Doğan Hızlan

İstanbul’un müzik tarihi

11 Eylül 2022
Türkiye’de çok sesli müziğin tarihini öğrenmek isteyenler, önce İstanbul’daki gelişmeleri bilmelidir.

Saray’da, Pera’da çok sesli müzik kimlerle başladı ve nasıl yaygınlaştı?

Serhan Bali’nin hazırladığı ‘İstanbul’da Çok Sesli Batı Müziği Tarihi’ kitabında 13 araştırmacının, uzmanın yazılarından bunu ayrıntılı biçimde öğrenebilirsiniz.

‘Sunuş’un altında Ekrem İmamoğlu imzası var.

Kitabın içeriğini Önsöz’de Serhan Bali özetliyor:

“İstanbul, iki bin küsur yıla dayanan köklü tarihi boyunca müzik sanatına çeşitli yönlerden katkıda bulunmuş bir şehirdir. Osmanlı başkentine çok sesli Batı müziğinin sistemli şekilde girmeye başlamasını ve hem Osmanlı Sarayı’nın hem de ağır tempoda ve çok kısıtlı bir çerçevede dahi olsa, halkın Batı müziğiyle tanışmasını Sultan II. Mahmud’un modernleşme çabalarına borçluyuz. Yeniçeri Ocağı ve buna bağlı olarak Mehter takımlarının kaldırılmasıyla Batı tarzında askeri bandoya geçilmesi, Muzika-i Hümayun’un kurulması birbirini takip eden eylemler olmuş, bu köklü değişikliğin sembol ismi ise Giuseppe Donizetti (Paşa) olmuştur. Osmanlı’nın son yüzyılı, her alanda olduğu gibi müzik alanında da modernleşmeye, Batı’nın “gelişkin” olarak görülen çoksesli müziğinin Doğu’nun tek sesli müziğinin yerini almasına sahne olmuştur.

İncelemelerden seçmeler:

- İstanbul’un Çoksesli Batı Müziği Yaşamı, Kültürü ve Eğitimi Geçmişine Genel Bir Bakış / Ali Uçan.

“İstanbul’un çoksesli Batı müziği geçmişi çok boyutlu, geniş kapsamlı ve derin bir konudur. Bu nedenle bu çalışma İstanbul’un Çoksesli Batı Müziği Yaşamı, Kültürü ve Eğitimi Geçmişine Genel Bir Bakış olarak belirlenmiştir.”

Yazının Devamını Oku

Nahid Sırrı Örik’in İstanbul’u

10 Eylül 2022
“Mazisi uzak asırların içinde kaybolmuş bütün şehirlerde, her yeni medeniyet eski medeniyetlerin enkazı üzerine ve bazen de tahrip edilerek kurulur” diyor yazar ‘İstanbul Yazıları’ adlı kitabında. Değişenle kalan arasındaki bağlantıyı saptayabilmek daha kolaydır böyle eserleri okuduğunuz zaman.

Yaşadığım kentin tarihini, abidelerini, tarihi yapılarını öğreten kitapları okuduğumda ayrı bir lezzet alırım. Eski İstanbul’u bilmeden bugünün İstanbul’u için fikir yürütmek bana pek abes gelir. Edebiyatımızın tanınmış adlarının İstanbul yazıları bu açıdan önemlidir.

Bugün yapılanlarla eskiyi karşılaştırmak, değişenle kalan arasındaki bağlantıyı saptayabilmek daha kolaydır onları okuduğunuz zaman. Kentler yenileniyor ama kimlikleri bozulmadan yapılmalı bu.

İstanbulluların kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap: Nahid Sırrı Örik’in ‘İstanbul Yazıları’. Kitaptan seçtiğim bazı başlıklar şöyle:

* Anadolu Kavağı

* Boğaziçi ve Eski Kayıklar

* Sahaflar Çarşısı İçin

* Sokak İsimlerine Dair

* İstanbul’un Çeşmelerine Dair

Yazının Devamını Oku

Leylâ Erbil ile heykel serüvenimiz

9 Eylül 2022
İhsan YILMAZ’ın Kültürazzi sütununda iyi heykeltıraş Gürdal Duyar’ın yarım kalan ve yıllar sonra ortaya çıkan İdil Biret heykeli yazısını okuyunca belleğimde başka bir heykel açılışı canlandı.

Bir zamanlar çok popüler Kemal Özkan (1934–2014) adında bir sünnetçimiz vardı.

Hatta verdiği reklamın sloganını da anımsıyorum:

“Bugün sünnet, yarın deniz.”

Levent civarında bir sünnet sarayı vardı. Bu binanın bahçesine de Gürdal Duyar’a bir heykel siparişi verilmişti.

Açılışa Leylâ Erbil ile beni davet etmişti.

Heykelde Kemal Özkan’ın yanında iki çocuk duruyordu.

Heykelin açılışından sonra yanlış anımsamıyorsam ikimiz de birer kısa konuşma yaptık.

Yazının Devamını Oku

Türk devletleri tarih atlası

8 Eylül 2022
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle önemli kitaplar yayımlanıyor.

Cumhuriyet’in dünü, bugünü bu kitaplarda yer alıyor.

Bu dizideki kitaplardan biri de şu: ‘Türk Devletleri Tarih Atlası.’

Kitap iki farklı boyutta yayımlandı, biri ciltsiz, diğeri de büyük boy ve ciltli.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yayın anlayışını sürdürmesini öneriyorum.

Kitabın destekleyicileri:

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Nata Vakfı, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı.

Ana başlıklar:

İslam Öncesi Avrasya’da Türk Devlet ve Toplulukları

Yazının Devamını Oku

Dergilerde: Rasim Özdenören ve Latife Tekin

6 Eylül 2022
Dergi koleksiyonlarının araştırmacılar, eleştirmenler için ne ifade ettiğini bu çalışmaları yapanlar iyi bilir.

Bazen bir derginin koleksiyonunu bulursunuz ama aradığınız sayı yoktur, gerçekten de bütün çabalarınız boşa gider.

Tıpkıbasımların birkaç özelliği vardır. Zamanın kullanılan hurufatından sayfa düzenine kadar birçok alanın tarihini bulursunuz. Yıllar önce yayımlanmış derginin yazarlarını, edebi anlayışını da öğrenirsiniz, derginin kimiliğini de.

Kahramanmaraş’ta yayımlanan Hamle dergisinin tıpkıbasım cildini görünce bunları düşündüm.

Hangi yılları kapsıyor: Kasım 1952–Nisan 1958.

Hamle’nin Tıpkıbasımı Üzerine:

“Çağını okumak, yaşadığı çağa kendisinden bir şeyler eklemek insanın bastırılamaz merakıdır. Gelecek zaman, bilinmezliğiyle insandaki merak duygusunu kışkırtır. Bugünü yaşayaduran insanoğlu yarınını güvene alabilmek düşüncesinden kopamaz. Bundan dolayı insan, hayatını zenginleştirecek derinliklere yolculuklar düzenler. Bireyler için geçerli olan bu durum toplumlar için de geçerliliğini korur. Çünkü gelecekte yankılanacak her ses ve eylem ister bireyin, isterse toplumun olsun, varlığının güvencesi olur.”

Hayrettin Güngör/Belediye Başkanı

Yazının Devamını Oku

Taş plak ve diğer kayıtlar

4 Eylül 2022
Bir yetkili Milli Kütüphane’deki taş plak koleksiyonundan söz etti. Benim için sevindirici bir haberdi bu.

Birçok semtte, devlet ve yerel yönetimler kütüphane açıyor, 7/24 hizmet veriyorlar. Hiç kuşkusuz bu çok önemli bir çaba.

Peki kütüphanelerimizde LP’leri, CD’leri ve başka kayıtları dinlemek mümkün mü?

Hayır.

Kütüphane açacakların ses tarihini de düşünmelerini öneriyorum.

Zaman zaman bazı koleksiyon dükkânlarını dolaşıyor, oralarda makaralı teypleri, kasetleri görüyorum.

Bu kayıtları alsanız ne yapacaksınız, çoğumuzun evinde kasetçalar yok. Kütüphane açanlar bir bölümde de bunları satın alıp okurlara dinletmeliler.

Evlerinde LP, CD koleksiyonu olan ancak bunları bağışlayacağı yer bulamayan pek çok kişi biliyorum. Bunların bağışlanacağı bir merci olduğunu sanmıyorum.

Sözgelimi yıllar önce Yapı Kredi’nin yaptığı

Yazının Devamını Oku

Zamansız İstanbul’u anlatıyor

3 Eylül 2022
Gökhan Akçura’nın İstanbul tarihini anlatan ‘Zaman Ötesi İstanbul’ kitabını okurken bazı satırların bugün de yaşadığını ve yaşatıldığını fark ettim. Türkiye’yi anlamak için İstanbul tarihini anlamalıyız.

Türkiye’nin çeşitli alanlarındaki hareketlerin, yaşama biçimlerinin tarihini öğrenmek için mutlaka İstanbul tarihini bilmek gerekir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e baktığımızda hem Osmanlı’daki yaşama biçimlerinin ve düşüncelerinin hâlâ yaşadığını, ardından da Cumhuriyet’le gelen Batı’nın, hayatımıza ve zevklerimize yansıyışını görürüz. Elbette Doğu-Batı tartışmasında Osmanlı ile Batı değişik biçimlerde birbirinin içinde gelişmiştir çünkü Tanzimat’la başlayan Batılılaşma birçok alanda gelişimini Cumhuriyet’te bulmuştur.

Gökhan Akçura’nın kitabını okurken geçmişteki durumu yorumlayan bazı satırların bu-gün de yaşadığını ve yaşatıldığını görmekteyiz. Her zaman söyleriz; bugünü anlamak için dünü bilmek şarttır. Çünkü hiçbir gelişim birdenbire ortaya çıkmaz ve gökten inmez. Hepsi zamanın içinde oluşumunu tamamlar. Şimdi bize olağanüstü gelse de...
Bazı bölümlerden yapacağım alıntılar İstanbul tarihinin belkemiğini tanıtacaktır...
Lunaparklar nasıl başladı?


Yazının Devamını Oku

İstikbalimiz üç kuzenin elinde

2 Eylül 2022
Çekişmelerin tarihini bilmeden, dostlukların niteliğini de tahlil etmemiz mümkün değildir.

Gorbaçov’un ölümünden sonra siyasi kişiliği üzerine tartışmalar başladı.

Berlin Duvarı’nın yıkılması üzerine yorumlar da yeniden canlandı. Yıkılan duvardan bir parçayı bana iyi şair Gültekin Emre getirmişti, çekmecemde duruyor.

Doğu Almanya lideri Erich Honecker’in bir sözü de belleğime yerleşmiş:

“Almanlar kazandıklarını sandıklarının sevincini yaşıyorlar, bir gün gelecek kaybettiklerini anlayacaklar.”

Birleşmede müzisyenlerin rolünü de okuduk. En çok da Kurt Masur’un adı geçiyordu. Öyle siyasal olaylar var ki döneminde nesnel değerlendirmeler yapılamıyor, o görev tarafsız tarihçilere kalıyor.

Savaşlar nereden çıkar, nedenlerini sıralayabilir miyiz?

İşte bir kitap, birçok karanlıkta kalmış olayı, kişileri değerlendiriyor.

Okumaya başladığımda, damıtılmış bilginin etkileyiciliğini gördüm.

Yazının Devamını Oku