35 milyon internet kullanıcısından 28 milyon 898 binin Facebook’u, 5 milyon 801 bininin de Twitter’ı kullandığı Türkiye’de, sanal ortamda yapılan yorumlar, marka ve firma imajlarını zorlamaya başladı. Bunun üzerine, çağrı merkezleri üzerinden verilen müşteri hizmetleri sosyal medya ağlarına doğru kaydı. Artık başta GSM operatörü kuruluşlar olmak üzere, banka, otomotiv, gıda, içecek, lojistik gibi farklı alanında faaliyet gösteren firmalar, sosyal paylaşım site ve bloglarda markalarıyla ilgili yapılan olumsuz yorumları anında ayıklayıp, yaşanan sorunların çözümü için şikayet edilmesini beklemeden geri dönüşte bulunuyor.
Yüzde 70’i olumsuzİnternette firma ve markalarla ilgili her 100 yorumdan 38’i web taramalarında, 31’i bloglarda, 26’sı da Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarında yer alıyor. Firma ve markalarla ilgili sanal ortamda yapılan bu yorumlardan yüzde 30’unu olumlu, yüzde 70’ini de olumsuz içerikler oluşturuyor. Firmalar şimdi, oluşturdukları sosyal medya müşteri hizmetleri aracılığıyla bu olumsuz içeriklerden yüzde 19’una anında geri dönüş sağlayabiliyor.
Haftada 1.1 milyon yorumArkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Global Bilgi ve Tempo Çağrı Merkezi’nin öncülüğünde devreye sokulan Sosyal Medya Müşteri Hizmetleri uygulamasında, aynı değerler baz alınarak farklı sektörlere yönelik marka ve firmalarla ilgili yapılan haftalık taramalardan elde edilen çarpıcı sonuçlar etkili oldu. Tempo Çağrı Merkezi’nin yaptığı bu taramalara göre, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir markayla ilgili olarak haftada ortalama 1 milyon 180 bin yorum yer alırken, bu bir GSM operatörü kuruluşta 933 bini, bir içecek markasında da 480 bini buluyor. Sosyal paylaşım sitelerinde yapılan her bir olumlu yorum, 3 tüketiciyi marka ve firmayla ilgili olumlu düşünmesine yol açarken, bu her bir olumsuz yorumda 11’e ulaşıyor.
Doğru yönetmek gerekFirmaların artık sosyal medyada yer almasının yüzde 100 zorunluluk haline geldiğine değinen Tempo Çağrı Merkezi’nin Genel Müdürü Cemal Akar, “Eğer bu mecra doğru yönetilirse, tahminlerin üzerinde geri dönüş sağlanacağı gibi yanlış yönetimden oluşacak zarar ise çok büyük olabiliyor. Çağrı merkezleri, bu anlamda firmaların kendi sosyal medya çağrı merkezlerini oluşturmalarında büyük fırsat yaratıyor.”
Her firma için günde 5 bin yorum inceleniyor
GRUP şirketleri başta olmak üzere birçok farklı sektörden firmaya hizmet verdiklerini belirten Global Bilgi Teknik Çözümler ve Servisler Müdürü Tunca Meriç, şöyle konuştu: “Günde müşterimiz olan firmaların her birine yönelik 5 bin yorumu tek tek değerlendiriyoruz. Bunların ilk önce tamamı olumlu-olumsuz olarak işaretleniyor. Özellikle akıllı telefonlarla sosyal paylaşım sitelerine bağlanmanın oranı yıl sonunda yüzde 20’yi bulacak. Doğal olarak da sosyal medya ve buradan verilen müşteri hizmetlerinin önemi artmaya devam edecek. Sosyal medya müşteri hizmetleri önümüzdeki dönemde bütün şirketlerin ilgi alanına girecek temel konular arasında yer alacak.”
Türkiye öncü oldu
ŞİRKETLERİN müşteri hizmetlerini sosyal paylaşım ağlarına da kaydırması uygulamasında Türkiye’nin öncülük yaptığını söyleyen Turkcell Global Bilgi Teknik Çözümler ve Servisler Müdürü Tunca Meriç, “Sosyal medya üzerinden müşteri hizmeti uygulamasına Ocak 2011’de başladık. Bu hizmeti verirken bilgi teknolojileri ekibimizin geliştirdiği CRM adlı yazılımını kullanma yoluna gittik. Türkiye’nin yanı sıra başta Amerika olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde havayolu, perakende ve GSM sektöründeki firmalar, artık sosyal medya üzerinden müşteri hizmetleri sunuyor. Türkiye, sosyal medya raporlama ve müşteri hizmetleri konusunda birçok ülkeye oranla çok önde” dedi.
ANNE sütüne en yakın olan keçi sütünü yeniden keşfeden Türk girişimcileri, bol ürün veren Saanen ve Boer keçilerini Avustralya’dan, Togenburg’ları İsviçre ve Amerika’dan, Damascus’ları da (Şam) Suriye’den ithal edip, kurdukları çifliklerle 850 milyon TL’lik yeni pazar oluşturdu. Buna da inek sütünün fiyatı 80 kuruş olurken, keçi sütünün üretici litre fiyatının 2 TL’ye, market fiyatının da 3.5-5 TL’ye kadar ulaşması yol açtı. Ayrıca, yatırım maliyeti küçük, getirisi ise büyük olan keçi çiftliklerinin yatırımcılarına 6-8 yılda yatırımın geri dönmesi fırsatı da yaratıyor.
11 milyar liralık pazarBu gelişmelerle birlikte, keçi sütünün 11 milyar liralık toplam süt ve süt ürünleri pazarından aldığı pay yüzde 5’e ulaştı. Ortalama 1 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirilen keçi çifliklerinin sayısı 20’yi bulurken, kayıtlı keçi sayısı 6 milyon 298’e, elde edilen yıllık keçi sütü miktarı da 350 bin tona çıktı. Bu çifliklerde en fazla tercih edilen keçi türü de süt verimi 3 kata kadar çıkabilen Avustralya kökenli Saanen’ler oldu. Diğer cinsler ilk seferde bir litrenin altında süt verirken, Saanen’lerde 2.5-3 litreye kadar çıkabiliyor.
Marketlere de girdiArkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, aralarında Gökoğlu, Mado, Türer, Baltalı, Rani, Dülger, Bolca Hindi, Bursa Yeşil, Korel, Tayfun Küçükoğlu, Kırıkkaya, Torunoğlu’nun da bulunduğu keçi çifliklerinden süt alıp, işleyen entegre tesislerinin sayısı da artıyor. Keçi sütünü işleyenler arasında Balıkesir merkezli Kaysüt, Bolu merkezli Bolana, dondurmacı Mado ve Atatürk Orman Çiftliği gibi kuruluşlar yer alıyor. İzmir’deki Baltalı Grup, tesislerinde ürettiği keçi peynirlerini Amerika’da pazarlarken, Bolu ve Eskişehir’de tesisleri bulunan Saanen Çiftliği, Gökoğlo, Mado ve Özer Türer Çiftliği de damızlık keçi üretimi gerçekleştiren çiftlikler arasında yer alıyor. Kay Süt uzun ömürlü, Bolana ve Atatürk Orman Çiftliği ise pastörize ambalajlı süt ve keçi peyniriyle zincir marketlere girmesini sağlarken, Mado’da üretiği dondurmalarda keçi sütünü kullanıyor. Sezer Grup’un Antalya’daki Rani Çiftliği ise 2012 yılından itibaren organik keçi sütü üretimine geçmeye hazırlanıyor.
12 milyon ton keçi sütüAmbalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin (ASÜD) verilerine göre, dünyada her yıl 12 milyon ton keçi sütü üretiliyor. Bu üretim, toplam süt üretiminin yüzde 2’sini oluşturuyor. 4 milyon tonla Hindistan, dünyanın en büyük keçi sütü üreticisi konumunda bulunuyor. Hindistan’ı 2 milyon tonla Bangladeş, 1.5 milyon tonla da Sudan izliyor Pakistan’ın yıllık keçi sütü üretimi 700 bin ton, Fransa’nın da 600 bin ton olurken, 500 bin ton Yunanistan ve 400 bin ton da İspanya üretiyor. Yıllık üretimi 350 bin tona ulaşan Türkiye’de Avrupa’nın önemli keçi sütü üreticisi ülkeleri arasında yer alıyor.
Mado, melezini yetiştiriyor
MADO, dondurmalarının üretiminde kullandığı keçi sütünü daha önce Kahramanmaraş’taki tesislerinin civarında bulunan köylerden sağlıyordu. Ancak, artık tüm ürünlerinin ana maddesi olan bu sütleri Ahir Dağı’nda 600 dönümlük arazi üzerine kurduğu kendi çiftliğinden sağlıyor. Çiftlikteki keçi sayısının 3 yıl içinde 10 bine yükseltilmeyi planlıyor. Bunu da Saanen ırkı keçiler ile Halep keçisinden yeni bir melez ırk oluşturarak, yapmaya çalışıyor. “Mado melezi” adı verilen bu yeni ırklada literatüre girmeyi amaçlıyor.
Tekeden bol süt veren melez ırk yaratılıyor
YATIRIMCILARIN gözdesi haline gelen Saanen cinsi Avustralya’da yaygın bulunuyor. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile Ege Üniversitesi’nin damızlık olarak getirilen Saanen cinsi keçiler ile yerli ırk teke keçileriyle yaptığı melezleme çalışmaları sonucunda Türkiye’de de artık bol süt veren ‘Saanen’ cinsi keçiler yetiştirilebiliyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Batı Anadolu Süt Keçiciliğinin Geliştirilmesi ve Damızlık Sorunun Çözümü projesiyle keçi sütü, süt ürünleri ve saf kan damızlık Saanen keçisi konusunda önemli bir eksiği kapatmayı hedefliyor.
Buna da, son iki aylık dönemde internet üzerinden verilen, posta ya da kargo yoluyla gönderilen tüm bu siparişlerin gümrüklerde takılması neden oldu. Sipariş ettikleri ürünleri teslim almadıklarını gerekçe gösteren Türk tüketicileri, çalıştıkları bankalardan kredi kartlarına yansıtılan ürün bedellerinin iade edilmesini talep etti. Bu talep, siparişi alan internet siteleri ile anlaşmalı oldukları Paypal, Visa, Master Card gibi kuruluşlarla sorun yaşanmasına neden oldu. Bazı alışveriş siteleri, Türkiye’ye gönderdikleri ürünlerin bedelini üstlenmek zorunda kalırken, başta Strawberrynet.com olmak üzere kozmetik, gıda takviyesi, diyet ve sporcu gıdaları alanında faaliyet gösteren alışveriş siteleri de Türkiye’den yapılan siparişleri artık geri çeviriyor.
3 kat fiyat farkı
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Gümrük Müsteşarlığı’na bağlı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün haksız rekabete ve vergi kaybına yol açtığı gerekçesiyle 19 Nisan 2011’de yayımladığı bu genelge, Türkiye’de yıllık hacmi 20 milyar dolara ulaşan sanal ticareti de önemli oranda etkileyecek. Buna da, başta kozmetik ürünler olmak üzere gıda takviyeleri, diyet ürünleri sporcu gıdaları gibi ürünlerde oluşan yurt içi ve yurt dışı fiyat farkının 3 katı bulması yol açacak.
Gümrük mevzuatında yer alan posta ve hızlı kargo yoluyla gelen 150 Euro’ya kadar olan ürünlere yönelik vergi muafiyetler elektronik ticaretin Türkiye’de hızla büyümesinde önemli bir rol oynuyordu. Bu da özellikle iç piyasada fiyat farkının fazla olduğu ürünlerde açıkça gözleniyordu.
Suistimale kökten çözüm
BİLİNÇSİZ güneşlenme, stres ve hamilelik dönemindeki hormonlara bağlı olarak ciltte oluşan lekeler 88 milyon dolarlık dermokozmetik ürünler pazarında yarışı kızıştırdı. Türkiye’deki her 10 kadından 8’inin korkulu rüyası olan lekelere karşı geliştirilen ürünler, “Cilt üzerindeki hasarlı tabakanın atılımını sağlar, soyma işlemi gerçekleştirir, yaşlılık lekelerini ve yaşlılık sonucu oluşan renk farklılıklarını ortadan kaldırır, akne lekelerinin izlerini azaltır ve güneş ışığı tarafından zarar görmüş ciltleri yeniler” iddiasıyla vitrinlerde yerini alıyor. Söz konusu kremlerin 250 milyon dolarlık toplam dermokozmetik pazarından aldığı pay da yüzde 35’e ulaşıyor.
25 milyon dolar büyüdü Arkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, son dönemlerde yıllık ortalama 25 milyon dolar büyüme gerçekleştiren dermokozmetik pazarında, cilt bakımı için ürün satın alan kişilerin yüzde 85’ini kadınlar, yüzde 15’ini de erkek kullanıcılar oluşturuyor. Özellikle doğu illerinde büyük bir sorun olan bu cilt lekeleri, iklimsel olarak güneşli gün sayısının fazla olduğu Türkiye gibi ülkelerde sorun haline geliyor. Dermokozmetik ürünler 4 farklı katagoriye ayrılıyor. Birinci sırayı yüzde 40 pazar payıyla cilt yaşlanmasına bağlı kırışıklıklar için kullanılan antiaging ürünler alırken, ikinci sırada yüzde 35 payla leke giderici ürünler bulunuyor. Dermokozmetikte nemlendirici ürünler yüzde 20, farklı cilt sorunlarına karşı kullanılan ürünler de yüzde 5 pay alıyor.
Fransa ve Almanya liderTürkiye’de dermatokozmetik sektöründe 80 firma faaliyet gösteriyor. Pazarda Lotis Pharma, Teka, Assos, Obagi medikal, Alderma, Neomed, Avene (Pierre Fabre), Laboratoire Bioderma, Nuxe, Loreal ve alt grupları olan La Roche Posay ile Vichy, Babe, Uriage, Dr Murad, Darphin, Skincode ve Skin Ceuticals başlıca firmaları oluşturuyor. Fransız ve Alman firmaları, dermokozmetik sektöründe hem ürün geliştirmede, hem üretimde lider konumda bulunuyorlar. Türkiye’de de bu markalar büyük oranda sektörde ön plana çıkıyor. Cilt lekeleri için kullanılan dermokozmetik ürünlerin dünyadaki toplam pazarı da yıllık 3.5 milyar doları buluyor.
Uzman kontrolü önemli Dermatologlar, dermokozmetik ürünlerin diğer marketlerde satılan kozmetiklerden farklı olarak, eczanelerden alınan, uzman kişiler tarafından reçetelendirilen ürünleri oluşturuyor. Türkiye’de en çok Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde özellikle de güneşe ve iklime bağlı olarak daha fazla cilt lekelenmelerine rastlandığına dikkat çeken İnanır Group Sothy’s Yönetim Kurulu Başkanı Dursun İnanır, “Dermokozmetik ürünler tüketiciler tarafından etkinliği ve kalıcı sonuçları nedeniyle tercih edilmekte. Bu nedenle kesinlikle bu konuda eğitim almış sertifikalı uzmanlar tarafından kullanılmalı ve gelen kişinin cilt teşhisi, kontrolü, ciltte yer alan problemlerin tespiti, çözüm için gerekli bakım periyodları ve evde kullanılacak ürün seçimleri yine uzmanlar tarafından yapılmalıdır” diye konuşuyor.
60 TL’den başlıyorLeke çıkarıcı iddiasıyla raflara giren ürünlerin fiyatları 60 TL’den başlayıp, 350 TL’ye kadar çıkıyor. Ürün fiyatları marka, ürünün içeriği ve zenginliğine, aracı firmaların yurtdışı firmalarla yaptığı anlaşmalara göre değişiklik gösteriyor. Leke çıkarıcı ürünlerin fiyatları, zorlu bir cilt sorunuyla baş ettikleri ve devamlı yeni içeriklerin araştırıldığı bir alt segmentte oldukları için ortalama cilt bakım ürünlerinden daha yüksek oluyor.
Cilt lekeleri neden oluşuyor
Ciltte leke daha çok bilinçli veya bilinçsiz şekilde güneş ışınlarına fazla maruz kalmakla oluşuyor.
BAŞTA suluboyalar olmak üzere beslenme çantası, kırmızı kalem, matara, önlük, çorap, iç çamaşırı gibi kırtasiye ve tekstil ürünleri artık sadece büyük perakende zincirlerinden değil, tüm market, bakkal ve kırtasiyecilerden de “kanserojen mi?” endişesine kapılınmadan gönül rahatlığıyla alınabilecek. Buna da belirlenen limitlerin üzerinde kanser, böbrek, karaciğer ve hormonal bozukluklarına yol açabilen azo boyar, fitalat ve alev geciktirici kimyasal içeren ürünlerin üretim ve ithalatını yasaklaması yol açacak. Bundan 3 yıl önce Metro Cash and Carry’nin öncülüğünde bazı perakende zincirlerinin kuruluş bazında aldığı kanserojen kırtasiye ve tekstil ürünlerini raflara koymama kararı, sağlığa zararlı bu ürünlerin diğer market, bakkal ve kırtasiye dükkanlarına kaymasına neden olmuştu.
Kırtasiyeler de satamayacak
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, sağlığa zararlı bu kimyasallarla ilgili herhangi bir yasal kısıtlama olmaması, her köşe başında rahatlıkla satılabilmesi özellikle eğitim ve öğretim dönemlerinin başında velileri endişeye sokuyordu. Sonunda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, geçtiğimiz nisan ayında bu sağlığa zararlı kimyasalların tüketicilerin günlük hayatta kullandığı ürünlerde yer almasına sınırlamalar getirdi. Bakanlığın, ‘Bazı Tüketici Ürünlerinin Tehlikeli Kimyasal Madde İçeriğine Yönelik Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Tebliği’ ile bu ürünlerin büyük perakende zincirlerinin dışında da satılmasının önüne geçilmiş oldu. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Ramazan Ersoy, “Bu tebliğ ile birlikte günlük hayyata kullanılan birçok üründe yer alan insan sağlığına zararlı kimyassalların denetlenmesinin önü açıldı. Artık, ithalatçı ve üreticiler, Türk tüketicilerine güvenli ürün sunmak zorundalar” dedi.
Bakanlık alarmda
Bakanlığın insan sağlığını tehdit eden kimyasalların piyasada satılan ürünlerinde limitlerin üzerinde kullanımını önlemek için 2011-2012 eğitim ve öğretim döneminin başlamasını beklemeden harekete geçti. Ersoy, “Uygulamaya konulan Tebliğ, tekstil, kırtasiye, mobilya, halı, perde gibi ürünlerde alev geciktirici kimyasalların kullanımını yasaklıyor. Kırtasiye maddeleri, çocuk bakım ürünleri, spor ayakkabıları ve plastik baskılı giysilerde ise fitalatların kullanımı kütle bazında binde 1’le sınırlıyor. Azo renklendiricleri ise kilogramda en fazla 30 miligram limit getiriyor. Ayrıca, cilde doğrudan temas eden ve günlük hayatta kullanılan çarşaf ve bazı tekstil ürünlerinde, bağışıklık sistemine zarar verebilecek olan alev geciktirici kimyasalların kullanımını da yasaklıyor” diye konuştu.
Hangi ürün hangi riski taşıyor
KURŞUN kalem, silgi, matara ve beslenme çantalarında plastiğin yumuşatılmasında kullanılan fitalat bileşenlerine rastlanırken, yapıştırıcılarda, tekstilde buruşmayı engelleyen ve su geçirmezlik özelliği kazandıran formaldehit maddesi içerebiliyor. Bu ciltte alerjik reaksiyonlara, göz ve solunum yolunda tahrişe neden olabiliyor. En fazla riski, yiyeceklerin temas ettiği beslenme çantaları oluşturuyor. Bu çantaların iç yüzeylerinde yapılan analizlerde, büyük bölümünün fitalat içerdiği ortaya çıkıyor.
Deri ve tekstilde yasak kırtasiyede serbestti
TÜRKİYE’de artık, kasa, banko, vezne, müşteri temsilciliği gibi noktalarda çalışabilmek için yabancı dilin yanı sıra işaret dili de aranan özellikler arasına girdi. Başta market zincirleri olmak üzere bankalardan konfeksiyon mağazalarına, belediyelerden noterlere, avukat ve doktorlara kadar bir çok kişi ve kuruluş, işe alacağı personelde işaret dili bilme zorunluluğu arıyor. Bu da, 500 TL ile 1500 TL arasında değişen işaret dili kurslarına olan talebin hızla artmasını sağlıyor.
Kurslar artıyorArkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de 8 milyon engelli bulunuyor. Bunun 3.5 milyonunu işitme engelliler oluşturuyor. Engellilerin özellikle çalışma hayatı içindeki rollerinin artması ve toplum içinde ön plana çıkmaya başlaması, sadece kamu kurum ve kuruluşlarını değil rekabette öne geçmek isteyen özel sektörü de harekete geçiriyor. Bu da, bugüne kadar özellikle işitme engelliler ve onların yakınları için düzenlenen işaret dili kurslarının bazı belediyeler ile İşitme Engellileri Derneği’yle sınırlı kalmaktan çıkartıp, yabancı dil, bilgisayar, diksiyon, grafik tasarım gibi gibi alanlarda faaliyet gösteren dersanelere de kaymasını yağlıyor. Artık, aralarında Deneyim, Bilgi, Düşler, Şiir, Ligua’nun da bulunduğu bir çok özel dersane, işitme engelliler tercümanlık kursu organize ediyor.
Sertifika Federasyon’danSüresi 37-48 saat arasında değişen bu kurslar haftada 2 gün 3’er saat olmak üzere düzenleniyor. Kursların fiyatı ise dersaneden dersaneye değişiyor. 500 TL’den başlayıp, 1500 TL’ye kadar çıkıyor. Özel dersanelerde kursların süresi ortalama 48 saat, fiyatları da 500 TL olurken, Türkiye İşitme Engellileri Derneği’nin düzenlediği 37 saatlik eğitim programının bedeli de 1.500 TL’yi buluyor. Bu fiyat farkı da özel dersanelerin kurs sonunda sertifika vermemelerinden kaynaklanıyor. Tercüman adaylarına, Türk İşaret Dili Tercümanlığı Sertifikası’nı Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu veriyor. Federasyon’dan sertifika alanlar, Türk Dil Kurumu’nun düzenlediği tercümanlık sınavına girme hakkı da elde edebiliyor. Türk Dil Kurumu’ndan alınan sertifikayla da kamu kurum ve kuruluşlarına atanma hakkı da elde edilebiliyor.
‘Beden dili’ dersi de var
İNGİLİZCE, bilgisayar, diksiyon, grafik tasarım gibi alanlarda eğitim veren dersanelerin düzenlediği işaret dili kurslarında da parmak alfabesi, sayılar-matematik işaretleri ve ölçüleri, günlük hayatta kullanılabilen işaretlerin tamamının beden dili ile öğretilmesini kapsıyor. Deneyim Akademi’nin Kurs Müdürü Özlem Avşar, her kelimenin birden fazla işareti olduğu gibi, bir işaretin de birden fazla anlamı olduğuna dikkat çekerek, “Bu nedenle el, yüz ve mimikler ifadeleri oluşturmakta çok önemli. Bu eğitimlerle kişi sadece işaret dilini değil aynı zamanda beden dilini de öğreniyor. Türkiye’de işaret dilini öğrenmeye yönelik talep de hızla artıyor. Bu nedenle organize edilen kurslar, ‘İşaret Dili Tercümanlığı’ alanında meslek sahibi olmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Bu eğitimi alan kişiler birçok iş sahasında kolayca iş bulma imkanına kavuşuyor” diye devam etti.
1500 personele ‘İşaret dili öğren’ şartı koydu
KİM Marketler Zinciri, Türkiye’de ilk defa uygulamaya soktuğu projeyle mağazalarında çalışan tüm personele işaret dili bilme zorunluluğu getiriyor. İlk etapta 50 çalışana öğretilen işaret dili yeni işe alımlarda ise şart olarak koşulacak. Yıl sonuna kadar mağazalarda çalışan 1500 personele işaret dili eğitimi verilecek. Akıllı işaretler sayesinde engelli vatandaşlar içeride kendilerine yardımcı olacak personel bulunduğunu bilecek.
37 saat eğitim görmek yetiyor
HER 100 kişiden 81’inin parfüm niyetine kullandığı Türkiye’de, ferahlamak için kolonyaya ödenen yıllık bedel 143.8 milyon lirayı buluyor. Bunda da firmaların başta limon olmak üzere ürettikleri yeni nesil kolonyalara ferahlatma dışında, cinsel heyecanı artırma gibi afrodizyak, yatıştırma, sakinleştirme gibi de antidepresan özellikler kazandırmaları etkili oluyor.
Geliştirilen yeni formüllerle pazarın son bir yıl içinde yüzde 10.5 oranında büyümesini sağlatarak, toplam yıllık tüketimin 15.8 milyon litreden 17.8 milyon litreye çıkmasına yol açan firmalar, geleneksel limon kolonyasının yanı sıra, mentolle de ferahlatıp, mandalina-greyfurt esansıyla yatıştırıp, sakinleştirme yoluna gidiyor. Ayrıca, gül, yasemin, paçuli, Hint Çimeni, meşe, yosun, vanilya gibi esansların karışımından oluşan kolonyalarla da kullanıcılar üzerinde afrodizyak etki yaratmayı hedefliyor. Tüm bunların yanı sıra lavanta, çimen, iğde, şebboy, yasemin, leylak, menekşe, zambak, çam gibi çiçek ve bitki özleriyle de ürettikleri kolonyalara dinlendirici özelliği kazandırmayı amaçlıyor.
Hedefi büyüttüler
Arkadaşımız Miray Nevzat’ın yaptığı araştırmaya göre, bu yeni formüllerle 211 mililitre olan Türkiye’deki yıllık kişi başı kolonya tüketimini 234 mililitreye çıkartmayı başaran kolonyacılar, bu yıl da pazarı yüzde 15 büyütmenin planlarını yapıyor. İki yıl öncesine kadar pazarın yüzde 82’sini oluşturan limon kolonyalarının payı da yeni çıkan ürünlerle yüzde 65’e kadar geriledi. Türkiye’de pazarın yüzde 60’ını Selin, Ataman, Erse, Evyap, Eyüp Sabri Tuncer, Belgin, Johnsons & Johnsons, Tariş, Sembol, Senso, Kartopu, Duru’dan oluşan 12 firma elinde bulunduruyor. Pazarın geri kalan yüzde 40’lık kısmı ise irili ufaklı yerel markalardan oluşuyor. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her 100 kişiden 81’i parfüm yerine kolonya kullanmayı tercih ediyor.
Satışlar tüm yıla yayılıyor
Kolonya tüketimi en yüksek seviyeye bayram dönemlerinde ulaşıyor. Beş yıl önce satışların yüzde 50’si bayram dönemlerinde gerçekleşirken, bu oran şimdi yüzde 33’e geriledi. Bu da kolonya satışlarının tüm yıla yayılmasından kaynaklandı. Bayram dönemlerinde cam şişe ve büyük boy ambalajlar tercih edilirken, diğer dönemlerde pilastik ambalaj tüketimi yoğunluk kazanıyor. Yaz aylarında ise kış dönemine oranla satışlarda yüzde 15’lik artış kaydediliyor. Bunda da yazın ferahlamanın yanı sıra terlemeye karşı deodorant ve parfüm niyetine kullanma da etkili oluyor.
Farklı formül arayışı sürüyor
TASARUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), 2006 yılında Vodafone’a devredilen Telsim’in 546 milyon 300 bin TL’yi bulan alacağını tahsil etmek için dev bir avukat ordusuyla, 743 bin 728 GSM abonesinin peşine düştü. Devir işleminin ardından TMSF’nin atadığı yeni Yönetim Kurulu, 123 farklı hukuk bürosuyla anlaşarak, abonelerin Telsim’e olan bu borçlarını tek tek tahsil etmeye çalışıyor. Şu ana kadar 41 milyon 254 bin TL’lik tahsilat gerçekleştiren avukatlar, geri kalan 505 milyon TL’lik alacak için de tek tek abonelerin adres tespitini yaptırıp, icra takibi başlattı.
13 yıl öncesine uzanıyorArkadaşımız Miray Nevzat’ın yaptığı araştırmaya göre, 2006 yılında ihale yöntemiyle Vodafone’a devredilen Telsim’in alacak ve borçları TMSF’de kalmıştı. 123 hukuk bürosu üzerinden abonelerden tahsil edilmeye çalışılan bu alacaklar da, 1998 ve 2006 yılları arasındaki 8 yıllık dönemi kapsıyor. Ancak birikmiş faizlerin silinmesine rağmen 546 milyon 300 bin liralık bu alacağın sadece 41 milyon 254 bin TL’si tahsil edilebildi. Bunda da abonelerin adres ve isim değişiklikleri önemli rol oynadı. 743 bin 728 GSM abonesini kapsayan bu alacaklar içinde en yüksek borç ise 179 bin TL ile Gaziantep’li bir aboneye ait bulunuyor. Bunun yanı sıra küçük meblağlarda alacaklar da var.
505 milyon TL’lik icra takibi13 yıl önceye uzanan bu borçlarla ilgili Hürriyet’in Tüketici Köşesi’ne yapılan başvurularla ilgili olarak TMSF’nin Telsim’e atadığı Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, borçluların mağduriyetine yol açmamak için, düşük meblağlı dosyaların ortadan kaldırıldığına dikkat çekilerek, “Ayrıca, tahsilatların arttırılması ve dosyaların kapatılabilmesi amacıyla 3 ayrı dönemde birikmiş faiz tutarlarının sıfırlanması da dahil çeşitli indirim kampanyaları düzenlendi. Ancak tüm bunlara rağmen Telsim tarafından devir tarihinden bugüne kadar 41 milyon 254 bin 767 lira tahsilat yapılabildi. Hali hazırda 743 bin 728 aboneye ait alacak dosyası olup, bu dosyalardaki bakiye alacak miktarı da 505 milyon 62 bin 835 TL’dir” denildi.
Alacakların tahsilatı Telsim’deTelsim’in GSM işletmeciliği faaliyeti sona ermesine rağmen ihale şartnamesinin 10.2’nci maddesi uyarınca, ihalenin onay tarihine kadar olan tüm alacak ve yükümlülüklerin Telsim’e ait olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Bu nedenle, Mayıs 2006 tarihinden önceki döneme ait alacakların tahsilatı Telsim tarafından yerine getiriliyor. Bu bakımdan, Telsim gayri faal olsa da, devir tarihinden bugüne değin, TMSF tarafından atanan Yönetim Kurulu yönetimin de, İmar Bankası’ndan kaynaklanan kamu borcuna karşılık olarak alacaklarının tahsiline yönelik olarak 123 sözleşmeli hukuk bürosu tarafından çalışmalarını sürdürüyor” denildi.
Borçtan kurtulmanın yolu belgelemekten geçiyor
TELSİM’in icra takibi başlattığı 743 bin 728 abone, 13 yıl öncesine kadar uzanan borçlarından ancak, borcun ödendiğini gösteren belge ve kredi kartı ekstresini ibra ettiği taktirde kurtulabiliyor. Aksi taktirde, ödemek zorunda kalabiliyor. Aboneler Telsim’e borçlarının olup olmadığını da internette oluşturulan
www.telsimborcumbitsin.com adlı web sitesinden kontrol edebiliyor. Bu borçlarla ilgili itirazlar ise icra dairelerine, ikametin bulunduğu