Pucca Günlük

Düğün dediğin nedir gülüm?

29 Ağustos 2015

Kendimi son günlerde kahraman İrlandalı’ya bir gazla yumruk atıp, iki seksen yere yığılan Aksaray esnafı gibi hissediyorum. Düğün, gelinlik, davetiye, o, bu, şu... Ben bu işi beceremeyeceğim sanırım!


Rabbim ne zormuş bir düğün yapmak. Şurada üç hafta kaldı, bir gelinlik bile seçemedim. Ya zaten bana gelinlik yakışmıyor. Kardan adama benziyorum gelinliğin içinde. Allar, pullar, yılbaşı ağacı gibi süslemeler... Saçlarım da kısa, duvak nasıl olsun kafasına da girince, klasik gelinlik modellerinden uzak durdum. Kendime tiril tiril bir şey seçeyim diyorum. Yine beyaz olsun ama rengi biraz kırık olsun. Pasta gibi kabarmayayım, işte gelinlik gibi olsun ama olmasın. Balık etek asla ama asla olmasın. Balık modeller bende köstebek yutmuş yılan gibi duruyor diye diye kendime
gelinlik bulamadım. Diktirmeye de geç kaldım.

Biz çiftleşiyoruz, size noluyor?

Yazının Devamını Oku

Acıyı saçtan çıkarma!

22 Ağustos 2015
Tuba Büyüküstün ve Şebnem Dönmez’in kısacık saçlarını görünce hayatımın bütün acısını saçlarımdan çıkardığım dönemler aklıma geldi. Şu an o günlerin pişmanlığını yaşıyorum. Uzatmaya çalışırken o ortada duran saç yok mu insana sinir krizi geçirtiyor!

Ortaokuldan beri kendi saç rengimi görmüyorum.

Yaklaşık üç senedir ara ara birer günlük sarı denemelerim hariç, hep aynı renkteyim.

Saçlarım uzunken kısa saçı özlüyorum, kısayken uzun.

İlle bir yerinde bir şey yapmam gerekli gibi hissediyorum.

Yazının Devamını Oku

2015 Yaz karnesi

16 Ağustos 2015
Ağustos’u yarıladık, gül gibi yaz gitti gidiyor a dostlar! Evlenme hazırlıkları filan, zannetmeyin ki sadece kendime daldım. Üşenmedim, magazinel olayların en dişe dokunanlarından size bir karne yaptım. Buyurun...

En fit’i

Aslında yerinde sayıyor diyebiliriz.Çünkü her sene olduğu gibi tabii bu sene de Eda Taşpınar. Rabbim bir kadını soyadına uygun bu kadar yaratabilirmiş.

En olaylı ayrılanı

Ece Erken ve Serkan Uçar (sağda) ile Bade İşçil’le Malkoç Süalp arasında kaldım. İkisi de “Benim kocam dünyanın en
harika adamı”ndan “evlerine ateşler salsın” seviyesine aynı hızla indi.

En iyi öpüşme sahnesi

O meşhur, yuva yıkan sahneden bahsediyorum.

Yazının Devamını Oku

Ben erdim muradıma siz çıkın kerevetime

9 Ağustos 2015
Allahım ne olur, 12 Eylül’e kadar yüzümü kara çıkarma. Facebook’ta düğün albümü yapmama izin ver; Instagram’a ‘Kocişim’ diye atacağım yedi milyon fotoğraftan beni mahrum bırakma. Bekâr arkadaşlarımı koltuğa bağlayıp, zorla düğün videolarımı izlettir. Mutfağımı o iğrenç cupcake desenli tabak çanaklarla doldurt

Sonunda o büyük olay için gün aldık!

Bana kalsa sonuna kadar kimseye haber vermeyecektim.

Hatta nikâha 15 dakika kala falan, ‘Aa gerçekten evleniyormuşum’ hissiyatına girecektim.

Çünkü kendimi, daha doğrusu kaderimi biliyorum.

Yazının Devamını Oku

Erkekleri anlamak zor

2 Ağustos 2015
Sanırım bu aralar en büyük hobim; sevgilim ve sevgilimin hayatını bir belgeselci edasında gözlemlemek. Erkek dünyasının o ilginç; çelişkilerle dolu ama bir o kadar da düz olan yaşamı garip bir şekilde ilgimi çekmeye başladı. Eskiden sadece kendimi; daha doğrusu kadınları anlatmaya çalışırken, şimdi erkekleri anlamak istediğimi fark ettim. Bence zamanı gelmişti. İlk olarak bir araya gelen erkeklerin davranışlarından başlayayım dedim

Sanırım en büyük gözlemim; üç erkekten fazlası toplanınca yaş ortalamaları otomatik olarak yedi oluyor.

Her an bahçeye dalıp, erik çalacaklarmış gibi bir havaya bürünüyorlar.

Hepsi bir ağızdan konuşuyor.

Kadınlardaysa tam tersi. Zaten biri kendine, diğerlerinin karnını doyurma misyonu edindiği için ortamda onu bulamıyorsun.

Yazının Devamını Oku

Bu yaz plajlarda kimler var?

26 Temmuz 2015

Bu yıl herkes bedeniyle barışık. Saçları bozulmayan, kimonoyla havalı havalı yürüyen, tuvalete bile birlikte gidenler... Plaj insanlarının ortak yönü, sosyal medyaya fotoğraf koyma yarışları


Lavaş dürüm kızlar


Şu devirde kilosundan şikâyetçi olmayan bir insan evladı yok tabii. Yine de bu sene garip bir mevzu oldu sanırım; herkes bedeniyle pek bir barışık. Brazilyan mı artık brezilyen mi neyse poponun yüzde 80’ini açıkta bırakan o bikini altını herkes mi giyer kardeşim? Ben kimonoyla halamın dolar gününe gelen Güllü abla gibi dolanırken, kızlar pek bi özgüvenli. Bu sene o kadar çok sarıp sarmalayıp, kendini kapatan kız görmedim açıkçası. Yemeden içmeden kesildim, iki kilo veririm diye; alt göbek salmak popüler oldu bi anda. Geçen sene neredeydiniz?

Squat kızları

Yazının Devamını Oku

‘Kaş’ını gözünü sevdiğim

19 Temmuz 2015
Sevgilimle Kaş’a gitmeye karar verdik. Romantik bir tatil olsun dedik, emekli tatiline döndü olay!

Sevgiliyle gidilen tatil olayını hiçbir zaman öyle iç geçirecek türden bulmamışımdır. Ha sevgilinle gitmişsin, ha 7 yaşında oğlunla. Çantayı sen hazırlıyorsun, havluyu sen düşünüyorsun, kremini osunu busunu... Adamlara bir şey oluyor, kendi başına düşünebilme yeteneğini kaybediyorlar. “Çok yeme, çok içtin, dur fazla açılma, alma onu ne işine yarayacak.” Sende de sürekli yanındaki adama müdahale isteği. Off bir de orada arkadaşlık etmek için kendine uyuz uyuz çiftler buluyorsun. “Bugün canım çıkmak istemiyor, siz gidin” muhabbetini de yapamıyorsun. Nereye gidiyormuş? Ama “Yeter bu kadar kız kıza muhabbet, bi siyasi partinin kadın kolları başkanı mıyım! Benim de canım var” diyerek sevgilimle Kaş’a gitmeye karar verdik. Gittikten sonra anladım ki sorun tamamen benmişim. Adam denize girecek, “Ben girmem sen gir.” Odadan çıkartmaya çalışıyor, “klima var burada, dışarısı sıcak, çıkmayalım.” “Adaya gidelim” diyor bende cevap: “Ada işte dört yanı deniz ne olacak amaaannn.” Bir de sürekli söyleniyorum “Bak işte suya girdim balıklar yedi beni, nasıl acıyor canım. Başıma güneş geçti, vallahi geçti. Ayy bak bi geçti mi? ”


İçindeki Almancı enişteyi serbest bırak


Adama da bir haller oldu. Yaşlanası geldi bir anda. Artık benim yüzümden mi yoksa içinde hep var olan, çıkmayı bekleyen Almancı enişteden mi bilmiyorum. En son barlardan topladığım, ‘Bak ben kötü bir adamım’ klişe konuşmasını yapan, sıradan bir İstanbul tipiydi. Buraya bir geldi, sol omzunda havlu, eline kamerasını alıyor, herkese selam vere vere plaja gidiyor. Bütün otelle ahbap. Akşam oldu mu tek eğlencesi, otelde olan çocukları eğlendirmek. Gemiye bir biniyor, kaptanından miçosuna hepsi bunun akrabası sanki. Her şeye bir müdahale, herkesin bir derdini çözme durumu. Hangi odada kim, ne kadara kalıyor, nerden gelmişler hepsini biliyor. Bir de köpeğimizle geldik tatile, adam beni unuttu. “Küçük köpek mi olurmuş, köpek dediğin kocaman olacak” diyen adam, ‘Oyy Pukimmm’ diye kucağından indirmiyor. Bir anda kendimi 10 senelik kocamla tatile çıkmışım gibi hissettim. Ben de yanında huysuz karısı. Bir de sürekli insanlara beni anlatırken, ‘benim hanım’ demeye başladı. Başka vasfım yok, kişiliğim yok, zaten ismimin ne önemi var, şu dünyada tek başarım ‘onun hanımı’ olmam. ‘Eşim’ kelimesine bayılıyorum o ayrı, ‘benim hanım’ dediği an, soğusun diye denizde bıraktığım karpuzu getirmem gerekliymiş gibi hissediyorum. İnsan insanı tatilde mi tanıyordu, neydi öyle bir olay vardı ya. Kaş bizden iki emekli öğretmen çift yarattı. Bakalım, şimdi Çeşme’ye doğru yol alıyoruz. Orada şu huzuru bulamayacağız gibi bir hissiyata sahibim açıkçası. ‘benim beyin’ içinden gece kopmalarda, o happy hour’larda artık nasıl bir insan çıkacak, bekleyip göreceğiz.

Yazının Devamını Oku

Bize gelsene film izleriz

12 Temmuz 2015

Yeni edinilmiş erkek arkadaşın evine ilk gidiş her zaman bir dert. Ben mesela evin her tarafına tel tokalarımı bırakarak alanımı işaretliyor, işe oradan başlıyorum

Erkek arkadaşının ‘bekâr’ evine girdiğin o ilk an, adamın mutluluktan öldüğü, kadının ise kendini tedirgin hissettiği, korkunç anksiyete ataklarının baş gösterdiği dakikalar. O beyninin içinde bir milyon şeyin aynı anda dolandığı, ilişkinin ömrünü hesapladığın saniyeler. Gönül isterdi tabii, “Evim benim mabedimdir, buraya değil kız, dişi sinek bile girmedi. Hatta öyle ki annemi kovdum lan” falan gibi cümleler kursun. O yatakta benden önce kimler yattı, o mutfakta hangi kızlar bu salağa yemek hazırladı. Off işkence ya, keşke benden önce kimle beraber olduysa hepsi ölse diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sonra bi de oturup adamın ‘eski sevgilim öldü’ trajedisini kim çekecek diye duamı geri alıyorum.

Ev biraz dağınıkı ama...

Eve girmeden önce o klişe konuşmayı mutlaka yapacaktır: “Ya kusura bakma, biraz dağınık!” Hemen tabii bilinçaltı devreye girer: “Ne güzel götünü toplamaktan aciz bir erkek, tam benlik!” Kadınlar olarak, eş seçme kriterimiz bence böyle çalışıyor. Kendine bakamayan erkek gördük mü bayılıyoruz. Onu düzeltmeye çalışmak en sevdiğimiz şey. Yalnız evi görmeden hemen karar vermeyin dedim. Bi keresinde ‘biraz dağınık’ diye bahsettiği evi gördüm. Bu evi ancak cayır cayır yakacaksın öyle dezenfekte olacak diye düşünmüştüm. Titiz erkek daha sıkıcı, bayramda halanın evine gelmişsin gibi hissediyorsun. “Koltuğa oturmasam mı acaba, yere mi otursam ne yapsam” diye böyle bir rahatsızsın. Kadının titizi makul de erkeğin bi de siniri oluyor ya, amaaan çekilecek çile değil.

Yazının Devamını Oku