
Çizme’nin topuğundaki masal diyarı Puglia
Göz alıcı doğal güzellikleri, tarih kokan kasabaları, eşsiz mimarisi, renkli kültürü ve Akdeniz’in sıcak misafirperverliğiyle Puglia sizi hemen içine çekiyor. Çizme şeklini andıran İtalya’nın güneydoğusundaki bu bölge, Adriyatik ve İyon Denizi arasında adeta bir cennet köşesi.
Beyaz badanalı evleriyle ünlü Ostuni, taş sokaklarında yürürken geçmişte yolculuğa çıkacağınız Alberobello ve denizle kucaklaşan Polignano a Mare gibi kasabalarıyla Puglia, İtalya’nın en özel bölgelerinden biri. Bu eşsiz diyara yolculuk tarih, doğa ve lezzet dolu bir serüven vaat ediyor. Daha ilk adımda sizi Akdeniz’in sıcak misafirperverliği karşılıyor. Puglia’nın Latince adı ‘Apulia’, yani ‘suların bol olduğu yer’ anlamına geliyor. Puglia diye yazılıyor ama Pulya diye okunuyor.
İtalya’nın 20 bölgesinden biri ve kısmi özerkliğe sahip. Tarihi MÖ 8’inci yüzyıla kadar uzanıyor. Yunanlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Normanlar ve İspanyollar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bu sayede eski çağlardan beri önemli bir ticaret ve kültür merkezi olmuş. Bence gitmeye ve
Puglia’nın doyumsuz güzelliklerine tanık olmaya değer.
Taşların fısıldadığı efsane
ALBEROBELLO
Puglia’nın en ikonik kasabalarından biri, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Trulli evleriyle ünlü. Bu sıradışı yapıların mimarisinin farklı medeniyetlerden etkilendiği düşünülüyor. İlginç bir şekilde Trulli evleri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’daki Harran kümbet evlerine benziyor. İki tip evde de konik veya kubbe şeklinde çatılar var.
17’nci yüzyılda Alberobello, Napoli Krallığı’na bağlıydı ve o dönemde konutlardan ağır vergiler alınıyordu. Geçici, sökülebilir yapılar vergiye tabi değildi. Trulli evleri buyüzden çimentosuz inşa edildi, sökülüp taş yığınlarına dönüştürülebiliyordu. Alberobello’daki Trulli evlerinin yaklaşık 1.500 tanesi Rione Monti Mahallesi’nde. Trullo Sovrano isimli iki katlı versiyonları müze olarak ziyarete açık.
Saklı hazine
BARI
İtalya’da her bölgenin bir başkenti var, Puglia’nınkiyse Bari. Adriyatik Denizi’ne kıyısı olan şehirde önce Aziz Nikolaos Bazilikası’nı görmenizi öneririm. Dünyanın Noel Baba efsanesiyle bildiği Aziz Nikolaos bizim topraklarımızda doğmuş ve ölmüş. Demre’deki kemikleri 1087 yılında korsanlar tarafından çalınıp Bari’ye götürülmüş. Sonra o kemikleri sakladıkları yere onun adını taşıyan bir bazilika yapmışlar.
Bari’deki Norman-Swabian Kalesi 11’inci yüzyıldan kalma. Normanlar tarafından inşa edilmiş. Kalenin arka sokaklarında, evlerinin önünde makarna türü hamurişleri yapan ve satan kadınların tezgâhları karşılayacak sizi. Bölgeye özel, kulağı andıran orecchiette isimli makarnaları deneyebilirsiniz.
Güneyin Floransa’sı
LECCE
Barok mimarisi ve tarihi zenginlikleriyle dikkat çeken Lecce tıpkı bir açık hava müzesi gibi. Bölgeye özgü Lecce taşı denen doğal bir malzemeyle güneşi görünce altın rengine bürünen yapılar inşa edilmiş. Lecce’nin en ikonik yeri Santa Croce Bazilikası. Sosyal hayatın kalbiyse Lecce Katedrali, Çan Kulesi ve Piskoposluk Sarayı’nın olduğu Duomo Meydanı’nda atıyor. Via Umberto I gibi tarihi sokakları görülmeye değer. Gastronomisiyle de ünlü bir kent Lecce. Pasticciotto adlı, krema dolgulu tatlı, şehrin kendine özgü lezzetlerinden biri.
Büyüleyici beyaz şehir
OSTUNI
Adriyatik Denizi manzarasına sahip, Puglia’nın tepeleri üzerine kurulmuş Ostuni, sıcak yaz günlerinde serinliği korumak amacıyla kireçle beyaza boyanmış evleriyle biliniyor. 15’inci yüzyılda inşa edilen tarihi merkezdeki Ostuni Katedrali, Puglia’daki en nadide mimari yapılardan biri. İç mekânındaki freskler ve değerli eserler ziyaretçilere dini bir mekânın ötesinde bir sanatsal deneyim yaşatıyor. Küçük meydanlar, antik taş yollar ve kemerli geçitler kasabanın tarihi dokusunu gözler önüne seriyor.
Adriyatik Denizi’ne olan yakınlığı sayesinde Ostuni’den kısa bir yolculukla tertemiz plajlara ulaşmak mümkün. Bölgedeki Torre Guaceto Doğa Rezervi’nde yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir veya berrak sularda yüzmenin keyfini çıkarabilirsiniz.
Kartpostal güzelliğinde
POLIGNANO A MARE
Adriyatik Denizi’ne bakan bir uçurumun tepesine kurulmuş, kartpostal gibi bir kasaba. Polignano a Mare masmavi deniziyle huzurlu bir tatil isteyenler için mükemmel bir durak. Şehrin biraz dışındaki tarihi manastır 10’uncu yüzyılda Aziz Vito’nun anısına inşa edilmiş. Gotik mimarisi ve deniz manzarasıyla görülmesi gereken yerlerden. Barok detaylarıyla ziyaretçileri etkileyen Chiesa Matrice Kilisesi’yse 13’üncü yüzyılda inşa edilmiş. Polignano a Mare’nin en meşhur yeri Lama Monachile Plajı; iki uçurum arasında uzanan, küçük ama büyüleyici bir sahil. Bölgenin en eşsiz özelliklerinden biri denizin kayalara oyduğu doğal mağaralar. Grotta Palazzese bu mağaraların en popüleri, aynı zamanda lüks bir restoran olarak da kullanılıyor.
Tarih kokan miras
MATERA
MÖ 10.000 yılına kadar uzanan tarihiyle Matera dünyadaki en eski yerleşim yerlerinden biri kabul ediliyor. Özellikle Sassi di Matera adı verilen mağara evleriyle tanınıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki kireçtaşından oluşan bu doğal mağaralar insan eliyle genişletilerek evlere, ibadethanelere ve atölyelere dönüştürülmüş. Antik dönemden ortaçağa kadar farklı uygarlıkların izlerini taşıyan yapılar zamanla terk edilmiş. Fakat 20’nci yüzyılda restore edilerek yeniden hayata döndürülmüş. Matera birçok film setine de ev sahipliği yapmış. Mel Gibson’ın yönettiği ‘Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi’ (The Passion of the Christ, 2004) bunlardan biri.
Turkuvaz suları eşsiz
OTRANTO
Mimarisi ve sanat eserleriyle büyüleyici bir kasaba. En önemli yapılarından biri de Otranto Katedrali. 11’inci yüzyılda inşa edilen yapı Avrupa’nın en büyük mozaik döşemelerinden birine sahip. Katedral ayrıca Otranto Şehitleri olarak bilinen 800’den fazla Hıristiyanın anısını yaşatıyor. 1480 yılında Osmanlılar tarafından ele geçirilen Otranto’da hayatlarını kaybedenlerin kemikleri, katedralin bir şapelinde sergileniyor.
Şehrin hemen yakınındaki Baia dei Turchi yani Türk Plaji, Adriyatik Denizi’nin en güzel noktalarından biri. Bu plajın Osmanlıların 15’inci yüzyılda şehri ele geçirmek için karaya çıktığı yer olduğu rivayet ediliyor.