Mete Tamer Omur

O çöplükten marka çıktı

23 Ocak 2016
Daha 4 yaşındayken ilkokula başladı. 12’sinde babasını kaybetti. 14’ünde üniversiteye gitti. 18’inde ise anne oldu.

Tüm bu kırılmalar, başarılı ve güçlü biri olmasında basamak oldu. Pınar Kaftancıoğlu, bundan 10 yıl önce de yine bir kırılmayla yeni bir girişimin kapısını araladı. Bir çöplükten İpek Hanım Çiftliği’ni yarattı. O günden bu yana da geleneksel ve doğal ürün arzusunda olan 65 bin kişiye ulaştı. Pınar Kaftancıoğlu, şimdi de aynı mantıkla restoran ile okul yemeği işine de el atmayı planlıyor.


BU hikayenin kahramanı Pınar Kaftancıoğlu, hayattaki hiçbir başarının tesadüf olmadığının bir göstergesi. Zaman zaman karşısına çıkan olumsuzluklara rağmen yılmayan, üreten ve farkındalık yaratan Pınar Kaftancıoğlu, bunu oluşturduğu İpek Hanım Çiftliği’yle de kanıtlamış. Pınar Kaftancıoğlu’ndan hem girişimcilik serüvenini hem de yarına dair planlarını dinledik. Öğretmen bir anne, gazeteci bir babanın kızı olarak İstanbul’da yaşama ‘merhaba’ diyen Pınar Kaftancıoğlu, küçük yaşlarda babasını zoruyla Yeni Kapı’da su, pazarlarda ise tişört, Teksas, Tommiks satar. ‘Babamın yaptığını zalimlik olarak görüyordum’ diyen Pınar Kaftancıoğlu, öykünün devamını şöyle anlattı:

 

GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTI

 

Yazının Devamını Oku

Kapılar yatırım için açılıyor

18 Ocak 2016
İSTANBUL, Ankara, Uşak ve Kütahya’da projeler geliştiren İzka İnşaat, İzmir’de de boş durmuyor. Ses getiren yatırımları hayata geçiren firmanın İzmir’deki son projesi ‘Park Yaşam Ataşehir’ oldu. Bu yıl her çeyrekte bir projeye başlamayı planlayan İzka İnşaat, 1 milyar liralık yatırımı hayata geçirmeyi öngörüyor.

İzka İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil’le hem yeni projeyi, hem de planlarını konuştuk. Gültekinler İnşaat’la birlikte hayata geçirecekleri ‘Park Yaşam Ataşehir’e tüketici beklenti ve önerilerinin şekil verdiğini dile getiren Yeşil, İzmir’de yüksek yapılara karşı bir tepkinin olduğunu söyledi.

Van’daki doktor da talip

Azat Yeşil, “Yaptığımız araştırmalarda insanların alçak katlı konutlara yönelik talebi olduğunu gördük. Bu nedenle ‘Park Yaşam Ataşehir’de yatay büyümeyi esas aldık. 8 kattan oluşan ve komşuluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayan bir avlu sistemi yarattık. Dikey büyüme olanağımız olmasına rağmen yatay çalışma yaptık. 859 daire ve 18 villadan oluşuyor. 12.12.2017’de teslim etmeyi planlıyoruz. Şu an yoğun talep var. Hemen karşısında bir hastene projesi var. Van’dan bile doktor telefonla arayıp daire almaya çalıştı. İstanbul’dan ilgi var. Projeye ayrıca üniversitelerde görevli sanat tarihçi, mimar ve şehir planlamacısı öğretim üyelerinden oluşan 5 kişilik estetik kurul yön verdi” diye konuştu.




Yazının Devamını Oku

Dünün inşaatçısı bugünün eğitimcisi

16 Ocak 2016
İNŞAAT alanında faaliyet gösteren aile şirketinde profesyonel iş hayatına adım atar. Zamanla ailedeki diğer kardeşler de düşünülerek inşaatın yanına 90’lı yılların sonunda eğitim eklenir. Zafer Eraslan da 2004’te Özel Çakabey Okulları’yla inşaattan eğitime geçiş yapar. Bugün Çakabey markasıyla eğitimde önemli başarılara imza atan Zafer Eraslan, hem anaokulu hem de okul kısmına yeni halkalar eklemeyi planlıyor. Tabii, bir de yeni markası www.dersteyim.com.tr var...

 

 

Kaderini yarım puan belirledi

ZAFER Eraslan’ın kaderi bir yerde yarım puanlık farkla belirlenmiş aslında. O da arzu ettiği alanda, yani inşaat mühendisliğinde eğitim alarak yaşamına yön vermiş. Ve inşaat ile merhaba dediği çalışma hayatına daha sonra eğitimi ekleyen Keremoğlu Özel Eğitim İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Eraslan ile hem girişimcilik öyküsünü hem de gelecek planlarını konuştuk. Daha çocukluk yıllarında meraklı bir yapıya sahip olduğunu anlatan Zafer Eraslan, evdeki elektronik aletlerin nasıl çalıştığını öğrenmek adına onları söktüğünü ve vida arttırarak tekrar topladığını söylüyor. Zafer Eraslan, şöyle devam etti:
“Aslında bu merak duygusu hayatıma yön verdi. Babam Cemil Eraslan kamuda çalışıyordu. O dönemki ismi Toprak Su olan kurumun Ege Bölge Koordinatörüydü. Ve evde ister istemez inşaatla ilgili konular konuşuluyordu. Bu konuşmalar belki bir yerde üniversite tercihimde de etkili oldu. Tabii, babamın zoruyla ben üniversite tercihimin ilk iki sırasına tıp ve diş hekimliğini yazdım. 3’üncü sırada ise inşaat mühendisliği vardı. Ben yarım puan farkla dış hekimliğini kaçırdım. Ve üçüncü tercihim oldu. İyi ki de kaçırdım diyorum. Benim yapıma en uygun alanlardan biri olan Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni kazandım.”

AİLENİN DİĞER FERTLERİ İÇİN

Zafer Eraslan, üniversite ikinci sınıfta okurken babası Cemil Eraslan, emekliliğine 6 ay kala kamudan istifa eder. Keremoğlu İnşaat’ı kurar.

Yazının Devamını Oku

Yeni yılda yeni projeler

10 Ocak 2016
İZMİR gayrimenkul sektörü 2016’yla birlikte yeni projelere start verdi. Seçimler, ekonomik belirsizlik ve dış politikadaki sıkıntılara rağmen 2015’te satışlarını artıran sektör, yenğ yıla da yatırımla başladı.

 Her ne kadar hazır betona yapılan yüzde 20’lik zamla şok yaşasalar da hem mevcut, hem de yeni projeleri hayata geçirmekten geri durmuyorlar. Özellikle kentin kuzeyindeki hareketlilik dikkat çekiyor. İşte, İzmir’in çeşitli noktalarında devam eden ya da başlayacak projelerden bazıları:

Katal İnşaat:
Firma, Çiğli’deki Stüdyo 35’in ardından bölgedeki ikinci projesi Golden Suite’in satışına başladı. Katal İnşaat ve Murat Gökçekava
iş ortaklığıyla hayata geçen projede 55 daire bulunuyor. 70 metrekare genel brüt alana sahip dairelerin tamamı ise 1+1.


İzka İnşaat:

Yazının Devamını Oku

26’sında müdür 32’sinde patron

9 Ocak 2016
Aslında 5.5 yaşında ilkokula adım atması bugünkü başarının ilk sinyalini verir

 20’sinde üniversiteyi bitirir. 24’ünde fabrika müdürü, 26’sında genel müdür olur. Toygar Narbay, 30’lu yaşlarda ise kendi işinin başına geçer. Kurduğu ‘Narkonteks’le bugün tekstil ve hazır giyim sektörünün pek alışık olmadığı bir modelle hem içeride, hem de dışarıda başarıdan başarıya koşuyor. Narbay şimdi de üretici kimliğinin yanına ‘Blackspade’ markasıyla mağazacılığı ekledi. Dört ayda 7 şube açan Toygar Narbay, yılı 25 mağazayla kapatmayı düşünüyor... Beş yıllık hedef ise 250 şube...

 Aman annem babam duymasın

O, genç yaşta adım attığı özel sektörde basamakları hızlı, ama emin adımlarla çıkmış bir girişimci... Özel sektörde edindiği bilgi birikimiyle de kendi işini kuran Toygar Narbay, oluşturduğu yalın üretim modeliyle sektöründe çığır açmış durumda. Narkonteks Yönetim Kurulu Başkanı Toygar Narbay ile hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını konuştuk. Öğretmen anne, bürokrat bir babanın çocuğu olarak büyüyen Toygar Narbay, ailenin aslında ilk girişimcisi. Yaramaz bir çocuk olduğu için 5,5 yaşında ilkokula gönderildiğini paylaşan Toygar Narbay, şöyle devam etti:
“Okulla beni meşgul eder diye böyle bir şey yaptılar. İlkokulda annem ve babamın verdiği harçlıklarla yaz dönemi fırından Ramazan pidesi, pazarda ‘içi boş’ sattım. Bayramlarda da şans-kader-kısmet oynattım. İçten gelen bir şeydi bu. Tabii bunu babam ve annemden gizli yapıyordum. Benim idealim elektronik mühendisliği ya da nükleer fizik üzerineydi. Ama üniversite sınavında bir hata sonucunda en son tercih olan Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği’ni kazandım. Kaderde tekstilci olmak varmış. İyi ki de olmuş. Aslında girişimci ruhuma en uygun alanda eğitim aldım. Tekstil az sermayeyle önemli işler yapma şansı veren bir alan sonuçta.”

Bir kapı kapandı başkası açıldı

İlkokula erken yaşta başlayan ve 20 yaşında üniversiteden mezun olan Toygar Narbay, 15 günlük tatilin ardından bir tekstil firmasında vardiya mühendisi olarak işbaşı yaptığını söylüyor. Narbay, “1 yıllık çalışmanın ardından askere gittim. Döndüğümde de İstanbul merkezli bir şirketin İzmir ayağında üretim müdür yardımcısı olarak işe girdim. 6 ay sonra üretim müdürü, 1 yıl sonra da fabrika müdürü oldum. Herkesin fason üretim yaptırdığı bir ortamda biz kendi bünyemizde bunu çözdük ve büyüdük. Patronun dikkatini çekti ve İzmir’de fabrika yatırımı kararı alındı. 26 yaşında da başka bir şirkete genel müdür olarak transfer oldum. 2 yıl sonra başka bir şirkete aynı pozisyonda geçtim. 4 yıl da burada çalıştıktan sonra 2001’de de ortaklı bir yapıyla İzmir’de konfeksiyon üzerine kendi şirketimizi kurduk. Kısa sürede 350 çalışanın olduğu bir yapı ortaya çıktı. Ve iş yaptığımız Amerikalı şirketin 1 yıl içerisinde en iyi tedarikçisi seçildik. 2004’te doların değer kaybetmesi, maliyetlerin artmasıyla da üretim durdurma kararı aldık. Tam o dönemde Hollandalı bir firma, 6-7 ülkeyi gezmiş, Türkiye’de de 50’e yakın şirketle görüşmüş ve en sonunda gelmişti. Birlikte iş yapabileceğimiz ortaya çıktı. Ortağım ayrıldı. Ben de kurduğum Narkonteks ile bu firmanın çözüm ortağı olarak yola devam kararı aldım” diyerek, kendi işini kurma sürecini paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Fitili makinist dede ateşledi

2 Ocak 2016
Bu hikayenin tek bir kahramanı yok. Bir ailenin başarısı...

Fitili 1972’de dede ateşler. İkinci kuşakla işler büyütülür. Ebru Kundura olarak başlayan ayakkabıcılık macerası, Türkiye’de önemli bir marka olur. 1996’da üçüncü kuşağın iş başı yapmasıyla da şirket yüzünü yurtdışına çevirir. İsmi Zandar Ayakkabı olan kurum, Türkiye’de başlattığı rahat bayan ayakkabısını dünyaya taşır. Bugün Yeni Zelanda’dan Avustralya’ya kadar birçok ülkeye ihracat yapan Zandar, şimdi de yeni rota olarak Amerika’yı seçti.

 

‘Sen bu işi yaparsın’ dediler

ZANDAR Ayakkabı, geçmişteki adıyla da Ebru Kundura... Namıdiğer anne ya da anneanne ayakkabısı... Bugün orta yaş ve üzeri kadınlar için ürettiği comfort-rahat ayakkabılarla sektörde önemli bir aktör Zandar. Firmanın ikinci kuşak temsilcisi Şinasi Zandar ile üçüncü kuşaktan Erkan Zandar’dan hem firmanın kuruluş öyküsünü, hem gelecek planlarını, hem de sektörün durumunu konuştuk... Aslında tesadüf eseri ayakkabıcılık sektörüne girdiklerini söyleyen Şinasi Zandar, şöyle devam etti: 

“Babam Devlet Demiryolları’nda makinistti. 1971’de de emekli oldu. Ve çevreden birilerinin önerisiyle ayakkabıcılık sektörüne girdi. ‘Sen bu işi yaparsın’ dediler. O da 72’de işi öğrenmek adına ortaklı bir yapıyla sektöre adım attı. Paraya alışmayalım diye de ne benim ne de kardeşimin çalışmasına izin verdi. İşi öğrenen babam 1977’de üniversite eğitimi alan kardeşim Recai Zandar ile birlikte Ebru Kundura’yı kurdu. İkiçeşmelik’te 17 metrekarelik bir atölyede üretime başladılar. Ben de iktisat mezunuyum. Üniversitede kalmayı düşünürken arkadaşımın tavsiyesiyle özel sektörde çalışma kararı aldım. 2 yıl tekstil sektöründe pazarlama alanında çalıştım. Daha sonra ayakkabıda işler büyüyünce babam ve kardeşimin yanına döndüm. Babam ve kardeşim üretiyordu. Bende bavula koyup Anadolu’da satışa çıkıyordum.”

 

Yüzünü yurtdışına döndü

Yazının Devamını Oku

Gelecek gayrimenkulde, çünkü...

27 Aralık 2015
MALUM İstanbul, Türkiye’nin iş ve ticaret merkezi. Ama artık doldu, hatta taşıyor.

Bu anlamda İstanbul’un en iyi alternatifi hiç kuşkusuz İzmir. Özellikle son dönemde ‘Yeni Kent Merkezi’nde hayata geçen ve geçecek projeler bunun en somut göstergesi. ‘İzmir’i 2030’da nasıl görmek isteriz?’ sorusundan hareketle Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ege Şubesi geçen hafta düzenlediği panelle bu konuyu masaya yatırdı. Kentin önde gelen inşaat ve gayrimenkul sektör temsilcilerinin de katılımıyla İzmir’in sahip olduğu şartlar ve kapasiteyle Türkiye’nin ikinci büyük iş merkezi olmaya en uygun yer olduğu görüşü savunuldu. Aslında bu hedef bugün kısmen gerçekleşmiş durumda. Bazı şirketler şimdilik ya kurumlarının çeşitli birimlerini İzmir’e kaydırıyor ya da şubeyle bölgenin nabzını ölçüyor. Tüm bunlar İzmir’deki birçok sektörün hareketlenmesini sağlayacak. Yani İzmir’in geleceğine iş merkezi özelinde gayrimenkul sektörü yön verecek.

Diğerleri de nemalanır

İzmir’in sahip olduğu değerlerin herkes tarafından bilindiğini ifade eden TÜGİAD Ege Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Canpolat, “Global ekonominin bir oyuncusu olan Türkiye’nin iş ve ticaret hayatının merkezi konumunda olan İstanbul’un da taşıma ve genişleme kapasitesi doldu. Ankara ise siyasetin ve bürokrasinin merkezi konumunda. İzmir sahip olduğu şartlar ve kapasiteyle Türkiye’nin ikinci büyük iş merkezi olmaya en uygun kent. Bu nedenle İzmir’in bu değerlerinin biraz daha öne çıkarılarak her alanda yatırımın İzmir’e çekilmesi hususunda ‘İzmir 2030’ temasıyla bir çalışma başlattık. Bu çalışma tek sektör, tek alan seçilerek yapılmayacak. Ticaretten sanayiye, sağlıktan eğitime, turizmden kültüre, tarıma, kısaca her değeriyle bir bütün. İzmir’in hiçbir alandan vazgeçmek ya da o alanı gözardı etmek gibi bir lüksü yok. Eğer İzmir, Türkiye’nin ikinci büyük iş merkezi olursa tüm sektörler bu gelişme ve büyümeden nemalanır. Bu gelişim sürekli göç alan ve genç işsiz nüfusu Türkiye ortalamasının üstünde olan İzmir için çok önemli istihdam kaynağı da olur. Bu nedenle ortak akıl ve ortak çalışmayla İzmir’in 2030 vizyonuna TÜGİAD Ege olarak katkı koymak istedik” diyerek 2016’da da 5-6 panel düzenleyecekleri bilgisini paylaştı.

ZATEN İKİNCİ BÜYÜĞÜZ
Panelin ardından değerlendirme yapan Kavuklar Gayrimenkul Geliştirme Grup Başkanı Metehan Kavuk, “Şu an İzmir zaten Türkiye’nin ikinci büyük iş merkezi konumunda. 86 bin şirketten söz ediyoruz. Ama bunu dışarıya pazarlamak gerekiyor. Burada da yerel yönetimlerin İzmirli müteahhitleri yönlendirmesi gerekiyor. Biz kitap ne diyorsa onu yapıyoruz. Onun için yerel yönetimin bizi yoğurup yönlendirmesi gerekiyor. İzmir pozitif bir kent. İç talebin arza yetişemediği tek şehir. Yeni arazi üretimleri sağlanarak bu dengeyi tutturabiliriz. Boş bina sayısı İzmir’de yok denecek kadar az. Yeni arsalar üretip, var olanlar üzerindeki sorunları çözüp ülkeye katma değer sağlamamız lazım” dedi.

YATIRIMIN ÖNÜ AÇILSIN

Yazının Devamını Oku

Bir çuvalla başladı

26 Aralık 2015
Her şey bir çuval kot kumaşıyla başlar.

 Endüstri mühendisidir. Ama tekstile yönelir. Tesadüf eseri girdiği bu sektörde Nedim Örün, toptan kot kumaşı ticareti yapar. Zamanla işleri büyüten Örün, İtalya’da moda alanında master yapan kızı için gelinlik üretimine başlar. Ancak kızı Gülberk Örün’ün gelinliği istememesi yeni bir markayı ortaya çıkarır. Tüm aile fertleriyle birlikte Nedim Örün, bugün amiral gemisi denim kumaşın yanında gelinlikte RB-Amber, genç bayan giyimde ise Poupee ile yola devam ediyor.

İlk para Teksas Tommiks’ten

Nedim Örün, kendi işlerinde elde ettiği başarı gibi sektörün gelişiminde de önemli bir aktör... Çocukluk yıllarında başlayan müteşebbis ruhla çeşitli adımlar atan Nedim Örün, uzattığı üniversitenin 5’inci yılında tanıştığı tekstil sektörüyle kariyerine yön vermiş. Her biri farklı sektörlerde ticaretle uğraşan Örün ailesinin dördüncü kuşak temsilcisi ve Örünler Tekstil’in kurucusu Nedim Örün ile hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını konuştuk.
Büyük dedenin Hisarönü’nden toptan peynir, dedenin bisiklet ve motosiklet, babasının ise kereste ticareti yaptığını söyleyen Örün, öyküsünü şöyle anlattı:
“Hiçbiri babasını işini yapmamış bir aile. İlkokul yıllarında ‘Teksas, Tommiks’ gibi çizgi romanları evin penceresinden iple sarkıtıp, ikinci el olarak satardım. Buna bir süre sonra oyuncak askerlerimi de ekledim. Bu ilk girişimcilik adımım oldu. Daha sonra ise lise sonda iki arkadaşımla birlikte trafik lambası şeklinde oto kokusu üretip sattık. Bu işe de arkadaşım yurtdışında görüp beğendiği için girdik. Kalıpları ürettirip 2 bin tane kokuyu, oto aksesuvarcılara sattık. Bunu üniversite birinci sınıfta da devam ettirdim.”

Bir daha yapmam demişti

Yazının Devamını Oku