Normalde nesilden nesile geçmesi amaçlanan lüks tüketim ürünleri influencer’ların ve sosyal medyanın büyüsüne kapılmanın dezavantajlarını çok sert bir şekilde yaşamaya başladı.
Günümüzde telefon modelinden, kıyafete, aksesuvar trendlerinden, obje tasarımlarına kadar her şey çok hızlı bir şekilde değişim gösteriyor.
Sahip olduğunuzda yaşamanız gereken mutluluk hissi ekabinde yükselişe geçen başka bir trende sahip olmanın kaygısına yenik düşüyor.
Peki lüks tüketim markalarının bu düşüşte hiç mı payı yok?
Herkesle aynı anda görülen mücevherler, saatler, kıyafetler gerçek lüks tüketim kitlesini küstürmüş ve sistemden soğutmuş durumda.
Buna en güzel örnek ikonik Hermes çantalarının yıllar süren bekleme listelerinin yerini daha kolay ulaşılabilir hale gelmesi.
Pandemi sonrası hızlı bir şekilde artan etiket fiyatlarının aynı oranda kaliteye artış olarak yansıması gerekirken aksine düşüşe geçmesi tüketici için ise başlı başına bir sorun.
Geçtiğimiz 20 yıl boyunca Karl Lagerfeld, Stella McCartney, Roberto Cavalli, Lanvin, Isabel Marant, Balmain gibi dünyanın en büyük markalarının tasarımcılarıyla modayı erişebilir kılan H&M, günümüzde attığı adımlarla hâlâ sektörde merak uyandırmaya devam ediyor. Markanın Phoebe Philo veya Hedi Slimane ile yollarının kesişmesini bekliyordum. Fakat Glenn Martens ile bir araya geldiler. Bu isim de hiç fena sayılmaz. Bakalım, bizleri nasıl bir koleksiyon bekliyor? Heyecanla koleksiyon çekimlerinden gelecek kareleri de bekliyoruz.
ALACAĞINIZ KIYAFETE DİKKAT
Bildiğiniz gibi kasım ve aralık ayları festival sezonu olarak konumlanır.
Her yer ışıl ışıl, mağazalar kırmızılara, payetlere bürünür. İçiniz şimdiden kıpırdanmaya, parti havasına girmeye başlar.
Tam olarak bugünlerde gardırobunuzda arkaya sakladığınız kadifeleri, kırmızıları, payetli olan her şeyi ortaya çıkartmanın zamanı.
Senede bir kere olan bu sezonun büyüsüne kapılmadan önce neye veya nelere ihtiyacınız olduğunu göz önünde bulundurmadan mağazalara girmemenizi tavsiye ederim. Vitrinler sizi ister istemez kasaya yönlendireceği için biraz daha akıllı ve kararlı alışveriş yapmakta fayda var.
Eğer ışıltılı veya yeni bir şeyler almak istiyorsanız bu sefer en doğru adres; hızlı moda markaları. Sezonda beğenerek aldığınız parti elbiselerini sadece bir kere giyeceğiniz için pahalı bir markaya gitmemek ilerleyen günlerde inanın bana sizi daha mutlu edecek.
Her zaman iyi ve kaliteli bir ürün alıp eşyanızı zamansız hale getirmeyi sonuna kadar savunuyorum ama festival döneminde tam olarak aksini düşünüyorum.
Sürdürülebilirlik konusuna verilen önem yeterli olmasa da ikinci el mağaza sayısının artması, sürdürülebilir moda tüketimine giden yollardan biri olarak kabul ediliyor.
Türkiye’ye bakacak olursak ikinci el kıyafet satın almak pek yaygın değil.
Hatta gruplar içinde kısık sesle söylenecek kadar, kişiyi yanlış bir şey yapmış hissi verecek kadar tedirgin ediyor.
Bu, ülkelerin eğitimiyle doğru orantılı.
Avrupa ve gelişmiş diğer ülkelere baktığınız zaman döngüsel ekonomi çok önemli bir yer kaplar.
Garaj satışları, bit pazarları, vintage marketler, vintage butikler, ikinci el satış siteleri, ikinci el pazarlar bambaşka ve renkli bir dünyadır.
Stil kodlarının ilk oluştuğu yerler oralardır.
Yaptıkları uyarının içeriği son derece net.
Avrupa’nın benzeri görülmemiş bir krizle karşı karşıya olduğunu, düşük değerdeki hızlı moda tüketiminin artmasından dolayı büyüyen tekstil atıklarının temizlenmesi gerektiğini yoksa çok ciddi problemlerin kapıda olduğunu belirtiyorlar.
Bu uyarılar bir işe yarıyor mu?
Cevabı ise tam olarak ‘yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar’ sarmalından farksız.
Tekstil atıklarının küresel iklim krizinin en önemli sorunlarından biri olduğunu biliyoruz.
İlginç olan bu bilindiği halde hızlı moda satışları artmaya devam ediyor. Sektör bu konuda elini taşın altına koymuş gibi gözükse de tüketici ne ile karşı karşı olduğunun farkında değil.
Bilinçsizce satın almalar ekonomik krize rağmen devam ediyor.
Özellikle yağmurun ve çamurun bol olduğu ülkemizde sezonu kısıtlı olsa da görsellik itibarıyla her zaman gönlüme taht kuran süet ceketler, 70’lerin özgür ruhunu yeniden günümüze taşıyor.
Zamansız gardıroba sahip olmak gerek derken hep bu kilit parçaların öneminden bahsediyorum.
Öyle parçalara yatırım yapın ki, sezonlar geçse bile gardırobunuzdan gururla çıkarıp giymeye devam edin.
Klasik gardıroba sahip olmak tam anlamıyla bu demek.
Yıllar önce alınan bir parçayla kendini sürekli geriye sararak yenileyen moda dünyasıyla paralellik yakalayabilmek, annenin, daha büyüklerin kıymetlilerini şu an taşıyabilmek, her fashionsta’nın rüyalarını süsler.
Şehrin çılgın temposu, kışa adaptasyonu zorluyor.
Bir elimizde şemsiye, diğer elimizde yağmurluk, giysen bir dert, giymesen başka dert olan kıyafetler...
Hasta olmadan bu süreci şık bir şekilde atlatmak elimizde.
Lahana mevsimine hazırsanız başlıyorum.
Bu geçiş döneminin en zor yanı genellikle kombin yapabilme kabiliyetinin düşmesidir. Yaz aylarının o güzelim renkli dünyasının üzerine kat kat giyinmek hiç kolay değil.
Hem üşümemek hem de biz kadınların şık gözükme arzusu bir araya gelince ortaya ilk haftalarda mutsuzluk kaynağı stiller çıkabilir.
Bunu ortadan kaldırmak aslında kolay.
Phoebe Philo’nun ayrılmasını üzerine “Celine’e ne olacak?” sorularına cevap bulmaya çalışırken Hedi Slimane’in kreatif direktörlüğe getirilmesi bomba etkisi yaratalı 7 yıl oldu. Kimisi için Phoebe Philo’nun ikonik tasarımlarının üzerine Slimane’in sıska kadın silüetine evrilmesi kabul edilemez bulunsa da geldiği yıldan itibaren Celine’in yıllık cirosunu iki katından fazlasına katlayan Slimane, geçtiğimiz günlerde görevinden ayrıldığını açıkladı.
Aynı gün ise hızlı bir basın açıklaması ile Phoebe Philo’nun Celine’deki görevi boyunca tasarım yardımcılığını yapan ve bu yılın başlarında Ralph Lauren’deki görevinden ayrılan Michael Rider göreve getirildiği duyuruldu.
Şu an kulislerde Hedi Slimane’ın Chanel’in kreatif direktörlüğüne getirileceği konuşuluyor. Bakalım bu dedikodular gerçek çıkacak mı?
Eğer doğruysa herkes kemerlerini bağlasın çünkü Karl Lagerfeld sonrası Chanel küllerinden doğacak ve yeniden arzu nesnesi haline gelecek demektir.
Bu sezon moda haftalarının sönük geçen koleksiyonları birçok modaseveri mutsuz etti.
Gucci’nin kreatif direktörlüğünden ayrılıp Pier Paolo Piccioli sonrası Valentino’yu devir alan Alessandro Michele ilk şovunda yargılamanın hız tanımadığı sosyal medyada korkunç bir linç yese de ters köşe bir koleksiyonla yeni Valentino kadınını tanıttı. Şimdi gözler ikinci koleksiyonunda.
Bir diğer endişe verici koleksiyon ise Maria Grazia Chiuri’nin harikalar yarattığı Dior’un son iki koleksiyonun sanki başka ellerden çıkmış gibi gözüken ve pek olumlu konuşulmayan tasarımları.
Kadınların “stil sahibi erkek var da biz mi görmedik” geri dönüşlerini ele almadan bu konuyu kapatmam doğru olmazdı.
Erkekler gözünden bakıldığında kadınlar son derece ızdırap verici olsa bile çoğunlukla topuklu ayakkabıyla dolaşmalı.
Erkekler için spor ayakkabı, babet çoğunlukla kabul edilebilir değil mesela.
Listeleri çok uzun...
Tayt giyilmesin, bol giyilmesin, ergenlerin geleneksel kıyafeti olan jean üzeri crop top’lar giyilmesin, fazla kiloluysa mini giyilmesin...
Kısacası istiyorlar ki tüm kadınlar Victoria’s Secret mankeni gibi olsun, tercihen “Temel İçgüdü” filmindeki Sharon Stone gibi dar ve seksi kıyafet altında giyilecek stilettolar’la dolaşsın.
Peki iyi güzel de “Kendinizi Brad Pitt sanma sanrısına nereden kapıldınız” sorusuna yanıt verebilene ise henüz rastlamadım.