Erkan Çelebi

Alım garantisi devreye girdi, Türkiye 83 milyon laleyle dünyada öne çıktı

8 Nisan 2012
İSTANBUL’da 600 bin adetlik ithalatla başlayan lale akımı, alım garantili üretim merkezleri sayesinde yıllık 20 milyon liralık yeni bir pazar oluşturdu. Türkiye, yılda 83 milyon adetle dünyanın en büyük lale üreticisi ülkeleri arasına girdi. Firmalar ise daha şimdiden üretimlerinin yüzde 15’ini ihraç eder konuma geldi.

ÜSKÜDARLI Baltacızade Mustafa Çelebi’nin 18’nci yüzyılda Abı Kevser (Kevser suyu), Arı Rummanı (Nar suyu), Abı Yakut (Yakut suyu) adlarıyla türettiği nadide laleleri, 3 asır sonra Rosario, leenvandermark, Furand adlarıyla Hollanda’dan ithal edip, ardından da alım garantili üretim merkezleri kuran Türkiye, son 7 yılda yeniden dünyanın en büyük üreticilerinden biri konumuna geldi. İstanbul’un çevre köyleri ile farklı kentlerde oluşturulan üretim merkezlerinde yılda 83 milyon adet lale soğanı yetiştiren firmalar, yıllık 20 milyon TL’yi bulan üretimlerinin yüzde 15’ini ihraç etmeye başladı.
2005’ten itibaren yeniden 2005 yılında Hollanda’dan 150 bin TL karşılığında 600 bin adet lale ithal edilmesiyle düzenlenmeye başlayan İstanbul Lale Festivali’nde bu yıl, ekilen lale sayısı da 11 milyon 650 bin adede, ödenen bedel ise 2 milyon 680 bin TL’ye ulaşıyor. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2005 yılından bu yana ektirdiği lale soğanlarının toplamı 7 yılda 60 milyon adedi bulurken, ödenen bedel 13 milyon TL’yi aşıyor.
İstanbul’da devreye giren lale akımı, Bursa, Kocaeli, Konya gibi bir çok ile de sıçradı. Yerli üretim laleler, zincir marketlere kadar yayıldı. Nisan ayıyla birlikte Türkiye’nin dört bir yanını farklı renk ve boyutlardaki laleler sardı. İstanbul Ağaç ve Peysaj A.Ş. ve Konya’daki Asya Lale gibi büyük çapta üretim gerçekleştiren kuruluşlar, kendi gen bankalarını da oluşturarak, yeni türlere ağırlık verme yolunu seçti. Firmalar, iç piyasanın yanı sıra Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere artık üretimlerinin bir bölümünü Orta Doğu ve Türki cumhuriyetlere de ihraç ediyor. 2005 yılında, ekilen lale soğanlarının tamamı yurt dışından ithal edilirken, bugün bu oran yüzde 10’lara kadar geriledi. “En güzel lale İstanbul’da yetişir” ve “İstanbul lalesiyle buluşuyor” sloganlarıyla bu yıl 7’ncisi düzenlenen Lale Festivali’ni uluslararası düzeye taşıyan Büyükşehir Belediyesi, festival kapsamında kentin dört bir yanını lalelerle donatıyor. Emirgan Korusu başta olmak üzere Taksim Meydanı, Hidiv Korusu, Göztepe Gül Bahçesi, Büyük Çamlıca Korusu, Sultanahmet Meydanı, Gülhane Parkı gibi bir çok alanda lale bahçeleri oluşturuldu. Festival etkinlikleri kapsamında, İstanbullular’a lale satışı da yapılıyor.
İstanbul Lalesi Günümüzde Hollandalılar’ın büyük katkısıyla lalenin pek çok çeşidine rastlanıyor. Bunlar arasında en dikkat çekicilerinden birisini ise İstanbul adlı lale oluşturuyor. Hançeri sivri yapraklı, badem şeklinde çiçeği olan bu lalenin, Osmanlı döneminde 1588 farklı çeşidi bulunuyordu. Bu türlerin yetiştirilmesinde ise 18’inci asır İstanbul çiçekçilerinden Üsküdarlı Baltacızade Mustafa Çelebi’nin büyük katkısı vardı. Baltacızade Mustafa Çelebi’nin türettiği İstanbul laleleri arasında yer alan Abı Kevser (Kevser suyu), beyaz üzerine mor fitiller içeriyordu. Arı Rummani (Nar suyu) ise kırmızı ve beyaz renginde kısa boylu bir laleydi. Bu lalenin içi de fitilli siyahtı. Abı Yakut (Yakut suyu) da koyu kırmızı ve mor fitilli bir lale soğanıydı. O dönemin laleleri arasında fevvarei nur (nur fıskiyesi), necmi çemen (çimen yıldızı), lali muzab (erimiş yakut; erimiş dudak), dameni dür (inci eteği) de yer alıyordu. Şimdi ise bu laleler, Rosario, leenvandermark, Charmeur, capri, apeldorn, Furand gibi adlar taşıyor.  

Lalenin Anadolu yolculuğu

SELÇUKLULAR, Anadolu’ya lalelerle birlikte yerleşti. Bu topraklara lale soğanları ekmekle kalmayıp; camileri, mezar taşlarını, sanat eserlerini, sarayları lale motifleriyle süslemeye başladılar. 11’nci yüzyılda Anadolu’ya giren laleye 13’ncü  yüzyılda Mevlana’nın dizelerinde de rastlanıyor. İstanbul’un fethinin ardından lale, ilk kez Avrupa topraklarına kaydı. Padişah kaftanları, saray eşyaları da lale motifleriyle bezendi. Lale 18’nci yüzyılın başında Osmanlı Tarihi’nde adını bir devre de verdi.

Yüzde 30’u İstanbul’da üretiliyor

2005 yılında dikilen lale soğanlarının tamamı yurt dışından alınırken, günümüzde ise her yıl yaklaşık 10 milyon lale soğanının yüzde 30’u İstanbul’un Çatalca ve Silivri ilçelerindeki köylüler tarafından üretiliyor.

Yazının Devamını Oku

Çağrı merkezlerinde ciro 1.1 milyar dolara ulaştı, ‘önce reklamlar’ iyice yaygınlaştı

1 Nisan 2012
YILLIK hacmi 1.1 milyar dolara ulaşan çağrı merkezlerinde tavan fiyat uygulaması, dakika maliyeti vergilerle 3.5 kuruş olan arama bedelini 40 kuruşa çıkarıyor. Bu da, tavan fiyat ayrıcalığını ek gelire dönüştürmek isteyen firmaların buraları arayanları, dakikalarca reklam cıngıllarıyla oyalıyor ve erişimi iyice zorlaştırıyor.

BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) geçtiğimiz aylarda yılda 1 milyardan fazla çağrının yapıldığı 444’lü özel servis numaralarını tavan fiyat üzerinden ücretlendirme kararı, son yılların gözde sektörü çağrı merkezlerinin yıldızını daha da parlattı. Yıllık hacmi 1.1 milyar dolara ulaşan ve çağrı merkezleri üzerinden müşterilerine bilgi ve danışma hizmeti veren bazı kuruluşlar, BTK’nın bu kararını ek gelir kapısına dönüştürdü. Firmalar, çağrı merkezlerini arayanları, sesli yanıt sistemini aşıp, müşteri temsilcilerine ulaşmak için dakikalarca reklam cıngıllarını dinlemek zorunda bırakıyor. Buna da, dakika maliyeti vergiler dahil 3.5 kuruş olan çağrı merkezlerini aramanın bedelinin 40 kuruşa çıkarılması yol açtı.
Yılda 1 milyar çağrıArkadaşımız Seda Akdemir’in yaptığı araştırmaya göre, son yıllarda sadece Türkiye’de değil, yurt dışından da hizmet vermeye başlayan 91 firmaya ait 300’den fazla çağrı merkezlerinin masa kapasitesi 30 bine, müşteri temsilci sayısı da 35 bine ulaştı. Yüzde 30’la telekomünikasyon kuruluşlarının, yüzde 25.9’la da finans sektörünün pay aldığı çağrı merkezleri pastasından turizm yüzde 5, lojistik yüzde 4.8, eğlence ve medya da yüzde 3.3 oranında yararlanıyor. Türkiye’de bu merkezlere yılda 1 milyardan fazla çağrı yapılıyor. Bunun 350 milyona yakını telekomünikasyon kuruluşlarına, 260 milyona yakını da bankalar başta olmak üzere finans kurumlarına yönelik gerçekleşiyor. Sektörün toplam yıllık pazar hacmi de 1.1 milyar doları (1 milyar 925 milyon TL) buluyor. Bu merkezlere göre, yapılan çağrılarda çağrı sonrası toparlanma süresi 8 saniyeyi, ortalama çaldırma süresi de 2 saniyeyi geçmiyor. Ortalama cevaplama süresi 47 saniye, ortalama çağrı kaçırma süresi de 92 saniye oluyor.
Faturaya reklam cıngılı Gelen çağrıların yüzde 56’sı sesli yanıt sisteminde karşılanırken, geri kalan yüzde 44’üne ise müşteri temsilcileri yanıt veriyor. Ancak, çağrı merkezlerini arayanlar, kurum ve kuruluşların müşteri temsilcilerine ulaşabilmek için reklam cıngıllarının yanı sıra sesli yanıt sistemlerini de aşmak zorunda kalıyor.

Ücreti kendisi üstlenen var

MÜŞTERİ memnuniyetini ön planda tutan bazı kuruluşlar, müşteri temsilcisine bağlanana kadar olan sürede herhangi bir ücret yansıtmıyor. Bu bedeli üstlenme yoluna gidebiliyor. Ayrıca, müşteri temsilcisine bağlanıldığında da görüşme ister 1 dakika isterse 45 dakika sürsün, sadece bir dakikanın bedeli olan 40 kuruşu faturalandırıyor. Çağrı merkezi arandığında müşteri temsilcisine bağlanma süresi 1 dakikayı geçen müşterilerine de temsilci ile yaptığı görüşme bedelini yansıtmama yoluna gidenler de bulunuyor. VİP müşterilerine yönelik özel uygulamaları olan kuruluşlar da çağrı merkezlerine yapılan aramaların bedelini üstlenme yoluna gidebiliyor. Ne var ki, bunların sayısı birkaç firmayla sınırlı kalıyor.

İmza toplamaya başladılar

TÜKETİCİLER Derneği (TÜDER), 444’le başlayan hatların sohbet hatları gibi tavan fiyat üzerinden tarifelendirilmesine karşı, Facebook

Yazının Devamını Oku

Beyaz eşya 18 milyar lirayı buldu rekabete ‘renk’ geldi

25 Mart 2012
GEÇEN yıl toplamda 18 milyar TL’lik satış hacmini yakalayan beyaz eşya üreticileri, bu yıl rengarenk tasarımlarla yüzde 10 büyüme hedefliyor. Blue jean kumaşıyla kaplı buzdolapları, Çingene pembesi fırınlar, Mini Cooper kırmızısı bulaşık makineleri, fıstık yeşili çamaşır makineleri bu yıl mutfak ve banyo dolaplarıyla bütünleşiyor.

GEÇEN yılda geliştirdikleri teknolojilerle pişirme, soğutma ve yıkama süresini kısaltan, alerjenleri yok eden, düşük ısıda, az deterjanla yıkama yapan, enerji ve su tüketiminden yüzde 62 tasarruf sağlayan, çamaşırda kumaşın cinsine, bulaşıkta kirlilik seviyesine göre kendisini programlayan, her seferde haznesine deterjan konmasına gerek kalmayan ürünlerle yurtiçi ve yurtdışında satış rekorları kıran beyaz eşya üreticileri, 2012 yılına da rengarenk tasarımlarıyla damga vurmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl, tarihinde ilk kez toplam 20 milyon 106 bin 418 adet üretim gerçekleştirmeyi başaran beyaz eşya üreticileri, bu yıl da yeniliklerini sürdürüyor. Blue jean kumaşıyla kaplı buzdolapları, Çingene pembesi fırın ve set üstü cihazlar, Mini Cooper kırmızısı bulaşık makineleri, fıstık yeşili çamaşır makineleri bu yıl mutfak ve banyo dolaplarıyla bütünleşiyor. Farklı renk ve tasarımlarıyla ön plana çıkan A++ ürünlerde fiyatlar ise 6 bin TL’ye kadar çıkıyor.  

18 milyar liralık ciro

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, geçtiğimiz yıl iç piyasada yüzde 20 büyüme oranını yakalayarak, ilk defa 6 milyon 150 adetlik satış rakamına ulaşan üretici firmalar, iç piyasadaki yıllık satış hacmini de 6 milyar TL’ye çıkardı. Geliştirdikleri yeni modellerin ihracatıyla birlikte toplam 18 milyar TL’lik ciroyu yakalayan firmalar, beyaz eşyayı bu yıl rengarenk eşya pazarına dönüştürdü. Rekabetle birlikte üretici firmalar, peş peşe dayanıklı tüketim mallarının mobilyayla bütünleşen renkli versiyonlarını piyasaya sürmeye başladı. Samsung’dan Vestel’e, Arçelik’ten LG’ye, Hotpoint’ten Smeg’e kadar bir çok yerli ve yabancı kuruluş, pazarın bir anda renklenmesini sağladı.

200-300 lira fark var

Renkli ürünlerle bu yıl pazarı yüzde 10 büyütmeyi hedefleyen firmalar, renk farkından oluşan maliyet artışlarını ise yoğun rekabet nedeniyle fiyatlara yansıtmama yoluna gidiyor. Firmalar, beyaz ürünlerle renkli ürünlerin fiyat farkını ise en fazla 200-300 TL arasında tutuyor. Türkiye’de yılda 2 milyon adet buzdolabı, 1.8 milyon çamaşır makinesi, 1.5 milyon bulaşık makinesi ve 850 bin adet de fırın satışı gerçekleştiriyor. 

Kahverengi eşyaya sıçradı

Bir yandan, cihazların ev dekorasyonunun önemli bir parçası ve estetik açıdan uyumlu bir öğesi haline dönüşmesi, beyaz eşyada gerçekleşen renkli dönemin kahverengi ürünlere de sıçramasına yol açıyor. LG, Vestel, Samsung gibi gibi birçok elektronik cihaz üreticisi firma, yeni LCD TV modellerine pembe, beyaz, yeşil, mavi, lila renklerini de ekledi.

Yazının Devamını Oku

2 milyar dolarlık sucuk ve salam pazarında yarış 25 gram ve XL’yle alevlendi

18 Mart 2012
YILLIK hacmi 2 milyar dolara ulaşan şarküteri sektöründe firmalar, sucuk, salam, sosis ve pastırmanın 60 gram ile 90 gram arasında değişen atıştırmalık ambalajların tutması üzerine, şimdi de 25 gramlık mini paketleri piyasaya sürüyor. Bazı firmalar ise XL paketlerle rekabeti ekstra büyük ambalajlara kaydırma yoluna gidiyor.

TÜRKİYE’de yıllık pazar hacmi 2 milyar dolara ulaşan şarküteri sektöründe rekabet, atıştırmalık ürünlere olan talebin artmasıyla iyice kızıştı. Firmalar, sucuk, salam, sosis ve pastırmanın 60, 75 ve 90 gramlık ambalajlarının ardından şimdi de 25 gramlık mini paketleri piyasaya sürerken, bazı firmalar da XL adını verdikleri ekstra büyük ambalajlarla rekabete yön vermeye çalışıyor. 
Atıştırmalık mini paketlerde Pınar, Maret, Şahin ve Aytaç ön plana çıkarken, XL paket kategorisinde ise rekabeti Trakya Et’in Polonez ile Afyon’un Cumhuriyet markası kızıştırıyor. Ayrıca çemen, kimyon gibi farklı baharat çeşitlerine ağırlık veren yörelerin farklı damak tatlarına uygun çeşitleri de ürün yelpazelerine ekleyerek, rekabette ön plana çıkılmaya çalışılıyor.

Paketler 25 grama düşüyor

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, 1985 yılında şarküteri pazarında ilk kez markalı ürünler üreten Pınar, iki yıl önce piyasaya sürdüğü ‘Aç Bitir’ markasıyla 60 ve 75 gramlık paketlerde salam ürünleri ile bu rekabeti başlatan fima olma özelliği taşıyor. Bu konsept ve alt marka ile 1.5 yıl içinde aylık 1 milyon paket satış rakamına ulaşan Pınar, şarküteri sektöründeki ‘atıştırmalık’ yarışını da başlatmış oldu. Pınar, şimdi de çemenli ve kimyonlu sucuk çeşitleriyle rekabeti farklı damak tadlarına kaydırmayı amaçlıyor. 
Tüketicinin bu talebine yanıt verebilmek için ‘Pratik Seri’ adı altında sucuk, salam ve sosis ürünleri üreten Maret de 75 ve 90 gramlık sucuk, 120 gramlık sosis, 60 ve 75 gramlık salam ürünleriyle atıştırmalık segmentinde rekabete katılıyor. Kayseri’nin önde gelen şarküteri ürün üreticisi Şahin ise rekabeti 25 gramlık ambalajlara çekmeye çalışıyor. Şirket pastırma, kavurma, sucuk ve salam çeşitlerinin 25 gramlık pratik ambalajlarını mayıs ayından itibaren ürün yelpazesine katmaya hazırlanıyor. Yimpaş Holding’e bağlı, et ve et mamülleri üreticisi Aytaç ise 2’li, 4’lü ve 8’li parmak sucuk ambalajlarıyla atıştırmalık ürün katagorisinde rekabete katılırken, Çankırı’da ki fabrikasında ürettiği Çerkeş kangal sucuğuyla farklı tad arayan tüketicileri yakalamayı amaçlıyor.
Sektörde, Kayseri tarzı sucukta da rekabet yoğun yaşanıyor. Pınar, Şölen markasıyla bu alanda Şahin Sucukları’yla rekabet ederken, Afyon’un Cumhuriyet Sucukları da ürün yalpazesine eklediği kavurma, pastırma gibi farkı çeşitlerle ön plana çıkıyor.

Şarküteride büyük beden

Küçük boy atıştırmalık ürün katagorisinde yoğunlaşan rekabete katılmayan Polonez’in üreticisi Trakya Et ise pazarda diğer firmalardan farklı bir strateji izleyerek, ambalajları küçültmek yerine büyütme yolunu seçiyor. Ürünlerinin 250 gramdan başlayan XL paketlerini piyasaya süren Polonez, açılıp kapanabilen özellikteki ambalajlarıyla tüketicinin ürününü daha uzun süre muhafaza etmesini sağlamayı planlıyor. Afyon’un Cumhuriyet Sucukları da benzer bir strateji uyguluyor.  

Yazının Devamını Oku

Türk erkeği ıslak tıraştan şaşmadı, şirketler bıçakta ‘5+1’ silahına da sarıldı

5 Mart 2012
Türk erkeklerinin yüzde 92’sinin ıslak tıraşı tercih etmesi, yılda 218 milyon adet satış gerçekleştiren tıraş bıçağı ve sistemi üreten firmalar arasında rekabeti kızıştırdı.

YILDA 218 milyon adet traş bıçağının satıldığı Türkiye’de Wilkinson Quattro’nun 4+1 bıçaklı Titanium’unun karşısına, 5+1 bıçaklı Fusion’un en ince bıçak ve en gelişmiş kaplama sistemine sahip ProGlide’ını çıkaran Gilette, bir anda 123.7 milyon Euro’luk (290 milyon TL) pazarın karışmasına yol açtı. 10 farklı tıraş bıçağıyla dünya devleriyle rekabet etmeye çalışan Azmüsebat’da Derby markasıyla ürettiği tıraş bıçaklarının kesici ağızlarında krom, seramik, platin ve tungsten kaplama teknolojisini kullanarak, ömrünü uzatma yoluna gidiyor.
Islak tıraş alışkanlığı
26 milyon Türk erkeğinin yüzde 92’si ıslak tıraşı tercih ediyor. Islak tıraş yöntemini seçenlerin de yüzde 65’i kullan at, yüzde 20’si sistem, yüzde 15’i de berber ya da geleneksel yöntemleri uyguluyor. Türkiye’de makineyle tıraş olanların oranı ise yüzde 8 seviyesinde kalıyor. Türk erkekleri haftada ortalama 2.3 kez tıraş olurken, Avrupa’da bu oran haftada 4.4’e ulaşıyor. Türkiye’de 15 yaşın üzerindeki erkeklerin yüzde 90’ı istenmeyen kıllardan kurtulmak için düzenli olarak tıraş olurken, bir tıraş için ortalama 3 dakika ayırıyor.
Sakaldan pay kapma
Arkadışımız Seda Akdemir’in yaptığı araştırmaya göre, tüm bu gelişmeler Türkiye’de “sakaldan pay kapma yarışı”nın her geçen gün daha da kızışmasına yol açıyor. Derby’nin Samurai, Wilkinson’un da Quattro Titanium’la rekabet ettiği kartuş ve makineden oluşan sistem bıçaklarında son noktayı Gilette koydu. Gilette’nin rahat tıraş imkanı sağlayan bu ürünü 7 farklı yeniliği de beraberinde getiriyor. Ayrıca, bıçak sabitleyicisi sayesinde de bıçakların yüz hatlarına uyum göstermesine imkan tanıyor. Yeni nesil bıçaklarda, cilde sürülen fazla tıraş köpüğünün koruma kalkanındaki kanallardan akarak, teması rahatlatıyor. Daha geniş kayganlaştırıcı bantın kullanıldığı yeni üründe, bu özellik bıçakların daha kolay kaymasını sağlıyor. Titreşimli ve manuel olmak üzere iki farklı çeşidi bulunan Fusion ProGlide kartuşunun arkasında bulunan düzeltici bıçağa eklenen taraklar da farklı boydaki sakalların aynı hizaya getirilmesine yardımcı oluyor. Tesan’ın Türkiye distribitörlüğünü yaptığı Wilkinson’un 4+1 Quattro’su ise çelik bıçağın üzerinde bulunan dört farklı kaplamadan titanyum, rahat traş olmayı, Diamond ise bıçağın keskinliğini ve ömrünü uzatmayı sağlıyor. Aloevera iletamin B ve E içeren bant ise daha kaygan bir traşa imkanı tanıyor. Derby’nin oynar başlık, uzun sap ve kayganlaştırıcı şerit içeren Samurai 3 sistemin de yer alan koruyucu çubuk üzerindeki üçlü kağuçuk tarak sayesinde cildin gergin tutulması sağlanıyor.
Kullan-attan vazgeçmiyorTürkiye’de, tıraş bıçağı pazarının sürekli büyümesindeki en önemli etkeni, Türk erkeklerinin kullanım alışkanlıkları oluşturuyor. ABD e Avrupa ülkelerinde sistem bıçakları ön plana çıkarken, Türkiye’de bu kullan-at bıçaklar yönünde oluyor. Ancak, dört yıl öncesine kadar pazardan yüzde 80 pay alan kullan-at bıçakların kullanımı, hızla geriliyor. Nielsel araştırma kuruluşunun verilerine göre, yine de bu pay yüzde 67’yi buluyor. Quattro, Mach 3, Fusion, Samuray gibi sistem bıçakları payı ise yüzde 25’lere ulaşıyor. Sistem bıçaklarının kartuşlarının payı ise yüzde 7 oluyor. Bunda da en önemli etkeni fiyat unsuru oluşturuyor. Gillette ve Derby’nin 2 önemli oyuncusu olduğu pazarda, BIC, Astor, Wilkonson, Personna, Zaza, Supermax gibi farklı markalar da rekabet ediyor. Gillette, kendi markasının yanı sıra Türkiye`de satın aldığı Permatik ve Permasharp markalarını da kullanıyor.

Erkeklerin ömrünün 30 günü tıraşla geçiyor

Islak tıraş alışkanlığından vazgeçmeyen erkekler tıraş olmak için pazartesi gününü tercih ediyor.

Yazının Devamını Oku

Kadınlar 170 milyon liraya makyaj yapıyor 84 milyona temizliyor

26 Şubat 2012
GEÇEN yıl 8.2 milyon adet yüz temizleme ürününün satıldığı Türkiye’de artık, makyaj temizlemede de fonksiyonel ürünler ön plana çıkıyor. Yılda 170 milyon TL’lik makyaj malzemesinin satıldığı pazarda, 84 milyon TL’lik de makyaj temizleme malzemesi tüketiliyor. Yüz, göz ve dudakların temizliği için geliştirilen 3’ü bir arada ürünler, tonik, süt ve peeling özelliği de taşıyor.

MAKYAJ için yılda 170 milyon TL harcayan Türk kadınları, temizlemek için de 84 milyon TL ödemek zorunda kalıyor. Türkiye’de yıllık hacmi 1.6 milyar TL’ye ulaşan kişisel bakım ürünleri pazarından yüzde 5.2 pay alan yüz temizleme ürünleri, yüz bakım pazarından da yüzde 53 pay alıyor. Geçtiğimiz yıl 8.2 milyon adet yüz temizleme ürününün satıldığı Türkiye’de artık, makyaj temizlemede de fonksiyonel ürünler ön plana çıkıyor. Yüz, göz ve dudakların temizliği için geliştirilen bu 3’ü bir arada ürünler, tonik, süt ve peeling (hücre yenileme) özelliği de taşıyor.
Hangi ürünler var Lorael’in Garnier, Henkel’in Diadermine, P & G’nin Olay, Eczacıbaşı’nın Nivea, Johnson & Johnson’ın Neutrogena ve Clean & Clear, Ezel Kozmetik’in de Dermokil markasıyla ön plana çıktığı pazarda, Avon, Oriflame, Clinique, Vichy, Uni, Roc gibi markalar da rekabette yerini alıyor. 3’ü 1 arada ürüllerde, Lorael, ‘Saf& Temiz’ adlı ürünü, temizleyici özelliğinin yanı sıra peeling (deriyi soyup, hücrelerde yenileme) ve maske özelliği bulunuyor. Schwarzkopf & Henkel’in tek adımda yüz, göz ve dudakta etkili temizlik sağlayan fonksiyonel temizleyici su ürünüyle rekabete katılırken, Nivea birçok fonksiyonu içerisinde barındıran All-in-1 (hepsi birarada) temizleme jeli ve çift etkili göz makyaj temizleyicileriyle öne çıkıyor. Johnson&Johnson Neutrogena markasıyla yeni geliştirdiği tek adımda makyaj ve yüz temizleyici ürünü, bir yandan makyajı temizlerken diğer yandan da cildi siyah lekelerden arındırıyor. Tüm cilt tipleri için hazırlanmış Dermokil yüz ve makyaj temizleme sütü ise cildi temizlerken içeriğindeki tropikal fındık yağı ile de nemlendirme sağlıyor, Omega-3 ve Omega-6 yağ asitleriyle cilt yenilenmesine yardımcı oluyor.
Argan yağı ve ginseng özü Arkadaşımız Dilara Açıkgöz’ün yaptığı araştırmaya göre, irili ufaklı çok sayıda oyuncunun yer aldığı pazardan uluslararası firmaların aldığı pay, yüzde 80’i buluyor. Son zamanlarda en çok büyüyen ürün grubunu ise göz makyajı temizleme ürünleri, maskeler ile peelingler oluşturuyor. İçerik olarak argan yağı, badem yağı, ginseng özü gibi cildi besleyen ve doğal ürün hissi uyandıran malzemelerin olduğu ürünler Türk tüketicilerinden daha fazla talep görüyor.
Pazar yüzde 21 büyüdüNielsen Araştırma Şirketi’nin verilerine göre, Türkiye’de saç boyası, şampuan, saç bakım ürünleri, saç şekillendiricileri, deodorant, duş jeli, diş macunu ve cilt bakımı kategorilerinden oluşan kişisel bakım pazarının hacmi 2011 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 14 oranında büyüyerek 1.6 milyar TL’ye ulaştı. Yüz temizleme ürünlerinin hacmi ise geçtiğimiz yıl  yüzde 21 büyüyerek 84 milyon TL’yi buldu. Böylece yüz temizleme ürünleri toplam kişisel bakım pazarından aldığı pay da yüzde 5.2’ye yükseldi.
Jellere yüzde 33 payYüz temizleme ürünlerinin yer aldığı segmentte, jel, süt, tonik, peeling, göz makyaj temizleyicisi, siyah nokta bantları, mendil ve maskeler yer alıyor. Yüz temizleme jelleri aldıkları yüzde 33 oranındaki payla pastadan en büyük dilimi alan ürün grubu oluyor. Bunu yüzde 15 ile tonik, yüzde 13 ile peeling, yüzde 11 ile de göz makyajı temizleme ürünleri takip ediyor. Yüz temizleme mendillerini payı yüzde 9 olurken, sütlerin yüzde 8, maskelerin yüzde 7, siyah nokta bantlarının payı da yüzde 5 oluyor. Yıllık yüz temizleme ürünü kullanım miktarı, kullanılan yüz temizleme ürününe göre değişiyor. En çok tüketilen jeller yaklaşık 2 ayda bir satın alınıyor.

Kadın pürüzsüz erkek enerjik görünüm istiyor

ERKEKLER hızlı yaşam temposu içinde yorgun ve stresli görünmeyi giderecek ürünleri tercih ediyorlar. Kadınlar için ciltlerinin pürüzsüz ve güzel görünmesi önemliyken, erkekler için enerjik bir görünüm önem kazanıyor. Erkeklere özel yüz temizleme ürünlerinde Nivea, Innova ve For Man öne çıkıyor.

Kişi başına 26 Euro kozmetik tüketiyoruz

Yazının Devamını Oku

Fırsatçıya uyup doğalgaz sayacından mühür söken 3 kat ceza darbesi yiyor

12 Şubat 2012
DOĞALGAZ faturalarını ödemekte zorlanan aboneleri kaçak kullanıma ikna eden fırsatçılar, belli bir bedel karşılığında sayaçlarda oynama yaparak, tüketimi düşük tutma ya da kesilince yeniden açma yoluna gidiyor. Mühür kesilerek yapılan bu işlemin, sayaç okuma görevlileri tarafından kolayca tespit edilmesi, abonelere 1300 lirayı bulan para cezası ödetiyor. AŞIRI soğuklar yüzünden kabaran doğalgaz faturaları, bazı fırsatçılara yeni gelir kapısı oluşturdu. Elektrikte olduğu gibi gelir düzeyi düşük bölgelerdeki faturaları ödemekte zorlanan aboneleri kaçak doğalgaz kullanımına ikna eden bu fırsatçılar, belli bir bedel karşılığında sayaçlarda oynama yaparak, tüketimi düşük tutma ya da ödenmemiş faturalar yüzünden kesilen doğalgazı yeniden açma yoluna gidiyor. Ancak bu iş, abonelere pahalıya patlıyor. Mühür sökülerek sayaçlarda yapılan oynamalar, daha faturalara yansımadan görevliler tarafından tespit ediliyor. Böylece aboneler sayaç bedeli hariç 1300 lirayı bulan para cezası ödemek zorunda kalıyor. Bedel, yeni sayaç ve kullanılan gaz bedeliyle birlikte 2 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.
Kaçak kullanımın cezası
Arkadaşımız Mehtap Özcan Ertürk’ün yaptığı araştırmaya göre, doğalgaz dağıtım şirketleri, resmi olmayan bir şekilde doğalgaz kullanımlarında cezai uygulamalara gidiyor. Onay alınmadan yapılan sayaç değiştirmeleri ve kurum tarafından kapatılan sayaçların onay alınmadan açılması durumlarında, aboneler kaçak ya da usulsüz doğalgaz kullanmış sayılıyor. Kaçak doğalgaz kullanımı halinde de yüzde 200, tekrarı durumunda yüzde 300 ceza yansıtılıyor. Usulsüz doğalgaz kullanımında ise sayaç açma kapama bedelinin 3 katı ceza uygulamasına gidiliyor. Tüm bunların sonucunda uygulanan ceza bedeli 1300 TL’ye kadar çıkabiliyor.
Belgeye dayandırılıyor
Doğalgaz dağıtım şirketleri, dağıtım sistemine, sayaca ya da tesisata müdahale edilmesini, tüketimin doğru tespit edilmesinin engellenmesini, tüketimin eksik ya da hiç ölçülmemesini veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesini, kaçakçılık kabul ediyor. Kaçak doğalgaz kullanımının tespit edilmesinde, dağıtım şirketinin bunu doğru bulgu ve belgelere dayandırması ve tüketici haklarının ihlal edilmemesi de esas alınıyor.
Ancak, kaçak doğalgaz kullanıldığının tespit edilmesi halinde, dağıtım şirketi tarafından tutanak düzenlenip, kaçak kullanımın engellenmesi için gereken önlemler de anında alınıyor. Dağıtım şirketlerine, kaçak kullandığı tespit edilenlerin doğal gazını keserek, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda da bulunabilme hakkı tanınıyor. Abonelere ceza uygulamasının yanı sıra, kaçak doğalgaz kullanım bedeli de yansıtılıyor.

Mühür teli yapıştırılsa da görevli bunu fark ediyor

TÜRKİYE’de doğalgaz sayaç güvenlik mühürlerini üreten firmalardan Özaktif’in satış sorumlusu İbrahim Kılavuz, doğalgaz sayaçlarına takılan güvenlik mühürlerinin bir kere takıldıktan sonra tekrar kullanımının mümkün olmadığına dikkat çekerek, “Doğalgaz sayaçlarına herhangi bir müdahale yapılmak istendiği taktirde, mühür telinin kesilerek sökülmesi gerekiyor. Sökülen mühürün de, tekrar takılması mümkün değil. Bu nedenle üzerinde seri numarası ve kurum adı yazan mührün yerine yenisi takılmak zorunda. Bu da, sadece dağıtım şirketinin görevlilerinde bulunuyor. Ancak, bazı kişiler, söktükleri mühürlerin kesilen tellerini yapıştırmak suretiyle, sayaca takıyor. Bu da sayacı okumaya gelen görevliler tarafından kolayca anlaşılarak, cezai işlem uygulamasını beraberinde getiriyor” dedi.

Faturayı ödemekte zorlanan aboneye 12 ay taksit var

DOĞALGAZ dağıtım kuruluşları, kış aylarında gerçekleşen gaz tüketimi yüzünden kabaran faturaları ödemekte zorlanan abonelerine bazı kolaylıklar da sağlıyor. Dağıtım şirketleri, abonelerin zamanında ödenmeyen faturalar yüzünden kış aylarını soğukta geçirmemeleri için eylül-mart dönemindeki doğalgaz faturalarını yılın 12 ayına yayarak, eşit taksitlere bölme yoluna gidiyor. Bu yolla bireysel doğalgaz abonelerine kış aylarında gerçekleşen yoğun gaz kullanımlarının bedelini 12 ayda ödeme imkanı sağlanıyor.
Yazının Devamını Oku

Cips yeni tatlara yüklendi 700 milyon doları yakaladı

1 Ocak 2012
YILLIK hacmi 700 milyon dolara ulaşan cips sektöründe büyük ambalajlı ekonomik paketlerle tüketicileri yakalamaya çalışan firmalar, rekabeti şimdi değişik ortamlar için farklı ürün grupları oluşturmaya kaydırdı. Baharatlı ürünlerle sohbet ortamlarını, fıstıklılarla dizi tutkunlarını, protein takviyelilerle sporcuları, yağ, şeker ve karbonhidrattan arındırılmış ürünlerle de diyet yapanları hedef alan firmalar, peynir aromalı cipslerle de sinema salonlarında patlamış mısırların tahtına göz dikti. Araştırma kuruluşu Nielsen’e göre, Bu yeni tat ve çeşitlerle 2011 yılını yüzde 27 büyümeyle kapatan pazardaki büyüme, son dört yılda yüzde 40’a ulaştı.
Cips tüketiminin hanelere girme oranı da (penetrasyonu) yüzde 80’lere ulaştı. Bunda da aromalı ürünlerin payında yaşanan hızlı artış etkili oldu. Aromalı cipslerin pazardan aldığı pay yüzde 60’ı bulurken, sade cipslerin payı yüzde 40’a geriledi. Dördü uluslararası olmak üzere toplam 7 firmanın 14 farklı markayla rekabet ettiği pazarda, Lay’s, Ruffles, Doritos, Cheetos, Ala Turca ve Cerezza markalarıyla pazar hakimiyeti, Fritolay ile Cipso, Patos ve Çerezos markalarıyla öne çıkan Kraft’ın elinde bulunuyor. Procter & Gamble, Pringles ile rekabet ettiği pazarda Country Cips de tam tahıllı, paprikalı ve acılı çeşitleriyle ön plana çıkıyor.
Yerlilerden ihracat atağı
Yerli cips markaları bir yandan iç pazarda dünya devleriyle rekabet ederken Ortadoğu ülkelerine yaptıkları ihracatla da dikkat çekiyor. 2009 yılında Cornitos markasını satın alan Dori Gıda, Cornitos, Rulito, Punto ve Patsito markalarıyla artık zincir marketleri de hedefliyor. Sucuk, biftek, peynir, soğan, ketçap, fındık, mısır ve baharatlı ürünleri ile rekabet eden firma ayrıca, tek seferde tüketilen ‘shot’ ürünlerle de öne çıkmaya çalışıyor. Yıllık 70 ton üretim gerçekleştiren Nazlı Gıda ise, Dabi Dabi ve Fanços markasıyla market raflarında yer alırken, Afrika, Arabistan, Tunus ve Cezayir’e ihracat yapıyor. AYD Gıda da, dört farklı marka ile hem patates hem de mısır cipsi ile piyasada yer alıyor. Joypell markasıyla pazara mısır cipsi sunan firma, üretiminin önemli bir bölümünü Türk Cumhuriyetleri ve Ortadoğu ülkelerine ihraç ediyor.
Cipste light kategorisi
6 farklı marka ile pazarın hakimi olan Fritolay, ürün paketlerini yüzde 25 büyüterek armağanlı paketleriyle rekabeti farklı kulvara çekti. Lay’s markasıyla yüzde 25 daha az yağ içeren Türkiye’nin ilk light cipsini piyasaya süren firma, ayrıca özel günlere ve mevsimsel özelliklere yönelik dönemsel olarak da üretimler gerçekleştiriyor. Sadece kış aylarında acı çeşnili ‘Kış Ateşi’ni piyasa sürerken, kalp şeklindeki Aşkın Ateşi ismini verdiği ürünüyle de Sevgililer Günü’ne özel üretim yapıyor. Cheetos’un ‘shot’ ambalajıyla dikkat çekerken firma, ‘sinema, televizyon ve muhabbet’ kategorileriyle de farklı ortamlara yönelik farklı ürünlerle de tüketim alanlarını hedef alıyor. Ayrıca bu markayla, Bakugan, Twilight ve Transformers karakterlerini kullanarak çocukları yakalamanın planlarını yapıyor.
Yazının Devamını Oku