Eyüp Can

Bir taşla vurulan iki bakan

16 Ocak 2010
YIL 1971. <br><br>Amerika’da cumhuriyetçi Nixon iktidarda, Kissinger sağ kolu.

Petrol fiyatlarında ciddi bir tırmanış var.

Varili 2 dolara dayanmış.

ABD’ye çok sürpriz teklif müttefiki İran’dan geliyor.

Öneri 1 dolar.

Yazının Devamını Oku

Karamehmet’in yeniden doğuşu

15 Ocak 2010
İYİ bir futbol izleyicisi olduğum için yıllardır Digiturk abonesiyim. <br><br>Geçen yıl Avrupa Kupası maçları için D-Smart da almıştım.

Anlayacağınız bizim evde hem kumanda sayısı hem de fatura epey kabarık.

Karım ve kızımla yaptığım televizyon kavgası da cabası.

* * *

Elif futbolun f’siyle ilgili olmadığı için bu duruma sinir oluyor.

Yazının Devamını Oku

Nuray Mert’in kabahati

13 Ocak 2010
YİNE tek kale bir maç izliyoruz. Bir kesim AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin ‘daha fazla demokratikleştiğini’ iddia ediyor, diğerleri ‘sivil diktatörlükten’ bahsediyor.

İşin kötüsü her iki taraf da kendi seyircisi önünde kendi kalesine attığı gollerle sevinçten dört köşe.

Ama ortada ne zekâya dayalı ne de seyir zevki yüksek çift kale bir maç var.

Gelin isterseniz tarihin koridorlarından yürüyüp şu maçı çift kale yapmaya çalışalım.

* * *

Yazının Devamını Oku

Daha az sancılı bir dönüşüm nasıl olur

12 Ocak 2010
DOĞAN Hızlan pazar günü köşesinden “İstiklal Caddesi ikiye mi bölünüyor” sorusunu sorunca bu yazıyı yazmam farz oldu.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkıldı, yerine yenisi yapıldı.

AKM haklı ya da haksız korkular yüzünden yıkılamadığı-yeniden yapılamadığı için şimdilik kaderine terk edildi.

Suna Kıraç Sanat Merkezi bürokrasinin harekete geçmesini bekliyor.

Fakat Doğan Bey haklı, Beyoğlu hızla dönüşüyor.

Yazının Devamını Oku

Atatürk’ün ölüme terk edilen mirası

10 Ocak 2010
MEĞER ne çok insan ‘korku perdesini’ indirmeye hazırmış. <br><br>Dünkü yazı üzerine yüzlerce mesaj aldım.

Gerçi beni AK Parti iktidarının ‘gizli ajandasını’ görmemekle suçlayan, “Ya safsın ya da satılmışsın” diyenler de var ama çoğunluk “Yıktık korku perdesini eyledik viran” demekten yana.
* * *
Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılmasına karşı çıkan protestocular arasında yer alan Nedim Saban “Özür dilerim başkanım” başlıklı hem eleştiri hem de özeleştiri içeren uzun bir yazı göndermiş mesela.
“Bir İstanbullu olarak açılış coşkusunu yaşamak isterdim, ama o tarihte Küba’da olacağım. Açıkçası Kadir Topbaş’ı alkışlamaktan gocunmazdım çünkü benim lügatimde kin, nefret, karalama olmadığı gibi, alyuvarlarımda tiyatronun kırmızısı akar...”
Protestocular arasında yer alan CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin zaten davet edilirse memnuniyetle gideceğini açıklamıştı.
* * *
Sabah ilk arayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’tı.

Yazının Devamını Oku

Var mısınız korku perdesini indirmeye

9 Ocak 2010
ASLINDA bu yazıyı 18 Ocak’ta yazmayı planlıyordum, fakat dayanamadım. <br><br>Sebebini anlatacağım... Gelin isterseniz önce 18 Ocak’ta ‘Keşanlı Ali Destanı’ oyunuyla yeniden ‘perde’ alacak Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılış hikâyesine dönelim.
Korkular ve gerçekler arasındaki o ince çizgiyi görelim.    
* * *
Tarih 16 Mart 2008.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, içerisinde Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin de bulunduğu Harbiye bölgesinde modern ve şehrin ihtiyaçlarını karşılayacak bir Kongre Vadisi yaratmaya karar verir.
Bu amaçla o gün Muhsin Ertuğrul’da son kez sahne alınır ve yıkım işlemlerinin başlaması için perde bir süreliğine kapatılır.   
* * *
İşte o günlerde bir grup sanatçı ve siyasetçi “Muhsin Ertuğrul’a sahip çıkmak Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır” diyerek yıkıma karşı çıkar.
Bedri Baykam, Tarık Akan, Nedim Saban, Rutkay Aziz gibi sanatçılar da oradadır, Ercan Karakaş, Gürsel Tekin ve Çetin Soysal gibi siyasetçiler de...
İlk bakışta her şey normal.
Şehir bilinci gelişmiş sanatçılar ve siyasetçiler demokratik haklarını kullanıyor.  
* * *
Peki kime karşı?
Elbette yıkım kararını veren AK Parti iktidarı ve belediye başkanına karşı.
Eleştiri ne?
“Muhsin Ertuğrul yıkılmasın.”
 Neden?
“Kongre merkezi diyerek tiyatroyu ortadan kaldıracaklar. Sanat alanlarını IMF’ye peşkeş çekecekler, sahneyi yıkıp yerine cami yapacaklar...”
Bu yüzden: “Muhsin Ertuğrul’a sahip çıkmak Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır.”
* * *
Oysa yeni proje ilk günden beri ortada.
Bırakın tiyatronun ortadan kalkmasını, çok daha büyük bir sahne yapımı planlanıyor.
Projede caminin C’si bile yok.
Ama korkular şehir bilinci en gelişmiş sanatçıları bile maalesef etkisi altına almış.
‘Korku siyaseti’ üzerine ciddi kafa yoran siyaset bilimci Mithat Sancar bu ruh halini bakın nasıl izah ediyor:
“Korku siyasetinin en önemli sonucu, siyasetin içini boşaltmaktır. Çünkü korku, aklı devre dışı bırakır; insanı bilinçli hareket eden bir özne olmaktan uzaklaştırır, etki edemeyeceği güçler arasında oynanan bir oyunun nesnesi haline getirir.”  
* * *
O gün o protesto gösterisine katılan sanatçı ve siyasetçilerden bazılarını şahsen tanıyorum. Hiçbiri bu kadar irrasyonel bir korku siyasetine teslim olacak yapıda değil.
Ama maalesef ‘dayanışma’ adına olmuş.
Oysa ben onlardan kategorik olarak yıkıma karşı çıkmak yerine, yeni yapının mimari özelliklerine dikkat çekmelerini beklerdim.
Hayali korkular yerine gerçek eleştiriler yapılsın isterdim.   
* * *
Dün kalktım Muhsin Ertuğrul’un açılışını beklemeden Harbiye Kongre Vadisi’nin yolunu tuttum.
17 milyon TL’ye mal olan yeni bina inanılmaz şık.
600 seyirci kapasiteli ferah salonu, yatay ve düşey hareket edebilen döner sahnesi, aşağı yukarı hareket eden orkestra çukuru, akustik özellikleri ve ahşap kaplamalarıyla inanılmaz işlevsel.
Eski bina ile kıyaslanamayacak kadar modern.
Fakat ne geleneksel Türk tiyatrosundan ne de Türk mimarisinden nasibini almış.
Hani Berlin’de ya da Tokyo’da karşınıza çıkabilecek bir teknoloji ve modernlikte.
İstanbul’a, bu şehrin ruhuna özgü hiçbir şey yok.
Biliyorum Kadir Topbaş bir zamanlar İstanbul’un sanat ruhunu yansıtan Dram Tiyatrosu’nu Tepebaşı’nda yeniden canlandırmanın hayallerini kuruyor, fakat yine de benim gözüm böylesine güzel bir vadide o dokuyu arıyor.
Ne dersiniz Gürsel Bey keşke iki yıl önce eleştiriye buradan mı başlasaydık?
* * *
Şimdi gelelim bu yazıyı 18 Ocak’ı beklemeden yazmamın sebebine.
CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, Star’dan Ebru Baran’a hiç kıvırmadan “CHP İstanbul İl Başkanlığı olarak bugüne kadar birçok protestoya destek verdik, içlerinden biri yanlış çıktıysa biz onu da kabul etmesini biliriz. Kazanacak olan İstanbul ve sanatsa bu bizi mutlu eder. Sahnenin açılışına davet edilirsem elbette giderim...” demiş.
Şimdi görev Kadir Topbaş’ta.
Kadir Bey duydum ki açılış için yıkım süreciyle ilgili bir belgesel hazırlatmışsınız.
Hafızası zayıf bir topluma “Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin nereden nereye geldiğini hatırlatmak” yerinde.
Fakat sizden ricam bu işi o gün protesto gösterisine katılanları ‘teşhir’ noktasına vardırmayın.
Sizi protesto edenleri açılışa bizzat siz davet edin.
18 Ocak’ta birlikte indirin ‘korku’ perdesini.
Yazının Devamını Oku

Mutlu evliliğin sırrı

8 Ocak 2010
ÜNLÜ romancı Tolstoy, “Mutlu bir evlilikte önemli olan, iki kişinin ne kadar uyumlu olduğu değil, uyumsuzlukla nasıl baş ettikleridir” der.

Hakikaten de öyleymiş.

Mesela karımla ben gece ile gündüz gibiyiz.

Elif her daim pürtelaş, ben sabır küpü.

O kaos, ben düzen.

Yazının Devamını Oku

Açılımın iki yüzü: Mustafa Gülcü/Mustafa Sağlam

30 Aralık 2009
LÜTFEN bu iki fotoğrafa çok dikkatli bakın.

Çünkü bu iki fotoğraf ‘demokratik açılım’ sürecinin en çarpıcı özeti.

Önce ilk fotoğraftan başlayalım.

Tarih 19 Ekim 2009.

Habur sınır kapısı tam bir şölen alanı.

Binlerce insan Kandil Dağı ve Mahmur kampından gelecek aralarında PKK’lıların da bulunduğu 34 kişiyi bekliyor.

Amaç ne?


Yazının Devamını Oku