Selim Türsen

Erken seçim olsa ne olur?

11 Haziran 2015

İktidar partisi cephesinden sızdırılan ilk haberler hükümeti bırakmayıp ülkeyi erken seçime götürme yönünde. Hatta tarih olarak 20 Kasım bile telaffuz ediliyor. Ancak bu haberleri sızdıranların AKP’nin Erdoğan’a yakın kanadı olduğu anlaşılıyor. Her ne pahasına olursa olsun Başkanlık diye diretecek olan Erdoğan’ın erken seçim istediği kulis bilgilerinden anlaşılıyor.
Ancak bütün AKP’liler erken seçim istiyor mu belli değil. Erken seçim olursa bugünkünden ne kadar farklı bir tablo ortaya çıkar orası da şüpheli. Hürriyet’te yayımlanan araştırma sonuçlarına göre AKP’ye oy veren seçmenlerin yüzde 29’u lider için, yani Erdoğan için partiye oy vermiş. Hizmet için oy verenlerin oranı yüzde 80. Demek ki Erdoğan’ı küstürme pahasına AKP içinde olabilecek bazı gelişmeler partide oy kaybına neden olsa bile, akıllı bir politika ile içinden çıkılamayacak bir durum yok ortada. Aksine Erdoğan nedeniyle AKP’ye oy vermeyenlerin de oyunu alma şansı var. Zaten Erdoğan’ın küstürme senaryosunda erken seçim olasılığı rafa kalkacağından, yeni bir genel seçime kadar “Erdoğan için AKP’ye oy verdim” diyen yüzde 29’u kazanmak için de hayli vakit olacak.
Bir başka önemli nokta ise, neredeyse üçte ikisi yenilenmiş olan AKP’nin çiçeği burnunda milletvekillerinin erken seçim fikrine hiç sıcak bakmayacakları. Bu durum bile erken seçimde AKP için oy kaybı ihtimalini doğurabilir. Bu seçimde yüzde 10 düşen AKP’nin bir erken seçim durumunda daha da düşmeyeceğini kimse garanti edemez.

HDP barajın altında kalmaz
Erken seçim olasılığında HDP’ye giden emanet oyların CHP’ye döneceği ve bunun sonucunda Demirtaş’ın partinin baraj altında kalacağı gibi senaryolar üretiliyor. Bugün Erdoğan’a başkanlık yolu açılmasın, diktatörlük olacak endişesiyle HDP’ye oy verenlerin üç dört ay sonra yapılacak bir erken seçimde düşüncelerinin değişmesini beklemek hayli saflık olur. Aksine diktatörlük olasılığına karşı daha da kenetlenmiş bir seçmen kitlesi AKP’nin karşısına çıkar.
Bundan sonra AKP için aklın yolu, Erdoğan’a teşekkür ederek ihtiraslarından arınmış dünyadaki bütün Cumhurbaşkanları gibi tarafsız bir şekilde Saray’ın da oturmaya ikna etmek olmalı. Ondan sonra MHP ile de koalisyon olur CHP ile de. Yıllardır hükümet etmeye alışmış AKP’nin kolay, kolay iktidarı bırakmak istemeyeceği düşünüldüğünde aklın yolu bunu gerektiriyor.

Yazının Devamını Oku

Öyle bir seçime gidiyoruz ki

27 Mayıs 2015

Selçuk’ta bir butik otel sahibi “Bu yıl Avrupa ve Amerika’dan gelen turistlerde gözle görülür bir düşüş var. Işid’in yaptıkları bütün bölgeyi korkulu hale getirdi. Japonya’dan, Çin’den gelenler çok ilgili değil ama Avrupalılar, Amerikalılar çok korkuyor ” diyerek turizmdeki tehlikeye işaret etti. Sonra endişeli bir şekilde sözlerine devam etti:
“ Bir Alman misafirimizle sohbet ettik. Beş yıl öncesine kadar Avrupalıların Türkiye’yi diğer İslam ve Ortadoğu ülkelerinden farklı gördüklerinden huzur içinde gelip gittiklerini söyledi. Ama şimdi öyle değilmiş. Giderek muhafazakarlaşan bir Türkiye, IŞID gibi radikal islam gruplarının sınırlarımızdan rahatça girip çıktıkları, hatta silah desteği aldıkları haberleri korku yaratmış. “ dedi. Anlaşılan o ki insanlar tatillerinde macera aramak istemedikleri için Türkiye’yi listelerinden çıkarmaya başlamış.
Türk ekonomisinin çarklarının dönmesi için her yıl tatile gelen 35 milyon turistin bıraktığı 30 milyar dolardan fazla dövize büyük ihtiyacı var. Hatalı dış politikalarla Ortadoğu bataklığına doğru kayma ve Türkiye’nin dışarıda hızla muhafazakarlaşan bir islam devleti oluyor görüntüsü yaratmasının faturası çok ağır olabilir.


Yeni bir tarih yazılabilir
Daha da kritik olanı seçimlerden sonra ortaya çıkacak olan tablo. Başkanlık sistemi kurma uğruna yüzde 10 barajının indirilmemesi sonucu HDP Meclis dışında kalabilir. Anketler hala HDP’nin oy oranının yüzde 9 ile 10 arasında gidip geldiğini gösteriyor. Yaklaşık 300 bin oy ile HDP’nin kaderinin belli olacağı hesap ediliyor. Bu oylarla ya baraj geçilerek Başkanlık sisteminin önünü tıkanacak ve koalisyon dahil yeni bir dönem başlayacak. Ya da Başkanlık sistemiyle çok daha yetkilerle donanmış bir AKP iktidarının devamı söz konusu olacak.
Ancak asıl sıkıntı HDP’nin temsil ettiği kitlenin Parlamento’da temsil edilmemesi durumunda ortaya çıkacak. HDP’yi destekleyen şahin gruplar bu durumu fırsat bilip gerginlik çıkararak barış ortamını bozmak isteyebilir. Bu durumda çıkacak kaostan en başta turizm olumsuz etkilenecek. Turizmdeki sıkıntının ekonomideki bütün sektörleri olumsuz etkilemesi ise kaçınılmaz olacak.

Yazının Devamını Oku

27.5 yıllık asgari ücrete, bir Mercedes

21 Mayıs 2015

“Diyanet İşleri Başkanı’na bir Mercedes araba hikayesi tutturmaya çalıştılar. 1 milyon dediler arabanın bedeli 330 bin lira. Bugün Mercedes’e binmek lüks olmadan çıkmış. O adamların hepsinin altında Mercedes var. Kendi yavrularını yurt dışında okutuyorlar, gelip bize çakıyorlar.”
Cumhurbaşkanı’nın Samsun’daki toplu açılış mitingini göz ucuyla izlerken yukarıdaki sözleri duyunca Mercedes sahibi olanlar adına üzüldüm. Öyle ya, insanlar lüks diye ortalama otomobillerin en az 5 ile 6 katı para ödeyip Mercedes almışlar, vergilerini en lüks kategorisinden ödemişler ama devletin en üst makamı bu araçların lüks olmadığını ilan ediyor. Almanya’daki Mercedes yönetiminin, otomobillerinin lüks olmadığının açıklanmasıyla yaşadığı hayal kırıklığını ise düşünmek bile istemiyorum.
Ama, Türkiye’deki 12 milyon asgari ücretle çalışan insanın Mercedes’in fiyatının 330 bin lira olduğunu duyunca akıllarından neler geçtiğini çok merak ediyorum. Halen 949 lira net ücret alan asgari ücretle çalışanların eline önümüzdeki Temmuz ayından itibaren net 1.000 TL geçecek. Yani lüks otomobil sayılmayan bir Mercedes sahibi olabilmeleri için yemeden içmeden tam 330 ay, bir başka hesapla 27.5 yıl çalışmaları gerekecek.

12 milyon asgari ücreti
Haziran ayında 12 milyon asgari ücretli sandık başına gittiğinde Mercedes’in 330 bin liralık fiyatını küçümseyen Cumhurbaşkanı ile “Asgari ücret 1500 TL olursa Türkiye’de bir çok şirket batar “ diyen Başbakan Davutoğlu’nun sözlerini büyük bir ihtimalle akıllarına getirmeyecekler. Devletin olanaklarıyla asgari ücretle bir yerlere başlarını sokabilenler için zaten oyun rengi belli. Kömür, makarna, yeşil kart gibi yardımlar alanların ki de belli.
Ancak iktidar partisi, sayıları hızla artan genç ve orta yaşlı işsizlerden, yüzde 10’a yaklaşan enflasyon nedeniyle maaşları mum gibi eriyen emeklilerden, dünyanın en pahalı etiyle , sütüyle mutfaktaki tencereyi kaynatmaya çalışan ev hanımlarından korksun. Bu yazı yazıldığı sırada CHP her yıl 1 milyon kişiye iş imkanı sağlayacak ‘Yüz Yılın Projesi’ni henüz açıklamamıştı. Eğer inandırıcı ve iyi anlatabilen bir proje olursa kararsız oyları önemli ölçüde etkileyebilir. Şu anda insanların en fazla ihtiyaç duydukları şey umut. Ne demiş şair “Umut fakirin ekmeği. Ye, Memet, ye.”

Yazının Devamını Oku

Başkanın zarları

13 Mayıs 2015

Geçtiğimiz Pazar sabahı Urla’ meydanındaki bir dükkanda sıra beklerken gözüm hemen karşıda Belediye’nin önündeki Urit Cafe’ye takıldı. Tanıdık bir yüz tek masadan masaya dolaşıyor hem sohbet ediyor hem de bir şeyler ikram ediyordu. Başkan Kocaoğlu idi bu tanıdık yüz. Ama etrafında ne bir zabıta memuru, ne bir belediye görevlisi ne korumalar ordusu vardı. Yurdum insanı olarak kahveye gelmiş hem vatandaşlarla sohbet ediyor hem de birazdan arkadaşlarıyla oturacağı tavla partisine hazırlanıyordu.


Merhaba demek için yanına gittiğimde beni bir masaya oturttu, kendisi ayakta sohbete başladık. Önce ben Urla’nın tarihi Malgaca pazarında eskiden otomobillerle dolu çirkin görüntülerin yerini sempatik kahve ve yerel lokantaların almaya başlamasından duyduğum memnuniyeti dile getirdim. “Dur bakalım daha çok şeyler göreceksin, Yarımada’da çok güzel şeyler olacak” dedi.


“ Mesela? “ diye sorduğumda Belediye olarak Yarımada’daki köylerde arıcılığı geliştirmek için hazırladıkları bir projeden söz etti. Köylüye hibe olarak kovan, petek vererek arıcılık ve bal üretimi teşvik edilecekmiş. Daha sonra kooperatifler aracılığıyla bunlar pazarlanacakmış. Ayrıca bölgedeki ürünlerin korunması için soğuk hava depoları kurulacakmış.


Başkanın bu sözleri benim aklıma ‘agro turizmi’ getirdi., Türkiye’nin en önemli tarımsal merkezlerinden biri olan İzmir’de Urla, Seferihisar, Karaburun, Çeşme’yi kapsayan Yarımada bölgesi ‘agro turizm’ denilen tarım ve turizmin bir araya getirildiği özel bi turizm türü için ideal bir yer. Bununla ilgili projeler hazırlanıyordu, şimdi sıra uygulamaya gelmiş olmalı.


Yazının Devamını Oku

Domatesin çekirdeği

8 Mayıs 2015

Bir öğrenci “Güzelbahçe’de markete gittim, domates 6 liraydı. Var mı böyle bir şey” diye sızlandı. Sonra o gün açıklanan enflasyon oranlarının ardındaki gizli detayları konuşmaya başladık. Örneğin patatesin fiyatı son dört ayda yüzde 80 artmış. Geçen ay kadın ceketine yüzde 32 zam gelmiş. Bir başka ülkede hükümetleri devirecek bu zamlar Nisan ayında yağmur gibi yağmış, ama yarabbi şükürden başka tepki gelmemiş.
Biraz da bölgelere baktık. İzmir Nisan ayında yüzde 1.71 enflasyonla fiyatların en hızlı arttığı illerden biri olmuş. Neyse ki enflasyon Aydın, Denizli, Muğla bölgesinde yüzde 1.15, Manisa, Afyon, Kütahya ve Uşak bölgesinde ise yüzde 1’in bile altında 0.96 çıkmış da yakınlarda kaçabilecek bir yerler olmuş.

Enflasyon hırsızdır
Doların inip , çıkmasını, borsanın çakılmasını doğrudan cebine dokunmadığı için sokaktaki insan umursamayabilir. Ama, enflasyon hırsızlığa başlayıp gıda fiyatlarıyla insanların cüzdanlarındaki parayı çalmaya başlayınca korkmak gerek. Son açıklanan rakamlara göre işlenmemiş gıda maddelerinde yıllık enflasyon yüzde 19’a dayanmış. Maşlarının önemli bir bölümünü mutfak masraflarına ayırmak zorunda kalan çalışanlar, emekliler için bu vahim bir durum. Maaşlarına yüzde 5 – 6 ortalama enflasyon kadar zam almışlar ama gıda maddeleri enflasyonu neredeyse dört kat daha fazla artarak eldeki, avuçtakini alıp götürmüş. Bu hırsızlığa can dayanmaz. .
Fiyatlardaki tırmanışa rağmen toplumdaki tepkisizliği ben fırtınadan önceki sessizliğe benzetiyorum. Seçim sandıkları çok şeye gebe görünüyor. Haziranın 7’sinden sonra Türkiye tek parti devrinin kapanıp AKP’li ya da AKP’siz çok sürpriz koalisyon hükümetleriyle karşılaşabilir.



Yazının Devamını Oku

File de ‘BAL’landı, İzmir de

29 Nisan 2015


Güzel bir şeyler duymaya ne kadar hasretmişiz. Geçen hafta sonu ve bu hafta başı gazetelerin Ege eklerinden neşe, sevinç, coşku fışkırıyordu. Bir yanda Göztepe’nin futbolda şampiyonluk sevinci , diğer yanda Arkas’ın voleybolda Galatasaray’ı 3- 0 yenerek İzmir’e getirdiği Türkiye şampiyonluğu.
Aslında İzmir’de sevinç Cuma günü başlamıştı. Türkiye’de ilk kez bir devlet okulu voleybolda 1. Lig’e çıkmayı başarıp devlerle mücadele etmeye hak kazanmıştı. Bornova Anadolu Lisesi (BAL) voleybol takımından söz ediyorum. Arkas’ın şampiyonluk kupasını getireceği 1.Lig’de artık İzmir’li bir takım daha var. BAL Voleybol takımı.
Cumartesi akşamı ilk mezunlardan en gençlerimize kadar BAL’lılar olarak şampiyonluğu kutlarken sadece 11 yılda gelinen bu noktanın hikayesi dilden dile dolaşıyordu. Her şey BAL BAL Eğitim Vakfı’nın bir spor kulübü kurma kararıyla başlıyor. Kulüp, okulun tarihinde her zaman özel bir yeri olan voleybol geleneğini devam ettirip profesyonel bir takım kuruyor. Mezunların desteğiyle BAL Voleybol takımı adım, adım yükselmeye başlıyor. Bazen maddi nedenlerle çok sıkıntılar çekiliyor ama her defasında abilerin desteğiyle sorunlar aşılıyor. Emeklilik maaşlarını tamamını kulübe bağışlayanlar bile oluyor.
Ve geliyoruz bu yıla. Eski mezunlardan birininsahibi olduğu ChokOliva’nın tek sponsor olmasıyla BAL Spor ChokOliva adını alan takım bu yıl ki maç seyahat, konaklama vd. harcamaların yükünden kurtuluyor. Ama en önemlisi bu yılın Türkiye şampiyonu Arkas’ın alt yapıdan yetiştirdiği genç oyuncularının bir bölümünü BAL Spor’a kiralıyor. Bu önemli işbirliğinin oluşmasında BAL Spor Başkanı Ersan Odaman’ın büyük emeği geçiyor. Böylece BAL Spor’un tecrübeli oyuncularıyla Arkas’ın gençlerinden oluşan ekip harikalar yaratıyor. Sonuç ortada Türkiye’de bir ilk yine İzmir’de başarılıyor ve bir devlet okulunun takımı 1. Lig’e çıkıyor.

Bu takımın kıymeti bilinsin
1.Lig demek reklam demek. Televizyon yayınlarından gelir demek. Ama aynı zamanda Arkas, Fenerbahçe, Galatasaray gibi filelerin devleriyle mücadele edebilmek için daha da güçlendirilmiş bir takım oluşturulması demek. Günümüzde reklamın en etkili araçlarından biri olan sponsorluk bunun için önemli.

Yazının Devamını Oku

AKP’li de, CHP’li de özgürce oy kullanamayacak

23 Nisan 2015

Hiç çekinmeden “Türkiye tarihinde böyle talan görmedi” diyormuş İzmir’deki en eski AKP’lilerden biri. O konuştukça “Yerin kulağı var aman başına bir şey gelmesin. Bu arada bizim de başımız yanmasın” diyerek konuyu değiştirmeye çalışıyorlarmış komşuları ama nafile. Ankara’ya verip, veriştiren kişi Abdullah Gül, Babacan gibi AKP’lileri seviyormuş ve büyük bir özgüvenle lafını esirgemiyormuş.
Kuruluşundan beri AKP’ye en üst düzeyde destek verenlerin bile kafasının çok karışık olduğu bir seçime gidiyoruz. Ama oy verseler bir türlü, vermeseler bir türlü. Bir yandan bugünkü yönetime ve Başkanlık sistemi için diretenlere ders vermek istiyorlar, bunun da yolu iktidar partisinin oylarının ciddi bir şekilde düşmesi. Böylece seçimlerden sonra hesap sorulup, AKP’nin kendi içinde büyük bir değişime zorlanabileceği düşünülüyor.
Ama öte yandan “Ya iktidar elden giderse sonrası ne olur?” kaygısı zihinlerini kemiriyor. “Cumhurbaşkanı bile tehlikeyi gördü. Her gittiği yerde, koalisyon hükümetinin ülkeyi yoksulluğa, sefalete götüreceğini söylüyor. “ diyorlar. İktidarı muhaliflerden oluşacak bir koalisyon hükümetine kaptırmak demek AKP’liler için gerek özel, gerek iş hayatında yıllardır kurulan dengelerin alt üst olması, her an yeni hükümet yanlılarının hışmına uğrama ihtimalinin ortaya çıkması demek.
Yani tam bir “Kırk katır mı? Kırk satır mı?” durumu var.

CHP mi , HDP mi?
Gelelim muhalefet cephesine. CHP’nin iktidar olursa, ekonomi yönetimini Türkiye’yi 2001 krizinden çıkaran Kemal Derviş’e vereceğini açıklaması büyük bir güven verdi. Özellikle iş dünyası çok rahatladı. Geçmiş seçimlerde AKP’yi alternatifsiz gördüğü için mecburen oy verenler şimdi gönül rahatlığıyla CHP’ye oy verebilecek. “Zaten Türkiye’yi Avrupa Birliği’yle, ABD ile kavgalı hale düşüren dünyadan izole eden AKP yönetiminin ülkeyi bundan sonra nereye götüreceği belli değil. CHP ise Kemal Derviş gibi dünyada saygınlığı olan Türkiye’ye kredi akışını sağlayabilecek biriye çalışacak. Sadece bu bile oy vermeye yeter” diyorlar.
Ama zihinlerdeki o soru CHP’ye oy vereceklerin de aklını kemiriyor; “Ya HDP barajı geçemezse. Barajı geçemeyecek HDP’nin oyları AKP’ye geçtiğinde başkanlık sisteminin yolu açılırsa?”. Şu anda pek çok kişi bu açmazın içine sıkışıp kalmış durumda. HDP’yi sadece Selahattin Demirtaş’tan ibaret görmeyenler PKK’yı, İmralı’yı, Kandil’i düşündüklerinde oy verip kendi elleriyle yeni maceralara yol açacaklar endişesini taşıyorlar. Diğer yandan HDP barajı geçemezse neler olacağını da düşünmek bile istemiyorlar.

Yazının Devamını Oku

Akıllı telefonlar depremi önceden haber verecek

17 Nisan 2015


Hafta başında “Ege Denizi’nde 4.2 deprem” haberleri web sitelerinde boy göstermeye başladığında “Depremde erken uyarı için akıllı telefonlardan nasıl yararlanılacak?” konulu bir yazı okuyordum. Te Economist dergisi son bir araştırmadan edinilen bilgileri özetle şöyle veriyordu:
Depremde erken uyarı için umut veren çalışmanın esası, deprem esnasında ses dalgalarının, yıkıcı titreşimlerden daha hızlı yol almasına dayanıyor. Depremin merkezine olan uzaklığa göre yıkıcı titreşimler ses dalgalarından birkaç saniye veya birkaç dakika sonra geliyor.
Birkaç saniye önce alınan bir uyarı bile insanların masanın altı gibi daha güvenli noktalara sığınmalarını, yangınlara neden olan elektrik, doğal gaz gibi alt yapı sistemlerinin otomatik kapanmalarını, sağlık kuruluşlarının alarma geçmelerini sağlayacağından çalışmaya çok önem veriliyor.
Akıllı cep telefonlarının bu işteki rolü ise uydu bağlantıları sayesinde oluyor. Akıllı telefonlardaki GPS sensörleri kullanıcıların dünyada bulunduğu konumu çok az farkla saptayabiliyor. Büyük bir deprem anında cep telefonlarının pozisyonu değişeceği için GPS sensörleri aracılığıyla bu durum saptanacak. Örneğin depremin merkezine yakın bir bölgedeki insanların hepsinin cep telefonları aynı anda pozisyon değişikliği bildiriyorsa bu uyarı anında daha uzak bölgelerdeki kalabalık yerleşim bölgelerine iletilecek. Böylece saniyeler veya dakikalar içerisinde bazı önlemler otomatik olarak devreye girecek.

5.000 telefon yeterli

Yazının Devamını Oku