Tüm karşı propagandaya rağmen; ABD ve Avrupa gibi emperyalist ülkelerin 1974 Barış Harekatı sonrası uyguladıkları ambargo ile yıkılacağını zannettikleri Türk savunma sanayisi, 50 yıl sonra dünyanın en yüksek teknoloji ürünleri ile Lefkoşa’da büyük ilgi gördü.
KKTC’deki Türklerin de bu gururu yaşamak için çoluk çocuk Ercan Havaalanı’ndaki TEKNOFEST alanını doldurduğunu görünce Güney Kıbrıs’ta yaşayan Rumları ve Yunanların rahatsızlığını daha iyi anladım; “Rum olsanız elbette korkarsınız, Rumların yerinde kim olsa Türklerden korkar” diye düşündüm.
Kıbrıs Türklerinin yerli ve milli uçağımız Hürkuş, ANKA ve TB2, Kızılelma ile fotoğraf çektirirken duydukları gurur yüzlerine yansıyordu, poz verirken kameraya sanki “Bunu ben yaptım” der gibi bakıyorlardı.
22 ülkeden 15 bin 750 takım ve 47 bin 865 yarışmacının başvurduğu TEKNOFEST’e katılım kadar ziyaretçilerin yüksekliği, hani derler ya “Dosta güven düşmana korku” dedirten cinstendi. Bizim için gurur ama içte ve dışta TEKNOFEST korkusu sadece bir simge aslında; bunun adı Türk korkusu...
Etkinliğin KKTC’de düzenlenmesinin ne anlama geldiğini en iyi Rum kesimi biliyor. Nitekim bu korkularını açığa vurmaktan da çekinmiyorlar.
RUMLARIN RAHATSIZLIĞI
Cumhurbaşkanı
Bilindiği gibi ‘para kuleleri’ hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Kanun hükümlerine aykırı olarak bağışta bulunan kimse ve bağışı kabul eden parti sorumlusu altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” maddesine göre 22 kişi hakkında dava açmıştı.
Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı biçimde “Kanuna aykırı bağış, kredi veya borç alınması, borç verilmesi” suçlamasıyla açılan davada CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, İmamoğlu İnşaat Şirketi Genel Müdürü Tuncay Yılmaz, eski Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin ve eski Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın yargılaması devam ediyor.
İMAMOĞLU’NUN AVUKATININ OFİSİNDEN
Ancak, büyük kısmı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı olan, 2023 seçimlerinde CHP milletvekili seçilen Turan Taşkın Özer’in bürosundan bavul ve çantalarla taşınan paranın kaynağı soruşturmaya konu edilmemişti. Binanın alım satımına aracılık eden avukat Gökhan Taşkapan’ın üç ifadesi, ‘para kulelerinin’ İBB rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına girmesini sağladı. Taşkayan, ilk ifadesinde şunları anlattı:
“Ben 2019 senesinde medyaya da konu olan CHP İl binasının satışı konusunda binanın satışını yapan Ali Rıza Braka’nın sahibi olduğu Seas Besicilik’in avukatıydım. Bina, müvekkil şirkete TOKİ ve Gül İnşaat ile hasılat paylaşımlı ortak olan bu oluşumdan satın almıştık. Daha sonra CHP İl binası olarak kullanılmak üzere CHP yetkilileri olan Canan Kaftancıoğlu, Özgür Naz ve Fatih Keleş ile pazarlık yaparak 41 Milyon TL’ye mutabık kalındı. Bu binayı alırken de Gül İnşaat yetkilisi Metin Gül ile pazarlık yaparak almıştık. Gül İnşaat ve TOKİ ortaklığında 05/11/2019 tarihinde satın aldık, 11/12/2019 da ise Cumhuriyet Halk Partisi’ne 41 milyon TL bedel ile sattık. Tapuda bu bedel 24 milyon TL olarak gösterildi. Banka hesabımıza peyderpey 24 milyon TL yattı. Geriye kalan 17 milyon TL’nin de 15 milyon küsür TL’sini benim avukatlık ofisimde, geriye kalan 1 milyon 400 bin TL civarındaki parayı ise tapu devir gününde, 1 milyon TL’si Metin Gül tarafından haricen ve 400 bin TL’si CHP yetkilisi Fatih Keleş tarafından haricen olmak üzere tarafımıza ödendi.
İHALEYE GİRECEK
İBB’deki yolsuzluklardan İstanbul’u sallayan depreme, Suriye’deki gelişmelerden 50 yılı bulan PKK terör örgütüne hepsi aynı anda gündem olabiliyor. Türkiye’nin geleceği açısından PKK terör örgütünün kendisini feshetmesiyle ilgili gelişmeleri gerçekçi biçimde takip etmek çok önemli.
Medyanın bir kısmına göre geçen hafta sonu PKK terör örgütünün kongresini toplayıp fesih kararını açıklaması bekleniyordu. Ama 27 Şubat çağrısından 27 Nisan’a kadar geçen iki aylık süre, benim açımdan hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde, PKK terör örgütünün zaman kazanması ve tam bir oyalaması ile geçti.
46 YILIN ÖZETİ
27 Kasım 1978’de PKK adıyla örgütlenen ve 1979 yılında “Bağımsız ve birleşik bir Kürdistan’da bir halk diktatörlüğü kurmak...” diyerek terör faaliyetlerine başlayan PKK terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan’ın, 27 Şubat 2025 günü yaptığı açıklamadaki şu satırlar Türk devleti ve milletine karşı yenilgisinin ilanıydı: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”
46 yıl önce sözde ‘bağımsız ve birleşik Kürdistan’ diye teröre başlayan Öcalan, 27 Şubat 2025 günü ne bağımsız Kürt devleti ne federasyon ne de özerkliğin çözüm olduğunu açıkladı. Ayrıca, “1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır” diyerek kurduğu örgütün anlam yoksunluğuna düştüğünü, yani artık bir anlam taşımadığını belirterek bir anlamda fesih kararını ilan etmişti. Kurucusu olduğu terör örgütü PKK yönetimine şu talimatı verdi: “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
1 Ekim’den bu yana Türkiye’nin terörle mücadelede tek somut kazanımı bu açıklama oldu.
1 EKİM SÜRECİ
"Suç örgütü yöneticisi olmak, İrtikap, Rüşvet, İhaleye fesat karıştırmak, Nitelikli dolandırıcılık, Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” gerekçesiyle tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun nasıl bir organizasyon kurduğu gitgide netleşiyor.
Özellikle, cuma günü medyaya yansıyan ve Le Meridien Otel’de İmamoğlu’nun 8 Ekim’de toplantı yapacağı salonu gören kamerayı, korumaların masanın üzerine çıkarak kapatması, 4 gün sonra 12 Ekim’de yaptığı toplantı öncesi Çağlar Türkmen isimli özel güvenlik elamanının güvenlik kameralarını bant yapıştırarak kapatması, toplantının hemen ardından saat 11.36’da iki valizle otelden ayrılması çok tartışıldı.
Toplantı için İmamoğlu ile otele gelen isimlerin “İmamoğlu’nun kasası” olarak bilinen, Beylikdüzü’nden beri beraber hareket ettiği; tanık, müşteki ve etkin pişmanlıktan yararlanan işadamlarının ifadelerine göre imar, ruhsat, iskan karşılığı rüşvetleri toplayan ve aynı soruşturmada tutuklu olan Fatih Keleş, Tuncay Yılmaz, Ertan Yıldız, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal olması toplantıyı daha de ilginç hale getiriyor. Asıl soru şu; İmamoğlu ve adamlarıyla toplantıya katılan kişi ya da kişiler kimlerdir?
TANIKLAR YOK HÜKMÜNDEYMİŞ
23 Nisan 2025 günü ise kadim İstanbul şehri, üzerinde yaşayanlara 6.2’lik deprem ile neler yaşanabileceğine dair adeta uyarıda bulundu.
Kısa süren ve can kaybı olmayan, maddi hasar gerçekleşmeyen bu sarsıntı hepimize bir “deprem tatbikatı” yaşattı, depreme karşı hazırlığımızın ne olduğunu, eksiklerimizi ortaya koydu.
Ulaşımın kilitlendiği, haberleşme sistemlerinin çöktüğü bu “deprem tatbikatı” karşısında İstanbulluların ne kadar hazır olduğunu ya da hazır olmadığını da gösterdi. Hala yenilenmeyi bekleyen konutlar yanında deprem sırasında ailesiyle sokaklara fırlayan İstanbulluların böyle bir felakete hazırlıksız olduğunu da gördük. Bu durumdan gerek hükümet gerek belediyeler gerekse halk olarak çıkarmamız gereken dersler var.
SİYASETE ALET ETTİLER
İstanbul’a ve Türkiye’ye geçmiş olsun ama iç siyasi çekişmelere girişmeden deprem konusunda alınması gereken tedbirlerin hayata geçirilmesi çok önemli. Her ne kadar siyasi çekişmelere alet edilmemesi gerektiğini söylesek de rüşvet ve yolsuzluktan tutuklanan Ekrem İmamoğlu ile ona bağlı kişiler, sosyal medya trol ordusu, CHP’li bazı isimler depremi bile kendileri için fırsata çevirmeye çalıştılar; “İstanbul’da 6.2 büyüklüğünde deprem oldu, belediye başkanı tutuklu” mesajlarıyla sosyal medyada kampanyaya giriştiler.
İstanbulluların 6.2’lik depremle travmasının tetiklendiği böyle bir günde konuyu siyasete değinmeden yazmak isterdim ama İmamoğlu ve yandaşlarının yüzsüzlüğü buna imkân vermiyor.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan ve 2019’dan itibaren aklı fikri kendi deyimiyle sadece “6 yıldır yürüttüğü Cumhurbaşkanı adaylığı kampanyasında” olan, depreme karşı önlem için kılını kıpırdatmayan İmamoğlu, dün sosyal medyasından, normal bir insanı utancından yerin dibine sokacak şu kan dondurucu mesajı paylaşmış;
İBB’deki yolsuzluklardan nemalanan, varlığını buna borcu olan sosyal medyada trolleri ya da yolsuzluktan payına sadece yolsuzluk yapanları savunmak olan, vicdan terazisi şaşmış İmamoğlu destekçilerini bir tarafa bırakırsak özellikle benim bu konuyu takip etmemden rahatsız olan üç önemli örneğin üzerinde durmak istiyorum. İmamoğlu ve adamlarının yolsuzluklarını takip etmemden rahatsızlığını açık biçimde dile getiren ilk kişilerden birisi CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan oldu. CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı’nı çalışmak yerine 5 Nisan 2025 günü sosyal medyadan şu mesajı paylaştı:
“Sevgili hemşerim @nedimsener2010, inan çok üzülüyorum...Bizim çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz Nedim Şener gibi ol lütfen... Öfke patlaman var, bence aklınla değil sadece duygularınla hareket ediyorsun! Lütfen sakin ol!”
İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nu “hançerlemek” için CHP Genel Başkanı yapmak amacıyla çıktığı yolda en büyük destekçisi olan Tanju Özcan bu amaçla Bolu’dan Ankara’ya yürüyüş yapmış, sonunda da Genel Merkez’in önünde otobüsün üzerinden partinin genel başkanına koltuk fırlatmıştı. “Koltuk atan Tanju” lakabını hak eden Özcan’a ertesi gün “Bana ‘yazma’ diyeceğine onlara ‘çalma’ deseydin... Kılıçdaroğlu’na koltuk fırlatan @tanjuozcanchp, bana ‘gerçekleri yazma’ diyeceğine beraber yol yürüdüklerine ‘çalma’ deseydi daha iyi olurdu” cevabını verdim. Tanju Özcan’ı anlarım, siyasetçidir, İmamoğlu ile aynı parti üyesidir, sevebilir, siyasi ve farklı menfaat ilişkisi olabilir.
CUMHURİYET’TEN KANSU’NUN YAZISI
Ama Cumhuriyet gazetesinden yılların köşe yazarı Işık Kansu’nun, Akbil yolsuzluğu ile ilgili iddiaları geniş biçimde yer veren kendi gazetesinden değil de benim imzamı taşıyan Milliyet’te 19 Aralık 2000 tarihli haberime 25 yıl sonra yer vermesi kendi adıma gurur, onun adına utançtı.
Kendi adıma gurur dememin sebebi, 25 yıl önce yazdığım haberde o günkü maddi gerçekleri yazmış olmamdı. Tıpkı bugün Ekrem İmamoğlu’nun diploma usulsüzlüğünü, Beylikdüzü’nden başlayarak İBB’yi saran yolsuzluk ve rüşvet iddialarını yazmam gibi.
Kansu’nun “Buharlaşan 2.5 Trilyon Dosyası” başlıklı 19 Nisan 2025 tarihli yazısı şu cümlelerle başlıyordu: “Haber, 2000 Aralık ayında Milliyet gazetesinde manşetten yayımlanmış.
“Akbil’de 2.5 trilyon buharlaştı” başlığını taşıyor. Haber şöyle:
Operasyonda adı geçen işadamı Ali Kameroğlu ile Beyaz İnşaat’ın sahiplerinden Muzaffer Beyaz itirafları bunun örneklerinden.
Beylikdüzü’nde yapı denetim, inşaat, ruhsat ve iskan işlemlerinin İmamoğlu’nun şirketlerinde bir dönem sıvacı olarak çalışan, 2014’te İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanı olduktan sonra müteahite dönüşen “kasası” Adem Soytekin’i artık Türkiye tanıyor.
Soruşturmada “müşteki-şüpheli” olan Uğur Güngör, Gül İnşaat ile ortak projede ruhsat işlemleri ve iskan alınabilmesi için 2 daire parası 6 milyon TL ile 13 adet bağımsız bölümün Ekrem İmamoğlu’nun eski ortağı olan Adem Soytekin’in sahibi olduğu Asoy İnşaat A.Ş. firmasına devrettiğini söyledi.
Uğur Güngör, rüşvet görüşmesine Zafer Gül’ün aracılık ettiğini, kendisinin başta kabul etmemesine rağmen Ali Gül ve Zafer Gül’ün baskıları nedeniyle kabul etmek durumunda kaldığını, daire paralarını Zafer Gül aracılığı ile Fatih Keleş’e gönderdiğini, toplamda 13 adet daireyi ise Murat Çalık’ın yönlendirmesiyle Asoy İnşaat’a devir ettiğini anlattı. Zafer Gül de Etkin Pişmanlık’tan yararlanarak ortağı Güngör’ün anlattıklarını doğruladı. Tapuda satış olarak gösterilen devirlerin karşılığında herhangi bir ödeme yapılmadığı da MASAK raporlarıyla tespit edildi.
BEYAZ İNŞAAT’TAN HASAN İMAMOĞLU’NA
Bakırköy’deki projesi için İmamoğlu’nun “kasası” Ertan Yıldız aracılığıyla 2023 yılında kendisinden 3 milyon dolar rüşvet istendiğini anlatan Beyaz İnşaat’ın sahiplerinden Muzaffer Beyaz, “müşteki-şüpheli” sıfatıyla verdiği ifadesinde Beylikdüzü’ndeki West Side projesi iskanı için Ekrem İmamoğlu’nun kasası Adem Soytekin’e 7 dükkân, 5 daire, babası Hasan İmamoğlu’na 3 daire, kasası Murat Çalık’a da 3 daireyi devrettiğini, göstermelik olarak hesabına yatırılan paraları da bu kişilere göre verdiğini şöyle anlattı:
“Beylikdüzü’nde o dönem Yapı Denetim işlerini Murat Çalık ve Adem Soytekin yönetirdi. Yapı denetim firmalarının tamamına yakını Adem Soytekin’in kontrolündeydi. Bildiğim firmaların ismini dosyaya daha sonra sunacağım. West Side isimli projeye 2014 yılında başladık, 2019 yılında iskanı aldık. Bu projenin iskanını Adem Soytekin halletti. Adem’e kaba inşaat yapımından dolayı yüklü miktarda nakit ödeme yaptık. Bu ödemeler firmaların kurmuş olduğu ortaklık üzerinden yapıldı. Kayıtlarda da dosyaya sunacağım. Kalan ödeme, iskan işlerini halletmesi için Adem’e 7 dükkân, 5 daire verdik. Ayrıca bu projede 3 daireyi de Hasan İmamoğlu üzerine yaptık. Mehmet Murat Çalık bina ruhsatı için 3 tane daireyi bu şekilde devretmemizi istedi. Ancak devir işlemlerinde sonradan sorun yaşamamak için hesabımı göstermelik olarak para gönderdiler. Daha sonra bu para proje yöneticileriyle kendilerine iade edildi.”
Ben de onlar kadar üzüntülüyüm. Ancak onlardan asıl özür dilemesi gereken eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat’ın deyimiyle “delege pazarı” kurarak şaibeli bir kurultayla CHP Genel Başkanı olan Özgür Özel yönetimi olmalı.
Hatırlanacağı gibi CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 4 Eylül 2024 günü Sivas Kongresi’nin yıldönümünde, partinin ilk kurultayının milli bağımsızlık yolunda atılan en önemli adımının Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlık yaptığı Sivas Kongresi olduğunu şu sözlerle ifade etmişti; “Partimizin kurulduktan sonra, yani 9 Eylül 1923’te kuruluş dilekçesini verdikten sonra ilk kongresini, o günkü adıyla kongre, Ekim 1927’de gerçekleştirdi. O gün kongrenin açılışında Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilk kongresinin anonsu yapılmıştı. Ancak Atatürk ilk kurultayımızı Sivas Kongresi olarak tanımlamış. Sivas Kongresi’nin partimizi doğurduğunu açıkça ifade etmiştir. Sivas Kongresi bizim ilk kurultayımızdır.”
CHP’nin 38’inci Olağan Kurultay’ı ise 4-5 Kasım 2023 günü Ankara’da yapıldı. Partinin Kemal Kılıçdaroğlu dönemi dahil tüm kurultaylarında en fazla “hizipçilik” tartışması yaşanmıştır. Ancak yolsuzluk ve rüşvetten tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun, kaybedilen 2023 seçimlerinin ertesi günü “Değişim” konulu videoyla CHP’de artık hançerleme, ihanet, para, delege pazarı konuşulmaya başlandı. İmamoğlu, 2019’da İBB Başkanı seçildikten sonra tek amacı Cumhurbaşkanı adayı olmak için kaynağı yolsuzluk ve rüşvet olan para gücü ile delegeleri belirleyip, ilk kongrelerini ve ardından kurultayda CHP yönetiminde tam söz sahibi olmaktı. Bunun için Kemal Kılıçdaroğlu’nun son TBMM Grup konuşmasında gözyaşlarına boğulan hatta kaybedilen seçim sonrası “Partimizde Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifasını isteyen yok. İstifasını isteyenlerin altını kazıyın aktrol çıkar” diyen Özgür Özel ve Kılıçdaroğlu’nun en yakınındaki isimleri kullandı. Özel, adeta İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nun sırtına sapladığı hançer oldu. Şaibe, para, delege pazarı tartışmaları gölgesinde yapılan kurultayda Özel, CHP Genel Başkanı oldu.
İMAMOĞLU’NUN ‘DEĞİŞİM’ DEDİĞİ PAVYONDA DELEGE AVI
Bu konuda Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma ise rezilliği ortalığa saçtı. Bizzat CHP delegelerinin savcılığa verdiği ifade ve paylaştıkları ses kayıtları ve videolar kurultayda nasıl paraların verildiğini, Özgür Özel’in desteklenmesi karşılığı delegelere rüşvet olarak meclis üyelikleri ve kendileri ile yakınlarına belediyelerde iş verildiğini ortaya koydu. 124 delegenin yakınlarının işe yerleştirildiği tespit edildi. Ama hiçbirisi Erzurum delegesi Yusuf Göğerkaya’nın 14 Nisan 2024 günü savcılığa verdiği ifadesindeki gibi çirkin değildi. Göğerkaya, kurultay için Ankara’ya gittiklerinde Erzurum İl Başkanı Sertcan Eş’in pavyonda eğlendikten sonra Özgür Özel’in desteklenmesi karşılığında 1000-1.500 dolar verdiğini şöyle anlattı;
“Erzurum delegeleri olarak sekiz kişi Kemal Kılıçdaroğlu, dört kişi de Özgür Özel’i destekleyeceğini söylemişti. Arkadaşım Yunus Siner bana İl Başkanımız Sertcan Eş’in kurultaydan birkaç gün önce İstanbul’da bazı görüşmeler yaptığını söyledi. Başkan İstanbul dönüşü bu kez Özgür Özel ile görüşüp resim paylaştı. Özgür Özel’e desteğini belirtti. Biz bu duruma Erzurum delegeleri olarak tepki gösterdik. Ankara’ya geldiğimizde kurultaydan önceki gün Erzurum’un sekiz delegesi olarak Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüp resim paylaştık, kendisine olan desteğimizi beyan ettik. Genel merkezden çıkınca ben yanımdaki delege arkadaşımla ‘İl başkanı ile görüşelim’ diye teklif ettim, dört arkadaşım kabul etmedi, ben de yanıma diğer 3 arkadaşımı alarak Sertcan Eş’in olduğu otele gittik, orada kendisiyle görüştük devamında biz de o otele yerleştik. Kurultaydan bir gün önce Balıkhan Restaurant’daki yemeğe parti milletvekilleri tarafından davet edildik. İl başkanımız ile birlikte Balıkhan’a gittik, yemeğimizi yiyerek sohbet ettik. Bu sırada yanımıza il başkanı Sertcan Eş ile delegeler Yüksel Atabay, Şahin, Ekrem Ekmekçi, Erturan Alagöz, Abdulkadir, Recep Eren, Bayram, Yunus Siner, Üstüner Kocaoğlu olduğu halde yemek yiyerek sohbet ettik. Yemek çıkışı ben, Sertcan Eş, Erturan Alagöz ve Abdülkadir olduğu halde Ankara’da bir pavyona gittik, ancak adını ve yerini tam hatırlamıyorum. Pavyonda oturup içtik alkol alıp eğlendik.
1000-1500 DOLARA OY DEĞİŞMİŞ!
İlerleyen saatlerde geceleyin 02.00 civarında Sertcan Eş bizi pavyonun dışında kapı girişine davet etti. Orada bize hitaben ‘Benim sizin imzalarınızı alıp bir yere göndermem lazım’ dedi ve cebinden para çıkardı. Bana 1.000 dolar para uzattı. Ben bu parayı delil olarak ileride kullanmak amacıyla aldım. Bu parayı hiç kullanmadım. Amacım ilerde olabilecek bir şikâyet ortamında dile getirmek ve delil olarak açıklamaktı. Arkadaşım Erturan Alagöz e 1.500 dolar teklif etti ve parayı alıp cebine koydu. Abdülkadir ise 1.000 dolar teklif etti. Ancak Abdülkadir bu parayı kabul etmeyip, ortamı terk edip Kılıçdaroğlu›nun ekibinin olduğu tarafa gitti. Daha sonra pavyondan çıkıp otele geldik. Daha sonra Sertcan Eş’in gösterdiği evrakları imzaladık. Biz evrakları imzaladıktan yaklaşık 20 dakika sonra Şaban Sevinç isimli gazeteci kendi Twitter hesabından bizim imzalayıp Sertcan Eş’e verdiğimiz evrakı aynen paylaştı... Sertcan Eş, kurultay sırasında Özgür Özel lehine oy kullanmamızı ve oy pusulasında Özgür Özel’e işaretli olarak fotoğraf çekip oy pusulasının fotoğrafını kendisine göndermemizi biz delegelerden istedi. Ben de kurultay günü Özgür Özel lehine oyumu kullandım, fotoğrafımı kendi cep telefonuyla çektim ve Sertcan Eş’e WhatsApp üzerinden gönderdim. Diğer delegelerimiz de aynen böyle yaptı.”