HER şey 1955’te merhum Osman Baylan’ın su sayacı tamirat ve ayar istasyonu kurmasıyla başlıyor. Malum o yıllarda Türkiye’de su sayacı üretim yoktu ve Osman Baylan’ın da en büyük hayali bunu gerçekleştirmekti. Osman Baylan’ın hayalini oğulları İbrahim ve Mehmet Baylan, babalarının vefatından sonra 1991’de hayata geçirdi.
150-200 metrekarelerde başlayan su sayacının üretim öyküsü, bugün İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki iki dev tesisle devam ediyor. Türkiye, hatta dünyanın suyunu ölçüyor. Vietnam’dan Sri Lanka’ya, Kosta Rika’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Uganda’ya kadar 45 ülkeye ihracat yapıyor. “Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde bu yıl 128 basamak yukarı çıkarak 362’inci sırada yer alan Baylan, 2014 yılında İAOSB’deki tesislerini tek çatı altında toplamaya hazırlanıyor. Bunun için 30 milyon liralık yatırım planlayan firmanın gündeminde, plastik sektörü de yer alıyor.
Baylan Su Sayaçları’nın başarı öyküsünü şirket ortaklarından İbrahim Baylan’dan dinledik. Babalarının 1935’te Konya’dan İzmir’e göç ettiğini anlatan İbrahim Baylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
İlk beş üretici arasında
“O yıllarda İzmir Sular İdaresi, Belçikalıların elindeymiş. Babam da İzmir’e geldiği zaman orada su işçisi olarak çalışmaya başlıyor ve sayaç atölyesinde ustabaşılığa yükseliyor. 1955’te ise idareden ayrılarak, küçük bir tamir ve ayar istasyonu kuruyor. Bu işi yaparken en büyük hayali, su sayacı üretimiydi. Bunu gerçekleştiremedi. Biz de babamızın vefatının ardından 1991’de bu hayali gerçekleştirmek için kardeşimle adım attık. İlk etapta 150-200 metrekarelik bir yerde su sayacının belirli parçalarını üretmeye başladık. O yıllarda pazarda, yabancı uyruklu tek firma vardı. Biz de ilk yerli üretici olduk. Hem uygun fiyat, hem de kaliteli üretimle tercih edilmeye başladık. Hiçbir zaman yata, kata yatırım yapmadık. Bugün, özellikle yeni nesil su sayaçlarında Avrupa’nın ilk beş üreticisi arasında yerimizi aldık.”
Çine karşı teknolojik ürün
Yaklaşık 18 bin metrekarelik inşaat alanın 9 bin metrekaresini yeşile ayıran Tanyer İnşaat, bir de zeytinlik oluşturdu. Böylece, konut sahiplerinin zeytin ve zeytinyağı ihtiyacına cevap verecek.
SEKTÖRDEKİ 19 yılı geride bırakan İzmir’in köklü firmalarından Tanyer İnşaat tarafından Narlıdere’de yapımı süren ‘Asma Bahçeler’in yüzde 45’i tamamlandı. Babil’in Asma Bahçeleri’nden esinlenerek tasarlanan projede yer alan 92 konutun da yarısı satıldı. 2015 Haziran ayında projeyi tamamlamayı hedefleyen firmanın, gündeminde ayrıca kentsel dönüşüm yer alıyor. Tanyer İnşaat, bu kapsamda 2014’te İzmir’de kentsel dönüşüm kapsamında projelerini hayata geçirmeyi hedefliyor.
Zor bir arazide çalıştıklarını söyleyen Tanyer İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Münir Tanyer, üst yapıdan çok zemine zaman ayırdıklarını aktararak, gelinen son aşamayı şöyle özetledi:
“Şu anda projenin yüzde 45’ini tamamladık. Örnek dairemizi görücüye çıkardık. Bununla birlikte insanların kafasında proje daha da net oldu. Yüzde 50’sini sattık. 2015 Haziran ayında da mülk sahiplerine konutları teslim etmeyi hedefliyoruz. 22 ay süremiz var. Zemin zor olduğu için proje uzun sürüyor. Üst yapıyı yapmak kolay, bütün mesele alt yapıda geçiyor.”
Dört tip konut var
1+1, 2+1, 3+1 ve dubleks villalardan oluşan dört farklı tipte toplam 92 konut bulunduğu bilgisini veren Tanyer, fiyatların 495 bin ile 850 bin lira arasında değiştiğini belirtti. Tanyer, “Belirli bir tanışma fiyatıyla başladık. Şimdi de üç ayda bir enflasyon oranında artışı yapıyoruz. Doğayla uyumlu bir proje için aşırı rakamlarımız yok” diye konuştu.
İş hayatına tekstil sektöründen adım atan İzmirli Hilmi Uğurtaş, listeye turizmi de ekledi. Denizli’de Gönül Kahvesi’nin bayiliğini de yapan Uğurtaş’ın yeni hedefi ise bu alanda kendi markasını yaratıp zincir oluşturmak.
ONU bugüne kadar daha çok İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin başkanlığıyla tanıdık. Yaklaşık 10 yıldır bu görevde birçok önemli çalışmaya imza attı. Atmaya da devam ediyor. Ve onun da ilginç iş hayatı öyküsü var:
Çocukluğundan beri babasının Mezarlıkbaşı Havra Sokağı’ndaki küçük atölyesinde hafta sonları ayakkabı imalatında çalışan Hilmi Uğurtaş, 1978’de Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Tekstil Terbiye Bölümü’nden mezun olur. Uğurtaş, aynı yıl üniversitede burs aldığı Sümerbank’ın Bursa fabrikasında çalışmaya başlar… Ve zamanla fabrikanın en genç şefi olan Uğurtaş, öykünün devamını şöyle anlatıyor:
“1984’te İzmir’e döndüm. İzmirli bir firmada çalışmaya başladım, genel müdür yardımcılığına kadar yükseldim. Ama firma 87’de iflas edince, dört arkadaş kendi işimizi kurma kararı aldık. Karabağlar’da 150 metrekarede Özgün Boya’yı kurduk. İki yıl sonra 2. Sanayi Sitesi’ne, 1994’te de İAOSB’ye taşındık. Hayatı basamak basamak çıktım. Satın alma, pazarlama, teknisyen, usta ve mühendislik her şeyi yaptım. Denim yıkama sektöründe benim gibi hem eğitimli, hem pratiği bilen pek insan yoktur. Bu alanda Türkiye’nin en yetkin kişisiyim. Denim yıkama sektörünün duayeni diyebiliriz.”
Roteks ile ortaklık
2002-2008 arasında denim sektörünün en parlak yıllarını yaşadığını, daha sonra sıkıntılı bir süreç başladığını anlatan Uğurtaş, durgunluğun ardından Aralık 2012’de yeniden yapılanmaya gittiklerini söylüyor. Bu yapılanmayla Özgün Boya, Roteks ile Teknik Tekstil’i kurmuş. Yüzde 50 ortaklıkla kurulan şirketin yönetim kurulu başkanlığını Uğurtaş yürütüyor. Uğurtaş, “87’de başlayan öykümüze yeni boyut getirdik. Teknolojiye yatırım yaptık. Fasoncularla birlikte şu anda 180 kişiye iş imkanı veriyoruz. Bizim sektördeki firmalar bölgesel çalışıyor. Bu anlamda İzmir’deki kapasite olarak en büyük firmayız. Türkiye’nin de bilinirliği en yüksek kurumlarındanız. Yaptığımız iş ise kot yıkama, parça boyama, zımpara, bıyık ve batik gibi işlemleri uyguluyoruz” diyor. Anlayacağınız denime hayat veren, ona albeni kazandırıyorlar.
Beş yıl önce metrekaresi 200-300 dolar olan arsalara alıcı bulmakta zorlanan ilçede şimdi bu rakam 2 bin 500 doları geçti. Tabii bulabilirseniz...
İZMİR’de son beş yılda en fazla değer kazanıp prim yapan yer Bayraklı oldu. Özellikle ‘Yeni Kent Merkezi’ olarak adlandırılan bölgede, arsa metrekare fiyatları 10 katın üzerinde artış gösterdi. Bugün bölgedeki arsa fiyatları 2 bin ile 2 bin 500 dolar arasında değişiyor. Tabii bulabilirseniz...
Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Mesut Güleroğlu, İzmir’in son beş yılda değer kazanan ve önümüzdeki süreçte yatırımcısına kazandıracak alanlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Güleroğlu, İzmir’de en fazla değer kazanan yerin Bayraklı olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
“Bu bölgede şu anda Megapol, Folkart, Kavuklar ve İŞ GYO gibi firmaların projeleri var. Bunların kimi bitti, kimi devam ediyor. Bu projelerdeki yapıların metrekareleri 3 bin 500 ile 4 bin dolardan satıldı. İzmir’de bu tarz prim yapan başka bir yer yok. Şu anda bölgede sınırlı sayıda arsa kaldı. Onların da arsa metrekare fiyatı 2 bin ile 2 bin 500 dolar arasında değişiyor. Bölgeye talep fazla ama artık arsa bulmak zor.”
Gelişimi metro ve otoyol belirleyecek
Gayrimenkul alanında en büyük patlamanın ‘Yeni Kent Merkezi’ olarak adlandırılan bölgede yaşandığına dikkat çeken Mesut Güleroğlu, “Geçmişte burada imar yoktu. 200-300 dolar olan arsa metrekareleri bile zor satılıyordu. Ama Adliye’nin gelmesi, bölgenin imara açılması her şeyi tersine çevirdi. Gözde bir yatırım alanı oldu” dedi.
Modus Yapı Tasarım Uygulama tarafından hayata geçirilen Bodrum Ortakent-Yahşi sınırları içindeki Yaka Taş Evleri’nin örnek evleri tamamlandı.
HEMEN hemen birçoğumuzun hayalidir, bahçeli bir evde yaşamak... Ve o evin bahçesinde, bir şeyler yetiştirmek... E hal böyle olunca, inşaat sektörünün temsilcileri de son yıllarda bu hayali gerçekleştirmek adına projelerine şekil verir oldu. Tabii şimdilik orta ve üst gelir grubu için gerçekleşse de önümüzdeki günlerin ne getireceğini düşleyip beklemek gerek.
Bodrum’da yapımı devam eden Yaka Evleri de bahçeli ev konseptine yeni bir açılım getirdi. 24 evin yer aldığı projede, sebze ve meyve yetiştirilebilecek özel bir tarım alanı bulunuyor. Yaka Evleri’nin mühendisi ve proje ortağı Ömer Faruk İçinsel, yüzde 45 tamamlanan, Mart 2014’te teslim edilecek projenin detayları hakkında bilgi verdi. Giderek büyüyen Bodrum’da sağlam, kullanışlı, yaz-kış oturulabilecek, çevreye duyarlı bir mimari plana ihtiyacın her geçen gün arttığını dile getiren İçinsel, “Bugün Bodrum’da aldıkları evlerde gelecek yıllarda kışın da yaşamak isteyen insanların çoğunun kaygısı bu. Yazlıkçılar da her yıl tamirat yapmaktan bıktıklarını söyleyip, evlerin dayanıksızlığından şikayet ediyorlar. Bu bakımdan Yaka Evleri’nin önemli bir örnek oluşturduğuna inanıyoruz. Biz mülk sahiplerinin yılın 12 ayını burada rahat rahat geçirecekleri bir yapı oluşturduk” dedi.
Özel tarım alanı var
Yaka Evleri’nin el yapımı, kişiye özel, insanı merkeze alan ve doğaya saygılı yapısının projeyi özel kıldığını ifade eden İçinsel, ayrıca isteyenin kendi sebze-meyvesini yetiştirebileceği özel bir tarım alanıyla da ayrı bir farkı olduğunu kaydetti. İçinsel, “Günümüzde, birçok kişi evinin bahçesinde toprakla uğraşmak istiyor. Biz de bu yönde gelen taleplere özel tarım alanı ile yanıt vermeye çalıştık. 3-4 dönümlük bir alanı bunun için ayırdık. Burasıyla tamamen mülk sahipleri ilgilenecek” diye konuştu.
Bitki örtüsü hassasiyeti
Projeyi doğaya saygılı bir anlayışla yaptıklarını ve bölgeye ait bitki örtüsünün korunması için çaba gösterdiklerini anlatan İçinsel, bunun en güzel örneğini ise inşaat sırasında arazide bulunan 40-50 yıllık zeytin ağaçlarını koruyarak gösterdiklerini belirtti. İçinsel, şöyle devam etti: “Evlerin yapımı tamamlandıkça, ağaçlar yeniden yerlerine dikiliyor. Yaka Evleri’nin çevre düzenlemesi, zeytin ağaçlarının yanında, bölgenin bitki örtüsü dikkate alınarak tasarlanıyor. Böylece evlerin yapımı bittiğinde, Yaka Evleri’nde oturanlar doğal bir cennette yaşama şansına sahip olacak.”
Her ne kadar işin kahramanı Şanlıurfalı olsa da, Kebapix, Denizli’de 2009’da doğdu... Kısa sürede Türkiye’nin yedi kentinde sekiz şubeye ulaştı. Bunlara yakında Uşak ve kebabın anavatanlarından Şanlıurfa da dahil olacak. Önümüzdeki yıl ise bir 10 şube daha açmayı planlayan Kebapix’in kurucu ortağı Cevdet Çiftçi, sektörün önemli sıkıntısı olan kalifiye eleman ihtiyacına yanıt vermek için de ‘Kebap Akademisi’ kurmayı hedefliyor.
Kebaba gizemi ekledi
Kebapix’in ortaya çıkış öyküsü hayli ilginç... Çiftçi, çocukluk yıllarında Şanlıurfa’da kebap ve ciğer ustalarının yanında çırak olarak sektöre adımını atar. Asker dönüşü Denizli’de bulunan akrabalarını ziyarete gelir ve buraya yerleşmeye karar verir. Cevdet Çiftçi, girişimcilik öyküsüne şöyle devam ediyor:
“O yıllarda bu işimizi Batı illerinde yapma isteğimiz vardı, ailece Denizli’ye yerleştik. 1993’te ‘Urfa Sofrası’ diye bir mekan açtık. 2008’e kadar burada Urfa yöresine özgü kebap, döner ve lahmacunla Denizli’de kendimize bir yer edindik. 2008’de sektörde daralma yaşanınca kardeşlerimle olan ortaklığımı bitirdim. O yıllarda Denizli’de Forum Çamlık açılıyordu. Bir kardeşimle ortak burada yer almak istedik. Yerel markayız diye bizi kabul etmediler. Biz de bir marka kuralım o zaman dedik. Tabii bu marka hem kebabı çağrıştırsın istedik hem de salaş ve köhne bir yer akla getirmemesi adına modern bir isim arayışına girdik. Sonuçta kebabın arkasına ‘X’ işaretini koyduk. Malum, Latince’de ‘bilinmeyen, gizemli’ gibi bir anlamı var. Sonuçta ortaya ‘Kebapix’ çıktı.”
AVM’de odun ateşi
Yeni isimleriyle birlikte Denizli Forum Çamlık AVM’ye 2009’da giriş yapan Kebapix, kısa zamanda hızlı bir üne ulaşır. İki ay sonra Forum Aydın AVM’den teklif gelir ve ikinci şube açılır. Bir sonraki yıl Aydın Söke ve İstanbul, 2011’de Kütahya ve Konya, geçen sene ise Samsun ile Kahramanmaraş’ta Kebapix’ler hizmete girer. Cevdet Çiftçi, o döneme kadar AVM’lere kebapçıların giremediğini söylüyor ve ekliyor: “Malum, kebap odun ateşinde pişiyor. Bu nedenle AVM’lerde kebapçı yoktu. Ama bizden sonra şu anda İstanbul’da bazı AVM’lere de kebapçılar girmeye başladı.”
KEBAP DİYARINDA MAĞAZA AÇIYOR
BEŞ farklı sektörde faaliyet gösteren Salihlili Çelik Ailesi, inşaat alanında da çalışmaya başladı.
GAYRİMENKUL sektörünün genç oyuncularından Agron İnşaat, AVM projesinin ardından konut sektörüne de adım attı. Egemax Alışveriş Merkezi’yle sektöre hızlı giriş yapan Agron, şimdi de Salihli’de ‘Doğal Yaşam Konakları’ ile adında söz ettiriyor. 4 ay önce inşaatı başlayan ve 10 villanın yer aldığı projenin yıl sonunda tamamlanması bekleniyor. Agron İnşaat, ayrıca yıl sonunda 1+1 dairlerden oluşan 40 konutluk bir projeye başlamayı planlıyor.
Agron’un 5 farklı sektörde faaliyet gösteren aile bireylerinin ortaklığıyla 2008’de kurulduğunu aktaran şirket ortağı Aslı Çelik Yaman, İzmir ve Salihli’de bulunan arsalarını değerlendirmek adına inşaat sektörüne girdiklerini söyledi. Yaman, “Şu anda Salihli’de yoğunlaşmış durumdayız. Burada ilk adımı Egemax AVM ile attık. AVM projesinin ardından konut sektöründe proje üretmeye başladık. Bu kapsamda ilk çalışmamız, ‘Salihli Doğal Yaşam Konakları’ oldu. Salihli’nin alışık olmadığı bir algıyla farklı bir proje ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. 4 ay önce başladık ve yüzde 45’ini tamamladık. Yıl sonu gibi hak sahiplerine teslim etmeyi hedefliyoruz” dedi.
Doğaya uyumlu yapı
Proje hakkında bilgi veren Aslı Çelik Yaman, şöyle konuştu: “Şehrin nefes aldığı ormanın tam ortasında dört tarafı yemyeşil ağaçlarla kaplı, doğanın içinde yeni bir hayat kuruyoruz. Kurşunlu Kaplıcaları’na 3, şehir merkezine ise 4 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Teknolojik yapılaşma ilkelerini benimseyen, içinde bulunduğu doğal çevreyi koruyarak güvenli, konforlu ve modern yaşam alanları oluşturuyoruz. Sitede konforlu bir evin ötesinde, uzun yıllar hayatınızı paylaşacağınız ve içinde yaşamaktan huzur duyacağınız çok özel tasarımlar hedeflendi. Projemizde 2 adet tekli, 8 adet ikiz olmak üzere toplam 10 villa bulunuyor. Her biri brüt 320 metrekarelik kullanım alanına sahip.”
Salihli’den sonra İzmir
Yaman; özel bahçe peyzajı, özel yüzme havuzu ve her villaya ait 2 otoparkının mevcut olduğunu da sözlerine ekledi. Aslı Çelik Yaman, ilk etapta konut projelerine Salihli’de devam edeceklerini belirterek, “Bu kapsamda 1+1 dairelerin yer aldığı 40 konutluk projemiz var. Yıl sonunda temelini atmayı planlıyoruz. Bunu yeni projeler takip edecek. Önümüzdeki yıllarda İzmir’de bulunan arsalarımızı da değerlendirmek adına çalışma başlatmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Kuruyemiş sektörünün önemli aktörlerinden Denizlili Altıntop, yaklaşık 3 yıl önce girdiği perakendede de mağaza sayısını iki yıl içinde 30’a çıkaracak.
YIL 1962... Yer Denizli Kızılca... Veli Tefenlili, evinin altında, zahmetli bir iş olan sarı leblebi üretmeye başlar. İşte o öykü günümüzde kuruyemiş sektörünün önemli bir aktörüne dönüşür. Altıntop, bugün Türkiye kuruyemiş sektörünün ilk 5 firmasından biri. Yaklaşık 3 yıl önce girdiği perakende mağazacılık sektöründe de atağa kalkan firma, 2015’e kadar, 12 olan şube sayısını 30’a çıkarmayı planlıyor. Üçüncü kuşak temsilcisi olan ve aynı zamanda ‘Altıntop’ markasını kuran dedesiyle aynı ismi taşıyan yönetim kurulu üyesi Veli Tefenlili, kuruluş öykülerini şöyle anlatıyor:
“Kuruluşumuz 1962’ye dayanıyor. Kızılca’da dedem, evin altında nohuttan leblebi yapıyormuş. Nohut, 45 günlük sürecin ardından leblebi oluyor. Çok meşakkatli bir süreç. Daha sonra 1966-67’lerde Denizli merkeze geliyorlar. Kaleiçi’nde küçük bir dükkanda leblebi satmaya başlıyorlar. Zamanla ürün çeşitliliği artıyor ve 70-80 metrekarelik bir imalathane kuruyorlar. 1989’da da bugün faaliyet gösterdiğimiz 3 bin metrekarelik kapalı alana sahip yere geçiliyor. Bugün ise burası 12 bin metrekarelik kapalı alanı olan bir tesis. Günlük 150 tonluk üretim kapasitemiz var.”
Yabancı onları buluyor
İlk başta Denizli’de başlayan bu öykü, zamanla Ege’ye, ardından da tüm Türkiye’ye yayılmış. 2000’den sonra ise ihracat başlamış. Bugün 6-7 ülkeye düzenli ihracat yapılıyor. Üretimin yüzde 10’u ihraç pazarlarına ayrılmış durumda. Türk nüfusunun fazla olduğu Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu ihracatta ilk sırada yer alan bölgeler olarak dikkat çekiyor. Özellikle Ortadoğu’dan Türkiye’ye karşı büyük bir sevgi olduğuna değinen Veli Tefenlili, “Eskiden çantamızı alıp pazar pazar dolaşırdık. Ama şimdi durum farklı. Özellikle Ortadoğu’dan fabrikaya kadar gelip bizden ürün isteyenler var” diyor.