Kenan Başaran

HOLLANDA 'KRUL KARARI'YLA TURU GEÇTİ

6 Temmuz 2014
Sevgili Dünya Kupası-19

Dünya Kupası'nda yarı finalistler belli oldu. Tam manasıyla 'kupanın dört ası' portresi ortaya çıktı. Brezilya-Almanya ve Arjantin-Hollanda... Ne ki bu şaşalı isimler bu basamağa çıkarken hepsi bize futbol ziyafeti sunmadı. Misal Arjantin izleyenlere kan aldırdı! Hollanda'dan ise kan aldılar! Çeyrek finalden penaltılarla yarı final bileti ala tek takım oldu Portakallar. Önce zulüm ziyan maçından lafa girelim...
Evi barkı Messi üzerine yapan Arjantin, bir kez daha sıçradı. James Rodriguez'in koluna konan ama onan faydası olmayan çekirge Arjantin'e iltihak etmiş anlaşılan!
Hep Maradona ile kıyaslıyorum ancak neylersiniz ki bu Arjantin de onun Arjantin'i anımsatıyor. 90 Dünya Kupası'nda Brezilya'yı elediklerinde tek pozisyonla bu işi becermişlerdi. Tahmin edersiniz ki o pozisyonu da Maradona yaratmıştı. Belçika karşısında dün de Messi, sazı eline aldı ve pozisyonu olgunlaştırdı. Di Maria'nın ayağından ve rakip defanstan ortak yapım bir asistle Higuain da düşünmeden vuruş yapma becerisiyle golü buldu. Onun dışında ne siz sorun ne de ben anlatayım. Zaten Di Maria da Neymar gibi kupayı kapatınca Messi'ye eşlik edecek pek kimse de kalmadı. Yarı finalde 'Tanrı'ya fazlasıyla iş düşecek.
Messi'nin oyunda fazla görünmediği eleştirilerine kontra atakla cevap veriyorum. Evet en uçta Messi daha az göründü ama kendisine 'gizli görev' tevdi edilmişti. O, oyun kurucuydu dün. Yine de son anlarda kaleciyle karşı karşıya kalmayı da başardı ama Courtis La Liga'dan kalma hesabın kapanmasına izin vermedi ve Arjantinliden gol yememe yeminini bozmadı. Laf kaleciye gelmişken Arjantin file bekçisi Romero'nun giyim kuşamını hiç beğenmediğimi söylemek isterim. Kaleci kazağı kaleciye ayrı bir karizma katar. Romero'nun kazağı benim çarşıda giydiğim tişörtten hallice. Biri Romero'ya 'Ye kürküm ye'nin manasını öğretsin!
Ve Belçika... 'Gizli favori' büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Sarhoş atlar gibiydiler sahada. "Bu maç bağlanmış" diye biri ayağa fırlasa "Sen ne diyorsun birader" diyecek kimse olmayabilirdi. İlk dört maçın o coşkulu takımından eser yoktu. Ne oldu size? Daha bir şey olmadınız ama siz olmuş kadar havalarına gark etmişsiniz. "Gelecekte bu takım çok iş yapar" klişesi kadar tehlikeli bir 'gazlama' yoktur. Futboldan dün yok diyenlere ben de futbolda yarın da belirsizdir diyerek 'büyük laf' edeyim(!)
Kötü bir çeyrek finaldi ve daha fazla yan pas yaparak sizi de bayıltmıyayım...

Yazının Devamını Oku

'BENİM BEDENİM BENİM DÖVMEM'

5 Temmuz 2014
Sevgili Dünya Kupası-18

Biz burada en üst düzeyde topçunun dövmesiyle uğraşırken âlemin topçuları Brezilya’da döktürmeye devam ediyor. Bir çoğunun da sırtında, kolunda, belinde ve boynunda dövmesi var. Hatta bazı ‘TOKİ iştahlı’larda yeni dövme yaptıracak ‘arsa kalmadı’(!) Başbakan, “5-6 milyonluk ülkeler Brezilya’da ama 77 milyonluk Türkiye yok” diyerek serzenişte bulundu. Bu iş ‘milyon milyon kelle’ hesabıyla olsaydı Hindistan ve Çin, dönüşümlü olarak her kupayı müzelerine götürür ve biz de şampiyonaya ‘Hindistan-Çin Dünyası Kupası’ derdik! Her yerde ve her daim ‘çoğunluk’ değil de ‘çoğulculuk’ dersek kazanırız; insanı da kupayı da…

ERKEN ÖTEN HORUZU VALLAHİ DE KESTİLER!

Dövünmeyi bırakıp Brezilya’ya uzanalım. Dünya futbol festivalinin finaline yaklaştık. Ama öncesinde de ‘final içinde final’lere tanıklık ediyoruz. İşte Fransa-Almanya çeyrek finali… Bir nevi ‘promosyon Euro 2014 finali’… Ne var ki adına yaraşır kalitede bir kapışma olmadı. Almanya, golü attı sonra soteye yattı! Ha bu dakika ha şu dakika diklenirler diye beklediğimiz Horozlar ise ümitleri boşa çıkardı. Tabir de caiz oldu ve erken öten horozun başı kesildi! Malum, Fransızlar grup maçlarına fena öterek başlamışlardı. Ancak maçlar ilerledikçe Ribery’sizliğin ceremesi baş gösterdi.

ALMANYA KALECİSİZ OYNUYOR(!)

Aynı lakırdıları Panzerler için de etmek mümkün. 4-0’lık Portekiz şovuyla giriş yaptıktan sonra paletler gevşemeye başladı. Gana ve Cezayir maçlarında epey sempati kaybettiler. Fransa karşısında Hummels’in dönmesi ve haliyle Lahm’ın da sağ bekteki ideal yerine geçmesi en büyük avantajları oldu. TRT spikerleri de bu hamleyle rahatladı(!) Almanlar oyunu istedikleri gibi kontrol ettiler; tempoyu geberttiler ve Horozların risk aldığı anlarda da gerilla ataklarıyla mukavemet ettiler. Golü 13’te stoper Hummels’in kafasından buldular ancak Neuer’e de çok şey borçlular. Günya Almanya 4-2-3-1 oynuyor. Hayır efendim, Almanya 1-4-2-3-1 oynuyor. Neuer’in kalesinde durduğu mu var! ‘Libero kaleci’nin oyunun her dakikasında maçın içinde olması takdire şayandı. Koşu mesafesinde bazı futbolcuları geçmişse, şaşırmam. Son dakikada Benzema’nın şutunu da “Bu işi uzatmaya gerek yok” dercesine çıkardı. Bol golün atılmasına rağmen Brezilya 2014, muhteşem kaleci performanslarıyla da hatırlanacaktır.

Yazının Devamını Oku

Aziz Yıldırım nasıl bir beraat istiyor

3 Temmuz 2014
ŞİKE Davası için hem ceza hem de sportif yargıda defterler yeniden açıldı.

Esasen hiç kapanmamıştı ya, neyse. 3 Temmuz 2011’de başlayan süreç, yeniden yargılama kararı çıkarsa daha bir kaç yıl sürecek. Yeniden yargılama kararı henüz verilmedi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz Yıldırım ve 5 kişinin talebini ‘kayda değer’ buldu ama nihai kararını vermedi ki talep sahiplerinden İlhan Ekşioğlu’nun avukatı Prof. Dr. Ersan Şen de bunun altını çiziyor. Mahkeme, önüne konulacak yeni delillere bakıp ya ‘yeniden yargılama’ veya ‘yeniden yargılamaya yer yoktur’ diyecek.
Aziz Yıldırım, gerçekleşirse, yeniden yargılamadan elbette beraat bekliyor ama nasıl bir beraat? Yeniden yargılamada mahkeme, davanın tek delilinin telefon dinleme kayıtları olduğuna hükmeder ve ilgili kanunda yapılan son değişikliğe dayanıp bu tür delillerin artık geçerliliğini yitirdiğini ve dolayısıyla sanıklar hakkında beraat verirse bu Yıldırım’ı mutlu eder mi? Sanmıyorum. Evet, Yıldırım’ın özgürlüğü üzerindeki ipotek kalkacak ancak onun esas istediği suçlamalardan beraat etmektir. Yani Yıldırım, telefon tapelerinin tek tek yeniden ele alınıp bunlarda bir şike veya şikeye teşebbüs suçunun olmadığının da yargı yoluyla tescil edilmesini istiyor. Diğer türlü, tapelerin içeriğinin yeniden yargılama konusu edilmeyip yasa değişikliğinden ötürü artık delil sayılmaması nedeniyle gelecek beraat Yıldırım’ın istediği bir beraat değildir. Özel yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamada da Yıldırım, baştan sona bu yönde tavır koymuştu. Misal Ekşioğlu’nun avukatı Şen, tapelerin yasadışı olduğunu ve dolayısıyla bunlara dayanarak bir savunma yapmayı sürekli reddederken Yıldırım, işin bu boyutunu önemsemekle birlikte, yine de söz konusu tapelerde bir suçun da olmadığını ısrarla savunmuştu.
Yıldırım için olası bir yeniden yargılamada bir numaralı hedef tapelerin içeriğinden beraat etmektir. O yüzden yeniden yargılamanın kapsamı çok önemli.
İşin sportif yönünde ise TFF tam bir cenderede. Fenerbahçe, dosyanın yeniden açılmasını istediğinde daha önce aynı talepte bulunan Trabzonspor’a “Bizim için süreç kapanmıştır” diyen TFF, nasıl bir tavır alacak, merak ediyorum... UEFA ise son CAS gerekçeli kararında da olduğu gibi, “Ben kendi kararımı yargıdan bağımsız oluşturdum” diyerek, eski defterleri açmaya yanaşmayacaktır. Avrupa ayağında kağıtları yeniden karıştıracak en mühim el, İsviçre Yüksek Federal Mahkemesi olacaktır. Tabir caizse ‘son kale’ orasıdır.

CAS’TAN BEŞİKTAŞ’A DA CEVAP VAR

CAS gerekçeli kararında Beşiktaş’ı ilgilendiren çok önemli bir detay var. Beşiktaşlılar, Şike Davası’nda kendilerini savunurken, “İbrahim Akın bize hem gol attı hem de asist yaptı” demişlerdi. CAS, bu savunmaya şöyle cevap veriyor: “Futbolcunun şike teklifini kabul etmesi sahada kötü oynayacağı anlamına gelmez.” Yani, mealen ‘satışa gelebilirsiniz’ diyor! CAS’ın bu gerekçesi makul mü? Bizim buralarda hayata bakışımız bu tür yaklaşımlara hayret ediyor. Zaten bütün meselemiz de bu ‘yaklaşım farkı’ndan kaynaklanıyor...

SİYAH: Futbol direktörünün proje yerine kendisini savunma mecburiyeti.

BEYAZ:

Yazının Devamını Oku

TANGO TUTKUSU, HOLLYWOOD RUHU

2 Temmuz 2014
Sevgili Dünya Kupası-17

Saha dışı çizgisiyle Maradona’nın semtinden geçmeyen Messi, yeşil zeminde yavaş yavaş ‘Tanrı’nın Eli’nin eline su dökmeye başlıyor. Arjantin’in dört maçında da ‘maçın adamı’ seçildi çünkü tangoyu tek başına yapıyor. 4 gol ve 1 asist… Bu tek asist de İsviçre karşısında Arjantin’i çeyrek finale taşıyan golü doğurdu. Sıradan bir asist değildi. Messi’nin olaya el ve işi uzatmaya götürmeme iradesini ortaya koyduğu bir asistti. Rakip defansı peşine takıp hallaç pamuğu gibi attıktan sonra Di Maria’ya kaçırma olanağı tanımayan bir top attı.

MESSI'NIN BRURUCHAGA'SI OLSA...

26 yaşındaki Messi, biliyor ki bu kupada zirve yaptı yaptı, yoksa bundan sonra zor.

Maradona da Arjantin’i tek başına taşımıştı ama yine de yan rollerde ona eşlik eden iyi bir ayak oluyordu. 86’da bu karakter Burruchaga, 90’daysa Caniggia’ydı. Messi içinse mevcut kadroda yan karakter Di Maria’dır. Ve fakat rolünde döktürdüğü söylenemez. Arjantin’in Belçika karşısında Messi’yi yalnız bırakmaması lazım. Tango iki kişiyle güzeldir, çünkü…

Sinema veya tiyatroda oyuncular “Karşınızda iyi bir oyuncu olduğunda siz de kendinizi aşabiliyorsunuz” derler. Arjantin takımında arkadaşları Messi’den feyz alan pek kimse olmazken ‘muhacirler karması’ İsviçre’de Shaqiri, bundan nasiplendi. Oynadığı topla ‘Messi mi Shaqiri mi’ topic’in açtırabildi sosyal medyada.

Yazının Devamını Oku

BENİM YALNIZ VE GÜZEL CEZAYİR’İM

1 Temmuz 2014
Sevgili Dünya Kupası-16

Gece maçlarını izlemek şu günler epey zorlaştı. O saatte yiyip içmek sabah sabah televizyonlarda ‘sağlıklıklı yaşam’ için dövünüp duran doktorlara saygısızılık olduğundan(!) mümkün mertebe ‘karlı dağların eteklerinden süzülüp gelen doğal ve saf su’ ile idare ediyorum. Lakin, başlayan sahur geceleriyle birlikte kapı komşuların mutfaklarından sızıp gelen o nefis börek, çörek, pide ve bilimum yemek kokuları karşı konulmaz ataklara dönüşüyor. Haliyle, “Dünya Kupası bitene kadar her şey serbest” diyerek fısıldayan şeytana yenik düşüp, ‘diyet orucu’nu bozuyorum!

POGBA DERKEN SALİH’İ HATIRLAMAK

Dönelim esasa… Dün oynanan maçlardaki sonuçlar bize çeyrek finalde bir ‘Avrupa Finali’ne tanıklık etme şansı verdi: Almanya-Fransa…

Bir çok kimse bunu ‘Dünya Kupası Finali’ne de eşdeğer tutabilir. Mikrofonlarımız önce Fransa-Nijerya maçında…

Emenike’giller şu fani kulun izlediği en kötü Nijerya’ya imza attılar şampiyonada. İkinci tur kalibresinde değillerdi. Uzun süre rakibi durdurma kafasıyla oynayıp ciğerleri patlatınca maçı ayakları yerde sürüyerek bitirdiler. Oysa ki Brezilya’ya giderlerken omuzlarında ‘Son Afrika Uluslar Şampiyonu’ apoleti vardı. 2014 Nijerya denilince akla sadece Ahmed Musa gelir ama o da ‘biraz’…

Grup maçlarının şaşalı ekibi Fransızlar da çeyrek finale çok parlak bir görüntüyle çıkmadılar. Oyunun son çeyreğinde yaptıkları rüzgârla turu kaptılar. Geçen yıl bu topraklarda ‘Fransız Ümit’i olarak parlayan Pogba, Nijerya’nın direncini kıran isim olarak maçın da adamı seçildi. 21 yaşındaki velet Dünya Kupası’nda gol atıp tarih sayfalarında kendisine bir başlık açtırırken bizim ‘Milil Takım’ın gelecek 10 yılına damga vuracak’ başlığıyla lanse ettiğimiz son isimlerden Salih Uçan ise geçen sezonu yedek kulübesinde geçirdi. Ne hikmettir ki Roma, bu çocuğu ısrarla istedi ve bugün yarın resmi imza atılacak. Topa basın ve bir iki dakika düşünün; zihniyet farkını…

Yazının Devamını Oku

KOSTA RİKA GEÇİLMEZ!

30 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-15

Her şey birdenbire oldu.

Birdenbire vurdu gün ışığı yere;

Gökyüzü birdenbire oldu;

Mavi birdenbire.

Her şey birdenbire oldu;

Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;

Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.

Yazının Devamını Oku

YOK ARTIK JAMES RODRIGUEZ!

29 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-14
Dünya Kupası'nda geri sayıma geçildi. Eleme turlarında takımlar izleyenlere daha çok 'kan ve gözyaşı vaat eder'. Oyunun dramatik yönleri artar hatta trajik sahneler görülmeye başlar. İlla ki de penaltılara kalan maçlarda. Ki dakika bir gol bir hesabı ikinci turun ilk maçında buna tanıklık ettik. İspanya ve Hollanda ile adeta birer Dünya Kupası finali oynayan ve gruptan son şampiyonu postalatarak çıkmayı başaran Şili, ev sahibi Brezilya karşısındaydı. Ev sahipleri, hele de Brezilya gibi 5 kez şampiyonluk görmüşler, favori olmanın baskısından kaçamazlar ve öyle de oldu. Buna mukabil Şili, elenip evine dönse kim ne diyecek, değil mi... Endişe ve rahatlığın karşılaşmasının penaltılara gitmesi şaşırtıcı değildi.
Savunmacı David Luiz'in golüne forvet Alexis Sanchez cevap verdi. Başka da söz almak isteyen çıkmayınca maçın 90 dakikası 1-1 sona erdi ve haliyle 15'er dakikalık uzatmalar başladı...
PANENKA BENCİLİN BİRİ MİYDİ YOKSA
Uzatma dakikalarının ayrı bir futbol kültürü vardır. İlk uzatmada takımlar maçı kaporan taraf olmak için cüretli davranırlar. İkinci uzatmada ise güçsüz olan zamandan çalmaya oynar. Güçlü olan ise atak görünse de arkayı da boşlamaz. Sonuçta her iki taraf da baktı ki beraberliği bozamıyor "Günahı penaltıların boynuna" hesabıyla dakikaları saymaya başlar. Dün de öyle bir hava esti ama bir son dakika var ki inanılmazdı. Pinilla, bu maçın en önemli 'karakter oyuncusu' olarak hafızalara kazındı. 119. dakikada vuruşu direkte patladı. Ağlarla buluşsa manşetlerde o olacaktı. İlk penaltıda da topun başında o vardı ve kaçırdı! Haliyle şimdi o manşetlerin 'üzülen adam' pozu olarak kullanılacak, bir yan unsur kabilinden...
Penaltılarda her futbolcunun kimyası değişir. Ustalık değil biraz 'kazma topçu' işidir. Her kim ki 'Panenka Penaltısı'na özenirse sonu pek iyi olmaz. Panenka işi penaltı sıradışıdır ve her baba yiğidin harcı değildir. Kaldı ki felsefi olarak Panenka'nın 'ölü yaprak vuruşu' diye tasvir edilen penaltı tercihi sorgulanmaya muhtaçtır. Bu konuda kafa patlatanlardan Mathias Roux'un 'Sokrates Yeşil Sahalarda' isimli kitabında şöyle bir savı vardır: Panenka, şampiyonluğun belirlendiği bir anda garanti bir vuruş yerine fantastik bir vuruş yaparak bencilce davranmıştır. Takım arkadaşlarının emeğini riske atmıştır... Üzerinde epey bir düşünmeye değer bir yaklaşım zira ezber bozmuştur.
KALE KÜÇÜLÜR MÜ BÜYÜR MÜ
Penaltı denilince Peter Handke'nin 'Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi' kitabına da değinmek lazım. Adından ötürü genellikle katıksız bir futbol kitabı sanılır ama aslında öyle olmayan romanın final bölümü penaltı anına dair bir sayfalık bölüm içerir: Ez cümle penaltı anında kale kaleci için kapatılması mümkün olmayan kocaman gediklere dönüşür. Onun baktığı açıdan topun gol olmama ihtimali sıfırdır. Evet, onun bakışından öyledir ama bir de vuranın baktığı yerden görmek lazım o kaleyi. O açıdan da kale topa yaklaştıkça ufalır da ufalırken kaleci ise devleşir de devleşir. İş dünyasına seslenelim bu vesileyle: Bakış açınızı değiştirin(!)
Amma da yan pas yaptım. Sonum İspanya gibi olmasın! Demem o ki Şili penaltılarda daha teknik vuruşlara yeltenirken nice şampiyonluklar görmüş Sambacılar daha garanti vuruşlara yöneldiler. Sonuçta Şilililer, ilk penaltıdan belli ettiler işin sonunu getiremeyeceklerini... Evet aslında olay Pinilla'nın direkten dönen topuyla bitmişti. Futbol böyledir, topunuz direkten dönünce siz moralmen çökersiniz rakibiniz ise ne hikmetse cesaretlenir.
Yoluna devam eden ancak pek uzağa gidemeyecek izlenimi veren Brezilya'nın penaltı vuruşlarındaki hali neydi öyle! Evvela topçular bildikleri tüm duaları okudular. Rakip vuruş yaparken secdeye kapanmalar falan... bu tür hareketler 5 kez Dünya şampiyonu olmuş bir ülkeye pek yakışmıyor. Az biraz vukur olun da!
Klişe tabirle bu fasla nokta koyalım: Teşekkürler Şili...
MARQUEZ İLE GALEANO MAÇIYDI AYNI ZAMANDA
Kolombiya-Uruguay maçı daha düşük profilli bir maçtı fakat James Rodriguez, denilen bir profil var ki... Maçın 2 golüne de imzayı atmakla kalmadı, kupanın bir numaralı jenerik golüne de imza attı. LeBron James de attığı tweet'ta onu 'adamı' olarak seçti. O halde 5 gol 4 asistlik bu adam için 'Yok artık James Roriguez' diyelim de olsun bitsin. İkinci golünde de asistin sahibi Juan Cuarado'nun topu indirmesi şapka çıkarmalıktı.
2-0 kadar rakibini hiç 'ısırmayan' Uruguay'ın maçı hak ettiğini kimse iddia edemez. Sonrasındaki canlanma da zevahiri kurtarmaya yönelikti. Isırmak denince maalesef Suarez'i anmadan geçemeyeceğiz. Ancak sadece bu kadarıyla yetinip daha fazla 'geyik' yapmayalım...
Romantikler için 'Marquez'in Kolombiyası' ile 'Galeano'nun Uruguay'ı' karşılaştı. Haliyle kimi tutacaklarını şaşırdılar. Benim 'MEF'i (Müzik, Edebiyat, Futbol) bir arada en iyi oynatan adam dediğim Yücel Göktürk'ün mottosunu önerdim Twitter'dan: İyi oynayan kaybetsin! Ama iyi oynayan kazandı ve açıkçası itirazımız da yok...
Sosyal medya her iki maçta da spikerlere ve yorumculara,-ki ilk maçın bir yorumcusu da Fatih Terim'di- sarmaya devam etti. Bu 'Y' kuşağı 'basmakalıp' yorumları sevmiyor, bilesiniz...
Siz bu satırları okurken ben, memleketin 15 yıl sol açık sorununu çözecek olan Usar Çınar Başaran'ın 1. yaş gününü kutluyor olacağım...
Bugünlük de bu kadar
Yazının Devamını Oku

MAZLUMLAR KUPASI

27 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-13

Çok mu iyi oynuyorlar, hayır! Şampiyon mu olacaklar, sanmıyorum. Ama tüm bunların hiçbir önemi önemi yok. Topu uzaklaştırmak için ‘dan-dun’ yaptılar, evet. 0-0 iken de 1-1’i bulurken de gözleri hep saatteydi. Zamana oynadılar, ikinci tura çıkmak için. Çıktılar mı, çıktılar. Cezayir, Dünya Kupası’nda gruplardan çıktı işte…

AKIN AKIN AKINFEEV!

Belçika karşısında baskın oynamayı tercih etmeyen Rusya, Ortadoğu petrollerine saldıranların iştahıyla Afrikalı Cezayir’e yüklendi. Öyle ya, bulmuş fukarayı alacak üç puanı ve turlayacak! Ama öyle olmadı işte. Akın üzerine akın yapsalar da kalelerindeki Akınfeev’in bir kez daha saçmalaması sonucu 1-1’e razı gelip turu kaybettiler. Akınfeev’in iyi bir kaleci olduğu da artık ‘Yüz Büyük Rus Yalanı’ listesine girmiştir(!) Rusların futbolu değil de siz edebiyatına bakın iyisi mi, finalliktir!

32 YILLIK ETİK HESAPLAŞMA

Bu topraklardan geçmiş ve tıpkı Löw ve Del Bosque gibi kadri kıymeti bilinmemiş Vahid Halilhodzic’in, –büyük ihtimal yeniden Trabzonspor’un başına geçecek- çalıştırdığı Cezayir, tarihinde ilk kez gruplardan çıkarken rakibi Almanya oldu. Bu çok ‘manidar’ bir eşleşme oldu. Zira, bu bir tarihi eşleşme. Yıl 1982… Cezayir, grubunu namağlup bitirmiş Almanya-Avusturya maçının sonucuna bakıyor. Namuslu bir oyun oynansa muhtemelen bir taraf kazanacak ve böylece Cezayir de ikinci tura çıkacak. Ne var ki bu ikili “Biz kardeşiz” deyip top çevirerek, maçı istenilen şekilde (1-0 Almanya lehine) tamamlamayı başarıp(!) Cezayir’i harcamışlardı. O gün bugün futbolseverin bir ahı vardır Almanlara karşı. Şimdi 32 yıllık bir ‘etik hesaplaşma’ olacak. Almanlar güçlü ve kuvvetli. Evet bu Almanya çok değişti ve sempatizanı da arttı. Hatta, Amerika ile ikisine beraberlik yettiği halde, onları yenip spekülasyonlara mahal vermedi. Cezayir’i elemeleri kuvvetle muhtemel. Yine de meşin yuvarlağın sihrine olan imanımız tam!

Ha bu arada Oğuz Yılmaz’ın Cezayir Havası ile Arif Sağ-Musa Eroğlu ikilisinin Cezayir’ini hiç dinlemiş miydiniz?

Yazının Devamını Oku