1984’te Malezya Turnuvası’nda ilk resmi maçımızda Avustralya’ya 85-81’lik skorla yenilmiş, çok da canımız sıkılmıştı. Kangurular yardımcı antrenörü olduğum Balkan Şampiyonu, istim üstünde ki, rüya takımı fena çarpmıştı. Rövanş için dün akşamı bekliyordum. Evire çevire,gide gele yenmek diye buna denir. Çift uzunlu beşle başladık ama, ilk beş dakikada salt dış atışa yönelik anlayışla topu Ömer’le buluşturamadan geçtik. Skorboard arızasıyla soğuyan eller bizi arızaya soktu. 7’de1 üçlük atabildik. Neyse ki oyundan Sinan’ın olağanüstü gayretiyle kopmadık. Zor akşamların çocuklarını yüksek adrenalinli maç beklediği baştan belli oldu.
Sancılı son yarı
18-15 geride girdiğimiz 2. çeyrekte Ataman iyice kısalttı takımı ama top kayıplarının önünü alamadı. En önemli silahımız hücum reboundu inisiyatifimizi yitirdik. Sinan turnikeleriyle skorumuzu sürüklerken onlar uzunsuz pota altımıza Baynes ile yüklendiler. Keskin nişancımız Cenk ve Kerem Tunçeri üçlükleri bulunca savunmada da toparlanarak kopmadan 35-34’le gittik odaya. Biz tempomuzu bir türlü yükseltemezken odadan baskıyla dönen Kangurular karşısında inanılmaz top kayıpları yapmaya başladık. 12 sayılık atak yaptılar. Aleyhimize kasti ve teknik fauller çalınırken maçın son çeyreğine krizi büyütmeden 50-46 geride girdik. Son çeyrekte ki inanç ve savaş basketbol tarihimize geçer. Hele maç biti mi, 2 sayı gerideyken “Emir’in cool kendine güveni” jenerik olacaktır. Yarı final rakibimiz, Litvanya’ya karşı işimiz zor ötesi güç. Ama Japonya 2006’da önce Avustralya sonra Litvanya’yı yenerek gitmiştik çeyrek finale. Aynı yoldan şaşmayalım çocuklar.
Dilerim bundan sonra ortaya çıkar ve 16 Ağustos Başarı Reçetemi tekrar okur ve özümser. Akşam ki maç için anımsayalım;
A/ Hilal şeklinde dizilip dışarıdan şut savurmaya paydos.Çünkü hem attırmıyorlar hem de istikrarlı atıcımız yok. Kaçan atışları potamızda görüyoruz.
B/4 kısadan vazgeç, Cenk Akyol’un eline bakan takım istediği kadar,dört kısaya dönüp intihar savunması yapsın,Emir Pledznic’i4 numara oynatıp fantezi arasın, bu platformda“maç kazanamaz”.İstatistikler beni doğruluyor;Ne zaman iki uzun oynadın o zaman maçlar bize döndü.İki uzunlu beş Milli Takımızın vazgeçilmezidir.Asgari dünya standardı %40 içerden%60 dışarıdan sayı üretmektir.
C/Savunmanda evlere şenlik.17 yaşında ki Mashulin, ihtiyar kurtlar Koponen ve Garcia fark etmez bize karşı hepsi kariyer zirvesi yaptılar.
Arş yiğitler madalya uğruna
Evdeki hesabımı Ataman, ittir kaktır, Bilbao’ya uydurdu. Olumsuz basketbol oynayarak, yola çakıl döşedik ama, neyse ki hemen herkes birbirini yendiğinden hedefi yakaladık. Ne yapalım Ataman’ın istediği gibi olsun. Akşam ki güzel oyun tüm dertleri unutturdu. Makyavel’ci yaklaşımla“Zafere giden her yol mubahtır” diyerek işimize bakalım.
Operasyon tamam
Alıştığımızdan değişik beş ve eskilerden Kerem’lerin ikili oyunlarıyla “Garcia’ya karşı çılgın Türkler” şeklinde başladı maç. 2. çeyrekte Emir’in girişiyle top paylaşımımız artarken üçlüklerin girmesiyle farkı 18’e çıkarırken güzel, akışkan bir tempo yakalayarak 41-23 gittik odaya. İkinci yarıda bermutat Ömer Aşık potayı karartırken, topladığı rebountlarla takımı koşturdukça coştuk. Barcelona’da Pazar günü baştan arzuladığımız gibi, Avustralya ile oynayacağımız tek eleme maçında, hatalardan öğrendiklerimizi sahaya yansıtarak yarı finale akalım. Rastgele çocuklar.
Son Avrupa Şampiyonası’nda 61-55 yenilip elendiğimiz Finlandiya acı anısı kafamızda bütün maç ızdırap çektik. Ergin Ataman’ın, atıp sokan adamı bulma “SALLABOL” basketbol sistemsizliğini az daha Milli Takımı Fin Hamamı’nda bayıltıyordu. Şampiyonada ki durumumuz şu; sokarsak veziriz sokamazsak rezil. Dün akşam Finliler kariyer isabet zirvesi yaptılar. İyi atıcılar dolu Finlandiya’ya karşı yanlış seçim eşleşmeli alan savunmasıyla başladık. Kendi elimizle ivmeyi baştan onlara teslim ettik. Koponen (12 sayı), Salin ve Shawn’nın rahat buldukları sayılarıyla momentumu maç sonuna kadar Finlilere ipotek ettik.
Top sonunda sevdi
Çareyi sürekli, avuç avuç adam değiştirmekte aradı Ataman ama bu da savunma dengemizi dağıtırken soğuk oyuncular top kayıplarını katladılar. 3. çeyrekte nihayet zihnimiz açıldı. Kapasite farkını sahaya sert savunmayla yansıttık ama biz kovalarken onlar 37 yaşında ki Möttöla’yı dahi sahaya sürerek üçlüklerle ısırıp kaçtılar: 53-59. Cenk nihayet giren üçlüğüyle 68-68 uzatmaya taşıdı. Ömer potayı karartıp topladığı rebountlarla ekmeğini taştan çıkartırken maçın suskun adamı Emir son sözü söyleyerek Fin Hamamı’ndaki cefayı sefaya çevirdi.
Bir maç önceki doğruları tamamen unutuyor. Bu hastalığın yan etkisi, oyun okumakta zorlanma. Maç sonlarını iyi oynuyoruz sanarak korkak başlıyor oyuna. Oysa ki NBA’in en fazla maç kazanan koçu Mike Fretello’nun yeniden yapılandırıp gençleştirdiği Ukrayna, yıldızları Sergei Gladyr sakat olduğundan dişimize göre olmuştu. Ama Ataman vurup geçmek yerine, NBA ustasının tuzağına düşerek, büyük yanlış yaptı ve tempo koymak yerine sete set oynamayı yeğledi. Cezayı kestiler tabii ki.
AKIL TUTULMASI
KISA süre, Ömer’le başta sergilediğimiz “pota altı beyliğini” Oğuz sürdürecekti ama Ataman bir türlü renk körlüğünü atıp boyalı alana yıkamadı oyunu. 13-13 geçilen ilk çeyrekte Ukrayna’nın kapanan alan savunmasına isabet bulamayınca pota altında, giderek toparlanmakta olan, Ömer Aşık’ı besledik. Maçta tek olumlu oynadığımız bu çeyrekte, 13 ribaunt topladı Ömer. O kadar dışarıdaydık ki hiç faul çizgisine gitmedik. Onların Mishula’sı baygın savunmamıza attığını sokarken biz kaçan dış savurmalarla demir dövdük. 26-25 gittik odaya. 2. yarıda hücum edememe hastalığımız kansere dönüşürken Lypovyy, Jeter ve Zabirchenko sayılarıyla 41-39 önde girdiler son çeyreğe. 6-0’lık seriyle kora kora soktuk oyunu ama Bormio çemberleri onları sevdi. 12 yıldır yenilmiyorduk Ukrayna’ya. Bir ilk daha yaşadık, Lütfen son olsun.
ABD takımını aslında klasman dışı bırakmalı. Hele bu yıl bir başkalar. En yıldızlar gelmedi ama yıldızını iyice parlatmak isteyenler daha istekli. Finlilere 59 fark attılar. Ama bizde bambaşkaydık dün akşam. Akıllı, dingin tempoyla hızlı hücum kodlarını ‘hack’ledik. İlk yarıyı 40-35’le geçerken üçlük olup yağan Türkler resmen rol çaldılar. 2. yarıda tablo değişti. 3’lüklerimizin isabetine ABD güç farkını sahaya yansıtıp, boyalı alana yüklenerek maçı dengeye aldı. Film bizim için koptu bundan sonra. Onların temposunda oynayınca tarihi galibiyet fırsatını elimizden kaçtı. Ne demiştik. Grupta ABD’den başkasına yenilmeden 2. olacak, çaprazdan gelecek dişimize göre takımları parçalayıp yarı final kapısına dayanacağız.
NE GAM, DEVAM
ZAFERE akış sürecinde başarı için Ataman’a çok genel tavsiyem: Bir maç önce önemini göstermiş oyuncular mesela Oğuz, Barış Hersek, Sinan, Cenk, Ender’i ilk beşte başlatmalı, kemik beşlerde yan yana tutmalı. Bir de EMİR’im var. Preldzic, bu takımın çok şeyi. Her sorumlu noktada o mutlaka oyunda olmalı.
Hazırlık karşılaşmaların da bizim iki kere yenildiğimiz Sırbistan’ı evinde perişan eden Y.Zelanda teknik okumasında az daha sınıfta kalıyorduk. Yüksek ritimde hareketli, bol katlı oynayan, kuvvetli oyunculardan kurulu rakibe uyarak takımı kısaltmak Ataman ve teknik ekibi için ilk yarıyı cehenneme çevirdi. Uzun oynarsak geri koşamayız endişesi yersizdi aslında. Sinan, Emir, Kerem, Furkan, Ender beşiyle çok tutuk başladık. İlk 4 dakika tek sayı bulabildik. Dış şuta bakan hücumumuz ters tepip şutlar kaçınca ritim ve momentumu Haka dansçılarına bıraktık. Ribauntlar hep onların oldu. Sürekli adam değiştirme türbülansı 7 top kaybına neden oldu. İlk çeyrekte Ataman aradığı atıcıyı bir türlü bulamadı. İkince çeyrekte “Emir’i 4 numaraya alarak kısalma” B planını uyguladı. Sinan ve Emir’le sağladığımız hızlı basketlerimize dışarıdan Cenk ve pota altından Oğuz’da katkı verdi. Ama biz kovaladıkça rakip kaçtı. Bir türlü yakalayamadık.
ZAFER BARIŞ’LA GELDİ
KISA beşle yaptığımız alan savunmasını, hücum ribauntlarından buldukları isabetli şutlarla yanıtlayarak odaya 38-28 önde gittiler.
3. çeyrekte Ender ve kenardan gelen Barış Hersek’le üçlükler bulurken “Bir sizden bir bizden” ritminde oyundan kopmadık ama işi bitiremedik. Bu çeyrek de 56-52 onların oldu. Son çeyrekte hırslı bir Milli Takım vardı. Oğuz ve Barış vardı boyalıda. Tunceri sihrini ortaya koydu. Geciken baskı meyvesini 4 dakikada gelen 15-0’lık seriyle müthiş geri dönüşü sağlarken büyük bir engeli aştık.
Gönlümün kafama en uzak köşesinden, “Dünya Kupası’nın ballı kura sonu oluşan grup ve çapraz eşleşmesi avantajıyla final grubuna kadar kazasız akışımızı” geçiriyorum.
Şöyle ki; sırasıyla oynayacağımız Yeni Zelanda, Amerika, Ukrayna, Finlandiya ve Dominik Cumhuriyeti maçlarından sonra sadece Allah’ın emri, olası şampiyon, Amerika’ya yenilerek grubu 2. bitirirsek ballı çaprazımızdan 3. gelmesi olası Avustralya ile oynayıp hop diye çeyrek finale kalıyoruz. Hazırlık döneminde diş geçiremediğimizi gördüğümüz ev sahibi İspanya, Yunanistan, Sırbistan ve bu filmin her daim esas oğlanları olan Arjantin, Hırvatistan, Fransa, Brezilya vb. güçlü takımlar hepsi diğer kümede toplandıklarından büyükbaşlara hiç bulaşmadan yarı finale kadar akmamız olası. Böylece Olimpiyat kotası cepte oluyor ve madalyaya beş dakika kalıyor... Da nasıl olacak?
BEN BİLE KURTARAMAM
Malum 24 turnuva takımının resmi hazırlık maçları değerlendirmesinde sonuncu olduk. 8’de 1, yüzde 14’le bizden daha kötüsü yok. Ergin Ataman, Tanjevic’in 10 senedir yaptığının tersini yapmalı “kötüden aldığı dersleri” gerçekten sahaya ve oyun anlayışına yansıtmalı...
Bogdan Hoca, “hazırlık dönemi yenilgilerini doğaldır” diye saftirik medyamıza yedirir, hedef turnuvada daha da derin batağa gömerdi Milli Takımı. Onun yüzünden DEV’dik CÜCE’leşdik buralara ancak üstüne para vererek WILDCARD’la gelebilir olduk. Kusura kalma ama şu güne kadar Tanyevic’ten tek farkın, sen kenarda tepinip Sırpça küfür kafir yapmıyorsun. Yabancı kartelini delip seni koç yapana kadar göbeğimiz çatladı. Mahcup etme lütfen. Kerahet vakti geldi artık Ataman farkını görelim. Bu vakitte, “Şut girsin duası” mekruhtur. Arife tarif gerekmez ama “Şuta köle olmaktansa boyalı alanın efendisi” olmalısın dostum.