Geçtiğimiz hafta, sigortada pert araçlarla ilgili önemli bir düzenleme yapıldı. Kamuoyuna yansımalarına dikkat ettim; kimileri buna, ‘trafik sigortasında önemli düzenleme’, kimileri de ‘araç sigortalarında yeni dönem’ dedi. Okuyuculardan da, ‘trafik sigortasında neler değişti, biz bir şey anlamadık’ diye sorular gelmeye başladı. Aslında yeni düzenleme kısmen trafik sigortasını ilgilendirse de asıl kaskolu araçları kapsıyor. Peki, yeni düzenleme kimi, nasıl etkileyecek? Anlatayım ama önce mevcut uygulamaya kısaca değineyim.
Kaskolu araçlar, trafik kazasında hasarlandığında hasar durumuna göre –ki, bu bazen yüzde 30 hasarlı da olabiliyor, yüzde 40’da olabiliyor- sigorta şirketi, aracı perte çıkartabiliyor. Veya sigortalı, kaza sonrasında, ‘ben bir daha bu araca binmem, perte çıkarın, bana da paramı verin’ diyebiliyor; sigorta şirketi de bu talebi olumlu karşılıyor. Araçlardaki hasar tespit işlemlerini de genelde eksperler yapıyor, aracın perte çıkarılıp çıkarılmayacağına eksperler karar veriyor. Ancak, tüm bu işlemlerin tamamı eksperler üzerinden yürümüyor; sigorta şirketi ile sigortalı da aralarında anlaşıyor.
PERT ARAÇ NASIL SATILIYOR?
Peki, bu pert araçlar ne oluyor? Genelde sigorta şirketlerinin anlaştığı ihale platformları üzerinden pert araç alım satımı gerçekleşiyor. Burada da iki türlü yöntem uygulanıyor. Örneğin, araçta 1 milyon liralık hasar oluştu, aracın piyasa değeri de 1 milyon lira; sigorta şirketi 1 milyon liralık hasarı araç sahibine ödüyor; aynı sigorta şirketi anlaşmış olduğu pert araç ihale platformu üzerinden aracın satışını gerçekleştiriyor ve sigortalıya kalan 1 milyon lirayı ödüyor. Bir yöntem daha var. Aynı örnekten gidersek, sigorta şirketi, hem araçtaki hasarı hem de aracın piyasa değerini, yani 2 milyon lirayı, sigortalıya ödüyor, şirket sonrasında ihale platformu üzerinden aracın satışını yapıyor, daha doğrusu ihale platformu şirketi ile aralarında anlaşıyor. Bazen şöyle durumlar da oluyor. Sigortalı vatandaş, sigorta şirketine, ‘bana hasarımı ödeme, hasarlı aracımı da bana bırak’ diyebiliyor ki, buna da sigortacılar, ‘sigortalıya terk’ diyorlar. Ancak bu alternatifte işin içine tamirciler ve başka kişiler de giriyor. Altını çizeyim, pert araç, ihale platformları falan, ciddi büyük bir pazar.
HASARLI ARAÇLAR ARTIK ONARILACAK
Şimdi gelelim, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yaptığı yeni düzenleme ile nelerin değiştiğine. Madde madde anlatayım ki, daha iyi anlaşılsın.
Hasar gören aracın onarım masrafı, aracın piyasa değerinin üzerindeyse ve onarım görülemeyecek durumdaysa; sigorta şirketi aracı tam hasarlı sayacak. Aynı şekilde hasar gören aracın onarım masrafı, aracın piyasa değerinin yüzde 60’ını aşarsa araç ağır hasarlı sayılacak. İstisnai bir durum var; o da, aracın şasisi, tavanı, hava yastıkları, elektronik parçaları gibi kritik parçaları hasarlanırsa, hasar oranı yüzde 60’ın altında da olsa ağır hasarlı sayılacak.
Cevap: Kademeli emeklilikle ilgili okuyuculardan çokça soru alıyorum. Öyle ki, sosyal medya hesaplarından da neden bu konuya değinmediğim, neden destek olmadığım yönünde eleştiriler geliyor. Geçmiş yazılarımda da değindim, bir kere daha tekrarlayayım.
2023 yılında 8 Eylül 1999 öncesi sigorta girişi olanların EYT’den yararlanıp emekli olmalarına imkân tanındı ve 2 milyondan fazla kişi emekli oldu, şartları yerine getirenler bundan sonra da emekli olmaya devam edecek. Bu duruma, 8 Eylül 1999 sonrası sigorta girişi olanlar kendilerine haksızlık yapıldığı gerekçesiyle tepki gösteriyor ve bu haksızlığın da giderilmesini talep ediyorlar. Hatta, ‘Emeklilikte Tarihe Takılanlar’ adında dernek kurup, raporlar hazırlayıp, seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Talepleri de; kademeli emeklilik. Yaş şartının ilk işe giriş tarihine göre yeniden düzenlenmesini ve 58-60 yaş şartının kaldırılmasını istiyorlar.
Ortada bir haksızlık var mı; var. Takip ediyorum hemen hemen her gün bu konu gündemde. Gündemde olduğu için de birileri, ‘şu tarihte çıkacak, bu tarihte çıkacak’ gibi tarihler veriyor. Son olarak Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Cevdet Akay, 3 Mart tarihinde, kademeli emeklilik düzenlemesi yapılması için Meclis’e kanun teklifi sundu.
Gelelim, okuyucum gibi birçok kişinin merak ettiği sorunun cevabına. Hükümetin, kademeli emeklilik ile ilgili bir çalışması yok, hatta hükümetin gündeminde kademeli emeklilik yok. Öyle ki, EYT’nin bütçe ve sosyal güvenlik sistemi üzerindeki olumsuz etkileri daha çok konuşuluyor. Bu çerçevede bugünden yarına, kademeli emekliliğin gündemde olmayacağını söyleyebilirim. Biliyorum, milyonlarca çalışanın duymak istediği cevap bu değil ama durum şimdilik bu.
KIDEM TAZMİNATINA YEMEK YARDIMI EKLENİR
Soru: Küçük bir işyeri olan işverenim. Çalışanlarıma her ay maaş dışında 5 bin TL’lik yemek kartı veriyorum. 30 Mayıs 2025’te işi kapatıp tasfiye ediyorum. Yemek kartı ödemeleri kıdem tazminatları ödemelerine dahil edilir mi? Brüt maaş üzerine yemek kartı bedeli ilave edilerek kıdem tazminatı matrahı hesaplanır mı? Turan Y.
Cevap: Kıdem tazminatı, çalışılan her tam yıl için 30 günlük giydirilmiş ücret (ikramiye, prim, yol ve yakacak yardımı gibi tüm ödemelerin dahil olduğu ücret) üzerinden hesaplanıyor ve brüt ücret ile çalışılan yılın çarpımı sonucu alınacak kıdem tazminatı toplamına ulaşılıyor. İşçiye verilen yemek ve yol yardımı da kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretin tespitinde hesaba katılır. Yemek yardımı kaç gün veriliyorsa hesaplama da ona göre yapılır. Yani işçiye sağlanan yemek ve yol yardımı kıdem tazminatında hesaba katılırken, çalışanın ayda fiilen kaç gün işe gittiğine göre bu günlere denk gelen yemek yardımı hesaplanır. Yemek yardımı brüte çevrilmeden, kıdeme esas giydirilmiş brüt ücrete eklenerek, kıdem tazminatı hesaplanır.
MALULEN EMEKLİ OLAMAZSINIZ
Konunun detayına girmeden önce kısa bir bilgi vereyim. 2024 yılında 724 bin 479 kişi emekli oldu. EYT’nin uygulamaya girdiği 2023 yılında ise 2.1 milyon kişi emekli olmuştu. Böylece son iki yılda 2.9 milyon kişi gerekli şartları yerine getirerek, sosyal güvenlik sisteminden emekli oldu.
Bir de emekli olup da çalışmaya devam edenler... SGK, çalışan emeklilerin sayısını raporunda yayımladı. 2024 yılında 1 milyon 877 bini erkek, 227 bin 603’ü kadın olmak üzere 2 milyon 104 bin kişi Sosyal Güvenlik Destek Primi’ne (SGDP) tabi sigortalı olarak çalışıyor.
SGDP’Lİ ÇALIŞIYORLAR
Sosyal Güvenlik Destek Primi ne demek? Gerekli şartları yerine getirip de sosyal güvenlik sisteminden emekli olanlar emekli olduktan sonra çalışmaya devam edebiliyor. Emekli maaşından kesinti yapılmaması için de SGK’ya, Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) adı verilen prim ödeniyor. SGDP, emekli olup, emekli aylığı bağlananların yaşlılık aylığı kesilmeden yeniden çalışmaya başlamaları halinde yapılan kesinti. 2008 yılı öncesi sigortalı olanların prime esas kazançları üzerinden yüzde 32 oranında kesilen SGDP işveren tarafından ödeniyor.
EMEKLİLERİN YÜZDE 17’Sİ ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR
SGK’nın yayımladığı verilere göre 2024 yılında 2 milyon 104 bin kişi SGDP ödeyerek çalıştı. Yani, bu kişiler hem emekli maaşı alıyorlar hem de çalıştıkları işyerinden maaş alıyorlar. Buna göre de 2024 yılında son yıllardaki en yüksek çalışan emekli sayısına ulaşıldı. 2020 yılında 746 bin emekli çalışmaya devam ederken, 2021 yılında bu sayı 856 bine, 2022 yılında 945 bine, 2023 yılında ise 1 milyon 652 bine yükseldi. 2024 yılında toplam 16.6 milyon emekli olduğunu ve bunların da 12 milyonunun emekli maaşı aldığı hesaba katıldığında, emeklilerin yüzde 17’si çalışmaya devam ediyor.
İstanbul’da, biran önce dönüştürülmesi gereken 1.5 milyon bina ve acilen yıkılması gereken 600 bin konut bulunuyor. 600 bin konutun da 150 bininin hemen dönüştürülmesi gerekiyor. Nitekim 6.2’lik depremin hemen ardından da tüm kesimler kentsel dönüşümün aciliyetine dikkat çekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, dönüşüm yapılmaz ve binalar sağlam hale getirilmezse İstanbul’un geleceğinin tehdit altında olduğunu söyleyerek,
“Hep birlikte seferberlik vaktidir” diyor.
KONUTUNU DÖNÜŞTÜRMEK İSTEYEN NE YAPACAK?
Lafı evirip çevirmeyelim, biz bu kentsel dönüşümü işini beceremiyoruz. Bunu da iki nedeni var. Birincisi, malum neden; konutunu dönüştürecek olanların 80 metrekare değil de 100 metrekare, hatta mümkünse daha fazla olsun hırsı. Farkında değiller, yarın öbür gün büyük bir depremde oturacak evleri bile olmayacak. Bir diğer neden ise güvensizlik. Vatandaş binasını dönüştürmek istiyor ama hem müteahhit bulamıyor, hem bulsa bu sefer projeyi bitirir mi bitiremez mi, bizi ortada mı bırakır diye güvenmiyor. Yani ‘müteahhit binayı bitiremeyip, ortadan kaybolursa, bu sefer elimizdeki evden de olacağız’ korkusu yaşanıyor. Haksız da sayılmazlar, hem birçok örnek var hem de memlekette 473 bin müteahhit var.
Aslında vatandaşın bu güvensizlik sorunu çözüldü ama evini dönüştürecek olanların bundan haberi yok. Geçen yılın ortalarında Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), önemli bir düzenlemeye imza atarak, kentsel dönüşümün önünü açacak, vatandaştaki güvensizlik sorununu ortadan kaldıracak ‘bina tamamlama sigortası’ bir başka adıyla da ‘kentsel dönüşüm sigortasını’ uygulamaya koydu.
Nedir, kentsel dönüşüm sigortası? Binasını dönüştürmek isteyen vatandaş, müteahhit ile anlaşırken, müteahhitten kentsel dönüşüm sigortası yaptırmasını isteyecek. Müteahhit kendi de sigortayı yaptırıp, hak sahipleri ile yapacağı anlaşmaya sigorta poliçesini ekleyebilir. Sigorta şirketi, müteahhidin inşaatı yapabilecek mali güçte olup olmadığını, teminatlarını inceleyecek ve müteahhidin güvenilir olduğuna karar verirse sigortayı yapacak. Sigorta şirketi müteahhidi ya da projeyi uygun görmez, sigorta yapmazsa; bilin ki, o evler bitmez, teslim edilmez. Sigorta yapılırsa da inşaat süresince sigorta şirketinin denetimi devam edecek. Oldu ya müteahhit vefat etti veya bir başka nedenden dolayı proje tamamlanamadı; bu durumda sigorta devreye girecek, sigorta şirketi ya konut sahiplerine o tarihe kadar ödedikleri tüm bedelleri faiziyle birlikte ödeyecek ya da başka bir müteahhit ile anlaşıp, inşaatın tamamlanmasını, hak sahiplerine konutlarının teslim edilmesini sağlayacak.
10 BİN KONUT SİGORTALI DÖNÜŞTÜ
Bina tamamlama sigortasının bir iki özelliği daha var. Birincisi, müteahhit projeyi bitiremeyip de sigorta şirketi inşaatı devraldığı tarihten konutların teslim tarihine kadar geçen sürede sigorta şirketi hak sahiplerine kira ödemesi de yapacak. İkincisi, ise konutunu kentsel dönüşüm sigortası ile dönüştürecek olanlara sigorta şirketi, müteahhit buluyor veya öneriyor. Yeri gelmişken belirteyim, sigortanın uygulamaya girdiği bir yıllık sürede 10 bin konut kentsel dönüşüm sigortası yaptırdı ve halen inşaatlar devam ediyor.
Merak edilen husus, yemek kartlarının market alışverişinde kullanılıp kullanılamayacağı, limit uygulanıp uygulanmayacağı. Kimi okuyucular, ‘yemek kartlarına limit uygulanacakmış, doğru mu?’ diye sorarken, kimi okuyucular ise markette alışveriş yaparken limitle karşılaştığını söylüyor. İşverenler de, yemek kartları dolayısıyla kendilerinden prim kesintisi yapılıp yapılmayacağını merak ediyor. Kimileri, yemek kartlarına yönelik yeni düzenleme olup olmayacağını soruyor.
Yemek kartları ile ilgili tartışma ilk değil; 2022 yılından beri sürüyor. Hatta 2024 sonunda, kartların market alışverişinde kullanımı konusu yine gündemdeydi. Görünen o ki, yemek kartları bilmecesi halen devam ediyor ve hem vatandaşların hem de çalışanlara yemek kartı veren şirketlerin bu konuda kafası karışık. Öyle ki İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, son günlerde yemek kartları ile ilgili çıkan görüşler karşısında açıklama yapma ihtiyacı da hissetti.
İŞVERENLER BU DETAYA DİKKAT
Aslında tartışmaya mahal verecek bir durum yok. Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), yemek kartlarıyla ilgili sene başında detaylı bir genelge yayımlayarak, tartışmalara noktayı koydu. O açıklamada yemek kartlarının nerede, nasıl kullanılacağına detaylı şekilde yer veriliyor. Bazı önemli noktaları paylaşayım.
1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yemek bedelinin prime esas kazançtan istisna edilecek günlük tutarı 158 TL olacak. Buna göre ay içinde 24 gün çalışıyorsa, işveren tarafından çalışana aylık ödenecek 3 bin 792 lira yemek bedeli prime esas kazançtan istisna tutulacak, yani primden muaf tutulacak. Bu durumda işveren çalışana aylık 5 bin TL yemek bedeli öderse, bunun 3 bin 792 TL’si istisna tutulacak, bin 208 TL’si prime esas kazanca dahil edilecek, yani sigorta prim kesintisine tabi olacak.
Günlük 158 TL’lik tutar, prime esas kazanca dahil edilmeyecek ancak bunun üzerindeki tutar prime esas kazanca dahil edilecek. Örneğin işveren, çalışana aylık 5 bin TL yemek ücreti ödüyor ve çalışan da ayda 22 gün çalışıyor. Günlük yemek ücreti tutarı 158 TL olduğundan, 3 bin 476 TL prime esas kazanca dahil edilmeyecek; bin 524 TL ise prime esas kazanca dahil edilecek.
YENİ BİR DÜZENLEME YOK
AFAD bir taraftan riskli bina uyarısı yaparken, diğer taraftan da hasarlı binalara girilmemesi konusunda uyarılar geldi. Bu satırları yazarken Marmara Ereğlisi ve İstanbul Fatih’te hasarlı birkaç bina tespit edilirken, henüz tam olarak hasar tespit çalışmaları tamamlanmadı.
Deprem sonrası da gündeme zorunlu deprem sigortası geldi. DASK verilerine göre depremin etkilediği Marmara Bölgesi’nde konut sayısı 6.4 milyon adet ve bunların 4.3 milyonu depreme karşı sigortalı. Buna göre Marmara’da konutların yüzde 39’unun zorunlu deprem sigortası bulunuyor. İl bazında bakıldığında ise durum farklılık gösteriyor. İstanbul’da, 4.1 milyon konutun 2.5 milyonu depreme karşı sigortalı ve İstanbul’da sigortalılık oranı yüzde 62. Sigortalılık oranı en yüksek ileler ise yüzde 83 ile Yalova ve yüzde 82 ile Sakarya.
Depremin merkez üssü olan Silivri ve etrafına bakıldığında Tekirdağ’da 318 bin konutun 251 bininin zorunlu deprem sigortası bulurken (sigortalılık oranı yüzde 79), Kırklareli’nde sigortalanabilir 102 bin konutun 55 bin sigortalandı; Kırklareli’nde depreme karşı sigortalılık oranı yüzde 54’lerde.
İLÇELERDE DURUM FARKLI
Türkiye genelinde bakıldığında ise DASK’ın son verilerine göre 20 milyon konutun 11.2 milyonu sigortalı. Buna göre Türkiye’de, konutların yüzde 56’sı depreme karşı sigortalanmış durumda. Marmara Bölgesi, Türkiye genelinde sigortalılık oranı en yüksek bölge olurken, Marmara’yı yüzde 60 sigortalılık oranı ile Doğu Anadolu, yüzde 56 sigortalılık oranı ile de Ege izliyor. Türkiye genelinde sigortalılık oranı en düşük bölge ise Karadeniz. Karadeniz’de 1.9 milyon konutun 862 bini sigorta kapsamında ve bölgede sigortalılık oranı yüzde 44’lerde.
Depremin etkilediği İstanbul’un ilçelerinde bakıldığında ise kimi ilçelerdeki konutlarda sigortalılık oranı yüksekken, kimi ilçelerde çok düşük. Öyle ki, bina başına bir sigortalı konut düşen ilçeler bile var. Mesela, Çatalca, Ümraniye, Şile, Sultanbeyli, Arnavutköy gibi ilçelerde de sigortalı konut sayısı nispeten düşük. Buna karşılık Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Kadıköy, Küçükçekmece ilçelerinde ise sigortalılık oranı daha yüksek.
MODELLEME YAPILDI 4 SENARYO ÇIKTI
Beklenen Marmara depremi bir süredir sigortacıların da gündeminde. Öyle ki, sık aralıklarla modellemeler yapılıyor, depremin olası etkileri üzerine senaryolar üretiliyor. Son yapılan ve en yeni çalışmaya göre, beklenen Marmara depremi üzerine dört farklı model oluşturuldu. Buna göre, Marmara sismik segmentinin kırılması durumunda özellikle İstanbul’un Avrupa kesimi, biraz daha Anadolu kesimi ve Tekirdağ kesimi ciddi anlamda yüksek yer hareketi şiddetine maruz kalacak. Diğer modellemede ise birinci deprem sonrası ortaya çıkan enerji açığı ikinci depremi hızlandıracak. Modellemeler sonucunda Marmara Denizinde kıyı şeridinin ciddi zorlamaya tabi kalacağını da çıkan sonuçlar arasında.
BUGÜN 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Günün manasına uygun bir konuya değineyim. TÜİK, 2024 yılı çocuk istatistiklerini açıkladı. 85.6 milyon olan nüfusun 21.8 milyonu çocuk. Yani nüfusun yüzde 25.5’i 18 yaş altı çocuklardan oluşuyor.
Aynı zamanda 18 yaş altı çocukların tasarruf oranları da açıklandı. 2021 yılında 18 yaş altı çocukların BES’e girerek tasarruf etmelerinin önü açıldı. Bu tarihe kadar ebeveynler çocukları için BES yaptırabiliyorlardı ancak kendi adlarına sözleşme düzenliyor, lehdar olarak çocuklarını gösterebiliyorlardı. 2021 yılında yapılan düzenleme ile artık çocuklar üzerine BES sözleşmesi yapılmasına imkân tanındı. Bu çerçevede katkı paylarını yine ebeveynler yatıracak, tasarrufların değerlendirileceği planları yine ebeveynler belirleyecek, 18 yaşın altına BES sözleşmesi düzenlenebilecek. Devlet de çocuklar adına sisteme yatırılan katkı paylarına yüzde 30 ekleyecek. Böylece tasarrufa erken yaşta başlanmış olacak.
0-4 YAŞ ARASININ YÜZDE 11’İ BES’TE
İlginçtir, 18 yaş altı BES uygulaması ciddi rağbet gördü ve aradan geçen dört yıllık süreçte 1.5 milyondan fazla çocuk sisteme girerek tasarruf etmeye başladı. TÜİK’in, 18 yaş altı nüfusu açıklaması ile birlikte tasarruf eden çocuk sayısı da belli oldu. Buna göre toplam çocuk nüfusunun yüzde 7’si BES sisteminde tasarruf ediyor.
İşin bir başka ilginç tarafı ise BES’e ilgi duyan kesimin yeni doğanlar olması. Bugün 138 bine yakın yeni doğan bebek BES sisteminde yer alıyor. BES’teki 0-4 yaşındaki çocukların sayısı ise 527 bine yakın ki, sistemdeki toplam çocukların yüzde 35’ini 0-4 yaş grubu oluşturuyor. TÜİK’in açıkladığı verilere göre 0-4 yaş arası çocuk sayısı 5 milyon ve bunların yüzde 11’e yakını BES ile tasarruf ediyor.
YAŞ BÜYÜDÜKÇE TASARRUF DÜŞÜYOR
Verileri incelediğimde ortaya şöyle bir tablo çıkıyor. 0-9 yaş grubunda çocuk nüfusunun sayısı 11.4 milyon. Bu yaş grubunda olup da bireysel emeklilik sistemine girenlerin sayısı ise 989 bin. Buna göre 0-9 yaş grubunun yüzde 9’a yakını tasarruf ediyor.
Ürünlerdeki hasar tespit çalışmaları devam ediyor, ancak kimi ürünlerde zararın boyutu yüzde 100’lere ulaşmış durumda. Hal böyle olunca da tarım sigortası gündeme geldi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, don afetinden zarar gören tüm çiftçilerin zararlarının karşılanması için fon oluşturulması önerisinde bulundu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sigortası olmayan ve zirai dondan etkilenen üreticiye destek verileceğini açıkladı.
ÇİFTÇİNİN 12 MİLYAR LİRALIK ZARARI KARŞILANDI
İşin aslını isterseniz, TZOB Başkanı Bayraktar’ın bahsettiği gibi fon falan kurmaya gerek yok, çünkü devlet destekli tarım sigortası var, zaten. Yeter ki, ziraat odaları, tüm üretici ve çiftçiyi sigorta sistemine dahil etsin. Bilmeyenler için kısaca tarım sigortasından bahsedeyim: Sistem basit; çiftçi ürününü sigortalatıyor, ödeyeceği primin yüzde 50’sini devlet karşılıyor (zirai donda primin yüzde 67’sini devlet ödüyor) ürün afetlerden dolayı zarar görürse TARSİM çiftçinin zararını ödüyor. Bu sayede ne oluyor? Mahsulü giden çiftçi; borcu, kredisi varsa sigortadan aldığı parayla bunları ödüyor, geçiniyor ve daha da önemlisi gelecek sezon ürününü ekmeye devam ediyor.
ZİRAİ DONDA PRİMİN %67’SİNİ DEVLET ÖDÜYOR
Hazır yeri gelmişken tarım sigortası ile ilgili birkaç veriyi paylaşayım. Veriler, 2024 yılına ait. Geçen yıl 900 bine yakın üretici sigorta yaptırmış. Malum, sigorta yaptırabilmek için Çiftçe Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıt olunması gerekiyor. ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı ise 2.3 milyon. Kabaca çiftçilerin yarısı sigorta yaptırmış diyebiliriz. Geçen sene sigorta yaptırıp da ağırlıklı afetlerden dolayı ürünü zarar gören çiftçiye TARSİM 12 milyar lira hasar ödemiş. Hasarların büyük bir kısmı ise dolu ve don afetinden dolayı ödenmiş. Yaklaşık 1.6 trilyon liralık tarımsal hasılanın yüzde 40’ı geçen yıl sigortalanmış.
Yine geçen yıl devlet, üreticiye 10 milyar lira prim desteği sağlamış. Burada konuyu açayım. Biraz araştırma yaptım, paylaşayım. Çiftçi dolu afetine karşı sigorta yaptırdığında devlet primin yüzde 50’sine katılıyor, don afeti de sigortanın içine katılırsa bu sefer devletin desteği yüzde 67’ye çıkıyor. Yani sigorta primi 100 lira tutuyorsa, devlet 67 lirasını karşılıyor, çiftçinin cebinden sadece 33 lira çıkıyor. Hani geçen hafta zirai don fındığı da vurdu ya, fındıktan örnek vereyim. Üretici bir dönüm fındığını don afetine karşı sigortalatırsa toplam prim 1750 lira, bunun yüzde 67’sini devlet ödüyor, çiftçinin cebinden kabaca 575 lira çıkıyor. Eğer don afetinden dolayı ürünün tamamı giderse TARSİM, üreticiye 22 bin lira hasar ödüyor. Özetle, çiftçi sigortaya 575 lira ödüyor, karşılığında 22 bin lira hasar alıyor.
SİGORTALI ÇİFTÇİ SAYI NEDEN DÜŞÜK?
Laf aramızda TARSİM, sigorta sisteminden çok çiftçiyi sübvanse etmek. Çünkü hemen hemen her yıl don ve dolu afeti yaşanıyor. Belki bu seneki gibi nisan ayında değil ama mart ayında özellikle belli bölgelerde don yaşanıyor ve TARSİM her yıl aynı bölgelerde, aynı ürüne hasar ödüyor. Örnek, kayısı gibi. Malatya’da kayısı bahçelerinin neredeyse tamamı sigortalı ve her yıl don hasarı oluyor, her yıl sigorta yenileniyor ve her yıl sigortadan hasar ödeniyor. O yüzden üretici sübvanse ediliyor diyorum.