Uğur Meleke

Son 27 golün 20'sinde Osimhen'in payı var!

12 Nisan 2025
Samsunspor'un puan tablosunda üçüncü sırada olması biraz şahane teknik direktörleriyle, biraz da ligin düşük rekabetçiliğiyle ilgili. Yoksa kadro kaliteleri ligin 10’uncusuyla, 15’incisiyle çok da farklı değil.

Alman taktisyen Thomas Reis, ligin ilk devresinde elindeki kadrodan maksimum verim aldı. Zaten Gisdol ona fiziksel seviyesi iyi bir takım bırakmıştı, Reis da özellikle iç sahada daha dominant bir felsefeyle flaş skorlar almayı başardı.Alman taktisyen Thomas Reis, ligin ilk devresinde elindeki kadrodan maksimum verim aldı. Zaten Gisdol ona fiziksel seviyesi iyi bir takım bırakmıştı, Reis da özellikle iç sahada daha dominant bir felsefeyle flaş skorlar almayı başardı.

Ancak tüm bunlar, Samsun’un çok dar bir kadrosu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zaten transfer tahtaları kapalı. Üzerine devre arasında kulübe güçleri Ercan Kara ve Gaetan Laura ayrıldı. O da yetmedi, Noel tatilinden geç döndükleri için bir süre kadro dışı kalan Tait, Ntcham, Dimata gibi oyuncuların problemi çok uzadı. İlk devrenin yıldızlarından Ntcham yok oldu. Thomas Reis enteresan bir inatla Tait’ye aylarca dakika vermedi. Celil ve Bennaser sakatlandı. Takımın temel direkleri Zeki, Holse, Marius, Emre’ye aşırı yük bindi ve hemen herkeste düşüş var. Bunun sonucunda da son 7 maçın 6’sını kazanamayan ve biri dışında hepsinde en az ikişer gol yiyen bir Samsunspor kaldı elde.

EN KOLAY MAÇLARINDAN BiRi OLDU
Lider Galatasaray dün Samsun’un kendi sahası, hatta kendi ceza alanında oyunu kabul etmesinin faturasını çok çabuk kesti. 4-2-3-1’e dönüş ve Morata ısrarından vazgeçiş sonrası sarı kırmızılıların oyunu akıcılaştı. Sahada bir oyun varsa Osimhen de zaten profesyonelliğiyle hep aksiyonun içinde. Galatasaray’ın ligde son 14 maçta kaydettiği 27 golün 20’sinde Osimhen’in payı var (atan, attıran ya da pozisyonu hazırlayan olarak). Dün de Yunus’un golü öncesi iki şutu atan o. İkinci golü de kaydeden o.

Fenerbahçe maçından sonra dün de yine birlikte görev yapan Torreira-Lemina-Sara üçlüsü gitgide daha verimli oynuyorlar. Davinson tamamlanamayan hücumlarda yine doğru zaman-doğru yer dersi verdi. Sağ bekte son tercih olarak sahaya sürülen Sallai de günün iyilerindendi. İlk devrede hızlı kullandığı iki taçla iki pozisyona soktu arkadaşlarını. Galatasaray zor gözüken deplasmandan çok kolay çıktı dün.

Yazının Devamını Oku

Süper Lig'de bir Premier Lig oyuncusu!

8 Nisan 2025
Kasımpaşa sahada ne yaptığını iyi bilen, oyun tanımı belirgin olan bir takım.

Son iki haftada Alanya ve Samsun maçlarında ne yaptılarsa, dün de Beşiktaş’a karşı aynı oyunu oynadılar. Geride beşli bir hatla güvenli durdular ve süratli çıkış kolladılar. Zaman zaman öne baskıya gidip rakiplerini hataya zorladılar. Solda Yasin, Ben Ouanes, Rodrigues ve Fall’la bir kalabalık yarattılar ve maçın kilidini de öyle açtılar. Üstelik tüm bunları takımın asist kralı Winck ve gol kralı Da Costa’sız yaptılar.

Üç haftadır maçlara 3-5-2 başlıyorlar. Yasin üçlü savunmanın sol stoperi olarak oynuyor, bu da Kasımpaşa’nın geriden çıkış kabiliyetini artırıyor. Yasin dün 65 dakika oyunda kaldı, o süre boyunca sahanın patronu gibiydi. İlk bir saatte Rafa’yı o durdurdu. Yetmedi, Tayyip’i attırdı. Onunla da yetinmedi, takımını defalarca başarıyla hücuma taşıdı. Onu önümüzdeki sezon Premier Lig’de seyretmek için şimdiden heyecan duyuyorum.

KENDiNi GENERAL ZANNEDENLER TAKIMI

Tabii ki dün Kasımpaşa’nın geriden çıkarken karşısında samimi bir pres görmediğinin de altını çizmek gerek. Beşiktaş ön tarafı maç özellikle 11’e 11’ken inanılmaz cansız, isteksiz ve hareketsizdi. İddia ediyorum, Süper Lig’de karşısındaki rakibe bu kadar kolay geriden çıkış fırsatı veren, bu kadar seyreden başka bir takım yok.

Solskjaer de ilk devredeki bu seyirci grubundan rahatsız oldu, 46’da baş seyirci Immobile’yi ve Joao Mario’yu, 70’te de Muci’yi oyundan çıkardı. Zaten 1 puanı da ikinci devrede sahada bir tık daha savaşan bir oyuncu grubu olduğu için kurtardılar dün. Eğer Beşiktaş, gelecek sezon ligde yarışmacı olmak istiyorsa sahadaki general sayısını azaltmalı. Daha doğrusu sahadaki “kendini general zanneden adam” sayısını azaltmalı. Sadece derbilerde değil her maçta savaşan, vasatlığa itiraz eden, mağlubiyetten rahatsız olan askerler gerekiyor Beşiktaş’a.

Yazının Devamını Oku

Mourinho gemileri yaktı sanmıştım, yanılmışım!

7 Nisan 2025
İtiraf edeyim, dün saat 18 sularında Fenerbahçe’nin ilk 11’i elimize geçtiğinde hissettiğim şuydu: Mourinho gemileri yakmış.

Doz aşırı deneysel seçimler yaparak başarırsa kahraman olmak, başaramazsa Haziran’da vedalaşmak istiyor. Zira Fenerbahçe’de iskelet diye bir kavram kalmamıştı, Mourinho hemen her futbolcuyu vazgeçilebilir hale getirmişti. Skriniar, Fred ve Szymanski dışında hiç kimseyi omurga üyesi olarak görmüyor. Son haftaların en tutarlı isimleri Kostic ve Oğuz’un dün sezonun en kritik maçında tercih edilmemeleri tuhaftı zira.

Ancak gecenin sonunda yanılan ben oldum: Belki Mourinho’nun ilk devredeki kumarı tutmadı ama ikinci yarıda doğru değişikliklerle kazanmayı bildi 3 puanı... 2025’in başından beri her resmi maça üçlü savunmayla başlamıştı, bölüm bölüm dörtlüye döndüğü olmuştu ama yanılmıyorsam 25 resmi müsabaka sonra dün ilk kez 4-2-3-1’le başladı güne. 3-1’i bulana kadar da bu formasyonla devam etti.

Mourinho’nun planları ilk 45’te işlemedi, hatta 2024 kışındaki temel arıza nüksetti tekrar: Amrabat stoperlerin içine aşırı gömüldü. Takım iki parçaya bölündü. Ve neredeyse hiçbir şey oynamadan bitirdiler devreyi. Ancak Mourinho problemi doğru teşhis etti, 46’da tedaviyi yansıttı sahaya: Sarı kartlı Djiku’yu çıkardı, Amrabat’ı stopere, Szymanski’yi merkeze, Talisca’yı 10 numaraya koydu. Ve Talisca’yla 15 dakikada çekti maçın fişini.

TRABZON’UN TEK PLANI UZUN TOPTU

Aynen Mourinho gibi Fatih Tekke de büyük bir formasyon sürpriziyle başladı maça. Okay-SavicArif’li bir stoper hattı. Kanat beklerde Malheiro ve Mustafa, merkezde de Mendy-Lundstram’la yedili bir defans kalkanı... İlk 45’te hücuma sadece Uğurcan’ın uzun toplarıyla gitmeyi tercih etti. OPTA’dan sevgili arkadaşım Barış Gerçeker’den aldığım bilgiye göre ilk devrede tam 9 isabetli uzun top attı Uğurcan. Dokuzuncusunda da gol geldi zaten. Ve soyunma odasına galip girdi bordo-mavililer.

Ancak ikinci devrede önde hiç top tutamayan takımına müdahale etmekte çok geç kaldı Fatih Tekke. Tekke oyuncu değişikliği yapana kadar maç kopmuştu zaten.

Yazının Devamını Oku

Vazgeçen kaybedecek!

6 Nisan 2025
Ligin hikayesini doğrudan etkileyecek Fenerbahçe - Trabzonspor maçının kader adamları kimler olur?

Fenerbahçe’nin bir konsantrasyon seviyesi istikrarsızlığı söz konusu: Ligde Galatasaray maçına konsantre. Kadıköy’de Rangers maçında sahada yok. Glasgow’da full motivasyon. Samsun’a isteksiz. Bodrum’da müthiş ilk devre. Kupa derbisinde kayıp. O yüzden bugün hangi Fenerbahçe’nin sahada olacağını kestirmek güç. Trabzon’daysa oyunlar netameli ama Güneş dönemine göre biraz daha fazla savaşan bir takım var.

Süper Lig'de hangi takımın sezonunun bütününü değerlendirmeye çalışsak zorlanıyoruz. Zira hemen her takım istikrarsız, hepsi inişli çıkışlı, hepsinin sezon içinde birkaç farklı fazı var sanki. Tabii bu durumu birçok farklı sebeple açıklayabilirsiniz. UEFA ülkeler sıralamasında gerilememiz, Avrupa’daki her temsilcimizin ikişer-üçer ön eleme oynamak durumunda kalması, sezonu çok erken açmalarına neden oldu. Ve Temmuz’da başlayıp Haziran’da biten bir sezon herkesi haliyle çok yoruyor.

Bunun üzerine bir de dünyada eşi benzeri olmayan 19 takımlı ligi ekleyin. Zaten sezonu erken açmak zorunda kalan takımlar, bir de bye geçmeli, maç sayısı bir türlü eşitlenemeyen ve 38 hafta süren tuhaf bir turnuva oynuyorlar. Bu ülke futboluna vurulmuş en büyük darbelerden biri de bence ligde 18 takım standardının bozulması oldu. Zaten dikkat ediniz, o standart bozulduktan, 38 hatta 42 haftalık sezonlar oynandıktan sonra Avrupa kupalarında da düştü performansımız.

iSTiKRARSIZ LiGiN EN iSTiKRARSIZI

İstikrarsız ligin en inişli-çıkışlı performanslarından birini de Fenerbahçe sergiliyor. Bundan yaklaşık bir ay önce, Şubat sonunda ligde 7 maçlık galibiyet serisi yakalamış, Avrupa’da Anderlecht’i eleyip son 16 vizesini güçlü biçimde almış, kupada da çeyrek finali bekleyen bir Fenerbahçe vardı. Bugün itibariyle ise tablo şu: Son 5 resmi maçın sadece birinden mutlu ayrılmışlar. Yarısı ederindeki Glasgow Rangers’a elenmişler. Kupaya veda etmişler. Ve ligde de bu akşam tamam ya da devam maçına çıkıyorlar.

Peki Fenerbahçe bu noktaya nasıl geldi? Mourinho’nun ve teknik ekibinin, ligdeki Galatasaray maçı konsantrasyon seviyesiyle kupadaki aynı değil. Yine iki Glasgow Rangers maçı arasında dağlar, tepeler, ovalar, okyanuslar kadar büyük konsantrasyon ve performans farkı var. Dzeko olmadığında Fenerbahçe’nin ikinci-üçüncü bölge bağlantı oyununun aksadığı, Dzeko’suz Nesyri’nin de sıradanlaştığı ortadayken bir Talisca zorlaması var mesela Portekizli hocanın. Son 1 ayda oynanan en iyi 45 dakikaya imzayı Bodrum’da oyun kurucu rolünde İrfan atmış, Mourinho onu kupada Galatasaray derbisinde oyuna dahi sokmadı. Beşinci değişiklik hakkını kullanmadığı halde üstelik!

Fenerbahçe’nin Trabzon maçı kaderini de yine Mourinho’nun gününde olup olmaması belirleyecek muhtemelen. Dzeko-Tadic-İrfan’ın üçü birden kenarda olduğunda Fenerbahçe üçüncü bölgeye geçemiyor. Eğer Mourinho kupadaki oyun anlayışını Trabzon maçına da taşırsa işi bence çok zor olur. Yine kendi kötü performansının üstüne örtmek için başka enstrümanlara ihtiyaç duyabilir.

FATiH TEKKE BiR ENKAZ DEVRALDI

Yazının Devamını Oku

The outdated one! (Modası geçmiş biri)

3 Nisan 2025
Dün saat 19:45 sularında iki takımın 11’leri elimize geçtiğinde ilk düşündürdükleri şuydu: Okan Buruk, Beşiktaş mağlubiyetinden ders çıkarmış. Formsuz Frankowski’yi ve başı kesik tavuk misali ne yaptığından habersiz Morata’yı yanına oturtmuş. Orta sahayı üçlemiş. Fabrika ayarlarına yakınsamış. Bunun ödülünü de erken buldukları iki golle aldı zaten.

Mourinho’nun 11’iyse iki açıdan problemliydi: Birincisi, 6 Mart’tan beri oynamayan Çağlar’ın dağınıklığının bütün bir savunma zafiyetine yol açması. İlk devrede Barış’ın neredeyse her ikili mücadelede Çağlar’ı alt etmesi. Portekizli’nin ilk 11 seçiminde bir de yapısal problem vardı ki o takımının 45 dakikalık kötü performansının esas sebebiydi. Fenerbahçe topu ikinci bölgeden üçüncü bölgeye neredeyse hiç aktaramadı bir devre boyunca. Geriden her çıkmaya çalışıldığında önde bir pas opsiyonu bulunamadı. Dzeko zaten Fenerbahçe’nin yarısı. Dzeko’suz Nesyri yüzde 50 verimli bile değil. Talisca da oyun kurulumunda asla Dzeko gibi merkeze gelip pas opsiyonu yaratamıyor. Dzeko yokken İrfan (ve bazen Tadic de) pas opsiyonu olabiliyordu. Ancak Mourinho’nun dünkü Amrabat-Fred-Szymanski orta saha tercihi, toplu oyun için toplam kalitesi yetersiz bir üçlü.

Maçın ikinci yarısında oyuna giren Maximin solda ciddi bir hareketlilik yarattı. Çağlar’ın yerine giren Mert Müldür savunmasını dengeledi. Son çeyrekte oyuna dahil olan Dzeko ve Tadic’le de ön tarafta kalite arttı ama bu değişiklikler skoru değiştirmedi. Okan Buruk’un takımı ilk yarım saatteki etkili oyunlarıyla aldılar tur biletini.

Bu sonuçla beraber Mourinho’nun Türkiye bilançosu şöyle: Galatasaray’la üç kez oynadı, hiç kazanamadı. Beşiktaş’a yenildi. Samsun’la iki kez oynadı ve yenemedi. Eyüp’ü yenemedi. Lille’i, Twente’yi, Manchester’ı, Alkmaar’ı, Bilbao’yu, Lyon’u yenemedi. Rangers’ı eleyemedi.

Evet, 200’lerde-2010’larda Porto’nun, Chelsea’nin, Real’in, Inter’in başında “the special one (özel biri)” vardı. Ancak Fenerbahçe’nin kulübesindeki “the outdated one (modası geçmiş biri)” sanki.

Yazının Devamını Oku

Dünyanın en çok kavga, en az futbol içeren derbisi

2 Nisan 2025
Fenerbahçe-Galatasaray derbisini muhtemelen Elon Musk, Sundar Pichai, Mark Zuckerberg filan seviyorlardır.

Zira internette ve asosyal medyada astronomik bir enerji yarattığı kesin. Ancak bir bilimsel çalışma yapılsa ve dünyadaki tüm derbilerin yarattığı kavga, küfür, negatif enerji miktarıyla futbol katma değeri korelasyonu hesaplansa, bence Fenerbahçe-Galatasaray son sırayı kimseye bırakmayacaktır! İki takım arasında son iki sezondaki 5 derbinin biri 1 dakika oynanmış. İkisi futbolsuz, kavga dövüş 0-0 bitmiş. Biri çok çok az futbolla 1-0 sonuçlanmış. Bir tane de 3-1’lik maç var. Son iki yılda toplam 450 dakika sahaya çıkıp bunun 350’sinde sadece kavga etmiş iki takım.

Özelikle bu sezon 24 Şubat’ta oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi çok büyük bir hayal kırıklığı benim için. İki takımın hayatları futboldan ibaret olan, tek haneli IQ sahibi, alıngan kavgacı birkaç meşhur yöneticisinin yarattığı yapay kavga ortamı işleri çığırından çıkardı. Galatasaray’ın da Fenerbahçe’nin de Avrupa’dan elenmelerinde ben bu derbiye aşırı konsantre olmalarının rolü olduğunu düşünüyorum. Okan Buruk, Alkmaar rövanş maçında Davinson, Torreira hatta Osimhen’i çıkardı oyundan. Sebebi, bu oyuncuları derbiye saklamak! Sen maçı 2-0’dan 2-2’ye getirmişsin, bitime hâlâ ciddi bir süre var ve turu kovalamak yerine, takımın her şeyi olan Osimhen’i -Davinson’u çıkarıyorsun oyundan. Vizyonsuzlukta son nokta.

Fenerbahçe’nin turu büyük ölçüde kaybettiği Kadıköy’deki ilk Glasgow Rangers maçında da ben dolaylı olarak derbi etkisi görüyorum. Mourinho’nun Galatasaray maçı konsantrasyonunun yarısı yoktu Rangers müsabakasında. Eğer Buruk’un ve Mourinho’nun esas odağı tatsız-tuzsuz-futbolsuz derbileri yerine Avrupa kupaları olsaydı, belki de şu anda iki takımın Türkiye Kupası maçlarını değil, Avrupa Ligi müsabakalarını konuşuyor olacaktık.

Kadıköy’deki Türkiye Kupası derbisinde sporculardan beklentim şu: Çıkıp futbol oynamaları. Zengin fanatik ve cahil kulüp yöneticilerinin yarattığı kakofoniye kulaklarını tıkamaları ve sadece en iyi bildikleri işe, profesyonel uğraşlarına, top oynamaya odaklanmaları. Toplam 500 milyon euro market değeri olan, son milli arada 28 futbolcusu ulusal formalarıyla sahaya çıkan iki takımın maçı, itiş kakıştan ibaret olmamalı. Biraz futbol oynanmalı.

Yazının Devamını Oku

Solskjaer'den hızlı teşhis, doğru tedavi!

30 Mart 2025
Dün Dolmabahçe’deki maçın 60 dakikası 10’a 11 oynandı ama müsabakayı doğru analiz edebilmek için önce 11’e 11 olan bölümü moleküllerine ayırmak gerek.

Dün ilk devrenin sonunda Beşiktaş’ın 8 şutu, 4 korneri vardı. Galatasaray ilk devrede korner atmadı. Hepsi ceza alanı dışından (biri gol, ikisi de cılız Sara denemeleri olan) toplam 3 şutu vardı. Hatta Frankowski’nin kırmızı kartına kadar Galatasaray’ın 9 faulüne karşılık, Beşiktaş faul bile yapmamıştı henüz. Yani evet, Beşiktaş dünkü derbinin üçte ikisini bir kişi fazla oynayarak galip bitirdi. Ama 11’e 11 olan bölümde de sahaya doğruları yansıtan taraf siyah beyazlılardı.

İki takım arasındaki bu oyun farkının sebebini üç başlıkta açıklayabiliyorum ben:

1) Solskjaer’in çok sevdiğim bir yönü var. İşler kötü gidiyorsa bunu itiraf ediyor. Suçu üstleniyor. Ve hemen bir şeyleri değiştirerek çare arıyor. Sivas maçı öncesi takımının çıkarken kolay top kaybettiği tespitini yaptı. Teşhisi koyduktan sonra tedaviyi de hemen sahaya sürdü:

Oxlade-Chamberlain’i 6 numara yaptı. İşler bir ay iyi gittikten sonra Antep-Konya sürecinde bozuldu. Orada da aksaklıkları kabul etti. Ve hemen bir tedavi koydu ortaya: Dün sahaya 4-6-0 ile çıktı. Orta sahayı altıladı. Ve merkezde yarattığı dengesizlikle çok iyi başladı maça.

2) Okan Buruk’sa Dries Mertens’siz başladığı son 4 müsabakanın üçünde (Fenerbahçe, Alanyaspor, Kasımpaşa maçlarında) iyi oynamamalarına rağmen sorunu teşhis edemedi. Tepkisiz ve temassız Antalyaspor maçı onu yanılttı.

Dün yine Morata-Osimhen’le başladı ve orta sahayı kaybetti. Kırmızı kart sonrası önce Sara’yı kanada gönderdi, sonra Morata’yı. AZ Alkmaar ilk maçında olduğu gibi esas problemi ısrarla görmezden gelip ayarlarıyla oynayıp durdu takımının.

3) Küçük ama etkili sayılabilecek bir detay olarak da şunu ekleyebiliriz: Beşiktaş’ın sadece iki futbolcusu (Rashica ve Masuaku) oynayarak geçirdiler milli maç arasını. Galatasaray’ınsa Frankowski, Davinson, Abdülkerim, Eren, Morata, Osimhen, Lemina, Barış gibi birçok ası oynadılar ulusal takımlarında. Bu da fiziksel veya mental bir düşüş sebebi olabilir.

Yazının Devamını Oku

Milli futbolcularını oynatan kazandı!

29 Mart 2025
Yoğun bir milli maç arasından çıktık. Biz, UEFA Uluslar Ligi terfi maçları oynadık. Almanya, İtalya, İspanya gibi devler Uluslar Ligi finalleri oynadılar. Kalan Avrupa ülkeleri Dünya Kupası elemelerine start verdiler. Güney Amerika ve Afrika’da zaten Dünya Kupası elemeleri sürüyor. Fenerbahçe’den 13, Bodrum’dan da 3 oyuncu ulusal görevdeydiler bu arada.

Mourinho, milli takımlarından dönen oyuncularının ekseriyetine ilk 11’de görev verdi dün. Skriniar 210, Szymanski, Amrabat ve Nesyri 170-180’er dakika oynayarak dönmüşlerdi milli aradan. Dün bunların hepsini ve ay yıldızlı milliler Mert, Oğuz, Yusuf, İrfan’ı ilk 11’de başlattı Portekizli Hoca. Milli yıldızlarının da hocalarının bu tercihini boşa çıkarmadıklarını gördük: Skriniar savunma komutanlığını bir de golle süsledi. Oğuz ve İrfan Kahveci maçın yıldızları. Özellikle Oğuz’un çıkışı muazzam. Milli araya Samsun maçında takımının en iyisi olarak girmişti. Ulusal formayla 2 maçta 3 asist yaptı. Dönüşünde de Bodrum’da yine maçın en kritik golünü attı, skoru 1-1’den 2-1’e getirip takımının stres yaşamasına izin vermedi.

Doğrusu Bodrum da Fenerbahçe’ye maçın herhangi bir anında stres yaşatabilecek bir oyun oynayamadı dün. Mourinho milli yıldızlarını neredeyse eksiksiz olarak sahaya sürerken, Morais ulusal görevden dönen 3 futbolcusunu birden yedek soyundurdu. Arnavut Ajeti, Angolalı Fredy ve Gürcü Bardhi ancak ikinci yarıda, skor 4-1’e geldikten sonra dahil oldular oyuna. Onlar sahaya adım attıktan sonra ev sahibi takım çok daha derli toplu idi ama iş işten geçmişti tabii.

Morais’in dün ilk devrede dört gol birden yiyen 11’i ise son iki aydaki güvenilir savunma görüntüsünden çok uzaktı. 18 yaşındaki kaleci Rüzgar heyecanlıydı haliyle. Morais maça üçlü savunmayla başladı ve büyük dengesizlikler vardı defansta. Normalde bir ön libero olan Musah savunmada şaşkındı. Onun yerinde ön libero oynayan 39 yaşındaki Erkan da acemice bir penaltı yaptı. Bodrum’un zaten oyuncu kalitesi çok kısıtlı. Maçın ikinci yarısında toparlansalar da bu kadar çok bireysel hatayı telafi edebilecek güçleri yok haliyle.

Yazının Devamını Oku