Önce okurum İ.M.’nin sorusu: “İkamet ettiğim ve yöneticisi olduğum apartmanın bitişiğinde bulunan binanın alt katında fırın var. Bu fırın gece saat 23.00’ten 04.00’e kadar hamur karma makinesi ve çalışanların sesi ile birlikte bizim bitişikteki 5 daireyi fazlaca rahatsız ediyor. Özellikle 1 ve 2. katta oturanları. Rahatsızlığımızın giderilmesi noktasında yapmamız gereken nedir? Anladığımız kadarıyla fırında ses ve ısı yalıtımı da yok. Nasıl bir yol izlemeliyiz?
Deprem yönetmeliği ile 2013’ten sonra çıkan bina altındaki fırınların kapsamına girer mi? Aydın İncirliova ilçesinde ikamet ettiğimizden nüfus 100 bin kişinin altında kaldığı için bir şey yapma hakkımız yok mu? Şikâyet etmemiz için aynı binada mı ikamet etmemiz gerekiyor? Şikâyetimizi nereye ve nasıl yapabiliriz?”
‘KOMŞU HAKKINA’ GİRER
Okurum İ.M. ile bitişik binadaki fırın ve benzeri imalathanelerden şikâyetçi olan çok sayıda okurumun sorularını Ankara Barosu Mülkiyet Hukuku Kurulu Başkanı avukat Murat Tezcan yanıtladı. Tezcan’a göre dava yoluna başvuru dışında, belediyeye fırını şikâyet etme ve savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkı var. Tezcan’ın okurlarıma izlemeleri gereken yolu gösteren ayrıntılı açıklamaları bakın şöyle: “Türk Medeni Kanunu’nda taşınmaz mülkiyetini kısıtlayan birtakım düzenlemelere yer verilmiştir. Bunlardan biri de ‘komşu hakkı’dır. TMK’nın 737. maddesine göre herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Böylesi bir durumdaysanız, dava açarak hâkimden taşkınlığın giderilmesini, gerekli tedbirlerin alınmasını ve var ise zararının ödetilmesini isteyebilirsiniz. Dava yolunun yanı sıra belediyenize bu fırını şikâyet etme hakkınız var. Öncelikle bir yerde dükkân çalıştırmak ya da apartmanda oturmak, her şeyi yapabilme özgürlüğü vermez.
BELEDİYEYE ŞİKÂYET HAKKINIZ VAR
Her ne kadar İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 26 Kasım 2014 tarihinde yayımlanan geçici 3. maddesinde ‘Bu maddenin yayımı tarihinden önce yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi özel yapı şekline uygun olarak düzenlenen ve bu haliyle tapu kütüğüne tescil edilen yapılarda açılacak fırınlarda ayrık nizamda müstakil bina şartı aranmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunan ancak ayrık nizamda müstakil binada bulunmayan ekmek fırınları devredilemez’ düzenlemesine yer verilmişse de bu madde, fırın işletmesinin gürültüsünden rahatsız olan kişilerin şikâyet haklarını kullanmalarına engel olmamaktadır. Üstelik şikayet sahibinin o fırının bulunduğu binada oturması şartı da yoktur. Yönetmeliğin geçici 3. maddesi; 2014 yılından önce, maddede belirtilen koşullara uygun yapılarda açılacak fırınlarda müstakil bina şartının aranmayacağı düzenlemesine yer vermiş, ancak bu fırınların gürültüsünden rahatsız olduysanız şikâyet hakkınızı kullanmanıza engel getirmemiştir. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 46/2-ç maddesi ise fırınların duvar ve döşemelerinde ısı ve ses yalıtımı uygulanmasını zorunlu tutmuştur. Bunun tespit edilmesini de isteyebilirsiniz.
SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSU
Salgın nedeniyle zor durumdaki çoğu restoran, kafe sahibi esnaf okurlarım, “İşimizi yapamadık. Bir kuruş kazanamadık. İnfaz durdurulması karşılığı ödememiz gereken çek taksitlerini bile ödeyemedik. Borcumuzu ödeyemediğimiz için tekrar hapse girersek nasıl ödeme yapacağız?” diye soruyorlar.
Vergi suçlarından yakınan ve sahte faturaya katlamalı cezalandırmadan şikâyetçi olan okurlarımın durumunu özetleyen iki örnek soru da bakın şöyle:
VERGİ SUÇU DÜZENLEMESİ NE ZAMAN?
C.B.: Bursa’da bin 200 kişi çalışan şirketiz, matrah artırımı da yapsak yine bir şekilde ceza var. 2008-2011 yıllarından sorumlu tutup 12 yıl ceza verdiler. Toplam maddi zarar karşılığı devlete 85 bin TL ödedik. Bu nasıl vergi barışı? Bu çok acil bir durum. Vahim sonuçları var. Vergi suçu düzenlemeleri ne zaman yapılır?
İ.O.: 2016-2017 yıllarında şirketimize, mal aldığımız firmalardan sahte fatura çıktı. Ödemelerini havale yolu ile yapmamıza rağmen kabul etmediler ve savcılığa verdiler. 2016 yılı için 3 yıl 1 ay, 2017 için 3 yıl 1 ay, toplam 6 yıl 2 ay hapis cezası yapıyor. Her yıl sahte fatura çıkarsa hepsinden ayrı ayrı mı yargılanacağız? Bu kanunda bir değişiklik olacak mı?
ÇEK DOSYALARININ SAYISI 250 BİNİ BULDU
Karşılıksız çek mağduru okurlarımın sorularıyla ilgili vergi hukuku uzmanı avukat Dr. Serkan Ağar bakın şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bir sitede kiracıyım. Asansör bozuldu ve yenisi yapılıyor. Site bahçesinde ağaçlar dikiliyor. 400 lira olan aidat 600 liraya çıktı. Yeni asansörün, site bahçesindeki peyzajın parasını ev sahibi yerine ben ödemiş olmuyor muyum? Ne yapabilirim?”
AİDAT HANGİ KRİTERLERE GÖRE BELİRLENİR?
Okurum E.E. ise apartmanda oturuyor, aidatın nasıl ve neye göre belirlendiğini öğrenmek istiyor. E.E.’nin sorusu şu:
“Giriş katında oturuyorum. Bina 3 katlı, asansör yok. Biz aidat ödemesini kata göre yapıyorduk. Yani giriş kattan düşük, yüksek kattan yüksek aidat toplanıyordu. Bu hesaplama doğru mu?”
KMK’DA KATA GÖRE AİDAT TOPLAMA UYGULAMASI VAR MI?
Okurum E.E. ve diğer okurlarımın benzer sorularını Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) hükümleri ışığında yanıtlamak mümkün. Aidatı apartman ve sitelerin aylık/yıllık giderlerini karşılamak için kat maliki ya da kiracılardan toplanan bedel olarak tanımlamak mümkün. KMK’nın “Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma” başlıklı 20. maddesindeki aidatın (avans) ne şekilde toplanacağı açıkça düzenlenmiş durumda. Bakın şöyle:
“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:
Önce okurum Y.E.Y.’nin sorusu:
“Özel okulda çalışan bir öğretmenim. Pandemi dolayısıyla maaşımda kesinti yapılıyor. Bu yüzden anlaştığım kirayı ödemekte zorlanıyorum. Sözleşmenin bitmesine 3 ay kaldı. Bir de depozitom var ev sahibinde. Kendilerinden bu durumdan dolayı dostane şekilde indirim talep ettim son 3 ay için, fakat kabul etmediler. Pandemi mücbir sebebiyle kira kontratı bitmeden evi tahliye etmem mümkün müdür? Herhangi bir tazminat ödemek zorunda kalır mıyım?”
KORONAVİRÜS MÜCBİR SEBEP
Ankara Barosu avukatlarından Buğcan Çankaya, Y.E.Y. başta, koronavirüs nedeniyle kirada indirim ve kira sözleşmesi dolmadan evden çıkmak isteyen okurlarımın, benzer sorularını ayrıntılı şekilde bakın şöyle yanıtladı:
TBK’DAKİ İSTİSNA: AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ
“Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Yargıtay tarafından benimsenen sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinası ise kira sözleşmelerine dönük açılacak ‘uyarlama davası’dır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 138. maddesinde ‘Aşırı İfa Güçlüğü’ madde başlığı altında düzenlenmiştir.
UYARLAMA VEYA FESİH TALEP EDİLEBİLİR
Önce okurum K.Z.’nin sorusu: “Eşimle boşanma davamız var. 9 yaşındaki kızımın velayeti konusunda anlaşamıyoruz. Aile mahkemesi uzmanları kızımla konuştular. Küçük kızım, babasından çekiniyor. Hâkimden, duruşma salonundan korkuyor. Boşanmamız kızım için zaten travma oldu. Adliyede, duruşma salonu dışında adli görüşme odasında ifade alınabildiğini okudum. Bu sadece mağdur çocuklara dönük mü uygulanıyor? Boşanma davamız da kızımın da bu şekilde beyanının alınması mümkün mü?”
TÜRK MEDENİ KANUNU’NDA YOK
Okurum K.Z. ve birçok okurumun benzer sorularını Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Yargıtay kararları ışığında yanıtlamak mümkün. Yargıtay’ca çocuğun idrak yaşı 8 olarak belirlenmiş durumda. İdrak yaşındaki 8 yaş ve üstü çocuğun görüşü alınarak velayet kararı veriliyor. Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor:
Çocuğun kendisi ile ilgili her konuda bilgilendirilmesi ve görüşünün alınması TMK’da açıkça yok. Ancak taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde var. Anayasa’nın 90. maddesine göre de uluslararası sözleşme hükümlerinin iç hukukta öncelikle uygulanması gerektiğinden, bu ilke iç hukukta benimsenmiş durumda ve uygulanıyor.
YANITI YARGITAY KARARI VERİYOR
Çocuğun velayet konusundaki görüşünün mutlaka mahkemede hâkim huzurunda alınmasının gerekip gerekmediği sorusunun yanıtını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 27 Haziran 2018 tarihli (2017/2-3117 E, 2018/1278 K sayılı karar) kararı veriyor. Buna göre eğer çocuğun velayet konusundaki görüşü uzman tarafından alındıysa, duruşmada yeniden hâkim tarafından görüşünün alınmasına gerek yok.
Yargıtay, bu kararı çocuğun tekrar tekrar konuşmaya zorlanarak, ikincil örselenmesinin önüne geçilmesini sağlamak için verdiğini de kayda geçiriyor. Oyçokluğu ile verilen karar bakın şöyle:
Okurum M.S.’nin sorusu şöyle:
“Kardeşim oğlunu 6 aydır göremiyor. Eve çocuğunu görmek için icra yoluyla gitti. Ancak evde yoktu. Ne yapması gerekiyor?”
Abla M.S.’nin erkek kardeşi de çocuğunu görememekten şikâyetçi babalardan. Bu şikâyet daha çok babalardan geliyor. Mahkemenin kişisel ilişki kararını icraya koymalarına rağmen çocuklarını görememekten yakınıyorlar. İcra memurları ile gidip çocuklarını alamadan eli boş dönen ebeveynler, engel olan tarafa karşı nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini öğrenmek istiyorlar.
İcraya paraya yatırılarak çocuk teslimi uygulamasının ne zaman kaldırılacağını soruyorlar.
ÇOCUĞUNUZLA GÖRÜŞMEK KANUNİ HAKKINIZ
Okurum M.S. ve diğer okurlarımın sorularını Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Yargıtay kararları ışığında yanıtlamak istiyorum. TMK hükümlerine göre her ebeveynin boşanma davası devam ederken veya eşlerin fiilen ayrı yaşadıkları dönemde diğer eşin yanında yaşayan çocuğu ile arasında kişisel ilişki kurulmasını isteme, çocuğunu görme hakkı var. Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, TMK’nın 169. maddesine göre davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine ve boşanma davası devamınca çocuklarının geçici velayetinin kime verileceğine ve diğer eş ile çocuklar arasındaki kişisel ilişkinin nasıl kurulacağına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden veya talep üzerine alıyor.
ÇOCUKLAR İCRA
Koronavirüsle birlikte maske, mesafe ve temizlik kurallarına uygun bir saat süren en fazla 30 kişinin katıldığı düğünlerdeki takı törenleri de değişti. Takı töreni, yerini takı sandığına bıraktı. Geline ve damada uzun uzun sarılıp kutlanarak, yüz yüze koyu sohbetler eşliğindeki saatlerce süren takı törenleri artık yok. Takı töreni yerini takı sandığına bıraktı.
Önümüzdeki martta evlenecek S.Z.H. adlı kadın okurum, kime verildiği belli olmayacak şekilde takı sandığına atılan takıların kadına mı erkeğe mi ait sayılacağını soruyor. Düğünde ayrı ayrı takı sandığı konulup konulamayacağını öğrenmek istiyor.
YANITI BAŞKAN GENÇCAN’DAN
Okurum S.Z.H. ve düğün takılarına ilişkin benzer soruların yanıtını boşanma davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan verdi. Gençcan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) son “düğün takısı” içtihadı ışığında, sosyal medya hesabından şöyle değerlendirdi:
“Ziynet eşyası ‘kadına özgü’ ise eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından ‘hangi eşe takılmış olursa olsun’ kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğindedir. (TMK mad. 1, 6, 220/1-1, 222/1, HMK mad. 190, YHGK’nin 04.03.2020 tarihli ve 2017/ 3-1040 E., 2020/240 K. sayılı kararı) Aksi halde, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar (yarım, tam, çeyrek altın vb) onların paylı mülkiyetinde sayılır.
İÇTİHATTA YOK, KRİTERLER AKLIN GEREĞİ
COVID-19 salgınından sonra düğünlerdeki takı töreni uygulamasının da değiştiği hepinizin malumudur. Artık ekonomik değer taşıyan şey, taraflara takıldığı gibi, ortaya koyulan ya da dolaştırılan takı sandığına da konulmaktadır. Yargıtay’ın son içtihadı bu olguyu kapsamadığı da izahtan varestedir. Ne var ki ‘kadına özgü’ ve ‘erkeğe özgü’ olma kriterinin sandığa koymada uygulanması lüzumu da aklın gereğidir. Sandığa konulan şeyin aidiyeti Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ölçüsü baz alındığında aşağıdaki gibi belirlenmelidir.
ÖNCE okurlarımın gürültü kirliliğine ilişkin iki örnek sorusu:
N.P.: Alt komşum kapı önüne her zaman ekmek atıyor, çöp biriktiriyor. Çocuklarımı balta, bıçak, sopa ile korkutuyor, tehdit ediyor. Her yere başvurmama rağmen hiçbir sonuç alamadım. Bu teyze sabıkalı. Çaresiz kaldım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
B.G.: Üst kat komşum ev sahibi ve aşırı rahatsızlık veriyor. Yeni evli bir çift fakat aileleri devamlı çocuklarıyla birlikte misafir olarak burada. Devamlı tepemizde misafir çocuklar tepiniyor. Uyardım, bize saldırdılar ve daha çok ses yapmaya başladılar. Şimdi yeni bebekleri oldu ve 4 haftadır gelen giden kesilmiyor. Ben daha önce kavga ediyorlar diye jandarma çağırdım. Çocuklar balkonda bağırırken ses kaydı yaptım. Evlerinde normal konuşurlarken bile ses komple bizim evde, onları da çektim. Ben ne yapabilirim? Üst kat komşum ev sahibi, apartmandan attırabilir miyim?
RAHATSIZ ETMEMEK KANUNİ YÜKÜMLÜLÜK
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 18. göre komşuların birbirlerini karşılıklı olarak rahatsız etmemeleri gerekir. “Komşuyu rahatsız etmemek”, genel bir kural olmanın ötesinde kanuni bir yükümlülüktür. Okurum N.P.’nin alt komşusu gibi bu yükümlülüğe uymadığı gibi tüm uyarılara rağmen kapı önüne çöp atan, gürültü yapan ve davranışları da artık “çekilmez hal alan” komşuya karşı çaresiz kalan okurlarım ne yapabileceklerini soruyor. Bir kez daha yazıyorum, çaresiz değilsiniz.
ÇÖP ATMA SAATLERİ İÇİN KARAR ALDIRIN
N.P.’nin ne yapabileceğini gelirsek... Bir kez daha “komşuluk hukuku” içinde ekmek atmaması ve çocuklarınızı korkutmaması için uyarmayı denemesini öneriyorum. Ardından apartmanların anayasası niteliğindeki yönetim planına bakmalı. Apartmanda çöp atma saatleri ve nereye, nasıl atılacağına ilişkin karar var mı incelemeli. Böyle bir karar yoksa, alınmasını istemeli. Apartman kurullarına ilişkin bu kararın girişe asılmasını ve alt kat komşusu dahil bütün daire sahiplerine dağıtılmasını sağlamalı.