Yani, en azından bir ilçeye, Tunceli Ovacık’a...
Yerel seçim sonuçları üzerine yapılan makro ve mikro analizler arasında ezilmesi muhtemel bir haber Ovacık’tan gelen.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) seçimlerin belki de en büyük sürprizini yaptı fakat bu hadise büyük ihtimalle “seçimden ilginç notlar” arasında “bi görünüp kaybolacak”...Seçim gecesi haber kanalları henüz “sonuçlardan sonuç beğen” aşamasındayken alttan kayıp giden başlıklardan biri olarak dikkatimi çekti benim de:
“Tunceli, Ocavık’ta seçimi TKP adayı Fatih Mehmet Maçoğlu kazandı...”Sanal âleme kuvvet bilgi toplamaya başladım...
*
Geçen iki sezon gişe rekortmeni bir Hollywood filmi gibiydi, şu anda 1980’lerin bunalım Türk filmleri gibi.
Geçen iki sezon Led Zeppelin şarkısı gibiydi, şu anda bir Ajdar ‘bestesi’ gibi.
Geçen iki sezon Michelin yıldızlı bir restoran gibiydi, şu anda çeyrek ekmek arası bisküvit tadında...
Seri galibiyetler, “Daha oynasalar da seyretsek” dedirten maçlar, bol gollü gövde gösterileri sanki antik çağ efsanesi gibi geliyor bugünün Galatasaray’ını esneyerek seyredenlere.
RUHU TÜKENMİŞ
Konyaspor karşısında ne yaptığını bilmeyen, futbolun en basit gerçeklerini bile unutmuş, önünden geçen topu seyreden, ardından koşmaya üşendiği topa yetişemeyen, ruhu çekilmiş, hırsı ve amaçları tükenmiş bir takım izledik.
Uykusuz’daki “Kaç Yıl Oldu?” köşesinde arşiv arkeolojisi yaparak ne kadar “şoka dayanıklı bir toplum” olduğumuzu kanıtlıyor.
Budacı’nın “şoklanma notlarını” haftalık dozda almak şahane ancak onlar da uçup gidiyor.
“Uykusuzlar” buna da bir çare bulup Budacı’nın “Nıha! Hakikaten bu da olmuştu!” diyerek okuduğumuz notlarını kitaplaştırıyor.
“Gündem yoğun, biz yorgun” şeklinde içinde yuvarlandığımız günlerde, 2014 itibariyle, Budacı’nın notlarına bakalım; hallerimize gülelim, ağlayalım, duralım ve ufuk çizgisine doğru bakalım.
Neler yaşanmış, neler söylenmiş, üstünden kaç yıl geçmiş...
*
“Ana duası cennet kapısı.Anaların ayaklarının altı öpülür.Cennet annelerin ayakları altındadır; babaların değil.Onun için annelerimizin ayaklarının altını öpün, cennetin kokusunu orada hissedin; anlatabiliyor muyum?Bu çok önemli...”Altına imza atılır, atmayan çıkmaz değil mi?
*
CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, 20 Mart’ta Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’ndaydı.
Konuşma hakkından feragat ederek “Anne/Mom” adlı kendi hazırladığı kısa bir belgesel filmi izletti Avrupalı parlamenterlere.
9 dakikalık filmde anneler konuşuyor.
Zahmetsizce...
Kim bilir, ne tatlı gelmiştir o para...
Satın alıp eve geldiğin ceketin cebinde altın bulmak gibi...
İndirimden aldığın ayakkabının kutusunda dolar görmek gibi...
Altına çektiğin ikinci el aracın torpido gözünde para balyalarına rastlamak gibi...
“Ah!” demişlerdir, “ne tatlı...”“Oh!” demişlerdir, “bu ihaleden bana kalan, biraz ‘cash’, biraz duman...”
*
“Mustafa Kemal Atatürk’ü mü seviyorsun, Recep Tayyip Erdoğan’ı mı?”Boy boy, yaş yaş, kutup kutup sebilhane maşrapası gibi dizilmiş kitleyi ayrıştırdıkları yetmemiş olacak...
Gezi sonrasında, mesela Ankara’da öğrencileri yaz tatilinden okula çağırıp, önlerine kâğıt sürüp arkadaşlarını, öğretmenlerini ispiyonları istenmişti.
Aynı hikâye işte, rezillik...
*
O yaşta birbirlerine “Justin Bieber’ı mı seviyorsun One Direction’ı mı? Teoman mı Şebnem mi? Şahan mı Ata mı? Köfte mi sosis mi?” diye soran, sorması da gereken çocukları çekmeseniz bari içinde tepiştiğiniz çirkefe?
“Yetkililer” zamanın ruhuna uygun olarak cevabı itinayla hazırlamış, uygun gazetelere soğutmadan servis etmiş: “Sorular korsan, müfettiş paralel...”İlköğretim çağındaki çocuklara bu cevabı tekrarlasan çoğunun uykusuna kâbus salınır:
“Anne korkuyorum. Sorularımızın eli kancalı, tek gözü yamalıymış. Hem de bir bacağı tahtaymış ve bayrağında da kurukafa ve kemikler olacakmış.Müfettişin de yere paralel bir şekilde uçarak geleceğini söylüyorlar...”
*
Dün akşam oynanan Chelsea-G.Saray maçı öncesinde hayatın acı gerçeklerinin tamamı Londra ekibinin yanında saf tutmuştu.
G.Saray’a tur atlatacak skorları (deplasman galibiyeti veya bol gollü beraberlik) Stamford Bridge’de elde etmek bütün takımlar için güçlük derecesi çok yüksek bir iş.
Ancak G.Saray’ın özellikle Avrupa tarihini nasıl yazdıkları da ortada... Neticede bir “Umut Cimbom’un ekmeği...” havasında çıkıldı sahaya.
AMA... AMA... AMA...
GEÇMİŞ destanların ve mantık duvarını yıkan zaferlerin tekrarlanması için Galatasaray’ın performansını katlaması, dikkatini hep derli toplu tutması, akıllı-soğukkanlı-hatasız vb. oynaması gerekiyordu ki; mesela şans faktörü bundan sonra devreye giriyor genellikle.
Hal böyleyken rakibin kendi sahasından kullandığı bir taç atışının golle neticelenmesi için 4 dakika gerekti...
Chelsea gibi kompakt, futbolun temel ilkelerine sadık ve futbol aleminde yüksek irtifada maç oynamaya alışkın, deneyimli takımlar için bu kadarı bile yeterli olur ki; oldu da.
Taze tartışma başlıklarımızdan el kol hareketlerinin “ayıplı ve çok manalı” tarihine kısaca bakalım mesela.
*
Memleketimizde kısaca “Nah!” olarak bilinen el hareketi bizde ve bazı yakın yerlerde (Yunanistan, Sırbistan, Rusya...) ağır hakaret kabul edilir.
Hareketin dramatik yapısını güçlendirmek amacıyla gömlek kolunun kıvrıldığı ve ön kol nahiyesinin de devreye girdiği “ıslak” versiyonunu geçtim, basit bir “Nahinyo!” bile arızanın büyüğünü çıkarabilir.
Oysa aynı hareket Brezilya ve Portekiz gibi ülkelerde şans getirdiğine inanılarak takı olarak bile kullanılıyor. Antikçağlarda da iyiliğin ve bereketin simgesi olarak kullanılmış, nazardan koruduğuna inanılmış vesaire.
*
Elin baş ve işaret parmaklarını “o” şeklinde birleştirip, kalan 3 parmağı da ördek poposu gibi havaya kaldırdığımızda dünyanın büyük bölümü “Okey! Tamamdır genç!” gibi olumlu bir neticeye varır.