Selim Türsen

EXPO’da Tayland sürprizi

19 Şubat 2013

SÜRPRİZ haber Tayland’dan geldi. Meğer EXPO 2020 yarışı için ülke birbirine girmiş haberimiz yokmuş. Tayland basınına göre 28 Ocak ile 1 Şubat arasında ülkeyi ziyaret eden EXPO heyeti sordukları soruların pek çoğuna cevap alamamış. Ama en önemlisi, Tayland hükümeti henüz “EXPO için yatırım yapmaya değer mi?” sorusunun cevabını bulamamış.
Tayland’ın EXPO 2020 adaylığı için başvuru yapan eski Başbakan, bugünün ana muhalefet lideri Abhisit Vejjajiva, hükümeti EXPO konusunda tavrını netleştirmeye çağırıp, “Yoksa yarıştan çekilerek başka bir ülkenin kazanmasının yolunu mu açıyorsun?” şeklinde imalı bir soru sormuş. 
Ana muhalefet liderinin sözünü ettiği yer Dubai. Ama hikaye burada daha da renkleniyor. Meğer Tayland’ın kadın Başbakanı Yingluck Shinawatra’nın ağabeyi, eski başbakanlardan Thaksin Shinawatra, Dubai’de sürgünde yaşıyormuş. Tesadüfün bu kadarına da pes değil mi!

Ana muhalefet partisi liderinin iddiasına göre Tayland Başbakanı Yingluck, kardeşinin sürgünde yaşadığı Dubai lehine yarıştan çekilmeyi planlıyor. Başbakanın kardeşi Thaksin Shinawatra, 2006’da askeri darbe ile devrilip yolsuzluk suçlamalarıyla hapse mahkum olduğu için yurtdışına kaçmış. Ama son seçimlerde yeni başbakan kız kardeşi olunca Time dergisine bile “Hala iktidarda” diye kapak olmuş.
Tayland gazetelerinin haberlerine göre, Ayutthaya yarıştan çekilirse, Dubai, Çin’in de desteğini alarak kazanma ihtimali en güçlü aday olacakmış. Ama Tayland’ın bayan Başbakan’ı açıkla-
ma yaparak çekilme iddialarını reddetmiş ve yeni Turizm Bakanı’nın projeyi sürdür-düğünü söylemiş. Bütün bu haberler geçen hafta boyunca Tayland basınında vardı. İnternet-ten arayınca karşınıza çıkıyor. 

Yazının Devamını Oku

Asırlar süren uyku

13 Şubat 2013

HARVARD Üniversitesi’nde bir yılda üretilen bilimsel makalelerin sayısı Arapça konuşan 17 ülkenin toplamında yazılanlardan daha fazla. Dünyada 1.6 milyar Müslüman var ama sadece iki kişinin Nobel ödülü var. Biri fizik, diğeri de kimya dalında. Onlar da sonradan Batı’ya göç ettiler. Nobel ödüllü Yahudilerin sayısı ise 79.
İslam Konferansı Örgütü’ne üye 57 ülkenin araştırma ve geliştirmeye milli gelirlerinden ayırdıkları pay yüzde 0.81. Amerika’da araştırma geliştirmeye ayrılan pay bu rakamın üç katı, milli gelirin yüzde 2.9’u. İsrail ise milli gelirinin yüzde 4.5’ini bilimsel araştırma ve geliştirme harcamalarına ayırıyor.
8-13’üncü yüzyıllar arasında Avrupa Ortaçağ karanlığında çırpınırken, islam dünyası öğrenmeye para akıtıyordu. Tıp ve matematik bilimlerinin temelleri oluşturuluyor, ışık ve optiğin sırları çözülüyor, dünyanın çevresi İslam alimleri tarafından hesaplanıyordu.
Bilimde böylesine ilerleyen İslam dünyasının sonradan Batı’nın bu kadar gerisinde kalması inanılır gibi değil.
Neyse ki asırlardır süren uykudan kalkabilmek için Müslüman ülkelerde son yıllarda bir kıpırdanma görülüyor. İslam’ın bilimdeki altın çağlarını geri getirebilmek için Suudi Arabistan kralı 20 milyar dolar vererek 2009’da bir bilim ve teknoloji üniversitesi kurdurdu. Nobel ödüllü yabancı bilim adamlarının araştırma departmanlarını yönettiği bu üniversitenin Cambridge ve Oxford’la da anlaşması var. Katar ise Ar-Ge harcamalarını milli gelirinin yüzde 0.8’inden yüzde 2’sine çıkarma kararı aldı.
Ve Türkiye... Müslüman ülkeler arasında Ar-Ge’ye kaynak ayırışını en hızlandıran ülkelerden biri olan Türkiye, 2005-2010 arasında bu alandaki harcamalarını her yıl yüzde 10 artırdı. Türkiye özellikle mühendislik bilimlerinde yaptığı araştırmalarıyla dikkat çekiyor.
Beşinci İzmir İktisat Kongresi’yle ilgili yapılan hazırlıkları izlerken aklıma sürekli biraz önce sözünü ettiğim istatistikler geldi.

Yazının Devamını Oku

EXPO’da karne zamanı

12 Şubat 2013

EXPO 2020 adaylığımız için rapor hazırlayacak BIE (Uluslararası Sergiler Bürosu) heyeti bu hafta boyunca İzmir ve Ankara’da incelemelerini sürdürecek. Heyet, İzmir’in bu dev organizasyonun altından kalkabilme potansiyelini anlayabilmek için çeşitli kişi ve kurumlarla görüşecek, çok sayıda soru yöneltecek.
Bu görüşmelerde yer seçiminden devletin bu işe ne kadar sahip çıktığını anlamaya kadar birçok sorunun cevabı aranacak. Örneğin, 2020’de yapılacak bu dev organizasyonunun o zamana kadar olası bir hükümet değişikliğinden etkilenip etkilenmeyeceğini anlamak için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile de 14 Şubat’ta Ankara’da bir görüşme yapılacaktı. Ama Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı gezisi nedeniyle bu görüşmenin yapılamayacağını öğrendik. Bu görüşmelerde 40 milyon kişinin ziyaret edeceği fuara gelecek insanların güvenliğinden ulaşım ve yasal düzenlemelere kadar her konu ayrı ayrı masaya yatırılacak.
BIE heyeti daha sonra ellerindeki kriterlere göre notlar vererek İzmir’in artı ve eksi yönlerini ortaya koyan bir rapor hazırlayıp oy kullanacak ülkelerin delegelerine dağıtacak. O nedenle bu raporda İzmir için yazılacak her söz çok önemli olacak. Özellikle Ankara’daki görüşmelerden heyetin edineceği izlenimler raporun omurgalarından birini oluşturacak. Örneğin, 2015 adaylığında heyet üyeleri Ankara ziyaretlerinde İzmir’in teması ‘sağlık’ olmasına rağmen eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la görüşememiş ve daha sonra bu konudaki sıkıntılarını dile getirmişlerdi.
İzmir’in EXPO yarışındaki önemli köşe taşlarından biri olan BIE heyetinin ziyareti dileriz olumlu geçer. İzmir’e karşı EXPO 2015 yarışını kazanan Milano’nun eski Belediye Başkanı Moratti bir söyleşisinde BIE heyeti ve delegelerin oylama öncesi İzmir’den ve Türkiye’den çok olumlu etkilenmiş bir şekilde döndüklerini söylemişti.
Moratti morallerinin bozulmasına rağmen son dakikaya kadar yarışı bırakmadıklarını belirtti. Sonunda da kazanan onlar oldu.
Bir önceki yarış İzmir için büyük bir deneyimdi. Zaten İzmir’in Ekaterinburg, Dubai, Sao Paolo gibi güçlü rakiplere karşı en büyük avantaj da bu değil mi?

Yazının Devamını Oku

Kümesteki kazların isyanı

6 Şubat 2013

EKONOMİSİNİN yüzde 40’ı kayıt dışı olan Türkiye’de vergi, sigorta gibi resmi kurumlarda kaydı olanlara “kümesteki kazlar” denir. Kayıt dışının en az olduğu yerlerin başında gelen İzmir için de “kazlar şehri” deyip kıs kıs gülenler çoktur.
Her işini yasalara uygun yapanlara “kümesteki kazlar” denmesinin nedeni her an devletin elinin altında bulunmalarıdır. Kayıt altına girmiş bu mükelleflerin üzerine devlet her fırsatta vergi salar, 1 liralık vergi borcu için yerin altına girse bulup çıkarır.
Bir süre önce İzmirli bir tekstilci anlatmıştı, İstanbul’da öyle işyerleri varmış ki sadece geceleri çalışıyormuş. Gündüzleri hiçbir hayat belirtisi olmayan bu atölyelerde akşamları vergi memuru ve diğer denetçiler sokaklardan çekildikleri zaman mesai başlayıp sabaha kadar üretim devam ediyormuş.
Ama bunları göremeyen devlet, yakın bir zamanda İzmir’de birçok kapanmış şirket sahibinden 10 yıl önceden kalmış 5-10 liralık vergi borcu küsuratlarını topladı. Hem de belki de aylarca mesai harcayıp tek tek iz sürüp yeni adreslerini bularak. Ekonomisinin yüzde 40’ı kayıt dışı olan bir ülkede gerçekten büyük bir başarı.
Yine de birileri “kaz” dese de işini kurallara uygun yapan düzgün vergi mükelleflerinin artık sabırlarının taştığı görülüyor. Yeni hazırlanan gelir vergisi kanun taslağıyla ilgili görüşlerini açıklarken Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Bülent Akgerman, mevcut düzene isyan etmiş. Akgerman, “Umut ederiz bu defa Türkiye’deki kayıt dışılığı azaltacak, kayıtlı mükellefleri ise teşvik edecek bir yapıda hayata geçirilir. Yapılacak vergi düzenlemesi öncelikle ülkemizde yüzde 40’lar seviyesinde olduğu tahmin edilen kayıt dışı ekonomiyi hedeflemeli. Gelir İdaresi kolayı değil zoru seçerek kayıt dışı ekonomi ile mücadelede doğru bir vergilendirme stratejisini hayata geçirebilmeli” demiş.
Doğru söylemiş sayın Akgerman. Ama ben kendi payıma bir sonraki genel seçimlerden önce kayıt dışına ciddi darbeler indirecek girişimler yasalaşsa bile kağıt üzerinde kalacağına inanıyorum. Kayıt dışındakileri kümese sokmaya çalışmak ciddi miktarlarda oy kaybını göze almak demektir. Cumhurbaşkanlığı, yerel seçimler belki de anayasa değişikliği ve başkanlık seçimleri arefesinde iktidarın kolayca cesaret edebileceği bir konu olacağına inanmıyorum.
Aslında yolsuzluk ve kayıt dışını ortadan kaldırmanın en pratik yollarından biri nakit para kullanımını kaldırmak. Microsoft Başkanı Bill Gates ile eşi Melinda’nın kurdukları vakıf, yolsuzlukların azaltılması için kurulan “Nakit paradan daha iyidir” adlı grubu destekliyor. Şeffaflık, güvenlik, banka desteklerinden yararlanma, maliyetleri düşürme gibi pek çok nedenden dolayı kredi kartının kullanımı yolsuzlukla mücadele için teşvik ediliyor.

Yazının Devamını Oku

Atlas bebek büyüdüğünde

5 Şubat 2013

BEN dünyaya geldiğimde Türkiye’nin nüfusu 24 milyon 540 bin imiş. Atlas bebek pembe yanakları, muzipçe kıvrılmış dudakları, uykudan yumuk yumuk gözleriyle dünyaya gelip, “Artık ben de varım” dediği hafta Türkiye’nin nüfusu 75 milyon 811 bin kişiydi.
Benim dünyaya geldiğim 11 Temmuz 1956 Çarşamba günü Hürriyet Gazetesi’nin birinci sayfasındaki manşet haberin başlığı şöyleymiş:
“İhtiyaç maddeleri fiyatındaki indirme.”
Haberin alt başlıklarında ise, “Sümerbank mamullerinde yüzde 10 tenzilat yapıldı. Kereste fiyatları indiriliyor. Nakliyat ücretlerinde yapılacak indirim ile sebze meyve fiyatlarında da esaslı düşme temin edilecek. İstifçilik yapma tamamen önlenecek” diye yazıyormuş.
Aynı gün Hürriyet’in birinci sayfadaki diğer haberlerin başlıkları ise şöyleymiş:

* Nixon Ankara’da 12 saat kalışı sırasında Amerikan yardımı işini de görüştü. Başkan yardımcısına Kıbrıs meselesi de izah edildi.

Yazının Devamını Oku

AVM’de tatil

30 Ocak 2013

PAZARTESİ günü bir alışveriş merkezine yolum düştü. Hafta başı olmasına rağmen aracı park edecek yer bulmakta zorlanınca şaşırdım. “Yeni bir indirim dönemi başlamış olmalı” diye düşünerek yürürken ortalıktaki çocuk bolluğunu görünce sömestr tatilinin başladığı aklıma geldi. Sonra hangi köşeye gitsem mağazalarda, restoranlarda kızlı-erkekli sevimli öğrenciler karşıma çıkmaya başladı. Anneleri ellerinden tutmuş gezmek için alışveriş merkezine getirmişti.
Sömestr tatilinde tabii ki herkes kayak yapmaya gidemez. Ama alışveriş merkezlerinde zaman öldürmek de bana garip geldi. Birkaç küçük lunapark tipi oyuncak ve sinema dışında çocuklar ve gençler için hem eğlendirici hem de cazip bir şeylerin alışveriş merkezlerinde olduğunu sanmıyorum. Halbuki çocukların iki haftalarını eğlenerek değerlendirebilecekleri spordan sanata sömestr tatiline özgü etki etkinlikler olmalı. Belki yapan yerel yönetimler vardır ama onlar da yetersiz ya da yeterince cazip olmasa gerek. Yoksa, bu kadar çok çocuk tatillerini AVM’lerde geçirmek zorunda kalmazdı.

Uzayın keşfine İzmir’den başlayın

İNSANLARI diğer canlılardan ayıran en önemli genlerden biri DRD4. Bilim adamları araştırmalarında insanların sadece yüzde 20’sinde bulunan DRD4-7R adlı genin merak ve yerinde duramamaya neden olduğunu tespit etmişler. 7R adlı gene sahip insanların daha fazla risk almaya, yeni yerler, fikirler, yiyecekler, ilişkiler, hatta uyuşturcu ve seks olasılıklarını keşfetmeye, maceraya meraklı oldukları çok sayıda araştırma sonucu belirlenmiş.
Tarih boyunca önce ekonomik nedenlerle yeni kaynak arayışları için kıtaları keşfeden insanoğlu, şimdi de uzayın keşfinde önemli adımlar atıyor. Nükleer yakıtlı uzay gemileri ile dünyadan binlerce ışık yılı uzaklıktaki yıldızları sadece 10 yıl uzaklığa indirebilecek çalışmalar hızlandırılıyormuş.
Bundan birkaç yıl önce İzmir’de Ege Serbest Bölgesi’ndeki (ESBAŞ) dünyada sadece birkaç ülkede bulunan Uzay Kampı’nda, uzaya giden dört astronotla tanışmıştım. Çok keyifle yaptığımız sohbet sırasında, “Uzayda başka canlılar olduğunu düşünüyor musunuz?” diye sorduğumda, “Büyük olasılıkla vardır. Her şey bizim uzaya gönderdiğimiz ya da onların bize gönderdiği sinyallerin bir gün karşılaşmasıyla ortaya çıkacak” demişlerdi.
İran’ın bile uzaya maymun gönderdiği günümüz dünyasında uzaya yönelik araştırmaların önümüzdeki 10 yıl içerisinde iyice hızlanacağı tahmin ediliyor. İzmir’deki Uzay Kampı, aslında geleceğin nesillerinin ilk uzay eğitimlerini alıp yeni keşiflere merak salmaları için bulunmaz bir nimet. Uzaya fırlatılan gemilerin birebir kopyasının bulunduğu, uzay yürüyüşleri eğitiminden gökyüzünü inceleme derslerine kadar onlarca çeşit eğitim bu kampta veriliyor. Zaten çocukluklarında bu kampta eğitim alıp şimdi üniversite eğitimi ve iş hayatlarında çok başarılı olan birçok genç, Uzay Kampı’nda aldıkları eğitimin araştırıcı kimliklerinin gelişimine olan katkısından söz ediyor.

Yazının Devamını Oku

One minute

29 Ocak 2013

İsviçre Alpler’in ünlü kayak merkezi Davos’ta her yıl düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu adeta bir insan fuarı. Dünyanın en ünlü siyasetçileri, bürokratları, şirket sahipleri, üst düzey yöneticileri ya da müzik ve sinema sanatçılarının bu fuarda yaptıkları açıklamalar, taşıdıkları kimlik nedeniyle çok önemli. Bir anda dünyanın ilgisi bu yıl olduğu gibi “Ben bakireyim” diyerek kürsüye gelen Güney Afrika doğumlu ünlü sinema yıldızı Charlize Theron konuşmasıyla Afrika’daki AIDS’le mücadele konusuna çekilebiliyor.
Başbakan Erdoğan’ın ‘One Minute’ çıkışı da Filistin’deki insanlık dramını Davos tarihinde unutulmayacak bir şekilde gözler önüne sermişti.
Bu yıl Davos’ta Türkiye’yi ve İzmir’i de yakından ilgilendiren bazı olaylar olduğunu basından izledik. Öncelikle EXPO 2020’de İzmir’in rakibi Yekaterinburg için Ruslar’ın Davos’ta Başbakanları Medvedev’le birlikte yoğun bir lobi çalışması yaptığını öğrendik. EXPO 2020 adaylıklarını anlatan bir basın toplantısı düzenlenip Rus hükümetinin Yekaterinburg’un arkasında olduğu duyurulmuş.
Bu önemli bir haber çünkü Rusların bu işe çok sıkı asıldıklarının çarpıcı bir göstergesi. Bugüne kadar en fazla Dubai iddiasını ortaya koyuyor, diğer rakiplerden pek ses çıkmıyordu. O nedenle, binlerce karar verenin bir araya geldiği Davos’ta bir anda ortaya çıkıp EXPO 2020 desteği isteyen Rusları yakın takibe almak gerek.
Aslında anlaşıldığın kadarıyla Davos’ta Türkiye de boş durmamış. Ama İzmir değil, İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunları Adaylık Komitesi Başkanı Hasan Arat bir hayli aktifmiş. Geçmişte Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı ve Uluslararası Giyim Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi olduğu yıllardan tanıdığım Hasan Arat elinde torba herkesin göğsüne İstanbul’un adaylığını destekleyen rozetler takıyormuş. Davos’ta bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan lobi çalışmaları için destek istemiş.
İstanbul’a 2020 Olimpiyat Oyunları’nı kazandırmaya çalışan kurumun başkanı olan Hasan Arat bir bürokrat değil. Zaten Davos’a da kendi şirketini temsilen gitmiş. Ama yıllarca sivil toplum örgütlerinde çalışmış olmanın verdiği rahatlık ve özgüvenle, Davos’ta, İstanbul’un Olimpiyat adaylığı için rahatça kulis çalışmalarında bulunabilmiş.

Yazının Devamını Oku

İzmir’in geleceği kurtulacak

23 Ocak 2013

Körfez’de yüzme oy getirir mi bilinmez ama İzmir’in geleceği kurtulacak

DÜNYA tarihinde bugüne kadar yapılan en büyük buluşlardan birinin ‘tuvalet’ olduğu İngiliz The Economist dergisinin kapak konusuydu birkaç hafta önce. Gerekçe olarak da, “Eğer insanoğlu evlerine tuvalet yapmayı akıl edip atıklarını tazyikli sularla dışarı atamasaydı, bugün hala koleranın, dizanterinin, tifüsün, vebanın hüküm sürdüğü Ortaçağ karanlığında kalacaktı” deniyor. O nedenle, tuvaletin icadının mucizevi ilaçlar olan antibiyotiklerden bile önemli olduğu yorumu yapılıyor.
Temizlik insanlığın gelişimindeki anahtar kelimelerden biri. Aynı zamanda kültürel bir birikim olan temizlik konusunda İzmir benim çocukluk ve gençlik yıllarımda Türkiye’ye örnek gösterilen bir kentti. Daha sonra güzelim Körfez pis kokusuyla ün yaptı, İzmir denince kokan bir şehir akıllara geldi. Şehir halkının kültürel olarak temizliğe verdiği önemi bile Körfez’in kokusu bastırdı.
Neyse ki İzmir’i yöneten birçok başkan oy kaybetme pahasına yerin altına, kanalizasyon sistemine yatırım yapıp Körfez’i kokudan kurtardı. “Oy kaybetme pahasına”, çünkü altyapı yatırımları gözle görülmediği için belediyelerin ya da hükümetlerin ne kadar iş yaptığını pek göstermez. Biraz çiçek, park, bahçe yapanların çok daha fazla iş yaptığını söyleyenlerin sayısı hayli fazladır. Ne zaman ki kanalizasyonlar patlar, sular kesilir o zaman altyapı yerine çiçek, böceğe yatırım yapanların foyası ortaya çıkar.
Pis atıklardan temizlenen Körfez şimdi de nehirlerle gelen taş ve topraklarla biriken çamurdan kurtulmayı bekliyor. Başkan Aziz Kocaoğlu yüzülebilir Körfez hayalinden söz ederken aslında İzmir’in birkaç yüz yıllık geleceğini kurtarmaktan söz ediyor. Daha önce bu köşede söz etmiştik. Bir zamanlar Efes ve Teos,  İzmir’den bile büyük en önemli liman kentleriydi. Ama nehirler limanlarını doldurdu ve bugün onlar birer antik kent. İzmir ise Körfez içinde değişik noktalara da olsa limanlar kurarak denizci şehir kimliğini hiçbir zaman kaybetmediğinden 8 bin yıldan beri ayakta kalmayı başardı. O nedenle Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Demiryolları’nın ortak olarak Körfez’i temizleyip derinleştirmek için hayata geçireceklerini açıkladıkları proje çok önemli.
Türk denizcilik sektörünün en büyüğü ve dünyanın 33’üncü en büyük denizlicilik şirketi olan Arkas’ın Başkanı Lucien Arkas geçen hafta yaptığı bir konuşmada, “Körfez derinleştirilirse bu potansiyeliyle İzmir’i hiç kimse tutamaz” diyordu.

Yazının Devamını Oku