Unu azar azar ilave edip kulak memesinden daha yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.
Hamurun üzerini temiz bir bezle örtüp oda sıcaklığında 30-40 dakika kadar dinlendirin.
Dinlenen hamuru eşit büyüklükte beş adet parçaya (bezeye) ayrın. Bezeleri neredeyse hazır yufka kalınlığında ve büyüklüğünde açın. (En az 40 santim çapında olmalılar.)
Diğer taraftan, yağı bir tavada eritip ocaktan alın. Ilık hale gelen yağı yufkaların üzerine kaşıkla dökerek paylaştırın.
Yufkalardan birini tam ortadan ikiye bölüp uzun kenarından başlayarak rulo şeklinde sarın. Ruloyu kendi etrafında sararak gül şekli verin.
Oklava yardımıyla tekrar açarak 20 santim büyüklüğüne (tabak büyüklüğü) getirin. Bütün hamur parçalarına aynı işlemleri uygulayın. Bu şekilde 10 adet kete yapmış olacaksınız.
Keteleri pişirmeden önce buzdolabında ya da soğuk bir ortamda 20-30 dakika kadar bekletin.
Elbette ikisini birden seven de vardır ancak benim gördüğüm kadarıyla birini seven diğerine çoğunlukla katlanamıyor. Böyle hissetmekte haksız da sayılmazlar, çünkü sirke de en az limon kadar keskin bir tada ve kokuya sahip.
Ylk sirkenin, mahzende bir şişe şarap unutulmasıyla bulunduğunu biliyor muydunuz? Daha sonra keskin kokusunun birazcık da olsa azaltılabilmesi için elma gibi hoş kokulu meyvelerle de sirke yapılmaya başlanmış. Üstelik sirkenin faydaları saymakla bitmez.
Mesela, leke çıkarıcı olarak kullanılan sirke, kepek sorununa da iyi geliyor. Öksürüğü yumuşatmak için eşit miktarda balla karıştırılarak alındığındaysa mucize etkisi gösteriyor.
Sirke bu açıdan bakıldığında bir ilaç gibi görünse de, ben hâlâ domates, salatalık ve soğandan ibaret bir salatayı adeta bir lezzet kervanına dönüştüren sirkeyi, en çok salatalarda sevenlerdenim.
Yoğurtlu turunç tatlısı
Şerbeti için; tozşeker, su, turunç ya da portakal suyunu tencereye koyun. Kısık ateşte kaynatın. Kaynadıktan 5 dakika sonra soğumaya bırakın. Yumurtaları derin bir kaba kırın. Tozşekeri ekleyip mikserle 5 dakika kadar çırpın. Sıvıyağ ve yoğurdu ekleyip 2 dakika daha çırpın.
Un, irmik, kabartma tozu ve vanilyayı ilave edip 2-3 dakika daha, tüm malzemeler iyice karışıncaya kadar çırpın. Hamuru yağlanmış orta boy bir borcama aktarın ve 180 dereceye ayarladığınız fırında en az 40 dakika çırpın.
İnsanoğlu gerektiğinde yemeksiz kalabilir. Susuz bir yaşam sürmekse gerçekten imkansızdır. Atalarımız da suyun ne kadar vazgeçilmez olduğunun bilincindelermiş elbette. Bunun için su sofralarının vazgeçilmezlerinden biri olmuş ve suya ayrı bir saygı göstermişler.
Günümüzde su içme şekline bu denli özen gösterilmiyor, yine de biz Türkler “Su içerken yılan bile dokunmaz” diyecek kadar değer veriyoruz suya ve onu içene.
İrmikli un kurabiyesi
Oda sıcaklığında yumuşamış yağı, pudraşekerini, irmik ve mahlebi derin bir kaba koyun. Bir taraftan yoğururken, bir taraftan da unu azar azar ilave etmeye başlayın. Un kurabiyesinin uzun süre yoğrulması gerekir. Önce parçalanır, yoğurdukça toplanır ve kıvama gelir.
Kulak memesi kıvamında ve ele yapışmayan bir hamur elde etmelisiniz. Hamuru toplayın. Fırın tepsisine fırın kağıdı serin. (un kurabiyesi pişirilecek tepsi yağlanmaz) Hamurdan küçük parçalar koparıp parçaları ister yuvarlayın, ister kurabiye kalıplarıyla şekillendirin. Ya da 2 parmak kalınlığında uzun yuvarlak parçalar yapıp parçaları beş santim uzunluğunda dilimleyin.
Kurabiyeleri önceden ısıtıp 160 dereceye ve alt-üst konuma ayarladığınız fırında üzerleri beyaz kalacak şekilde, en fazla 20-22 dakika pişirip çıkarın.
Fırından çıkardığınız kurabiyelerin sıcakken yumuşak olduğunu göreceksiniz. Un kurabiyesi kendi sıcaklığıyla pişmeye devam eder. Soğuyup sertleşen kurabiyeleri servise sunun.
Malzeme listesi
Diğer taraftan, yağı orta boy pilav tenceresinde eritin ve şehriyeyi ekleyin. Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak, şehriyelerin rengi hafif kahverengiye dönünceye kadar, 2-3 dakika kavurun. Üzerine hemen yıkayıp süzdüğünüz pirinci ilave edin.
Tahta kaşıkla karıştırmaya devam ederek, 7-8 dakika kavurun. Böylece pirinç taneleri nişastasını akıtıp, şeffaflaşacak ve birbirlerinden ayrılacaktır. Artık pilavın suyunu katıp, limon suyu, tozşeker tuz ve karabiberi ekleyebilirsiniz.
Orta ısılı ateşte pilav suyunu çekinceye kadar pişirin. Pilav suyunu çeker çekmez ocağın altını kısın ve çok kısık ateşte 5 dakika daha pişirip alın. Pilavı en az 15-20 dakika dinlendirin.
Servise sunmadan önce hafifçe karıştırıp sıcak ya da ılık olarak servise sunun.
Malzeme listesi
- ½ su bardağı
arpa şehriye
Domatesleri derin bir kaba rendeleyin. Tuz ve kekiği serpiştirin. Sızma zeytinyağını katıp çatal ya da tel çırpıcı yardımıyla iyice çırpın.
Domatesli sosu kaşık yardımıyla, ıslattığınız ekmeklerin üzerine gezdirin. Üzerine peynirleri serpiştirin. Kalan sızma zeytinyağını gezdirip özellikle kahvaltıda servise sunun.
Malzeme listesi
- 4 dilim fırında kurutulmuş ekmek ? 2 su bardağı ılık su
- 2-3 adet orta boy domates
- ½ su bardağı sızma zeytinyağı ? 2 çay kaşığı tuz
- 2-3 sap taze kekik (2 tatlı kaşığı kuru kekik de kullanabilirsiniz) ? 1 su bardağı rendelenmiş keçi peyniri ? 1 su bardağı tuzsuz lor peyniri (kaşar loru)
Eğer kurut bulamazsanız, süzme yoğurdu 10 su bardağı ılık suda ezerek kullanabilirsiniz. Et kavurması da yine kış için yapılan hazırlıklardan biridir. Koyun, dana gibi hayvanların etleri parçalanıp kazanlarda pişirilir ve büyük tenekelere basılır. Siz de büyük marketlerde paketlenmiş olarak bulabilirsiniz.
Ayranı ve düğürcük, simit ya da haşıllık buğday denen çok ince buğdayı büyük bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşte, sık sık karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başlayınca kavurmayı ekleyip tuzu serpin ve karıştırarak 5 dakika daha pişirmeye devam edin.
Ocağın altını iyice kısıp yemeği, kısık ateşte sık sık karıştırarak en az 1 saat kadar daha pişirin. Bu bir saatte malzemeler iyice karışıp lapa kıvamına gelecektir. Yemeği ocaktan alıp üzerine kızgın yağda pişirdiğiniz pulbiberi gezdirin ve servise sunun.
Malzeme listesi
10 su bardağı kurut ayranı
(2 su bardağı süzme yoğurt da kullanabilirsiniz)
Pek çok bilim adamına göre bu sorunun yanıtı “hayır”dır. Yani, ilk insan dediğimiz evrimleşmemiş insanın fizyolojik yapısı et yemeğe değil, “doğal besin maddeleri” denen meyve ve sebze tüketmeye daha uygundur. İnsan et yemeye sonradan meyil etmiştir kısacası.
Et yememek deyince hemen hepimizin aklına vejetaryenlik geliyor, değil mi? Ve pek çoğumuz da vejetaryen kelimesinin sebzeyle bağlantılı olduğunu düşünüyoruz sanırım.
Oysa bu kelimenin asıl anlamı “canlı, sağlıklı, hayat dolu”dur. Bu kelimenin tanımı kesin olarak 1842’de yapılmıştır ve bu tanıma göre vejetaryen; kırmızı et, balık ve kümes hayvanları tüketmeyen, süt ve süt ürünlerini ya da yumurtayı ise tercihe bağlı olarak tüketen kimseye verilen addır.
Bu tanıma göre vejetaryenler üçe ayrılır: Lakto-ovolar, laktolar ve veganlar.
Kışın ortasında domates, salatalık almak artık şaşırtmıyor bizi.
Ama işin uzmanları, sebze ve meyveleri mevsiminde yemenin önemine her fırsatta değiniyor ve “Kışın da domates yemeyiverin” diyor.
Eskiden, yani bizlerin domates yiyebilmek için yazı beklediği günlerde sebzeleri mevsimi dışına taşıyabilmenin yolları kullanılırdı.
Hâlâ pek çok kişi tarafından kullanılan bu yöntemlerden biri de sebzelerden turşu yapmaktır. Bu parlak fikri ilk bulan ise Germenler’dir. Turşu kurma işi, özellikle salatalık, yani kornişonu saklamakta çok kullanılmıştır.
Peki kornişon nereden gelmiş ve dünyaya nasıl yayılmış?
Doğu Akdeniz’den geldiği bilinen kornişonun İbrani diasporası nedeniyle Yahudi İspanya’sına ulaştığı söyleniyor.
Sonrasında da Yunanistan’dan elma sirkesi içinde Rusya ve Polonya’ya ulaşan kornişon, Baltık’ın aşağısına doğru kayarak Hollanda’ya kadar yayılıyor.