Kanat Atkaya

2012’de gelecek albümler

11 Şubat 2012
Müzik yazarlarının cevap aradığı soru: “2012’de kimleri, neleri dinleyeceğiz?”. Bu yılın çalışkan müzisyen ve gruplarının listesi epey kabarık. Bu sebepten, bahsedilmezse ayıp olacağını düşündüklerimi mimledim

Mojo ve Uncut’taki ‘Yıla Dikiz’ dosyalarını, bazı web sayfalarının önerilerini okudum.
Aslında 2012’de de yine çoğunlukla eskileri dinleyeceğim ama katara 2012’de eklenecek, kimi kalıcı, kimi gidici olacak albümler de var. Olmalı...
Leonard Cohen, PaulMcCartney ve Horrors’ı henüz dinleyemedik fakat şu günlerde yeni albümler çıkardılar.
Madonna’nın albümü daha sonra yayınlanacak fakat bir şarkısını öğrendik, dinledik. Buralara geliyor, bizzat kendisinden dinlemek de mümkün olacak 2012’de zaten.
Peki başka neler var?
Kimine “Geliyormuşsun. Aferin gel? Gelsen n’oluur gelmesen n’oolur?” şeklinde yaklaşacağım kesin bu albümlerin.
Bu sebepten daha umutlu olduğum veya bahsedilmezse ayıp olacağını düşündüğüm albümleri mimledim.

Yazının Devamını Oku

İçerdekiler/Dışardakiler

9 Şubat 2012
MECLİS’te grubu bulunan partiler, yurt sathına yayılmış cezaevlerinde de temsil ediliyor; elbette iktidar partisi hariç...

Seçmenin cezaevine düşmeye eğilimli (!) bölümü, tutuklu vekilleri aracılığıyla, -nispi temsil pozisyonunda- Meclis dışında kalmış durumda.
Yani içerde vekil var.

* * *

Emekli Genelkurmay Başkanı, ülke savunmasının emanet edildiği İlker Başbuğ ve “ona bağlı kuvvetler” çete olmakla suçlanıyor.
Yani içerde ordu var.

Yazının Devamını Oku

Sadeleştirilmiş risale tartışması

7 Şubat 2012
SİZ memleketteki biricik polemiğin şöyle geliştiğini mi düşünüyorsunuz?

“Paul Auster gelsin.
Paul Auster gelmesin.
Paul Auster gelse ne olur, gelmese ne olur?”
O zaman fena halde yanılıyorsunuz.
Bir tartışma daha var.
Zaman’dan Ahmet Turan Alkan’ın tabiriyle “Lâkin mevzû ateşteki kestanedir...”; yani bir yerde dokunanı yakabilir.
Mevzu Said-i Nursi’dir, Nur Risaleleri’dir.

Yazının Devamını Oku

Kucaklanacak galibiyet

5 Şubat 2012
İLK yarım saati “İp üstünde iki canbaz” şekinde özetlenebilecek bir orta saha mücadelesi şeklindeydi maçın.

Hikmet Karaman’ın gelişiyle zengin kadrosunu toparlayan Gaziantepspor topu rakibinin kullanmasına burun farkıyla izin verse de direncini yitirmedi.
Orta saha cenginin tamamlanmasının ardından, yani 30’uncu dakika civarlarında bir pozisyon patlaması yaşandı maçta.
Bu kez şans, beceriksizlik ve üstün kaleci performansları gol üretimine engel oluşturdu.
İlk yarı melodramın aksiyon filmine dönüştüğü anlarda sona erdi. İkinci yarının tansiyonunun yüksek olacağı belliydi...

***

Basit ve zekice oynayarak galibiyet serisi yakalamış olan G.Saray, yine yanlış pas seçimi esnasında kaybettiği topla geriye düştü.
Popov, Cenk ve Dany gibi bana kalırsa bu ligde her takımda oynayabilecek oyunculara sahip olan Gaziantepsor, öne geçerek elde ettiği moral üstünlüğünü ve hamle şansını değiştiremeden Galatasaray golü bulunca işin rengi değişti.

Yazının Devamını Oku

Çek bir Abdülcanbaz tokadı

5 Şubat 2012
BABAMIN okuduğu Milliyet gazetesindeki çizgilere hiçbir şey anlamasam da merakla bakardım. Kahramanları Zagor, Teks, Kızılmaske, Teksas ve Mister No olan bir çocuğun anlayamayacağı hikâyeler, tuhaf adamlar, anlaşılması güç laflar vardı.
“Uzay gemisi” denildiğinde Atılgan mürettebatını bir nefeste sayabilirdim; ancak “Sefine-ül kebir-ül arş-ı âlâ” derseniz “Gordon varsa alayım, yoksa kalsın bakkal amca” noktasında kalırdım.
* * *
Aradan yıllar geçti, çizgi roman merakımı kendi halinde bir koleksiyona çevirmeye başladığımda bu maceralara yeniden döndüm.
Milliyet Yayınları tarafından yapılan baskılar sahaflarda kolayca bulunuyordu; halen bulmak mümkün.
2000’lerde Yapı Kredi Yayınları daha özenli (kuşekâğıt vb.) bir seri yayınlayınca, onları da topladım.
İlk görüşte aşk değildi aramızdaki, zamanla sevdim, bağlandım, eğlendim.
Peki ama kime?
* * *
Osmanlı tokadıyla dünyaya nam salmış, “Bir İstanbul beyefendisi” olan Abdülcanbaz’ı tanıyalım:
“O, her çağda halkın özlemini duyduğu, düşlerinde gördüğü kahramandır.
İstanbul beyefendisidir.
Haksızlıklara tahammülü yoktur; iyi yüreklidir, mücadelecidir.
Bazen günümüzde sürdürür yaşantısını, bazen Osmanlı Devleti’nin cesur bir levendidir.
Bazen masal dünyalarında yaşar, kötü tabiatlı devlerle çarpışır, bazen İstiklal Savaşı’mıza katılır, bazen deniz diplerini kulaçlar, bazen Mezopotamya’da tekerleğin icadına katkısı olur, bazen de uzayı adımlar.
Zaman ve mekân tanımadan çıkar serüvenlerine.
Cesurdur, akıllı ve zekidir; çelikten kaslara sahiptir.
Bu üstün niteliklerini daima iyinin, haklının, ezilmişin yanında, zalimlere, sömürücülere, namussuzlara karşı kullanır.
Halkını seven her dürüst ve namuslu kişide az çok Abdülcanbaz’lık vardır...”
* * *
2010’da kaybettiğimiz usta çizer Turhan Selçuk, 1950’lerin sonunda Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la başlar Abdülcanbaz serüvenine.
Ancak kısa süre sonra kahramanıyla baş başa kalır; hem yazmaya hem çizmeye başlar.
Fesli, haşmetli bir bıyığa sahip, yakın arkadaşları arasında Karanfil Hoca gibi bir ilim insanı, Tarzan gibi bir halk çocuğu, Fettah gibi esprili ve uyanık bir komedi unsuru vardır.
Baş düşmanı hilebaz, düzenbaz, madrabaz, hile ve desise timsali Gözlüklü Sami’dir.
Başı sıkışan, “Yandım!” diyenin yanındadır tulumbacılığıyla da meşhur olan Abdülcanbaz.
Yeri gelir Paris’te dünyanın bütün büyük dedektiflerini çaresiz bırakan davada Allahabad Elması’nı kurtarır; yeri gelir Gözlüklü Sami ve yancısı kötü adamların kurduğu Milli Dayanışma Futbol Kulübü’nün şikelerinden, hilesinden, hurdasından bıkmış olan Cibali Halk Futbol Kulübü’nü zafere taşır.
* * *
Turhan Selçuk, ölümünden önce Abdülcanbaz’ın yayın haklarını BİZ A.Ş.’ye bırakmıştı.
Bırakılan bu müthiş mirasa hakkıyla yaklaşmışlar.
Şu anda ilk 5 macera özel kutularında pırıl pırıl bir baskıyla D&R’larda bulunabiliyor.
Sadece 500 adet basılan ve numaralandırılan, bir daha da baskısı yapılmayacak olan sert kapaklı dev albüm ise her koleksiyonerin rüyasına girecek güzellikte.
Zamanötesi kahraman, i-Pad uygulamasıyla da okunur hale gelmiş bu arada.
Detaylı bilgi edinmek isteyenler (www.abdulcanbaz.biz) adresine başvurabilir.
* * *
Abdülcanbaz’ın harikulade maceralarını okurken futboldan siyasete günümüz meseleleriyle ilgili derslerin canlılığını koruduğunu görmek, bu orijinal kahramanın “zamanı ve zemini” aşma kuvvetini bir daha kanıtlıyor.
32 kısım tekmili birden...
Abdülcanbaz hâlâ aramızda; amansız düşmanları da...
O zaman çek bir Abdülcanbaz tokadı...
Yazının Devamını Oku

Kar-kış şarkıları maratonu

4 Şubat 2012
Bu karda kıyamette yapılacak daha iyi bir işi olmayanlara önerim: İçinden soğuk geçen şarkılarla çıkılacak bir maraton.

Karda yapılacak en doğru iş nedir?
Elbette evde oturmak, kedilerin 20 saatten 23 saate çıkardıkları uyku süreleriyle ilgili tespitlerde bulunmak, ara sıra dışarı bakıp “Ne yağdı yahu!” demek, daha önce böyle durumlarda okunmuş kitapların emniyetine ve güzelliğine sığınmak, kış müzikleri çalmak.
Bunların hepsini yaptım, yapmaya devam ediyorum.
Ama en fazla müzik dinledim.
Önce ‘kar şarkıları’ndan hatırladıklarımla başladım işe.
Fleet Foxes’dan ‘White Winter Hymnal’, Belle & Sebastian’dan ‘Fox in the Snow’, Nick Cave & The Bad Seeds’den ‘Fifteen Feet Of Pure White Snow’, The White Stripes’tan ‘In The Cold Cold Night’, Leonard Cohen’den ‘Winter Lady’, Red Hot Chili Peppers’tan ‘Snow (Hey Oh)’ ve ‘Frosty The Snowman’ (Cocteau Twins versiyonunu çok severim!) ilk turda öncülük yaptılar.
“Babadan daha iyi bilecek halim yok” diyerek Bob Dylan’ın ‘Theme Time Radio Hour’ programının CD’lerinden ‘soğuk’ teması altında sıralanan üç şarkıyı peşi sıra dinleyerek ‘Ustalara Saygı’ bölümü hazırladım sonra:

Yazının Devamını Oku

Tükenen bahaneler

2 Şubat 2012
G.SARAY, mükemmel bir süreçle sağladığı puan avantajını son 4 haftada yok etmeyi başardı.

Bu maçtan ayrı olarak konuşmak gerekirse, farklı faktörler sıralamak mümkün. Neye dayandığı kestirilemeyen bir politikası, buna elbette transfersizlik politikası da diyebiliriz, bugünlerin belirleyici faktörü oldu.
G.Saray camiası her zaman dışarıdan gelen etkilerden çok, kendi içindeki itişmeleri probleme çevirmekle meşhurdur. Yolunda giden bir takımı bu hale getirmek, sadece G.Saray’ın becerebileceği bir işti. Yönetimde, Florya’da, G.Saray’ın karanlık dehlizlerinde bu manzarayı hazırlayanlar eminim tatmin olmuştur.

* * *

Antalyaspor maçı G.Saray için bir direnç noktasıydı. Bu maçı kazanıp, en azından psikolojik olarak üstünlüğünü sürdürmesi mümkündü. Fakat kış ve ara transfer mevsimine uyum sağlayamayan kulüp ve takım bu kendi içinde önemli maçı hanesine olumlu şekilde yazdıramadı.
G.Saray, belki Eskişehirspor ve Bursaspor deplasmanlarındaki kadar etkisiz oynamadı. Ama oynadığı futbol, şampiyonluk koşusundaki bir takım görüntüsünden yine de uzaktı.

* * *

Bu maçta kaybedilen 2 puan, G.Saray’ın kimyasını muhakkak bozacak. Uzun ve başarılı bir koşunun ardından, yalpa vurmaya başlaması hem zor kazanılan özgüveni, hem de play-off geldiğinde işe yarayacak puan farkını heba etmiş oldu.  Sezon sonu yapılacak transferler bu sezonu doğal olarak kurtarmayacak. Hesapları futbol sahası dışında aramanın bedeli, bir şampiyonluk kaybı kadar büyük olabilir.

Yazının Devamını Oku

‘Oha filan oldum yaaane’

2 Şubat 2012
BANK Asya Birinci Lig’deki Kartalspor-Kasımpaşa maçı oynanırken sahaya üstü çıplak bir genç girdi. Orta sahayı hızla geçen genç, saha kenarındaki ambulansa koştu. Bu koşunun nedeninin, tribünde düşen bir amigo için yardım bulmak olduğunu daha sonra öğrendik. Ambulans tribüne gelemediği için (bizim modern statlarımız!) yaralı vatandaş sedyeyle ambulansa götürüldü.

Sedyeye konulan ve bilinci kapalı gibi duran yaralı, yine orta sahada yapılan hızlı bir koşu ile ambulansa ulaştırılırken yere düşürüldü.

Yaralı tekrar palas pandıras sedyeye yüklendi ve ambulansa doğru koşuya devam edildi.

* * *

Galatasaray-Adanademirspor arasında Türk Telekom Arena’da oynanan kupa maçı sırasında tribünde bir kişi bıçaklandı.

* * *

Bursaspor-Galatasaray arasında oynanan lig maçında tribünler Bursaspor’un cezası yüzünden sadece kadınlara ve çocuklara açıldı.
Maç sırasında yapılan tezahüratlar arasında şunlar da vardı: “Cimbom n’oluyo; g...n başın oynuyo” ve “İ... hakem”.

* * *

Son TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) kongresinde söz alan Altay Başkanı Ömer Hızlıok harika bir konuşma yaptı.

Başarılı meslektaşım, dostum Uğur Meleke köşesine taşımasa bu konuşma medyada yer bulamayacaktı.

Hızlıok şunları (da) söyledi:
“Peki neymiş marka değerimiz? 3 milyon vatandaşımızın yaşadığı Avrupa ülkelerinde lisanslı Türk futbolcu sayımız ülkemizin üzerinde.

Maçlarımızın seyredildiği ülke sayısı yok gibi.

Müsabakaları seyreden ortalama seyirci sayısı Batı Avrupa ülkelerinin beşte biri kadar. Uluslararası ciddi organizasyonlara katılmamız tamamen tesadüflere bağlı.
İki hakemimiz dışında yıllardır uluslararası alanda başarılı üçüncü bir hakem çıkaramadık.

Birçok kulübümüz altyapısında beslenme, sağlık, saha gibi en basit gereksinimleri karşılayamamaktadır.

Amatör müsabakalarda saha içinde kalp krizi geçiren oyunculara müdahale edecek sağlık hizmeti dahi verilememektedir.

Ama buna rağmen herkesin dilinde bir marka değeri lafı!

Hileli malın değersiz sayılacağını, uzun vadede kaybedenin futbol ailesi olacağını dikkatinize sunuyorum.”

Hızlıok’un konuşması, salondaki kulüp temsilcileri ve delegeler tarafından müdahale edilerek kısa “kestirildi”.

Altay Başkanı’nın ardından kürsüye çıkan Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören “Herkes haddini, yerini bilecek” diyerek başladı sözlerine!

* * *

Karşıyaka ve Göztepe arasında oynanan maçta Karşıyaka tribünlerinde açılan ve şifresi çözüldüğünde Göztepe’ye galiz küfür içerdiği görülen pankart “Büyük yaratıcılık... İngilizler hayran kaldı... Orijinalliğe tam not...” şeklinde haberleşti.

Aynı maçta 82 taraftar gözaltına alındı.

“Alınan bilgiye göre”:
“...koltuk kırmaktan 8, koltuk kırıp sahaya atmaktan 39, koltuk yakmaktan 7, küfürlü tezahürattan 7, meşale yakıp sahaya atmaktan 3, maytap bulundurmak ve yakmak, sahaya girmek, alkol bulundurmak ve alkollü şekilde müsabakaya girmek, polise mukavemet ve biletini başkasına kullandırmak suçlarından ise toplam 8 kişi hakkında, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’a muhalefetten işlem uygulandı.
Maç öncesi ve sırasında çevreye rahatsızlık vermek ve benzeri suçlardan 10 kişi hakkında Kabahatler Kanunu’na muhalefetten işlem yapıldı.”

* * *

Beyaz TV’deki “Ve Gol” programının yorumcularından Ahmet Çakar, geçtiğimiz perşembe günü Ankara’da yapılan TFF Olağanüstü Genel Kurulu’nda Orduspor Başkanı Nedim Türkmen’in Manisaspor Başkanı Kenan Yaralı tarafından tehdit edildiğini ve Yaralı’nın Türkmen’e “Sana 1 şarjör boşaltırım” dediğini söyledi.

Ahmet Çakar’ın bu sözlerinin ardından Orduspor Başkanı Nedim Türkmen canlı yayına bağlanarak yaşadığı olayları anlattı ve Çakar’ın sözlerini doğruladı.

* * *

Sayıp döktüğüm hadiseler iki haftalık bir süre içinde gerçekleşmiştir.

Özellikle alt liglerde bu ve benzeri olayları 5’le, 10’la, 100’le çarpabilirsiniz.

Sahada ölen futbolcular, linç edilen hakemler, toplu kavgalar, tehditler, maç ayarlamalar, şantajlar.

Şiddet, hile, desise, siyasi hesap, bölgecilik, küfür.

* * *

Federasyonda istifa depremi olmuş, kaosa sürüklenmişiz.

Yapma yahu, çok şaşırdım, kaoslardan kaoslara sürüklendim, “oha filan oldum yaaaane”.

Toplu istifa önersem çok mu “kaotik bi şahsiyet” olurum?..
Yazının Devamını Oku