Paylaş
Biri, Galatasaray’ın neredeyse tüm kornerlere vurması, maçın kilidini de öyle çözmeleriydi. İkincisi de, Trabzonsporlular’ın özellikle ilk 45’te Galatasaraylılar oyun kurarken yaptıkları bire bir markajdı. Top Muslera’nın ayağındayken Trabzonlular bire bir, beşe beş, kaç gerekiyorsa o kadar markörle tüm pas kanallarını kapamışlar; Uruguaylı kaleciyi uzun vurmaya zorlamışlardı. İlk devrenin sonunda Muslera’nın tam 23 uzun denemesi vardı. Birçoğu başarısızdı.
Aradan geçen dört günde belli ki Okan Buruk’un ekibi tekrar aynı sıkıntıyı yaşamama adına çalışmalar yapmışlar. Dünkü finale daha birinci dakikadan itibaren önde baskıyla başladılar. Golü de daha beşinci dakikada Trabzon’un çıkarken yediği baskı sonucu kaptırdığı bir top ve presçi tim Osimhen-Yunus-Barış işbirliğiyle buldular. İlk devrenin ikinci yarısında Trabzonspor soldan Nwakaeme üzerinden bir kanal bulduysa da skoru değiştirebilecek yoğunlukta değildi bu.
BATAGOV ÇIKINCA MAÇ BiTTi
Maçın ikinci yarısının başlangıç düdüğüyle beraber de Osimhen’le ikinci golü buldu Galatasaray. Dünkü finalin ilk 45 dakikasında birçok pozisyonda Osimhen’le bire bir eşleşen adam Batagov’du. Ancak Ukraynalı stoperin sakatlanması sonrası Okay devraldı onun görevini. Batagov’dan kurtulur kurtulmaz da golünü attı zaten Osimhen...
Biz Türkler futbolu her ne kadar forvetler üzerinden okumayı sevsek de, dün hem Osimhen, hem de Yunus mükemmel birer maç çıkarsalar da, ben manşete bu yıl sık sık yaptığım gibi Davinson’u çıkarmayı tercih ettim. Dün, Galatasaray’ın iki sezondur birçok kritik maçında olduğu gibi geri kazanma canavarı gibiydi Davinson. Bu sezon Davinson sahadayken Galatasaray’ın kaybettiği maç sayısı zaten o kadar az ki: Süper Kupayı Beşiktaş’a kaybettiklerinde Davinson sahada yoktu. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys önünde yoktu. Avrupa’ya veda edilen 4-1’lik Alkmaar faciasında yoktu.
Davinson sahada yoksa sıkıntı var. Davinson varsa işler yolunda. Dün olduğu gibi...
Paylaş