Özellikle Fransa, ülkesine Chanel, Hermes, Louis Vuitton gibi lüks markaların sahte çantalarıyla girenlere 300 bin euro para ya da hapis cezası uyguluyor.
O yüzden gümrükler çanta kontrolleri yüzünden çok sıkılaşmış durumda. Ülke genelinde sahte çanta satışı yapanları büyük cezalar bekliyor.
Gelelim ülkemize. Türkiye sahte ürün endüstrisinde küresel çapta önemli bir oyuncu haline gelmiş durumda.
Şişli, Bodrum, Antalya, Kapadokya gibi birçok turistik açıdan önemli bölge, lokasyon, hatta oteller içinde sadece sahte çanta, elbise ve aksesuvar satan mağazalar mevcut.
Ülke çapında tüm turistlerin gezdiği önemli noktalarda sahte mağazalardan geçilmiyor. Üstelik bunu gizli kapaklı yapma gereği bile duymadan, en lüks markaların trend olmuş çantalarını vitrine, mağazalarının önüne koyabilecek kadar rahatlar.
Dünya sahteciliğe karşı büyük bir savaş açmışken ülkemizde bu kadar aleni ve resmi bir şekilde satış yapılıyor olması büyük bir repütasyon kayıbı değil de ne?
Buna ne zaman dur denecek çok merak ediyorum çünkü gittiğim birçok yerde sahte ürünlere şahit olmaktan son derece rahatsızım.
Ferragamo ve son zamanların dahi çocuğu olarak adlandırılan Jacquemus’un iflasın eşiğinde olduğu kulaktan kulağa dolaşmaya başladı.
Açıklanan raporlara bakacak olursak lükse olan talep küresel olarak yavaşlamış durumda. Tüketici etiket fiyatlarının yüksekliğinden hiç hoşnut değil.
Tedarik zinciri kırıldığından beri tasarım maliyetlerinde uçurumlar oluşmaya başladı.
Maliyetler o kadar artmış durumda ki, son tüketiciye gelene kadar çıkan rakamlar markanın çok kâr ettiğini düşündürüyor ama işin aslı öyle değil.
Mesela dünyanın en büyük lüks tüketim grubu içinde ikinci sırada gösterilen Kering’e bağlı Gucci’nin düşüşü tasarımcı değişimine rağmen bir türlü durdurulamıyor.
Nike tarihinde ilk kez yüzde 8 küçülme açıkladı. Bunların hepsi resmi rakamlar ama çok yakında bu açıklamalardan çok daha fazlasını okuyabiliriz.
Peki lüks markaların önlemez düşüşü devam edecek mi? Tüketim olması gereken yere gelmedikçe cevap kesinlikle evet.
Artık uzun ve sivri tırnaklar demode, temiz, kısa ve küt tırnaklar yeniden başrolde.
Saçlarda da doğal görünümlü modellere yönelim başlamış durumda.
2025, birçok yönden cesaret ve kişisellik yılı.
Sıradanlıktan çıkma cesaretini gösterenler, doğallığa dönüşle mutluluğu yakalamaya başladıklarını söylüyor.
Herhangi bir mekânda oturanlara uzaktan baktığımızda kimin kim olduğunu ayırt edemez hale geldik. Herkes birbirinin kopyası! Ama artık doyuma ulaşılmaya başlandı. Kadın-erkek herkes özüne dönmek, kendi stiline yönelmek istiyor.
Anlayacağınız “aynılık cehennemi”nden kaçış başladı.
Kişisel gelişim kitaplarının okunma oranında az da olsa artış görülmeye başlanmış.
Gardırop seçenekleri sadeleşiyor ve yıllarca bir köşeye kaldırılan parçalar yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Uzun yıllardır elinizde olan bir parçanın yeniden trend olduğunu anladığınız an, evdeki o parçanın peşine düşmek harika bir his. O yüzden vintage mağazalarının verdiği haz, hiçbir zaman sezon butiklerinde yakalanamıyor.
Ana parçaları sezondan desteklemek güzel ama tasarım, stil ve hatta kalite söz konusu olduğunda vintage ürünlerin eline su dökmek pek mümkün değil.
Mesela Karl Lagerfeld’in tasarladığı vintage Chanel ceketleri, 2019 ve sonrasındaki tasarımlara yeğlerim. Yıllar geçse bile o tasarımların etkisi ve kalitesi yakalanamayacak çünkü.
Yurtdışındaki ikinci el kıyafet satan dükkân ve pazarlar birer vaha. Paris, Milano, Berlin, Amsterdam ve Stockholm bu konuda olağanüstü şehirlerden.
Her sezon podyumlarda yerini alan siluetler, size farklı ve kesinlikle alınması gereken bir parça gibi geliyor olabilir. Ama gözlerinizi parlatan o siluetler aslında geçmişin evrilmiş hali. Bunun farkına vardığınızda, orijinal tasarımı vintage mağazalarda aramak insana hazine avcısı hissi yaşatıyor.
Modaya yön veren tasarımcıların giderek azalması, ticari kaygı sebebiyle cesur tasarımların yerini satış odaklı modellere devretmesi, mağazalarda aynı ürünün yer alması alışveriş hevesini etkiliyorr.
Farklılaşmak isteyen ve aradığı ürünleri yurtdışındaki vintage mağazalanda bulmaya başlayanların sezon ürünleriyle bağı azaldı.
Mağazalar aynı, sosyal medya aynı, dünyanın her yerindeki influencer’ların giydiği, taktığı, taşıdığı ürünler aynı, dergi çekimleri aynı. Kreatiflik her geçen gün azalıyor.
Milyonların tüketmek için hazırolda beklediği günümüz dünyasında bu sarmaldan çıkışı sağlayacak devrim AI (yapay zekâ) olabilir mi?
Sektörün 1 numaralı sorunu herkesin bildiği üzere tekstil atıkları. Avrupa bu atıkları minimuma indirmek için kolları sıvamış durumda. Ama hızlı moda devi markaların yüksek adetteki sezon sayısı ve toplamı milyona vuran adetteki ürünleri var olmaya devam ettikçe, bu pek de mümkün gözükmüyor.
Satın alma departmanlarının tasarımcı koleksiyonlarını ticari parçalara göre seçtiğini göz önünde bulundurursak konu “tavuk mu, yumurta mı” çıkmazına giriyor.
İnsan gücü ile ortaya çıkan ve değiştirilemeyen sonuç yıllardır aynı.
Peki AI odaklı programlar ile birlikte ilham, pazarlama ve üretim tek bir tuşla bir araya getirebilirse bu konu kökünden çözülür mü?
Platforumu kullanan profesyonel moda tasarımcılarına göre, koleksiyon süreçlerinde zaman açısından ciddi oranda azalma, israfta gözle görülür bir düşüş ve koleksiyon sürecindeki numune trafiğinde ise hafifleme söz konusu.
Platformu kullanan Sudi Etuz’un kreatif direktörü Şansım Adalı deneyimlerini anlatırken kafamda birçok soru işareti oluşmadı değil.
Hepimizin aklını kurcalayan şey ‘yapay zekâ insan iş gücünün sonunu getiriyor mu’ sorusu...
Bu şimdilik pek mümkün gözükmüyor fakat bundan 5 yıl sonra nerede olacağının da bir garantisi yok.
90’ların başını hatırlayın, web sitesi ve e-ticaret sitelerine aynen yapay zekâya bakıldığı gibi bakılırdı.
Bu teknolojinin gerisinde kalan birçok marka ise yok olmaya yüz tuttu.
Bu bilgi ışığında yapay zekâ tedirgin olunması gereken bir yazılım değil, birlikte hareket edilmesi gereken bir araç aslında.
◊ Her daim klasik olan siyah, yerini kahverengiye bıraktı. Pantone’nin Mocha Mousse’u 2025 yılının rengi olarak açıklaması hiç şaşırtıcı olmadı.
◊ Bordo 2024 kış sezonunun rengi olarak tanımlansa da, Pinterest arama motorunun 2025 öngörüsüne göre bir süre daha tasarımları domine edecek gibi gözüküyor. Kahve ve bordo uyumu elegan görünümün kilit tonları olduğundan mümkünse hayatımızdan hiç çıkmasınlar.
◊ Preppy modası yani polo gömlekler 2024’te en çok takip edilen trend oldu. Miu Miu öncülüğünde herkesin arzu nesnesi haline gelen kış koleksiyonu sokakta en çok rastladığımız kombinler arasındaydı.
◊ 60’ların sonu ve 70’leri kasıp kavuran Mob Wife trendi 2025’te Old Money olarak evrilecek. Kürk görünümlü paltoların rüzgârı 2025’te de esmeye devam ediyor. Ama gerçek kürke karşı olduğumuzu unutmuyoruz ve faux fur haricinde hiçbir şey almıyoruz.
◊ 2024 süet yılıydı. 2025, sürdürülebilir ve çevre dostu malzemelerin yılı. Çevre dostu kumaşlar, geri dönüştürülmüş malzemeler ve etik moda ön planda olacak.
◊ 2025, minimalist ve modern kesimler ile 90’lar esintili retro stiller arasında bir yerlerde hayatımıza dokunacak.
◊ 2024 moda evlerinin arşiv tasarımlarını ön plana çıkarması yılın son çeyreğine denk geldi. Bu demek oluyor ki 2025 ikinci el kıyafetlerin yılı olacak. Vintage mağazaları ve kaliteli ikinci el kıyafet satan online veya offline mağazaları radarınızdan eksik etmemenizi tavsiye ederim.
Büyük bir skandal sonrası Dior tarafından işine son verilen Galliano, rehabilitasyon sürecinin ardından Margiela’ya kreatif direktör olarak geri dönmüştü.
Margiela’yı bambaşka bir boyuta taşıyan tasarımcı, yavaş ve üzerinde çok düşünülen moda anlayışına sahip olduğundan moda takvimlerini kendine göre tasarlamasıyla ünlü.
Her sezon yerine, ara ara defile yapması ve her defilesinin teatral bir şov olarak karşımıza çıkmasından bunu anlamamak imkânsız.
Moda dünyasının en deha tasarımcılarından olan Galliano’nun bir sonraki adımı merak konusu.
Modanın her 10 yılda bir kendini yenilediğini düşünürsek, John Galliano’nun tasarımlarının daha uzun süre genç tasarımcılara ilham olacağına hiç şüphe yok.
Sektörün en önemli isimleri yavaş yavaş yok olmaya başladı.
John Galliano’nun vizyonuna, o mucizevi tasarımlarına ve tasarımlar üzerinden anlattığı hikâyelere üniversitelerde tez yazılır.