Savaşın beklenilenden uzun süreceği ortaya çıkmaya başladı. ABD ve İngiliz askerlerinin Irak’ı işgalinde hangi yolları kullanacağı, hangi birliğin nereden gideceği, havaalanları, köprüler, milis kuvvetleri falan bizim işimiz değil. Televizyonlarda emekli paşalarla birlikte sivil paşalar, gayet güzel dört başı mamur bir biçimde, bize askeri stratejiyi adım adım belletiyorlar sağ olsunlar.
Ama ekonomi ve piyasalar nedense bu tartışmanın pek bir dışında kalıyor. Savaş başlayalı 5 gün oldu. Ve daha ilk günden itibaren görüldü ki iyi senaryo gerçekleşmeyecek. Yani ABD iki hafta gibi kısa bir sürede operasyonu tamamlayamayacak. Zaten en başından beri bu işin tereyağındaki kıla benzemediği belliydi. Ama piyasalar işin ciddiyetine Önce ABD Başkanı Bush, Ardından İngiltere Dışişleri Bakanı Hoon, sonra ABD Genelkurmay Başkanı Myers, sırayla savaşın beklenilenden uzun süreceğini, çetin bir savaş olacağını ve sabırlı olunması gerektiğini söylediler. Son olarak Irak televizyonunda gösterilen ABD’li savaş esiri askerler de işin gerçekten kolay olmayacağının son işareti oldu.
ABD bu savaştaki kayıplarını evinde nasıl açıklayacak bilinmez: Belki ABD kamuoyu sabırlı olun telkinin dikkate alır ama piyasaların böyle bir telkini dinleyecek hali pek yok.
Yatırımcılar şu soruların yanıtlarını merak ediyor:
1- Türkiye ile ABD arasında Kuzey Irak’ta Türk askeri varlığı bulundurma konusundaki anlaşmazlık ne boyutta ve nasıl sona erecek.
2- Türkiye ile IMF arasındaki ilişkiler nasıl devam edecek. Yeni tedbirler gelecek mi?
Nihayet korkulan ama bir yandan da kaçınılmaz olduğu bilinen savaş başladı. Gerçi uzmanlar ilk harekatın beklenenin aksine küçük çaplı olduğunu asıl büyük harekatın henüz gerçekleşmediğini ifade ediyor ama o gergin bekleyişin de sonuna gelmiş olduk.
Piyasalardaki açılış hareketleri tam da tahmin edildiği gibi oldu. İlk açılan piyasa olan bankalar arası döviz piyasasında ilk dolar alış rakamları 1 milyon 735 bin lira seviyesine çıktı. Bu kur rakamını gerçek kur olarak değil güvenli seviyelerde bekleme akamı olarak algılamak gerekli. Nitekim ilerleyen dakikalarda dolar fiyatın ın önce 1 milyon 730 bin ardından da saat 10:00 itibariyle 1 milyon 710 bin liraya kadar indiğini gördük.
Bono piyasasında en çok işlem gören 3 mart 2004 vadeli kağıdın faizi dün günü yüzde 64 seviyesinden kapatmıştı. Bugün açılışta yüzde 70 seviyelerine doğru hareket etti ve ardından o cephede de bir toparlanma izlendi yine saat 10:00 itibariyle yüzde 67 seviyelerine geriledi.
En ilginç hareket ise borsada yaşandı. İMKB 100 Endeksi dün 9938 puandan kapanmışı. Açılışta hızlı bir hareket izledik ve endeks 9600 puan seviyesine kadar indi. Arkasından adım adım toparlandı ve ilk yarım saati bitirmeden önce açılış seviyesini yakaladı ardından da 10 bin puanın üzerine çıktı. Hatta bir ara yüzde 2’nin üzerinde değer kazanarak 10 bin 152 puan seviyesine kadar yükseldi.
Merkez rahatlattı
Piyasalar açılmadan önce Merkez bankası bir açıklama yaparak piyasaların istediği likidite ihtiyacının karşılanacağını duyurdu. Piyasa uzmanları Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin oldukça güçlü seviyelerde olduğunu zaten biliyordu. Buna ek olarak bugün itibariyle tedbirlerin açıklanacağını da tahmin ediyordu ama ine de açıklamalar piyasalarda çok ciddi bir rahatlama olduğunu gördük.
Tezkere bekleniyor
Bugün saat 11:00’de Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşecek. Tezkere ise öğleden sonra Meclis’e gelecek. Ama bu kez yine bir belirsizlik söz konusu. Mevcut bilgilerimize göz attığımıza bu tezkerenin yurtdışına asker gönderme ve hava sahasının ABD’ye açılmasını kapsayacağını görüyoruz.
Devlet Bakanı Ali Babacan Salı günü ikinci tezkerenin aynen meclise geleceğini ve anlaşmaların da eskisi gibi yürüyeceğini söyledi. Borsa yüzde 11 çıktı, faiz yüzde 60’ın altına indi dolar bir milyon 640 bin lira civarında tutundu. Ama akşam saatlerinde işin rengi birden bire değişmeye başladı.
Paketin içeriğinin daraldığını öğrendik önce. Arkasından ABD tarafından ardı ardına açıklamalar gelmeye başladı. Önce ABD Dışişleri Bakanı Powell 6 milyar dolarlık paketin süresinin dolduğunu belki yeni ve daha düşük bir yardımını belirlenebileceğini söyledi. Ardından adının açıklanmasını istemeyen bir Beyaz Ev yetkilisi tezkerenin tam kapsamla çıkmaması durumunda Türkiye’nin tazminat hakkını yitireceğini söyledi.
Sabah piyasalar iki gündür yaşanan yüksek oynaklığın etkisini üzerinden atamadan güne yine sert hareketlerle başladı. Dolar açılışta bir milyon 730 bin liraya çıktı. Bono piyasasında en çok işlem gören 3 Mart kağıdının faizi yüzde 70’lere dayandı. Borsa açılışta 9 bin 700 seviyesine kadar indi.
Ardından yine ilk yarım saat itibariyle tüm piyasalarda belirli bir toparlanma izlemeye başladık. Dolar kotasyonları bir milyon 700 bin seviyesinin altına indi ve bir milyon 680 bin seviyelerinde tutunmaya başladı. Faiz yüzde 66 seviyesine geriledi. Borsa ise 10 bin puan sınırına doğru yükselmeye başladı.
Bakan ne yapmak istedi?
Devlet bakanı Ali Babacan’ın bu kadar önemli bir konuda yaptığı açıklamaların üzerinden daha 12 saat bile geçmeden yanlış çıkması piyasa tarafından iki biçimde değerlendiriliyor.
1- Hükümette daha önce de sık sık eleştirilen koordinasyonsuzluk devam ediyor. Çünkü Babacan’ın açıklamalarının bir gece öncesinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Powell’ın bir görüşme yaptığı ve tezkerenin daralacağı konusunun görüşüldüğü belirtiliyor.
2- Hükümet kritik ihaleler öncesinde piyasalara moral vermek için böyle bir açıklama yaptı. Çünkü bugün Hazine’nin 5.2 katrilyonluk dev itfası vardı. Eğer faizin Pazartesi günkü ulaştığı yüzde 64’lük seviyeden borçlanılsaydı maliyet çok yüksek olacaktı. Nitekim dünkü ihaleler oldukça başarılı geçti ve Hazine’nin maliyeti de düştü.
Haftanın ilk işlem günü piyasalarda yaşanan ne varsa bugün onların tamamen tersini yaşıyoruz, yaşayacağız. Çünkü iki aydır piyasaların tek gündemini, tek olumlu beklentisini oluşturan tezkere bugün Meclis’e geliyor. Tezkere derken piyasaların asıl umursadığı noktanın ABD ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’nin alacağı yardım ve hibe olduğunu hatırlatalım. Yani para geliyor.
Böyle olunca da sabah ilk dakikalar itibariyle dolar yeniden bir milyon 650 bin liranın altında. Hatta bir milyon 630 bin lira seviyesine kadar geriledi. Bono piyasasında faizler yeniden yüzde 60 seviyesinde ve daha da aşağı gelmesi bekleniyor. Borsa ise hızla yükselerek açılıştan sonraki 10 dakika içinde tavan seviyeye yükseldi. Sabah ilk bir saatlik bölüm içinde 10 bin 500 sınırını zorluyordu İMKB 100 Endeksi...
Yardım da tamam
Dün piyasaların artık tezkere defterini kapatıp, savaş defterini açtığını söyledik. Hatta belki biraz aşırı reaksiyon gösteren piyasa oyuncularının “artık tezkere çıksa bile bir işimize yaramaz” yorumlarının da sıkça duyulmaya başladığını ifade ettik.
Bu yorumlarda en önemli nokta Türkiye’nin ABD’nin takviminin gerisinde kaldığı ve artık tezkere çıksa bile bunun mali yardım almaya yetmeyeceği görüşüydü. Oysa sabah CNN Türk’e bir açıklama yapan Devlet Bakanı Ali Babacan Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmaların tamamının geçerli olduğunu ve bunların ayrıntılarının da daha önce kamuoyuna duyurulduğunu belirtti.
Yani:
- Türkiye’nin alacağı hibe miktarı 6 milyar dolar olacak
Halka açık şirketler 2002 yılı mali sonuçlarını açıkladı. Rakamlar oldukça umut verici. Krizin tüm Türkiye’yi yerden yere vurduğu 2001 yılında İMKB’deki şirketlerin toplam zararı 1 milyar 86 milyon dolar olmuştu. Oysa 2002 yılı sonunda şirketler 904 milyon dolar kara geçmeyi başardı.
2002 yılı sonu itibariyle 138 şirketin karı dolar bazında arttı, oysa 2001 sonunda sadece 71 şirketin karı dolar bazında artmıştı. Patronlar 2002 yılında ellerini ceplerine attılar. Bunun yanında bedelli sermaye artırımları da şirketlerin öz sermayesinin artmasını sağladı. Böylece toplam öz sermaye 2001 yılına göre yüzde 55.6 oranında artarak 5.7 milyar dolardan 8.9 milyar dolara çıktı.
2001 yılında dolardaki artış şirketlerin üzerinde çok ciddi bir finansman gideri baskısı oluşturmuştu. 2002 yılında bu baskının da azaldığı izleniyor. Şirketlerin 2001 yılındaki finansman gideri 5.1 milyar dolarken bu rakam 2002 yılında yüzde 45 oranında azalarak 2.8 milyar dolara indi. 2001 krizi nedeniyle 174 sanayi şirketinin finansman gideri artmıştı.
2002 yılında ise bu sayı 32’ye geriledi.
Bu arada net satışı artan şirket sayısı 41’den 155’e çıktı. Ama 2001’de ihracatını artıran şirket 121’di şimdi bu sayı 102’ye inmiş durumda.
Piyasanın derdi başka
İMKB şirketlerinin bilançoları geçen haftanın son işlem gününde mesai saati bitiminde tamamlandı. Yani iki günlük tatil boyunca yatırımcılar ve borsacılar bu rakamları enine boyuna inceleme fırsatı buldular. Biz sadece toplu rakamları verdik ama şirketler bazında bakıldığında çok daha iyi bilanço rakamlarına sahip şirketler mevcut.
Fakat haftanın ilk işlem günü o kadar ciddi bir sarsıntı ile güne başladı ki piyasalar bu iyimser rakamların esamesi bile okunmaz hale geldik. Malum geçen hafta piyasalar açısından zaten çok sıkıntılı bir hafta olmuştu.
Pazartesi sabahından başlayalım. Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Ajay Chibber AKP hükümetinin hazırladığı bütçeyi sert bir dille eleştirdi. Salı günü Hazine ihalesine beklentilerin çok altında teklif geldi. Aynı gün öğlen saatlerinde AB’nin genişlemeden sorumlu Komiseri Günter Verheugen’in sözcüsü “Kıbrıs sorunu çözülmezse 2004 yılında Türkiye AB toprağını işgal etmiş sayılır” dedi.
Aynı gün akşam uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s bir açıklama yaparak “Türkiye ABD ile işbirliği yapmazsa not düşürürüz” dedi. Ardından yine aynı kurum “Türkiye’nin bankacılık sistemi hala riski” diye özetlenebilecek ikinci bir açıklama yaptı.
Bu arada piyasaların tek avuntusu Abdullah Gül’ün istifası ve Cumhurbaşkanı Sezer’in Erdoğan’ı Köşk’e çağırarak hükümeti kurma görevini vermesiydi. Piyasa oyuncuları Erdoğan’ın elini çabuk tutarak kabineyi bir an önce kuracağını, programın okunularak Meclis çalışmalarına geçileceğini umuyordu. Buradaki asıl beklenti ise kinci tezkerenin hafta sonu itibariyle Meclis’e gelebileceği ve Türkiye’nin yeni haftaya tezkereli bir şekilde başlayabileceği beklentisiydi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Erdoğan hükümeti kurma işini mümkün olduğunca ağırdan alıyor. Perşembe günü de bakanlarla görüşmeler devam etti. Kimi yorumcular Erdoğan’ın ABD’ye karşı elini güçlendirebilme amacıyla tezkereyi mümkün olduğunca geciktirebilmek için elini ağırdan tuttuğunu belirtiyor. Ama tezkere gibi kritik bir meselenin siyasi hesaplara alet edilmesi fikri bile tüyler ürpertici. Türkiye iki hafta önce çizdiği o habis ve yüzsüz pazarlıkçı görünümüne geri mi dönüyor diye soruyor insan ister istemez. Umuyoruz böyle bir durum sözkonusu değildi.
Zaten bugün birinci seansın kapanmasına yakın gelen “AKP Meclis’in Cuma, Cumartesi Pazar ve Pazartesi günü çalışması için önerge verecek” haberi yukarda ifade ettiğimiz beklentiyi yeniden güçlendirdi. Sabah olumsuz ve gergin bekleyişle 10 bin 400’lere kadar inen endeks kapanışa yakın hızla toparlanarak açılış seviyesin sadece 9 puan altında kapandı. Eğer önümüzdeki birkaç gün içinde tezkerenin Meclis’e geleceğine dair daha net bir işaret elonorsa endeks bugün inci seansta ve haftanın son işlem gününde 11 bin puan direncini zorlayacak demektir.
Bir gömlekçi dedi ki...
Bugün sabah saatlerinde piyasanın durumunu konuştuğumuz bir gömlekçi, yani kendi alım satımını kendisi yapan broker belgesi olan bir yatırımcı senaryonun değiştiğini ifade ediyor. Bu gömlekçiye göre ABD büyük bir olasılıkla operasyonu sonbahara erteleyecek. Bu durumda da Türkiye tezkereyi çıkarsa bile bir işine yaramayacak çünkü savaş başlamadan bir kuruş alması bile mümkün değil.
Yani 2003 bütçesi ve mevcut sorulanlarla baş başa kalacağı. O yüzden de endeksin bugün bulunduğu seviyeler “iyi” bile sayılabilir. Bu görüşün diğer yatırımcılar tarafından ne kadar paylaşıldığını bilmek mümkün değil. Ama tezkere umudunun vakit geçtikçe yerini umutsuzluğa bıraktığı gerçeğini çok iyi gösteriyor.
Nitekim öyle de oluyor. Kötü adamlar, AB, BM ve DB (Dünya Bankası), jönümüze hayatı zehir etmek için daha ilk günden, ilk sahnede silahlarını çektiler. Korkumuz, piyasaların korkusu bu silahların son sahnede kullanılabilecek olması... Erdoğan hükümetine daha iktidara bile gelmeden sağlam bir bombardıman yapıldı. Ama bombalar sadece Ankara’ya değil İstanbul’a da düştü. Düşmemesi de mümkün değil ki.
Bu nedenle salı günü piyasalar için cehennem gibiydi. Bir gün önceden gelen Chibber salvosunu daha atlatamamışken, Merkez Bankası’nın faiz dışı fazla uyarısı geldi.
Bu kadarla kalsa yine iyi. Bankacıların “500 milyon dolarla 1 milyar dolar arası teklif gelir” diye umdukları döviz cinsi ihaleye sadece 260 milyon dolarlık teklif geldi. Karşılanan kısım ise 180 milyon dolarda kaldı. Sonuncusu ise tam bir bomba! Öğle saatlerinde piyasalar açıkken Kıbrıs meselesi üzerine bir açıklama yapan AB Komisyonu “2004’te Kıbrıs AB üyesi olduğunda sorun çözülmemişse Türkiye AB toprağını işgal etmiş sayılacak”...dedi...
Erdoğan elini çabuk tuttu
Neyse ki AKP kurmayları ve Recep Tayyip Erdoğan sürekli işaret ettiğimiz sıkışık tezkere ve BM takviminin gereğini yerine getirme konusunda olumlu adımlar attı da piyasalar biraz rahatlayabildi.
Abdullah Gül hükümeti öğleden sonra istifasını Köşk’e sundu ve saat 17:00’de de Erdoğan Köşk’e çıkarak hükümeti kurma görevini aldı.
Erdoğan’ın işi bir hayli zor. Sadece son iki gündür yaşanılanlar ve bunların piyasalara etkisinin boyutu Türk ekonomisinin ne kadar kırılgan dengeler üzerinde durduğunu gösteriyor. Erdoğan özellikle Kıbrıs meselesinde oldukça zorlanacağa benziyor. Hele de dün gelen ve AB açıklamasının ardından... Tabii ki bu açıklamanın özellikle Erdoğan’ın hükümeti kurma görevini aldığı güne denk gelmesi ayrıca bir önem ve anlam taşıyor kanaatimizce.
IMF ile ilişkileri de unutmamak gerek. Dördüncü gözden geçirmeyi aylardır halledemiyoruz. Daha özelleştirme var, sosyal sigortalar reformu var, ihale yasası var, kamudaki atıl istihdamın azaltılması var, hala göz kulak olunması gereken mali sektör ve üç aydır çalışmayan İstanbul Yaklaşımı var...
Abdullah Gül hükümeti Salı günü son bakanlar kurulu toplantısını ve son basın açıklamasını yaptı. Büyük olasılıkla AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Çarşamba günü yemin edecek ve yeni hükümeti kuracak. Kafalardaki kritik soru 59. hükümetin tezkereyi ne zaman Meclis’e göndereceği. Borsa başta, tüm piyasalarda bu beklentinin izlerini gayet net bir biçimde görmek mümkün. Gerginlik hat safhada. Borsa diğer piyasalara kıyasla biraz daha sert tepkiler veriyor. Ama diğer piyasaların da aşağı kalır yanı yok.
Örneğin Dün Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Ajay Chibber’ın yaptığı açıklamanın ardından çok büyük bir olasılıkla bugün bir düzeltme ya da özür yayımlanacağını belirmiştik. Nitekim sabah saatlerinde Dünya Bankası Türkiye ofisinden beklediğimiz açıklama geldi. İşler yeniden normale döndü. Peki borsacılar bu sistemin nasıl işlediğini bilmiyorlar mı ki dün o kadar paniğe kapıldılar? Hayır, elbette ki biliyorlar ama gergin bekleyişler sırasında gelen bu tarz ani haberler pek fazla aklı selimle değerlendirilemiyor. Ayrıca zaten endeks tezkere çıkmadan önceki süreçte gelebileceği en üst noktaya yakın bir yerlerdeydi. 10.961puan seviyesinde kapanmıştı Cuma günü ve biz üst sınırın 11 bin puan olduğunu sürekli ifade ediyorduk.
O nedenle borsanın dünkü habere verdiği tepki diğer piyasalara kıyasla daha sert oldu. Ya da örneğin, bugün Hazine’nin döviz cinsinden 546 günlük ihalesine beklenenin altına teklif geldi. Faiz de yine beklenen seviyenin üzerinde gerçekleşti. Bankacıların beklentisi bu ihaleye 500 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında bir teklif gelebileceği yönündeydi. Oysa gelen teklif 250 milyon dolarda kaldı ve net olarak 180 milyon dolar borçlanıldı. Faiz de yüzde 6.88 oldu. Bu haber de bono ve döviz piyasaları için beklenmedik sürpriz bir gelişmeydi. O nedenle dolar 7 bin lira kadar arttı ve gösterge faiz de yeniden yüzde 57 seviyesinin üzerine çıktı.
BM kararı Erdoğan etkisi mi?
Bu arada piyasaların yakından izlediği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısının ertelenmesi hükümetin elini güçlendirdi. ABD ve İngiltere, Irak’ın 17 Mart’a kadar silahsızlandırılmasını öngören karar oylamasını ertelemeleri ile Cuma günkü yazımızda değindiğimiz zamana sıkışmışlık durumu biraz hafifledi.
Bush geçen hafta Cuma Türkiye saati ile sabaha karşı yaptığı açıklamada birkaç gün içinde BM’ye ırak’a saldırı konusunda başvuracaklarını ve BM kararı olmasa bile Irak’a tek başlarına saldıracaklarını söylemişti. Bush’un bahsettiği başvuru 14 Mart’ta yapılacaktı ve şu an ertelenmiş durumda. Piyasanın korkusu ABD’nin Türkiye’yi dışlayan bir çözüme gitmesi ve dolayısıyla mali yadım dahil tüm anlaşmaların geçerliliğini yitirmesiydi. Şimdi bu korku bir süre daha ertelenmiş görünüyor.
Ne kadar etkili oldu bilinmez ama bizce Bush’un dün Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde aldığı cevap bu toplantının ertelenmesinde etkili oldu. Erdoğan kararın aceleye getirilmeyeceğini biliyor. Parti içindeki otoritesini tam anlamıyla tesis etmeden ve ikinci tezkerenin Meclis’ten mümkün olan en az fire ile geçeceğini garantiye almadan bu oylamaya gitmeyecek. Çünkü AKP kurucularından Cüneyd Zapsu’nun da ifade ettiği gibi “İkinci bir ret, partinin dağılması sonucunu getirir.” Değil tezkerenin bir kere daha reddi, ilk oylamadakine yakın bir fire bile Erdoğan’ın siyasi kariyerine ciddi bir darbe vurur. O nedenle Erdoğan’ın acele etmeyeceğini, ikna süresini mümkün olduğunca uzun tutacağını tahmin ediyoruz.
Ama bu süre zarfında ABD yönetimi de süreyi azaltmak için elinden geldiğince bastıracak.