Mete Tamer Omur

Girişimin ‘igi’ hali

9 Nisan 2016
Memur anne ve baba, oğullarının üniversiteyi bitirdiğinde sigortalı bir işte hayatına yön vermesini ister.

Öyle de olur... Tekstil mühendisliğini bitirir bitirmez profesyonel iş hayatına adım atar. Ama, Yiğit Sürücü’nün aklında farklı şeyler vardır. Çalıştığı firmanın desteğiyle bunların bir kısmını hayata geçirir. Bir süre sonra da eşi Deniz Sürücü ile organik bebek giyim markası ‘igi’yi kurar. Bir yandan profesyonel olarak kariyerine yön veren Yiğit Sürücü, öte tarafta ‘igi’nin ilk mağazasını İzmir Alsancak’ta açtı. Sürücü şimdi organik bir şekilde büyümek istiyor.

 

 

ÇİÇEĞİ burnunda bir girişim öyküsünün meyvesi, igi... Yiğit Sürücü’nün başlattığı, eşi Deniz Sürücü’nün de katkı koyduğu bir yapı. Ama, arkasında da bu girişimi destekleyen gönüllü bir el var. Ferdi Kaygusuzer... igi’nin kuruluşu öyküsünü ve gelecek planlarını bu üçlüden dinledik. İlk söz girişimin fitilini ateşleyen Yiğit Sürücü’nün... Öğretmen olan Samsunlu anne ve babasının ticarete, girişimciliğe hep temkinli yaklaştığını anlatan Yiğit Sürücü, ‘Aman oğlum yapma, sigortan yatsın, maaşını al. Başka bir şeye gerek yok’ sözleriyle büyüdüğünü söyleyerek, şöyle devam etti:

 

Annesinin istediği oldu

Yazının Devamını Oku

Tam 130 yıldır helva üretiyorlar

2 Nisan 2016
Yaklaşık 130 yıl önce Hacı Ahmet Efendi, ilk helvayı Manisa’da karar. Cumhuriyet yıllarında oğlu Ziya Ahmet Manisalı da bu geleneği İzmir’de sürdürür.

İstanbul ve Zonguldak’ta fabrikalar kurar. 50’li yıllarda ise üçüncü kuşaktan Altan Manisalı, tahin helvası üretmeye devam eder. Altan Manisalı, bugün dördüncü kuşaktan çocukları Başar ve Şadilal Manisalı ile birlikte Osmanlı’dan günümüze gelen tahin helvasını üretiyor. Hedef ise 200 yılı görmek...


MANİSALI Gıda, Türkiye’nin 100 yıllık markaları arasında yer alan sayılı firmalardan... Her kuşak devraldığı bayrağı daha yukarıya taşımış. Nesilden nesile benimsenen helvacılık geleneği bugün üçüncü kuşağın sorumluluğu, dördüncü kuşağın denetimden yol alıyor. Altan Manisalı markasıyla faaliyetini sürdüren Manisalı Gıda’nın öyküsünü baba Altan Manisalı ile çocukları Başar ve Şadilal Manisa’dan dinledik. “Firmamız Ege’nin en eski kuruluşu” diyen Altan Manisalı, şöyle devam etti:

Balkanların en büyüğü

“Dedem Hacı Ahmet Efendi, 1885’te Manisa’da tahin helvası üretimine başlıyor. Daha sonra babam Ziya Ahmet Manisalı da işe dahil oluyor. O dönem şeker olmadığı için üzüm pekmezi ve tahinin karışımından helva yapılıyor. Daha sonra 1. Dünya Savaşı döneminde Yunanlılar, Manisa’da her şeyi yakıp yıkıyor. Hiçbir şey kalmıyor. Babam 1922 gibi İzmir’e geliyor. Savaş sonrası tarihi Kemeraltı Çarşısı Havra Sokak’ta sıfırdan tekrar helva üretimine başlıyor. Zamanla işleri büyütüyor. Önce İzmir’de, ardından da Zonguldak ve İstanbul’da fabrikalar kuruyor. Böylece 40’lı yıllarda Balkanlar’ın en büyük tesisi haline geliyor.”

İşin sırrı kalitede saklı

Yazının Devamını Oku

Yeni oyuncağı

26 Mart 2016
Dokuz yaşında adım attığı kırtasiye sektöründe 31’inde kendi işini kurdu.

Hep yenilik peşinde koştu. İbrahim Şentürk, ‘Papirüs Kırtasiye’ ile başladığı girişimcilik macerasına bugün yeni halkalar ekliyor. ‘Atölye Maro’yla da yeni bir kulvara adım atan Şentürk, yarı yapılandırılmış ahşap kitler kullanarak eğitmenler eşliğinde çocukların kendi elleriyle oyuncak üretmesine aracılık ediyor. İbrahim Şentürk şimdi hem Papirüs, hem de Atölye Maro’da şubeleşerek büyümeyi hedefliyor.

 

İBRAHİM Şentürk... Hiçbir zaman olanla yetinmemiş biri. Her zaman, yaptığı işe katma değer katacak atılımlar yapmış. Bunun en son ve somut örneği ise Atölye Maro... Şentürk’le hem girişimcilik serüvenini, hem ‘Bak! Bunu Ben Yaptım’ sloganıyla yola çıktığı Atölye Maro’yu, hem de gelecek planlarını konuştuk. Mobilya sektöründe iş yapan, marangozluktan gelme bir babanın oğlu olan İbrahim Şentürk, hem aile bütçesine minik bir katkı, hem de hayatı öğrenmesi için küçük yaşta iş hayatına dahil olanlardan. Okuldan artan zamanlarda ve yaz tatillerinde toptan kırtasiye işi yapan bir aile dostunun yanında çırak olarak çalışmaya başladığını paylaşan Şentürk, öyküsüne şöyle devam etti:

 

HATIR SORDU BÖLGE MÜDÜRÜ OLDU

 

Yazının Devamını Oku

İthalatı durdurdu ihracatçı oldu

19 Mart 2016
O, baba mesleği yerine kendi hayallerinin peşinden gidenlerden...

 

70’li yıllarda rafineride kullanılan ve ithal edilen makineleri üretme hedefiyle kolları sıvar. Kıdem tazminatını sermaye yapıp GİMAS’ı kuran Şamil Girgin, bu hedefini kısa zamanda gerçekleştirir. Çimento ve toprak sanayiden madene, kuvvet santrallerinden petrokimyaya makine ve ekipman üreten Girgin, bugün yurtdışına döviz çıkışını önlediği gibi üretiminin yüzde 80’nini de ihraç ediyor... Girgin, şimdi de hidroelektrik ile nükleer enerji santralleri alanında atılım yapmaya hazırlanıyor.

 

SANAYİCİ bir babanın oğlu olsa da makine yüksek mühendisi Şamil Girgin, mücadele dolu bir yaşamadan geçmiş. Ve tüm bunları da babasından destek almadan yapmış. İş hayatına 10’unda gazoz satarak adım atan GİMAS A.Ş.’nin onursal başkanı Şamil Girgin ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecek planlarını konuştuk. Babasının 1. Dünya Savaşı gazisi olduğunu ve 1955’te gazoz üretimiyle sanayiciliğe ilk adımını attığını söyleyen Şamil Girgin, şöyle devam etti:

 

BUZ GİBİ GAZOZLA BAŞLADI

Yazının Devamını Oku

Ora’da bir şeyler oluyor

12 Mart 2016
Hikaye Urfa Siverek’te başlar.

Ata mesleği kebapçılığı sürdüren baba Hüseyin Bakar’ın 1969’da İzmir’e göç etmesiyle de yeni bir döneme geçilir. Otel, gıda toptancılığı, lokanta ve son durak inşaat olur. Baba Bakar, 90’lı yılların başında işi oğulları Abdullah, Mehmet ve Erol Bakar’a devreder. İnşaatın yanında yeni bir oyuncu arayışına giren Bakar kardeşler ise, 2008’de Ora’yla tanışır. Bugün 13 noktaya ulaşan Ora’yı önce ulusal, sonra da uluslararası marka yapma hedefiyle çalışan kardeşler, bu yıl 20, beş yıl içinde de 50 mağazaya ulaşmayı planlıyor. 

 

DEDE mesleği olağan kebapçılığa, baba inşaatı ekler. Üçüncü kuşak ise baba mesleği olan inşaatın yanına ata mesleği olan kebapçılığa Ora ile geri döner. İnşaatta önemli işler başaran Bakar kardeşlerin, Ora ile de hedefleri büyük. Üçüncü kuşaktan Abdullah Bakar ve Mehmet Bakar ile hem girişimcilik öykülerini hem de Ora ilgili planlarını konuştuk.
Geçimini kebapçılıktan sağlayan bir aileden geldiklerini anlatarak söze başlayan Abdullah Bakar, ailenin Urfa Siverek’te mekanlarının bulunduğunu söyleyerek, o süreci şöyle aktardı:

 

Hayran olduğu kentte kaldı

Yazının Devamını Oku

Havuz out yeşil in

6 Mart 2016
DÜNE kadar yapılan konut projelerinin en büyük prestij aracı havuzdu. Ama artık devir değişti. Bugün en büyük farkındalıklardan biri yeşile ayrılan alan...

Yeşile yer veren proje rekabette de 1-2 adım önde oluyor. Tabii İzmir’de arsa pahalı ve değerli. Firmalar da bu değerli alanda peyzajı öne çıkarmak adına farklı arayışlara gidiyor. İşte tam da bu noktada 2 yıl önce kurulan ‘ButikBahçe’ bu konuya yeşil bir çözüm getirdi, dünyada yıllardır var olan, Türkiye’de ise 3-4 yıl önce başlayan ‘dikey bahçe’ uygulamalarını Ege’de ilk kez hayata geçirdi. Şirketin kurucuları da iki genç girişimci, Meriç Kaya ile Gizem Gülen...

 

Bitkiler de dikey yükseliyor

Aynı zamanda peyzaj mimarı olan Gizem Gülen, hem ButikBahçe A.Ş.’nin kuruluş öyküsünü, hem de yapılara sundukları kolaylıkları aktardı. Global çağda yeşile olan özlemin her geçen gün artığını ve kentlerin dikey büyüdüğü bir dönemi yaşadığımızı anlatan Gülen, “Neden bitkiler de dikey yükselmesin diye düşündük. Dünyada dikey bahçelerin yükselen bir trend olduğunu gördük. Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı mezunuyum. Zaten dikey bahçelerin şehrin nefes alması için çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordum. Özellikle metropollerde kesinlikle uygulanması gereken bir yöntem. Çünkü mekanda yatay olarak yeşil için yerimiz yok. Durum böyle olunca bizde bu ihtiyacı karşılamak istedik ve ButikBahçe’yi kurduk” diyerek, firmanın çıkış noktasını paylaştı.

 

YEŞİLE OLAN İHTİYACI GÖRDÜLER
Ege’nin incisi unvanlı İzmir’in hızla yükselen dinamiğine ve potansiyeline dikkat çeken Gizem Gülen, “Kent hem sanayi, hem de inşaat sektöründe hızlı bir yükselişte. Yeni yapılan konutlar ve yapılması planlanan gökdelenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu da beraberinde iş potansiyelini, kullanıcıyı ve hareketliliği getiriyor. Şirket olarak yükselen kentlerde yeşile olan ihtiyacı gördük ve bu talebi karşılayacak dikey bahçeler yapmaya başladık. Karşıyaka Belediyesi, İzmir Makina, Nurem İnşaat, Unilever ve Cape Bodrum Resort gibi kurumlara bu sistemi uyguladık” bilgisini verdi.


Yazının Devamını Oku

Küvetten kurşun geçirmez levhaya

5 Mart 2016
Her şey baba Abdülkadir Çınar’ın 70’li yıllarda inşa ettiği evlerin banyoları için küvet bulamamasıyla başlar...

 

Ve inşaatın yanına küvet üretimini ekler. 90’lı yılların başlarında ise ikinci kuşak temsilcisi Ahmet Çınar’ın işe dahil olması yeni bir dönemin başlangıcı olur. Abdülkadir Çınar’ın kurduğu Çınar Grubu bünyesindeki Polser’i oğulları Ahmet ve Alpay, kompozit ürünlerde önemli bir aktör yapar. 2 kardeş bugün dünyanın ilk antimikrobiyel CTP levhası ile Türkiye’nin tek kurşun geçirmez levha ve panellerini üreterek birçok ilke imza atıyor.

ÇINAR Grubu’nun amiral gemisi Polser, kuşaklar arası uyumla bugün sektöründe önemli bir oyuncu olmayı başarmış. İnşaatla başlayan, daha sonra küvet üretimiyle yeni bir boyut kazanan, bugün ise cam elyaf takviyeli plastik yani CTP levha konusunda global bir oyuncu. Şirktin dünü, bugünü ve yarınını ikinci kuşak temsilcisi Genel Müdür Ahmet Çınar’dan dinledik. Girişimin ilk adımını inşaat yüksek mühendisi olan baba Abdülkadir Çınar’ın attığını söyleyen Ahmet Çınar, şöyle devam etti:

 

YOKLUK ÜRETİCİ YAPAR

 

“Girişimci bir yapısı olan babam bir dönem DSİ’de memur olarak görev yapar. Bir Amerikalı şirketin Türkiye’deki projelerinde çalışır. Önce İskenderun daha sonra İzmir’de müteahhitlik yapar. Kendi işini kurar. Konutun yanında ticari yapılar üretir. 70’li yıllarda ise Türkiye’de küvet yokluğu ortaya çıkar. Babam da gelen bir teklif üzerine polimer banyo küvetleri üretmek üzere İzmir’de küçük bir üretim tesisi kurar. İnşaatın yanında ikinci iş olur.”

 

Yazının Devamını Oku

Gözlerden ırak yatırım hamlesi

29 Şubat 2016
İZMİR’de gayrimenkul sektöründeki hareketliliği yeni kent merkezi olarak gösterilen Bornova-Bayraklı-Konak üçgenindeki projelerden görmek mümkün.

Tamamlanan, devam eden ya da başlayacak olanlarla birlikte herkesin gözü neredeyse bu üçgende. Tabii, kent merkezinde bu yoğunluk kadar olmasa da kuzey ve güney aksında da hareketlilik yüksek. Bunlardan biri de Menderes-Seferihisar hattı. Özellikle İZBAN’ın bu güzergaha yönelmesi Menderes’te sektörü canlandı. Sönmezoğlu A.Ş. de bu bölgenin yapılaşmasında ve değerine değer katmasında öncü rol üstlenen firmalardan. Son dönemde Seferihisar’a yoğunlaşan şirketin gündeminde İzmir kent merkezi de var.

 

 

FARKLI YOL İZLEDİ

Sönmezoğlu A.Ş.’nin ikinci kuşak temsilcisi Rıdvan Korkmaz Budak’la hem Seferihisar’da martta başlayacakları ‘Güzelkent’ projesini, hem de gelecek planlarını konuştuk. Şirketin temellerinin 1987’de babası Sönmez Budak tarafından atıldığını söyleyen Budak, “Bugüne kadar kent merkezi yerine daha çok sahil beldelerini yatırım için seçtik. Ayrancılar, Özdere, Menderes, Ulukent’te projelerimiz oldu. Babam kalabalık şehir hayatını sevmediği için böyle bir strateji izledi. Şu ana kadar 3 binin üzerinde konut ürettik. Her yıl ortalama 300 konut yapıyoruz. Son dönemde de ağırlığımızı Seferihisar’a verdik. Özellikle İstanbul ve Ankaralıların rağbet gösterdiği bir yer” dedi.

 

Yazının Devamını Oku