Macaristan’a karşı İstanbul’daki ilk maçta çok iyi başlamamış, ancak oyuncu değişiklikleri sonrası ikinci devrede galibiyeti hak edecek aksiyonları yaratmıştık. İstanbul’da ilk devrede kanatlarda Barış-Oğuz, on numarada Kenan, en uçta Kerem’li diziliş top bizdeyken bir sıkışıklık yaratmıştı. İkinci yarıdaki değişikliklerle çözmüştük bu sıkışıklığı.
Montella, İstanbul’daki müsabakayı doğru analiz etmiş; Budapeşte’de daha akılcıydı başlangıcımız. Savunma lideri Abdülkerim ve sol bek Eren mükemmel oynadılar. Bu kez sol kanatta başlayan Kenan daha etkiliydi. Sağ açık Oğuz bu eşleşmenin bir numaralı yıldızı. 180 dakikaya tam 3 asist sığdırdı. Arda dün on numara rolündeydi ama ilk 30 dakika boyunca beklenenden çok derine geldi. Zaman zaman onu stoperlerin arasında oyun kurarken gördük. Bu kadar gezip dolaşması, onun daha fazla topla buluşmasına, özgüvenini artırmasına ve sonunda golü bulmasına yaradı. Dün Hakan’a merkezde eşlik eden İsmail de 45 dakika çok iyi yaptı görevini. Soğukkanlı liderimiz Montella’nın soğukkanlı talebeleri, son derece sakin bir oyunla zaferle çıktılar Budapeşte’den.
Dünkü zaferin bir başka önemi de şu: 2002’de Dünya üçüncüsü olan altın jenerasyonumuz Euro 2004 elemelerinde Letonya faciası yaşamıştı. Euro 2008 yarı finalisti gümüş jenerasyonumuz da üç ay sonra Estonya’ya takılmıştı. Euro 2024’te çeyrek final yapan ve Almanya’daki turnuvanın en dikkat çekici takımlarından biri olan bu jenerasyonun, turnuva sonrası sarhoşluğu yaşamaması mutluluk verici. Bu konuda da büyük bir övgüyü soğukkanlı liderimiz Montella hak ediyor.
1-) Şampiyonaları eleme gruplarında torbalar, Uluslar Ligi sıralamasına bakılarak belirlenmekte. Euro 2024 eleme kurasında torbalar “Uluslar Ligi Eylül 2022 sıralaması” baz alınarak belirlendi. Biz C Ligi’ndeydik, 35’inci basamaktaydık. O yüzden de dördüncü torbadaydık. Neyse ki Euro’28 elemelerinde daha iyi konumda olacağız Uluslar Ligi pozisyonumuz sayesinde.
2-) Uluslar Ligi sonuçlarının Dünya Kupası elemelerine de tesiri var. Zira o eleme torbaları da, “FIFA Dünya sıralaması” esas alınarak belirleniyor. FIFA Dünya sıralamasında yükselmenin yolu da, üstünüzde yer alan takımları yenmekten geçiyor. Detaylarla sizi yormak istemem ama şöyle özetleyeyim: Berabere biten her maçta toplam 1 puan veriliyor 2 ülkeye. Yenişemediğiniz takım FIFA sıralamasının 10’uncusu ise, 0,75 puan kazanabilirsiniz o beraberlikten. Ancak berabere kaldığınız rakip FIFA 150’ncisi ise bu kez 0,25 puanla yetinebilirsiniz.
Yani özetle: Üst seviye takımlardan aldığınız puanlar FIFA katsayınızı, FIFA sıralamanızı ve Dünya Kupası torbalarında yerinizi belirliyor. Uluslar A Ligi’nde olmak da, üst seviye takımlarla oynamak demek.
A MiLLi TAKIM KULÜBÜ
Montella, milli takımı bir kulüp gibi ele alıyor. İnandığı oyunculardan ve oyundan kolay vazgeçmiyor. Dün de öyle yaptı, santrforda Kerem’li 4-6-0 ile başladı. Ancak yakın geçmişteki maçların aksine Montella’nın değişiklerinin bu kez sahaya çok olumlu tesir ettiğini gördük: En uca Deniz’in girişi, Kerem’in kanada geçişiyle daha fonksiyonel bir hücum hattı izledik. Sonradan oyuna dahil olan Mert sağ bekte mükemmeldi. İlk iki golde Oğuz asistler yaptı, son iki golde Mert hücumları başlattı. Milli takımda farklı oynayan Kerem yine iki golde var. Abdülkerim, Hakan, Orkun, İrfan Can hepsi büyük katkı verdiler. Bu takım, Uluslar A Ligi’ni hak ediyor.
Perşembeleri iki ayrı Avrupa kupası birden oynandığından, bu takımların bir kısmının pazar günü sahaya çıkmaları normal değerlendirilebilir. Bu kadar müsabakayı, bu kadar fazla ülkenin pazartesi gününe kaydırmaları her zaman mümkün olmuyor. Milli maç arasına da girildiği için, Rangers da dün öğleden sonra oynadı Celtic maçını. Ancak önceki gün Real Madrid kulübünün yaptığı gibi bu konuya şiddetle itiraz edenler de var.
Ancelotti bir daha 72 saatten az dinlenerek La Liga maçına çıkmayacaklarını söyledi mikrofonlara. Tabii ki aynı Real Madrid’in futbolcuların üzerindeki maç yükünün artışından bire bir sorumlu olması da ironik! Avrupa Süper Ligi projesi yüzünden Şampiyonlar Ligi böyle tuhaf bir formata geçti. Ve gruplardaki maç sayısı da 6’dan 8’e çıktı.
OĞUZ AYDIN ÇOK DENEDi
Peki dün Fenerbahçe 66 saatlik kısa aradan fiziksel olarak etkilenmiş gözüktü mü? Bu soruyu yanıtlamak zor. Ancak Nesyri, Szymanski, Kostic gibi yıldızlarının 90 dakikalık kondisyonunun olmadığını düşündü Mourinho. Bu da Fenerbahçe’nin oyununu renksizleştiren bir faktördü haliyle. Fenerbahçe’nin dünkü 2 puan kaybını, 66 saat detayı dışında dört faktöre daha bağlayabiliriz:
1-) Dün Fenerbahçe, neredeyse maçın üçte ikisini sadece Oğuz’un üzerinden oynadı. Oğuz çok etkiliydi, iki iyi şut, 3-4 başarılı orta yaptı. Ama arkadaşları değerlendiremedi fırsatları.
2-) Thomas Reis iyi bir merkez savunması yaptırdı takımına. Ve Fenerbahçe’yi sadece kenar ortalarına zorladı. Sarı-lacivertliler, son bölümdeki etkili akınlarında da Okan’a takıldılar.
3-) Başlangıçta Dzeko-Talisca ikilisi etkisizdi. Dzeko, derinde Nesyri’nin arkasında daha fonksiyonel.
4-)
Selçuk İnan geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ı mağlup ederken adeta bir “Solskjaer prospektüsü” sunmuştu meslektaşlarına. Recep Uçar da (dün maç 11’e 11’ken, hatta 11’e 10’ken) bu prospektüsten faydalandı.Selçuk İnan geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ı mağlup ederken adeta bir “Solskjaer prospektüsü” sunmuştu meslektaşlarına. Recep Uçar da (dün maç 11’e 11’ken, hatta 11’e 10’ken) bu prospektüsten faydalandı.
1-) Gaziantep, geçtiğimiz hafta Beşiktaş’a karşı 5-4-1’le savunmayı kalabalık tutmuş, siyah beyazlıların sağını hedef almıştı çıkışlarda. Konya da dün 5’li savunmayla maça başladı. Geçen hafta Antep’in sol açığı Okereke etkiliydi, dün de Yusuf Erdoğan yaptı benzer etkiyi.
2) Solskjaer'in son bir ayda gelişen oyununda Oxlade-Chamberlain’ın çok önemli bir rolü vardı. Selçuk İnan önde baskıyla, Oxlade’in pas kanallarını Kozlowski’yle keserek Beşiktaş’ı uzun oynamaya zorlamıştı. Recep Uçar’ın takımı da önde baskıyla başladı. Onlar da Oxlade hamberlain’ı kilitledi. Ve Mert Günok özellikle 11’e 11’ken çok fazla isabetsiz uzun top attı dün.
3) Gaziantep, Beşiktaş’a karşı Arda Kızıldağ ile kafa golü bulmuştu geçen hafta. Bir gol de taç atışının devamında gelmişti. Dün de bir frikikte Beşiktaşlı oyuncuların topu bırakıp uyumaları söz konusu. Golü getiren orta sırasında Beşiktaşlılar uyurgezerken, Konyaspor’un iki stoperi (Uğurcan Yazğılı ve Marko Jevtovic) ceza alanı içindeydiler.
BiR B PLANI GELiŞTiRiLEMEDi
Evet Solskjaer, Beşiktaş’ın başına geçtikten sonra bazı ufak rahatsızlıkları giderdi. Kolay top kaybı problemini teşhis etti, tedavi yolları ortaya koydu. Oxlade, Masuaku, Joao Mario, Emirhan gibi bireysel dokunuşlar da var. Ancak Solskjaer de aynen Van Bronckhorst’la benzer bir açmaza girdi şu anda: Rakip teknik adamlar Beşiktaş’ı doğru analiz edip önlem aldığında bir B planı henüz koyamadı ortaya. Sonlarının benzemesini elbette istemem ama şu anda bir “Giovanni van Solskjaer” devam filmi izliyoruz adeta.
Çocukluğumda Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale giden efsanevi takımın yıldız ikilisi Cüneyt-Erhan’dı. Sonra Türk futbol tarihinin Avrupa kupalı ikilisi takip etti onları: Bülent ve Popescu. Eğer Galatasaray bu sezonu kayıpsız en önde bitirebilir ve kulüp tarihine bir namağlup şampiyonluk yazabilirse onda da bir stoperin olağanüstü rolü olduğunu not etmek gerek. O isim Davinson Sanchez.
Bülent belki de Galatasaray tarihinin en yürekli oyuncusuydu. Cüneyt Tanman klastı. Popescu liderdi. Davinson da bir karşılama ustası. 21’inci yüzyıl oyununun bir numaralı gerekliliğinin ete kemiğe bürünmüş hali. Takımının tamamlayamadığı hücumlarda hep akıllı. Hep doğru yerde. Ve hep ilk hamlede o var.
Aklınızda şöyle bir soru işareti oluşmuş olabilir, Galatasaray’ın bu sezon kritik kayıplarında Davinson neredeydi diye. Cevap vereyim: Yoktu. Sahada değildi. Süper Kupa maçında yoktu. Beşiktaş beş golle kazandı kupayı. Young Boys maçlarında yoktu. Şampiyonlar Ligi gitti. AZ Alkmaar ilk ayağında yoktu. Avrupa Ligi kaçtı ellerinden. Bu sezon Davinson’un sahada olduğu ve Galatasaray’ın yenildiği tek bir müsabaka var (Ajax maçı).
MORATA-OSiMHEN DE UYUMLUYDU
Dün elbette zayıf bir rakip vardı Galatasaray’ın karşısında. Belözoğlu’nun neden sol stopere koyduğunu anlayamadığım Emrecan Uzunhan’a karşı ilk devrede Barış şov yaptı. Morata geldiğinden beri en faydalı gününü geçirdi ve Osimhen’in arkasında ikinci santrfor rolünü oynayabileceğini kanıtlamaya çalıştı adeta. Osimhen de 67 dakikaya 3 gol sığdırdı, penaltıyı Morata’ya bırakmasa 4 yazabilirdi tabelada isminin yanında.
Ancak ben tezimde ısrarlıyım: Galatasaray’ın neredeyse oynadığı her iyi maçın gizli kahramanı Davinson Sanchez. Sağlıklı ve hazır olduğunda bu ligin çok üzerinde. Modern futbolun bir numaralı gerekliliğini çok iyi biliyor, kaybedilen topları hemen geri kazanıyor ve böylece arkadaşlarını geri koşturmuyor. Eğer Galatasaray şampiyon olursa bence en büyük kredinin sahibi o.
Eşleşmenin İstanbul ayağında Mourinho, teknik adamlık kariyerinin belki de en formsuz günlerinden birini geçirmiş, özellikle üç konuda kâbus yaşanmıştı. Mourinho ilk müsabakadaki hastalığı çok iyi teşhis etmiş, Ibrox’a da gerekli reçeteyle gelmiş:
İstanbul'da Fenerbahçe orta sahası olağanüstü geçirgendi. Hatta Mourinho oyuncu değişiklikleriyle daha da geçirgenleştirmişti takımını. Dün sanırım bu kâbusu tekrar yaşamama adına 3-4-2-1 başladı maça Portekizli Hoca. Amrabat-Fred’in önünde bir ikili daha, Talisca-Szymanski oynadılar. Szymanski ilk golü tam da görev yerinden, sol içten buldu zaten. Szymanski ikinci golü de attıktan sonra Mourinho onu sağ kanat beke kaydırdı.
İstanbul’da Rangers’ın soldan Jefte-Diomande ile yaptıkları organizasyonlara yanıt verilememişti. Dün kanat bekte Samuel, sağ stoperde Mert’le o koridor kapatıldı. Solunu bu kez iyi kullanan taraf Kostic’in yönetiminde Fenerbahçe idi.
İstanbul’da kazanılan ilk 7 korneri (sağdan ve soldan ısrarla) Szymanski’nin ön direğe kullanması felaketti. Dün Talisca’ya verilmişti köşe vuruşu görevi. Talisca’nın temposunu Arabistan Ligi biraz düşürmüş. Ancak duran toplarda tehdit olmayı sürdürüyor. Dün Rangers’ın iki stoperi Souttar ve Balogun’a da sarı kart aldırdı.
PENALTILARA KALMAMALIYDI
Fenerbahçe'de dün Skriniar savunmada, Fred orta sahada ağırlıklarını koydular. İkinci 45’te ve uzatmalarda Szymanski, Tadic ve Nesyri ile yakalanan net fırsatlar vardı. Fenerbahçe normal sürede de, 120 dakikanın sonunda da turu hak eden taraftı. Oyunun hakkı penaltılar değildi esasında. Penaltılarda Ibrox’ta oluşan ekstra atmosfer tesir etti turun kaderine. Bir bakıma Fenerbahçe dün aslında Rangers’ı yendi ama Ibrox’u yenemedi.
Futbol gerçekten problem çıkarma ve problem çözme işi. Solskjaer, son bir ayda Oxlade’i derin oyun kurucu rolünde kullanarak rakiplerine önemli bir problem yaratmıştı. Oxlade birinci-ikinci bölge bağlantısını şahane kuruyor, Beşiktaş’ı geriden pasla akılcı biçimde öne taşıyordu. Ancak her sorunun da bir çözüm arayışı oluyor haliyle. Selçuk İnan dün genç Kozlowski’yi ikinci santrfor gibi konumlandırdı ancak topsuz oyunda da Chamberlain’la eşleştirdi. Dinamik Kozlowski, Oxlade’in pas kanallarını kapadı. İngiliz orta saha oyuncusu ilk devreyi yalnızca 11 isabetli pasla, 4 top kaybıyla tamamladı. 60’ıncı dakikada da yorulan Oxlade’in Kozlowski’ye yaptığı faul sonucu Gaziantep’in ilk golü geldi zaten.
SVENSSON’UN EKSiKLiĞi HiSSEDiLDi
BEŞiKTAŞ dünkü maça klasik 4-2- 3-1’le, alışılmış oyuncularıyla, ancak tek bir eksikle başladı: Sakat Svensson’un yerine Tayyip oynadı sağ bekte. Bu seçim, Beşiktaş’a üç açıdan problem yarattı:
1)İnan’ın sol kanatta kullandığı Okereke, hızı ve dinamizmiyle Tayyip’e ciddi problemler çıkardı.
2)Beşiktaş maçlarını dikkatli izleyenler, Solskjaer’in Svensson’u biraz farklı kullandığını fark etmişlerdir. Solskjaer vatandaşını özellikle top kendilerindeyken orta sahaya eklemliyor. Svensson oyun kurulumunda Chamberlain’a eşlik ediyor. Dün Tayyip’in bu rolü kotaramadığını söyleyebiliriz.
3)Aynen Gaziantep gibi Beşiktaş da Okereke’nin kanadını kullandı aslında dün. Rafa Silva ve Ciro İmmobile, sağdaki Milot Rashica’ya yaklaşarak sağı kalabalıklaştırdılar. Penaltıyı da oradan kazandılar. Ancak 68’de Rashica çıkınca durdu o kanat.
SELÇUK iNAN’DAN ŞAHANE PERFORMANS
Selçuk İnan ligin en çok umut veren genç teknik adamlarından. Sivas’ı geriden gelip yendi. Trabzon maçında 3-0’dan geri geldi, neredeyse 3-3’e getiriyordu. Geçen hafta Eyüp maçını doğru değişikliklerle çevirdi. Dün de yaptığı her değişiklikle gelişti takımı. Ve sonradan soktuğu Furkan getirdi galibiyeti. Solskjaer’in takımıysa aynen geçen hafta olduğu gibi her değişiklik sonrası geriledi. Muci ve Arroyo hamleleri yine çok erken ve çok etkisizdiler.
Ligin bitimine sadece 10 maç kaldı ve sarı kırmızılılar 7 puan farkla namağlup lider konumdalar. Şampiyonluk için de önemli bir avantaja sahipler. Ancak gerek Galatasaray’ın Avrupa’ya tatsız vedası, gerekse ligde Fenerbahçe’ye karşı yarattığı 3 maçlık mesafenin ikiye düşmesinde bence benzer bir problem başroldeydi: Okan Buruk, takımının temel ayarlarıyla çok fazla oynadı. Başarmış formasyonu ve oyuncu grubunu sebepsiz kurcaladı. Amerikalıların meşhur deyimiyle: “Bozuk olmayan bir şeyi tamir etmeye kalktı”.
Ağustos’ta Süper Kupa maçında Mertens’i çıkarıp Batshuayi-İcardi ile 4-4-2’ye dönmüş, beş gollü ağır bir yenilgi almıştı. Benzer bir 4-4-2 hatasını Young Boys maçında yapıp dev Şampiyonlar Ligi fırsatını yitirdi. Avrupa Ligi’nde Malmö ve Alkmaar önünde üçlü savunma ve Cuesta gibi fantezilerle uluslararası arenaya veda etti. Tüm bu kayıpların ortak yönü, 3-5-2, 4-4-2 ya da Cuesta gibi lüzumsuz fanteziler.
Dünkü Alanya maçının da ilk 45 dakikasındaki kötü görüntünün ve soyunma odasına mağlup girmelerinin nedeni de yine benzer... Yine bozuk olmayan bir şeyi tamir etmeye çalışması: Sara’yı sağ açıkta, Lemina’yı altı, Morata’yı 10 numarada başlatması. Galatasaray dün ilk devrede yine şaşkındı, dağınıktı. Topa sahipti ama oyunu kontrol etmekten uzaktı. İkinci yarının başında Torreira ve Sara’nın orijinal bölgelerine dönüşü, kanatların da Barış-Yunus’a emaneti sonucu hikaye değişti, maçı çevirdi Galatasaray.
OSiMHEN-MORATA FONKSiYONEL GÖZÜKMEDi
Dün Galatasaray kazandı, ancak iki olumlu gelişimin yanında iki de olumsuz detayın altını çizmek gerek:
1) Haftalardır suskun olan Barış’ın dönüşü. İkinci devrede iki gol de dahil her akının kalbindeydi.
2) Lemina üç haftadır defansın hemen önünde “altı numara” oynuyor. Torreira ise nedense sekiz numara rolüne geçti. Bu model işlemiyor. Dün zaten ikinci devrede orijinal ayarlara dönülünce geldi 3 puan.
3)