Kenan Başaran

MESSI’NİN DE KİLİSESİ OLACAK MI?

26 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-12

Kupada dün ‘yaşam grupları’nda da düğüm çözüldü.

İkinci turu daha önce garantileyen Arjantin, Nijerya karşısında gevşek bir takım ruhuyla 3-2 galip gelerek cila attı. Nijerya ise kaybederken de kazandı zira öte yanda iddiasız Bosna Hersek’in İran’ı yenesi tuttu. İranlılar, Bosnalılara acaba “Şampiyon mu olacaksınız” diye serzenişte bulundu mu, bilmiyorum!

Sakatlık sonrası Messi, Barcelona’da biraz vites düşürmüştü. Bunun kerameti şimdi belli oldu zira 10 numara, Arjantin’i tek başına taşıyor. Çerçveyi bulan şutları gol oluyor. Üç grup maçında 4 gol. Malum Messi’nin yediği içtiği bile muhakkak bir rekora tekabül edebiliyor. Nitekim, Arjantin’in Dünya Kupası grup maçlarında üç gol atan ‘El Grafico’ lakaplı Omar Oreste Corbatta'nın 1958'den beri kırılamayan rekorunu da tarihe gömdü. Bir rekor da ben uydurayım: Messi, Brezilya’da grup maçlarında 4 gol atan ilk Arjantinli futbolcu oldu(!)

Arjantin, laubali defansı ve vurdumduymaz orta sahasıyla nereye kadar gider? İşte Messi’ye tam bir tarih olma şansı! Zira Maradona, Arjantin bir tek onun ayağına bakmış ve o da işin içine ‘Tanrı’nın eli’ni de sokarak 1986’da kupayı kaldırmıştı. Futbol ilahları, Messi’ye Maradona’nın koşullarını sunarak ona da bir ‘kilise’ kurma şansı veriyorlar, bilmem anlatabiliyor muyum(!)

YOBA DAYI’YA VEFA AHMED MUSA’YA ŞAPKA

Nijerya’da gözler Emenike ve Mehmet Topuz’un ‘Yobo Dayı’sının üzerindeydi. Fenerbahçe’de geçen sezonu neredeyse ‘bay’ geçen Yobo’ya jübile yapıyor vefalı Nijeryalılar. Kupanın yıldız adayı Emenike ise, tipik bir ifadeyle bekleneni verebilmiş değil. Yani bonservis bedeli grup maçları sonunda değer kazanmadı. Bonservisini katlayan bir kişi varsa o da kuşkusuz Ahmed Musa… Attığı iki golle, 21 yaşındaki Moskovalı forvet yaz transfer sezonunun gözdelerinden olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Tek yabancı Özen!

26 Haziran 2014
BEŞİKTAŞ, sezon bitmeden Cenk Tosun’u Avrupai bir hamle ile renklerine bağladı.

Beklenti oydu ki sezon biter bitmez yeni transferler de peşi sıra gelecek. Öyle ya, geçen sezon başında bir futbol direktörüyle 3 yıllık imza atılmış, planlı programlı yapıya geçilmiş ve “Artık yöneticiler, futbolun ‘F’sini ağzına almayak” denilmişti. Bir yıllık süreçte ‘F’yi ağzına en az Özen aldı. Vizontele Tuba’nın meşhur repliğini evirip söyleyelim: Ula o ne biçim F’dir!
Bir futbol direktörüyle çalışan Beşiktaş’ta dış transferden bir yönetici, iç transferen başka bir yönetici sorumlu. Bunun dışında bazı trasferler de ayrı bir yöneticinin uhdesine veriliyor. Misal dün Ronaldinho, bugün Olcan... İşin bir de bütçeden sorumlusu var. Siyah beyaz transfer haberlerinde hep yönetici adı geçiyor. Bunun başlıca nedeni sözünü ettiğim futbol yönetim şeması bir diğeri de Özen’in medyaya koyduğu kısmi ambargodur. Bu tercihinin bedelini bile isteye kendisi ödüyor.
Lafı bükmeyelim: Özen, geldiği günden bu yana ‘dışarıdan gelen yabancı’ olarak kulüpte sevilmedi, benimsenmedi. O da kendini ‘sevdirmek’ için uğraşmadı. Her gün hakkında “İstifa etti” veya “Görevden alınıyor” haberleri çıktı. Daha geçen cumartesi Başkan Orman, bir yalanlama yaparak “Bunlar Beşiktaş düşmanlarının dedikodularıdır” dedi. Hepten dedikodu da değil. Ha ‘düşmanlık’ mı, evet. Ama hangi düşman, ‘dış düşman’ mı yoksa ‘iç düşman’ mı? Hakikat de bunun cevabında gizli.

‘ÜÇÜNCÜ SAYFALIK’ OLMADAN
Takım sezonu açtı ancak Ümraniye’de “Hayırlı uğurıu olsun” diyecek tek kişi yoktu futbol şubesinden! Ümraniye’de işler iyi gitmiyor. Büyük bir belirsizlik var. Transferdeki kilitlenmenin nedeni de budur. Orman, Çebi’yi futbolun patronu yaptı ama nedense hâlâ daha bunu duyurmadı. Çebi, görev resmen verilmeden Özen hakkında konuşmayacağını söyledi. Çebi-Özen ikilisinin birlikte yürüyeceğine şans verenler ise azınlıkta.
Taraftarın desteği sürse de yönetimden tam bir omuz alamayan Önder Özen de kulüpte ‘yabancı kontenjanı’na girmiştir. Orman, ‘Özen modeli’ne inanmıyorsa gereğini yapsın. Devam edecekse de Ümraniye’de onun elini kolunu bağlayacak değil, aksine güçlendirecek adımlar atmalıdır. Bu ‘Araf’taki ilişki her iki tarafa da zarar veriyor ve ‘üçüncü sayfa’lara düşmesinden endişe ediyorum!

Yazının Devamını Oku

DİKKAT SUAREZ VAR!

25 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-11

Uruguay, bir devi; İtalya’yı elemiş… iyi de kimin umurunda! Bunun haber değeri yok çünkü misal bir kez daha gerçek oldu: İnsan köpeği olmasa da bir başka insanı ısırdı! “Bir futbolcu başka bir futbolcuyu ısırdı, acaba kim” diye sorsam koro halinde “Suarez, Suarez, Suareezzz” cevabını tereddütsüz alacağımı biliyorum.

Premier Lig’de, Konfederasyon Kupası’nda ve nihayet Dünya Kupası’nda da rakip futbolcuyu ısıran Suarez, böylece ‘ısırık hat-trick’ yaptı(!) İşte Türk teknik direktörlerinin hayalini süsleyen, ‘rakibi ısıran futbolcu’(!)

Hal böyle olunca, esasen artık Suarez’in bir kişiyi ısırması haber değeri taşımıyor. Bundan gayrı ancak bir rakibi Suarez’i ısırırsa haber olur(!)

Zaten kendisi de “Olur böyle şeyler” diyerek, olayın ne kadar sıradanlaştığını buyurdu!

Ne yalan söyleyeyim, Suarez’in üst çene ve diş yapısı da onu ısırmaya sanki teşvik ettiriyor. Yazık fukaraya. Burada ben kaç kelam edersem edeyim sosyal medyada mevzu üzerine yapılan mavraların üstüne çıkamam. İyisi mi siz Twitter’ın arama kısmına ‘Suarez’ yazın ve eğlenmenize bakın…

MEĞER ‘GODIN’I BEKLERKEN’MİŞ

Yazının Devamını Oku

HARBİDEN DE ETO’O BİTMİŞ!

24 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-10

Dünya Kupası’nda tansiyon dün düşüktü. Dört maçın ikisi formalite, ikisi ise şeklen iddia sahibiydi.

Tamam kağıt üstünde Hırvatistan’ın tur şansı vardı fakat rakip de bu maça kadar kalesinde gol de görmeyen Meksika’ydı.

Yeri gelmişken sosyal medyanın ‘altıparmak’ yaptığı Meksika’nın file bekçisi Ochoa da ilk golünü yedi. Böylece Nijerya dışında gol yemeyen memleket kalmadı. ‘Dalgacı Meksikalılar’, ‘Dalmaçyalı Hırvatları’ 3-1 mağlup ederek, erkenden evine gönderdi. Hırvatlar da böylece hayal kırıklığı ligindeki yerini almış oldu. Fakat belki de Kamerun, Hırvatistan’dan daha büyük bir şaşkınlık yarattı bünyelerde. Onlar ki evvel cihan kupalarının süprizcisiydiler.. Bu kupada ‘sıfır’ çekerken, 9 gol yiyip sadece 1 gol atabildiler. Hasılı kelam espri gerçek olmuştur artık: Eto’o bitmiş!

FAVELALAR DÜZELMESE DE

Kupanın mihmandarı Brezilya’ya dair bugün futbol okuması yapmayın. Müdürümüz Mehmet Arslan ve yazarımız Serhan Asker’in Brezilya’nın favelalarından gönderdiği manzara ve yazıyı okumanızı salık veririm. Üstüne bir de Fernando Meirelles ve Katia Lund’un yönettiği ‘Tanrı Kent’ filmini izlemenizi öneririm. Böylece kafanız iyice allak bullak olsunve Brezilya denince aklınıza sadece Samba ve Acun’un plaj röportajları(!) gelmesin… Yeniden futbola link atalım. Brezilya ilk maçta hakeme sığınmış, ikincisinde de yeltenmiş ama Cüneyt Çakır, yüz vermemişti. Kamerun, Sambacılara da ilaç oldu. Favelaları düzelmese de façaları düzeldi(!) İki gol atan Neymar, eleme turlarına daha büyük bir moralle başlayacaktır. Liderlik mühimdi çünkü böylece turnuvanın en formda ekibi Hollanda’yla eşleşmekten kurtuldular. “Şili az mı” diyenleri duyar gibiyim. Umarım ki çok olurlar! Gönlümüz madenci diyarından tarafa, neylerseniz…

Evet, ‘ölüm grubu’nda İspanya’yı mevta ederek ikinci tura kalmayı ilk iki maç sonunda garantileyen Şili, Portakallara son çeyrekte teslim oldu. Kaliteli bir maçtı ve ikinci devre daha marifetli olan Van Gaal’in uçan çocuklarıydı. Sistem ve zarafetin yeniden buluşmasına tanık oluyoruz Hollanda nezdinde. Robben de böyle gider ve Hollan da yüksek irtifada kupayı tamamlarsa şampiyonanın topçusu seçilir…

Yazının Devamını Oku

BÜYÜK TAKIMLAR DİREKT 2. TURDAN BAŞLASIN(!)

23 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-9

Haftasonu münasebetiyle günlük, bugünlük esasen ‘iki günlük’ olacak…

Cumartesi, ‘Ankara’nın Bağları’yla başlayıp, yine onunla biten bir repertuvara sahip bir düğüne davetliydim. O nedenle günün maçlarını bölük pörçük takip ettim.

Arjantin, 1986’dan bu yana tat vermiyor. 90 ve 94’te de pek parlak değillerdi ama ‘Maradona şartı’ndan dolayı ses etmedik. Sonrasında iyi kadrolar yakalasalar da hayal kırıklığına uğrattılar. Bu Arjantin’i de biraz 90 Arjantin’ine benzetiyorum. Ve fakat Messi’yi asla Maradona ile bir tutmuyorum. Maçı kazandıran golü atsa da… Messi, bir Maradona değil! (bu teşbih vesilesiyle Alex’e de selam). Maradona’yı Maradona yapan sadece sahadaki duruşu ve futbolu değildi. Onun bir de saha dışında bir duruşu vardı. Futbolun yönetenlerine kafa tutmasından özel hayatındaki ‘marjinal’liklere kadar, o gerçek bir yıldızdı. Zirveyi de gördü dibi de… Maradona fena halde hayattır! Messi ise önlüğünün yakasında asla kırışıklık olmayan, beslenme çantasındaki yiyeceklerin dışında abur cubura dil uzatmayan; saç kesimiyle de oturup kalkmasıyla da ve suya sabuna dokunmayan konuşmalarıyla da tam bir ‘evlerimize konuk olan Beyazıt’ tadında… Hatta Beyazıt bile zaman zaman kırdığı potlarla daha bir haşarı(!)Futbol terazisini baz alırsak da Messi, bir Dünya Kupası kaldırmadıkça Maradona ile boy ölçüşemeyecek. İstediği kadar Barcelona ile rekorlar kırsın, ‘acımasız gerçek’ bu…

Arjantin-İran maçı uğruna gittiğim düğünün 90 dakikasını kırıp salonun karşısındaki börekçide maçı izledim. Ne var ki salondan yükselen halay sesleri, maçtaki futboldan daha cazipti(!) Vakit harcayanların tek tesellisi Messi’nin harika vuruşundan gelen golüydü. Zaten skoru değiştirmek için en çok da o çabaladı. Madem hep Maradona dedik şunu da ekleyelim: Maradona’nın Caniggia’sı vardı, Messi’nin ise yok!

Futbol federasyonundaki bir yetkilinin şikeye tenezzül ettiği ortaya çıkan Gana’nın Almanya karşısındaki direnişi, ülkenin üzerine düşen şaiyayı hafifletir mi, bilemem… Ancak Almanlara iyi bir ders verdiler. Portekiz, karşısında penaltı ve kırmızı karttan ötürü erken kopan maçla havaya girdikleri muhakkak. Löw’ün Panzeri, göze hoş gelen sempatik bir futbol oynuyor ama tarihsel bazı hasletlerinden de uzaklaşmış görünüyor. Böylesi kırılganlıklarla onları bağdaştırmak güç oluyor. Bu maçta kendisine özel bir sayfa açılacak kişi elbette Miroslav Klose… 4. kez katıldığı Dünya Kupası’nda takımıyla olduğu kadar şahsi bir hedefi de bulunuyor. Klose, Gana karşısında attığı beraberlik golüyle Dünya Kupası’ndaki gol sayısını 15’e çıkardı. Böylece, Brezilya’da Brezilyalı Ronaldo’nun rekorunu egale etti. Atacağı tek golle de kürsüde tek başına kalacak. Cumartesinin son maçında Nijerya, Bosna Hersek’i yenerken, gönüldaşlarımızın hakem tarafından mağdur edildiğini okudum. Bosna’nın bu kupada olması zaten başlı başına bir olaydı. Hani “Mühim olan yarışmaya katılmak, bu heyecanı solumak” derler, aynen öyle Bosna için…

KURDEŞEN Mİ DÖKTÜRTECEKSİNİZ?

Belçika-Rusya maçını gazete için de kaleme aldım. 1-0 Belçika’nın kazandığı müsabakanın tenkiti yan tarafta bulunuyor. O yüzden fazla kelama hacet yok. Cümlenin ‘gizli öznesi’ kabilinden şampiyonanın ‘gizli favorisi’ Belçika ile Roberto Carlos’un sürpriz bekledği Rusya, pazar günümüzden iki saat çaldılar desem yeridir. Kötü oynadılar. Sadece son 10 dakikada biraz kıpırdandılar ve o bölümde de gole şahitlik ettik. Slaven Bilic, geçen sezon “Ligin ilk yarısında kulübeye dönüp baktığımda oyunu çevirecek adamlar görüyordum. Ama ikinci yarı bu mümkün olmadı” minvalinde bir açıklama yapmıştı. İşte Belçika’nın patronu Wilmots’un şansı bu: Dönüp baktığında yüzünde güller açtıracak bir yedek kulübesi var… Dünya futbolu ‘Belçika modeli’ni konuşurken Rusya ne yapıyor? Eski versiyon bir İtalya’ya ne luzüm var Bay Capello!

Yazının Devamını Oku

Bu yedekler çok 'Origi'nal!

23 Haziran 2014
VERDİĞİ paralarla önemli yıldızları, takvimini de Avrupa’ya uydurduğu ligine çeken Ruslar, Brezilya’ya kendi liginde oynayan vatandaşlarını getirdi.

Belçika da aksine kendi liginden sadece üç personele 2014 pasaportu verdi...
Marc Wilmots, attıkları gollerle Cezayir maçını çeviren ‘yedek kuvvetler’ Mertens ve Fellaini’yi ilk 11’de başlattı ki ilk 45’te Belçika namına tahtaya yazılan tüm kritik pozisyonlarda Mertens vardı.
De Bruyne’ın ters toplarında Mertens sağ çaprazdan Rus kalesini tehdit etti ama yine de Belçika’nın ‘yüzde yüzlük’ pozisyonlar yakaladığını söylemek güç. Aksine, yerden oynayan Ruslar, çok canhıraş görünmeseler de kaleyi görür görmez şutlarını esirgemediler. İlk bölümde Ruslar gole daha çok yaklaşan taraftı.

HAZARD UYANINCA
GALİBİYETE ihtiyacı olan Ruslar, ikinci devre topu tekellerine aldı. Pas trafiği gibi koşu mesafesini de artırdılar. Fakat tüm bunlar biz izleyenlere pozisyon zenginliği olarak dönmedi. 80’e kadar geveleyip durdular. Capello’nun Dzagoev ve Kerzhakov hamlelerinde geciktiği açıktı.
Nihayet üçüncü bölgede çektikleri kabızlığın faturasını sahanın en yaratıcı ismi kesmeye karar verdi. Son 10 dakikada sahneye çıkan Hazard, önce golün sancılarını çektirdi ardından da Origi’ye ‘al da at’ asistini yaptı.

Yazının Devamını Oku

‘LOOK AT THE TABELA’

21 Haziran 2014
Sevgili Dünya Kupası-8

2014 Dünya Kupası, gelmiş geçmiş en iyi kupalardan biri olmaya aday. Hatta kimileri bir numaraya da koyabilir. Şili’nin ikinci turu görmesi o kadar da anormal değil ama Kosta Rika’nın İtalya, Uruguay ve İngiltere arasından ikinci turu görmesi bir futbol mucizesi. Darwinist bir yaklaşımla güçlülerin ayakta kalacağı varsayılan gruptan en cılızının ‘ölüm grubu’nda hayatta kalması, kimin kemiğini sızlatırsa sızlatsın, iyi olmuştur!

Peki ‘Azzuriler’ namıyla bilinen İtalyanların 1-0 yenildikleri Kosta Rika karşısındaki hali neydi öyle? İçlerine resmen, yenik oldukları halde uzatmalarda bile korneri paslaşarak kullanan Tiki Takacı İspanyollar kaçmıştı sanki. Zaten İngilzleri yenerken de yüzde 93 pas yüzdesini yakalayıp son 20 küsur yılın takım rekorlarını kırmışlardı. Kosta Rika karşısında ise yüzde 85’te kaldılar ama bu da az buz değil. Kosta Rika’lıların arı gibi ileride sürekli sorti yapmalır bir yana ancak, Gök Mavililer de en azından mahalle topçusu gibi can havliyle oyunun son bölümünde topu şişirebilirdi. Vallahi şimdi hızımı alamayıp, ‘stüdyodaki kupa yorumcusu’ bazı ‘üstat’lar gibi “Ben olsam daha iyi kadro ve taktik anlayışla sahaya çıkardım” diyeceğim(!)

Almanların 1. Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle biz de yenilmiş sayılmıştık ya, İtalyanların Kosta Rika’ya yenilmesiyle İngilizler 14. Dünya Kupası’nda yenilmiş sayıldı. İtalyanlar yenseydi İngilizler “Ninemin bıyıkları olsaydı” türünden bir matematiksel hesabın içine girip Brezilya’da kalmaktan söz edeceklerdi. Nasıl mı? Şöyle: İtalya, son maçında Uruguay’ı yenecek, onlar da Kosta Rika’yı. Böylece İtalya 9 puan yaparken, Uruguay, Kosta Rika ve İngiltere ise 3’er puan olacaklardı. Elbette averaja bakılacaktı ve orada da ‘o bunu şu skorla, bu da şunu bu skorla yenerse’ parmak hesabı yapılacak ve tüm neticeler İngiltere’nin lehine olacaktı ki ‘Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’un çocukları(!) yoluna devam etsinler… Bu gruptan Uruguay, Kosta Rika el ele, birlikte ikinci tura diyerekten duaya oturduk…

HOROZ ERKEN Mİ ÖTÜYOR?

Ribery sakatlanıp kadrodan çıkarıldığında “Eyvah” başlıkları atılmıştı Horozlar için. Gelin görün ki Ömer Abi’nin (Üründül) “Bazı oyuncular bazı takımlar için çok önemlidir” aforizmasına karşın Fransa, doludizgin ikinci turu büyük ölçüde garantiledi. Son yıllarda şansının tutmadığı istatistiki verisine karşın Horozlar, İsviçre’yi 5-2 ile topa tuttu ki maç bittiğinde bile hâlâ daha gol atıyorlardı! Benzema’nın ağlara giden golünü hakem “Bitiş düdüğünü daha önce üflemiştim” diyerek saymadı. Yine de Benzema, haberi alana kadar, sevincini köküne kadar yaşadı. Bu arada bu kupada da ne çok gol türlü türlü bahanelerle sayılmadı… Didier Deschamps, sanki 98 Fransa’nın ruhunu takıma geri çağırmayı başarmış gibi. Ben yine de bu toprakların bir klişesiyle “Erken öten horozun kafasını keserler” diyeyim(!) Maçı izleyenler büyük keyif aldı ve hatta biriktirdikleri enerjiyle, –benim gibi- gecenin en az cazip görünen Ekvador-Honduras maçı için de ekran başı rezervasyonunu yaptırdılar.

HOBBIT VALBUENA!

Yazının Devamını Oku

Basketi de futbola benzettik

21 Haziran 2014
BAŞTA büyükler olmak üzere, spor kulüplerinin temel kuruluş felsefesi ‘gençliğe spor yaptırmak ve sevdirmek’tir.

O yüzden tarihleri boyunca devletten arsalar, yatlar katlar, hanlar hamamlarla desteklenmiş, vergi aflarıyla da soluklanmışlardır. Arsadan borsaya terfi etseler de devletin alicenaplığından bir biçimde faydalanmaya devam ediyorlar.
Ne var ki sporu bize sevdirmeyi sürdürdüklerini söylemek pek olası değil. Bilakis, spordan soğutuyorlar. G.Saray ile F.Bahçe arasındaki basketbol serisine bir bakın... ‘Ezeli dost’ derken bile kinaye yapan çınarlar, öyle ya da böyle, serinin sonunu getiremedi.
Hani “Bu maç karakolda biter” derler ya, aynen öyle oldu. Kimin daha kusurlu olduğunu ölçmek için altın terazisine gerek yok. Çünkü yok birbirlerinden farkları. F.Bahçe seride 2-0 öne geçtiğinde G.Saray, 2-2 olduğunda da Fenerbahçe rakibini, hakemleri ve federasyonu suçladı.
Eskiden futbolla kıyaslandığında oyuncusundan koçuna, branş yöneticisinden taraftarına kadar basketbol daha bir ‘centilmenler mücadelesi’ olarak lanse edilirdi. Bugün görülüyor ki basketbol da futbollaşmış. Sportif rekabette yengi hedeftir ancak yenilgi de ayıp değildir. Bu işin talim terbiyesinde yenenin, yenilen üzülmesin diye sevincini saklaması salık verilir.
Fakat, ne pahasına olursa olsun kazanmayı şiar edinen iki ezelinin rekabeti, asırlık mazilerine gölge düşürüyor. Skorboarda küfür yazmaktan, yöneticilerin cinsel uzuv üzerinden birbirlerine satışmalarına kadar, eskilerin deyimiyle ‘hicap’ veren davranışlara tanıklık ettik. ‘Erkekler savaşı’na dönüştürülen oyunda karşılıklı aşığalama unsuru olarak da hep kadın kullanılıyor. Yani kabahat bir değil bin...
F.Bahçe-G.Saray rekabetinin olduğu branşlar gelişir, ilgi odağı olur. Eyvallah. Gelin görün ki yüzme ve kürek gibi amatör ruhun daha önde olduğu yarışmalarda dahi iki tarafın yöneticilerinin oluşturduğu atmosferden ötürü kavgalar yaşanıyor. Büyüklük, kazanırken değil kaybederken kendini gösterir.

VARLIK İÇİNDE YOKLUK MU?

Beşiktaş yönetimi 75 milyon dolarlık kredi anlaşmasında büyük aşama kaydetti. Memleketteki bir bankanın dış ayağından alınacak krediyle bu ay içinde yapılması gereken 70 milyon liralık ödeme gerçekleştirilecek.

Yazının Devamını Oku