Kanat Atkaya

274 ölü kanarya

15 Mayıs 2014
Deneyimli işçiye istihdam sağlamak yerine insafsız, imansız taşeron sistemine abanan...

“(Kömürde ton başına) 140 dolar olan maliyeti 24 dolara düşürdük” diye böbürlenen sermayeye “Nasıl yaptın peki bunu? Maldan mı kıstın, candan mı?” diye hesap sormayan...
Denetimi şişiren, gereğini yapmayan, cezayı kesemeyen, kesse de suçlunun canını acıtamayan...
İş güvenliğini bir sarı baretten ibaret gören...
İşçinin alın terini tek besin kaynağına çeviren, insanlık dışı şartlarda çalışmaya zorlayan...
Bu sömürgen sistemin, onu yaşatarak var olan sermayenin ve bu sermayenin hempası siyasetçilerin suçu yok.

*

Zaten suçluları bilir ve bir çırpıda sayıverir büyüklerimiz böyle durumlarda:

Yazının Devamını Oku

Tutunamayanlardan bir başbakan

13 Mayıs 2014
BAŞBAKAN Erdoğan’ın veya konuşmaları için not, metin vesaire hazırlayanların Oğuz Atay’la ilgili bir “sıkıntı” yaşadıkları belli.

2012’de yaygın bir hatayı tekrarlamıştı...
Atay’ın günlüklerinde “bir sosyalist eleştirmenimizin dediği gibi” notunu düşerek aktardığı meşhur “Türk solu geç kalkar, çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir” tespitini direkt yazara bağlayarak paylaşmıştı.
“Eğri gemi, doğru sefer” de denebilirdi aslında Erdoğan’ın gafı için.
Çünkü neticede Oğuz Atay bu tespiti “aydın çetelerini eleştirmek” için yazdığı bir makalede kullanmıştı.
Ancak o makalede “solumtırak” aydınlar, edebiyat çeteleri, “çarıklı erkân-ı harplik yapanlar” kadar “halkın değerlerine sahip çıkıyormuş gibi yapan sağcılar” da paylarına düşeni alıyordu.
Elleri dert görmesin rahmetlinin, “Korkak bir karanlık içinde” görür bu “modeli”. Anlatır nasıl bir tip olduğunu:
“Yaşamaktan, eğlenmekten korkarlar. İnsanı, özellikle kadını tanımaktan korkarlar. Dünya nimetlerini çağ dışı boşinançlar yüzünden teperler. Aslında bir ruh hastasının tepkisidir bu; daha doğrusu reddettikleri nimetlere kapılmaktan korkan bozuk ruhların tepkisidir bu. Bu yüzden sosyalizmi ahlâksızlık sanırlar, bu yüzden emperyalizm ile sosyalizmi birbirine karıştırırlar...”

*

Yazının Devamını Oku

Sevinmek serbest ama

4 Mayıs 2014
O Kadar “kof” bir takım olarak başladı ki Galatasaray maça, sallanması için 6 dakika, düşmesi için de 6 dakika yetti.

6’ıncı ve 12’nci dakikada çok eksikli Gençlerbirliği’nin bulduğu goller, “iyi” (pahalı?) oyunculardan kurulu Galatasaray’ın dramını gözler önüne serdi.
Önünden geçen topu gözleriyle dahi takip edemeyen, basit paslaşmalarda bile hata yapan, koşamayan, ruhunu evde bırakıp çıkmış bir takıma dönüşen Galatasaray sadece kötü oyun konusunda istikrar sağlayabildi.
“Amaçsız kalmış, yazık!” desen doğru değil; ikinciye Şampiyonlar Ligi bileti verilen bir sezondayız.
“Kadro yetersiz” desen doğru değil; geçen iki sezonun şampiyon olmuş, Şampiyonlar Ligi’nde mühim takımları yenmiş kadro bir de “takviye” edilmiş.

Peki yanlış nerede?

Söyleyeyim “harcama politikası”dır yanlış olan.
Teknik direktör konusunda yanlış “harcama” yapıldı, takımla ilgilenen yöneticiler konusunda yanlış “harcama” yapıldı, makine düzeninde çalışmaya başlayan takımı ileri taşımak için çaba harcanacağına, ego savaşlarından galip çıkmaya çaba harcandı.

Yazının Devamını Oku

Çocuklara okutmayın, RTÜK raporu yazıyorum

1 Mayıs 2014
SEVGİLİ okur...

Sizinle bir RTÜK raporu paylaşacağım.
Bu bakımdan yazıyı çocuklara okutmamanızı rica edeceğim.
“Nassı yav?” demeyiniz...
“Çocukları korumayı amaçlayan”, “erotizmsavar” nitelikli RTÜK, örneklerine ancak eskiden Beyoğlu’nda tezgâh altlarında satılan “Fırıncının Kızı” tarzı eserlerde rastlayabileceğiniz dille bir rapor hazırlamış.
Medyamızın “Rihanna ve Shakira’dan olay yaratan klip. Ouuvvvv ne ayıp!” bahanesine kuvvet çatır çatır kadın bedeni sergilemek için kullandığı bir videoklip var.
“Can’t Remember To Forget You” adlı şarkıya çekilen klibi “Ne olur ne olmaz” diyerek zaten “sadeleştirerek”, otosansür uygulayarak yayınlayan Dream TV yine de RTÜK’ün hassas ayarlarından kurtulamamış.

*

Ahlak ayarlarınızla oynamayınız, klibi bilemem fakat bu ifadeleri çocukların ulaşamayacağı bir yerde saklayınız.

Yazının Devamını Oku

Cumhura ‘Reyiz’i seçtiriyoruz

29 Nisan 2014
DÜN Star’da yayınlanan yazısının başlığını Hasan Cemal’den ödünç almıştı Taha Kıvanç (Fehmi Koru): “Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım...”

“Müsamaha bu denli kısa sigortaya bağlı olmamalı” cümlesiyle sonlanan yazısını isim vermese de iktidara yapışık çevrelerin Haşim Kılıç’a yönelttiği eleştirilerdeki “ayar aşımına” içlenerek kaleme almıştı.
“Kavga edenler üstelik ‘sağ’ kesimden veya ‘İslâmi’ kimlikli iseler, dökülen kana göz, çıkan gürültüye kulak dayanmıyor...” derken, “Bugünün alkışçılarına da güven olmaz, neler gördü ah bu gözler!” mesajını da iletiyordu.

*

Sağcı olmadığım için sağcıların arkadaşlık, vefa duygularını bilemeyeceğim, tartamayacağım; çok da ilgilendiğim bir konu değil zaten.
Ama tesadüfün iğne deliğinden geçerek yine dün yayınlanan Hasan Celal Güzel (Sabah) makalesine bakılırsa pek güvenilecek bir arkadaşlık biçimi değil.
Güzel, “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” benzetmesi yaparak “Bu benim 42 yıllık arkadaşım Haşim Kılıç olamaz” diye not düşüyordu.
42 yılda tanınmaz mı bir arkadaş? Enteresan tabii...

*

Yazının Devamını Oku

Nitelikli yağma, adalet filan

27 Nisan 2014
TEMBEL işi, çoban armağanı...

Birbirinden tamamen bağımsız iki haberi virgülüne dokunmadan, “ve utanmadan” kopyalayıp yapıştırarak pazar gününüze doğru fırlatıyorum...
Okunmazsa yazık olur diye...
Tembelliğimden...
Evet, tembelliğimden...

*

NİTELİKLİ YAĞMA HABERİ: “Hüseyin Avni Ulaş Mahallesi’nde A.A.’nın (12) zorla 2 lirasını aldıkları iddiasıyla M.E. (14), S.Ç. (13) ve O.Ç. (16) hakkında Cumhuriyet Savcısı Yalçın Kartopu’nun hazırladığı iddianame, Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi.
İddianamede, mahalledeki parkın yanından geçerek Yıldızkent semtindeki dershaneye gitmekte olan A.A.’nın önünü kesen 3 çocuğun para istedikleri, A.A.’nın da cebindeki 4 lirayı çıkararak 2 lirasını şüphelilere verdiği belirtildi.

Yazının Devamını Oku

Nasıl bir kutsal açıklamaya çalışayım

24 Nisan 2014
BAŞBAKAN Erdoğan, 1 Mayıs için “Taksim’den ümidinizi kesin” dedikten sonra şu soruyu sordu:

“Sendika başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya! Nasıl bir kutsalsa?..”
Şöyle bir kutsaldır...
1800’lerin başında Feshane’de filizlenen işçi sınıfına ve mücadele tarihine kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Bugün Bulgaristan sınırı içinde kalan Samokov’da 1851’de kurulan “mekanik tarağa” karşı ayaklanan kadın işçilere kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
1872’de 16 saatlik günlük çalışma süresine, zaten sadaka gibi olan ücretlerinin aylarca ödenmemesine karşı örgütlenen ve bu topraklardaki ilk grevleri gerçekleştiren Beyoğlu Telgrafhanesi işçilerine, Beykoz Kundura Fabrikası işçilerine, tersane işçilerine kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Osmanlı’nın Polis Nizamnâmesi’nden Tatil-i Eşgal Kanunu’na, 12 Mart’tan 12 Eylül’e yasalarla, yasaklarla, zorbalıkla yılmadan kavga ederek gıdım gıdım kazanılan, kaybedilen, yine kazanılan haklara kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Polisle, askerle, karanlık güçlerle, yeminli emek ve emekçi düşmanı siyasetçilerle, sarı sendikacılıkla üstüne yürünen ve “ezilse de yenilmeyen” kitleye kutsiyet atfedenler için kutsaldır.

Yazının Devamını Oku

Buzlu yazı

22 Nisan 2014
SEVGİLİ okur...

“Gündemdelen” konu başlıkları üzerine samimi hislerimi, serinletici olması bakımından buzlu birer tweet şeklinde sunar, mikroblogsal günler dilerim...


Yazının Devamını Oku