Aralık sonu itibarıyla binlerce işletmeyi ilgilendiren yeni uygulama başlıyor. Manavından fırınına, mobilyacısından eczanesine, nalburundan marketine, terziye kadar 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta sayılan işyerlerine, 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu geliyor. Aynı tarihte aynı zorunluluk kamuya ait işyerleri için de geçerli olacak.
Konunun detayına girmeden önce kısa bir hatırlatma yapayım. İş kazalarını önlemek amacıyla 2012 yılında, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkartıldı. Her iş yerinde bir iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu getiren kanun kapsamında da işyerleri; az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli olmak üzere üç gruba ayrıldı ve bu gruplara geçiş süreleri tanındı. Zaman içinde de tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi bulundurma zorunluluğunu yeri getirdi. Son olarak 50 kişinin altında çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için hekim ve iş güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğu, 2014’ün Ocak ayında başladı.
UZUN YILLAR ERTELENDİ
Geriye bir tek 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta sayılan işyerleri ile kamu kurumları kaldı. Aslında bu işyerleri de 2014 yılında iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu uygulamasına geçecekti ancak o tarihten bu yana her yıl çıkarılan kanunla 11 yıl boyunca ertelendi. En son 2023 sonunda yapılan düzenleme ile 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde ve kamuya ait işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme zorunluluğu 31 Aralık 2024 tarihine ertelendi.
Aslında ertelemenin haklı bir gerekçesi de var. Esnaf statüsünde sayılan bu işyerlerinin iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurması ek bir maliyet anlamına geliyor. İkincisi, bu kadar sayıdaki işyeri için hekim bulmak da çok kolay olmayacak. İşte bu nedenlerden 11 yıldır uygulama erteleniyordu.
1 ÇALIŞANA 1 DOKTOR DÜŞECEK
Eğer yeni bir erteleme olmazsa 2025 başında 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için de iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu başlıyor. Peki, kim bu işyerleri? Tarımdan gıdaya, mobilyadan otomotive, elektronikten taşımacılığa kadar yüzlerce mesleği kapsıyor. Belli başlılarını sıralayayım. Eczaneler, restoranlar, marketler, okullar, terziler, küçük imalathaneler, ekmek fırınları, pastaneler, oto yedek parçacıları, nalburlar, halıcılar, mobilyacılar, ayakkabıcılar, oto bayileri, sigorta acenteleri gibi; liste uzayıp gidiyor.
Türkiye Sigorta Birliği (TSB), sigorta sektörünün 2025 yılını değerlendirmek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, TSB Başkanı Uğur Gülen, TSB Başkan Yardımcıları Ahmet Yaşar ve Taylan Türkölmez, Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Ölken, TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı katıldı.
Özellikle üç konu toplantının ana gündemini oluşturdu. Biri, uygulanan ekonomi programının sigorta pazarına yansımaları, diğeri asgari ücret beklentisi ve tamamlayıcı emeklilik sistemi.
2024 yılında sigortacılıkta özkaynak kârlılığı yüzde 60’lara kadar çıktı ki, bankacılıkta özkaynak kârlılığının yüzde 20’lerde olduğu düşünüldüğünde 2024’ün sigortacılar açısından kârlı bir yıl olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bunun da nedeni yüksek faiz ortamının getirdiği mali kârlılık. Daha açık bir anlatımla, sigortacılar bu yıl paradan para kazandı ve hem hasarları karşıladı hem de sermaye getirisi yüzde 60’a kadar çıktı.
ASGARİ ÜCRET ENDİŞESİ
Ancak uygulanan ekonomik program nedeniyle sigortacılar 2025 yılına temkinli bakıyor. Sigortacılar, “2025’te düşen faizler karşısında mali gelirler azalacak. 2025 bir anlamda dönüşüm yılı olacak. Buna hazırlanmamız lazım. 2024’te büyüdük ama bu büyüme prim artışından kaynaklandı, poliçe sayısı ise artmıyor. 2025’te yeni sigortalılara ulaşmamız lazım. Bıçak sırtı durumdayız. Ölçek ekonomisi sorunu var. 2025’te faizler aşağı inecek, sigortacılık becerileri öne çıkacak, belki de 2025-2026 kötülerin ayıklandığı bir dönem olacak” diyor.
2025’e girerken, sigortacıları endişelendiren bir diğer konu ise sene başında belirlenecek olan asgari ücret. ‘Asgari ücretin sigorta sektörüyle ne alakası var?’ diyecek olursanız; özellikle trafik sigortasında vefat ve sakatlık gibi bedeni hasarların asgari ücret üzerinden hesaplanıp, ödendiği düşünüldüğünde yakın ilişkisi olduğu ortaya çıkar. O nedenle de asgari ücrette beklenenin üzerindeki artış sigortacıları endişelendiriyor. Basın toplantısında bu konu da gündeme geldi.
SANAYİCİ GİBİ BEKLİYORUZ
Kimileri, ‘zorunlu sigortaya niye bu kadar yüksek para ödüyoruz?’ diye soruyor, kimileri de her geçen yıl sigorta priminin arttığından yakınıyor. Trafik sigortası yaptırıldığında alınan teminat ile ödenen prim bedelinin yüksek olup olmadığı konusuna girmeyeceğim, ona bir başka yazımda değinirim. Şimdi ise, trafik sigortasında bugüne kadar gündeme gelmeyen bir konuya değineyim. Yazdıklarımı okuyunca, ‘neden bu kadar yüksek bedel ödüyoruz?’ sorusuna bir nebze cevap bulmuş olacaksınız.
Hemen hemen her yıl 1 milyon 100 bin trafik kazası meydana geliyor. Bu kazaların bir kısmında vatandaş ile sigorta şirketi anlaşıyor, bir kısmında ise anlaşamıyor ve konu hukuka yansıyor. Uyuşmazlıklarda vatandaşın ağırlıklı müracaat ettiği iki kurum var; biri, Sigorta Tahkim Komisyonu, diğeri ise arabuluculuk sistemi. Bugün için trafik sigortasından kaynaklı 650 bin uyuşmazlık tahkim komisyonuna, 80 bin uyuşmazlık ise arabuluculuk sistemine yansımış durumda. Bu uyuşmazlıkların hepsi de sigorta şirketleri için birer maliyet. Mesela vatandaş arabuluculuk sistemine gittiğinde sigorta şirketi masraf olarak 2-3 bin lira öderken, tahkim komisyonuna gittiğinde sigorta şirketinin ödediği masraf 17 bin liradan başlıyor. Peki, bu nasıl oluyor? Basit haliyle anlatayım.
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU
Tahkim komisyonuna giden uyuşmazlıkların tamamına yakını değer kaybı tazminatından kaynaklanıyor. Aslında bu da gösteriyor ki, sigorta şirketi ile tüketici trafik sigortasında maddi veya bedeni zararlarda uyuşmazlık yaşamıyor; daha çok kaza sonrası onarım gören araçlarda oluşan ve trafik sigortasından ödenen değer kaybı tazminatında uyuşulamıyor. Sorun ise tahkim komisyonuna giden uyuşmazlıklardan dolayı sigorta şirketlerinin dosya parası, vekalet ücreti gibi masraflara yüksek bedeller ödemeleri. Öyle ki, sigorta şirketi değer kaybı tazminatı olarak 37 bin lira ödüyor, tahkim komisyonu ise 37 bin 200 lira ödenmesine karar veriyor. Arada 200 lira fark var. Sigorta şirketi, ‘tamam 200 liralık farkı ödeyim, sorun yok’ diyor. Ama sistem, ‘önce şu 17 bin liralık dosya masrafını, vekalet ücretini falan bir öde, sonrasına bakarız’ diyor. Şirketler başta bir 17 bin lira ödüyor, sonra 100-200 lira fark için bir 17 bin lira daha ödüyor, sonrasında da bir 17 bin lira daha ödüyor. 37 bin liralık değer kaybı tazminatı için 50 bin lira dosya masrafı ödemek durumunda kalıyorlar. Neden? Sistem böyle kurgulanmış da ondan.
DEĞER KAYBI TAZMİNATI
Sigorta şirketleri bir hesap yapmış, ödedikleri değer kaybı tazminatı kadar tahkim komisyonu masrafı ödüyorlar. Dikkatinizi çekerim, bahsedilen rakamlar yıllık 30-40 milyar TL’ler; öyle ufak tefek rakamlar değil. İşin garip tarafı bu paralar vatandaşın cebine gitmiyor, başkalarının cebine gidiyor. Sigorta şirketi ile uyuşmazlık yaşayan vatandaşın arkada dönen bu işlerden, bu rakamlardan haberi bile yok.
Durum öyle hal almış ki, hasar danışmanlığı adı altında değer kaybı tazminatı peşinde koşan şirketler bile kurulmuş. Kazaya karışanları tespit edip, ‘biz tazminat işlemlerinizi yürütürüz’ diye hepsini tek tek arıyorlar. Bu şirketler kendilerine kaza dosyası getirenlere yüklü de para ödüyorlar. Topladıkları bu dosyaları Sigorta Tahkim Komisyonuna getirip, buradan para kazanıyorlar. Şöyle bir hesap yaptım; sadece 100 tane değer kaybı tazminatından kazandıkları para 1.7 milyon TL. Tahkime 650 bin uyuşmazlık geldiğini hesaba kattığınızda, ortada dönen paranın boyutunu varın siz düşünün. Tüm bu paralar da sigorta şirketlerinin cebinden çıkıyor.
VATANDAŞ PRİM ÖDÜYOR BİRİLERİ KAZANIYOR
Cevap: Bahsettiğiniz emeklilik katsayısı güncelleme katsayısı ile hesaplanıp belirleniyor. 2024 yılı sonuna kadar emekli olacakların emekli maaş hesaplaması 2023 yılındaki yüzde 4.5’lik gelişme hızı ve yine 2023 yılındaki yüzde 64.77’lik TÜFE’ye göre yapılacak ve buna göre de güncelleme katsayısı 1.6612 olarak uygulanacak. Bunun dışında 2024 yılının ocak ve temmuz aylarında emeklilere kümülatif olarak yüzde 86.16 zam yapıldı. 2024’ün sonuna kadar emekli olacakların maaş hesabına bu tutar da eklenecek. 2025 yılında emekli olacaklar 2024 yılındaki yüzde 86.16’lık emekli maaş zamlarından yararlanamayacak. 2025 yılındaki güncelleme katsayısı ise enflasyon ve büyüme hızına yönelik tahminlere göre hesaplanabilir. 2025’e yönelik güncelleme katsayısı tahminleri ise 1.366 ila 1.392 arasında değişiyor. Buna ek olarak 2025 yılının ilk yarısında emekli olacaklar 2024’ün Temmuz-Aralık enflasyonuna göre belirlenecek zamdan yararlanacak. Bu durumda 2024 yılında emekli olacaklar, 2025 yılında emekli olacaklara göre daha yüksek aylık alacak ama ne kadar yüksek olacak; onu şimdiden söylemek zor. Aralık ayının başında biraz daha durum netleşir. Emeklilik işlemlerine gelince; önce SGK’ya emeklilik dilekçenizi vereceksiniz, sonrasında da aylık bağlama işlemleri başlayacak ki, bunu da e-Devlet üzerinden takip edebilirsiniz.
SGK’DAN RAPOR PARASI ALABİLİRSİNİZ
Soru: Özel bir şirkette çalışıyorum. İş kazası geçirdim ve 13 gün tedavi gördüm. Bu sürede işe devam edemedim. Yeni çalışmaya başladım. İşyerimden çalışmadığım döneme ait rapor ücreti alabileceğim söylendi. Nereye başvurmam gerekiyor? Alacağım ücret ne kadar olur? Murtaza S.
Cevap: SGK, hastanede tedavi gören hastalara geçici iş göremezlik ödeneği, bir başka adıyla da rapor ücreti ödüyor. Sizin gibi iş kazası nedeniyle çalışamaz hale gelinmesi durumunda, çalışanların uğradıkları gelir kaybını önlemek için SGK tarafından bu para ödeniyor. Rapor ücreti alabilmek için sigortalı olarak çalışmanız ve hastanede tedavi gördüğünüz dönemden önceki bir yıl içinde en az 90 gün sigorta priminizin yatırılmış olması gerekiyor. Ayrıca, SGK tarafından yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulları tarafından istirahat raporu alınmış olması da gerekiyor. İş göremezlik durumunda çalışanlara yatarak tedavilerde günlük kazancının yarısı, ayakta tedavilerde ise günlük kazancın üçte ikisi rapor ücreti olarak ödeniyor.
YENİDEN İŞE ALINAN İŞÇİ İÇİN TEŞVİKTEN YARARLANILMAZ
Soru: Konfeksiyon atölyemiz var. Bu yılın başında 3 çalışanı işten çıkarmak zorunda kaldık. Şimdi ise iki kişiyi yeniden işe aldık. Bu kişiler bizden ayrıldıktan sonra işsizlik maaşı alıyorlardı. Yeniden işe başlattığımız bu çalışanlar için prim teşvikinden yararlanmak istedik ama yararlanamayacağımız söylendi? İşsizlik maaşı alanları çalıştıranlara prim teşviki verilirken biz niye bundan faydalanamıyoruz? Ertuğrul B.
Cevap:
Sene sonu yaklaştıkça okuyuculardan gelen emeklilikle ilgili sorular da artıyor. Kimileri 2024 sonuna kadar emekli olmanın, 2025’e göre maaş açısından daha avantajlı olup olmadığını merak ediyor ki, bu konuyu geçmiş yazılarımda ele aldım. Gelecek yazılarımda bir kere daha değineceğim, çünkü kasım ayı, aralık başı gibi durum netleşecek. Kimileri, özellikle geçmişte farklı statülerde çalışmış olanlar, hangi statüden emekli olacağını soruyor. Kimileri de hem emeklilik şartları hem de emekli maaşı açısından SSK statüsünden emekli olmanın yollarını arıyor. Sorulara açıklık getireyim.
Öncelikle şunun bilinmesi gerekiyor; çalışanlar hangi sosyal güvenlik statüsüne tabi çalışıyorsa o statüden emekli olabiliyor. Bağ-Kur’lu çalışıyorsanız Bağ-Kur üzerinden, isteğe bağlı sigortalıysanız yine Bağ-Kur üzerinden, işçi statüsünde çalışıyorsanız 4/A’lı (halk arasında bilinen adıyla SSK) olarak emekli olursunuz. Ancak birden fazla sosyal güvenlik statüsünde çalışanlarda durum farklılaşıyor. İşte, en çok merak edilen konu da bu.
‘YEDİ YIL KURALI’ NEDİR?
Burada da ‘yedi yıl kuralı’ devreye giriyor. Nedir, ‘yedi yıl kuralı’? İlk defa 2008 yılının ekim ayı öncesinde farklı sigorta kollarında çalışanların, hangi kapsamda emekli olacaklarını belirlemek için son yedi yıldaki sigortalılık sürelerine bakılır. Bu dönemde, 1261 gün prim ödemesi yapılan sigorta kolundan emekli olunur. Bu süreler eşitse en son tabi olunan statüye göre aylık bağlanır.
Konuyu bir daha açayım...
Kişinin son yedi yılda hangi statüde çalıştığı önemli. Son yedi yılda, yani 2.520 gün, kişi hangi statüde çalışmışsa emekliliği de o statüye göre oluyor ve emekli aylığı da buna göre belirleniyor. Yedi yılla da kasıt, son prim ödeme tarihinden önceki fiili hizmet yılı. Son yedi yılda ödenen primin yarısı kadar prim (1260 gün) hangi sosyal güvenlik sistemine ödenmişse o sistemden emekli olunuyor.
Şöyle bir örnekle anlatayım. Geçmişte hem SSK hem de Bağ-Kur statüsünde çalışmışsanız ve son yedi yıl içinde 1.260 gün SSK’ya prim ödemişseniz, SSK’lı olarak, yani 4/A’lı olarak emekli olursunuz. Yok, son yedi yıl içinde 1.260 gün Bağ-Kur’a prim ödemişseniz Bağ-Kur üzerinden emekli olursunuz. Diyelim ki, her iki statüdeki çalışma yılınız aynı; bu durumda da en son 4/A’lıysanız SSK üzerinden, Bağ-Kurluysanız da Bağ-Kur üzerinden emekliliğe hak kazanırsınız.
2008 SONRASININ ŞARTLARI FARKLI
Okuyuculardan da bu konuda çokça soru ve eleştiri alırım. Getiriden memnun olmayanlar, ‘hiçbir getirisi yok, sistemden çıktım’ diye şikayet eder; getiriden memnun olanlar ise pek konuşmaz. Bu konuda iki tespitte bulunacağım, sonra BES’in getiri performansına yönelik analiz yapacağım. Birincisi, getiriden memnun değilseniz mutlaka tasarruflarınızı yanlış fonlarda değerlendiriyorsunuzdur demektir. İkincisi, beklenti nedir bilmiyorum ama genelde uzun vadeli tasarruf sistemlerinde enflasyonun bir-iki puan üzerinde getiri iyi getiridir. Üçüncüsü, BES’in getirisine bakarken, yüzde 30 devlet katkısını da mutlaka hesaba katın; keza yüzde 30’luk devlet katkısını hiçbir yatırım aracında bulamazsınız.
Bugün 16.9 milyon kişi bireysel emeklilik sisteminde. BES’teki toplam fon büyüklüğü ise 1.1 trilyon TL’yi geçti. Peki, BES’teki kişiler birikimlerini değerlendirirken hangi emeklilik fonlarını tercih ediyorlar? Emeklilik fonlarının yüzde 42’si altın fonlarından, yüzde 16’sı hisse fonlarından, yüzde 16’sı değişken fonlardan, yüzde 12’si borçlanma araçları fonlarından oluşuyor. BES katılımcılarının birikimlerini değerlendirmede tercih ettiği fonların başında altın fonları geliyor; onu, hisse fonları, para piyasası fonları izliyor. Kabaca sistemdeki kişilerin yüzde 26’sına yakını altın fonlarını tercih etmiş durumda. Bu bilgileri neden verdim? Tasarruflarına kimler getiri sağlıyor, kimler sağlamıyor; bilinsin diye.
ALTIN FONUNDA YÜZDE 59 GETİRİ
Gelelim emeklilik fonlarının 2024 yılı 10 aylık performansına. TÜİK’in ekim ayı enflasyonunu yüzde 39.77 (bir önceki yılın aralık ayına göre) olarak açıkladı. Aynı dönemde BES’te altın katılım (faizsiz) fonlarının getirisi yüzde 59, altın fonunun getirisi ise yüzde 55.1 oldu. Demek ki, tasarruflarını altın fonlarında değerlendirenler enflasyonla mukayese edildiğinde yüzde 15-20 arasında rekor denebilecek bir getiri elde etti. Birikimlerini faiz içeren yatırım araçlarından oluşan para piyasası fonlarında değerlendirenler ise enflasyonun yaklaşık 10 puan üzerinde getiri sağladı. Ancak, tasarruflarını hisse fonlarında değerlendirenlerin bu yılın 10 aylık getirisi yüzde 33.6 oldu ki, bu da enflasyonun 6 puan altında bir getiri anlamına geliyor. Aynı şekilde tasarruflarını TL borçlanma araçlarında değerlendirenler de enflasyonun 7.5 puan altında getiri sağladı. Bir anlamda hisse ve borçlanma araçlarını tercih ederlerin birikimleri azaldı da diyebiliriz.
KİMLERİN BİRİKİMLERİ ERİDİ?
Peki, yılın 10 aylık döneminde BES dışındaki yatırım araçlarının getirisi ne oldu? BİST-100 endeksinin getirisi yüzde 18.64, mevduat faizinin yüzde 50.82, altının yüzde 53.34, doların ise yüzde 16.1 oldu. Bu getirileri yüzde 39.77’lik enflasyonla mukayese ettiğimizde mevduat faizi yatırımcısına enflasyonun 11 puan, altın ise enflasyonun 13.5 puan üzerinde getiri sağlarken, diğerlerinin hepsinde yatırımcının parası enflasyon karşısında erimiş.
Şimdi BES katılımcıları için bir analiz yapalım. Eğer altın fonlarını veya para-piyasası fonlarını tercih ettiyseniz, hele bir de altın katılım fonlarını tercih ettiyseniz, tasarruflarınız yüzde 20 arttı demektir. BES’teki katılımcıların yüzde 40’a yakını işte bu yüksek getiriden yararlandı. Şunu da belirteyim, birikimlerini BES yerine, altında ya da faizde değerlendirenlerden bile yüksek bir getiriden bahsediyoruz. Özetle; BES’teki tasarruflarınızı doğru zamanda, doğru fonlarda değerlendirirseniz getiriniz de yüksek olur, şikayet etmezsiniz.
Bu kapsamda da yabancılara ödenecek ücret, yabancı çalıştırmak için gerekli olan mali yeterlilik kriterleri, her bir yabancı için çalıştırılacak Türk vatandaşı sayısı netleşti. Öyle ki, yeni düzenlemede sektörlere ve mesleklere göre yabancı çalıştırma kriterleri de belirlendi. Peki, yabancı çalıştırma kriterlerinde neler değişti? Yeni düzenlemeyi madde madde anlatayım ki, daha net anlaşılsın.
İşyeri, yabancı çalıştırmak için izin başvurusunda bulunacaksa, istihdam edilmek istenen her bir yabancı için 5 Türk vatandaşını da istihdam etmek zorunda olacak. Ancak yabancı çalıştırmak isteyen şirketin net satış tutarı 50 milyon TL veya üzeri ise istihdam edilecek 5 yabancıya kadar çalışma izni başvurusunda istihdam kriteri uygulanmayacak. Daha açık bir anlatımla, 5 yabancıya kadar Türk vatandaşı istihdam etme şartı aranmayacak.
YABANCI YÖNETİCİYE 100 BİN TL ÜCRET
Yeni düzenleme ile yabancılara ödenecek ücret tutarlarında da revizyona gidildi. Ödenecek ücrette baz alınacak tutar ise brüt asgari ücret ki, bugün için bu rakam 20 bin TL. Üst düzey yöneticiler ve pilotlar için asgari ücretin 5 katı (100 bin TL) kadar ücret ödenebilecek. Mühendisler ve mimarlar için ödenecek tutar asgari ücretin 4 katı (80 bin TL), diğer yöneticiler için asgari ücretin 3 katı (60 bin TL), uzmanlık ve ustalık gerektiren işlerde çalıştırılacaklar için asgari ücretin 2 katı (40 bin TL) olacak. Ev hizmetlerinde ve diğer mesleklerde çalıştırılacaklar için bir asgari ücret ödenecek. Daha önceki ücretler neydi? Mesela, yöneticiler ve pilotlar için asgari ücretin 6.5 katı ödeme yapılıyordu. Buna göre bazı mesleklerde yabancılara ödenecek ücretlerin düşürüldüğü görülüyor.
Yabancı çalıştıracak işyerleri için mali kriterler de belirlendi. Buna göre, yeni kurulan şirketlerde, işyerinde istihdam edilecek yabancı adına yapılacak çalışma izni başvurusunda, işyerinin ödenmiş sermayesinin 500 bin TL olması gerekiyor. Faaliyetine devam eden şirketlerin yabancı çalıştırabilmesi içinse ödenmiş sermayesinin 500 bin TL, net satışlarının en az 8 milyon TL veya ihracatının 150 bin dolar olması gerekiyor.
BİR YABANCIYA 5 TÜRK VATANDAŞI
Şirketler, istihdam ve mali yeterlilik kriterleri aranmadan, son 5 yılda en az 3 yıl süreyle Türkiye’de kalan yabancılardan en fazla 3 yabancı istihdam edebilecek. Yabancı çalışanların sayısı ise Türk çalışanların sayısından fazla olamayacak. Ancak 3’ten fazla yabancı çalıştırılması halinde ise çalışan her bir yabancı için ayrı ayrı 5 Türk vatandaşı istihdam edilecek.
Yeni düzenleme ile sektörlere göre yabancı çalıştırmanın kriterleri de belirlendi. Mesela; bilişim, havacılık, sağlık sektörlerinde faaliyet gösteren şirketler için istihdam ve mali yeterlilik kriterleri uygulanmayacak. Ev hizmetlerinde çalışacak yabancılar ise çocuk, engelli veya yaşlı bakımında istihdam edilebilecek. Turizm sektöründe ise uzmanlık gerektiren işlerde yabancı çalıştırmak isteyen şirketlerin en az 10 Türk vatandaşı çalıştırması gerekecek.
Geçen, ‘İşte sosyal güvenliğin 2025 bütçesi’ yazımda, 2025 yılı bütçesinde sosyal güvenlik sistemine ne kadar pay ayrıldığı, bu payın nerelerde kullanılacağı, 65 yaş aylıkları, evde bakım ve engelli destekleri için ne kadar ödeme yapılacağını yazmıştım. Yine yazımda, 2025 Bütçe Gerekçesinde sosyal güvenlik alanında yapılacaklara gelecek yazımda değineceğimi belirtmiştim.
Bütçede, 2025’te sosyal güvenlikte yapılacaklar 25 madde halinde tek tek sıralanıyor. Dikkat çekici olanları sizlerle de paylaşayım. Geneline bakıldığında; istihdamda kayıt dışılığı azaltmaya, SGK’nın prim gelirlerini artırmaya odaklanılacağı görülüyor. Yine görünen o ki, SGK, denetimlerin yapılacağı sektörleri, hatta işyerlerini de bir bir tespit etmiş. Sosyal güvenlikte neler yapılacağını madde madde sıralayayım.
ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI DA VAR
SGK tarafından belirlenecek kayıt dışı istihdamın yoğun olduğu sektörlerde faaliyet gösteren toplam 130 bin iş yerine yönelik tarama şeklinde yaygın denetimler gerçekleştirilecek.
Son dönemlerde kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu yabancı uyruklulara ait işyerleri ile bu kişilerin yoğunlukta çalıştığı sektör ve iş yerleri belirlenerek toplam 13 bin iş yerine yönelik denetimler yapılacak.
Gelir İdaresi Başkanlığı matrah bilgileri ile SGK kayıtları karşılaştırılarak riskli olduğu belirlenen toplam 18 bin 763 iş yerinde denetim yapılacak.
Yapılan analizler sonucunda riskli olduğu belirlenen ve özel eğitim kurumları olarak faaliyet gösteren bin 500 işyerine yönelik denetim gerçekleştirilecek.