Umut Fırat Eroğlu

‘Çip’e hâkim olan dünyaya hâkim olur

22 Ocak 2023
Günümüzde ülkelerin dünya sahnesindeki konumunu teknoloji üstünlüğü belirliyor. Silikon Vadisi’ndeki dev bilişim şirketleriyle ABD, yarışı domine eden ülke gibi görünebilir. Ancak ABD’nin ve teknoloji geliştiren Batı ülkelerinin dışarıya öyle bir bağımlılığı var ki...

Çağlar boyunca ulusların birbirine üstünlüğü ordularının gücüyle ölçülegelmiş. Başta internet olmak üzere bugünkü teknolojik seviyemizi büyük oranda savunma sanayilerinin Ar-Ge’lerine borçluyuz.Galaksimizde bizden daha gelişmiş barışçıl uygarlıklar varsa, onlara hava atacağımız bir başarı olmadığı muhakkak. Geçen yüzyılın üçüncü çeyreğine girerken, Soğuk Savaş’ın uzantısı olarak ABD ile Rusya arasında bir uzay yarışı vardı. Günümüzdeyse ülkelerin dünya sahnesindeki konumunu teknoloji üstünlüğü belirliyor. Silikon Vadisi’ndeki dev bilişim şirketleriyle ABD, yarışı domine eden ülke gibi görünüyor. Ancak ABD’nin ve teknoloji geliştiren Batı ülkelerinin dışarıya öyle bir bağımlılığı var ki… Ona sahip olan, ‘gerçek gücü’ elinde tutuyor: Çipler… Asya kıtasında çip tedariki pandemi nedeniyle aksayınca basit çiplerin üretimi azaltılmış ve otomotiv sektörü bundan hayli etkilenmişti. Neticede çip bağımlılığının ABD ekonomisine etkisi ve taşıdığı riskler de su yüzüne çıkmış oldu.

Yelpaze çok geniş

Çipler hayatımızın her yerinde... Cep telefonlarından TV kumandalarına, mutfak aletlerinden oyuncaklara kadar her şeyin içinde irili ufaklı çipler var. Bir tek ev hayvanlarımızın ensesi kalmıştı, artık o da çipli! Silikon Vadisi’ne ismini veren yarı iletken silikon elementiyle üretilen çipler, işlevlerine göre basit veya gelişmiş yapıda olabiliyor.
Bir çipe ne kadar silikon devre sığarsa o kadar gelişmiş oluyor. Bilgi saklamak veya veri işlemek için kullanılıyorlar. Basit hafıza çubuklarından uzay araçlarına kadar uzanan geniş bir yelpaze... Dünyadaki çip üretiminin önemli bir kısmı (yüzde 22) Tayvan’da gerçekleşiyor. Gelişmiş çiplerinse yüzde 90’ı bu ülkede üretiliyor. Çin’in topraklarına katmak istediği Tayvan’a yönelik olası işgal planı malum; dünyanın sıradaki gündemi. Doğu Çin Denizi’nde bağımsız bir ada ülke olan Tayvan’ın en az 250 katı yüzölçümüne sahip Çin Halk Cumhuriyeti için mesele elbette sadece toprak bütünlüğü değil. Tayvan’ın teknolojiyle elde ettiği finansal güç neredeyse Çin’le yarışır düzeyde. Ayrıca Pasifik’in öte yakasındaki ABD ile bir güvenlik bağlantısı da var. Özetle Çin, stratejik konumdaki adayı işgale kalkışırsa, bir sonraki iPhone modelini görmek için biraz beklememiz gerekebilir. Zira Apple’ın kullandığı çipler Tayvan’ın en büyük çip fabrikası TSMC tesislerinde üretiliyor. Nvidia, AMD, Marvell, Google, Amazon gibi şirketler TSMC’nin diğer müşterileri...

Yakın zaman önce ABD’nin Phoenix kentinde bir TSMC fabrikası kurulması bu bakımdan manidar. Fabrikanın açılışına katılan ABD Başkanı Joe Biden için konu adeta bir ulusal güvenlik meselesi. Biden Hükümeti, küresel üstünlüğü tamamen teknolojiye bağlı ABD’nin geleceğini korumak maksadıyla ağustosta ‘CHIPS ve Bilim’ adıyla anılan yasayı yürürlüğe almıştı. The New York Times’ta (NYT) yer alan bir habere göre Beyaz Saray, ülkede çip üretimini dört bir yandan destekleyerek Asya kaynaklı bir tedarik sıkıntısına karşı ekonomisini güvenceye almayı hedefliyor. Hibeler ve yatırımlarla toplamda 280 milyar dolar bütçe ayrılan CHIPS ile fonlanan girişimlerin teminatı şimdiden 200 milyar dolara ulaşmış durumda. ‘Ulusal çip seferberliği’ne dönüşen plan dahilinde 16 eyalette 23 çip fabrikasıyla çok sayıda tedarik zinciri kurulması hedefleniyor. Ayrıca üniversitelerin mühendislik bölümlerine destek ve ek kontenjan sağlanıyor. Aynı gazetenin yorumuna göre fabrikaların kurulması yeterli değil. Gelişmiş çipleri üretecek seviyeye gelmeleri yıllar sürebilirmiş. Ayrıca teknik eleman açığı da var. Mühendislerin aynı hızda yetişip mezun olması gerekiyor. Çip endüstrisinde

Yazının Devamını Oku

Z Kuşağı sosyal medyadan geçinecek!

15 Ocak 2023
Instagram’ın yayımladığı 2023 Trend Raporu’na göre Z Kuşağı’nın en az 3’te 2’si bu yıl sosyal medya üzerinden para kazanmaya ve ek iş sahibi olmaya hazır. Paradan önce sevdiği şeyleri yapmayı düşleyen, hayatı yaşarken yaratıcılığı ve yeniliği şiar edinen bir neslin, maddi hırslardan tükenmiş bir medeniyeti iyileştirme potansiyeli olduğu açık.

Dünyanın en ‘kazık’ döneminde hayata atılmak nedir bilemezsiniz; şayet Z Kuşağı’ndan değilseniz. 2000’lerde doğan, internetsiz, cep telefonsuz dünyayı bilmeyen, aktivist ve başına buyruk karakteriyle fark edilen bu kuşağın iş hayatı ve çalışma kavramlarına yaklaşımı da ayrıksı. Genellikle çalışmayı sevmeyen bir kuşak olarak yaftalansalar da bunun yüzeysel bir içgörü olduğunu düşünüyorum. Z Kuşağı’nın sevmediği şey esasında ebeveynlerinin, büyüklerinin yaşam enerjisini tükettiği açıkça görülen, sanayi devrimiyle tohumları atılmış günümüz ekonomisinin standart çalışma modeli. Pandemiyle birlikte herkesin sorgulamaya başladığı, ABD’de bugün ‘büyük istifa’ ile yüzleşen hantal sisteme karşı peşin bir reddediş onlarınki...

‘Finansal Rönesans’

Öte yandan, 2023 itibariyle bu kuşağın öncü bireyleri için ‘kazın ayağını anlama vakti’ geldi. Geçen senelerde mezun olan milyonlarca genç çalışma olanakları aramaya, ilk işlerine yerleşmeye çoktan başladı. Malum, günümüzde çalışmak ve iyi para kazanmak birbiriyle ilgili kavramlar olmaktan giderek uzaklaşıyor. Şimdilerde pasif gelir kaynaklarıyla, sponsorlarla, elektronik ticaretle fazla çalışmadan, minimum zahmetle para kazanmak yeni başarı ölçütü sayılıyor. Burada işin sadece finansal getirisini merceğe aldığımı belirtmeliyim; yoksa insanın mutlulukla, yaratıcılığını ortaya koyarak çalışması ve üretmesi asıl başarıdır kuşkusuz.

Yazının Devamını Oku

Siz hâlâ Google mı kullanıyorsunuz?

1 Ocak 2023
Yapay zekâ organizasyonlarından OpenAI, ChatGPT uygulamasını herkesin kullanımına açtı. Bu, diyalog üzerine geliştirilmiş bir yapay zekâ arama motoru. İyi, güzel fakat her zaman dezenformasyon riski taşıyor.


Şiir de yazabilen ChatGPT’nin dili İngilizce.

Teknolojik yeniliklerin, buluşların arasında ‘dünyayı değiştireceği’ söylenen onlarcasına rastlanıyor. Fakat pek azı için ‘şimdiden değiştirdi bile’ demek mümkün. ChatGPT bunlardan biri. Yapay zekâ denince akla ilk gelen organizasyonlardan OpenAI, teknolojilerini çoğunlukla kapalı devre işletiyordu. Şimdiyse herkesin kullanabileceği ChatGPT (chat.openai.com) uygulamasıyla insanlığa değerli bir armağan sundu. Bilgiye ulaşma pratiğimizi baştan sona değiştirebilecek, hatta gelecek nesiller için Google modeli arama motorlarını nostaljiye dönüştürecek bir uygulama... Müjde; şimdiye kadar yapay zekâyla doğrudan temasınız hiç olmadıysa sonsuz ve bilgi dolu bir sohbete hemen başlayabilirsiniz. Dili, İngilizce… Fakat yalnızca ChatGPT ve kardeş teknolojileri bile çocukların düzgün İngilizce öğrenmesi için iyi bir sebep. Öte yandan artık dil günümüzde bir engel olmaktan çıkıyor, Google Translate ve nicesiyle...

Elbette Google olmasa bilgiye ulaşmak zahmetli bir iş olurdu. Google’ı seviyoruz, vazgeçmiyoruz. Fakat arama motorlarıyla yalın bilgiye ulaşmanın her zaman kolay olduğunu söyleyemem. Madalyonun diğer tarafı da var; arama sonuçlarında görünür olmanın nasıl zahmetli bir iş olduğunu kelimeleri optimize eden bir SEO uzmanına sorun. Üstelik kimi zaman en doğru yanıt sayfalarca ötede bulunur. Bazen doğru internet sitesinin varlığını bildiğiniz halde sonuçlarda çıkmadığına da şahit olursunuz. Yanlışlıkla reklam linklerine tıklayıp ilgisiz sitelerde zaman kaybetmek de cabası… Bugünkü arama motorları çok faydalı olmakla birlikte bilgiye erişimin en gelişmiş yöntemi değiller. Hayatımda ilk kez arama motoru kullandığımda 1997 senesiydi, 25 yılda temel işleyişin çok fazla değişmediğini söyleyebilirim. İşte dünya şimdi, tam buradan değişiyor.

Hani bazen ‘Birine sorsam da anlatsa’ diye düşündüğümüz olur araştırmaya zamanımız, enerjimiz yoksa. İşte ChatGPT tam da bunu yapıyor. O, sohbet ve diyalog üzerine geliştirilmiş bir yapay zekâ arama motoru.

Yazının Devamını Oku

Sanatın yapay zekâyla imtihanı

18 Aralık 2022
Yapay zekâ marifetiyle güzelleşen, sanat işine dönüşen portreler sosyal medyanın her yerinde. Yılın son büyük viral sürprizi Lensa, dünya çapında milyonlarca insana muhteşem görünüşler, ilham verici portreler bahşetti. Ancak yapay zekânın sorunlu meselelerini de yanında sürüklemekten kaçamadı.

Geçen hafta stilleri kopyalanan görsel sanatçıların Lensa’dan duyduğu rahatsızlığı gündeme getirmiştim. O günlerde Lensa daha çok kreatörlerin (bir şeyi yaratan, ortaya koyan kişiler) merceğindeydi. Birkaç gün içinde App Store’da 1 numaraya yükseldi ve tüm dünyanın arzu nesnesi haline geldi. Buna bağlı olarak sanatçılar da seslerini yükseltmeye başladılar. Olay dünya basınının gündemine girdi. İşler bu kadarla kalmadı, Lensa’nın ürettiği imajlarda cinsiyet ayrımcılığı yaptığı ortaya çıktı. Dişil portrelere çok daha fazla çıplaklık doneleri yüklediği, kadınları seksüel imajlara dönüştürmeye meyilli olduğu fark edildi. Etnik köken ayrıntılarını görmezden gelmesi de ayrıca rahatsızlık yarattı.

Sırayla gidelim... Meseleyi bütünüyle kavramak, süreci anlamak ve teknolojiyi tanımakla mümkün oluyor. Popüler fotoğraf editörü Prisma Labs tarafından 2018’de kurulan Lensa, bir yapay zekâ resim jeneratörü. Yeni özelliği ‘magic avatar’la büyük ilgi gördü. 7.99 dolara (149 lira)
lisansladığınız Lensa’ya 10-20 özçekim fotoğrafınızı yüklüyorsunuz. Uygulama, açık kaynak kodlu Stable Diffusion yapay zekâ motorunu kullanarak fotoğraflarınızı bilimkurgu, anime, retro veya fantastik portrelere dönüştürüyor. Çok çeşitli sanat stillerine uyarlıyor. Hafif rötuşları da ihmal etmiyor.

İlk kez ücret ödedik

Her şeyin bir ilki var; Lensa sayesinde şimdiye dek dijital sanatçıların ve meraklıların kullandığı ‘AI art’ (yapay zekâ sanatı) teknolojisi ilk kez sade insana ulaşmış oldu. Milyonlarca kişi yapay zekâyla geliştirilmiş sanata ilk kez el sürdü ve ilk kez buna bir ücret ödedi. Peki, sanatçıları rahatsız eden, telif hakkı boyutlarını gündeme getiren neydi? Lensa’nın kullandığı Stable Diffusion, Midjourney gibi metin girdisiyle imaj üretebilen bir algoritma. Yakın zamanda teknolojiyi tanıtmış, en iyilerinden bir seçki de yapmıştık. OpenAI DALL-e ve Google Deep Dream
aralarındaydı.

Stable Diffusion’ın farkıysa açık kaynaklı ve ücretsiz olması. Stability AI adlı dünya çapında 20 binden fazla üyesi olan yazılım kabilesi tarafından geliştiriliyor. ABD’de kurulan Rus menşeli Lensa, sadece teknolojiyi kullanarak köşeyi dönen ilk büyük uygulama oldu. Stable Diffusion, internetten öğrendiği milyarca imajın doku ve karakteristiğini kullanarak yeni resimler yaratabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Otomobilin geleceği: Önce uzaktan sürücülü, sonra otonom...

11 Aralık 2022
Teknoloji insanı bilmediği bir ihtiyaç veya problemle tanıştırıp sonrasında çözüm ve satın alınabilecek hizmetler sıralamakta usta. Sürücüsüz otomobiller buna iyi bir örnek... Ancak henüz bunları coşkuyla bekleyen, “Ah bir gelse” diyen kimseyle karşılaşmadım. Günün birinde kullanılacaklar fakat o dünya henüz bu dünya değil.

Her hayvanı doğada güçlü kılan, yaşamasını kolaylaştıran bir özelliği bulunur. İnsan da akıl becerisiyle her şey için ‘alet yaparak’ hayatta kalmayı başarmış. İcatların hemen hepsi ihtiyaçlarımızla, keşiflerimiz de
merak dürtümüzle gerçekleşiyor. Ancak sıra teknolojiye gelince işler farklılaşıyor… İnsanları bilmedikleri bir ihtiyaç veya problemle tanıştırıp sonrasında çözümleri ve satın alınabilecek hizmetleri sıralamak mümkün. Sürücüsüz, özerk otomobiller bunun iyi bir örneği… Heyecan verici bir konu ancak henüz sürücüsüz otomobilleri coşkuyla bekleyen, “Ah bir gelse” diyen kimseyle karşılaşmadım. Halbuki uçan otomobil olsa başka… Jetgiller’le büyüyen çocuklardan bu yana herkesin hayalidir… İstanbul’da trafiğin içinden havalanıp kaçmayı düşlemeyen bir araç sahibi zannederim olmamıştır. Nitekim Çinli üretici XPeng, uçan otomobilini 1 ay kadar önce Dubai’de dünyaya tanıttı. İlk kez halka açık gerçekleşen uçuşa Türkiye’den yerinde tanıklık edenler de oldu.

eVTOL’ler (dikey iniş kalkış yapabilen elektrikli araç) seri ve pratikler. Bu yüzden 10 yıl içinde hayatımızın parçası olacak. Ancak sürücüsüz otomobillerin geleceği biraz daha meçhul. Teknoloji haberlerine iyi malzeme veren, Tesla’dan Google’a kadar Silikon Vadisi promosyonlarına yarayan otonom araçlar aslında bir açmazdalar. Günün birinde kullanılacaklar fakat o dünya henüz bu dünya değil. Yakın gelecekte, belki ancak ultra güvenli ve konforlu yerleşkelerde... Çocukları tenis kortuna götürmeye veya CEO’ları golf sahalarında dolaştırmaya faydası olabilir. Peki ya otoyollara? Otonom teknolojisinin ağır ilerleyişi, hiç azalmayan güvenlik sorunları, toplumun alışması gibi bariyerleri aşmadan özerk araçların orta şeridi kapması pek kolay görünmüyor. Ayrıca insanlar otoyolda araba kullanmayı seviyorlar. Öte yandaysa trafikteki araç çokluğu ve karbon kirliliği çözüm beklemeye devam ediyor. Mikromobilite, elektrikli taşıtlar, anlık araç kiralama ve paylaşım sistemlerinin yaygınlaşması bu yöndeki olumlu gelişmelerden. Mobil interneti aktif kullanan bu yeni ulaşım araçlarını günlük yaşantıya uyarlama ve kolaylaştırma konusundaysa iş start-up’lara düşüyor.

Aracınız kapınızda

Estonya’da faaliyete geçen Elmo, uzaktan kumandalı araçlarla kiralama hizmeti sunan bir girişim. Ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan anlık araç kiralamanın dünya çapındaki handikapı, araca ulaşmak için kat edilen yürüme mesafeleriyle kimi bölgelerdeki park bulma derdi… Bilhassa yağmurlu ve soğuk havalarda süreç tatsızlaşabiliyor. İnsanların kapıdan alınıp kapıya bırakılmayı tercih ettiğini bilen Elmo, uzaktan sürücülerle buna uygun bir düzen geliştirmiş. Hayal edeceğiniz gibi… Tam donanımlı araba oyununa benzeyen kokpitin sürücüsü, kameralar, mikrofonlar, sensörler ve sürüş takımlarıyla aracı uzaktan kontrol ediyor. Aynalar dahil altı farklı ekrandan yol izleniyor, çevredeki sesler kulaklıkla dinleniyor. Farlar, direksiyon, pedallar vesaire bire bir aynı şekilde, uzaktan çalışıyor. Aracı uygulama üzerinden çağırıyorsunuz. Merkezdeki sürücü size en yakın arabanın kontrolüne geçiyor ve marşa basıp kapınıza kadar getiriyor. Bindikten sonra kontrol tamamen sizde. Araç, bıraktığınız yerden aynı şekilde devralınıp sıradaki müşteriye veya şarj noktasına teslim ediliyor. 

Vasıta çeşitliliği sistemin diğer avantajlarından. Kalabalık gruplar veya yük taşımak için farklı araçlar seçilebiliyor. Elektrikli otomobilleri tanıtma imkânı sunuyor. Sistemin trafik güvenliğine de dolaylı bir katkısı oluyor. Taksi şoförlerinin dikkatini dağıtan uygulamalar, telefon konuşmaları, navigasyon takibi gibi güvenlik riski taşıyan unsurları azaltabiliyor.

Almanya menşeli ‘Vay’ uygulaması benzer sistemi geliştirenler arasında. Vay’ın başındaki isim Thomas von der Ohe, Amazon Alexa ile bir robotaksi girişimi olan Zoox’da kariyer yapmış. Yıllarca otonom araç araştırmalarında yer alan Ohe, çözülmesi gereken çok büyük sorunlar olmadığını belirtiyor. Ohe’ye göre aracı uzaktan kullanacak kişi deneyimli bir kamyon şoförü veya genç bir ralli oyun yarışçısı olabilir. Şimdilerde Berlin’de test sürüşleri yapan Vay, gelecek yıl uzaktan sürücülü araç filosuyla Avrupa ve ABD’de faaliyete başlamayı planlıyor.

Yazının Devamını Oku

Avrupa Birliği uzaydan elektrik çekecek

4 Aralık 2022
Yörüngeden güneş enerjisi toplama yöntemi, ilk önce Çin’in gündeme getirdiği fütüristik bir projeydi. Uzay araştırmalarının giderek gerekli hale gelmesiyle birlikte yatırımlar çoğaldı ve güneş enerjisini ‘yerinde’ toplamak gerçekçi bir fikre dönüşmeye başladı.

Medeniyetimiz Amerika’nın keşfi ve İstanbul’un fethinden bu yana hemen her yüzyıl yeni bir devrimle yoluna devam ediyor. Teknolojiyi merceğe aldığımızda, iki yüzyıl önce gerçekleşen sanayi devrimi; geçen yüzyılın son çeyreğinde başlayan bilişim devrimiyle bu yüzyılın ilk yarısında gerçekleşecek olan, belki de bin yılın en önemlisi olmaya aday ‘enerji devrimi’.

Enerji devriminin önemi açık... Dünyanın başındaki iki büyük felaketin, savaşlar ve iklim krizi olduğu malum. Konuya ilk mayıs ayında yer vermiştim... Rusya-Ukrayna savaşının başladığı günlerde, Ukraynalı ünlü biliminsanı Svitlana Krakovska “Bu bir fosil yakıt savaşı” tespitiyle gündeme gelmiş ve bombardıman altında olan Kiev’deki evinden çarpıcı bir bildiri yayımlamıştı.

Enerji devrimi başlıyor

Rusya’nın elindeki en büyük koz doğalgaz. Kesintilerin ekonomiye etkilerini Avrupa ülkeleri şimdiden yaşıyor. Ülkelerin fosil kaynaklı (petrol, kömür, doğalgaz) yakıtlara bağımlılığı bir yanda, karbon salımıyla artan küresel ısınma diğer yanda... 2030’lardan itibaren tüm dünyada petrol kısıtlanacak ve 2050’ye kadar fosil yakıtlar tarihe karışmış olacak. Zaten kaynaklar sonsuz değil, bitecek. İşte elektriği merkezine alan ‘enerji devrimi’ bu süreçte gerçekleşecek. Elektrikli araçların yaygınlaşması ilk işaret. Yenilenebilir kaynaklarla karbonsuz elektrik üretmek en ideal senaryo. Gezegenin rüzgârı, güneşi, suyu sabit durmadığı için sürdürülebilirlik problemi, teknolojinin önünde güçlü bir bariyer. Ancak kaynaklardan biri olan Güneş neredeyse sonsuz ve kesintisiz bir güce sahip. Onun sınırsız gücüne erişebilmekse yalnızca tek bir koşula bağlı: Dünya’nın dışına çıkmak. Yörüngeden güneş enerjisi toplama yöntemi, ilk önce Çin’in gündeme getirdiği fütüristik bir projeydi. Uzay araştırmalarının giderek gerekli hale gelmesiyle birlikte yatırımlar çoğaldı ve güneş enerjisini ‘yerinde’ toplamak gerçekçi bir fikre dönüşmeye başladı.

2050 yılında karbondan tamamen arınma niyeti taşıyan Avrupa Birliği için bütün ülkeleri ve taşıtları ‘elektrikle’ beslemek sadece rüzgâr türbinleri ve güneş panelleriyle olacak iş değil. Güneş panellerinin iki tipi var: Işınları ısıya çeviren klasik paneller ve fotonlarla elektrik üreten fotovoltaik paneller. Fotovoltaik hücreler, yarı iletken bir element sayesinde keşfedilen mucizevi bir madde özelliğini kullanıyorlar. Bilimsel ifadesiyle ‘bir fizik fenomeni’. Bunlara aynı zamanda ‘güneş pilleri’ deniyor. Geceleyin çalışmadıkları için depolama gerektiriyor ancak ışık olduğunda, hiç durmadan elektrik üretebiliyorlar.

Bulutlu havalarıyla yağmurlu bir iklime sahip olan Avrupa’nın uzay ajansı ESA, Güneş’ten tam verim almanın yegâne yolu olarak yörüngeden elektrik çekme işini ciddiye almaya başladı. Şu anda Ar-Ge çalışmaları sürdüren ESA, olumlu rapor verir ve tüm kaynaklar sağlanırsa, AB idaresi 2025 yılında başlatma düğmesine basabilir.

Enerji devriminin gerçekleşmesinde kuşkusuz önemli bir adım olacak proje, şimdiden teknolojinin gelişimi yönünde emsal taşıyor. Uzaydan güneş ışığı hasat edip Dünya’ya elektrik indirme teknolojisine ‘uzay tabanlı Güneş gücü’ (space based solar power, SBSP) deniyor. Sistem, yörüngeye kurulacak bir istasyonun güneş ışığını yoğunlaştırarak Dünya’ya odaklaması mantığıyla çalışıyor. Güneş ısısı mercek gibi doğrudan odaklanmıyor, fotonlar, lazerler aracılığıyla Dünya’ya iletiliyor. Dünya’daki alıcı sahasında ya fotovoltaik hücreler ya da elektromanyetik dalgayı elektriğe dönüştüren antenler kullanılacak. Dönüşen elektriğin doğru akımla şehir şebekelerine ulaştırılması için de altyapı çözümleri üretilmesi gerekecek.

Robotlarla montaj

Yazının Devamını Oku

Çanlar Twitter için mi çalıyor?

27 Kasım 2022
Onu bütün sosyal medya platformlarından ayıran özelliği, kitlelere hitap eden sanatçıların, önemli politikacıların hatta devlet liderlerinin bile halka seslenmek için kullandığı bir mecra olması. Ancak Twitter teknik anlamda bir miktar kan kaybına uğrayıp sonra kendisini toplasa bile, güven ortamının sarsılmaması için elini çok daha çabuk tutması gerekiyor.

Twitter’ın dünyanın en çılgın CEO’su tarafından satın alınması gündemi fazlasıyla meşgul ediyor. Geçen haftalarda Elon Musk’ın ‘şef tweet’ olmasıyla birlikte ırkçılık yönündeki kaygıların ve nefret söylemlerinin artış gösterdiğini aktarmıştık. Kısa süre sonra öngörüldüğü şekilde Donald Trump’ın hesabının yeniden açıldığı haberi geldi. Twitter’ın ‘özgür ifade’ platformu niteliğinin azınlıkların aleyhine gelişmesi ortamın havasını bulandırırken, diğer yanda başka bir sorun baş göstermeye başladı... Elon Musk, başa geçer geçmez şirketin yönetim kadrosunu kovmanın yanında mühendisler, programcılar, analistler gibi hayati altyapı kadrolarını da topluca işten çıkarınca, platformun temeli sarsılmaya başladı. Üzerine çalışanların ofis binasına birkaç gün girmesini yasaklayan bir ültimatom geldi. Tüm bunların neticesinde Twitter zaman zaman yavaşladı, kimi bölge ve ülkelerde erişim problemleri yaşandı. Nihayet Twitter’da sosyal medyanın belki de en ironik hashtag’lerinden biri ortaya çıktı: #RIPTwitter. (Huzur içinde yat Twitter). Twitter ölüyor mu, site çökecek mi, iflas mı edecek gibi söylentiler son günlerde ayyuka çıktı...

Kendi ayrılan da çok

#RIPTwitter hashtag’inin trend olmasına Elon Musk’ın verdiği yanıt, sıradışı karakterine yakışır biçimdeydi. Normalde bir CEO’nun güven verici sözler sarf etmesi, açıklamalarda bulunması beklenir... Musk, meşhur internet mimlerinden biri olan, mezar başında zafer işareti yapan adam fotoğrafını, mezar taşına twitter logosu yerleştirilmiş haliyle paylaştı. Elon Musk’ın tarzını anlayanlar için normal bir şaka da olsa kimsenin yüreğine su serptiği söylenemez... Söz konusu erişim problemlerine teknik personel azlığının neden olduğu birçok kaynak tarafından doğrulanıyor. Kovulanlar kadar, boğucu atmosfere uyumlanmayı reddedip işten ayrılanlar da mevcut. Yeni CEO’nun, artık ‘hardcore’ (aşırı, zor, sert) biçimde çalışılacağını bildirmesiyle mesai saatleri de artmış ve kilit isimler işi bırakmaya başlamıştı. Twitter’ın siber güvenlik biriminin başında yer alan Lea Kissner ilk istifa eden isimlerden biri. 10 Kasım’da görevinden ayrılan Kissner, attığı tweet’te bunun zor bir karar olduğunu belirtmiş fakat istifasının sebebini açıklamamıştı. Kissner’ın yerine kimin geçtiği, 450 milyon kullanıcılı platformun önemli güvenlik operasyonlarını kimin yönettiği henüz açıklanmış değil.

İnternet sitesi çöküntüleri, erişim problemleri ve sorun bildirimlerini grafiklerle yayımlayan DownDetector.com raporlarına bakıldığında gerçekten ortada bir sorun olduğu anlaşılıyor. (Çarşamba günü itibariyle) Son 24 saat içerisindeki grafikler, sitenin normalin üstünde devre dışı kalma problemi yaşadığını gösteriyor... Yine de SpaceX, Tesla gibi ileri teknoloji şirketlerini yöneten Elon Musk’ın başında olduğu bir platformun uzun süre teknik problemler yaşayacağını düşünmüyorum. Sunucu takviyeleri ve yeni kadro atamalarıyla erişim problemleri giderilecektir.


Yazının Devamını Oku

Bilim ispatladı: Mutluluk satın alınabiliyor

20 Kasım 2022
ABD’de bir araştırmada 7 ülkeden 200 kişinin hesabına 10 bin dolar yatırıldı. Ve parayı 3 ayda tüketmeleri istendi. Amaç “Dünyanın zenginliği daha eşit biçimde dağıtılsa ne kadar mutluluk kazanılırdı” sorusuna yanıt bulmaktı.

Parayla saadet olmaz derler. Eskilerden dilimize yerleşen bu sözün kaynağı meçhul olmalı. Fakat aklın yolu bir; deyimin İngilizcesi de ‘Money can’t buy happiness’ yani ‘Mutluluk parayla satın alınmaz’. Çok parası olduğu halde mutsuzluktan kurtulamayan, aradığı tatmini bulamayan insanları gördükçe bu söze hak veriyoruz. Öyle ya, her şeyin ateş pahası olduğu bir hayatta bedava mutluluk kadar insanı umutlandıran başka şey var mı? Ancak mutluluğun paradan tamamen bağımsız olduğu sanrısıyla avunmak da yersiz...



Nihayet biliminsanları konuyu bir neticeye bağladılar. Süreci 2020 Aralık ayında başlayan ve sonuçları yeni açıklanan bir araştırmaya göre ‘mutluluğun pekâlâ satın alınabilir’ olduğu ortaya çıktı. Geçen hafta ABD Ulusal Bilim Akademisi’nin PNAS adlı yayın organında yayımlanan araştırma sonuçları ilginç bulgular içeriyor. NBC News haberine göre deneye önayak olan isim, TED konferanslarının kurucusu Chris Anderson. Varlıklı iki yardımseverin toplam 2 milyon dolarlık bağışı sayesinde gerçekleşen deney için 7 farklı ülkeden 200 kişi seçilmiş. Her birine PayPal aracılığıyla 10 bin dolar gönderilmiş. Parayı
3 ay içinde tüketme şartı konmuş. Aynı zamanda para almayan 100 kişilik bir kontrol grubu da oluşturulmuş.

Söz konusu makalede, para ve mutluluk ilişkisi üzerine on yıllar boyunca araştırmalar yapıldığı ancak küresel ekonomik ölçekte incelemenin şimdiye dek mümkün olmadığı anlatılıyor. Deneye aktarılan nakit miktarı sonuçların somutlaşmasını sağlayan önemli bir etken. Seçilen ülkelerden Brezilya, Kenya ve Endonezya düşük gelirli grubu oluştururken Avustralya, Kanada, ABD ve İngiltere yüksek gelirliler olarak sıralanıyor. Yaptıkları harcamaları kaydeden katılımcılar, her ay ne kadar mutlu hissettiklerini bildiriyorlar. Hayatlarından ne kadar memnun olduklarını 1-7 arasında puanlarken, pozitif ve negatif duyguları ne sıklıkla hissettiklerini 1-5 arası skalada belirtiyorlar.

Taksit ve tadilat

Yazının Devamını Oku