Nedim Şener

Tanju Özcan, dayı oğlundan neden şikâyetçi olmuyor

29 Ocak 2025
BOLU Kartalkaya’da 78 insanımızı hayattan koparan otelin alevleri Türk milletinin vicdanında kor olup yanmaya devam ediyor.

Kiminle konuşsanız yüreğini yakan o kor ateşi hepimizin kelimelerine yansıyor. Herkes çaresizce siyah dumanların arasında yangın merdivenlerini ararken boğulanların, odasının tavanında yangın söndürme sisteminin çalışmasını beklerken ateşte yananların, son çare kendisini veya kurtulsun diye çocuğunu camdan boşluğa bırakanların çığlıklarını kulaklarında, acısını yüreklerinde hissediyor.

Türk milletinin her ferdi adı yangın olan katliamda hayatlarını kaybedenlerin sessiz yasını tutuyor, yakınlarının acısını yüreğinde hissediyor. Aradan geçen bir hafta acıları yapılan açıklamalarla öfkeye dönüştürmeye yetti.

OTEL SAHİBİNİN SÖZLERİ

Özellikle katliam otelinin sahibi Halit Ergül’ün aşçıbaşından garsonlara, elektrikçilerden güvenlikçilere herkesi suçlarken ne kendisi ne de herhangi bir resmi makamın sorumluluğundan söz etmemesi öfkeyi de körüklüyor.

Bunun üzerine turizm tesislerinin her türlü denetiminden sorumlu Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile 16 Aralık 2024 günü otelde yapılan yangın denetiminde tespit edilen sekiz eksikliğin takibini yapmayan Bolu Belediyesi’nin ihmal ve kusurunu kabul etmeyen Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın sadece karşılıklı birbirini suçlaması toplumsal öfkeyi iyice kabartıyor. Katliamın en önemli sorumlusu otel sahibi Halit Ergül ve otel yöneticileri ise hemen arkasından denetim görevini yapmayan ve ihmal eden Turizm Bakanlığı geliyor. Konuyla ilgili Bakanlıktan tek bir kişinin bile ifadesine başvurulmaması tuhaf değil mi?

TÜM OTEL DENETLENMİŞ

En dikkate değer ayrıntı ise yangından çok kısa süre önce 12 Aralık 2024 günü verilen bir dilekçe üzerine 16 Aralık’ta Bolu İtfaiye Müdürlüğü’nün Grant Kartal Otel’in yangına karşı eksiklerini sekiz başlıkla rapor etmiş olması.

Aslında otel içinde kiralanan 70 metrekarelik restoran için başvuru yapılmasına rağmen Bolu Belediyesi’nden gelen ekip tüm otelin denetimini yapmış. Başvuruyu yapan

Yazının Devamını Oku

78 can gitmiş suç ortakları birbirini suçluyor: Bu vicdansızlığa mevzuat ne yapsın

27 Ocak 2025
Oteline gelenleri insan değil “para” olarak gören Grand Kartal Otel’in sahibi Halit Ergül günlük hasılatının çok az bir kısmı ile gerekli önlemleri alsaydı, Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü 16 Aralık 2024 günü tespit ettiği eksiklikleri resmi makamlara bildirseydi, Turizm Bakanlığı, Bolu İl Özel İdaresi denetim görevini yapsaydı bugün 78 insanımızın KATLEDİLMESİNİ konuşmuyor olacaktık.

“KATLİAM” dememin sebebi önlem alınsa büyümeden durdurulacak ve sadece maddi hasarla atlatılabilecek bir yangının sonuçları felakete yol açacağı bilinen “ihmallerle” tam bir katliama dönüşmesinden.

Daha yangının devam ettiği saatlerde, hâlâ cansız bedenlerden bazıları yanan otel odalarındayken, açıklamalarla ve medyaya sızdırılan belgelerle karşı tarafı suçlayan herkes yangının dumanı ile kararan yüreklerine oturan kiri temizlemeye girişti.

SUÇ ORTAKLIĞI

Açık olan bir şey var ki küçücük de olsa kendilerinde sorumluluk görmeyen, sürekli karşı tarafı suçlayan tüm kişi ve kurumlar aslında suçunu örtmeye çalışıyor.  Ne “mevzuata” ne “vicdana” sığmayan açıklamaları aslında “suç ortaklığını” ortaya koyuyor.

Bu suç ortaklığının başına elbette işini yıllardır siyasetçilere sırtını dayamaya alışmış, bürokratlarla kurduğu ilişkilerle yürütmeye alışmış Grand Kartal Otel’in sahibi Halit Ergül’ü koymak gerek.

12 Aralık 2024 günü Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’ne yaptığı başvuru sonucu 16 Aralık tarihli raporla tespit edilen sekiz konudaki eksikliği gidermek yerine 24 Aralık 2024 günü başvuru dilekçesini geri çeken Grand Kartal Otel’in sahibi Halit Ergül, ifadesinde kendisi dışında herkesi suçlamış.

78 insanımız sahibi olduğu otel yangınında can vermiş, ihmalleri kastı bile aşarak sonucu itibarıyla ‘taammüden cinayet’e dönüşen, mahkeme tarafından da “Bilinçli Taksirle Ölüme ve Yaralamaya Neden Olma” suçundan tutuklanan Kartalkaya Grand Otel’in sahibi Halit Ergün mahkemede otelin elektrikçisini, danışmanlık firmasını, güvenlikçileri hatta mutfak çalışanları ile aşçıbaşını bile suçlarken kendisinin suçu olmadığını söylemiş.

KAN DONDURAN İFADE

Yazının Devamını Oku

Soykırımcı Siyonist İsrail 205 gazeteciyi, suç ortağı Batı medyası gazeteciliği ve gerçeği katletti

20 Ocak 2025
Siyonist İsrail, 7 Ekim 2023 gün başlattığı; 70 bin ton bomba ile 17 bin 841’i çocuk, 240’ı bebek olmak üzere yüzde 70’i kadın ve çocuk 47 bin kişiyi katlettiği, hastane, okul, cami ve kiliselerin içinde olduğu yapıların yüzde 88’ini yerle bir ettiği Gazze’de 470 gündür yürüttüğü soykırıma kısa bir ara verdi.

Buna “ateşkes” yerine, Trump’ın ABD başkanlık koltuğuna oturması ve Hamas’ın elindeki rehineleri almasından sonra devam edeceği soykırım için verilmiş bir “mola” demek yerinde olur. İsrail’in 470 günlük katliam ve yıkımı, 7 Ekim’de Hamas’ın “Aksa Tufanı” operasyonuna tepkinin çok ötesine geçerek tüm uluslararası hukuk, kurum ile insanlık değerlerini yerle bir eden önceden hazırlığı yapılmış bir soykırıma dönüştü.

SUÇ ORTAĞI ABD

Elbette bunu soykırım suçunun ortağı Amerika Birleşik Devletleri yanında Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere -birkaçı istisna- Avrupa ülkelerinin desteği ile yaptı. Bu sırada Siyonist İsrail lobisi sadece devletleri, siyasetçileri, bürokratları değil üniversiteleri, sanat ve gösteri dünyasını ve elbette yazılı-görsel-sosyal medyayı kölesi haline getirdi. Tepki gösteren öğrenci, üniversite hocası, sanatçı, sporculardan az sayıdaki vicdanlı insanları da her kötülüğüne perde olarak kullandığı “Anti-Semitik” yani “Yahudi karşıtı” olmakla yaftalayıp işlerinden ederek hayatlarıyla oynadı.

SOYKIRIMIN SUÇ ORTAĞI

Siyonist soykırımcı İsrail bunu yaparken en büyük müttefiki Batı medyası oldu. Hani o burnundan kıl aldırmayan, ifade özgürlüğünün sözde kaleleri, basın özgürlüğünün sözde sembolleri ile bunların bağlı olduğu basın ve gazetecilik örgütleri sadece sessiz kalmakla yetinmediler, üretilen yalanların sesi oldular. ABD ve Avrupa’nın en ünlü gazeteleri, televizyonları ve sosyal medya platformları yalan ve çarpıtma haberlerle Gazze’deki soykırıma ortaklık ettiler.

2003’te hiçbir araştırma yapmadan hatta tersine bilgiler de ortaya çıktığı halde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’in sonradan yalan olduğunu kabul ettiği “Saddam’ın kimyasal silahı var” yalanını servis ederek işgali meşrulaştırmışlardı. Aynı performansı Gazze’deki soykırım sırasında da sergilediler. İsrail 470 günde 205 gazeteciyi öldürürken, yalanlarına ortak ettiği Batı medyası gazeteciliği ve gerçeği katletti.

FİLİSTİN DAVASININ HAKİKAT CEPHESİ

Bunların unutulmaması adına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, “Filistin Davasının Hakikat Cephesi-Ayrımcılık, İkiyüzlülük ve Çifte Standartla Mücadele” başlığını taşıyan Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak aynı ciltte 261 sayfalık önemli bir kitap yayınladı.

Yazının Devamını Oku

Hahambaşı, FETÖ elebaşına vize mektubunu FBI’a iletmişti

17 Ocak 2025
DÜN Türk bayrağına sarılı tabutuyla cenaze töreni sonrası defnedilen Türkiye’deki Yahudi Cemaati Hahambaşı İshak Haleva’nın adını ne zaman duysam, FETÖ elebaşı Gülen’e ABD vizesi için kapısına gelen FETÖ’cülerin verdiği referans mektubunu FBI’a ulaştırması gelir.

Öncelikle ailesi Türk Yahudi toplumuna başsağlığı dileyerek unutulmaması gereken bu konuya gireyim.

1999 yılında turist vizesiyle ABD’ye kaçan FETÖ elebaşı Gülen, 2003’ten itibaren vize sorunları yaşamaya başlamıştı. Gülen’in avukatlarının, sürekli oturma izni için Yeşil Kart başvurusu Amerikan Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri Bürosu tarafından reddedilmişti.

FBI’IN OLUMSUZ RAPORU

Bunun en önemli nedenlerinden biri FETÖ elebaşının Pensilvanya’daki faaliyetlerini takibe başlayan FBI (Federal Soruşturma Bürosu) raporunda, Gülen için “Gülen ılımlı mesajıyla daha sinsi ve radikal bir gündemi gizleyen bir radikal İslamcıdır” yazılmasıydı. Geçici vizenin süresinin dolması ile birlikte ABD’de kalıcı vize almak için başvuran Gülen’in karşısına FBI’ın bu raporu çıkmıştır.

İshak Haleva

ÜÇ FETÖ’CÜ POLİS KONSOLOSLUKTA

Türkiye’deki tüm örgüt üyelerini harekete geçiren FETÖ üyesi üç polis bu durumu konuşmak ve FBI’ın olumsuz raporunun değiştirilmesi için ABD İstanbul Başkonsolosluğu’na da gitmişti. FETÖ’cü polisler buradan eli boş dönünce FETÖ yapılanması yeni bir girişim başlattı.

ABD’de kalıcı vize almak için dosyasına konulmak üzere Vatikan dahil dünyanın her yerinden ilişkide oldukları akademisyen, siyasetçi, din adamları referans mektupları toplamaya başladı. Kapısını çaldıkları kişilerden birisi de Türkiye’deki Yahudi Cemaati lideri Hahambaşı

Yazının Devamını Oku

‘Girişim’ bitiyor; bundan sonra ya ‘kadife eldiven’ ya ‘demir yumruk’

15 Ocak 2025
TBMM’nin 1 Ekim’deki açılış töreninden itibaren el sıkma ve terör örgütü PKK’ya silah bırakma çağrısı ile başlayan, bebek katili Öcalan ile İmralı’da görüşme ve TBMM’deki partileri ziyaret ile devam eden “girişimin” sonuna geliyoruz.

Yaşananlara “süreç” ya da “açılım” gibi isimler vermeye kalkılsa da yapılan çalışmalar aslında bir girişimdi. Bana göre imkânsız ama küçük de olsa umut besleyenler için PKK terör örgütünün silah bırakması ve kendisini lağvetmesi ile PKK’nın siyasi kolu DEM’e Türkiye partisi olmasına dair bir girişimdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonu Diyarbakır’da girişimin neyi amaçladığını çok net anlattı: “Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır; terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi. Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi...

Ezcümle, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki bu, sadece ve sadece, büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önündeki en son engellerden birinin devreden çıkartılmasıdır. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu da değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.”

Girişimin amacı daha net nasıl anlatılıyor bilmiyorum.

17 KEZ “BARIŞ” İFADESİ GEÇEN TERÖR BİLDİRGESİ

Buna karşın PKK/DEM’li Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk gibi isimler mutedil açıklamalar yapsa da dağdaki PKK’lı teröristlerin açıklamaları ile PKK/DEM’den çıkan aykırı sesler daha yüksek çıkıyor. Bebek katili Öcalan çağrı yapsa da terör örgütünün silah bırakmayacağı biliniyor. Hele PKK/PYD silah bırakma bir yana; ABD’den sonra Fransa, Almanya, İngiltere, İran, Rusya ve soykırımcı İsrail’den destek alarak Suriye’de işgal ettiği alanlarda “statü” elde etmenin derdinde.

Devlet Bahçeli’nin başlattığı “girişimin” içinde yoktu ama PKK/HDP’li Demirtaş ile yapılan görüme sonrası yaptığı yazılı açıklamanın satır aralarına bu hava sinmişti.

 “

Yazının Devamını Oku

Ya Siyonizme uşaklık ya onurlu yurttaşlık

13 Ocak 2025
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de uzattığı el uzatması, yaptığı çağrı ile ne amaçlandığı önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çok net biçimde Diyarbakır’da şu cümlelerle anlatıldı:

“Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır; Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız-şartsız teslim edilmesi. Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye Partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya, bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi...

Ezcümle, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması; tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki; bu, sadece ve sadece, büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önündeki en son engellerden birinin devreden çıkartılmasıdır. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu da değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.”

Yani ortada bir “pazarlık” yok, şu ana kadar yaşananlardan bir “açılım” çıkmayacağı açık.

SİYONİSTLERE KUL KÖLE OLMA

Tek hedef terör örgütünün kendini feshetmesi ve PKK/DEM üzerindeki vesayetin kalkması ve aldığı oyları temsil eder hale gelmesi. Elbette terör örgütü elebaşı Öcalan çağrı yapsa da PKK’nın silah bırakmayacağı hesap ediliyor. PKK’lı teröristlerin yaptıkları açıklamalar yanında, yıllardır ABD ile “müttefik” olan PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütünün İngiltere, Fransa, İran, Rusya hatta soykırımcı İsrail’e yanaşmaya çalışması da bunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuda Diyarbakır’daki konuşmasında çok hassas bir cümle kurdu: “Sıkıştıkları için gidip Gazze’de soykırım yapan, Gazze’de bebek katleden, Gazze’de insanlığı, Gazze’de İslam’ı boğmak isteyen Siyonistlere adeta yalvarıyorlar. Selahattin Eyyubi’nin evlatlarını hiç kimse Siyonistlerin kapısında kul, köle yapamaz.”

Bu cümlenin üzerinde önemle durmak gerekiyor. Çünkü artık biz Kürt sorunundan söz etmiyoruz. Ya da PKK teröründen bahsetmiyoruz. Yani Türkiye’nin karşı karşıya olacağı yapı terör örgütü PKK/KCK-PYD/YPG değil onu araç olarak kullanmak isteyen soykırımcı siyonist İsrail’in bizzat kendisidir. İşte Erdoğan, PKK’nın siyonistlerin aparatı olduğunu söyledikten sonra, “Selahattin Eyyubi’nin evlatlarını hiç kimse Siyonistlerin kapısında kul, köle yapamaz” diyerek hassas biçimde PKK’nın peşinde gidenlerin de siyonistlerin kulu kölesi olacağını söylüyor. Gazze’deki soykırımın başından itibaren zaman zaman dikkat çekmeye çalıştığımız risk kasım ayı başından itibaren ete kemiğe büründü.

Yazının Devamını Oku

FETÖ’de ‘heyet’ dikiş tutmuyor... MÖZ icra heyeti dışında kaldı

10 Ocak 2025
Fetullahçı Terör Örgütü’nün elebaşının ölümü sonrası dağılmayı önlemek için dört ayrı grubun birleşmesinden oluşan İcra Heyeti içindeki tartışmalar FETÖ’ye yeniden dağılma tartışmalarını başlattı.

Son bilgilere göre FETÖ’cüler dağılmayı önlemek için 30 kişilik İstişare Heyeti, 12 kişilik İcra Heyeti yanında 4 kişilik de denetim grubu oluşturmuş.

Dağılmayı önlemek için örgütün yaşlı ve daha genç isimlerini bir araya getiren heyetteki isimler yanında, örgüt içi güç mücadelesi FETÖ üyelerinin özellikle sosyal medya üzerinden artık daha çok eleştiri yapmasına neden oluyor. Örgüt yönetimi, ne olup bittiğini merak eden örgütün orta kademe yöneticileri ve tabanında İstişare ve İcra Heyeti’ndeki isimlere yapılan itirazları önlemek için FETÖ elebaşı Gülen’in ölmeden önce isim listelerini onayladığı yalanını yayıyor.

Öte yandan heyetteki bazı isimlerin örgütün değişik ülkelerdeki varlıklarını paraya çevirerek zimmetine geçirdiğini konuşuyor.

Temel olarak gizli bir istihbarat ve operasyon yapılanması olan FETÖ, elebaşı Gülen’in ölümü sonrası iyice karanlığa büründü. Öyle ki İstişare Heyeti ve İcra Heyeti’nde hangi isimlerin bulunduğu tam olarak açıklanmış değil.

Ancak FETÖ’yü yakından takip eden istihbarat ve güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre; FETÖ elebaşı Gülen’in ölümü ile örgüt içinde oluşan grupların güç mücadelesi, Gülen’in koltuğuna oturma ihtimali olan isimler arasında gizli bir kavgaya dönüştü. Zaten sosyal medya üzerinden bu konuda büyük bir tartışma gözleniyor.

Örgüt üst yönetiminde yaşanan bu gerginlik tabanda da etkisini gösterdi, hapiste bulunan ve hapisten çıkıp örgütün maddi yardımına muhtaç olanlar dışında dağılmalar artmaya başladı.

12 KİŞİLİK İCRA HEYETİ

Yazının Devamını Oku

1071 Kudüs’ün Türkler tarafından fethi: Siyonist İsrail’in 954 yıllık Türk korkusu depreşti

8 Ocak 2025
İSRAİL medyasından yansıyan haberler, Siyonistlerin ruhuna sinmiş 954 yıllık Türk korkusunun depreştiğini gösteriyor.

İsrail’in önemli gazetelerinden Jerusalem Post’ta 5 Ocak günü yayımlanan “Erdoğan’ın Suriye’deki politikaları Türkiye ve İsrail’i çatışmaya yaklaştırıyor” başlıklı habere göre; “İsrail ve Türkiye arasındaki çalkantılı ilişki, Suriye’deki son gelişmelerin iki ülkeyi doğrudan silahlı bir çatışmaya dönüşme potansiyeline sahip bir şekilde karşı karşıya getirmesiyle daha fazla çalkantıya doğru ilerliyor”.

PKK İLE GİZLİ İLİŞKİ İTİRAFI

Sadece Gazze konusunda gösterdiği hassasiyet değil, Esad yönetiminin devrilmesi sonrası Suriye’de Türkiye’nin nüfuzunun artması soykırımcı İsrail’i panikletmiş görünüyor.

Jerusalem Post gazetesindeki haberde; İsrail’in Türkiye ile çatışmaya hazırlanması yanında PKK/PYD-YPG terör örgütü ile işbirliğine de şu ifadelerle değiniliyor:

“Son dramatik gelişmelerden birinde, Beşar Esad rejiminin geçen ay düşmesi, Esad’ı deviren ve Türkiye tarafından desteklenen İslamcı isyancıların topraklarını tehdit etmesi, Suriye’deki ABD destekli Kürt grupların özerkliğini sorgulanır hale getirdi. İsrail, ortak düşmanlarına karşı olası bir müttefik olarak gördüğü Kürtlerle yıllardır gizli ilişkiler sürdürüyor. Türkiye, İsrail ile aynı sınırı paylaşan Suriye’deki nüfuzunu daha da güçlendirmek istiyor. Yıllardır resmi olarak savaş halinde olmasına rağmen, bu sınır İsrail’in en sessiz sınırlarından biriydi. Şimdi Türkiye coğrafi olarak İsrail’e yaklaştıkça bu sessizlik bozulabilir. Bar-Ilan Genel Tarih Bölümü ve Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Türkiye uzmanı Prof. Efrat Aviv The Media Line’a yaptığı açıklamada, ‘İsrail ve Türkiye arasında gelecekte askeri bir çatışma ihtimali var. Son dönemde bölgede yaşanan tüm olaylar gibi bu da eşi benzeri görülmemiş bir durum’ dedi.

İsrailin Suriye ve Türkiyedeki Kürt azınlıkla resmi bir ilişkisi olmasa da İranın bölgedeki etkisini dengelemek için bu grupla ilişkilerini sürdürüyor. Bu durum, azınlıkla düşmanca ilişkileri olan Türkiye ve Erdoğan’ı sık sık kızdırdı. Erdoğan ve Netanyahu bu ilişkiyi onarmak konusunda yetersiz ve isteksiz görünüyorlar.
Aviv, ‘Erdoğan iktidarda olduğu sürece ilişkilerde iyi bir şey olmayacak ve daha da kötüye gidecek. Yerine İsrail’i daha az eleştiren bir rejim gelse bile İsrail’e yönelik eleştirilerin azalması zaman alacaktır’ dedi.

Kasıtlı olsun ya da olmasın, Türkiye ile İsrail arasında askeri bir çatışma benzeri görülmemiş bir durum olacaktır. Hâlâ bir savaşın ortasında olan ve Hamas’ın şok edici sınır saldırısının travmasını yaşayan İsrail, diğer sınırlarda benzer sürprizlerin yaşanması ihtimaline karşı daha az toleranslı hale geldi.”

Yazının Devamını Oku