Noyan Doğan

18 yaşından küçükler için devlet desteğinden nasıl yararlanılır?

3 Mart 2025
Yazının başlığını okuyunca kimileri sosyal güvenlik sisteminden bebeklere ve çocuklara yeni bir destek geliyor gibi anlayabilir ama değil; bu destek, tasarruf desteği. Kaldı ki, sosyal güvenlik sisteminde 18 yaşın altı için bir destek ya da teşvik yok zaten. Bu destek sadece Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) var.

Hazır yeri gelmişken bir itirafta da bulunayım, yanılmışım. Anlatayım. 2021 yılında 18 yaş altı gençlerin BES’e girerek tasarruf etmelerine imkân tanındı. Buna göre, ebeveynler çocukları adına sisteme katkı payı ödeyecek, çocukların birikimlerinin değerleneceği planları yine ebeveynler belirleyecek ama sözleşmeler 18 yaş altındaki çocukların adına olacaktı. Devlet de çocuklar için sisteme yatırılan her para (katkı payı tutarı) için yüzde 30 katkı yapacaktı. Uygulama başladığında umudum yoktu; ‘kim çocukları için BES yaptırır ki?’ diye düşünürdüm. Yanılmışım. Uygulama başladığından bu yana hepi topu 3.5 yıl oldu; bugün 1 milyon 465 bin çocuk BES sayesinde tasarruf ediyor ve daha ilginci, bu çocukların tasarruf fonlarının toplamı 32.6 milyar TL’yi geçti. Devlet de bu gençler için bu sürede 7.6 milyar TL katkı sağladı. 18 yaş altı BES öyle hale geldi ki, tüm bireysel emeklilik katılımcılarının yüzde 14’ünü gençler oluşturdu.

133 BİNDEN FAZLA BEBEK YARARLANDI

İlginçlikler bu kadarla da bitmiyor. Sistemdeki 1.4 milyon çocuk var ya; bunların 133 bininden fazlası yeni doğan bebekler. En çok BES yaptırılan da yeni doğanlar. Tasarruf edenlerin 420 bine yakını 3 yaş ve altından oluşuyor. Nasıl oluyor diye sordum, soruşturdum. Hani, çocuk doğduğunda gelenek gereği altın takılır ya; şimdilerde dede ya da anneanne torunu için, hala yeğeni için BES yaptırıyor, her ay düzenli para yatırıyormuş. Akıllıca. Yatırılan o paralar fonlar sayesinde hem yatırıma yönlendirilip, değerleniyor, hem devlet yatırılan paraya yüzde 30 katkı sağlıyor hem devletin yaptığı katkı da yatırıma yönlenip değerleniyor. Bu sayede BES’teki çocukların birikimleri artıyor.

Çok kaba bir hesap yaptım. BES’e dahil edilen 133 bin 414 yeni doğan bebek için ebeveynleri 690 milyon sisteme katkı payı ödemişler ki, bu da çocuk başına 5 bin 177 lira eder- çocuklar daha 1 yaşına gelmeden 2.9 milyar lira birikime ulaşmışlar, devlet de 690 milyon 748 bin lira katkı yapmış, çocukların toplam birikimi 3.6 milyar lira olmuş. Yani kabaca yeni doğan bu çocukların her birinin şimdiden ortalama 27 bin birikimi var.

DEVLET KATKISININ YÜZDE 60’I ALINIYOR

Kaba bir hesap daha yaptım. 2024’ün başında yeni doğan bir çocuğa aylık 1.000 lira yatırılarak BES yaptırıldığını varsayalım. Bir yılda sisteme 12 bin lira yatırılmış ve ortalama yüzde 49 getiri (2024’te BES’in ortalama getirisi yüzde 49 oldu) ile çocuğun birikimi 17 bin 800 liraya çıkmış. Devlet de bir yıl içinde 3600 lira katkı yapmış, devlet katkısının değerlemesi ile birlikte tutar 5 bin lira olmuş. Çocuk 2025’in başında 1 yaşına bastığında birikimi 22 bin 800 lira oldu.

Şimdi birileri diyecek ki, ‘iyi söylüyorsun da sisteme girdin mi 56 yaşında emekli olunuyor, yeni doğan bir çocuk için bu 56 sene demek’. İşin bu tarafına takılmayın. İşin püf noktasını söyleyeyim. Sistemde 10 yılın doldu mu, devletin yaptığı katkının yüzde 60’ı hak ediliyor. Bugün 1 yaşındaki çocuğunuza BES yaptırın, 18 yaşına geldiğinde hem değerlenmiş birikimlerin tamamını hem de devlet katkısının yüzde 60’ını çocuğunuz alır, eğitim masrafı olarak tepe tepe kullanır. 18 yaşında kendine bir BES hesabı açtırır, biriktirmeye devam eder.

 

Yazının Devamını Oku

Doktora 1 milyar müracaat... 85 milyon kişiden 973.5 milyon başvuru

27 Şubat 2025
Türkiye’nin 2023 sağlık istatistikleri ‘Bu kadar hasta olmamıza imkân var mı’ dedirtti. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, yıllık hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin. Kişi başına hekime müracaat sayısı 11.4 olmuş. Yani bir kişi yılda 11.4 kere hekime gitmiş ki bu da, hemen hemen ayda bir kere hekime başvurulduğu anlamına geliyor.

SAĞLIK Bakanlığı, 2023 yılı sağlık istatistiklerini yayınladı. Veriler, sağlık sistemine yönelik en son bilgiler. Raporu baştan sona inceledim ve geçmişte Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Dr. Reşat Bahat ile yaptığımız sohbeti hatırladım. Bahat, şu tespiti yapmıştı: “Hasta bir toplumuz. 85 milyonluk bir ülkede, bu kadar muayene olur mu? Yaş ortalamamız da 33’lerde. Bu kadar hasta olmamıza imkân var mı?” O dönemde, yani daha bir yıl önce, hekime müracaat sayısı 855 milyondu. Peki, şimdi ne oldu? Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre 2023 yılında hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin olmuş. Yuvarlarsak 1 milyar diyebiliriz. Nüfusumuz ne? Yine 85 milyon.

Son yıllarda sağlık sisteminden sürekli olarak şikâyet ediliyor. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı rapordan bazı rakamları sizlerle paylaşayım, sağlık sistemimizin durumu daha net anlaşılsın.

BİR KİŞİ HER AY DOKTORA GİDİYOR 

2023 yılında hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin olmuş. 416 milyon 806 bin kez aile hekimine, 424 milyon 550 bin kamu hastanelerine, 67 milyon 440 bin de özel hastanelere, 45 milyon 534 bin de üniversite hastanelerindeki hekimlere başvurmuşuz. 

Kişi başına hekime müracaat sayısı 11.4 olmuş. Yani bir kişi yılda 11.4 kere hekime gitmiş ki, bu da hemen hemen bir kişinin ayda bir kere hekime başvurduğu anlamına geliyor. Türkiye, hekime müracaat sayısında Güney Kore, Avusturya, Japonya’dan sonra üçüncü sırada geliyor. Mesela, Avrupa Birliği’nde kişi başına hekime müracaat sayısı 6’larda. 

Toplam hekim sayısı 2022’de 194 bin 688 iken, 2023’te yüzde 4.9 artarak 204 bin 223’e yükselmiş. Bu hekimlerin 131 bin 762’si kamuda, 35 bin 710’u üniversite hastanelerinde, 36 bin 751’i de özel hastanelerde görev yapıyor. Toplam sağlık personeli sayısı ise 2023’te yüzde 4 artarak 1 milyon 413 bine çıkmış.

100 BİN KİŞİYE 239 HEKİM DÜŞÜYOR

Yazının Devamını Oku

Karda trafik kazasına karışana sigorta rehberi

26 Şubat 2025
İstanbul’u etkisi altına alan kar yağışı trafik kazalarını da beraberinde getirdi. Peki, karda yaşanan kazalarda oluşan hasar hangi sigorta tarafından karşılanır? Trafik sigortası hasarı karşılamak için yeterli mi? Kazalarda meydana gelen ölüm ve yaralanmalarda hangi sigorta, nasıl devreye girer? Sürücülerin merak ettikleri tüm konuları detaylarıyla ele aldık.

İstanbul'da, beş gün etkili olan kar yağışı trafik kazalarını da beraberinde getirdi ve şimdilerde oto tamirhanelerinde yoğunluk yaşanıyor. Birkaç gündür okuyuculardan bu konuda çokça soru alıyorum. Kimileri ‘Kayan araç bana çarptı trafik sigortası hasarı mı karşılar mı’, kimileri ‘Karda zincirleme kazaya karıştım zararı mı kim karşılayacak’ diye merak ediyor.

İstanbul’u etkisi altına alan kar yağışında kimi zaman kayan sürücüler başka araçlara çarptı, kimi zaman araçlar elektrik direğine çarparak tek taraflı kazaya karıştı, kimi zaman da kayan araçlar yayalara çarparak bedeni zararlara yol açtı. Peki, karda yaşanan kazalarda oluşan hasar hangi sigorta tarafından karşılanır? Trafik sigortası hasarı karşılamak için yeterli mi? Kazalarda meydana gelen ölüm ve yaralanmalarda hangi sigorta, nasıl devreye girecek? Sürücülerin tüm merak ettiklerini madde madde anlatayım.



SİGORTA HANGİ ZARARI KARŞILAR?

Karlı yolda kayarak, bir başka araca ya da birden fazla araca zarar verirseniz sizin trafik sigortanız, çarptığınız araçlardaki maddi hasarı karşılar. Ancak trafik sigortasının bir limiti var. 2025 yılı için trafik sigortasının maddi teminat limiti araç başına 300 bin, kaza başına ise 600 bin lira. Eğer, buzlu yolda kayıp bir araca zarar verirseniz 300 bin liraya kadar karşı tarafın maddi zararını trafik sigortanız öder. Birkaç araca zarar verdiyseniz de 600 bin TL’ye kadar trafik sigortasından zararlar karşılanır. Daha doğrusu 600 bin TL, çarptığınız araçlar arasında paylaştırılır.

Yazının Devamını Oku

Zorunlu afet sigortasında geç kalıyoruz

24 Şubat 2025
Tarih, 2024’ün Mart ayı. Gaziantep’te, Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde gerçekleşen DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarım Yarışması’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2024’ün ikinci yarısından sonra Zorunlu Afet Sigortasını getirecekleri açıkladı.

Hemen ardından yine 2024’ün Haziran ayında Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Zorunlu Afet Sigortasını haziran sonu itibarıyla devreye alıyoruz. Depremin yanı sıra diğer doğa kaynaklı afetler de sigorta teminatına dahil
ediliyor” dedi.

2024’ün Haziran ayı geçti, yıl bitti, halen Zorunlu Afet Sigortası (ZAS) bir türlü yasalaşamadı, uygulamaya giremedi. Bırakın, 2024’ü, ZAS’a, 2023’ün başından beri çalışılıyor ve içeriği tamamen hazır. Bildiğim kadarıyla Meclis’e de gönderildi. Yani, bugün yasası çıksa -ki, öyle teferruatlı yasaya da gerek yok- iki ay içinde hemen uygulamaya girer. Bu kadar hazır, sizin anlayacağınız.

AFET SİGORTASI NEDEN ÖNEMLİ?

Peki, ne olacak afet sigortası devreye girdiğinde? Çok kısa anlatayım. DASK kapsamındaki zorunlu deprem sigortası yerini; deprem, sel, toprak kayması, su baskını, fırtına, dolu, orman yangını olmak üzere tüm afetleri kapsayan, yine DASK kapsamında zorunlu afet sigortasına bırakacak. Bu sayede zorunlu deprem sigortasının kapsamı dışında tutulan köy alanları ve köylerdeki konutlar, afet sigortası kapsamına alınacak. Afet sigortası ile ilgili önemli bir şey daha olacak; özellikle sel afetinde, 150 bin lira acil ihtiyaç teminatı verilecek. Konutu sel bastı, ev ve eşyalar battı; DASK hemen 150 bin lirayı ödeyecek ki, konutta yaşayanlar ilk etapta ihtiyaçlarını karşılan, evinin temizletsin, acil ihtiyaçlarını alsın. Sonrasında ne kadar hasar oluşmuşsa, DASK, o hasarı ödeyecek. Özetle afet sigortasının içeriği böyle.

ÜLKENİN GÜNDEMİ BU MU YANİ?

Eminim birileri, ‘ülkenin gündemi bu mu yani, afet sigortasına gelene kadar çok daha önemli konular var’ diyecektir. Doğrudur, çok daha önemli konular vardır, hep de olacaktır ama adı üzerinde, afet bu; ne zaman, nerede olacağı bilinmez ki, biz bunu hiç ummadığımız zamanda yaşadığımız 6 Şubat depremlerinde gördük.

Hatırlatayım; bundan birkaç ay sonra özellikle Karadeniz’de sel afetleri yaşanmaya başlayacak. Nereden mi biliyorum? Son 5-6 yılın mayıs, haziran, temmuz aylarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Ondan birkaç ay sonra da orman yangınları başlayacak. Felaket tellallığı yapmıyorum, verilere göre konuşuyorum. Sigortacılara göre, her yılın mayıs ayından eylül ayına kadarki dönem; başta sel, hortum, fırtına, dolu olmak üzere afet sezonudur.

Yazının Devamını Oku

8 soruda 510 Euro’luk bakıcı desteği

20 Şubat 2025
Çalışan annelere bakıcı desteğinin şartları belli oldu. 2025 yılında destek tutarı aylık 510 ila 560 Euro arasında değişiyor. Bugünkü kur üzerinden hesaplandığında annelere aylık 19 bin 308 lira destek verilecek. Özel gereksinimli çocuğu olan anneler içinse destek tutarı aylık 21 bin 201 liraya çıkacak. Destekten yararlanmak isteyen annelerden talep toplanacak, kontenjanın üzerinde talep olması halinde kesin kayıt hakkı ilk başvuranlara verilecek. Peki, kimler destekten yararlanacak, şartlar neler?

Çalışan annelere kullandırılacak bakıcı desteğiyle ilgili detayları sekiz soruda özetledik... 

Çalışan annelere bakıcı desteği nasıl uygulanacak?

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve SGK tarafından yürütülen Eğitimli Çocuk Bakıcıları ve Kadın İstihdamını Desteklemesi Projesi kapsamında, hem çalışan annelere destek olunacak hem de yeni istihdam yaratılacak. Proje ilk olarak 2019 yılında başladı ve 5 bin 153 anne projeden faydalandı. 6 bin 754 eğitimli bakıcı da projeden dolaylı olarak yarar sağladı. Proje kapsamında 200 Euro olarak ödenen destek, 2020 yılında 300, 2021 ve sonrasında da 325 Euro’ya çıkarıldı. Şimdi de 2025 itibarıyla projeden yararlanma şartları belli oldu.

Kimler destekten yararlanacak?

Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde ikamet eden annelere destek verilecek. Desteğe başvuracak annelerin işçi statüsünde (4/A) tam zamanlı (her ay 30 gün prim bildirimi yapılmış olması gerekiyor) veya yarı zamanlı (her ay 10 gün prim bildirimi gerekiyor) çalışıyor ve 0-24 aylık çocuğunun olması gerekiyor. Bakıcının maaşlarına ve primlerine ilişkin ödemelerin aksatılmadan yapılması gerekiyor.

Her bakıcı için destek veriliyor mu?

Bakıcının; MEB, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK), İŞKUR ya da çocuk bakımını kapsayan bir eğitim aldığına yönelik belgesi veya da üniversitelerin onaylı sertifikayla belgelendirilmesi ya da lise ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olması gerekiyor. Bakıcının 18 yaşından büyük olması da gerekiyor. Yabancı uyruklu bakıcılar için Türkiye’de çalışma izni gerekiyor. Bakıcının anne ve babayla akrabalığının olmaması da gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Çalışan emeklinin maaşı kesilecek mi

19 Şubat 2025
Bir yanlış anlaşılma var. 2008 sonrası emekli olup da çalışanların emekli maaşı kesilecek diye bir şey yok. Konunun asıl muhatabı, ilk kez 2008 sonrası sigortalı olanlar. Bu kişiler emekliyken çalışırlarsa iki maaştan birini alabilecekler.

Birkaç gündür okuyuculardan gelen emeklilik sonrası çalışmayla ilgili soru yağmuruna tutuluyorum. Kimileri ‘2008 sonrası emekli olanların emekli maaşı kesilecekmiş, doğru mu?’ diye soruyor, kimileri de ‘2008 sonrası sigortalı olanlar emekliliğinde çalışmaya devam ederlerse emekli maaşı alamayacaklarmış’ diye endişe duyuyor. Kimileri de, neden buna değinmiyorsun diye eleştiriyorlar.

Doğrudur, birkaç gündür bu konu gündemde. Anlaşılan o ki, hem kafa karışıklığı hem de yanlış anlaşılmadan doğan panik havası var. Niye değinmiyorum? Çünkü bu yeni bir şey değil. Anlatayım. Öncelikle şunu belirteyim, 2008 sonrası emekli olup da çalışanların, emekli maaşı kesilecek diye bir şey söz konusu değil. Bu tamamen yanlış anlaşılma.

Asıl konunun muhatabı olan kesim, ilk kez 2008 sonrası sigortalı olanlar. Malum, 1999 ve 2008 yıllarında sosyal güvenlik sisteminde iki köklü reform yapıldı. Bu düzenlemeler ile emeklilik şartları ve koşulları değiştirildi. Ekim 2008 tarihinde çıkan yasa ile emeklilik yaşı kademeli olarak yükseltildi, prim gün sayısı işçi statüsünde çalışanlar için 7200 güne, Bağ-Kur’lu çalışanlarda ise 9000 güne çıkarıldı.

Ekim 2008 tarihinde çıkarılan yasa ile bir düzenleme daha yapıldı. Bu tarihten sonra ilk kez sigortalı olanlar, emeklilikleri gelip de emekli maaşları bağlandığında; Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) ödeyerek çalışamayacaklar. Çalışmaları halinde emekli maaşları kesilecek. Yani, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra sigorta girişi olanlar emekli olup da çalışmaya devam ettiklerinde; hem emekli maaşı hem de çalıştığı işyerinden maaş alamayacak. Ya çalışmayıp emekli maaşı alacak ya da çalışıp emekli maaşı almayacak.

EKİM 2008 ÖNCESİ SİGORTALI OLANLAR

Bu durum, 1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olanları kapsamıyor. 1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olup çalışmaya halen devam edenler ile emekli olup, emekli maaşı bağlanıp da çalışmaya devam edenler; Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) ödeyerek çalışabilecekler, çalışıyorlar da zaten. Bu kişiler hem çalıştıkları kurumdan maaş alıyorlar hem de emekli maaşı almaya devam ediyorlar. Daha açık bir anlatımla, 1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olanlarda hiçbir sorun yok; iki maaş alabiliyorlar. 1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olanlar ne zaman emekli olurlarsa olsunlar emekli maaşları kesilmeyecek.

Peki, SGDP nedir? Bugün için 4/A, yani işçi statüsünde olanlar emekli olduktan sonra hem emekli maaşı alıp hem de çalışmaya devam edebiliyor; kanun bu hakkı tanıyor.

Yazının Devamını Oku

Her 2 kazadan 1’ine karışıyorlar her 3’ünden 2’si sigortasız

17 Şubat 2025
Önce, bu yazıyı yazmama vesile olan kazayı anlatarak başlayayım.

Kaza bir sigorta şirketinin yöneticisinin başına geliyor. İstanbul’da, sabah saatlerinde sıkışık trafikte, şirket yöneticisinin içinde bulunduğu ve şoförün kullandığı araca arkadan başka bir araç hafifçe çarpıyor. Şoför ve çarpan aracının sürücüsü araçlarından inip zarar var mı, yok mu diye bakıyorlar. Arka koltukta oturan sigorta şirketinin yöneticisi de merakla araçtan inmek için kapıyı açar açmaz, sıkışık trafikte zikzak yaparak gelen motosiklet, aracın kapısına çarpıyor. Hem araçta hem de motosiklette hasar meydana geliyor. Bundan sonrası ilginç. Motosiklet sürücüsü, “Abi benim sigortam yok, kusura bakma, bırak beni, yoluma gideyim” diyor. Şirket yöneticisi de olay büyümesin diyerek, gitmesine izin veriyor.

Diyeceksiniz ki, ‘Bu kazanın ilginç tarafı nerede, günlük rutin yaşanan olaylardan biri’. Doğru ama trafikteki motosiklet konusunun, daha doğrusu bana göre motosiklet sorununun gündeme gelip, masaya yatırılması gerekiyor. Araç kullananlar bilir, özellikle son yıllarda, hem kendi hem de başkalarının canını hiçe sayarak, kimi zaman kaldırımlardan, kimi zaman araçların aralarından bir yerlere yetişmeye çalışan motosikletler ciddi tehlike yaratmaya başladı. Trafikte araç kullanırken, hele bir de trafik sıkışıksa, kendi yolunuzda ağır ağır giderken bile aman bana çarpmasın, aman ben ona çarpmayayım diye sürekli tetiktesiniz.

TAŞITLARIN YÜZDE 20’Sİ MOTOSİKLET

Kimileri diyor ki, ‘trafikte motosikletlilere anlayışlı davranın, onlar bir yerden bir yere yetişmeye çalışıyor’. İyi de onlar kurallara uyuyor mu? Uymadıkları her açıdan belli. Anlatayım. Son 5 yılda trafikteki motosiklet sayısı yüzde 78, son 10 yılda ise yüzde 113 artmış. 10 yıl önce trafikte 2.9 milyon motosiklet varmış, şimdi 6.2 milyonun üzerine çıkmış. Bugün trafiğe kayıtlı taşıtların yüzde 20’si motosikletlerden oluşuyor. Son yıllarda en çok satışı artan taşıt yine motosiklet. Öyle ki, otomobillerden sonra trafikteki en yüksek araç sayısı motosiklette.

KAZALARIN YÜZDE 52’SİNİ MOTOSİKLETLER YAPTI

Bu bir sorun mu? Motosiklet kullanan sayısında artış olması hiç sorun değil. Sorun başka. Emniyet Genel Müdürlüğü 2024 yılı trafik kaza istatistiklerini yayımladı. Buna göre ölümlü ve yaralanmalı kazaya karışan araçlara bakıldığında 127 bin 317 ile ikinci sırayı motosikletler alıyor. İlk sıra, 206 bin 188 adetle otomobillerde. Geçen yıl 448 binden fazla araç ölümlü yaralanmalı kazaya karışmış, bunların 127 bin 317’sini motosikletler yapmış. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 2024 sonunda yaptığı açıklamada, şehir içinde meydana gelen kazaların yüzde 52’sini, yani her iki kazadan birine motosiklet türünün karıştığını söyledi. İşte, bu bir sorun.

YÜZDE 65’İNİN TRAFİK SİGORTASI YOK

Yazının Devamını Oku

Yurtdışı borçlanmasını nasıl yapacaksınız kaç lira ödeyeceksiniz?

13 Şubat 2025
Soru: Askerlik sonrası Türkiye’de çok kısa bir dönem çalışmam oldu. Sonra yurtdışına çalışmaya gittim. Yurtdışı borçlanması yaparak SGK’dan emekli olmak istiyorum. Yurtdışı borçlanması nasıl yaparım? Hangi süreleri borçlanabilirim? Borçlanma için kaç lira ödemem lazım? Akif Ş.

Cevap: Sigortalılık süresi, borçlanma kapsamındaki sürenin bulunduğunuz ülke mevzuatına göre ikamet süreleri hariç, çalışılmış ya da çalışılmış süre olarak kabul edilen sürelerdir. 2019 yılında yurtdışı borçlanma şartlarında ciddi değişiklik oldu. Bu tarihten sonra emeklilik yaşı, borçlanma süresi ve borçlanma için ödenecek tutarlar arttı. Şöyle ki, Türkiye’de son tabi olduğunuz sigorta koluna bakılmaksızın, Bağ-Kur ya da bir başka adıyla 4/B sigorta kolu üzerinden emekli olabileceksiniz. Yurtdışında geçen sürelerin tamamını borçlanabileceğiniz gibi istediğiniz kadarını ya da aylık bağlanmasına yetecek kadarını borçlanabilirsiniz. Yurtdışı borçlanması için başvuranların emekli olmaya yetecek asgari borçlanma gün sayısı en az –kısmi aylık için- 5.400 güne çıkıyor. Tam aylık içinse borçlanma gün sayısı kadınlarda 7.200 gün, erkeklerde 9.000 güne çıkıyor. Asgari ücretin günlük yüzde 45’i oranından borçlanılıyor. Asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın yüzde 45’i üzerinden borç hesaplaması yapılıyor. 2025 yılı için günlük kazanç alt sınırı 866 lira, üst sınırı ise 2.600 lira. Eğer alt sınır olan 866 lira üzerinden borçlanmak istiyorsanız, günlük borçlanma için ödeyeceğiniz tutar 389 lira. Üst sınırdan borçlanmak istiyorsanız da günlük borçlanma tutarı 1.170 lira. Örneğin, yurtdışında geçen 5.000 günlük sürenizi alt sınırdan borçlanırsanız 1 milyon 945 bin lira ödeyeceksiniz.

EMEKLİ OLURKEN FAZLA PRİMLERİNİZİ İADE ALABİLİRSİNİZ

Soru: Haziranda emekli olmayı düşünüyorum. Çalıştığım süre içinde beş ayrı şirketten sigortalı olarak gösterildim ve primlerim yatırıldı. Yatırılan primler de tavandan ödendi. Fazla ödenen primleri iade alabilecek miyim? Ne yapmalıyım? Aylin K.

Cevap: Çalışan adına SGK’ya, sigorta primine esas kazanç üst sınırını aşan ödeme yapılmışsa, aşan kısım iade alınabilir. Yüksek ücret alanların primleri de tavandan yatar ve tavanı aşan kısım için iade istenebilir. Birden fazla işyerinde çalışan kişilerin ödedikleri primler de tavanı aşarsa, fazla ödenen tutar SGK’dan geri alınabilir. Önce emeklilik dilekçesini verip, emekli olacaksınız. Sonra SGK’ya başvurarak fazla yatan primlerinizi hesaplatacaksınız ve iadesini talep edeceksiniz. İşçi payına düşen malullük, yaşlılık ve ölüm için kesilen prim tutarını iade alabileceksiniz.

SAĞLIK SİGORTASINDA YAŞ SINIRI 25

Soru: 2000 doğumlu üniversite mezunu olan kızım için ne zamana kadar devletten sağlık hizmeti almaya devam edebiliriz? Aykut K.

Cevap: Genel Sağlık Sigortası kapsamında gençler, 18 yaşına kadar ebeveynleri üzerinden sağlık hizmeti alabiliyor. Öğrenci, lise ve dengi okul mezunlardaysa yaş sınırı 20, üniversitedeyse yaş sınırı 25. Öğrenciler, mezun oldukları tarihten itibaren iki yıl süreyle de prim ödemeden ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyorlar. Ancak yaş sınırının aşılmaması gerekiyor. Üniversiteden mezun bir genç, 25 yaşını geçtiğinde primini kendi ödemek durumunda. Kızınız e-Devlet’e göre 24 yaşındadır muhtemelen ve bir yıl daha ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek, 25 yaşını geçtiğinde, çalışmıyorsa primini kendisi ödeyerek, Genel Sağlık Sigortası kapsamına girecek.

KANSER HASTALARINA GEÇİCİ MALULLÜK AYLIĞI BAĞLANIR

Yazının Devamını Oku