
Badem çiçekleri açtı, Datça’da festival coşkusu yaşandı
İlki 2018 yılında düzenlenen Datça Badem Çiçeği Festivali bu yıl 13-16 Şubat tarihleri arasında misafirlerini ağırladı. Datça’nın birçok noktasında gerçekleşen festival hem bölgeden hem de Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen vatandaşların büyük ilgisini çekti. Ziyaretçiler festivalin yanında Datça’nın tarihi yerlerini ve doğal güzelliklerini keşfetme fırsatı buldu.
Doğa harikası sahillerinden antik yerleşimlerine, tadına doyulmayan bademinden tertemiz havasına kadar gören herkesin hayran olduğu Datça, bir Badem Çiçeği Festivali’ni daha geride bıraktı. Her yıl artan ölçüde ilgi gördüğü ifade edilen festival bu yıl da binlerce kişiyi ağırladı.
Peki Datça’ya gelenler neler yaptı? Nereleri gezdi? Datça’ya gelmek isteyen biri nelere dikkat etmeli?
Öncelikle Şubat ayı Datça’da badem çiçeklerinin açtığı ay olarak bilinir. Ancak bölgenin iklimi 12 ay boyunca ziyareti mümkün kılıyor. Palamutbükü’nde bir yanda festival coşkusu yaşanırken denize girenleri görmek de bunun en açık kanıtı.
Bölgede adlarında da anlaşılacağı üzere ‘bük’ olarak tanımlanan çok sayıda, görünce insanın aklını başından alacak güzellikte koy var. Yaz aylarında dahi sakin ve huzurlu olan bu koylar mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler arasında.
Tabi ‘sakin’ derken bu koyları çevredeki Marmaris, Bodrum ve Fethiye gibi yaz aylarında nüfus patlaması yaşayan turistik bölgelerle kıyaslamak doğru olacaktır. Bu merkezlere göre ulaşımın nispeten zahmetli, yerleşimin biraz daha dağınık olması gibi faktörler Datça’nın yoğun aylarda çevresine göre biraz daha sakin kalmasını sağlıyor.
Datça’nın yerlileri ise geçmişe göre yollarında gayet memnun. Seksenli ve doksanlı yıllarda Datça’ya gelmek için yola çıkan bazı ziyaretçilerin yolun yarısında geri döndüğünü gülerek anlatıyorlar. Azmedip gelenlerin ise Datça’ya aşık olduğunu ve bir daha asla vazgeçemediklerini ifade ediyorlar.
Bu zahmetli Marmaris-Datça yolunun Akdeniz ve Ege’nin birbirine en yakın yerine ise Balıkaşıran ya da Kayıkaşıran deniyor. İki deniz bu noktada birbirine o kadar yakın ki söylentiye göre Ege’de canı sıkılan balıklar zıplayarak Akdeniz’e geçermiş. Balıkaşıran ismi de buradan geliyormuş. Aynı şekilde Akdeniz’de eğer fırtına varsa balıkçılar da kayıklarını sırtlayıp Ege’ye geçermiş. Kayıkaşıran adı da bu efsaneden gelirmiş.
Datça’nın son yıllarda hızla ilgi görmeye başlayan noktalarından bir diğeri ise Kızlan bölgesi. Yel değirmenleri ile dikkat çeken Kızlan, adını bölgedeki kızıl renkli topraklardan alıyor. Geçmişte karadan ulaşımın olmadığı yıllarda yel değirmenleri bölgede çok büyük öneme sahipmiş. Yel değirmenleri sahipleri Datça’nın en zenginleri arasında yer alırken önce karayolu ulaşımının sağlanması sonra da elektriğin gelişiyle yel değirmenleri eski öneminin yitirmiş. Yel değirmenleri her ne kadar ekonomik
anlamda önemini yitirmiş olsa da turizm anlamında son yıllarda artan bir ilgi görmekte. İşte bu nedenle Kızlan Birleşmiş Milletler’in 2025 yılı En İyi Turizm Köyleri Projesine başvurmuş durumda.
Reşadiye’de bulunan ve Datça’nın en eski sivil mimari örneklerinden olan Mehmet Ali Konağı da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Osmanlı dönemi yere idarecisi Tuhfezade Mehmet Ali Ağa tarafından yaptırılan konak ince mimarisiyle görenleri kendisine hayran bırakıyor. Konak, Osmanlı döneminde Datça’nın yönetim yeri olarak biliniyor ve bölge halkı tarafından ‘Koca Ev’ olarak adlandırılıyor.
Büyük bir yangın geçiren ve bir süredir restorasyon çalışmalarının sürdüğü konak kısa süre içinde otantik yapısı ile otel olarak hizmete açılacak.
Knidos antik kenti. Sağ taraf Ege denizi, sol taraf Akdeniz.
Ve tabi ki Datça’ya gelip de Knidos’u görmemek olmaz. Antik çağın bilim, kültür ve ticaret merkezi Knidos yüzyıllar boyunca coğrafi konumunun da etkisiyle doğu ile batı arasında bir kavşak noktası olmuş.
35 yıldır kazıların sürdüğü ve henüz çok küçük bir bölümünün gün yüzüne çıktığı ifade edilen antik kent ile ilgili kazı başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı çarpıcı bilgiler paylaşıyor.
Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı
Son yıllarda özellikle yaz aylarında güneş batımını izlemek için binlerce kişinin akın ettiği antik kentin zamanında döneminin en önemli gözlemevlerinden birine ev sahipliği yaptığı biliniyor. Gözlemevini gün yüzüne çıkartma çalışmalar halen sürerken Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı yaz ayları için heyecan verici bir çağrı yapıyor.
Prof. Doksanaltı antik kentte bulunan senato yapısını göstererek, yapılacak çalışma sonrasında hem gün batımı hem de Ağustos ayında gerçekleşecek meteor yağmurunun bu tarihi yapıda izlenmesi için hazırlıklar yaptıklarını belirtiyor.
Knidos’ta son yıllarda ortaya çıkarılan en heyecan verici keşif ise antik kentin farklı yerlerinde mermer yüzeylere kazınmış olan Arapça yazılar. Bu yazıların, Emeviler döneminde İstanbul’un fethi için yola çıkan Arap ordularının kente uğradığı sırada yazıldığına inanılıyor. İslam arkeolojisi açısından büyük önem taşıyan yazıların dönemi ve içeriğine ilişkin olarak ise önümüzdeki mart ayından itibaren yurt dışından gelecek uzmanların da yardımıyla kapsamlı bir çalışma başlatılacak. İlk sonuçların ise 2025 yaz aylarından itibaren alınmaya başlanması bekleniyor. Araştırmalar neticesinde Knidos ve dünya tarihinin bilinmeyenlerine dair yeni keşifler ortaya çıkacak mı heyecanla takip ediyor olacağız.
Anıl Demir / andemir@hurriyet.com.tr