya da devletsiz, yeniden kendi ayakları üzerinde durmaları her açıdan çok önemli.
Diğer yandan, Hazine Bakanı’na F&F hisseleri alabilmek için sınırsız yetki verilmesi devlet harcamalarını sınırsızca artırılmasına yetki vermek oluyor. Kaldı ki, bu Hazine Bakanı bu yıl sonunda görevinden ayrılacak. Yenisinin kim olacağı belli değil.
Amerikalıların bakış açısıyla böyle bir yetki vergi verenlerin paralarının çar-çur edilmesi anlamına geliyor.
Kısacası, herkes sorunun çözülüp her şeyin eski hale gelmesini istiyor. Ama, siyasi otorite, ne azından şimdilik, sorunu çözmemenin maliyetine katlanmak istemiyor.
Şimdi ne olacak?
Hiç kimsenin dile getirmek istemediği sonuç bu kuruluşların eninde sonunda devletleştirilmesidir. Batmalarına kimse izin veremez. Kredi değerliliklerinin AAA’nın altına düşmesine göz yumulamaz.
Bu kuruluşların şimdiki misyonlarının bittiğine kolayca karar verilemez. En az maliyetle istene sonuca ulaşmaya çalışmak bu aşamada piyasaların sinirini daha çok bozuyor. Maliyetler artıyor.
İleriye dönük beklentiler giderek daha da kararıyor.
Çabuk hareket etmek gerektiği ortada. Aksi takdirde, önce küresel bir finansal çöküntü, ardından küresel bir ekonomik kriz uzak bir olasılık olmaktan çıkabilir. İnce bir ip üzerinde yürümeye çalışılıyor.