Paylaş
Sonunda o büyük olay için gün aldık!
Bana kalsa sonuna kadar kimseye haber vermeyecektim.
Hatta nikâha 15 dakika kala falan, ‘Aa gerçekten evleniyormuşum’ hissiyatına girecektim.
Çünkü kendimi, daha doğrusu kaderimi biliyorum.
Kendi aramızda herhangi bir problem olmazsa bile, son dakika artık savaş çıkar, “Yapılacak bütün nikâhlar iptal arkadaşlar, haydi kadınlı erkekli askere!” derler.
Ne bileyim, Dünya’ya bir göktaşı düşer, neslimiz tükenir.
“Zar zor bir koca buldum, kesin bir şey olur yani” derken, adam benden daha hevesli çıktı, önce o söyledi. “O söylemişken ben de söyleyeyim” dedim.
Ardından bambaşka bir dünyanın kollarına doğru attık kendimizi.
Düğün nerede olacak, bayramda kimse yok, nikâh önce; düğün artık bir sene sonra mı olur, üç sene sonra mı bakarız.
Aaa ben düğün istemiyordum. Altını nerede takacaklar o zaman?
Öyle abartılı bir gelinlik olmasın; ayy olacaksa en kabarığından olsun kız, bir kere evleniyorum.
Kısa saça duvak iğrenç ama uzamasını mı bekleseydik! “Gelin arabası şu olsun”, “Ay ben buna binmem” falan filan en son adamla çeyizimi konuşurken kendimi bulunca, dedim ne oluyor?
Senelerce dalga geçtiğim ne varsa bir anda içindeyim.
Demek ki öyle oluyormuş.
DÜĞÜNDEN ÖNCE ADAM KAÇAR MI?
Hayır, bir de şöyle bir durum oldu. Biz kendi aramızda halledip bitirecektik. “Venüs retroda, şimdi evlenilmez” diye bir şey dediler.
O gün olsun bugün olsun derken, kardeşimin kitabının çıkacağı güne denk geldi.
Kız benden tiksiniyor şu an.
Ondan rol çaldım diye. Ama evde “Astroloji” diye diye kafayı yiyen de oydu, ben ne yapayım!
Bir de, bir anda herkes işin içine girdi. Senelerdir, “Evlen, evlen bak, Allahın varsa evlenirsin!” diye başımın etini yiyenler, “Deli misin kızım ne evlenmesi!” diye beni harcamaya başladı.
Evli arkadaşlarım, “Evlenince anlarsın, evlilik bambaşka bir şey, dünyanın en harika şeyi, lanet olası pis bekâr bu ulvi zevki asla tadamayacaksın!” diye konuşup duruyordu.
Hepsi bir ağızdan şimdi, “Evlenince başın göğe mi erecek, amaaaannn evlen de gör gününü” diyor.
Tabii, “Pucca inşallah düğünden önce adam kaçmaz, bak şaka yapıyorum zannediyorsun ama kaçıyorlar.
Bizim bi arkadaş vardı, benzetmek gibi olmasın aynı senin gibi, adam düğünden bir hafta önce gelinin annesiyle kaçtı gitti” diye garip gurup hikâyeler anlatan arkadaşlarımı da unutmamak gerekir.
ARTIK BEN DE MUTLU OLAYIM
Şimdi her sabah uyandığımda, elimi adamın ağzına koyuyorum, nefes alıyor mu almıyor mu diye.
Bakkala giderken, arkasından dualar okuyorum.
Arabasına izleme çipi falan taktırmayı düşünüyorum. Kaçacaksa nereye kaçtığını bileyim diye... Tuvalette uzun kalınca, “İyi misin, ses ver bak, iyi misin!” diye sürekli kapıyı çalıyorum.
Sağlıklı yiyeceklerle falan beslemeye çalışıyorum adamı.
O güne kadar zehirlenme ihtimalini göz önünde bulundurmam gerekli.
Allahım ne olur, sana inandım sana güvendim, 12 Eylül’e kadar yüzümü kara çıkarma. Facebook’ta düğün albümü yapmama izin ver; Instagram’a ‘Kocişim’ diye atacağım yedi milyon fotoğraftan beni mahrum bırakma.
Bekâr arkadaşlarımı koltuğa bağlayıp, zorla düğün videolarımı izlettir.
Mutfağımı o iğrenç cupcake desenli tabak çanaklarla doldurt.
Rabbim şu lanetimi kırayım artık, ben de mutlu olayım, valla bu kez elime yüzüme bulaştırmayacağım!
Paylaş