Hiç kuşkusuz listenin başında Atatürk’ün ‘Nutuk’u gelir. Kurtuluş Savaşı’nın tarihinin yazıldığı kitaplar, bilinçli bir kutlamanın malzemeleridir.
Ben bu tür bayramlarda kitapçıların vitrin çalışmaları için bazı önerilerde bulunacağım.
Kitapçılar ne yapmalı?
Mesela bu haftanın vitrini, kitapçılarda bir köşe, 30 Ağustos ve Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyet’in kuruluşunu konu alan kitaplardan oluşturulabilirdi.
Ana babalar, çocuklar seçimi bu köşeden yapmalı. Büyüdükçe Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i niçin sevdiklerini, bugünkü yaşamı bir liderin nasıl kurduğunu okuyarak daha iyi anlarlar.
Bazı kitaplar var ki yayınlandığında büyük satış rakamlarına ulaşır.
Turgut Özakman
Ali Mümtaz Arolat’ın ‘Bir Gemi Yelken Açtı / Hayal iklimlerine’ dizesi belleğimin değişmez gedikli konuğudur.
‘Bir Gemi ve Tekne Koleksiyonu’ kitabını okurken denize dair birçok şiir sökün etti.
Kimler mi?
Yahya Kemal Beyatlı – Açık Deniz
Necip Fazıl Kısakürek – Azgın Deniz
Erdem Bayazıt – Deniz
Orhan Veli Kanık
Menekşe Tokyay hazırlamış.
Onların adlarını yazdım, ileride çalışmalarını izlerken anımsayalım diye.
* Eren Parmakerli
* Zeynep Arslan
* Ali Keskin
* Ayşe Cemre Ağırgöl
* Beren Eker
Mustafa İsen’in ‘Özlenen Şehirler’ kitabını okurken bir şehrin tarihinin ve kültürünün iç içe anlatılması gerektiğini düşündüm. Bu tür gezi kitaplarını çok seviyorum, öğrenerek okuyorum. Yakından tanıdığım, başka çalışmalarını da yakından bildiğim Mustafa İsen’in kitabıyla bir dünya kültür gezisi yaptım. Önemli adları tanıdım, gittiğim yerler hakkında da bilgilerimi zenginleştirdim.
İsen, Önsöz’ünde kitabın niteliğini anlatıyor: “Şehirle ilk kez Adapazarı’nda tanıştım, altmışlı yıllarda. O zaman büyükçe bir kasaba konumundaydı. Kadim bir kültürel arka plana sahip şehri Erzurum’la tanıdım ilk. Eminim ki burada anılan şehirleri bir başka göz aynı duygularla, benzer bakış açılarıyla değerlendirmeyecektir. Ben onları yazmaya çalıştığım gibi gördüm, hayır, duydum, yaşadım ve ancak bu nitelikte olanları sizinle paylaştım. Doğrusu bu hissiyatımı yazmasam -en azından benim için- bir şeyler eksik kalmış olacaktı. Dikkat edilirse burada anlattığım şehirler kendi uygarlığımızın ürünü olan örnekler. Elbette gezip gördüğüm şehirler bunlardan ibaret değil.”
Mustafa İsen’in şehirleri ve benim o şehirlerle ilgili notlarım:
* Yeryüzünde Bir İnci: Ohri
“Ohri, dünyanın en temiz göllerinden birine ev sahipliği yapması yanında Akdrim ve Karadrim gibi iki nehir yanında Prespa Gölü’nün doğal yeraltı kanallarıyla uzun süre yeraltından aktıktan sonra Sveti Naum
ya da bizim adlandırmamızla Sarı Saltuk türbesinin önünde fışkırarak yüzeye çıktığı alan ve bunlara eklenecek daha küçük örneklerle bir su cenneti. Velhasıl Ohri sudan ibarettir dense şaşılmaz.”
Altın Çelenk Ödülü’nün verildiği Ohri’ye gittim. Fazıl Hüsnü Dağlarca da bu ödülü almıştı. Necati Zekeriya ile birlikte Andrey Voznesenski’nin ödül aldığı yıl konuşma da yaptım.
* Mevlânâ’nın Gölgesinde Konya
Hürriyet’in Güneşli’deki yeni binası yapılırken Belma Simavi gazetede bazı ressamların da resimlerinin duvarlara asılmasını istemişti. Oturduk bir liste yaptık, hiç kuşkusuz bu listedeki önemli adlardan biri de Adnan Çoker’di.
Birçok atölyeyi, galeriyi gezdik.
Şimdi gazete binamızın holünde onun eserleri ve diğerleri sergileniyor.
Adnan Çoker’in klasik müzik bilgisi de onun dünyasının bir başka zenginliğiydi. Ödülden sonra karşılaşmalarımızda Beethoven icralarının karşılaştırılması üzerine bir sohbet yapmıştık. Birçok icrayı, şefi sıraladık, diskoteğinde olmayan bir icrayı öğrenince ona armağan edeceğimi söyledim.
Bu CD, Alman şef Eugen Jochum’un, Beethoven’ın Senfoni kayıtlarıydı.
Sanırım günlük gazete binaları arasında koleksiyona sahip tek bina burasıdır.
Sanatçılarımızı unutmadığımızı, onlara hep saygı ve sevgi gösterdiğimizi toplantılarla, sempozyumlarla vurgulamalıyız. Hiç kuşkusuz bunu yaşarken yapmalıyız.
Bir fast food (çabuk yemek) tüketicisi olmadığım için bu konudaki ekleri, kitapları okuyorum.
Gerçekten de mutfağı seven biri –tabii ki aşçıları bu listeye koymuyorum– bu kaynaklardan yararlanıyor, mevsimine göre damağını şenlendiriyor.
Yemeğin, yemek kültürünün tarihini de okuyor, kaynakları kaçırmıyorum.
‘Yemek ve Kültür’ dergisi de bunlardan biri.
Derginin son sayısındaki bazı yazı başlıklarına değineceğim.
Yavuzer Çetinkaya’nın Paris’te kırk metrekarelik evindeki krep yapma serüvenini sevdim. İstenilen yazının üç kreplik zamanını aldığını yazıyor. Sevgiyle anıyorum. Yazının adı ‘Öncelikler Bulamacı’.
Bir sanatçının anılarla bezenmiş, duygulu yazısı.
Çok sesli müziği icra edenlerin bu anlayışı uygulamaları, bestecilerimizin yurtiçi kadar yurtdışında da tanınmasını sağlayacaktır.
- Pelin Halkacı Akın & Metin Ülkü - Yolculuk
Pelin Halkacı Akın’ın ilk solo CD’si olan ‘Yolculuk’, birinci ve ikinci kuşak Türk bestecilerinin keman-piyano için bestelediği yapıtlardan önemli bir kesit sunuyor. Albümün bir başka özelliği de geçtiğimiz günlerde 90 yaşına giren, günümüzün önde gelen çağdaş bestecilerinden İlhan Usmanbaş’ın ‘Keman – Piyano Sonatı’nın ilk kez bu CD ile kayıt altına alınması ve dinleyicilerle buluşması.
Yolculuk’ta yer alan eserlerin büyük bölümü, bestecilerin gençlik dönemlerinde ürettikleri eserlerden oluşuyor. CD’de yer alan eserlerle ilgili özel bir yazı kaleme alan besteci Özkan Manav’ın da belirttiği gibi, “Genç bir Cumhuriyet’in genç bestecilerinin sesi” olan bu yapıtların ortak özelliği, Usmanbaş’ın Sonatı’nda kendini az hissettirmesine rağmen diğer dört bestecinin eserlerinde var olan “gelenek ve yerel deyişlerle” kurdukları ilişki.
Pelin Halkacı Akın, bu CD’nin programını oluştururken, müzik hayatımız için adeta birer deniz feneri olmuş bestecilerimizin eserlerinin yaşaması ve tanınmasında bir yorumcu olarak kendisini sorumlu hissettiğini belirtiyor.
Parça Listesi
- Bülent Tarcan - Sirto
- Necil Kazım Akses - Poeme
Günlükler benim için en önemli edebiyat türüdür. Günübirlik yaşamların kalıcılığını bize hatırlatır. Selçuk Altun’un ‘Kitap İçin 5’ isimli eseri de bu özelliği taşıyor. Sadece bizde ve dünyada çıkan kitapları izlemiyor, edebiyat dünyasından yazıları da büyüteç altına alıyor. ‘Kitap İçin 5’i okurken içindeki göndermeleri gözden kaçırmamaya çalışıyorum. Arada kaçırdıklarım olduğunu hissedersem sayfalara geri dönüyorum. Satırlardaki saptamalar aslında bir bütünü oluşturuyor ve ortaya bir beğeni haritası çıkıyor. Kitaplardan alıntılar, eserin geniş dünyasını örnekliyor. Karikatürden şiire renkli ve zevkli bir yolu kat etmemizi sağlıyor.
Kitaptan tadımlık...
Selçuk Altun’un kıymetli değerlendirmelerinden birkaçını alıntılamak istiyorum:
* Kitabın ‘Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar’ bölümünde gazeteci yazar Mustafa Baydar şöyle söylüyor:
“Soru: Nurullah Ataç son yazılarından birinde, ‘Akılları pazara çıkarsalar kimin aklını alırdınız’ diyor ve kendisi Stendhal’inkini beğeniyor. Siz böyle bir soruyla karşılaşsanız kararınız ne olurdu?
Yakup Kadri: İhtimal ben de böyle bir sual karşısında Stendhal’i söylerdim. Zekâ itibariyle o devir muharrirlerinin (yazarlarının) belki en zekisidir. Buna ayrıca Nurullah Ataç’ın son zamanlarda adının üstüne ‘Monsieur’ (Sayın) kelimesini ilave etmekle biraz alaya alır gibi göründüğü Andre Gide’yi de ilave etmek isterdim.
Soru: Mevzu bulmakta zorluk çeker misiniz; rahat mı yoksa güç mü yazarsınız, çalışırken sessizliğe ihtiyaç duyar mısınız?