Gila Benmayor

İstanbul’un Ermeni mimarları

12 Aralık 2010
İSTANBUL’da belki her gün önünden geçtiğiniz, yıllardır bildiğiniz binaların mimarlarını hiç merak ettiğiniz mi? Boğaz’da, Haliç’te, Beyoğlu’nda, Kadıköy’de, Adalar’da ve aklınıza gelecek her semtte yıllara meydan okuyan o bildik binaların kimlerin elinden çıktığının cevabı İstanbul Modern’de.
“Batılılaşan İstanbul’un Ermeni Mimarları” Sergisi’nde.
Serginin açılışını başka bir davet nedeniyle kaçırdığım için önceki gün soluğu İstanbul Modern’de aldım.
İstanbul Modern, Uluslararası Hrant Dink Vakfı, İstanbul 2010 Ajansı ve Mimarlar-Mühendisler Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleşen sergiyi gezerken gördüklerimden, öğrendiklerimden hem şaşırdım, hem “nasıl bir İstanbulluyum” diye utandım.
Her gördüğümde bir kez daha âşık olduğum Büyükada İskelesi’nin mimarı kim?
Mihran Azaryan.
Kınalıada’da adaya çıkar çıkmaz karşınıza dikilen ikiz evlerin yani Sirakyan Evleri’nin mimarı Avedisyan Kalfa.
Yine Kınalıada’da uzun
yıllar yaşadığım evin tam karşısındaki o muhteşem ahşap köşk Artin Macaryan’ın elinden çıkmış.
BEYAZIT KULESİ VE MISIR APARTMANI
Ne yazık ki, Taşcıyan Köşkü diye bilenen o köşkün yıkılarak, eskisine göre orantısız bir şekilde büyütülüp yenilendiğine tanık oldum.
Adalar’dan Haliç’e geçelim.
Kadir Has Üniversitesi’ne dönüşmüş eski Tekel Tütün İşleme ve Sigara Fabrikası’nın mimarı Hovsep Aznavur.
Aynı mimar Sirkeci’deki ünlü Sansaryan Han ile Fener’deki o güzelim Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’ni de yapmış.
İstiklal Caddesi’ndeki ünlü Mısır Apartmanı da onun eseri.
Aznavur Pasajı diye bilinen pasaj da mı onun elinden çıkmış bilemiyorum.
Bankalar Caddesi’ndeki İş Bankası binasının mimarı Levon Nafilyan.
Gazetecilikten önce, üniversitenin ilk yıllarında Karaköy’de bir ithalat firmasında çalıştığım ünlü Hovagimyan Han’ın mimarı da aynı kişi.
Hayatımda iz bırakmış binaların mimarlarını daha yeni öğreniyorum.
Bu ayıp bana yeter.
Geçenlerde televizyonda gördüğüme göre hava durumuna göre renk değiştirecek tarihi Beyazıt Kulesi’nin mimarı Senekerim Balyan.
BALYAN AİLESİNİN BEŞ FERDİ
Balyan adını Dolmabahçe’den, Çırağan Sarayı’ndan, İstanbul’un en kıymetli mücevheri gözüyle baktığım Ortaköy Camisinden biliyoruz elbet.
Ama sergide Balyan Ailesi’nden beş mimar saydım.
Senekerim Balyan da ailenin bir ferdi.
Balyan’lara geçmeden Kadıköy’de bir soluklanalım.
Şimdilerde İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne kucak açan Süreyya Sineması’nın mimarı Keğam Kavafyan.
Müzeye dönüştürüleceği söylenen Kadıköy Meydanı’ndaki eski belediye binası Yetvart Terzian’ın eseri.
Aynı yakadaki Kuleli Süveri Kışlası da Garabed Amira Balyan’ın elinden çıkmış.
G. Amira Balyan’ın eserleri arasında Dolmabahçe Cami, Dolmabahçe Sarayı, II Mahmut Türbesi, Harbiye Mekteb-i Harbiye var.
Dolmabahçe Sarayı’nın Saltanat Kapısı ile Muayede Salonu ve Küçüksu ile Ihlamur kasırları Nigoğos Balyan’dan.
Beylerbeyi ve Çırağan saraylarının mimarı ise Sarkis Balyan.
Üsküdar’daki Selimiye Kışlası ve Tophane’deki Nusretiye Cami’nin mimarı ailenin başka bir ferdi Kirkor Amira Balyan.
RUM MİMARLAR SERGİSİ
Balyan’ların daha çok sayıda eserleri var, saymakla bitmez.
Hayatta yeni şeyler öğrenmek de öyle.
İstanbul Modern’deki “Ermeni Mimarlar” sergisinin yan tarafında Ani Çelik Arevyan’ın fotograf sergisi var.
Bir salon ötede ise Kutluğ Ataman, çok ses getiren “İçimdeki Düşman” Sergisi’nde kimliği yıllarca gizli kalan, babasının Ermeni dadısını videoya çekmiş.
Şöyle düşündüm:
Üç sergi ülkemizde biraz tabu, biraz görmezden gelinen Ermeni kimliğinin puzzle’ları gibi.
Puzzle tamamlandığında hepimiz emin olun rahat nefes alacağız.
Bu arada İstanbul Modern’den birkaç adım ötedeki Mimar Sinan Üniversitesi’nde “Batılılaşan İstanbul’un Rum Mimarları” Sergisi var.
O da İstanbul 2010 Ajansı ve Zoğrafyon Lisesi Mezunları Derneği’nin katkılarıyla hayata geçirilmiş.
Her iki sergiyi mimar Hasan Kuruyazıcı’nın titiz çalışmalarına borçluyuz.
Yazının Devamını Oku

Tüketiciye yakın sektörleri seviyoruz

10 Aralık 2010
ÇAĞATAY Özdoğru geçtiğimiz şubat ayından beri Esas Holding’in CEO’su.

Geçenlerde bir öğle yemeğinde buluştuğumuzda iki “frankofon” olarak kimya hemen tuttu diyebilirim.


Dolayısıyla merak ettiğim her şeyi rahatça sordum.

Larry King’de 53,5 milyar dolar ile dünyanın en zengin adamı Carlos Slim’i dinledikten sonra grupların başarı hik^ayelerine ilgim daha da arttı zira.

Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı.

Meksikalı Carlos Slim, çok çok geniş bir yelpazede farklı sektörlerde yeni şirketler kurup onları büyütüyor.


Yazının Devamını Oku

Google’ın alamadığı şirket Türkiye’de yükselişte

7 Aralık 2010
BÜYÜK balık artık küçük balıkları yutamıyor.<br><br>En azından internet dünyasında durum böyle.

Dünyanın en değerli internet şirketi Google,  geçtiğimiz haftalarda , 6 milyar dolara Chicago merkezli Groupon’u almak istedi.


Alamadı.

Chicago’da iki yıl önce 28 yaşında, Andrew Mason adındaki genç bir girişimci tarafından kurulmuş olan Groupon, Google’ın sunduğu teklifi burun kıvırdı.


Neden kıvırdı derseniz hesap ortada.

Groupon,  dünyada Youtube’dan sonra 1 milyar dolarlık ciroya en hızlı ulaşmış internet şirketi


Yazının Devamını Oku

Bin dolar isteyen çocuk iyi eğitilmemiş demektir

5 Aralık 2010
CNN’den Larry King’in, habire “Türkiye’e yatırım yap. Düğmeye Bas” reklâmıyla kesilen programının konuğu dünyanın en zengin adamı Meksikalı Carlos Slim. Forbes Dergisi’ne göre, 53.5 milyar dolarla Bill Gates ile Warren Buffet’ı geride bırakan Meksika’nın telekom devi King’in sorularını yanıtlıyor.
“Milyonerden milyardere nasıl dönüştünüz?”
“Hep çalışarak ve sürekli yatırımları yenileyerek” diyor Slim.
Başarısının diğer iki anahtarını şöyle açılıyor:
·  Ekonominin iyi olduğu dönemlerde dahi sıkı para politikası uygulamak.
·  Üst düzey yöneticilerini asla ofiste oturtmamak, fabrikalarda işi mutlaka yerinde izlemelerini sağlamak.
Eşini 11 yıl önce kaybetmiş, Maruni Lübnan asıllı Slim’in üçü kız, üçü erkek altı çocuğu var.
Azıcık akrabamız sayılabilir.
Zira esas adı Yusuf Salim Haddad Ağlamaz olan babası Osmanlı döneminde 1902 yılında Lübnan’dan Meksika’ya göçmüş.
BÜYÜK EV SEVMEM
King soruyor: “Çocuklarınızdan biri sizden bin dolar istediğinde verdiniz mi?”
“Hiç sormadılar. Bin dolar isteyen bir çocuk iyi eğitilememiş demektir.”
Hârika bir cevap.
Gözü kapalı çocuklarına her istediklerini veren bizim zengin babalara duyurulur.
Belli ki, dünyanın en zengin adamı çocuklarının eğitim işini ta başından sıkı tutmuş.
“Aralarında çok az yaş farkı olan oğullarım aynı odayı paylaştılar. Kızlarım da öyle. Sorunlarını kendi aralarında çözsünler, paylaşmayı küçük yaştan öğrensinler diye öylesini tercih ettik” diyor.
Programın bir yerinde 53.5 milyar dolarına göre hayli mütevazı sayılacak evini Larry King’e gezdiriyor.
“40 yıldır aynı evde oturuyorum. Karımla büyük evleri sevmedik çünkü aile fertlerinin birbirlerinden kopmamalarını istedik. Zaten evlerde büyük alanlara neden ihtiyaç olduğunu anlamıyorum” diye konuşuyor.
Büyük evden ziyade büyük bahçe seviyormuş.
AMAÇ ŞİRKETLERİ BÜYÜTMEK
Larry King soruyor: “Bu kadar çok para kazanmanın amacı nedir?”
“Amaç para kazanmak değil. Şirketleri büyütmek ve çeşitli alanlarda daha rekabetçi olmak.”
Hemen küçük bir parantez.
Slim’in faaliyet alanları arasında telekomun yanı sıra, perakende, inşaat, bankacılık, madencilik, sigorta, demiryolu gibi sektörler var.
Bu arada New York Times Gazetesi’nin de önemli hissedârlarından.
Günümüzde en önemli sorunun istihdam olduğunu düşünüyor.
King, “Meksika’da bu kadar yoksulluğu görmek size zor gelmiyor mu?” diye soruyor.
Cevap şöyle: “Zor ama bu yoksulluk Çin’in yaptığı gibi büyümek için bir fırsat olabilir. Yoksulluk günümüzde etik ya da sosyal adalet sorunu olmanın ötesine geçti. Artık yoksulları piyasaya entegre etmek zorundasınız.”
MÜZESİNİN MİMARI DAMADI
Peki böylesine büyük servetin sahibi parasını nerelere harcıyor?
Vakıfları aracılığıyla sağlık, eğitim, sanata oldukça büyük paralar aktarıyor.
Vakıfların 4 milyar dolarlık bütçesini 10 milyar dolara çıkartmayı vaat etmiş.
66 bin parça sanat eseriyle önemli bir koleksiyoner olan Slim, karısının adına Meksiko City’de ikinci bir müze açmaya hazırlanıyor.
Müzenin mimarı ise dünyanın en ünlü mimarlarından Hollandalı Rem Koolhaas ile çalışmış olan damadı Fernando Romero.
Dünyanın en zengin adamı, müzesini ucuza çıkartmak istiyor galiba.
Yazının Devamını Oku

WikiLeaks’te Rusya’nın enerji karnesi

3 Aralık 2010
WIKILEAKS belgelerini oku oku bitmiyor.<br><br>Dün New York Times’ın sayfalarına daldım, birkaç saatte zor çıktım.

Merak etmeyin.

Wikileaks’ın bizde koparttığı fırtınanın benzerleri Fransa’da da yaşanıyor, Rusya’da da.

Moskova’dan Washington’a giden kriptolara bakılırsa, ABD’nin Rusya’nın gerçek bir demokrasiye dönüşeceğine ilişkin umudu zayıf.


Ne kadar güvenilir olduğunu da sorguluyor.

Rusya Hükümeti’nin her seviyede yolsuzluklara bulaştığına inanıyor.


Yazının Devamını Oku

Beş günün bilançosu 42 milyon lira

30 Kasım 2010
İSTANBUL Contemporary’yi beş günde 53 bin kişi gezmiş.

Sergilenen eserlerin yüzde 83’i satılmış ki bu aşağı yukarı 42 milyon lira ediyor.


Kapanıştan birkaç saat önce fuarı bir kez daha gezme fırsatı buldum.

Ayaküstü sohbet ettiğim yerli, yabancı galerici, sanatçı, işadamı genellikle fuardaki “hareketlilikten” son derece memnun kalmış.


Örneğin New York’tan, Krampf Galerisi’nin genç sahibi Regis Krampf getirdiği eserlerin çoğunu satmış.


Yazının Devamını Oku

İnternetim neden pahalı

28 Kasım 2010
KESTİRMEDEN söyleyeyim.<br><br>İnternete Avrupa’dan 5-6 kat daha pahalı bir fiyat ödüyoruz. Yıllardır TTNet abonesiyim ve ayda 49 lira ödüyorum. Peki bu fiyat karşılığında hizmet nasıl?
İki, üç ayda, kimi zaman daha sık, bir sabah kalkıyorum bakıyorum ki internet yok.
Her iş internete bağlı olduğu için ciddi bir panikleme durumu oluyor. İnternete yeniden kavuşmam bazen kısa, bazen uzun zaman alıyor.
Neticede fiyat yüksek, alt yapı vasat.
İnternet ile ilgili kafamda oluşan soruların cevabı TELKODER (Serbest Telekomünikasyon İşletmeleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak’ta.
TELKODER, internet, uydu haberleşme sabit ses (ev-işyeri telefonu) hizmeti veren 25 şirketi temsil ediyor. Koç.net, Smile, Superonline dernek üyeleri arasında.
Arıak, telekomünikasyon sektörünün toplam cirosunun 24 milyar lira olduğunu söylüyor. Cironun dağılımı şöyle:
10 milyar lira Türk Telekom, TTNet, Avea, 10 milyar lira Turkcell grubu, 2.5 milyar lira Vodafone.
CUMHURBAŞKANLIĞI RAPORU
Geriye kalan 1.5 milyar lira ise sözü geçen 25 şirket ve Turksat’a ait. Yani 25 şirketin cirosu 800-900 milyon lira ki bu toplam cironun yüzde 6-7’si anlamında.
Peki bu tablo neyi gösteriyor?
Telekomünikasyon sektöründe rekabetin yeterli olmadığını.
Arıak, “Sektörü rekabete açmak ve tüketicinin daha kaliteli ve daha ucuz hizmet alması için kurulmuş olan BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) görevini yapmıyor” diyor.
Aynı tespit belki tuhaf gelecek ama Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) 2010 Raporu’nda var. DDK, BTK’nın görevini neden yerine getirmediğini, ne yapması gerektiğini ayrıntılı şekilde anlatmış. Rapor Cumhurbaşkanlığı sitesinde duruyor.
AB ORTALAMASINA GÖRE DÜŞÜK
Avrupa Birliği’nin geçenlerde yayınlanan İlerleme Raporu’nda aynı konuya dikkat çekiliyor. BTK’nın bağımsızlığını ve etkinliği artırması gerektiği vurgulanıyor.
“Telekomünikasyon sektörüne bakıldığında yeni nesil işletmecilerin payı AB ortalamalarına göre çok düşük” deniyor.
Kısa adı ECTA olan (Avrupa Rekabetçi Telekomünikasyon Birliği) kurum da Türkiye’de piyasanın serbestleşmesi, rekabetin gelişmesi ve tüketici haklarının korunması açısından AB ülkelerinden hayli geride olduğumuzu ortaya koymuş.
Birçok rapor aynı şeyi söylüyor: “Telekomünikasyon sektörünü daha çok rekabete açın.”
Peki değişen bir şey var mı?
“Yok” diyor Yusuf Ata Arıak, “Rekabet olsun diye yasa var, BTK gibi bir kurum var ama iş uygulamaya gelince aynı yerde sayıyoruz.”
Arıak bakanlıkların, devlet kurumlarının, telekomünikasyon hizmetlerini sadece Türk Telekom’dan almalarını da eleştiriyor.
“Örneğin Alman Hükümeti tüm hizmetleri Deutsche Telekom’dan
almak zorunda mı? Neden devlet kurumlarımız ihaleyle daha ucuza hizmet almıyorlar” diyor.
İKİNCİ BİR TÜRK TELEKOM MU?
TELKODER özellikle belediyelerin telekomünikasyon hizmetlerini ihaleyle alması için yıllardır mücadele ediyor. Türkiye’deki belediyelerin yüzde 98’i Türk Telekom’dan hizmet alıyor.
Bir süre önce Kadıköy, Kartal belediyeleri ihale açmışlar. Ama ne olmuş?
TTNet acayip fiyat kırarak diğer firmaları geride bırakmayı başarmış.
Arıak, “TTNet’in bu ihalelere girmesi skandaldır. Zira sadece internet hizmeti için kurulmuştur. BTK’nın internetin dışındaki hizmetler için TTNet’e lisans vermesi büyük yanlıştır. Yanlış devam ediyor” diye konuşuyor.
TTNet’in, denetim dışı, ikinci bir Türk Telekom gibi hizmet vermesine karşı çıkıyor.
Özetlemeye çalıştığım durum hayli karışık. Kesin olan şu:
Gerçek rekabet sağlanırsa internet abonelerinin sayısı artacak, sektörün cirosu katlanacak.
Benim internet faturam da 49 liradan
15 liraya düşecek.
Yazının Devamını Oku

Enerjide Türkiye’ye 2 mesaj

26 Kasım 2010
ULUSLARARASI Enerji Ajansı baş ekonomisti Fatih Birol, “Dünya Enerjisine Bakış 2010” sunumunu bu kez TÜSİAD’da yaptı.

Birol’a “Raporda Türkiye’yi yakından ilgilendiren ne var?” diye sordum.

“Önemli iki mesaj çıkartabiliriz” dedi.


Birinci mesaj şu:


Geçen yıl ajansın 2009 raporunda vurgulandığı gibi “doğal gaz bolluğu” devam edecek.

Birol’a göre, eğer bir sürpriz olmaz ise doğal gazın bol olma durumunun en az 10 yıl daha sürmesi söz konusu.

2020

Yazının Devamını Oku