Erkan Çelebi

Çamaşır makinesinde rekabet ‘alerjenler’e kaydı, yıkama süresi 12 dakikaya çekildi

30 Ekim 2011
ÇAMAŞIR makinelerinde düşük ısıda, az deterjanla yıkama sağlayarak, enerji ve su tüketiminden yüzde 62’ye kadar tasarruf sağlayan üreticiler, rekabeti tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına yönelik ürünlere kaydırdı. Kumaşın cinsi ve çamaşırın kirlilik seviyesine göre kendisini programlayan, her seferde haznesine deterjan konmasına gerek kalmayan, yıkama süresini kısaltan, alerjenleri yok eden ürünler piyasaya sürüldü.

YILLIK hacmi 1.4 milyar TL’ye ulaşan beyaz eşya sektöründe rekabet, pazardan yüzde 30 pay alan (420 milyon TL) çamaşır makinelerine kaydı. Yaptıkları Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirdikleri yeni nesil ürünleri peş peşe piyasaya süren beyaz eşya üreticileri, çamaşır makinelerinde artık, düşük sıcaklıkta, az deterjan kullanarak tasarruf sağlayan, enerji tüketimini asgariye indiren ürünlerle yetinmiyor, kumaşın cinsi ve çamaşırın kirlilik seviyesine göre kendisini programlayan, her seferde haznesine deterjan konmasına gerek kalmayan, yıkama süresini kısaltan, alerjenleri yok eden ürünleri de piyasaya sürüyor. Arçelik’in yıkadığı çamaşırı tanıyan makineyi üretmesi, Vestel’in çamaşırda yıkama süresini 12 dakikaya kadar indirmesi, Profilo’nun en az kırıştıran makineyi geliştirmesi, Bosch’un bir defa konulan deterjanla 40 defa çamaşır yıkanmasını sağlaması, Hotpoint-Ariston’un da kıyafet ve kumaşlardaki alerjeni (alerjiye yol açan maddeler) yok eden anti-alerjik sistemi uygulamaya koyması dikkati çekiyor.
7 kg’da yüzde 62 su tasarrufu
Arkadaşımız Mehtap Ertürk’ün yaptığı araştırmaya göre, 2001’den 2010 yılına kadar süren dönemde çamaşır makinelerine yönelik Ar-Ge çalışmalarında elektrik ve su tasarrufuna ağırlık verildi. Bu dönemde geliştirilen teknolojiler, 7 kilogramlık çamaşırın yıkanması için gerekli olan elektrik tüketimini yüzde 58, su tüketimini de yüzde 62 azaltmayı başardı. Ancak, su ve elektrik tüketiminde sağlanan bu tasarruf, yoğun rekabetin yaşandığı sektörde artık yeterli olmuyor. Rekabette öne çıkabilmek için tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına yönelik yıkama seçeneklerinin de geliştirilmesini gerektiriyor. Bu durum, son bir yıl içinde peş peşe piyasaya sürülen yeni nesil çamaşır makinelerinde gözlenebiliyor. Bunda da, daha önce 12-15 yıl olan Türkiye’deki çamaşır makinesi yenileme süresinin 9 yıla kadar gerilemesi etkili oluyor. Piyasaya sürülen ürünlerdeki yenilik ve performans artışları, ürün değiştirme ve yenileme sürelerinin kısalmasına da yol açıyor. Araştırmalara göre, yeni ev aletlerinin sağladıkları su ve elektrik tasarrufu ortalama 5 yılda kendi maliyetini karşılamasına olanak tanıyor.
24 bin havuz doldurulabilir
Yeni nesil çamaşır makineleri anti-alerji özelliği yanı sıra yüksek performansı sayesinde zorlu lekelere karşı da gelişmiş çözümler sunuyor. Yüksek sıcaklık gerektirmeyen çamaşır makineleri, çamaşırı 30-40 derecede lekelerden kurtarırken, yüksek sıcaklıkta yıpranmasını da engelliyor. Eco programlar sayesinde standart yıkama programlarında tüketilen enerjinin yarısından daha az sarfiyat gerçekleşiyor. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de tüm hanelerdeki eski beyaz eşyaların yerine A enerji sınıfındaki beyaz eşyalar kullanılırsa, sağlanacak su tasarrufuyla 24 bin olimpik havuz doldurabiliyor.
Türkiye’de yılda 1 milyon 215 bin 635 adet çamaşır makinesi satılırken, ihracat adedi ise 2 milyon 352 bin 836’ya ulaşıyor. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği’nin (TÜRKBESD) verilerine göre; beyaz eşyada iç pazar ortalama yüzde 20 büyüyor. Avrupa’nın en önemli beyaz eşya üretim üssü olan Türkiye, iç piyasada yaşanan büyümenin yanısıra ihracatta da öne çıktı. Kategoriler içinde yüzde 44 büyüme ile kurutucu ve yüzde 25 ile bulaşık makinesi dikkat çekiyor. Yıllardır 5 milyon civarında olan iç piyasa da gelişiyor. Beyaz eşyada pazar büyüklüğünün tarihinde ilk kez bu yılın sonunda 6 milyon sınırını aşması bekleniyor.

Programı sensörler belirliyor

ARÇELİK’in geliştirdiği çamaşır makinelerinde ise, 14 dakikada hızlı yıkama sağlanırken, gömlek,yorgan ve hijyen programlarıyla gibi tüketicinin daha detaylı ve farklı kullanabileceği programlar bulunuyor. Farklı nitelikte özel sensörler ile çamaşırların kumaş cinsi, çamaşırların kirlilik seviyesi, çamaşırların miktarı gibi unsurları belirleyen ve ürününüzü buna göre kendisi programlayan akıllı çamaşır makineleri üretiliyor.

Yazının Devamını Oku

İndirim ve pompada bedava yarışı işe yaradı, bayi ciroları yüzde 30 arttı

23 Ekim 2011
TABAK, bardak, çatal-bıçak gibi promosyonların yasaklanmasının ardından, banka ve GSM operatörü kuruluşlarla işbirliği yaparak, ‘anında kasada indirim’ ve ‘pompada bedava yakıt’ kampanyalarını devreye sokan akaryakıt dağıtım şirketleri cirolarını yüzde 30’a varan oranda artırdı. İndirimler yüzde 7’ye, bedava yakıt müşteri başına 50 TL’yi buldu. ENERJİ Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) akaryakıt dağıtım kuruluşlarının promosyon uygulamalarına sınırlama getirmesi, bedava benzin ve kasada indirim kampanyalarını beraberinde getirdi. Yasak nedeniyle müşterilerine tabak, çatal, bardak gibi hediyeler veremeyen, otomobilden dizüstü bilgisayara kadar farklı ürünleri kapsayan çekilişleri düzenleyemeyen dağıtım kuruluşları artık, banka ve GSM operatörleriyle işbirliğine giderek, sadık müşterilerine yüzde 3-7 arasında değişen oranlarda kasada indirim, toplanan puanlarla da bedava yakıt alma hakkı veriyor.
Satışlar yüzde 30 arttı
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, akaryakıt dağıtım kuruluşlarının banka ve GSM kuruluşlarıyla yaptıkları anlaşmalar sonucunda uygulamaya koydukları kampanyalar, bayi cirolarında yüzde 30’a varan oranlarda artışa yol açıyor. Dört farklı seferde 100 TL’lik yakıt alana 40 TL’lik bedava yakıt uygulaması, son devreye giren kampanyalarda 5’nci alımlar da eklendi. İş Bankası’nın Maximum kartıyla Shell’den bedava benzin hakkı da 100 TL’lik beşinci alımda 50 TL’ye çıkarıldı. Ayrıca bazı bankaların kredi kartıyla yapılan akaryakıt alımlarına kasada uygulanan indirim oranları da yüzde 6’ya ulaştı. Bunda da öncülüğü Vakıfbank yaptı. Vakıfbank’ın Ases kredi kartını TP ve Alpet istasyonlarında kullanan müşteriler yüzde 6 indirim hakkı elde edebiliyor. Akaryakıt dağıtım kuruluşları, bankaların yanı sıra GSM operatörü kuruluşlarla da işbirliği yaparak, cep telefonu kullanıcılarına bedava benzin hakkı tanıyor. Bu uygulamada da Turkcell müşterileri 300 TL’lik yakıt alımlarında 10 TL’lik bedava yakıt kazanıyor.
Tabak, çanağa izin yok
EPDK’nın geçtiğimiz yılın şubat ayında uygulamaya konulan kararıyla birlikte, artık akaryakıt ve madeni yağ satışlarında, hizmet ve finansal promosyonlar hariç, hediye ve eşantiyon içeren kampanya ve promosyonlar yapılamıyor. Bu da, benzin istasyonlarının müşterilerine tabak, çatal, bardak, ıslak mendil gibi hediyeleri vermelerini engelliyor. Artık, sattıkları yakıt ve motor yağlarına karşılık sadece araç yıkama gibi hizmet, indirim yada hediye yakıt gibi finansal promosyonları devreye sokabiliyor. Bu da, dağıtım şirketlerinin banka ve GSM kuruluşlarıyla işbirliği yaparak müşteriye fiyat avantajı sağlayabilen kampanyaları devreye sokmasına yol açıyor.

Kimin payı ne kadar

GEÇTİĞİMİZ yıl dağıtıcı satışlarında yüzde 22.9 pay ile Petrol Ofisi ilk sırada yer alırken, bu şirketi yüzde 18.2 pay ile Shell-Turcas Petrol, yüzde 17.7 pay ile Opet Petrolcülük, yüzde 9,3 pay ile BP Petrolleri ve yüzde 5,2 pay ile Total Oil takip etti.

53 dağıtım şirketinin 12 bin 894 istasyonu var

PETROL piyasasında 2010 yılı sonu itibarıyla 53 dağıtıcı ve 12 bin 894 akaryakıt istasyonu EPDK’dan lisanslı olarak faaliyet gösteriyor. Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) piyasasında ise 65 dağıtıcı ve 8.721 otogaz istasyonu yine EPDK’dan lisanslı olarak faaliyet gösteriyor. Türkiye’de akaryakıt sektörünün büyüklüğü ise 19 milyon metreküp. Bu yıl yüzde 2 oranında büyümesi beklenen sektörde ürün çeşitleri olarak baktığımızda motorine doğru bir artış olduğu gözleniyor. Diğer yandan tüketiciler; tasarruf ve yüksek performansı bir arada sunan ürünlere yöneliyor.

Hangi akaryakıt şirketi ne tür avantaj sağlıyor

BP: Cardfinans ile farklı günlerde ve tek seferde üç kez 100 TL ve üzeri akaryakıt alanlar, 30 TL’lik yakıt indirimi kazandıran BP’nin Club Kart sahibi Vodafone aboneleri de akaryakıt ve otogaz alımlarında iki kat puana ulaşıyor.
OPET: Opet Worldcard sahipleri, yaptıkları akaryakıt ve otogaz alımlarında yüzde 5’e varan oranda, ekstra puan kazanıyor. Bu oran aylık bin TL’ye kadar olan akaryakıt veya otogaz alımlarında yüzde 3 olurken, bin TL’nin üzerindeki alımlarda ise yüzde 5’e çıkıyor. Toplanan puanlar, akaryakıt alımlarında geçerli olduğu gibi tüm World üye işyerlerinde de kullanılabiliyor.
SHELL: İstasyonlarından 300 TL tutarında yakıt alan Turkcell’li Club Smart üyelerine 10 TL değerinde hediye yakıt kazandıran kuruluş, 500 TL’lik yakıt alan Turkcell’li çiftçilere de 30 TL’lik yakıt hediye ediyor. Ayrıca İş Bankası ile işbirliği yapan kuruluş, Maximum kredi kartı ile farklı günlerde yapılan 100 TL’lik akaryakıt alımının beşincisinde, 50 TL’lik puan kazandırıyor.
PETROL OFİSİ: Yapı Kredi World Card sahipleri 4 defa 100 TL ve üzeri akaryakıt alımında 50 TL indirim hakkı elde ediyor. 30 Kasım 2011’e kadar devam edecek olan yeni market kampanyasında ise 350 ml sıvı Omo yoğunlaştırılmış deterjan, Petrol Ofisi istasyon marketlerinde 3.95 TL’lik özel fiyatla satılıyor. ‘Yakıta Yakıt’ kampanyası ise Positive Card ile 600 puana 10TL’lik yakıt kazandırıyor.
TOTAL: TEB’le yaptığı işbirliği sonucunda TEB Total Card yüzde 5 indirim sağlıyor. TEB Total Card, navigasyon cihazları, araç bakımı gibi otomobille ilgili ürünlerde de yüzde 40’a varan oranlarda indirim sunuyor.
ALPET: Vakıfbank Wordcard sahipleri Alpet istasyonlarından yaptıkları alımlarda, yüzde 6 indirim hakkı elde ediyor. Adana’daki halk otobüsü, dolmuş, minibüs ve servis araçları da Alpet istasyonlarından VakıfBank Worldcard’ları ile yaptıkları alımlarda yüzde 7 oranında Worldpuan kazanıyor.

Yazının Devamını Oku

40 yıllık hatır az geldi, Türk kahvesi ‘tek poşet’e sarıldı

16 Ekim 2011
TÜRK kahvesini tek kullanımlık poşetlere koyup pişirme süresini 5 saniyeye çeken firmalar damla sakızı, acıbadem, çikolata ve sütlü çeşitleri piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Cafe Crown, Shazili, Selamlique Istanbul ve Falcı markaları Türk kahvesinin pazar payını yüzde 20’ye çıkarmayı hedefliyor.

YILLIK hacmi 450 milyon TL’ye ulaşan kahve sektöründe rekabet 63 milyon TL’lik Türk kahvesine kaydı. İkisi ve üçü birarada ürünlerin vanilyalısından fındıklısına, sadesinden şekerlisine kadar farklı çeşitleriyle gençleri ve çalışanları yakalamayı başaran firmalar, şimdi de aynı yöntemi pazar payı yüzde 14’e gerileyen Türk kahvesinde uyguluyor. Geleneksel Türk kahvesini tek kullanımlık poşetlere sokarak, pişirme süresini 5 saniyeye çeken firmalar, sade, orta ve şekerliden sonra, damla sakızı, acıbadem, çikolata ve sütlü çeşitlerini piyasaya sürmeye hazırlanıyor.

Tek pişirimlik 

San firmasının bundan üç yıl önce Osmanbey markasıyla Türkiye’nin ilk tek kullanımlık poşet Türk kahvesini üreterek tüketicilerle buluşturmasının ardından, Ülker’in Cafe Crown, Shems Gıda’nın Shazili, Haremlik Tekstil Ürünleri firmasının Selamlique Istanbul ve son olarak da Nescafe’de Falcı adıyla Türk kahvesinin tek pişirimlik poşetlerini çıkardı.

Aromatik tatlar ekleniyor

Arkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, tek kullanımlık poşet Türk kahvelerinin hazırlama pratikliği, bol köpüğü ve telvesiyle özellikle ofis çalışanları tarafından talep görmesi, hava yolu şirketleri, şehirler arası otobüs işletmeleri ile tur organizatörleri tarafından da tercih edilmesi, hazır Türk kahvelerine olan talebin hızla artmasını sağladı. Şu anda 4 firma tarafından üretimi gerçekleştirilen poşet Türk kahvesinin sade, orta ve şekerli olmak üzere üç farklı çeşidi bulunuyor. Ancak, tek kullanımlık ikisi ve üçü birarada çözülebilen hazır kahve pazarının son sekiz yılda 32 kat birden büyümesi ve bunda da geçlerin önemli rolünün olması, poşet Türk kahvesinde de farklı damak tadlarına yönelik çalışmaları beraberinde getirdi. Firmalar şimdi fincana boşaltılıp, üzerine sıcak su eklenerek hazırlanan poşet Türk kahvesinin sade, orta ve şekerliden oluşan klasik çeşitlerine damla sakızlı, acıbademli, çikolatalı ve sütlüden oluşan aromatik çeşitlerini de eklemeye hazırlanıyor. 

Pazar büyüyecek

Bu yolla son yıllarda yüzde 14’lere gerileyen Türk kahvesinin pazar payını yeniden yüzde 20’lere çıkartmayı hedefleyen firmalardan San Ticaret’in Osmanbey marka poşet kahvelerinin 24’lük paketi, 16 TL’den satılıyor. Nescafe’nin Falcı adını verdiği tek kullanımlık poşet Türk kahvesi ile Shems Gıda’nın Shazili marka kahvesinin fiyatı 50 kuruş olurken, Ülker’in Cafe Crown marka Türk Kahvesi de 45 kuruşluk fiyatıyla tüketicilere ulaştırılıyor. Haremlik Tekstil Ürünleri’nin Selamlique Istanbul marka 7 adet tek pişirimlik Türk kahve poşetlerinin fiyatı ise 4.63 TL ile 6.48 TL arasında değişiyor.

Harrolds’a girdi dünya tanıyacak

Yazının Devamını Oku

Taraftar Kart 528 bini aştı geliri 42 milyon lirayı buldu

2 Ekim 2011
DÖRT büyük takıma ait Taraftar Kart üye sayısı 528 bin 500’e ulaştı. Kulüplerin bu kartlardan elde ettiği üyelik bedelleri de toplam 42 milyon lirayı buldu. Bu kulüpler, Taraftar Kart’ta hefeflerini yakalarsa toplam üye sayısı 1.5 milyona, üyelik bedellerinden elde edecekleri gelir 125 milyon TL’ye ulaşacak.

TÜRKİYE’nin Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’dan oluşan 4 büyük kulübüne ait Taraftar Kart üye sayısı, daha şimdiden 528 bin 500’e ulaştı. Bu kulüplerin sadece Taraftar Kart üyelik bedellerinden elde ettiği gelir de toplam 42 milyon lirayı buldu. 4 kulüp, taraftar kartta hedefleri yakalarsa, toplam üye sayısı 1.5 milyonu aşacak ve sadece üyelik bedellerinden elde edecekleri gelir 125 milyon liraya ulaşacak.

Fenerbahçe lider

Taraftar Kart’ta en fazla üye sayısı, uygulamayı 2005 yılında başlatan Fenerbahçe’de bulunuyor. Fenerbahçe’nin 6 yılda ulaştığı üye sayısı 300 bin olurken, onu 150 bin Taraftar Kart üyesiyle Galatasaray izliyor. 2009 yılında Taraftar Kart uygulamasını devreye sokan Trabzon, 55 bin üyeyi yakalarken, Beşiktaş 6 ay gibi kısa sürede Taraftar Kart’ta üye sayısını 23 bin 500’e çıkarmayı başardı. Beşiktaş, önümüzdeki yılın sonuna kadar 200 bin üye sayısına ulaşmayı hedeflerken bu Fenerbahçe’de 1 milyonu, Galatasaray’da 300 bini buluyor.
Arkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, Taraftar Kart uygulamasında bankalarla işbirliği yapan 4 büyükten Fenerbahçe ve Trabzon’un kulüp tarafından çıkartılan ayrıca Taraftar Kart’ları da bulunuyor. Kredi kartı özelliği bulunmayan bu kartların tüm geliri kulübe kalırken, kredi kartı üzelliği olan kartlarda ise bankalarla gelir paylaşımına gidiliyor.

Yıllık en az 35 lira

Fenerbahçe’nin 2005 yılında başlattığı Taraftar Kart uygulamasında, yıllık üyelik bedeli 35 TL’den başlayıp, 350 TL’ye kadar çıkıyor. Ortalama 100 TL üyelik bedeli üzerinden hesaplandığında, Fenerbahçe’nin 300 bin taraftar kart üyesinden elde ettiği yıllık gelir, daha şimdiden 30 milyon TL’yi buluyor. Üye sayısı 150 bine ulaşan Galatasaray’ın kredi kartı özellikli Taraftar Kart’larının da kart bedeli 44.5 TL ile 59.5 TL arasında değişiyor. Ortalama 50 TL üyelik bedeli üzerinden yapılan hesaplamada, Galatasaray’ın Taraftar Kart’lardan sağladığı yıllık gelir 7.5 milyon TL oluyor.
Taraftar Kart uygulamasına 6 ay önce başlayan Beşiktaş’ın şu anda 23 bin 500 üyesi bulunuyor. Bu kartların da yıllık kullanım bedeli 44.5 TL ile 59.5 TL arasında değişiyor. Beşiktaş’ın 6 ay gibi kısa sürede yıllık kart bedeli üzerinden elde ettiği gelir de 1 milyon 750 bin TL’ye ulaşıyor. Beşiktaş, 2012 yılında hedeflediği 200 bin üye sayısına ulaştığında önümüzdeki yıl üyelik bedellerinden elde edeceği gelir de 10 milyon TL olacak.

Trabzon ne yapıyor

Yazının Devamını Oku

Meyve suyu alırken etikete bakın, içiniz rahat etsin

25 Eylül 2011
DOKTOR Mehmet Öz’ün “Elma sularında arsenik var.

Çocuklarınıza elma suyu içirmeyin” açıklaması, yıllık pazar hacmi 1.1 milyar dolara ulaşan Türk meyve suyu pazarını tedirgin etti. Meyve Suyu Endüstri Derneği Başkanı Alaaddin Güç, “Sertifikalı ürünler, ağır metal ve ilaç kalıntılarına karşı TÜBİTAK tarafından test ediliyor. Alışverişte etiket bilgisine bakın, içiniz rahat etsin” dedi.

DÜNYACA ünlü Türk doktor Mehmet Öz’ün, Amerika’daki televizyon programında, “Piyasadaki elma sularında korkutucu derecede arsenik var. Çocuklarınız kansere yakalansın istemiyorsanız elma suyu içirmeyin” açıklaması, elma suyu ihracatının önemli bölümünü ABD’ye gerçekleştiren Türk meyve suyu üreticilerini tedirgin etti. Yıllık hacmi 1.1 milyar dolara ulaşan sektörü temsil eden Meyve Suyu Endüstri Derneği Başkanı Alaaddin Güç, “Bu tartışma, kişi başına yılda 13 litre meyve suyunun tüketildiği iç piyasayı geçici olarak etkileyebilir. Ancak, sorumluluk bilinciyle hareket edildiği taktirde tüketimin düşmesini gerektirecek herhangi bir neden kalmaz” dedi.
İhracatta elma suyu önde
Türkiye’nin meyve suyu ihracatının son 2 yılda 2 kat birden artığına dikkat çeken Alaaddin Güç, bunun da yaklaşık yüzde 40’ını elma sularının oluşturduğunu söyledi. Elma suyu ihracatında da Amerika, Avrupa Birliği ülkeleri ile Japonya’nın başı çektiğine değindi.
Dr. Mehmet Öz, televizyon programında piyasadan satın aldıkları 36 elma suyunun New Jersey’de yapılan laboratuar testlerinde, 10 farklı markanın ürünlerinde kabul edilemez seviyede arsenik maddesi bulunduğunu açıklamıştı. Öz’ün “Başka ülkeler arseniği böcek ilaçlarında kullanıyor. Kanserojen olan bu madde de bizim meyve sularımızda yer alıyor. Bir doktor ve 4 çocuk babası olarak çocuklarımıza içirdiğimiz meyve sularında arsenik olduğunu görmek, beni kaygılandırıyor. Arsenik, gıda ürünlerinde olmaması gereken bir toksiktir” şeklindeki sözleri, “Elma suyu ihracatının önemli bir kısmını ABD’ye ihraç eden Türkiye’deki böcek ilaçlarında arsenik kullanılıyor mu?” tartışmasını beraberinde getirdi.

Testleri TÜBİTAK yapıyor

Yazının Devamını Oku

4 tüketiciden 3’ü alışverişte ‘kalite tedirginliği’ yaşıyor

19 Eylül 2011
5.5 milyon Euro bütçeli bir araştırmaya göre, her 4 Türk tüketicisinden 3’ü satın aldığı ürünlerin ya güvenli olmadığını düşünüyor ya da güvenliğinden endişe duyuyor. Kadın tüketicilerin erkeklere oranla ürün güvenliğine daha fazla önem verdiğini ortaya koyan araştırma, oyuncakların güvenliğine de önem verilmediğini gözler önüne seriyor.

EKONOMİ Bakanlığı ile Türkiye Kalite Derneği’nin Avrupa Komisyonu’nun desteğini de alarak uygulamaya koyduğu “Kalite Altyapısını Güçlendirme” projesi, ilk sonuçlarını vermeye başladı. Ancak, 5.5 milyon Euro bütçeli proje kapsamında İstanbul, Ankara ve İzmir’deki 25 farklı AVM’de alışveriş yapan 1052 kişi üzerinde gerçekleştirilen ilk araştırmanın sonuçları, her dört Türk tüketicisinden üçünün satın aldıkları ürünlerin ya güvenli olmadığını ya da güvenliğinden endişe duyduğunu ortaya koyuyor. Kadın tüketicilerin erkeklere oranla ürün güvenliğine daha fazla önem verdiği sonucunun çıktığı araştırmada, oyuncakların güvenliğine ise elektrik ve elektronik ürünler kadar önemsenmediği de anlaşılıyor.
Kadınlar daha endişeli Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 98’i satın aldıkları ürünlerin güvenli olmasına önem vermelerine karşın, aldıkları ürünlerin güvenli olduğundan emin olamayanların oranı yüzde 59’u buluyor. Güvenli olmadığını düşünenlerin oranı da yüzde 15’e ulaşıyor. Aldığı ürünün güvenli olduğundan emin olanların oranı ise yüzde 26’yı geçmiyor. Araştırma, satın aldıkları ürünlerin güvenliğinden emin olmayanlar arasında kadın tüketicilerin, erkeklere oranla daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu da, kadın tüketicilerin satın aldıkları ürünler hakkında erkeklerden daha fazla endişe duyduğunu ortaya koyuyor. Aynı sonuç, ürün güvenliğini çok önemseyen tüketiciler arasında da gözleniyor. Bu katagoride de kadın tüketicilerin erkeklere oranının daha fazla olduğu görülüyor.
Oyuncakta kontrol yokAraştırma sonuçlarına göre; her 100 tüketiciden 95’i gıda maddesi satın alırken ürünün güvenli olup olmadığını kontrol ediyor. Bu oran elektrik ve elektronik ürünlerde yüzde 73’e, hazır giyim ürünlerinde yüzde 51’e, kişisel koruyucu donanım ürünlerinde ise yüzde 41’e geriliyor. İnşaat malzemeleri ve oyuncakların güvenliği katılımcıların sadece yüzde 34’ü tarafından kontrol ediliyor. Oyuncak güvenliğine ilişkin kontrol oranının diğer ürün gruplarına göre düşük düzeyde seyrettiği dikkati çekiyor. Araştırma, tüm yaş grubundaki tüketicilerden hiçbirinin oyuncakları, ürün güvenliğine ilişkin öncelik verilen ürünler sıralamasında ilk 3 arasına koymadığını da gösteriyor. Bu olgu incelendiğinde, oyuncaklara verilen önceliğin sadece 30-39 yaş grubundaki tüketicilerde diğer yaş gruplarına oranla daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu durumda çocuklar için satın alınan oyuncakların güvenliğine verilen önem, elektrik ve elektronik ürünlere verilenden daha az seviyede olduğu ortaya çıkıyor.

CE’yi bilenlerin oranı yüzde 58 çıktı

ARAŞTIRMAYA katılan 1052 tüketiciden yüzde 58’i Avrupa Birliği’nin genel kalite standardını gösteren CE işaretini (Conformitee Europeene-Avrupa’ya Uygunluk) tanıdığını belirtirken, yüzde 42’sinin işaretle ilgili  fikri bulunmuyor. En yüksek tanınma oranı 25-29 yaş grubu tüketicilerde.
En düşük bilinirlik oranı ise 45-49 yaş aralığındaki katılımcılarda. İstanbul’da CE işaretinin tanınma oranı yüzde 55 ile en az düzeyde olurken, bu oran Ankara’da yüzde 58, İzmir’de de yüzde 63’e çıkıyor.

Şikayet için doğru adres bilinmiyor

TÜRKİYE’nin Kalite Altyapısını Güçlendirme projesi kapsamında eğitim seviyesine göre yapılan değerlendirmeye göre de katılımcıların yüzde 59’u satın aldıkları ürünlere ilişkin bir güvenlik sorunu yaşadıklarında nereye başvuracaklarını bildiklerini beyan ediyor. Ancak, doğru şikâyet mercilerini belirten katılımcıların oranı sadece yüzde 3 seviyesinde kalıyor. İstanbul’da katılımcıların yüzde 45’i satın aldıkları ürün ile ilgili bir sorun yaşadıklarında nereye başvurmaları gerektiği hakkında bilgi sahibi değil.

Yazının Devamını Oku

Hazır yemekte pişirme süresi 1 dakikaya indi 10 evden 3’üne girip 100 milyon lirayı buldu

18 Eylül 2011
TÜRKİYE’deki her 10 evden 3’üne girmeyi başaran firmalar, hazır yemekte yılda 100 milyon TL’lik pazar büyüklüğüne ulaştı. Lazanyadan şinitzele nugget’a, burgerden dönere kadar dünya mutfaklarının farklı tatlarının 1-4 dakikalık pişirme süreleriyle sofralara taşınması, hazır yemekte yıllık üretimin de 10 bin tona ulaşmasını sağladı.

BAŞTA Türk olmak üzere, İtalyan, Meksika, Uzak Doğu gibi dünya mutfaklarından farklı tatları ürün yelpazelerine ekleyen firmalar, Türkiye’deki her 10 evden 3’üne girince hazır yemekte yılda 100 milyon TL’lik pazar hacmine ulaştı. Lazanya, cordon bleu, şinitzel, nugget, burger, döner gibi hazır yemeklerde pişirme süresinin 1 dakikaya kadar indirilmesi, yıllık üretimin de 10 bin tona ulaşmasını sağladı. Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, koruyuculu özel kap, konserve veya dondurulmuş gıda teknolojileri yardımıyla tüketicilere pratik çözümler sunmayı amaçlayan firmaların, kebapdan ıspanağa, enginardan imam bayıldıya, soslu makarnadan pilava, uskumrudan tavuğa kadar pişirmeye hazır farklı lezzetleri market raflarına taşıyor. Hazır yemeklerin bazıları, kapağı açıldığı anda tüketilebildiği gibi, bazılarını da mikrodalga fırında 1-4 dakika, fırında ise 3-7 dakika arasında ısıtmak yeterli oluyor.
Rekabet kızışıyorAmerikan ordu yemeği olarak adlandırılan hazır yemek çeşitlerini piyasaya süren Bizim Mutfak, etli kuru fasulye, nohut, türlü, sebzeli tavuk, ton balıklı güveç ve İzmir köfte çeşitleriyle hızla büyüyen pazarda öne çıkmaya çalışıyor. Taze pişmiş ürünlerine döner, burger, köfte, Adana Kebap, şinitzel, nugget, cordon bleu gibi yemekleri de ekleyen Pınar’ın hindi etli ve piliç etli çeşitleri de bulunuyor.
Easyfood ise pişmiş etli kuru fasulyeden, arpa şehriyeli pirinç pilavına, etli yaprak sarmadan, levrek buğulamaya kadar birçok ürünle pazarda yer alıyor. Dondurulmuş gıda pazarında öne çıkan firmalardan Superfresh, garnitürlü enginarıyla, Sahan Gıda ise etli bezelye, çiftlik köfte, etli bahçıvan kebabı, İzmir köfte, patlıcan oturtma, tavuklu bahçivan kebabı, etli taze fasulye yemekleriyle rekabete katılıyor.
Konserve teknolojisi ile hazır yemek üreten Yurt Gıda’nın uskumrudan soslu tavuğa kadar 35 farklı çeşidi bulunurken Tukaş, yaprak sarma fasulye, barbunya pilaki, Penguen Gıda haşlanmış ıspanak, Tamek, patlıcan kızartma, lahana sarma ve imam bayıldıyla Tat, etli kuru fasulye ile Dardanel ise bulgurlu, nohutlu, mısırlı fasulyeli ton balıklarıyla sektörde öne çıkmayı amaçlıyor.
10 evden 3’üne giriyorTürkiye’de hanelerin yüzde 30’una yılda en az bir kere taze pişmiş ürün giriyor. Türkiye’de taze pişmiş ürünler pazarı hızlı bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen, ABD ve Avrupa ile kıyaslandığında potansiyelinin çok altında seyrediyor. Hazır çorbalar da dahil, paketlenmiş konserve, taze ya da donmuş yemek ve oda sıcaklığında saklanabilir yemek türündeki tüm hazır gıda ürünlerinin pazar payı 1 milyar doları buluyor. Bundan pişirilmiş hazır yemeklerin aldığı pay ise 100 milyon TL’ye ulaşıyor.
4 dakikada hazırlanıyorBizim Mutfak ürünleri, mikrodalga fırında 1 dakikada, ocak ve fırında ise 3 dakikada ısıtılarak servise hazır hale geliyor. Alüminyum kaplarda saklanan yemeklerin içine mikroorganizma oluşumunu ve aktivasyonu önlemek amacıyla azot gazı veriliyor. Kapağı hiç hava almayacak şekilde kapatılıyor ve oda sıcaklığında hiç açılmadan iki yıl muhafaza edilebiliyor. Piyasada soğuk zincirde veya evlerde buzdolabında saklamaya gerek kalmıyor. Easyfood ise ürünleri pişmiş olduğu için mikrodalgada 2-4 dakika, tencerede kısık ateşte 5-7 dakika ısıtmak yeterli oluyor. Buzdolabında saklanmasına gerek olmayan bu ürünlerin açıldığı anda 2-3 gün içinde tüketilmesi gerekiyor. Açıldıktan sonra normal yemek gibi buzdolabında muhafaza edilebiliyor.

Kendi kendine pişen yemek pahalı geldi

2000’li yıllarda silahlı kuvetler için hazırladığı kendi kendine pişen konserve ürünleriyle öne çıkan Yurt Gıda, yüksek maliyet yüzünden bu ürünlerin üretiminden vazgeçti. Bu ürünlerin kapağı açıldığında içerisindeki özel kısımda yer alan sönmemiş granur, suyla temas ederek 100 derecelik bir ısı oluşuyor ve içerisindeki yemeğin 5 dakikada ısınmasını sağlıyordu. Bu ürünlerin üretiminden vaz geçilmesinde maliyetin yanı sıra pişirme haznesinin de özellikle askerlerin

Yazının Devamını Oku

Ramazan ve bayramla trafik arttı, 5 milyar dolarlık kargo patladı

28 Ağustos 2011
9 günlük tatil bayram kutlamasının yerini hediye paketiyle hatırlama yöntemine bırakınca, başta tekstil malzemeleri, ayakkabı, oyuncak ve gıda maddeleri olmak üzere kargoyla gönderilen ürünlerde iki kat artışa yol açtı. Son 10 günde her 100 koli sevkiyatından 60’ını Marmara Bölgesi’nden gönderilip, doğu illerine ulaştırılan kargolar oluşturdu. YILLIK hacmi 5 milyar dolara ulaşan kargo sektöründe bayram keyfi yaşanıyor. Başta tekstil malzemeleri, ayakkabı, oyuncak ve gıda maddeleri olmak üzere kişi ve kuruluşların bayram öncesi gönderdiği hediye paketlerinde yaşanan artış, kargo şirketlerinin 12 bin 500 ton olan günlük sevkiyatlarının bir anda 22 bin 500 tona ulaşmasını sağladı. Son 10 gün içinde yaptıkları her 100 koli sevkiyatından 60’ını Marmara Bölgesi’nden alıp, ağırlıklı olarak doğu illerine ulaştıran kargo şirketlerinin şeker bayramına kadar hedefledikleri gelir de 375 milyon doları buluyor.
1.5 milyar dolar içerde
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, sektörün 5 milyar dolara ulaşan yıllık hacminin 1.5 milyar dolarlık kısmını yurtiçi gönderi sevkiyatları oluşturuyor. Aralarında UPS, Fedex, DHL gibi uluslararası kargo kuruluşlarının da bulunduğu sektörde, irili ufaklı yüzlerce şirket rekabet ediyor. Bunlardan bir kısmı yurtiçi ve yurt dışı adrese teslim hizmet verirken, büyük kısmı da oluşturdukları moto-kurye filoları aracılığıyla ekspres kargo hizmetinde bulunuyor.
Hediye paketiyle hatırlama
Kargo, kurye ve diğer geleneksel yöntemlerle yapılan taşımacılıkları da bünyesinde toplayan sektörün iş hacminin bayram öncesinde iki kata varan oranda artmasında, ramazan ayı ve yeni eğitim döneminin yaklaşması etkili oldu. Buna da şirketlerin yeni promosyon çalışmaları, kişi ve kuruluşların hediye ve yardım paketleri ile eğitim kurumlarının gönderilerindeki artışlar yol açtı. Bayram kolileri arasında ayakkabı, tekstil, oyuncak ve gıda maddelerinin yanı sıra, kolonya, şeker, çikolata gibi gönderiler de yer alıyor. Bunda da Şeker Bayramı’nın 9 günlük tatile dönüşmesi nedeniyle yakınlarını ziyaret edemeyenlerin kargoyla gönderdikleri hediye paketleriyle hatırlama yöntemini seçmesi de etkili oluyor.
Hava taşımacılığı ve internet
Küçük paketlerden zarflara, kolilerden elektronik ve beyaz eşyaya kadar farklı ağırlık ve hacimdeki gönderileri adrese teslim ulaştıran sektörde bireysel teslimler, özellikle internetten yapılan satışlara paralel olarak artıyor. Bu artış, ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Kayseri gibi kurumsal yapıların gelişmiş olduğu illerde gözleniyor. Sektördeki büyümede, hava yolu kargo taşımacılığının da gelişmesi, önemli rol oynuyor. Havayolu üzerinden gönderilen kargolar sayesinde kolilerin Türkiye’nin tüm illerine 24 saat içinde ulaştırılması sağlanabiliyor. Kolilerin adrese teslim süreleri de 600 kilometreye kadar olan gönderilerde 24 saati, daha uzun mesafelerde de 48 saati geçmiyor.

Kargomatikte 7 gün 24 saat hizmet var

TÜRKİYE’de kargo taşımacılığında bir ilke imza atarak, “kargomatik” uygulamasını devreye sokan PTT, bu uygulama sayesinde haftanın 7 günü 24 saat adrese teslim hizmet vermeye başladı. Kabul sırasında alıcının cep telefonu ya da e-mail adres bilgilerinin alınma şartıyla en fazla 35x37x61 santimetre boyutlarındaki gönderiler, kargomatik adı verilen makinelere mesai saati dışında da bırakılabiliyor. Kargo bırakıldıktan sonra alıcılara, SMS veya e-mail yoluyla iki şifre gönderiliyor. Alıcılar da bu şifreler kendilerine ulaştıktan sonra teslim alabiliyor. Şu anda PTT’nin kargomatikleri 3’ü Ankara, 2’si İstanbul olmak üzere 5 farklı noktada bulunuyor.

Kredi kartı ‘nitelikli’ moto-kurye VIP sayılıyor


KARGO ve Kurye Gönderileri Yönetmeliği’ne göre, ağırlık olarak en fazla 2 kilogram, hacimsel olarak en fazla 2 desiseye kadar olan evrak, doküman ve eşyadan oluşan gönderiler ”kurye”; pasaport, kimlik kartı, banka kartı gibi özellikli evraklar ise ”nitelikli kurye” sınıfına giriyor. Bu tip nitelikli evrakların tesliminde uygulanan tarife, şirketten şirkete değişiklik gösteriyor. Tarife farkı 5 kata kadar ulaşabiliyor. İl ve ilçe merkezlerinde kabulünün yapılan ve gün içinde alıcılarına ulaştırılan gönderilere şehir içi ekspres kurye, 2 kilo ve 2 desisenin üzerindeki gönderilere ”kargo”; hava yolu ya da moto-kurye ile en seri yoldan alıcılara ulaştırılan gönderiler de ”VIP kargo” olarak nitelendiriliyor.
Yazının Devamını Oku