Mete Tamer Omur

Yazlıkları kirlamaya talip

15 Kasım 2015
EGE; Çeşme, Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Didim, Dikili, Foça gibi birçok marka kentle turizm alanında hem Türkiye’nin, hem de dünyanın önemli duraklarından biri.

Binlerce turiste ev sahipliği yapan bölge bir yandan da ikincil konut piyasasında hareketlilik yaşıyor. Her yıl zaman zaman fiyatları milyon dolarlı bulan konutlar alınıp satılıyor. Tabii tüm bu harcama en fazla 3 ay kullanılan bir yapı için. Hal böyle olunca da yıllardır ikincil konutların bu durumu tartışılıyor. Turizme kazandırılması için projeler geliştiriliyor, ama şu ana kadar birkaçı dışında somut bir sonuç ortaya çıkmadı. Özellikle Avrupa’da çok yaygın olan günlük konut kirlama işi yapan girişimci Mustafa Armutçu da yılın büyük bölümünde boş kalan ikincil konutları bu sistemle pazarlamaya talip.

Şimdilik 150 milyon dolar

Şu anda 150 milyon dolarlık bir ekonomik boyuta ulaşan internet üzerinden günlük ev kiralama işi yapan Housechill’in CEO’su Armutçu ile Ege’deki ikincil konutların durumunu konuştuk. Uzun yıllar Paris’te emlakçılık yapan, daha sonra kentteki 150 otele temizlik hizmeti vermeye başlayan Mustafa Armutçu, son olarak da internet üzerinden günlük ev kiralama işine el atmış. Armutçu, “Emlakçılık bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlayınca yeni arayışlara gittim ve otellere temizlik hizmeti veren bir yapı kurdum. Bunu yaparken de emlakçılık deneyimimle birlikte son yıllarda Avrupa’da turizm amaçlı gelişen günlük ev kiralamaya başladım. 30 evi bu amaçla pazarladım. Bir süre sonra bunu internet ortamına taşıma fikri ortaya çıktı. 3 yıl önce de Housechill’i kurduk. Şirketin bir ayağı Paris’te, bir ayağı da İstanbul’da. www.housechill.com üzerinden özellikle Avrupa’da günlük konut kuralaması yapıyoruz” bilgisini verdi.

HEDEF İKİNCİL KONUTLAR

Yıllardır hayatımızda olan, ama lokal kalan kısa dönem konut kiralama işinin son yıllarda online turizmdeki trendle yeni bir boyut kazandığını anlatan Mustafa Armutçu, bir anda alternatif konaklama olarak ortaya çıkan sektörün kendisini hızla geliştirerek bugün çok büyük bir pazara dönüştüğünü vurguladı. Armutçu, “Başlangıç olarak düşük gelirli turistler ve genellikle öğrencilerin oda bazında ilgi gösterdikleri bu konaklama bugün dünyanın her noktasında en basit ve uygun odalardan süper lüks dairelere, villalara, hatta yatlara kadar seçenekler sunabiliyor. Her sosyal tabakaya hitap edebilen bir alternatife dönüşmüş bulunuyor. Şu anda Türkiye’de bunu uygulamaya soktuk. Ama farklı amaçlı kullanımların önüne geçmek adına sınırılı bir yapıyla yola alıyoruz. Hedefimiz Ege’deki ikincil konutlar. Neredeyse 3 ay kullanılan ikincil konutları bu sistemle özellikle Avrupalı tatilcilere pazarlamak istiyoruz. Avrupa’da her ev için devlete küçük bir vergi ödüyoruz. Bu model Türkiye’ye de uygulanabilir” dedi.

KAZAN KAZAN EKONOMİSİ

Yazının Devamını Oku

Asansörle yükseldi yürüyen merdivenle koşuyor

14 Kasım 2015
AİLE bütçesine katkı için daha ilkokul çağında yapmadığı iş kalmaz. Çekirdek, nohut, dondurma satar...

At arabasına yüklediği sebze-meyvelerle sokak sokak gezer. O dönem ekonomik durumu iyi olmayan birçok akranı gibi sanat okulunun yolunu tutar. Mithatpaşa’da metal bölümüne gider. Ancak ailenin ekonomik sıkıntı çekmesi nedeniyle iki yıl okula ara verir. Kaynakçılık yapar. Daha sonra gündüzleri okul akşamları da iş peşinde koşar. Lisenin ardından da 1960’da bir asansör üreticisinin yanında işe girer. 1967’de ise, artık kendi işine kurmaya karar verir Ali Aktaş... Alsancak’ta 25 metrekarelik bir dükkanda bakım ve tamir işleri yapar. 1972’de de üretime başlar. Hayata sıfırdan başlayarak LÖHER markasıyla önemli bir asansör üreticisi olmayı başaran Ali Aktaş, 90’lı yılların sonlarında temsilciliğini yaptığı firmaya tepki olarak yürüyen merdiven üretimine de el atar. Ali Aktaş, LÖHER ile bugün hem asansör hem de yürüyen merdiven konusunda dünyada önemli bir marka. 25 ülkeye ihracat yapan Ali Aktaş, şimdi de Türkiye’de yürüyen merdiven pazarından daha fazla pay almak için 50 milyon TL’lik yatırımla üretim kapasitesini 3 katına çıkarmaya hazırlanıyor.

İMKANSIZLIKLARA ALDIRIŞ ETMEDİ

Ali Aktaş, elektriği olmayan bir evde büyüyerek Mithatpaşa Lisesi’ni bitirmiş ve bugünlere gelmiş biri. Hayatı boyunca hep mücadele eden, yokluk ve imkansızlıklara aldırış etmeden yarattığı LÖHER markasıyla sektöründe önemli bir aktör olan Ali Aktaş’tan hem girişimcilik hikayesini hem de gelecek planlarını dinledik. 1940 Gaziemir Seydiköy doğumlu Ali Aktaş, 8 kardeşin 7 numarası. Aktaş, hikayenin devamını şöyle anlattı:
“Aile önce tarımla geçimini sağlıyordu. Daha sonra ise ağabeylerim ticarete başladı. Babamla birlikte manav açtılar. Ben de ilkokulda burada çalıştım. At arabasına doldurduğum meyve-sebzeyi sokak aralarında sattım. Bunun gibi birçok iş yaptım. 13 yaşında da ortaokul için Mithatpaşa Lisesi’nin yolunu tutum. O dönem sanat okulları ortaokuldan başlıyordu. 15-16’lı yaşlarda ailem sıkıntıya girince okula iki yıl arar verdim ve kaynakçılık yaptım. Daha sonra ise rahmetli babama, ondan herhangi bir destek beklemediğimi ve okuluma devam etmek istediğimi söyledim. Gündüz okula, akşamları da işe gidiyordum. Liseyi bitirince de bir asansörcünün yanında işe girdim. Tabii ben metali, kaynağı biliyordum. Ama asansör işinde elektrik kısmı da vardı. Onun için de Çınarlı Meslek Lisesi’nde açılan elektrik kurslarına gitmeye başladım. Bu kez gündüz iş, akşam ise kurs vardı. 1960 ile 64 arasında asansörcüde çalıştım. Askerlik sonrası da bir süre çalıştım. 1967’de kendi işimi kurmaya karar verdim ve Aktaş Asansörü kurdum.”

ÖNCE İŞ SONRA PARA

1967 yılında çalıştığı firmadan ayrılan Aktaş, biriktirdiği paralarına son aldığı maaşı da ekleyerek kendi işini kurar. Alsancak’ta 25 metrekarelik bir dükkanda asansörlerin bakım ve arızalarını yapan Ali Aktaş, “O günkü şartlarda bilmeden bir şey yapmışım. O da müşterilerimle güvenilir ilişkiler kurmakmış. Gelen müteahhitler veya asansörlerin bakım ile arızalarını yaptıranlar, ‘bu işi kaç paraya yaparsın’ diye soruyordu. Ben de onlara, ‘kesinlikle para söylemem. İşi yapar bitiririm, 1-2 ay bu asansör sağlıklı çalıştıktan sonra paramı ve faturamı çıkarır size veririm’ diyordum. İşte o zaman farkında olmayarak, o ara İzmir’in bütün kalburüstü insanlarının asansörlerinin bakım ve arızalarını yaptığım için o insanlarla iyi ilişkiler kurdum, o insanlar beni tuttu kolumdan, bugünkü halime getirdi” diyerek başarısındaki gizli sırrı paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Ödüller İzmir’e

8 Kasım 2015
SEÇİM koşuşturmacası nihayet bitti.

Sandıktan AK Parti iktidarı çıktı. Artık 4 yıl boyunca gündemde seçim görünmüyor. İnşaat sektörü de sonuçlardan memnun. Sektör temsilcileri bu tablonun inşaatı şahlandıracağı görüşünde. Yaşayıp göreceğiz. Tabii merak edilen bir konu daha var: Faizler... Şu an bir değişiklik olmasa da bankalar faiz oranlarını indirme sinyali vermeye başladı. Tüm bu gelişmeler yaşanırken İzmir için bir güzel haber de İstanbul’dan geldi. Sign of the City Awards 2015’ten İzmir’e 3 ödül çıktı. Gayrimenkul sektörünü uluslararası platformlara taşımak ve en iyiyi teşvik etmek amacıyla düzenlenen organizasyonda Ontan Gayrimenkul Geliştirme, ‘Ontan Bayraklı’ projesiyle ‘en iyi rezidans’ ödülünün sahibi oldu. ‘Genç mimar teşvik’ ödülü ‘Port Alsancak’ ile mimar Gizem Yazıcı’ya geldi. Soyak Yapı A.Ş. de ‘Soyak Siesta Oxygen’le ‘en iyi yeşil bina’ ödülünü İzmir’e kazandırdı. Hürriyet tarafından düzenlenen ve Türkiye gayrimenkul sektörünün en prestijli yarışması olarak nitelendirilen Sign of the City Awards 2015, Karma Holding’in proje ortaklığında yapıldı.

EN İYİ REZİDANS
Kurulduğu günden itibaren profesyonellik ve mühendislik mimarisini ön plana çıkaran konut, sanayi, turizm, iş ve alışveriş merkezleri projelerini hayata geçiren Ontan, başarısını bir yerde aldığı bu ödülle tescillemiş oldu. Ulusal platformda çok büyük öneme sahip Sign of City Awards 2015’te ödül alan ‘Ontan Bayraklı’, İzmir’in yeni merkezi Bayraklı’da 30 bin metrekare inşaat alanına sahip. Yatay yükselen mimarisi, çatı ve kat bahçeleri, Körfez manzarası, sosyal tesisleri ve rezidans hizmetiyle sıra dışı bir proje. Ontan Bayraklı’da 329 bağımsız bölüm bulunuyor. Bunların 261’i rezidans, 51’i ofis ve 17’si de mağazadan oluşuyor.

EN İYİ YEŞİL BİNA
İzmir’e bugüne kadar birçok önemli projeyi kazandıran Soyak Yapı A.Ş., şu an devam eden ‘Siesta Oxygen’le en iyi yeşil bina ödülünün sahibi oldu. Körfez manzarasına sahip ve oksijen temasıyla satışa sunulan proje toplam 600 konuttan oluşuyor. Yeşil bina olarak tasarlanan ve Leed Silver sertifika adayı olan Soyak Siesta Oxygen, bu temaya uygun pek çok alana sahip.

Enerji ve su tasarrufu sağlayacak uygulamaların yanı sıra Soyak Siesta Oxygen’in doğal aydınlatmayı destekleyen mimari bir tasarımı mevcut. Bisiklet park alanları, elektrikli araç şarj ünitelerinin yer aldığı projede, ısı tasarrufu sağlayan konfor camlar kullanılıyor.

Yazının Devamını Oku

Pekmezden debriyaja

7 Kasım 2015
BABASININ, ‘Pekmez işinden daha çok para kazanıyoruz. Okuyunca ne olacak’ sözüyle hayatı şekillenir.

İlkokulun ardından babasıyla birlikte Anadolu’ya pekmez satar. Dönüş yolunda Uşak’tan şeker, Konya’dan aldığı unun ticaretini Denizli Bekilli’de yapar. Denizli-Bekilli arasında otobüs çalıştırır. Zamanla işleri büyütür ve otobüsçülük serüvenine önce İzmir-Denizli, ardından da İstanbul ve Ankara’yı dahil eder. Hac seferleri düzenler. Boş durmaz oradan da hurma getirir. Bir süre sonra ağırlığını gıda ürünlerinin ithalatına verir. Hasan Dönmez, otobüs işi yaptığı dönemde haşır neşir olduğu yedek parçaya da el atar. Yedek parça ticareti yaparken de kazancın enflasyonla erimesi Dönmez’i üretime iter. Ve Hasan Dönmez, 80’li yılların başında debriyaj baskı disklerinin üretimine başlar. Dönmez, bugün Dönmez Debriyaj ile birçok ağır vasıta araç için ürettiği debriyaj aksamlarıyla yoluna devam ediyor. Şimdi de Türkiye’nin ilk yerli ‘turbosunu’ üretmeye hazırlanıyor. Hasan Dönmez’in ayrıca, ağır vasıtanın yanı sıra hafif ticari grupla ilgili de üretim planları bulunuyor.

‘ÖĞRETMENİN MAAŞI BELLİ’ DEDİ VE...

Onun için ticari bir zeka dersek herhalde yanlış olmaz... Babasının okumasını istemediği Hasan Dönmez, adım attığı her sektörde hep artı bir değer yaratarak yol almış. Ve bunun zirve noktası ise Dönmez Debriyaj... Kısa sürede köşeyi dönmeden tırnaklarıyla kazıyarak bugünlere gelen Dönmez Debriyaj’ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Hasan Dönmez ile girişimcilik öyküsü ve gelecek planlarını konuştuk. 1936 doğumlu olan ve babasının Denizli Bekilli’de pekmez üretimiyle uğraştığını anlatarak söze başlayan Hasan Dönmez, şöyle devam etti:
“İlkokul yıllarında da babamla birlikte Anadolu’nun birçok kentine ürettiğimiz pekmezi satmaya giderdik. Daha sonra babama okumak istediğimi söyledim. O dönemde okuyanlar en fazla öğretmen oluyordu. Babam, ‘Bak öğretmenin aldığı maaş belli. Biz daha çok para kazanıyoruz’ diyerek bu isteğimi olumsuz karşıladı. Ve kamyona yüklediğimiz pekmezleri Anadolu’ya satmaya devam ettik. Tabii, dönüş yolunda da Konya’dan un, Uşak’tan şeker gibi gittiğimiz yörenin öne çıkan ürünlerini alıp Denizli’de pazarladık. 60’lı yıllarda ise Denizli-Bekilli arasında otobüs çalıştırmaya başladık. Yeni bir iş kolu olsun diye bunu yaptık. Bir süre sonra pekmezi bırakıp, direksiyona geçtik. İzmir’e taşındık ve bu kez Denizli-İzmir arasında otobüs çalıştırdık. Zamanla İstanbul ve Ankara hattına da otobüs seferi koyduk. Hacca yolcu taşıdık. Boş dönmemek adına da oradan hurma getirdik. Bir süre sonra da otobüs işinde sıkıntılar yaşayınca yeni arayışlara girdik. Hurma ithalatına başladık. Sonra Singapur’dan karabiber, Pakistan’dan da kına getirdik. Kendi otobüsleri için gerekli olan yedek parçalardan yola çıkarak, bu parçaların ithalatıyla da işin ticaretine başladık.”

ENFLASYON KAZANCI ERİTİNCE

10 yıla yakın bir süre yedek parça ticareti yapan Hasan Dönmez, daha sonra enflasyon nedeniyle kazancı erimeye başlar. ‘Ticaretini yaptığımız parçaları neden üretmiyoruz’ fikrini kafasında oluşturan Dönmez, “1980’li yıllara geldiğimizde rahmetli ağabeyimle ‘sanayiye adım atalım’ dedik. ‘Nasıl olacak, ne yaparız, nerede oluruz’ derken Kısıkköy’deki mevcut 350 metrekarelik yerimizin yanında bir 350 metrekarelik daha yer alarak toplam 700 metrelik alan içerisinde ‘Dönmez Debriyaj’ firmasını 1986’da kurduk. Mercedes otobüslerin debriyajları için disk ve baskı üretmeye başladık. Derken işlerimiz büyüdü ve mevcut yerimiz bize dar gelmeye başladı. 1994’te İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yerimize geldik. 10 bin metrekare alan üzerine kurulu olan üretim tesisimizde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Mercedes, Man, Volvo, Scania, Daf, Renault, Iveco, BMC, Ford, Chrysler, Kamaz, Maz gibi ağır vasıtaların debriyaj aksamlarının imalatını yapıyoruz. Bu alanda dünyanın sayılı üreticilerinden biri olmayı başardık” diyerek bugüne geliş sürecini aktardı.

Yazının Devamını Oku

Yeni rota İzmir

1 Kasım 2015
İSTANBUL artık doldu, taşıyor. Gidilecek en iyi liman ise İzmir.

Neden mi? İzmir - İstanbul Otoyolu, İzmir - Ankara Hızlı Treni, Çandarlı Limanı, enerji başta olmak üzere birçok alanda yapılan yatırımlar İzmir’in reytingini hayli yükseltti. Bunu, dünyanın en hızlı büyüyen metropollerinden biri olma unvanı da destekliyor. Durum böyle olunca da İzmir birçok artısıyla yatırımcıların gündeminde. Rotayı İzmir’e çeviren çevirene. Bunlardan biri de İstanbul merkezli Doğusan İnşaat. Şu an Çeşme’ye odaklanan ve Edra Çeşme Evleri’ni yapan firmadan Beşir Göngör’le hem İzmir projelerini, hem de gelecek planlarını değerlendirdik.

Bölge hızla gelişiyor

28 yılı aşkın süredir otoyol, köprü, tünel, sanayi, deniz, su, sanat, eğitim ve spor yapıları alanında faaliyet gösteren Doğusan İnşaat’ın Türkiye’nin dört bir yanında birçok projeyi başarıyla tamamladığını söyleyen Göngör, İzmir’de ilk projelerine ise geçen yıl başladıklarını ifade etti. İzmir’de de yatırım için Çeşme’yi tercih ettiklerin söyleyen Beşir Göngör, “Biz de hızla gelişen bölgede yerimizi almak istedik. Çeşme, Türkiye’nin en güzel ve nezih sayfiye yerlerinden biri. Doğusan İnşaat olarak bu bölgeyi geç keşfettik, ama bu yeni projelerimizin devamına engel teşkil etmiyor. Edra Çeşme Evleri’ni prestij projemiz olarak hayata geçirdik. Bundan sonra orta ve üst segment olarak bölgedeki projelerimize devam edeceğiz” dedi.

365 GÜN YAŞAM
İzmir’deki ilk proje olan Edra Çeşme Evleri’nin Doğusan İnşaat için ayrı bir önem taşıdığını aktaran Beşir Göngör projeyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Ege sahilleri kendi karakteristik mavi - beyaz renklerde taş yapılarıyla, sıcakkanlı ve mütevazı sayfiye hayatıyla, fonksiyon odaklı yerleşimleriyle biliniyor. Oysa son yıllarda deniz kenarındaki yaşam da en az metropol örnekleri gibi konforlu, lüks ve teknolojik konutlara ihtiyaç duyuyor. Bu da belirli sezonlarda değil, yaz - kış 365 gün yaşanan Ege ve Akdeniz evlerini doğuruyor. İşte Edra Çeşme Evleri de tam bu ihtiyaca yönelik tasarlandı. Dünya standardında bir provans noktası olan Alaçatı - Çeşme destinasyonunun en yeni öncülerinden biri Edra Çeşme Evleri. Çağdaş, modern ve minimalist yapısıyla eski - yeni dengesindeki bölgeye katma değer sağlayan Edra Çeşme Evleri her biri kendisine ait havuzlu 9 evden oluşuyor. Dış cepheleri teak ağacı ve doğal taştan oluşan tek kat görünümlü Edra Evleri’nde kişiye özel konforun tüm ayrıntılarını düşünüldü.”

FARKINDALIĞIN PEŞİNDE

Yazının Devamını Oku

Alevlere adanmış bir ömür

31 Ekim 2015
MANİSALI fakir bir ailenin 6 çocuğundan biridir. Bu yokluk onu küçük yaşta çalışmaya iter. Okul çıkışında kalem, silgi ve mürekkep satar. İlkokulun ardından önce tornacı, sonra da bir terzinin yanında çalışır. Ama onun aklında metalle ilgili bir iş vardır. Ailesinden gizli İzmir’de bir tornacının yanında işe girer. Askere kadar da oto yedek parçası imalatı yapan tornacıların yanında çalışır. Vatani görevini yaptığı Kastamonu Bozkurt’ta tanık olduğu yangın hayatının kırılma noktası olur. İtfaiye aracı olmadığı için felçli bir kadın ve torununun yanarak can vermesine çok üzülen İsa Tecim, o gün itfaiye aracı üretmeye karar verir. Ve asker dönüş 1974’te İzmir’de 16 metrekarelik bir ofiste bu hedef için ilk adımı atar.

Önce araçları tamir eder, sonra itfaiye aracı üretmeye başlar. Kurduğu Volkan İtfaiye ile Türkiye’de birçok ilke imza atan Tecim, bugün sektöründe dünyanın ilk 4 büyük üreticisinden biri. Yılda 300 itfaiye aracı üreten İsa Tecim, teknolojiyi de yakından takip ediyor. Tecim’in gündeminde şimdi de havadan söndürme sistemleri var.


O yangın değiştirdi

İsa Tecim yokluk ve imkansızlıklara rağmen inanınca başarabilmenin en güzel örneğini sergilemiş biri. Maddi kaygılardan uzak, hayat kurtarabilme çabasıyla hep daha iyisini yapmayı kendine görev edinen Volkan İtfaiye’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Tecim’le hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını konuştuk. Yokluklar içinde büyüyen İsa Tecim, daha çocuk yaşta kendini çalışma hayatının içinde bulur. İlkokula gittiği yıllarda okul çıkışı mürekkep, silgi ve kalem satan Tecim, öyküsüne şöyle devam etti:
“Tabii parası olana tam, yetmeyene ise silgiyi ikiye bölüp sattım. İlkokulun ardından okumak yerine işe koyuldum. Önce bir tornacının yanında çırak olarak işe girdim. Ama 1 ay sonra bu tornacı kapanınca babam beni terzinin yanına verdi. 2.5 yıl burada çalıştım, ama aklımda hep metalle ilgili bir şeyler yapmak vardı. Aileme haber vermeden İzmir’e kaçtım. Bir tornacının yanında işe girdim. Sonra ailem istemedi, beni Manisa’ya geri götürdüler. Ben yine kaçınca İzmir’de çalışmama artık razı geldiler. Gündüzleri oto yedek parçası üreten tornacıda çalışıyor, akşamları ise hamallık yapıyordum. Daha sonra askere gittim. Kastamonu’da vatani görevimi yaptığım dönemde bir yangına tanık oldum. Bu yangında felçli bir kadınla torunu yanarak can verdi. Bu beni derinden etkiledi. İtfaiye aracı olmadığı için yangın söndürülememişti. O gün karar verdim, ‘Ben itfaiye aracı üreteceğim’ diye...”

Ya düğün ya da dükkan

Tanık olduğu o yangın geleceğinin de şekillendiği yerdir İsa Tecim’in. Tecim, askere gitmeden önce itfaiye aracı üretmek için yeni kurulan bir firmada çalışmanın da verdiği deneyimle önce 16 metrekarelik bir ofis tutar. Tabii bu girişimciliğinin bir bedeli de vardır. Sevdiği kızla evlenmekten vazgeçer. İsa Tecim, o süreci şöyle aktardı:

Yazının Devamını Oku

Seçimler geçsin bakarız

25 Ekim 2015
HERHALDE inşaat sektörünün son dönemde keyfini kaçıran en büyük konu seçim...

Haksız da sayılmaz! Tam, “7 Haziran’ı atlattık” diyen sektörün gözü kulağı şimdi de 1 Kasım’da. Hem sektör, hem de konut almayı planlayanlar bu aralar, “Şu seçim bir geçsin, bakarız” söylemini çok sık kullanır oldu. Nurem İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Uzun da, hem konut, hem endüstriyel yapı alanında birçok kişinin planlarını 1 Kasım’a göre yaptığını söylüyor. Uzun’la hem 1 Kasım’ın gölgesinde yoluna devam eden gayrimenkul sektörünü, hem de projeleriyle gelecek planlarını konuştuk. Bugün endüstriyel yapı ve konut alanında faaliyetlerine devam eden Nurettin Uzun, her iki alanda da bir duraklamanın varlığına dikkat çekiyor. Uzun, sektörün son durumunu ise şöyle özetledi:

 

BEKLEYELİM GÖRELİM

“Konut alanında İzmir’de bir talep daralması var. Eskisi kadar hızlı olmasa da üretim devam ediyor. Şu an herkesin gündemi seçime kilitlenmiş durumda. İnsanlar bu dönem kendini piyasadan çekme yönünde adımlar atıyor. Tabii bu sadece bizim sektöre özgü değil. Şu an birçok alanda yaşanan bu aslında. Biz bunu endüstriyel yapı alanında da görüyoruz. Ağırlıklı olarak yabancılara tesisler üretiyoruz. Geçen yıl onlara hiç proje yapmadık. Yerlide de durum farksız değil. Proje ve yer hazır ama, ‘Bbekleyelim görelim’ politikası uygulanıyor. Frene basılıyor.”

YURTDIŞINDA DA VARIZ

Nurem İnşaat olumsuz tabloya rağmen bu yıl iki dünya deviyle anlaşma sağladı. Nurettin Uzun, Japon-Amerikan ortaklı Lansinoh’un Ege Serbest Bölgesi’ndeki, Belçikalı Lorraine’ninr de Manisa OSB’deki fabrika inşaatlarını üstlendiklerini ifade ederek, “Bunun yanında şu an Cezayir’de Tosyalı’nın fabrikasının ilkini bitirdik, ikincisine de yakında başlayacağız. Bizim amacımız artık hem iç piyasada, hem de yurt dışında iş yapmak. Afrika ve Ortadoğu hedef pazarlarımız arasında. Şu an çalışmalarımız sürüyor. Yurt dışı hamlemiz hem endüstriyel yapıda, hem de konutta olacak. Buna yanıt verebilecek ciddi teknik kadromuz var” diyerek, şirketin gelecekteki yol haritasını aktardı.

Yazının Devamını Oku

Nurem'den karma proje

25 Ekim 2015
HERHALDE inşaat sektörünün son dönemde keyfini kaçıran en büyük konu seçim...

Haksız da sayılmaz! Tam, “7 Haziran’ı atlattık” diyen sektörün gözü kulağı şimdi de 1 Kasım’da. Hem sektör, hem de konut almayı planlayanlar bu aralar, “Şu seçim bir geçsin, bakarız” söylemini çok sık kullanır oldu. Nurem İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Uzun da, hem konut, hem endüstriyel yapı alanında birçok kişinin planlarını 1 Kasım’a göre yaptığını söylüyor. Uzun’la hem 1 Kasım’ın gölgesinde yoluna devam eden gayrimenkul sektörünü, hem de projeleriyle gelecek planlarını konuştuk. Bugün endüstriyel yapı ve konut alanında faaliyetlerine devam eden Nurettin Uzun, her iki alanda da bir duraklamanın varlığına dikkat çekiyor. Uzun, sektörün son durumunu ise şöyle özetledi:

 

 

 

BEKLEYELİM GÖRELİM

“Konut alanında İzmir’de bir talep daralması var. Eskisi kadar hızlı olmasa da üretim devam ediyor. Şu an herkesin gündemi seçime kilitlenmiş durumda. İnsanlar bu dönem kendini piyasadan çekme yönünde adımlar atıyor. Tabii bu sadece bizim sektöre özgü değil. Şu an birçok alanda yaşanan bu aslında. Biz bunu endüstriyel yapı alanında da görüyoruz. Ağırlıklı olarak yabancılara tesisler üretiyoruz. Geçen yıl onlara hiç proje yapmadık. Yerlide de durum farksız değil. Proje ve yer hazır ama, ‘Bbekleyelim görelim’ politikası uygulanıyor. Frene basılıyor.”

 

Yazının Devamını Oku