Bu sözün müellifi ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
DEM heyetinin ziyareti sonrasında Bahçeli, “Biz barış yapanla barış yaparız, silah bırakmayanlarla sonuna kadar savaşırız” diyor. Barış isteyene barış eli, savaş isteyene demir yumruk.
Yeni dönemin mottosu bu.
Türkiye, 50 yıllık PKK terör sorununu çözmek istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 yılında terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleştirileceğini açıkladı.
ÇOK YÖNLÜ ÇALIŞMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası konjonktürün bu sorunu çözmek için müsait olduğunu belirterek, “İlgili arkadaşlarımıza, bölücü örgütün lağvedilmesini sağlayacak çalışmaların, dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik” dedi.
Devlet bu aşamada iki enstrümanı kullanıyor.
AK Parti grubundaki hava da her zamankinden farklıydı. Milletvekilleri Erdoğan’ın ağzından yeni sürecin çerçevesini dinlemek istiyorlardı. Toplumun sürece ilişkin korkuları, kaygıları ve endişeleri var. Bunlardan birisi de Öcalan’a af meselesi. Erdoğan bu hassasiyetin farkında olduğu için milletvekilleriyle kahvaltıda, “Ev hapsi, mev hapsi diye bir şey yok. Adamın kendisi de çıkmak istemiyor. Bunlar nereden çıkıyor? Af diye bir şey yok. Bebek katiline af yok” demişti.
MİLLETİMİZ GÜVENSİN
Belki de bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına, “Milletim kalbini ferah tutsun... Ne yapıyorsak, akılla ve incelikli bir stratejiyle yapıyoruz. Günü kurtarmak için değil, geleceğimizi güvenceye almak için çalışıyoruz. Türkiye, emin ve ehil kadroların yönetiminde güven içindedir. Türkiye, Cumhur İttifakı’nın mihmandarlığında menzile mutlaka varacaktır” güvencesini vererek başladı. Peki o menzil ne? “Terörsüz Türkiye menzili...”
TÜRKİYE GÜÇLÜ OLDUĞU İÇİN
Birileri anlamamakta ısrar ediyor ama Türkiye, yeni sürece güçsüz olduğu için değil tam aksine çok güçlü olduğu için giriyor. Uluslararası ve bölgesel konjonktür hiç olmadığı kadar lehimize. İçeride PKK’yı eylem yapamaz hale getirdik. Suriye ve Irak’ta ise bitirecek kudrete sahibiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “Örgütü bulunduğu her yerde toprağa gömmek bizim için sadece vakit ve planlama meselesi.” Peki o zaman bu sürece neden ihtiyaç var? Türkiye bu işi kan dökmeden çözmek istiyor. Ama askeri harekât planlamaları da hazır.
DEVLET AKLI
Kimi zaman “Devlet aklı var mı?” diye kuşkuya düşerdim. Ama burada sürecin her aşamasının planlandığını görünce, Türkiye gerçekten büyük bir devletmiş diyorum. Gerçekten bir devlet aklı olduğunu görüyorum. Sadece şunu söylemekle yetineyim. Silahsız ve de silahlı olmak üzere iki alternatife göre sürecin her aşaması planlanıyor.
ADRESE TESLİM
Büyük kongreye kadar milletvekilleriyle gruplar halinde görüşecek. Peki milletvekillerinden Erdoğan’a en çok hangi soru geldi? Milletvekilleri en çok hangi konuda değerlendirmeler yaptılar?
ÖCALAN SORUSU
Yeni süreç başlamamış olsaydı bu soruya banko ekonomi ve hayat pahalılığı diye yanıt verirdim. Ama milletvekilleri en çok yeni sürecin üzerinde durmuşlar, Erdoğan’a bu sürecin sonunda Öcalan’a ev hapsi olacak mı, olmayacak mı sorusunu sormuşlar. Sürece ilişkin olumlu değerlendirmeler yapılmış. Bu arada kaygılarını ifade edenler olmuş. Güneydoğu milletvekillerinden ise coşkulu destek gelmiş.
Bunları tek tek paylaşacağım. Ama önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürece ilişkin değerlendirmesini paylaşmak istiyorum, ardından Öcalan’la ilgili soruya verdiği cevabı aktaracağım.
KONUŞMANIN 4 AYAĞI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının birkaç ayağı var. Ama hepsi birbirinin içine geçmiş halkalar gibi.
1- Erdoğan, “Terörsüz Türkiye” hedefini anlatmış. “2025 yılında terör bitecek” demiş. Devletin terörle mücadelede çok güçlü olduğunun altını çizmiş. “Terörü tüm boyutları ve unsurları ile ebediyen tarihe gömmek istiyoruz” demiş.
SİLAH BIRAKACAKLAR
İmralı’da Öcalan’la görüşen DEM heyeti, siyasi partilerle görüşmelerini tamamladı. Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti. Birilerinin zehirleme çabalarına rağmen süreç iyi gidiyor. DEM heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk’ün geçmiş süreçlerin hafızası olmaları ve güven verici kişilikleri de buna olumlu katkı yapıyor. Sırrı Süreyya Önder’in “Bu çatışmalı süreçte hayatını kaybeden, sağlığını kaybeden bütün şehitler ve gaziler bütün ülkemizin onurudur” sözleri çok önemliydi.
Bu dil doğru bir dil. Bu dil sağlıklı bir dil.
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
Sürecin bir yol kazasına kurban gitmemesi için hepimizin dikkatli olması gerekiyor. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu hem DEM heyetiyle görüşmüyor hem de çıkıp ‘İki devlet, iki dil, iki bayrak isteyecekler’ diyor. Ne istediklerini merak ediyorsan, çağır konuş. Hadi İmralı heyetiyle görüşmüyorsun, devletin ilgili birimleri ile görüş.
Kılıç hakkını kullanacakmış.
SIRADA NE VAR
Sabote etme çabalarına rağmen süreç olumlu yönde ilerliyor. Peki o zaman bundan sonra sırada ne var?
Herkesin merak ettiği soruya gelince;
Öcalan ne zaman çağrı yapacak? İmralı’nın çağrısı etkili olacak mı? PKK silah bırakmaya yanaşacak mı? Umut hakkı hangi koşullarda geçerli olacak?
Geçmişte yaşanan hayal kırıklıklarını dikkate alırsak bunların hepsi haklı ve yerinde kaygılar.
KONJONKTÜR LEHİMİZE
Ancak bu kez şartlar farklı. Konjonktür Türkiye’nin lehine.
1. Terörle mücadele konusunda Türkiye’nin çok güçlü olduğu bir dönemde bu süreç yürütülüyor. Amaç 50 yıllık terör belasını tasfiye etmek.
Türkiye birkaç kez PKK’yı bitirme noktasına geldi. Ancak tamamen tasfiye edilmediği için yabancı güçler el altından kıvılcımı tutuşturup yangını büyüttüler.
PKK’YI YENDİK
2010 yılıydı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Ancak Suriye’deki gelişmeler ve İmralı heyetinin temasları nedeniyle iki liderin görüşmesi daha da önemli hale geldi.
Ankara gazetecileri olarak son dakika vermeyi, tüm gözler bu görüşmeye kilitlenmişti demeyi çok severiz. Ama Erdoğan-Bahçeli görüşmesi tam da son dakika verilecek bir görüşmeydi. Kritik görüşme denilecek kadar önemli görüşmeydi.
İki liderin görüşmesini deneyimli bir siyasetçiye sormuştum. “İleriye dönük konuları konuşuyorlar” demişti. Cumhur İttifakı’nın iki ortağı geleceği kurguluyor.
KRONOLOJİ
Bu sürecin kilometre taşları var. Süreç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim’de Meclisi açış konuşmasındaki, iç cepheyi tahkim etme vurgusuyla başladı. Bahçeli’nin, DEM Partililerle tokalaşmasıyla pekişti.
En kritik adım ise 3 Ekim’de atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Ekim’de Bahçeli ile görüştükten sonra MGK toplantısına girdi. MGK’da PKK-YPG’nin Suriye’de kontrol ettiği bölgelere yönelik askeri operasyon kararı alındı.
BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISI
22 Ekim’de ise
Ankara neden askeri harekât uyarısı yapma ihtiyacı hissetti? Hakan Fidan, CNN TÜRK’te “Tarafsız Bölge” programında bu sorunun cevabını verdi. “PKK-YPG’de ülkeyi terk etme niyeti görmüyoruz” dedi.
Suriye’de Baas rejiminin yıkılmasının, Suriyeli muhaliflerin ülke yönetimini üstlenmesinin üzerinden 32 gün geçti. Bu kadar kısa sürede her şeyin hallolmasını beklemek doğru değil. Ancak PKK-YPG’nin bu süreyi istismar etmesine de fırsat verilmeyecek.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın belirttiği gibi Suriye’de Türkiye’nin iki önceliği var.
1. PKK-YPG’nin tasfiye edilmesi
2. Suriyeli mültecilerin geri dönüşü
KANSIZ ÇÖZÜM
Özellikle PKK-YPG’nin silah bırakması konusu Türkiye’nin kırmızı çizgisi. Ancak Hakan Fidan’ın da ifade ettiği gibi Türkiye “Kansız ve problemsiz bir geçiş” için bir fırsat ve zaman tanıdı.
Türkiye’nin yeni Suriye yönetimi ile birlikte oluşturduğu bir yol haritası var.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.
Suriye’deki devrimden sonra Erdoğan ilk kez, sopanın ucunu gösterme gereği duydu. Buna neden ihtiyaç hissetti, Erdoğan’ın bu mesajının adresi neresi sorusunun peşine düştüm.
YUNANİSTAN MESAJI ALDI
Erdoğan, en son ABD’nin şımarttığı Yunanistan’a böyle bir uyarıda bulunmuştu. Erdoğan’ın, “Bir gece ansızın gelebiliriz” çıkışı Atina’da alarm zillerinin çalmasına neden olmuştu. Yunanistan hizaya geldi. ABD’nin verdiği gazla bir yere gidemeyeceğini gördü. Şimdi Yunanistan’la ilişkiler olumlu bir seviyede ilerliyor.
GENİŞ ÇAPLI OPERASYON
Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu, Tel Rıfat ve Münbiç’ten sonra Deyrizor’u da PKK-YPG’nin elinden kurtarmış, Rakka’ya yönelmişti. Ancak geniş çaplı operasyonlara bir fren konuldu, PKK-YPG’nin tehdit oluşturduğu yerlerde nokta operasyonlara yönelindi.
FIRSAT TANINDI
Yeni Suriye yönetiminin, PKK-YPG’nin silah bırakması, Suriye resmi ordusu dışında hiçbir silahlı gücün olmayacağı ve Suriye topraklarında PKK-YPG’nin kontrol ettiği bir toprak parçasının bırakılmayacağı kararı nedeniyle, buna imkân ve fırsat tanınmak istendi.