Kanat Atkaya

Birkaç iyi adam

15 Ocak 2012
GALATASARAY’ı oyun olarak -İstanbul’un dün yaşadıklarına da selam çakarak- “Elektrikler kesildi çalışamadım” havasında bulan çıkacaktır.

Haksız da sayılmaz böyle düşünenler. Ancak bir takım cayır cayır oynamadan da 5 gollü bir galibiyet alabiliyorsa ayrıca tebrik edilir.
Dün elde edilen skorda en büyük pay iyi bir kaleciye ve çalışkan iki golcüye aitti.
Kronometre ilk turunu tamamlamamışken golü yiyebilirdi Galatasaray.
Selçuk İnan’ın dalgınlığını telafi eden Muslera oldu.
Bu pozisyonun hemen ardından Elmander-Baros ikilisinin ilk şovu geldi.

***

Durum 1-0 olduktan sonra, Galatasaray “İkinci için acele etmeye gerek yok” havasında oynarken Muslera mucizevi türden bir kurtarış daha yaptı.

Yazının Devamını Oku

Bir Galatasaraylının aile yadigârı: Lefter

15 Ocak 2012
SORU: “Üç Büyükler”i sayınız. Cevap: Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş.
Soru: Başka türlü sayınız.
Cevap: Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Hakkı Yeten.
Soru: Yani...
Cevap: Kral, Ordinaryüs, Baba...
* * *
Rahmetli babam koyu bir Fenerbahçeliydi. Armut her zaman dibine düşmez ya; ben de koyu bir Galatasaraylıyım.
Babam ve ondan da koyu Fenerbahçeli olan rahmetli babaannem (son nefesinden önce sorsanız, Fener’in 18 kişilik kadrosunu sayabilirdi, eminim) Fenerbahçe denildiği anda “Lefter!” derlerdi.
Futbol oynarken seyredemedim Lefter’i.
Kahramanım Metin Oktay’ı nasıl seyredemeden sevdiysem, Baba Hakkı anekdotlarını duydukça ona saygım ve sevgim nasıl arttıysa öyle sevdim Lefter’i de.
Ama bir futbol ikonundan öte, bir aile yadigârı olarak sevdim, adını kalbimde Metin Oktay’ın yanına yazdım.
Renklerin, formaların, şampiyonluk yıldızlarının ötesinde bir yerde saf futbol aşkıyla sevdim ve saygı besledim Lefter’e.
“Ordinaryüs” lakabını Burgazadalı sembol Fenerbahçe taraftarı Manol Taylan bulmuş.
Seyredenler der ki, “’Ver Lefter’e yazsın deftere’ sözü Fenerbahçe’nin renklerinin sarı-lacivert olduğu kadar gerçektir.”
Yüzlerce gol atmış, rekorlar kırmış, 39 yaşına kadar futbol oynamış.
Teknik direktörlüğü de var. Mersin’i çalıştırırken alçak bir fanatik tarafından bıçaklanmış hatta.
Yani Türk futbolu için gerçek manada “kan, ter, gözyaşı” dökmüş.
* * *
Yıllar önce bir sahaf tezgâhında 1950’lere ait İtalyan spor dergileri bulmuştum.
Milano’da yayınlanan derginin adı “Il Calcio e il Ciclismo Illustrato”.
İtalyanca bilmemek derginin “Resimli Futbol ve Bisiklet” dergisi olduğunu anlamaya engel değil.
Siyah-beyaz dergileri kucaklayıp eve getirdim.
Ancak birkaç ay sonra karıştırmaya başladığımda dergiler gerçek manasını bulmuş oldu.
11 Ekim 1951 tarihli nüshanın kapağında, çakı gibi bir futbolcunun ayağındaki topu kapmaya çalışan kaleci görülüyordu.
Çakı gibi futbolcu tanıdık gelince kontrol ettim.
Evet, bu futbolcu Ordinaryüs Lefter’den başkası değildi.
Önce bir Fenerbahçeli arkadaşıma hediye etmeyi düşündüm ancak “Lefter benim de kahramanım, aile yadigârım” düşüncesini aşamadım.
Fenerbahçeli arkadaşlarım kusuruma bakmasın; ama emin olsunlar, Lefter kapaklı dergi, tıpkı Metin Oktay gibi pamuklara sarmalanmış şekilde kitaplığımda ve kalbimde saklanıyor...
Büyük Lefter’in hatırası önünde saygıyla eğilirim.
Hepimizin başı sağ olsun.
Yazının Devamını Oku

Bir kelebek rüyası RÜŞTÜ ONUR

14 Ocak 2012
Unutulacağından emin, kısacık bir hayat yaşayan şair Rüştü Onur’u bir tek Salah Birsel unutmadı. Neyse ki Yılmaz Erdoğan da hatırladı şairi ve hakkında film yapmaya karar verdi

Sorumuz şuydu dostum Demiray’la 1989 senesinde: “Şairler kaç yaşında ölür?”
Niye takılmıştık bu soruya? O yaşlarda, o yıllarda hangi soruya takılmıyorduk ki?
Bu soruyu aklımıza takan kitabı, cevap bulmak için de rehber olarak kullanıyorduk: Mehmet Fuat’ın ‘Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’.
Pek çok şairi, şiiri tanımamızı sağlayan bu antolojide şairlerin doğum ve ölüm tarihleri de vardı.
Şimdi aramızda olmayan, sevdiğimiz pek çok büyük şair o yıl henüz hayattaydı: Cemal Süreya, Ece Ayhan...
Mehmet Fuat da artık yaşamıyor, her neyse, güzel insanların azalmasına değilse de azalma hızına alıştık herhalde...
Rüştü Onur’un adını, şiirini ilk kez o antolojide görmüştüm:

Yazının Devamını Oku

1 numara: Kardan Adam

12 Ocak 2012
ESKİŞEHİR’e kar yağdı.

Lapa lapa, döne döne, pamuk pamuk yağan kar, serhad şehrimizin (Tansu Çiller olsa böyle derdi; beynim sürçtü, pardon) üstünü örttü.
Çocuklar sevindi; kardan adamların burunlarına havuç, gözlerine kömür, böğürlerine çalı süpürgeler saplandı.
Eskişehir’e kar yağdı, güvenlik sorunu oldu.

* * *

Eskişehirli öğrenciler, geçen yıl olduğu gibi sosyal paylaşım sitesi ‘facebook’ta “Kar yağsa da kar topu oynasak” önerisi etrafında toplandı.

Yazının Devamını Oku

Florya adaleti

11 Ocak 2012
FATİH Terim, tahmin edildiği üzere, çoğunlukla ilk 11’in veya 18 kişilik kadronun dışında kalan oyuncuları harmanlayarak bir takımla çıktı Ziraat Türkiye Kupası maçına.

Rakip, Türk Futbolu’nun efsanelerinden olan ancak 1990’ların ortalarından itibaren şanlı tarihinin hak ettiği yerin yani Süper Lig’in uzağına düşmüş Adana Demirspor. Galatasaray kulübesindeki iki efsane isim, Fatih Terim ve Hasan Şaş’ın ilk yuvası...
Üç büyük kentin yanına, futbolun ana sahnesine çıkmayı başarmış ilk Anadolu kulübü...
Aralarında benim de bulunduğum “uzaktan da olsa” seveni çok olan kulüplerden...
Umarım işleri yoluna koymayı başarırlar, Galatasaray maçında tribünleri şenlendiren taraflarının yüzünü güldürürler. Galatasaray’ın gol yemesine hiç sevinmem fakat Adana Demirspor’un şeref golü atmış olmasına mutlu olduğumu da belirtmeliyim.

* * *

Maça dönersek...
Florya’da idmanda bile aynı takımda maç yapmayan 11’in sendelemesi normaldi.

Yazının Devamını Oku

Şekerpare mi çekecekti çocuklar?

10 Ocak 2012
KONYA’da özel bir okulun 9’uncu sınıfında okuyan öğrencilerin ödev amaçlı çektikleri film “Auuvvv, ne günlere kaldık?” şeklinde karşılandı.

Haber Türk, Zafer Samancı’nın geçtiği haberi “Kurtlar Vadisi gibi ev ödevi” şeklinde duyurdu ki; duruma bakılırsa gayet yerinde bir tespit.
Ancak habere bakıp “Yetişin komşular bayılıyorum. Fakat dikkatinizi çektiyse önceden haber verip bayılıyorum, o yüzden yetişin, şenlik yapalım!” tepkisi verenlere bir sorum olacak:
Ne o canımın içleri; Mary Poppins mi çekecekti çocuklar?

Olaylar şöyle gelişiyor.
Öğrenciler proje ödevi olarak film çekecek.
Filme “Operation Eagle” yani “Kartal Operasyonu” adını veriyorlar.
9’uncu sınıfa gelen bir öğrencinin yetiştiği yılları göz önüne alırsak “Operasyon” kelimesini, trafik polisinin beyaz eldiveni gibi algılıyordur herhalde.

Yazının Devamını Oku

Yıldızlı pekiyi

8 Ocak 2012
ACIMASIZ olmak, Sabri üzerinden kara mizah denemelerine girişmek istemem.

Tamam, ben de biliyorum “Sabri’siz haftalar”daki başarının ardından, oyuna başlar başlamaz hatalarıyla parıldadı!
Tamam ben de biliyorum bireysel hataları tesadüfleri aşacak boyutta.
Tamam ben de biliyorum deplasmanda 11 saat boyunca gol yemeyen takım Sabri’li kurguyla iki gol birden yedi.
Ancak özellikle ilk 45 dakikada G.Saray’ı bir bütün olarak da gördüm.
Sabri kötüydü de Elmander, Engin vesaire harika mıydı?
Tek gevşek cıvata Sabri miydi?
İyi yolda ilerleyen bir takımı sadece bir oyuncu bu kadar baltalayabilir mi?

Yazının Devamını Oku

Fotokopi Beyoğlu

8 Ocak 2012
JAK Deleon 2005’te henüz çok gençken aramızdan ayrılırken ardında onlarca belge kitap bırakmıştı. Bir İstanbul âşığı olan Deleon, Boğaziçi Üniversitesi’nde profesördü.
Unutulan, unutturulan İstanbul’u, İstanbul insanlarını, azınlıkları ön plana çıkarırdı genellikle kitaplarında.
Sadece İstanbul hayatı üzerine yoğunlaşmamıştı. Dans, özellikle bale tarihine de eğilmişti.
Tanışırdık Jak Deleon’la.
Henüz çok genç bir muhabirken, “Balat ve Çevresi” kitabı için benden fotoğraf çekmemi istemişti, çektiğim fotoğrafları kitabına ek yapmıştı.
Sessizce aramızdan ayrılan Jak Deleon’u niye andığımı yazının sonuna saklıyorum.
* * *
Bu yazıya “bir Emek yazısı daha” diye bakabilirsiniz ama niyetim o değil.
Serkldoryan Operasyonu’nun vahim sonuçlarını sezen çoğu Beyoğlu sever gibi bu konudaki endişelerim sürüyor, o ayrı.
Emek’i kurtaralım derken Majik Operasyonu beliriyor ufukta.
Majik’in ön cephesinin korunacağı ancak altına ve üstüne katlar çıkılarak “birşeylere dönüştürüleceği” konuşuluyor.
Bir nevi Majik fotokopisi tutuşturacaklar elimize benim anladığım.
* * *
Sadece Serkldoryan ve Majik mi?
Dün Cem Erciyes, Radikal’deki sütununda yeni operasyonları “gelecek program”, “pek yakında” şeklinde sayıp döküyordu.
Hacı Salih Lokantası gibi mühim güzelliklere ev sahipliği yapmış olan Anadolu Pasajı’nın yerinde bugün “Ortadoğu ve Balkanlar ve hatta tüm dünyaların” en büyük ayakkabıcı kompleksi var.
Dönüştürmenin ibret vesikası olarak hizmet vermekte.
Sırada Suriye Pasajı, Afrika Han, Narmanlı, Botero Apartmanı bekliyor.
Bulundukları yerde çöküp gitmelerini kimse istemez elbette.
Ama Anadolu Pasajı’nın dönüşmüş halini gören gözler pek umutlu olamıyor haliyle.
Elimize tutuşturulacak fotokopilerle yetinmek zorunda kalabiliriz, biliyoruz ve bu yüzden sıkılıyoruz.
Emek’in fotokopisini, yapılacak AVM’nin üst katlarında yaşatacağına söz veren anlayışla uyuşamamamızın nedeni bu zaten.
* * *
Geçen sene, Beyoğlu’nda masa/sandalye operasyonlarının ve bu operasyonlara tepkinin sürdüğü günlerde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan bir kitap yolladı gazetecilere.
Demircan’ın bu kitabı, Jak Deleon’un “Pera Hatıratı”nı yollamasının nedeni “Bakın Beyoğlu’nda bir zamanlar sadece barlar, gazinolar yoktu...” mesajını vermekti.
Doğru tabii. Jak Deleon’un kitabına aldığı 1881 ve 1912 tarihli ticari yıllıklara bakınca “Saatçi Blum”u, “Halıcı Filippovich”i, “Hırdavatçı Garabet Daridyan”ı ve nicelerini görüyoruz.
Ne şartlarda, hangi olaylar neticesinde buralardan gittiklerini de okuyan bilir zaten...
* * *
Kitabı ilginç kılan nokta, biraz da Beyoğlu’nun kaderini işaret ediyor olması.
Sayın Başkan, kendisine sahaf Nedret Emin İşli’nin ilettiği kitabı yollamış gazetecilere.
Bunu, kitabın ilk sayfalarındaki ithaf ve imzadan anlıyoruz. Toprağı bol olsun, Jak’ın Nedret Bey’e imzaladığı nüshayı renkli fotokopiyle çoğaltıp kitap haline getirmiş Başkan.
Kitabın yayıncısı olan Gözlem’den bu işlem için izin aldığını düşünüyorum Demircan’ın.
Başkanı “masumane” de olsa “korsan kitap üretmek” zannıyla baş başa bırakmak istemem.
Bu fotokopi kitap gibi bir fotokopi Beyoğlu’yla baş başa kalmak da istemem.
Ya ne isterim?
Beyoğlu aslına sadık kalarak yenilensin isterim.
Hacı Salih’in yerine açılan mega ayakkabıcı ibret olsun isterim.
Fotokopi Beyoğlu istemem, gerçeğini isterim.
Yazının Devamını Oku