Yapay zekâ haberlerinde bazen tekrara düşüyor gibi hissetsem de bir sektör raporunun ana konusu yine yapay zekâ oldu. Müzik sektörü dijitalleşti, algoritmalarla tanıştı, şimdi de yapay zekâ ile yeni bir döneme adım attı. Peki bu adım, yaratıcıların emeğini yücelten mi olacak yoksa gölgede bırakan türden mi?
Raporun en can alıcı noktası şu: Yapay zekâ modelleri telifli müzikleri izinsiz şekilde kullanarak milyonlarca şarkıyı analiz ediyor, öğreniyor ve sonra “yeni” diye karşımıza çıkıyor. Saniyede 10 şarkı üreten sistemlerden söz ediyoruz. Ama sorun şu ki, bu şarkıların dayandığı veriler sanatçıların alın teri. Ve çoğu zaman bu üretimler için izin bile alınmıyor.
Mesele sadece hukuki değil, etik. Çünkü yapay zekânın bu denli hızlı şekilde müzik üretmesi, gerçek sanatçıların emeğini değersizleştiriyor.
Hatta platformlarda insan eliyle yazılmış, yürekle söylenmiş şarkılara ulaşmak bile zorlaşıyor. Dinleyici için kaliteyi seçmek de. Müzik, bir deneyimden çok bir “veri akışı”na dönüşüyor.
Çözüm önerileri konusunda raporda değinilen noktalar ise şunlar:
◊ Yapay zekâ modelleri, hangi telifli içeriği kullandıklarını açıklamak zorunda olmalı.
◊ Tamamıyla yapay zekâ tarafından üretilen şarkılar etiketlenmeli.
400’den fazla sahte şarkı yükleyerek müzik streaming platformlarından yasa dışı kazanç elde eden bir kişi tutuklandı. Peki, bu durum Türkiye’de de yaşanabilir mi?
Brezilya’daki olay, müzik stream dünyasında düzeneğini iyi kuran birinin, algoritmaları manipüle ederek sahte şarkılar üzerinden gelir elde etmesinin ne kadar kolay olduğunu gösterdi.
Brezilya’da yetkililer, Spotify’a 400’den fazla sahte şarkı yükleyerek 28 milyondan fazla dinlenme elde eden ve bu yolla 65 bin dolar kazanç sağladığı öne sürülen kişiyi tutukladı.
Uluslararası Fonogram Endüstrisi Federasyonu (IFPI), Brezilya müzik sektörünü temsil eden Pro Música ve ülkenin anti-korsanlık grubu APDIF’in desteğiyle yürütülen operasyon, Goiás Eyaleti Savcılığı’na bağlı siber suçlar birimi Cyber Gaeco tarafından gerçekleştirildi.
Yetkililer, tutuklanan şahsın yerel bestecilere ait 36 şarkıyı da WhatsApp gruplarında ele geçirdiğini ve kendi eseri gibi yayınladığını belirtti.
Savcılığın talebiyle sahte sanatçı profilleriyle birlikte bu şarkıların platformdan kaldırıldığı açıklandı.
Mesele streaming gelirlerinin algoritmalara dayalı olarak paylaştırılmasından başlıyor. Sahte sanatçı profilleri, otomatik olarak oluşturulan şarkılar ve botlarla döndürülen dinleme sayıları, sektörde emek veren gerçek sanatçıların payını azaltıyor.
Türkiye’de de streaming botları ve sahte dinlemelerle ilgili pek çok iddia gündeme gelmişti.
Dijital pazarlama ajansı Razorfish’in son araştırması, bu neslin beklentileri ve müzikle olan bağları üzerine önemli öngörüler sundu.
Gen Alpha yani Alfa jenerasyonu, dijital dünyada doğmuş olmanın getirdiği alışkanlıklarla yaşıyor. Müziği fiziksel ortamlarda değil, tamamen dijital platformlarda tüketiyor. Spotify, YouTube ve TikTok gibi platformlar, onların hem keşif hem de tüketim noktaları. Ancak bu, her içeriği aynı ilgide tüketecekleri anlamına gelmiyor.
Razorfish’in 9-13 yaş arasındaki 2 bin 310 çocuk üzerinde yaptığı araştırmasında bu neslin kişiselleştirme ve özgünlük beklentisinin çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Kendi dünyalarına hitap eden, onların hikâyelerine dokunan şarkılar daha fazla değer buluyor.
Bir diğer önemli özellikleri ise kısa formatlı içeriklere yönelimleri. Ancak bu, yüzeysel bir ilişki anlamına gelmiyor. Kısa içerikler aracılığıyla keşfettikleri müziklerle güçlü duygusal bağlar kurabili-yorlar.
Bu bağ, sanatçıların sadık bir dinleyici kitlesi oluşturmasına olanak tanıyor.
Bu da müzik endüstrisnini, bu hızlı tüketim trendini derin bağlarla destekleyebilecek stratejilere yönelmesi gerektiğinin işareti.
Rakamlar ortada... 2024’te bağımsız sanatçılar ve küçük plak şirketleri toplamda 5 milyar dolardan fazla gelir elde etti. ‘Bağımsız müzisyen olarak para kazanılmaz’ klişesi çöpe gitmek üzere. Türkiye’de de kendi müziğini üreten, doğru pazarlama stratejileriyle hareket eden sanatçılar için uluslararası arenada büyük bir potansiyel var. Ama hâlâ atılması gereken adımlar var.
Spotify raporuna göre, platformdaki en az 1 milyon dolar kazanan sanatçılar 17 farklı dilde müzik yapıyor. Bu, Türk müziğinin global çapta daha fazla yer edinebilmesi için doğru yatırımların şart olduğunu gösteriyor. Yani mesele sadece büyük hitler çıkarmak değil, sadık dinleyiciler yaratmak. Ne kadar çok dinleyiciye ulaşılırsa, telif gelirleri de o kadar yükseliyor.
Raporda en çok dikkat çeken detaylardan biri de şu; 1.000 doların üzerinde kazanan sanatçıların yarısından fazlası gelirlerinin büyük kısmını yurtdışından sağlıyor. Tabii başka ülkelerde dinlenme başına alınan telifin farklılığı da bunda rol oynuyor. Bunun için ülkelere göre abonelik ücretlerini de hesaba katmak gerek. Burada şu soruyu sormak gerekiyor; Türkiye’deki sanatçılar neden global pazarda hak ettiği yeri bulamıyor?
Dünya müzik sahnesinde fark yaratmak için sadece viral şarkılar yetmiyor, doğru strateji ve planlama gerekiyor.
Eskiden müzik sektöründe ‘büyük isimler pastayı paylaşır, geriye pek bir şey kalmaz’ anlayışı hâkimdi. Ancak streaming dünyası, bu paradigmayı tersine çevirdi. Artık daha az bilinen ama sadık bir dinleyici kitlesine sahip sanatçılar da sürdürülebilir gelir elde edebiliyor. Örneğin Spotify verilerine göre 100 bininci sıradaki sanatçının geliri son 10 yılda 10 kat artarak 6 bin dolara ulaştı. Yani niş kitleye hitap eden sanatçılar için bile fırsatlar var.
Son yıllarda Türkiye’de yerli/yabancı konser patlaması yaşanıyor. Ancak streaming gelirleri açısından bakıldığında sanatçıların bu platformlardan yeterince kazanıp kazanamadığı büyük bir soru işareti. Fırsat buldukça bunun da altını çizmekte fayda var. Şu açık ki, uluslararası pazara açılmadan büyük paralar kazanmak pek mümkün değil. Büyük plak şirketleri ve bağımsız sanatçılar, Türkiye’deki dinleyici kitlesini büyütmenin yanı sıra global sahnede nasıl yer alacaklarını da düşünmek zorunda.
Sonuç mu? Streaming ekonomisi, müzisyenler için eski sistemden çok daha adil bir yapı sunuyor. Ama bu fırsatları değerlendirmek için oyunun kurallarını iyi bilmek gerekiyor. Türk müziği globalde parlayabilir mi? Evet ama ancak doğru hamlelerle! 2024 müziğin sınırlarını zorlayanların yılı oldu. 2025 ise bu devrimi sürdürenlerin yılı olacak gibi görünüyor.
Dikkat çekenler
Son dönemde “AI Drake Cover” veya “Unreleased Harry Styles” gibi başlıklarla yayınlanan parçalar, YouTube ve Spotify’da ciddi dinlenme sayılarına ulaştı. Kimileri bunu “geleceğin müzik üretimi” olarak görse de dev plak şirketleri ve sanatçılar için bu, açık bir hak ihlali. Çünkü bir algoritma, herhangi bir sanatçının sesini kopyalayıp ona yeni bir şarkı “söyletiyor” ve bu şarkılar, neredeyse gerçek kadar inandırıcı olabiliyor. Son örnek olarak “Sana Yıldızları Ödediğimden”in Sezen Aksu yapay zekâ cover’ını verebilirim.
Sony Music’in hamlesi ise müzik dünyasında kartların yeniden dağıtılmasına neden olabilir. Warner Music ve Universal Music Group’un da benzer adımlar atması beklenirken, platformların bu duruma nasıl bir çözüm getireceği büyük merak konusu.
Bu olayın üzerine Birleşik Krallık hükümeti, yapay zekâ şirketlerinin sanatçıların eserlerini izinsiz kullanmasını kolaylaştıracak yeni yasa değişiklikleri önerdi. Eğer bu düzenleme hayata geçerse, yapay zekâ şirketleri sanatçıların şarkılarını ticari amaçla kullanabilecek. Paul McCartney gibi müzik devleri ise bu düzenlemeye sert tepki göstererek, genç müzisyenlerin telif haklarının tamamen yok sayılacağını savunuyor. Şirketlerden ise bu konudaki tepki gecikmedi.
Sony’nin net tavrı şunu gösteriyor: Yapay zekâ müzik sektörünü kökten değiştirirken, büyük şirketler kontrolü bırakmaya hiç niyetli değil. Peki bu savaşın kazananı kim olacak? Yapay zekâ mı, yoksa müzik endüstrisi mi? Şimdilik tek bildiğimiz şey, bu kavganın yeni başladığı.
DİKKAT ÇEKENLER
◊ TikTok’ta zaman geçirenler Göksel İpekçi’nin şarkısına denk gelmiştir. Yeni şarkısı “Mecburum”, nakaratıyla sizi kendine çeken alternatif pop-rock türünde bir şarkı. Söz ve müziği İpekçi’ye ait şarkının düzenlemesi ünlü aranjör Alper Atakan imzası taşıyor. Dinlenmeye değer.
◊ Zeynep Casalini yeni şarkısı “Uzak Selamlar” ile resmen geri döndü. Söz ve müziği Saadettin Dayıoğlu’na ait olan şarkının isim annesi ise Sezen Aksu. Bir isyan niteliğindeki şarkı Casalini’nin ses rengini tam anlamıyla ortaya koyuyor.
Snoop Dogg’un “Spaceship Party” adlı şarkısını yalnızca Tune.FM’de paylaşması, sıradan bir yayın kararından çok daha fazlası. Hatta Billboard’da yer alan habere göre Snoop Dogg tüm kataloğunu buraya taşımıştı. Bu platform özelinde de evinde partiler ve özel etkinlikler planlıyor. Tune.FM, blockchain teknolojisi ile çalışan, sanatçılara daha adil telif hakları sunmayı hedefleyen bir platform. Bildiğimiz Spotify ya da Apple Music gibi dev platformlardan farkı ise sanatçılara, merkeziyetsiz bir gelir modeli sunması. Dinleyici, akışı dinlediği kadar direkt olarak sanatçıya ödeme yapıyor. Arada aracı yok, kesintiler yok. Hatta platformun vaadi, büyük dinleme platformlarından 100 kat daha fazla telif vermeleri.
Peki, bu büyük müzik platformları için bir tehdit mi? Açıkçası henüz erken. Ancak Snoop Dogg gibi bir isim bu işe giriyorsa, “mutlaka bir bildiği vardır” diyorsunuz. Malum kendisi daha önce de NFT ve Web3 alanlarında ciddi yatırımlar yapmıştı. Tune.FM iş birliği de aslında bu ekosistemin bir parçası.
Bu model tutar mı, tutmaz mı zaman gösterecek. Ancak ortada net bir gerçek var: Sanatçılar artık müziklerini paylaşırken klasik modellerin dışına çıkmak istiyor. Tune.FM gibi blockchain tabanlı platformlar, şimdilik niş bir kitleye hitap etse de ilerleyen yıllarda bu düzenin büyük isimleri tarafından nasıl şekillendirileceğini hep birlikte göreceğiz. Büyük şirketlerin de kapısını çalmaya başladılar çünkü.
Şimdi gözler, müzik endüstrisinin devlerinin bu adımı nasıl karşılayacağında. Bakalım Snoop Dogg’un başlattığı bu dalga, bir tsunamiye dönüşecek mi?
DİKKAT ÇEKENLER
◊ Ozan Bayraşa, 9 şarkılık yeni albümünün ilk parçasını Simge ile hazırladı. “Anahtar”, Bayraşa’nın söz müzik ve prodüksiyonuyla tamamlanmış. Bu ikilinin her işinde olduğu gibi mükemmel bir uyumla yaza hasret duyuyorsunuz.
◊ Mavi Gri, “İşlemediğim Bir Suç”u yayınladı. Söz ve müziği, grubun vokalisti ve aynı zamanda yapımcılığını da üstlenen Akif Alkan’a ait olan şarkı alternatif rock öğeleri taşıyor. Yakında tüm dizilerde dinlersiniz önce benden duyun istedim.
◊ Hadise, “Fırtınam” ile geldi. Sözleri Nehir Kıyıcı, bestesi Elçil Gürel Göçtü’ye ait şarkı, cesur kadın imajını perçinliyor. Yine marş gibi bir eser.
◊ Melek Mosso, yeni şarkısı “Aşkın Adı” ile geldi. Söz ve müziği Melek Mosso’ya ait parça, ayrılık temasına uygun düşük tempolu. Şarkıda yorumuyla acıyı beynimize işliyor.
◊ Tan Taşçı, 2025 yılında yayınlayacağı 15 şarkılık albümü “Sende de Benden Var”ın şarkılarını paylaşmaya devam ediyor. İkinci şarkısı “Bazı Gerçekler”in söz ve bestesi kendisine ait. Eser, dark pop’a yakın ve ayrılığı doyasıya yaşatıyor.
◊ Murda, en kişisel albümü “DUA” ile geri döndü. Alizade, Jazeek, Summer Cem, Motive, Ezhel gibi önemli isimleri bir araya getiren ve “Sen Dönene Kadar”ı içerisinde barındıran albüm, yılın çok konuşulacak hip hop çalışmalarından biri. “Scotty” ile albüm açılıyor ve Murda stiline sadık bir biçimde sözlerini sıralıyor.
◊ Aysemen ve Flue, “Gücüm Yok Aşka” şarkısında bir araya geldi. Eserin söz ve müziği Flue (Ahmet Kaan Şahin) imzası taşıyor. Şarkı dinamik düzenlemesi ve kırık kalplere hitap eden sözleriyle yeni dönemde dikkat çeken işlerden biri.
◊ DOU, “Aşk-ı Kıyamet”i yeniden seslendirdi. Söz ve müziği Yalçın Akyıldız’a ait olan ve 2003 yılında Emre Altuğ’un yorumuyla hafızalara kazınan şarkı, rock vokali ve yeni düzenlemesiyle leziz olmuş.
◊Feridun Hürel’in unutulmaz şarkıları yeniden yorumlanıyor. Emir Can İğrek, Madrigal, Redd, Aleyna Tilki, Emre Aydın, Rashit, Birol Namoğlu, Güliz Ayla, Ali Can Hitit, Kum & Bedeviler, Ayşe Ekiz, Ceren Boynuk, Öznur Serçeler, Evrencan Gündüz, Yiğit Kaya ve Sena Şener albümdeki isimler... İlk şarkı ise Emir Can İğrek’ten geldi. “Seni Sevmek Yok mu” dikkat çeken bir yorum olmuş. Bu hafta ise Madrigal’den “Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş” yayında olacak.
◊
Sibel Can’ın yeni albümü “Drama”
Sibel Can, yeni albümü “Drama” ile tabiri caizse ezber bozuyor. 12 şarkılık yeni albümünde Cem Adrian, Derya Uluğ, Asil Gök, Emrah Karakuyu, Gözde Ançel, Buray, Gülsen Karatoprak, Volga Tamöz, Berksan, Özlem Güneykaya ve İsra Gülümser ile çalışmış.
Nil Karaibrahimgil ve Melinay Melihat imzalı iki parçanın da bulunduğu bu albümde Emre Moğulkoç, Volga Tamöz, Çağrı Telkıvıran, Asil Gök, Nushadow’u (Kadir Akgöl) prodüktör olarak görüyoruz.
Uzun süredir dinleme fırsatı bulduğum albümde tonunu, ilk şarkı olan “Gökkuşağı” belirliyor. Sanatçıyı yorumcu yelpazesinin her bir renginde görüyoruz. Favorilerim ise “Pes”, “İhtiyacım Var” ve “Ninni”. Eğer Sibel Can’ın müzikleriyle bugüne kadar pek de uyuşmadıysanız bu albümde sizlik bir iki şarkı bulacağınıza eminim.
Ceren Gündoğdu’nun
“Işık Olur Gözlerin”i
Ceren Gündoğdu, ikinci stüdyo albümü “Işık Olur Gözlerin”i yarın yayınlıyor. Albümü benim de favorim olan “Burdayım Ben” ile açıyor. Albümde yer alan 12 şarkıdan 11’inin söz ve müziği Gündoğdu’ya ait. Albümün sürprizi ise sanatçının annesine ait, 90’lardan günümüze ulaşan ve bugüne dek hiç yayınlanmamış özel bir şarkı: “Sevdan Ateşten Gömlek.” Prodüksiyonda Adi Rotem, Polen, Kaan Arslan, Özgür Akgül, Altuğ Öncü ve Gündoğdu’nun imzası bulunuyor. Albümün tamamına nostaljik bir hava hâkim. “Bi’ Daha Da Sevmicem”, “Benim İlacım Yok” ve “Burdayım Ben” döndürerek dinlediklerim.
Göksel’in yeni albümü yükleniyor