İhsan Yılmaz

Müzelerin sandalye sınavı

18 Haziran 2025
İTALYA’NIN Verona kentindeki Maffei Saray Müzesi’nde bir ziyaretçinin Van Gogh’un ünlü sandalyesinden esinlenerek yaratılan kırılgan eserinin üzerine oturarak kırması yeni bir tartışma başlattı.

Nisan ayında gerçekleşen ancak müze tarafından bu ay videosu yayınlanarak kamuoyuna duyurulan olayda bir kadın ve bir erkek ziyaretçi İtalyan sanatçı Nicola Bolla’nın yüzlerce Swarovski taşıyla kapladığı ‘Van Gogh’ sandalyesinin önünde sırayla poz verirken görülüyor. Önce kadın sandalyenin üzerine oturur gibi yapıp fotoğraf çektiriyor. Aynı pozu vermek isteyen erkek ziyaretçi dengesini kaybedince oldukça hafif bir malzeme kullanılarak yapılmış sandalyenin üzerine düşerek eserin kırılmasına neden oluyor. Eserin yanına yerleştirilen tabelalarda, ziyaretçilerin dokunmamaları yönündeki açık uyarılara rağmen yaşanıyor bu ‘kaza’. Ve iki ziyaretçi işledikleri suçun farkında olarak, müze yetkililerine olayı bildirmeden hızlıca uzaklaşıyorlar mekândan.

Olayı polise bildiren müze, kamera görüntülerini kamusal alanlarda sanata saygı gösterilmesi konusunda bir uyarı olarak kamera görüntülerini yayınladığını açıklamış.

Çiftin kimliği hâlâ tespit edilemezken müze yetkilileri bu tür kazaların her müzenin kâbusu olduğunu ancak bu kişilerin kaçarak kazayı suça dönüştürdüğünü savunuyor.

İtalyan sanatçı Nicola Bolla’nın, Vincent van Gogh’un 1888 tarihli ikonik tablosundaki sade ahşap sandalyeye atıfla yüzlerce Swarovski kristaliyle kaplayarak tasarladığı ‘Van Gogh’ heykeli iki ziyaretçinin fotoğraf çektirme isteği sonucu zarar gördü.

Eser onarılarak tekrar yerine yerleştirilirken onarım maliyetlerine ya da kimliği belirlenemeyen ziyaretçilerin zarardan sorumlu tutulup tutulmayacağı hakkında bir açıklama yapılmadı.

Tartışma da burada başlıyor. Vandalca yapılan saldırılarda suçlu tabii ki esere zarar verendir. Ancak bu tür durumlarda müzeler de eseri koruma ve güvenliğini sağlama konusunda en az kazaya neden olanlar kadar sorumlu değil midir?

Ziyaretçiler belli ki çektikleri fotoğrafları ya arkadaşlarına gösterip eğlenecek ya da sosyal medya hesaplarında paylaşarak beğenilme sayılarını artıracaklardı. Sosyal medyada popüler olma isteği bu kez müzelerin sorumluluklarını tartışma gündemine getirdi.

OSCAR’LI KEDİNİN BOĞAZ MACERASINA MARTILAR EŞLİK ETTİ

Yazının Devamını Oku

Fazıl Say’dan İznik Türküsü

16 Haziran 2025
TARİH sahnesine çıktığı ilk andan itibaren her dönem insanlık tarihinin önemli merkezlerinden biri olmuş İznik.

İlk yerleşim izlerinin MÖ 2500’lere tarihlendiği düşünülen kent İznik adını Makedonya İmparatoru III. Aleksandros’un komutanlarından Lisimahos’un eşi Nikea’dan alıyor. Bir süre Bitinya Krallığı’nın başkenti olan Nikea daha sonra Roma’nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürdü.

325 yılında ise bizzat I. Konstantin’in de katıldığı Birinci İznik Konsili’nin toplandığı yer olarak Hristiyanlık tarihi için çok önemli merkezlerden biri haline geldi. Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaptı, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli kültür merkezlerinden biri oldu, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretildi.

İznik’in geçmişinden gelen bu kültürel birikimine şimdi de adına yapılmış çağdaş bir beste eklendi. Tarihin izlerini taşıyan yapıları, gün yüzüne çıkan ve hâlâ keşfedilmeyi bekleyen antik mirasıyla eşsiz bir kent olan İznik’i dünya çapında tanıtmayı hedefleyen Bursa Büyükşehir Belediyesi ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say’a özel bir beste sipariş etti. Say’ın bu sipariş üzerine bestelediği ‘İznik Türküsü’ ilk kez 21 Haziran Cumartesi akşamı saat 21.00’de İznik Gölü kıyısında ilk kez seslendirilecek. Konserde Say’a soprano Görkem Ezgi Yıldırım eşlik edecek.

Fazıl Say - Görkem Ezgi Yıldırım

KONSER ‘DÜNYA MÜZİK GÜNÜ’NDE

İznik Türküsü’nün tanıtımı önceki gün AKM kompleksi içindeki Divan Brasserie Fuaye’de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve Fazıl Say’ın katılımıyla yapıldı.

Başkan Bozbey, “İznik’in derin tarihinden, kültürel zenginliğinden ve eşsiz doğasından ilhamla ortaya çıkan bu özel eser, yılın en uzun günü olan 21 Haziran’da, aynı zamanda Dünya Müzik Günü’nde müzikseverlerle buluşacak. ‘İznik Türküsü’nün dünya prömiyerini İznik Gölü’nün kıyısında, değerli misafirlerimizle birlikte gerçekleştireceğiz” dedi.

İznik’e ilk kez küçük bir çocukken giden Fazıl Say, eser siparişinden sonra tekrar kenti ziyaret edip orada bir süre vakit geçirmiş. İznik Türküsü’nü göl kenarında farklı uygarlıkların binlerce yıldır yaşadıklarını hayal ederek bestelemiş.

Yazının Devamını Oku

Troya’nın göbek bağı

11 Haziran 2025
BİR Anadolu halk masalından esinle yola çıkmış ve köklerinin bulunduğu topraklarda, Bayburt’taki Baksı Müzesi’nde ilk kez 2023 yılında sanatseverlerle buluşmuştu Vuslat’ın ‘Emanet’ sergisi.

Hayatı anlamlandırmak için yarattığımız hikâyelerde gizli emanetleri, hafıza ve hatırlama kavramlarını sorgulayan eserler daha sonra İstanbul’da, MSGSÜ Tophane-i Amire’nin yüksek kubbeli salonunda sergilendi.

‘Emanet’ sergisinin en ikonik eseri, somut bir emanete dayanan ve sanatçının ‘Yaşamın Göbek Bağı’ adını verdiği büyük boyutlu çalışması şimdi Troya’nın ödüllü müze binasının önünde yükseliyor. Vuslat’ın büyük annesinin hediyesi olan zincirden esinle yarattığı heykeli bir DNA sarmalı gibi bize emanet edilen genetik hafızayı da temsil ediyor adeta.

‘Emanet/Troya’ sergisinin bu kez çıkış noktası Homeros’un Troya Savaşı’nı anlattığı İlyada destanı.  Troya Kazısı Başkanı Prof. Rüstem Aslan ve Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük’ün davetiyle gerçekleşen serginin küratörlüğünü ise Paolo Colombo üstlendi.

6. İstanbul Bienali’nin küratörü olarak da tanıdığımız Colombo, Vuslat’ın sanatsal pratiğini kolektif hafıza, kültürel miras ve insani sorumluluk ile derinden bağlantılı olarak tanımlıyor.

Doğu söylenceleri de Batı mitolojileri de insanlığın ortak emanetleri. İlyada’da insanın içindeki yıkıcı güç ve bu gücün dünyaya yaşattığı her şey anlatılıyor özellikle çıkardığı savaşlar. İranlı mutasavvıf, şair Ferîdüddin Attâr da ‘Mantık Al-Tayr’ kitabında karşılaşılan zorlukları aşk sayesinde aşmanın yollarını gösteriyor. Sergide bu iki metinden yola çıkarak kendi hikayesini yazıyor sanatçı ve kurduğu masal evinde bunu seslendiriyor.

Müzenin iki katına yayılan sergide seramik heykeller, çizimler, metalle kaplanmış bitki kökleri, keçe işler ve seramik heykeller yer alıyor. Arka bahçeye çıktığınızda ise 5 bin yıl öncesinin kuş seslerinden oluşan bir senfoni duyuyorsunuz. İlyada destanında adı geçen kuşların seslerinden yapılmış bu enstalasyon yaşlı bir meşe ağacının gölgesinde

Yazının Devamını Oku

50 yılda 4 bin konser... New York ya da Tunceli fark etmez önemli olan kendime verdiğim konser

6 Haziran 2025
Henüz 5 yaşında oturduğu piyanonun başından 50 yıldır neredeyse hiç kalkmadı Fazıl Say. Müzik yeteneği ve tutkusu sayesinde dünyaca tanınan bir piyanist ve besteci oldu. 4 bine yakın konser verdi. Dünyanın dört bir yanındaki en önemli salonlarda sahneye çıksa da bir ayağı hep doğduğu topraklarda oldu. “New York Carnegie Hall ya da Tunceli fark etmez önemli olan benim kendime verdiğim konser ve kurduğum kültür köprüsüdür” diyor. ‘Piyano Başında 50 Yıl’ adını verdiği ve kendi bestelerini seslendirdiği özel bir programla yine Anadolu’nun yollarına düştü.

GEÇEN hafta Antalya Akra Caz Festivali’nin kapanışını iki özel konserle yaptı Fazıl Say.  Dünyaca ünlü piyanist ve bestecinin caz aranjmanlarından oluşan konserlerde kendisine usta davulcu Ferit Odman eşlik etti. Bu konserleri özel kılan Fazıl Say’ın sanat hayatının 50’inci yılını kutladığı özel bir program olmasıydı.

Bugün onu klasik müzik alanında dünya çapında bir piyanist ve besteci yapacak yolun ilk adımını 5 Ocak 1975’te, üstün yetenekli çocukların keşfedilmesi yolunda öncülük etmiş besteci ve eğitmen Mithat Fenmen’den ders almaya başlayarak attı.  Henüz 5 yaşındaydı. Bu tarihi kariyerinin başlangıcı olarak kabul eden Fazıl Say, ‘Piyano Başında 50 Yıl’ adını verdiği ve kendi bestelerini Anadolu’nun dört bir yanında seslendirdiği büyük bir turneye başladı.  Turnenin ilk konserini de 5 Ocak’ta İzmir’de verdi. Ardından İzmir, Uşak ve Eskişehir’de müzikseverlerle buluştu. Yarım asırdır piyano ile adeta bütünleşmiş, hayatını müziğe adamakla kalmamış bunu bir görev olarak kabul ederek Türkiye ile dünya arasında kültür köprüsü olmuş bir misyoner o. 2002 yılında Sivas’ta Aşık Veysel’in mezarı başında verdiği mini anma konserinde bizzat tanıdığım ve sonrasında yurtiçinde ve dışında pek çok konserinde bulunduğum Fazıl Say’la çeyrek asra dayanan dostluğumuza dayanan samimi bir konuşma yaptık. İşte ‘piyano başında geçen 50 yılın’ hikâyesi:



* İlklerden başlayalım, ders almaya başladıktan sonra ilk hangi besteyi yaptın?

- Sekiz yaşında TRT’de çaldığım, kendi çapımda yaptığım bestelerim var. ‘Piyano Bana Ne Dedi’, ‘Kemençe’ gibi çocukluk besteleri. Benim ilk ciddi eserim ‘Nasrettin Hoca’nın Dansları’ydı. 20 yaşında yaptım o besteyi ve ona ‘Opus 1’ dedim, çünkü o beni ve müziğimi temsil eder diye düşünüyordum, ki öyle oldu.

Yazının Devamını Oku

Evin çatısından gemiler yapmak

4 Haziran 2025
YARIN Dünya Çevre Günü. 5 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında çevremizi korumak için dünya çapında farkındalık yaratma ve eylemi destekleme günü olarak belirlendi.

Çevre sorunları üzerine bilimsel alanda çalışmalar yapılsa da farkındalık yaratma konusunda en büyük görevlerden biri sanatçılara düşüyor. Tam da bu noktadan hareketle yola çıkan bir sergi açıldı geçen hafta Arkas Sanat Alaçatı’da.


Willem de Haan ‘Motor Home’

 İnsanoğlunun kendi sebep olduğu ve aynı zamanda da kurbanı olduğu iklim krizi meselesini ve ona karşı duyarsızlığını konu alan ‘Sahnelenmiş/Staged’ sergisinde 35 sanatçıdan 86 eser yer alıyor.

Billur Tansel’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, doğayla bağlarını yitirmiş ve kendi yarattığı yapay gerçekliklere sığınmış insanın varoluşsal açmazlarını, sanat aracılığıyla sorguluyor.

Arkas Sanat Merkezi Direktörü Müjde Unustası’nın deyimiyle sergi, kafasına kuma gömerek kendi kurguladığı sahne üzerinde farklı bir gerçeklik yaşayan insanoğlunu sanat aracılığıyla uyarmayı amaçlıyor.

Unustası, “Bu sergiyle sadece izleyiciyi etkilemeyi değil, aynı zamanda doğayla kurduğumuz kırılgan ilişki üzerine düşündürmeyi, empati kurmaya ve harekete geçmeye davet etmeyi amaçlıyoruz. Sanat ile ekolojik duyarlılık arasında bağ kuran işbirliklerine odaklandığımız bu süreçte, sergiye eşlik eden etkinliklerle bu diyaloğu derinleştirmek ve sanat aracılığıyla sürdürülebilir bir geleceğe katkı sunmak istiyoruz” diyor.


Yazının Devamını Oku

Yılmaz Güney’i yurtdışına nasıl kaçırdı

30 Mayıs 2025
Tutkularının peşini hiç bırakmayan, hayatı gerçek anlamda dolu dolu yaşayan bir sanatçı Canan Gerede. Oyunculuk eğitimi almış, yazdığı senaryoları filme çekmiş, ödüller almış bir yönetmen ve belgeselci.

Sinema dünyasının önemli adlarıyla çalışmış, Elia Kazan’ın Türkiye ziyaretinden Yılmaz Güney’in yurtışına kaçışına kadar pek çok olayda baş rolü üstlenmiş.

Anılarını kaleme aldığı Devrim Çiçeği kitabı onun hayat hikâyesi kadar yakın tarihin kültür ortamına dair ilginç tanıklıklarından oluşuyor.

Canan Gerede, babası diplomat Cemil Vafi’nin görevi nedeniyle 1943 yılında New York’ta dünyaya geldi. Annesi piyes çevirmeni Reşiha Akman Vafi.

Hayatı gibi eğitimi de çok kültürlü, çok dilli olmuş. İsviçre ve Venezuela Caracas’ta devam eden eğitimini New York’taki Amerikan Sahne Sanatları Akademisi’nde tamamlamış. Elia Kazan ile Actor Studio’da çalışmış. Adı ülkelere ve insanlara göre bazen Jeannie, Chanan ya da Djanan olmuş. Gördüğü rüyaların gerçekleştiğine tanık olmuş ve sinemayla bağını o rüyalar daha da güçlendirmiş.

CHE GUEVARA İLE ÖLDÜRÜLEBİLİRDİM

Caracas’taki tiyatro okulunda ilk aşkını bulur Canan Gerede. Gecekondu semtlerinden gelen yetenekli sanatçı Rolando Peña’dır bu genç adam. Amerika’ya gidip kariyerine orada devam etmesi için ikna ettiği Rolando daha sonra Pop Art’ın kurucusu Andy Warhol’un ekibine dahil olup ‘Siyah Prens’ lakabını alan dünyaca ünlü bir sanatçı olur. Uzun yıllara dayanan, sağlam bir dostluğa dönüşen, New York ve Paris’te her fırsatta devam eden bir ilişkileri olur.

Hatta yıllar sonra New York’ta buluştukları bir gün şöyle der

Yazının Devamını Oku

Edebiyat tarihinin ikonik fotoğrafına 428 bin TL

26 Mayıs 2025
EDEBİYAT tarihinin en ikonik fotoğraflarından biridir ‘Garip’ hareketinin üç şairi; Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday´ın birlikte göründüğü kare.

Hatta Melih Cevdet Anday bu kareyi “Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi” diye başlayan ‘Fotoğraf’ şiiriyle de ölümsüzleştirmişti:

“Dört kişi parkta çektirmişiz, / Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi... / Anlaşılan sonbahar / Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli / Yapraksız arkamızdaki ağaçlar... / Babası daha ölmemiş Oktay’ın, / Ben bıyıksızım, / Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış. / Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; / Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? / Oysa hayattayız hepimiz.”

Türk şiirinde en köklü devrimi gerçekleştiren ‘Garip’ hareketinin üç şairinin bir arada görüldüğü bu tek  fotoğraf geçen hafta Phebus Müzayede tarafından satışa çıkartıldı.

Fotoğrafın edebiyat severleri, efemera meraklılarını, imza koleksiyonerlerini heyecanlandırmasının bir diğer nedeni de Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat ve sınıf arkadaşları Şinasi tarafından, edebiyat öğretmenleri şair Yahya Saim´e (Ozanoğlu) “Çok sevgili hocamız Şair Yahya Saim Bey´e” ithafıyla, imzalanmış olmasıydı.

100 dolar başlangıç fiyatıyla müzayedeye çıkan ikonik fotoğraf masraflar ve vergiler hariç 11 bin dolara (yaklaşık 428 bin TL) satıldı.

GİLGAMEŞ’İN GÖRKEMLİ YOLCULUĞU

Yazının Devamını Oku

Arkeolojinin altın çağı

21 Mayıs 2025
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı’nın yılın sadece yaz dönemleriyle sınırlı olan kazı çalışması takvimini 12 aya çıkarması ve ödenek miktarlarını artırması arkeoloji dünyasında büyük bir canlanmayı beraberinde getirdi.

Pek çok antik kentte bir yandan bilimsel kazılar yürütülürken diğer yandan ortaya çıkan yapılar hızlı bir şekilde ayağa kaldırılıyor. Bakanlığın verdiği bu desteğe özel kurumların katkısı da eklenince arkeoloji dünyasında neredeyse bir altın çağın yaşandığını söylemek mümkün.

Laodikeia antik kenti Septimius Severus Anıtsal Çeşmesi

Türkiye İş Bankası geçen hafta Denizli’deki UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laodikeia ile önemli ticari yolların geçiş güzergâhındaki stratejik konumuyla tarihte önemli bir yerleşim yeri olan Tripolis antik kentlerindeki bilimsel kazı ve araştırma çalışmalarına destek vermeye başlaması nedeniyle bölgeye bir basın gezisi düzenledi. Banka, Laodikeia antik kentinde Pamukkale Üniversitesi tarafından Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığında, Tripolis antik kentinde ise Prof. Dr. Bahadır Duman başkanlığında yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalara 5 yıl boyunca destek sağlayacak.

Prof. Dr. Celal Şimşek

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, şu ana kadar Gaziantep’te Zeugma, Antalya’da Patara, İzmir’de Teos, Aydın’da Nysa, Muğla’da Stratonikeia antik kentlerine ve Kırşehir-Kaman’daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduklarını söyledi. Sözen,Köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu antik kentlerde önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacaktır” dedi.

Prof. Dr. Bahadır Duman

EN ÇOK ZİYARETÇİ GÜNEY KORE’DEN GELİYOR

 İlk önce Anadolu’nun en önemli arkeolojik kazı alanları arasında yer alan, antik dönemlerde ticaret, kültür ve inanç açısından önemli bir merkez olan Laodikeia’yı ziyaret ediyoruz.

Yazının Devamını Oku