Piyasaların zor günü

Ve son yılların en çok merak edilen, en sabırsızlıkla beklenen filmi vizyona girdi: Erdoğan Başbakan! Jönümüz, bin bir sıkıntı sonrasında nihayet düşmanlarını alt edip vuslata erdi. Ama artık yeni senaryo anlayışında biliyorsunuz, asıl film bundan sonra başlıyor.

Haberin Devamı

Nitekim öyle de oluyor. Kötü adamlar, AB, BM ve DB (Dünya Bankası), jönümüze hayatı zehir etmek için daha ilk günden, ilk sahnede silahlarını çektiler. Korkumuz, piyasaların korkusu bu silahların son sahnede kullanılabilecek olması... Erdoğan hükümetine daha iktidara bile gelmeden sağlam bir bombardıman yapıldı. Ama bombalar sadece Ankara’ya değil İstanbul’a da düştü. Düşmemesi de mümkün değil ki.
Bu nedenle salı günü piyasalar için cehennem gibiydi. Bir gün önceden gelen Chibber salvosunu daha atlatamamışken, Merkez Bankası’nın faiz dışı fazla uyarısı geldi.

Bu kadarla kalsa yine iyi. Bankacıların “500 milyon dolarla 1 milyar dolar arası teklif gelir” diye umdukları döviz cinsi ihaleye sadece 260 milyon dolarlık teklif geldi. Karşılanan kısım ise 180 milyon dolarda kaldı. Sonuncusu ise tam bir bomba! Öğle saatlerinde piyasalar açıkken Kıbrıs meselesi üzerine bir açıklama yapan AB Komisyonu “2004’te Kıbrıs AB üyesi olduğunda sorun çözülmemişse Türkiye AB toprağını işgal etmiş sayılacak”...dedi...

Haberin Devamı

Erdoğan elini çabuk tuttu

Neyse ki AKP kurmayları ve Recep Tayyip Erdoğan sürekli işaret ettiğimiz sıkışık tezkere ve BM takviminin gereğini yerine getirme konusunda olumlu adımlar attı da piyasalar biraz rahatlayabildi.

Abdullah Gül hükümeti öğleden sonra istifasını Köşk’e sundu ve saat 17:00’de de Erdoğan Köşk’e çıkarak hükümeti kurma görevini aldı.

Erdoğan’ın işi bir hayli zor. Sadece son iki gündür yaşanılanlar ve bunların piyasalara etkisinin boyutu Türk ekonomisinin ne kadar kırılgan dengeler üzerinde durduğunu gösteriyor. Erdoğan özellikle Kıbrıs meselesinde oldukça zorlanacağa benziyor. Hele de dün gelen ve AB açıklamasının ardından... Tabii ki bu açıklamanın özellikle Erdoğan’ın hükümeti kurma görevini aldığı güne denk gelmesi ayrıca bir önem ve anlam taşıyor kanaatimizce.

IMF ile ilişkileri de unutmamak gerek. Dördüncü gözden geçirmeyi aylardır halledemiyoruz. Daha özelleştirme var, sosyal sigortalar reformu var, ihale yasası var, kamudaki atıl istihdamın azaltılması var, hala göz kulak olunması gereken mali sektör ve üç aydır çalışmayan İstanbul Yaklaşımı var...

Haberin Devamı

Dengeler bıçak sırtı

Ekonomik dengeler bıçak sırtında işliyor. Bürokrasinin işleyişi, merkez bankası bağımsızlığı, özerk kurumlar... Bunlar hassas konular. IMF bir tek faiz dışı fazla oranı ile ilgilenmiyor! O zaten olmazsa olmaz bir koşul. Öyle ya faiz dışı fazla vermeyeceğiz de borcun GSMH’ye oranı nasıl düşecek. Bu reel faizlerle, bu borçlanma ihtiyacımızla! Ya borcu azaltacağız ya büyümeyi hızlandıracağız. İçerde sermaye yok, dışardan para gelmiyor. Zaten küresel bir kriz var başımızda. Para en sağlam bulduğu yere kapağı atıyor ve bir daha burnunu ucunu bile dışarıya uzatmıyor. Ayrıca Bulgaristan ekonomisi kadar bile liberalleşememişiz ki. Kolaylaştırmayı, teşviki bir yana bırak, kanunlar ve bürokrasi o kadar hantal ki zorlaştırıyoruz, o kadar çok istediğimiz yabancı sermayenin gelişini.

Haberin Devamı

Bu arada memleketin geneline bakıldığında durumun hiç de iç açıcı olmadığını görmek zor değil. Piyasa hala “açılmış” değil. Kimse elindeki sağlam parayı yatırıma dönüştürmek istemiyor. Yatırım yapma riskini alabilen dev şirketlerden bahsetmiyorum. Etrafımızda tanıdığımız insanlar, küçük girişimciler, esnaftan, KOBİ’lerden bahsediyorum. Herkes yarın ne olacağını bilmediği bir ülkede yaşamanın endişesini taşıyor sırtında. Harcamalarını kısıyor, işçi çıkarıyor. Bir yandan elindekini avucundakini sağlama almaya çalışıyor bir yandan biraz daha tasarruf yapmanın yolunu arıyor.

Piyasalar hassas dönemde

Borsanın sanal olduğunu, hayatın dışında bir yerlerde durduğunu ve küçük bir azınlığı ilgilendirdiğini düşünenler de yanılıyor. Aksine borsa hayatın en orta yerinde duruyor. Etrafınızda çevrenizde ne yaşanıyorsa burada da aynısı yaşanıyor. Tüm gelişmeler buradaki hareketleri ekiliyor.

Türkiye çalkantılı bir döneme giriyor. Gül hükümeti bunun sadece ufak bir kısmını, önsözü gördü sadece. Şimdi Erdoğan’ın koltuğa oturmasıyla oyuncular, sahne ve dekor tamamlanmış oldu. Artık karşımızda uzun zamandır kaynamadığı kadar yüksek ateşte kaynayan bir Türkiye ve dünya var. Her şey inanılmaz bir güçle kendi içinde deviniyor.

Haberin Devamı

Kamuoyu, siyaset, ekonomi, yerleşik olduğunu sandığımız her şey, Türkiye, Ortadoğu, dünya... Bununla birlikte piyasalar da, borsa da devinecek. Dalgalı, fırtınalı denizde ilerleyen taka misali. Bir dalganın tepesinden, bir başka dalganın dibine.. Sonra bir başkasına... Eğer dümendekiler basiretli olursa ine-çıka güvenli limana varma umudu hep var.
Şimdi dümende Recep Tayyip Erdoğan var. Herkesin gözü onda olacak, olmalı.

Yazarın Tüm Yazıları