Rahmi Turan

At gözlüğü!

3 Ocak 2010
“BORÇLU ölmez, benzi sararır!” derler!<br><br>Biz de bu durumdayız.

Bugün 2010 yılının üçüncü günü... Arkasında, öfke, üzüntü ve gözyaşı bırakan eski yılı unutmaya çalışıyoruz.

İntiharlar, dinleme olayları, dandik suikast iddiaları, fos çıkan takipler, ne olduğu anlaşılamayan, ülkeyi geren ve insanlarımızı bölen açılımlar şimdilik geride kaldı...

Yeni yılda umutlarımız, beklentilerimiz var ama borçlarımız aklımıza gelince bir sıkıntı basıyor içimizi... (Başbakanlık eski müsteşarı sayın İlhan Kesici’nin kulakları çınlasın. İktidarı hep uyarıyor, bekleyen tehlikeleri anlatıyor “Aman, borç batağına gömülmeyelim” diyor ama ülkemizi yönetenler ona kulak vermiyor.)

* * *

Bu borçla nasıl yaşayacağız?

Her geçen gün çökmekteyiz. Zamlar daha ilk gün sökün etti. Akaryakıta, içkiye, sigaraya, tüpgaza, hemen her şeye zam! Peki, başka hangi acılar var falımızda?

Yine kan akacak mı? İşsizlik ve açlık felaketini önlemek için neler yapılacak?

Bunları bilmiyoruz!

Yazının Devamını Oku

Çok şey mi istiyoruz?

31 Aralık 2009
BUGÜN yılın son günü...<br><br>2009’a “Güle güle gitsin!” bile diyemiyoruz.

İçimizden “Defolup gitsin!” çığlığı yükseliyor.

Geçtiğimiz 365 günde o kadar üzücü olaylar yaşadık, o kadar sıkıntı çektik ki... Bu kadar kötü olayın üst üste yığılıp çığ gibi yuvarlanarak üzerimize geldiği hiçbir yıl olmamıştı... Tam belalı bir yıl!

Ülkenin en önemli kurumları birbirine girdi. Yargı büyük yara aldı. Vatandaş kime ve neye inanacağını şaşırdı.

Yıllardır, umutla, ısrarla, inatla girmeyi beklediğimiz Avrupa Birliği’nden uzaklaşıp, Ortadoğu’ya doğru yelken açtık!

* * *

2009, çok kötü bir yıl olarak hafızalarda kalacak. Hemen her gün şok haberlerle uyandık, yaşanan kötü olaylar, insanlarımızın sinir sistemini bozdu. Siyasette, ticarette, adalette hep hırçın, belalı, sıkıntılı günler geçirdik. Halkımızın, zaten yoksulluk içinde olan önemli bir bölümü, krizler nedeniyle daha da fukaralaştı. İşsizlik birçok insanımızı çıldırttı... Toplum, sinirli, öfkeli, kavgacı oldu!

“Açılım” adı altında yapılan hatalar, ısrarla sürdürülen yanlış tutumlar ve beceriksiz davranışlar, insanlarımızı kamplara böldü, kutuplaşmalar arttı, kardeşlik husumete dönüştü!

Sokaklardaki anarşi, yasa tanımazlık, kurallara uymama, yurdun her yanında bir çeşit suç işleme suç işleme özgürlüğü yarattı!

Yazının Devamını Oku

Cindoruk’a Baba’dan destek

28 Aralık 2009
SUBAYLAR intihar ediyor, polis hasım kuruluşlar gibi Genelkurmay’a bağlı karargâha, MİT ve Jandarma İstihbarat binalarına baskınlar yapıyor, kurumlar birbirine giriyor, on binlerce kişinin telefonları dinleniyor, işçiler, memurlar, eczacılar sokaklara dökülerek hak arıyor.

 

 

Memleket hiç yönetilmese belki bundan daha kötü bir durum olmaz!

Böyle bir ortamda Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile sohbete devam ediyoruz. Cindoruk özetle şöyle diyor:

* * *

Eğer yargı siyasallaşmaya devam ederse, Türkiye’de sağlam kurum kalmaz. Silivri’de kurulan mahkemeyi ve yargıçların kararlarını dikkatle inceliyoruz. Orada başka bir adliye var. Beşiktaş’ta, Sultanahmet’te, Ankara’da başka bir adliye var. Türkiye’de ilk defa Sincan Ağır Ceza Mahkemesi ile Silivri Ağır Ceza Mahkemesi arkasında düşünce farklılığı, hukuku uygulama farklılığı ortaya çıktı. Bu olacak şey değil!

Yazının Devamını Oku

Cindoruk’la bir sohbet

27 Aralık 2009
ACI ama gerçek! Sonunda Türkiye’yi ikiye böldüler!<br><br>Kurumlar birbirine girdi. Asker, polis, yargı, üniversite, hasım kuruluşlar gibi oldu.

Ülkede birlik ve güven kalmadı. Yedi yılda geldiğimiz nokta bu!

Türkiye’nin en deneyimli devlet adamlarından biri olan Hüsamettin Cindoruk ile uzun uzun bu konuları konuştuk.

76 yaşında Demokrat Parti Genel Başkanlığı’na seçilen Cindoruk “Yaşımın farkındayım. Benim yaşımda bir insanın ihtirası olamaz. Beklentisi de olamaz. Fakat ülke ciddi bir tehlike içinde. Hepimize görev düşen bir dönemde yaşıyoruz” diyor.

Yaşı aleyhte bir faktör değil. Çünkü sağlam, zinde ve güçlü.

2 saat 10 dakika süren görüşmemizde Cindoruk özetle şunları söyledi:

* * *

*  Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin bence en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor. Cumhuriyetin tarifini yeniden yapmak isteyen bir iktidar var. Cumhuriyeti yeniden tarif etmeye, tamamlamaya gerek yok, bu zaten yapılmıştır.

*  

Yazının Devamını Oku

Bayrak korkusu!

24 Aralık 2009
ÜZÜLMEMEK elde değil!<br><br>Türk bayrağının yırtıldığı, çiğnenip yakıldığı bir Türkiye’de yaşıyoruz!

Balkonlara, pencerelere bayrak asmak bile cesaret işi haline geldi artık...

“Bayrağımızı seviyoruz ama” diye geveleyip, muhtemel saldırılardan korkarak resmi bayram günlerinde bayrak asmayanlar ya da çok kısa süre asıp hemen kaldıranlar var.

İnsan, kendi ülkesinde bu kadar ödlek olabilir mi?

Sokaklardaki kargaşa, araçların, dükkânların tahrip edilmesi, camların çerçevelerin kırılıp yurttaşa zarar verilmesi, ülkede asayişi sağlamakla yükümlü olan iktidar için çok kötü nottur. Etnik tartışmalar, toplumda derin yaralar açtı, gerilim ve kutuplaşma arttı.  Türkiye Cumhuriyeti, 1920’li yıllardaki yeni kurulma sürecinde bile böylesine kargaşa içinde olmamıştı!

* * *

Ben, İstanbul’un birçok yerinde dalgalanan devasa bayraklarımızla gurur duyuyorum.

İstanbul’un incisi Sarıyer sırtlarından denize doğru bakarken, ilçenin solundaki tepede genellikle büyük, devasa bir Türk bayrağı dalgalanır. Kilometrelerce öteden görülür. Nazlı nazlı sallanan, rüzgârın şiddetlendiği zamanlarda hırçınlaşan kocaman bir al bayraktır bu... Bizim gururumuz, sembolümüz, bağımsızlığımız, her şeyimiz!

Bence, muhteşem Boğaz manzarasından daha güzeldir onun dalgalanmasını seyretmek...

Yazının Devamını Oku

Çin büyükelçisi Kemalist oldu

21 Aralık 2009
SON bir ay içinde, yurdun dört bir yanında yüze yakın olay patlak vermiş... Atılan molotofkokteylleri, parçalanan vitrinler, yakılan arabalar, basılan polis karakolları...

Canını ve malını korumak için silaha sarılan esnaf, açılan ateş sonucu yaralananlar, ölenler...

PKK yandaşlarına gösterilen hoşgörü, haklarını arayan işçilere gösterilmiyor. Ekmeği elinden alındığı için protesto gösterisi yapan çalışanlara, coplarla, biber gazlarıyla, tekme ve tokatla girişiliyor!


Bu arada, Atatürk heykellerinin de taşa tutulduğu haberleri geliyor.


Nedir bu Atatürk düşmanlığı?

Yazının Devamını Oku

Neye varız, neye yokuz?

20 Aralık 2009
BİR yurttaş, gönderdiği mesajda yana yakıla anlatıyor: (nur55@superonline.com)<br><br>“Arabamın tüm camını indirip, içine molotofkokteyli attılar. Kim karşılayacak bunun bedelini? Benim canımı, malımı koruması gerekenler nerede? Niye önlem alınmıyor? Benim ne suçum var? Gerçek mermi kullanılamıyorsa, bayramda danaları uyuşturan iğne atılsın, yere yığılıp kalanı da tutuklasınlar. Bunu da mı yapamıyorlar?”

Sokak çatışmalarında zarara uğrayan vatandaşların dertleri dağlar gibi... Kiminin otomobili yakılmış, kiminin dükkânı tahrip edilmiş... Bir dokunsanız hepsi ağlayacak!

 Hiç suçları olmayan mağdur yurttaşlar, “hak aradıklarını iddia eden” PKK yanlısı güruhlar tarafından büyük kayıplara uğratılıyor.

* * *

Yurdun dört bir köşesinden şikâyet yağıyor. Birçok okur soruyor:

“Bu nasıl bir ülkedir böyle? Sokaklarda senin polisine, senin aracına, senin vatandaşının dükkânına, senin banka şubene taş atılıyor, molotofkokteylleriyle yakılıyor, yıkılıyor! Ölenler oluyor. Zarar büyük. Sokakta yürüyemez olduk. İçişleri Bakanı nerede, devlet nerede?”

 Öte yandan, PKK yanlısı gruplar olayları sürekli tırmandırmaya çalışıyor.

Bazı yurttaşlarımız, (nazanceylan@gmail.com ) (mzennube@yahoo.com) ve diğerleri “Kürt kardeşlerimize sormak lazım” diyor ve sorularını sıralıyorlar:

*  

Yazının Devamını Oku

Okurlar ne diyor

17 Aralık 2009
ÜLKEMİZİ, içine bulunduğu kargaşaya kim taşıdı? Kim ortalığı böyle toz duman yaptı? Şiddeti büyütmemek için, birileri öldürmeli, ötekiler ise kurbanlık koyun gibi ölmeli mi?

İnsan yüzüne bir tokat vurana, Hz. İsa gibi öbür yanağını mı uzatmalı?


Terör çetesini destekleyenler her yanı yakıp yıkarken, olaylar büyümesin diye polis onları kuzu kuzu seyretmeli mi? Sokağa teslim olan devlete, devlet denir mi?


Ülkede, bazı gruplara “suç işleme özgürlüğü” olabilir mi?


Sorular kafamıza çengel gibi asılırken, okurlarımızın düşüncelerini yansıtmak istedim. Her gün çok sayıda gelen mesajlardan birkaç örnek vereceğim. Bakınız ne diyorlar:

Yazının Devamını Oku